‘’Sıra geldi sağ beke‘’
PAOK maçı, Beşiktaş’ın yeni sezon planlamasının ne kadar eksik olduğunu kamuoyuna anlatması açısından önemliydi. Bu, Sergen hocanın da işini kolaylaştırdı. Zira başka türlü yönetime bu kadronun yeterli olmadığını anlatması zor olabilirdi. Beşiktaş’ı bu hafta sonu Trabzonspor ile başlayacağı zorlu bir lig maratonu bekliyor. Josef de Souza transferi bittikten sonra takımın acilen sağ bek ve santrfora ihtiyacı var. Josef ihtiyacı karşılar Josef de Souza, Atiba’nın 37 yaşında olduğu düşünüldüğünde son derece mantıklı bir isim. Atiba çok özel bir futbolcu, her yıl özverisiyle saygıyı biraz daha hak ediyor ama artık yaş 40’a yaklaşırken merkezde ister istemez bir enerji açığı ortaya çıkacak. Josef de Souza Beşiktaş’ın mevcut şartlarda alabileceği en mantıklı orta saha. PAOK maçında Necip-Atiba-Mensah merkezi facia bir 45 dakika oynamıştı. Josef, pas kalitesi yüksek, fizik avantajıyla duran toplarda iyi bir hücum silahı, aynı zamanda da sert bir savunmacı. Josef’in gelişiyle Beşiktaş için duran top setleri önemli bir hücum silahına dönüşür, orta sahasında da rekabet fazlasıyla kızışır. Josef, Atiba, Dorukhan, Necip, Mensah, Oğuzhan, Ljajiç havuzu Beşiktaş’ın en büyük avantajı haline gelebilir.
Transfer olmazsa olmaz!
Beşiktaş, yıllar sonra bir sezona kadrosunda orijinal bir sağ beki olmadan başlamak üzere. Yönetim iki seçenek üzerinde duruyor. Newcastle United sağ beki Deandre Yedlin ve Antalyasporlu Nazım Sangare. Yedlin, ABD Milli Takımı’nın sağ beki ve bir Premier Lig oyuncusu. Beşiktaş’ın sağ kenarına seviye atlatabilir. Fakat mali kaygılar futbol kaygılarının önüne geçmek zorunda gibi. O yüzden hem yerli statüsünde hem Milli Takım oyuncusu Nazım Sangare’ye yöneliş olacağa benziyor. Alman 3. Ligi’nden gelip doğrudan Antalyaspor’da oynamaya başlayan Nazım’ın son iki sezondaki gelişimi dikkat çekici. Tempolu bir sağ bek ama final paslarındaki tercihleri en büyük sorunu. Beşiktaş son 4 yılda her sezon beklerinden ortalama 15 üstü gol katkısı (gol+asist) alan bir takım. Dolayısıyla Nazım’ın gelmesi halinde hücum yönünü geliştirmesi gerekecek.
Artık top Töre’de
Gökhan Töre, Beşiktaş’ta yakın zamanda bir şampiyonluk yaşayıp ‘altın çocuk’ unvanını kazansa da 2016’dan bu yana kariyeri aşağıya gidiyordu. Geçen sezon Malatya’da geçirdiği sezon onun tekrar futbola döndüğünün sağlaması gibi. Ritmini ve formunu kazandığında yeniden büyük takım oyuncusu olabileceğini ispatlaması gerekecek. Yani Gökhan’ın Sergen hocadan önce büyük bir motivasyon kaynağı var; kendini yeniden kanıtlamak. Bundan sonra top Gökhan Töre’de.
‘’Ndiaye'nin takipçisi geldi!‘’
Galatasaray’ın yeni orta saha transferi Etebo bir çok yönüyle Ndiaye’ye benziyor. İlginçtir Stoke City, Ndiaye’yi Galatasaray’dan alıp küme düştüğü için yeniden göndermek zorunda kaldığında Senegalli orta sahanın yerine, Nijerya Milli Takımıyla kendi adına iyi bir 2018 Dünya Kupası oynayan Etebo’yu transfer etmişti. Hatta Etebo ile Ndiaye geçen sezonun ilk yarısını birlikte oynamışlardı. Nijerya Milli Takımı’nda Ndidi ile sert ve iyi bir ikili oluşturan Etebo hem 6 hem 8 numarada oynayabiliyor olması sebebiyle Terim’in elini güçlendirebilir. Klasik bir 6 numaradan ziyade ofansif bir ön liberoyla oynamak isteyen Fatih Terim’in Ndiaye’den aldıklarını fazlasıyla verebilecek bir orta saha; Etebo. Fakat Lemina-Seri kalitesine ulaşmak için sadece Etebo elbette yetmeyecektir.
Naingolan’ı kimistemez?
Hazırlık maçı performanslarına bakıldığında Taylan, Belhanda, Ömer’li tercihler Galatasaray orta sahası için günü kurtarmaya bile yetmedi. Sarı-Kırmızılı takım Etebo transferini bitirse bile hala merkezde kaliteyi ve sertliği yükseltmek için iki yönlü bir oyuncuya ihtiyaç duyuyor. Fatih Terim, oyun kalitesini artırmak için Etebo’nun önüne Nainggolan gibi sert, kaliteli, iyi bir şutör orta saha isteyecektir. Eminim ki Terim, geçen sezon Falcao için kurduğu cümleyi Nainggolan için fazlasıyla kuracaktır; ‘Nainggolan’ı kim istemez?’
Doğrubir teknik oluşum
Galatasaray’ın bu sezon yaptığı en önemli hamlelerin başında teknik yapıyı değiştirmek oldu. Fatih Terim’in eski öğrencilerinden kurduğu yeni yapı en az A Takım transferleri kadar önemli. Selçuk İnan, Albert Riera ve Necati Ateş’in Terim’in yardımcılıklarına ek olarak mevki antrenörlüğüne getirilişleri anlamlı. Bu mevki antrenörlüğü meselesi düne kadar sadece kaleciyle sınırlıydı. Kaleciyi eski bir kaleci eğitiyorsa, forveti de yeterliliği tamam olan bir forvet eğitmeli fikrini bu işe girdiğim günden bu yana savunurum. Ayrıca Uluslararası bir insan olan Hakan Balta’nın idari direktör yardımcılığı yeni dönemin en dikkat çeken bir başka ataması.
‘’Forvet tercihleri yanlıştı‘’
A Milli Takımımızın en temel sorunu forvet kalitesi. Maça kanat forvetsiz başladık. Merkezde kazandığımız topları efektif kullanamadık. Enes Ünal ile tek santrforlu oyun artık vazgeçmemiz gereken bir tercih. Hala en formda ve yetenekli santrforumuz Burak Yılmaz. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Euro 2021 muhtemelen Burak Yılmaz’ın son turnuvası olacak ama ne yazık ki hala onun ikamesini bulabilmiş değiliz. Dua edelim Cenk Tosun, Haziran'a kadar kendine gelsin yoksa işimiz çok zor. Hızlı bir forvetin savunma arkası koşularına her zamankinden çok ihtiyacımız vardı. Kenan Karaman-Yusuf Yazıcı kanatlarıyla sadece topu tuttuk, hücum ederken çizgiden içeriye kat etmek zorunda kaldık ve 3’lü savunma duvarına cepheden giderek Sırp savunmasını yükselttik.
Gecenin sorusu
Kolarov atılana kadar 3’lü savunma oynayan Sırplara karşı topu içeriye çekip cepheden hücum etmek yerine neden hızlı ve orijinal kenar oyuncularıyla oynamadık?
Maçın oyuncusu
Bu maçtan bir yıldız çıkarmak zor. Sahada vasatın üzerine çıkan oyuncu yoktu.
Maçın olayı
Kolarov’un henüz 49. dakikada kırmızıyla atılması. Buna karşılık Milli Takımımız'ın oyunu domine edememesi
Kısa mesaj
EURO 2020 elemelerinde fırtına gibi esen Milli Takım’ın akordu bozulmuş. Macaristan’a kaybeden kadrodan 10 oyuncuyu değiştirmek, 45 dakikayı 10 kişi oynayan Sırbistan’a diş geçirememek düşündürücü...
‘’Sertliğe yenilme, topu bırakma‘’
Macaristan’a bir frikik golüyle yenilerek Uluslar Ligi’ne kötü başlasak da iyi bir kadroya sahibiz ve bugün nefis bir test maçına çıkıyoruz. İyi bir forvet takımı olan Sırbistan tüm sertliğine rağmen arkadaki 3 stoperiyle bol hata yapan bir rakip. A Milli Takımımızın sertlik karşısında yılmaması, topla oynamayı seven Sırbistan’dan topu alması gereken bir maç oynayacağız.
Kolarov oynamazsa...
Sırbistan’ın 2020 elemelerinde topa sahip olamadığı her maçta puan kaybettiği düşünüldüğünde maçın anahtarının yüzde 60’larda topla oynamak olduğu söylenebilir. Macaristan karşısında Kaan Ayhan-Mert Hakan ve Çalhanoğlu merkeziyle topa nitelikli sahip olamayan Şenol Güneş’in Sırbistan’a karşı deplasmanda Okay-İrfan Can ile oynama ihtimali yüksek. Böylelikle Sırbistan’ı topa karşı pozisyon almaya iterek oyunu kontrol etmelerini engellemek birinci planımız olacağa benziyor. Sol stoperde Pavlovic varken hataya daha yatkınlar ama Kolarov olduğunda oyunu kontrol edebiliyorlar. Şayet Kolarov’suz çıkarlarsa bizim Burak ve Emre Kılınç gibi hızlı forvetlerle savunma arkası koşularımız karşılık bulabilir.
Sol kenar savunması belirleyici
Sırbistan henüz 2021 Avrupa Şampiyonası eleme biletini alabilmiş değil. Norveç ile play-off oynayacak. Beşiktaşlı Adem Ljaiç’in de formasını giydiği Sırbistan iyi bir jenerasyona sahip. Rusya’ya karşı hafta içinde kaybetseler de sert, hızlı ve fizikli bir forvet takımı olarak tanımlanabilirler. Evet Rusya’ya karşı topa yüzde 60’larda sahip oldular ama stoperleri büyük hatalar yaptıkları için maçı kaybettiler. Yoksa oyunun hakimiydiler. Cepheden hücum eden takımları 3 stoperle yüzü dönük karşılasalar da savunmaları şimdilik zayıf halkaları. Rusya karşısında Pavlovic basit bir penaltı yaptırdı, Maksimoviç oyunu başlatırken topu acemice kaptırdığı için gol yediler. Hücumda ise sağ kenarda Darko Lazoviç’i ve hızını etkin kullanıyorlar. Lazoviç’e karşı sol bekimizin göstereceği savunma performansı da senaryoda belirleyici olacak.
Kim ön plana çıkar?
Sırbistan’a karşı topa hükmedebilmeliyiz. Bunun için Hakan Çalhanoğlu’nun becerilerine Burak ve Emre Kılınç’ın hızına ihtiyacımız olacak.
Kısa Mesaj
Sırpların hücum oyuncuları kaliteli olsa da en zayıf halkaları savunmacıları. 3’lü stoper hattının solunu Pavloviç ile oynamaları tercihimiz zira Kolarov girince büyük liderlik yapıyor.
‘’Bunun adı Milli dönüşüm!‘’
Milli Takım için harika bir jenerasyon yetiştirdik. Yaş ortalamasını gözle görülür şekilde düşürdük, kalite katsayısını ise aynı oranda yükselttik. Hali hazırda genç, dinamik, iyi eğitilmiş, geleceği parlak, aydın bir oyuncu grubuna sahibiz. EURO 2020’nin pandemi yüzünden ertelenmesi bizim gibi yeni oluşan ama Burak Yılmaz gibi tecrübeli oyuncularından da hala en iyi düzeyde katkı alan takımlar için iyi olmadı.
Stoperler uçuyor
Milli Takımın 15 yıldır süre gelen stoper sorunu ortadan kalktı ve artık stoperlerimiz bizim en büyük avantajımız. İyi eğitimli, 22.75 yaş ortalamasına sahip, pozisyon bilgisi üst düzey bir stoper havuzumuz var. Bu havuzdaki 4 stoperin 3’ü Türkiye’de, 1’i Almanya’da yetişmiş ve tamamı yurt dışında futbol oynuyor. EURO 2020 elemelerinde son dünya şampiyonu Fransa’dan bile az gol (3) yememiz bize savunmadaki gelişmenin boyutlarını anlatıyor sanırım. Özetle savunmamız müthiş bir uyum içerisinde ve stoperlerimiz uçuyor.
Ya Burak olmasa!
Milli Takımımız’ın yaş ortalaması 25’e inmiş durumda. Ortalamayı şimdilik 25’in üstünde tutan ise Burak Yılmaz. Ama hala çok formda ve en etkili yerli santrforumuz o. 35’inde Lille’e transfer yaptı ve sanırım EURO 2021’de Ay- Yıldızlı forma yine onun olacak. Son yıllarda savunmadaki gelişimin benzerini forvette yaşayamadığımız bir gerçek. Hatta Burak Yılmaz olmasa büyük sorun yaşardık. Burak 40’ına kadar aynı performansla oynarsa bir turnuvayı daha kurtarırız ama forvette sürdürülebilir bir başarı için yenilenmemiz şart. O yüzden kafası kaleci ve savunma konusunda rahat olan Şenol hocanın en çok mesai harcaması gereken pozisyon; santrfor.
80 gün çok önemli
Çok değil 2018 Kasım’ında İsveç’e kaybederek UEFA Uluslar Ligi’nde küme düşmüş bir takımken, EURO 2020 elemelerinde son Dünya Şampiyonu’nun olduğu grubu en az gol yiyen takım olarak bitiren bir takıma dönüştük. Şimdi B Ligi’nde Rusya, Macaristan ve Sırbistan ile mücadele edeceğiz. İlk rakibimiz bugün Macaristan. Grupta bariz olmasa da favoriyiz. EURO 2021 öncesi 3 Eylül’de başlayıp 18 Kasım’da bitireceğimiz Uluslar Ligi bize harika bir hazırlık fırsatı sunacak. Üstelik arada Almanya ve Hırvatistan gibi iki üst düzey hazırlık maçı oynama şansımız olacak. Bu süreçte Milli Takım kadromuz bir kulüp gibi uyumlu hareket eder, santrforda gelişim sağlarsak EURO 2021 bizim turnuvamız olabilir.
‘’Bu orta sahayla zor‘’
Sezonun başlamasına 10 gün kaldı. Galatasaray transfer döneminde en önemli taşı eksik bıraktı. Seri ve Lemina gitmişken merkeze transfer yapılmamış olması sert fikstür öncesi Fatih hocanın uykularını kaçıracağa benziyor. Son iki sezonda Şampiyonlar Ligi bileti transfer masasında büyük kozdu. Bu sezon Avrupa Ligi’ne 2. Eleme turundan katılmak yıldız yabancı transferini zorlaştırır.
Bir değil iki orta saha
Galatasaray’ın hazırlık maçı performansları net bir analiz yapmaya yeterli değil. Fakat gün gibi aşikar olan tek konu Galatasaray’ın topa yön verebilen güçlü bir ön liberoya ihtiyaç duyduğu. Lemina ve Seri oyuna bir standart katmıştı. Şimdi o görevi sadece Donk’tan beklemek Hollandalıyı da geriye götürür. Bu sezon lig 40 hafta üzerinden oynanacak Galatasaray’ın bir değil iki tane orta saha transferine ihtiyacı var.
Belhanda ne olacak?
Galatasaray’ın bu sezon sorun yaşama ihtimali en yüksek bölgesi tartışmasız orta sahası. İKi üst düzey oyuncusunu kaybettikten sonra Fatih Terim’in öncelikle Belhanda konusunda karar vermesi gerek. Galatasaray’ın yeterli limiti var ama nakit sıkıntısı transferi zorlaştırıyor olabilir. Belhanda kendi vasatını bile oynamakta zorlanıyor ve Galatasaray’ın ondan para kazanmak için son şansı. Faslı orta sahanın sözleşmesi 2021’de bitiyor ve eğer satılacaksa bir an evvel karar verip eyleme geçirmeleri gerek. Aksi halde Belhanda’nın vasat bir sezonuna daha çuvalla para ödemek zorunda kalabilirler.
Diagne kalmalı
Galatasaray’ın son 3 sezonda santrfordan yana şansının gülmemesi tamamen planlama hatasıyla açıklanabilir. Evet kabul bu sezon Şampiyonlar Ligi yok ama takvim daha sıkışık ve hedefler aynıysa Diagne’nin takımda kalması gerekir. Ümraniye ile oynanan son hazırlık maçına Falcao ve Diagne ile başlamak merkezdeki eksikliğe Fatih Terim’in nasıl çözümler üreteceğinin de sinyalleri gibi. Fatih hocayı daha önceden defalarca deneyip olumlu sonuçlar aldığı 2’li forvet kombinasyonlarına yönlendirebilir. Luyindama- Marcao arasındaki Donk’tan ekstra merkez katkısı alıp Taylan-Arda-Emre-Belhanda gibi oyuncuları hücuma dönük kullanmak Terim’in ana planlarından olabilir.
‘’Yeni Fenerbahçe çok farklı‘’
Fenerbahçe maça Frey’in en uçta olduğu 4-2-3-1 ile başlayıp, Caner-Thiam ikilisinin uyum içerisinde işler hale getirdiği sol kenar oyunuyla ilk 20 dakikayı domine etti. Thiam fizik açıdan oldukça diri, güçlü ve dengeliydi. Fizik olarak iyi olan Frey’in küçük acemilikleri Erol Bulut’u erken hamleye zorladı. Sahanın en iyisi olan Thiam’ı ikinci santrfora çekip Frey’in eksikliğini giderme fikri kısa süreli bir hücum dengesizliği yaratsa da Thiam’ın golü bulması Erol hocanın kafasındaki planı netleştirdi.
Frey dublör gibiydi
Erol Bulut, Vedat Muriç sonrasını planlamak için her maç yeni bir şeyler deniyor. Frey’in santrforluğunda geçen 20 dakika kabus gibi olunca, forvetteki herkesin yeri değişti. Frey’in sonraki süreçte iyi niyeti, presi ve çalışkanlığı Antalya’nın top çıkarmasını engelledi. Aslında Frey, Erol hocanın kafasındaki santrforun dublörü gibiydi. Vedat gideceğine göre orada Frey’in bitirebilenini bulunmak zorunda.
Sinyaller bayağı iyi
Fenerbahçe’nin kabuk değiştirdiğini her hazırlık maçında biraz daha net görüyoruz. Antalya karşısında sahanın her bölgesinde Fenerbahçe’nin üstünlüğü vardı. Geçen iki sezondan farklı olarak Erol Bulut ve öğrencileri neredeyse pozisyon vermeden, kalelerine şut çektirmeden maç bitirmeyi başardılar. Frey çok çalışkandı, Thiam tüm gollere doğrudan dokundu, Caner ve Gökhan tüm takımın havasını değiştirdi ortaya böyle bir performans çıktı.
‘’Vedat yoksa yapı değişir‘’
Kötü geçen iki sezonun ardından Fenerbahçe beklenen değişimi yaşıyor. 10 yeni transferin minimum 8’i ilk 11 oynayacak düzeyde. Erol Bulut ve kadrosunun hazırlık maçı performansları henüz net değerlendirme yapma imkanı sunmasa da genç teknik adamın oyun çeşitliliğini arıyor oluşu, stoperlerin forma savaşı, Ferdi Kadıoğlu’nun yıldızını parlatma çabası dikkate değer.
Forvet zenginliği yetmez
Fenerbahçe 2014 şampiyonluğundan 2018’e kadar ligi üç kez 2., bir defa da 3. bitirmişti. Futbolu dönem dönem eleştirilse de total bir oyun kalitesine sahipti. Fakat son iki sezondaki oyun erozyonuyla değişim kaçınılmaz oldu. Şimdi Fenerbahçe’nin savunmadan başlayarak bu kaliteyi yakalaması şart. Gökhan Gönül ve Caner’in dönüşü yetmez stoper tandeminin minimum 3 yıl ayrılmayacak kalitede inşa edilmesi lazım. Zanka ağır, kabul ama soğukkanlı ve dengeli. Serdar Aziz’i denklemin dışına çıkarmadan yanında Lemos’u izlemek lazım. Fenerbahçe yeni transferleriyle forvet kalitesini yükseltirken son iki yılda olduğu gibi savunmayı ihmal etme hatasına düşmemeli.
Santrfor kim olacak?
Bu sezon lig maratonu 40 maç üzerinden oynanacak. Her takımın kadrosunu alternatifli kurması kaçınılmaz. Bu durum karşısında Fenerbahçe’nin santrforu kim olacak? sorusu büyük önem kazanıyor. Enner Valencia kısa boylu ama hızlı bir santrfor, Mame Thiam atletik kanat özellikli bir bir forvet. Erol hoca Karagümrük maçında denediği 3-5-2’yi ana formasyon yapmak zorunda kalabilir. Vedat giderse Valencia-Thiam ikilisi bir vasat oluşturabilir. Ama hiç birisi Vedat’ın ikamesi değil. Şayet Vedat gidecekse dominant bir santrfor gerek, gitmeyecekse zaten sorun yok.
Homojen dağılım şart
Şayet Fenerbahçe Vedat’ı gönderip Valencia, Thiam ve Mevlüt ile yola devam edecekse, Erol Bulut homojen bir gol dağılımı planlıyor demektir. Bu durumda Ferdi, Mert Hakan, Sosa, Deniz ve Rodriguez’i daha skorer yapmak için rakip kaleye yaklaştıracaktır. Bu durumda daha atlet bir savunmaya ihtiyaç duyacağından Novak, Serdar Aziz, Gökhan Gönül’ün ilk 11 şansları da yükselir. Oysa Sosa, Caner ve Mert’in katılımıyla duran top kalitesi yükselmişken dominant bir santrfor ile yüksek bir stoperin skor sayısı artabilirdi.