‘’Dünya futboluna Suudi Arabistan ayarı!‘’
Dünya futbolunda artık Suudi Arabistan diye bir gerçek var. Tabii ki paranın saçıldığı transfer döneminde daha büyük reytingleri vardı fakat marka değeri olarak ilerisi için iddialı olduklarını gösterdiler. Futbolseverler elbette daha çok Cristiano Ronaldo, Neymar, Karim Benzema başta olmak üzere Suudi Arabistan'a transfer olan yıldızlarla ilgilendi, biz de Suudiler'in futbola neden yatırım yaptığını, orta ve uzun vadede dünya futboluna nasıl etki edebileceklerini öngörmeye çalıştık. İşte detaylar...
NEDEN YATIRIM YAPILDI?
Öncellikle 'Suudi Arabistan, futbolu devlet politikası yaptı' desek yanlış olmaz. 'Vizyon 2030' adı altında bir proje geliştirdiler. Amaç 2030'a kadar Suudi Arabistan'ın dünyadaki saygınlığını artırmak, başta zayıf insan hakları ve kısıtlayıcı-sert kadın haklarıyla birlikte gelen sicili değiştirmek ve ekonomik anlamda farklı dallar oluşturarak gelir çeşitliliğini yaratmak. Daha önce sporda Formula 1 ve golfe ciddi yatırımlar yapan Suudiler bu kez daha iddialı.... Dünyada en çok ilgilenilen spor dalı olan futbolla yeni bir marka yaratmayı ve Batı'ya daha yakın olmayı hedefliyorlar.
Futbol endüstrisi cezbetti
Suudiler'in tek derdi imaj da değil. Yeni ve daha modern bir imaj yaratırken aynı zamanda bir gelir kapısı da oluşturulması planlanlar arasında. Yıllar boyunca en büyük gücü petrol olan ülkenin kendi halkı çok yıpranmamış, iş çeşitliliği pek gelişmemişti. Ancak dünyadaki enerji sorunu Araplar'ı da harekete geçirdi. Petrolün sürdürülebilir ve yenilenebilir bir enerji kaynağı olmaması dolayısıyla futbol endüstrisinden pay alabilecekleri hesaba katıldı.
Hedefe ulaşana kadar devlet desteği
Kamu Yatırım Fonu (PIF) bu nedenle birçok yabancı menşeili büyük markalara yatırım yaparken futbolu da es geçmedi. Yıldız futbolcuları astronomik bonservisler ve maaşlarla kadrosuna katan Suudi kulüplerinde değirmenin suyunun da aslında bu PIF'ten geldiği ortaya çıktı. Öyle ki bu proje Çin ve Japonya gibi kısa süreli ya da istikrarsız olacak gibi de durmuyor. Suudi Arabistan hükümeti, gelirler ve kalite açısından dünyanın en iyi liglerinden biri olma hedefine ulaşana kadar lige finansal destek vermeyi taahhüt etti. Amaç İngiltere Premier Lig ve İspanya La Liga ile yarışmak... Yani hedef çok büyük.
'Kendi ticari değerimizi elde etmemiz önemli'
Ligin operasyon direktörü Carlo Nohra da daha önce yaptığı açıklamada bunu çok net bir şekilde dile getirmişti. Nohra, "Amacımıza ulaşana kadar destek alacağız. Ama kendi mali büyümemizden sorumlu olmamızı ve tamamen hükümet sermayesine dayanmamamızı sağlayabilmek için kendi ticari değerimizi elde etmemiz de önemli" demişti. Şimdi burada şunu sorabilirsiniz: 'Suudi Arabistan, futbol endüstrisinden payı nasıl alacak?'
İşte şimdi de bu sorunun cevabını ve dolaylı olarak Suudiler'in dev yatırımlarının dünya futboluna etkisini ele alalım.
DÜNYA FUTBOLUNA ETKİSİ NASIL OLABİLİR?
Neredeyse sadece bir transfer döneminde birçok yıldızı kadrosuna katan Suudiler'in bu yıldız avının sürdürülebilir olduğunu düşündüğümüzde Avrupa'da yani UEFA organizasyonları olan Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Ligi'nde üst düzey yıldız kalmaması ya da çok azalması kuvvetle muhtemel. Çünkü Avrupa kıtası dışına çıkan futbolcuların Avrupa arenasında boy gösterme şansları yok. Keza Lionel Messi örneği de önümüzde. Messi, Sergio Busquets ve Alaba gibi isimler de MLS tercih etti. Bu coğrafyalardaki süperstarlar da Avrupa'dan uzak kaldığı için farklı kıtalardan en iyi takımların katılacağı, kağıt üstünde şu anda 'FIFA Kulüpler Dünya Kupası' olarak düzenlenen turnuva daha geniş çaplı ve en üst düzey olacak şekilde daha etkili bir biçimde yeniden revize edilerek düzenlenebilir.
'Avrupa Süper Lig' büyük bir tehditti
Baktığımızda zaten FIFA ve UEFA gelirleri artırmak adına bir süredir büyük çaba sarf ediyor. Öyle ki dev kulüpler de Şampiyonlar Ligi gibi en prestijli turnuvanın gelir rakamlarından memnun değil. Hatta hatırlanacağı üzere; çok yakın zamanda Real Madrid, Barcelona ve Juventus başta olmak üzere UEFA'dan ayrılarak 'Avrupa Süper Lig' adında yine bir turnuva oluşturmayı ve bu doğrultuda daha büyük gelir kalemlerine sahip olmayı öngörmüştü. Ancak bu durum, ağır yaptırımlar tehditleriyle rafa kaldırılmıştı.
FIFA ve UEFA harekete geçti
Ancak dev takımların gelirlerden rahatsız olması FIFA ve UEFA'yı da harekete geçirdi. Gelirlerin artması için uğraşan iki dev kurum, gözle görülür değişimler yaptı. Örneğin FIFA, 2022 Dünya Kupası'nı Katar'da düzenledi. Bu turnuva ilk kez bir Ortadoğu coğrafyasında ve ilk kez bir kış ayında düzenlenmişti. Sebebi de getireceği astronomik gelirlerdi... Baktığımızda gelecek sezon Şampiyonlar Ligi formatının değişecek olması (İsviçre sistemiyle lig formatına dönülecek, daha fazla takım ve maç oynanacak) da buna bir örnek. Yani daha fazla para kazanılabilmesi, futbol endüstrinin büyümesi adına aslında her şey mümkün.
2034 Dünya Kupası'nı aldılar!
Son olarak 2034 Dünya Kupası da Suudi Arabistan'a verildi. Bu da işte başta söylediğimiz 'Vizyon 2030' projesine uygun. 2030'a kadar hedefler gerçekleştirilmeye çalışılacak ve sonrasında ilk Dünya Kupası'na ev sahipliği yapabilme şansına sahip olacaklar. Bu durumda ülkeye milyonlarca turist çekme ve para akışı sağlama gibi ciddi avantajlar getiriyor. Tabii ki 2034 için önümüzde 11 yıl var. Suudiler'in gelişimini, projelerinin istikrarını göreceğiz.
‘’Kulüplere mesaj, futbolculara ilham! ‘’
A Milli Takım, Vincenzo Montella ile yeni bir sayfa açtı. Kırmızı-Beyazlılar ilk maçında da İtalyan hoca yönetiminde, ekol ülkelerden son Dünya Kupası yarı finalisti Hırvatistan'ı, Barış Alper Yılmaz'ın tek golüyle 1-0 yenmeyi başardı.
11 eleştirileri yersiz kaldı
Başarılı hocanın sahaya sürdüğü Uğurcan Çakır, Ferdi Kadıoğlu, Samet Akaydın, Abdülkerim Bardakcı, Cenk Özkacar, İsmail Yüksek, İrfan Can Kahveci, Salih Özcan, Hakan Çalhanoğlu, Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper Yılmaz 11'i mücadele öncesinde çok eleştirildi. Ancak son düdükle birlikte eleştiriler yersiz kaldı. Tecrübeli çalıştırıcı, beraber oynama alışkanlığı olan isimleri oynatmıştı.
Fenerbahçe'den 4, Galatasaray'dan 3...
Fenerbahçe'de birlikte forma giyen Samet Akaydın, Ferdi Kadıoğlu, İsmail Yüksek ve İrfan Can Kahveci ile Galatasaray'da beraber ter döken Abdülkerim Bardakcı, Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper Yılmaz aynı anda sahadaydı. Bu pratiği sağlamış futbolcularla sahaya çıkan Milliler kazanarak önemli 3 puanı hanesine yazdırdı.
Alt liglerin havasını soludular
Ancak dikkat çeken bir başka nokta da vardı! İlk 11'imizde alt liglerden gelen birçok isim vardı. Altay'da parlayan Cenk Özkaçar, Sancaktepe'de çıkışa geçen Samet Akaydın, Gölcükspor dahil olmak üzere birçok takımda oynayan Samet Akaydın, Erzincanspor'dan Galatasaray'a imza atan Kerem Aktürkoğlu ve Keçiören'den yine Aslan'a transfer olan Barış Alper Yılmaz...
Avrupalılar bizden önce görüyordu
İlk 11'in 5 futbolcusu alt liglerin tozunu soluyan isimlerdi. Şu anki konumları ortada, milli takım ve Avrupa'da gösterdikleri performans da cabası... Sadece bu iki unsur bile kulüplerimize daha fazla referans olabilir. Avrupa ekipleri daha Süper Lig yapmadan genç yıldızlarımızı bizden önce görüyor ve çekip alıyordu. Lille, İstanbulspor'dan Zeki Çelik'i kadrosuna katmıştı, Lyon Altay'dan Cenk'e imza attırmıştı ve Freiburg Altınordu'dan Çağlar Söyüncü'yü kapmıştı.
Türk futbolunun çıkış noktalarından birisi...
Tüm bu örneklerle birlikte artık kulüplerimizin de diğer benzer cevherleri alt ligden keşfedip, uygun maliyetlerle kadrosuna katması Türk futbolunun çıkış noktalarından birisi olacaktır.
‘’Galatasaray dün şampiyon oldu‘’
Yıllardır söylediğim ya da savunduğum bir fikir var: "Saha içindeki anlık gerilim Fenerbahçe'ye, saha dışındaki yüksek tansiyon Galatasaray'a yarar..." Katılanlar ya da katılmayanlar elbet olacaktır. Dün de Galatasaray-Kayseri maçı öncesinde saha dışında gerilim hattı oldukça yüksekti.
Saha dışında psikolojik üstünlüğü aldı
Kayseri kafilesinin Dursun Özbek'in sahibi olduğu otelde konaklaması sebebiyle Fenerbahçe sert bir açıklama yaptı, Kayseri Başkanı Ali Çamlı benzer sertlikte cevap verdi, son olarak da Galatasaray alaycı ifadeyle birlikte çok net bir yanıtla saha dışında o psikolojik üstünlüğü aldı.
6 dakikada 2 pozisyonla maçı çözdü
Maça Kayseri ekibi beklenilenin aksine baskın başlasa da taraftarın devreye girmesi ve topun yere inmesiyle Cim Bom oyun kontrolünü ele geçirdi. Hemen ardından 18'de Icardi ve 24'te Rashica sahneye çıktı ve zor geçecek maçı Aslan iki pozisyonla çözdü. Bu dakikadan sonra iş tamamen şova döndü. Icardi hat-trick yaptı, Kerem müthiş bir frikikle resital sundu, Zaniolo da 40 metreden atılan uzun topu müthiş indirip önüne alarak çok net vuruşla skoru belirledi: 6-0.
Net skor, net dominasyon!
Ligin 'futbol' oynayan takımlarından birine karşı 'puan kaybedilebilir' gözüyle bakılan karşılaşmada Galatasaray çok net skor ve çok net dominasyon sağladığı oyunla uzun yıllar unutulmayacak bir galibiyet aldı. Mücadele öncesinde saha dışında kazanılan psikolojik üstünlük, sahada da taçlandırıldı ve bana kalırsa atmosferi stadyumda izlemiş biri olarak Galatasaray dün yani 14 Nisan günü şampiyon oldu.
‘’Arda ve İsmail, Jesus'u yaktı!‘’
UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu'nda Sevilla ile eşleşen Fenerbahçe, İspanyollar'ı safdışı bırakamadı. İlk maçta Endülüs ekibini taraftarı önünde oyun olarak bozguna uğratan fakat bir türlü aradığı golü bulamayan Sarı-Lacivertliler şanssız şekilde yediği 2 golle de turu zora sokmuştu. Dün oynanan rövanş öncesinde Kanarya'nın nasıl bir reaksiyon vereceği merak konusuydu.
6 Türk sahadaydı
İlk sürpriz teknik direktör Jorge Jesus'tan geldi. Bu sezon neredeyse kritik maçların tamamında 3'lü savunmayı tercih eden ve çoğunda istediği sonucu alamayan Portekizli hoca en az üç gollü galibiyete ihtiyaç olan zorlu karşılaşmaya 3'lü savunmayla çıktı! Altay, Ferdi, Serdar, Samet, Arda ve İsmail gibi 6 Türk oyuncuya da 11'de şans vererek sürpriz yaratan tecrübeli hoca sahada taktik ve düşüncelerinin karşılığını almasını bekledi.
4 dev izledi
Mücadelede iki yıldız ise performanslarıyla dikkat çekti. Türk futbolunun gözbebeği, herkesin oynamasını istediği Arda Güler yine topu her ayağına aldığında taraftarları heyecanlandırttı. PSG, Barcelona, Manchester City ve Arsenal scoutlarının (oyuncu izleme ekibi) takip ettiği 18 yaşındaki futbolcu dün gece oyunun iki yönünü de harika oynadı. Alışık olduğumuz teknik 10 numara gibi sadece hücum kısmında rol üstlenmeyen genç oyuncu savunmada da büyük sorumluluk aldı.
Sahanın en iyisi
Samet Akaydın'dan (99) sonra sahanın en çok topla buluşan (94) ismi olan Arda; 6 çalım, 4 faule maruz kalma ve 10 sahipsiz top kazanmayla da sahanın en iyi ismi oldu. Fizik olarak yetersiz görülen genç futbolcu, Sevilla karşısında tam 23 ikili mücadeleye girip bunların da 16'sını kazanarak yine maçın en başarılı oyuncusu oldu.
İsmail eşlik etti
Arda'nın bu performansına uzun süredir 11'den uzak kalan, hatta süre bulmakta dahi zorlanan İsmail Yüksek eşlik etti. Sahanın en çok koşan isimlerinin başında gelen 24 yaşındaki orta saha da girdiği 22 ikili mücadelenin 11'inden galip geldi, 3 top kaptı. Böylece Fenerbahçe'nin orta alandaki iki oyuncusu neredeyse tüm Sevilla kadrosuna bedel bir istatistiğe imza attı.
Arda ve İsmail 27, Sevilla 26!
Arda ile İsmail toplamda 27 ikili mücadele kazanırken; Endülüs temsilcisinde mücadeleye 11'de başlayan Marcos Acuna dışındaki tam 10 futbolcu toplamda 26 ikili mücadeleden başarıyla ayrıldı. Fernando Reges 5, Alex Telles 4, Rafa Mir 4, Olivier Torres 3, Ivan Rakitic 3, Loic Bade 3, Youssef El Nesyri 2, Nemanja Gudelj 2 ikili mücadele kazanırken, Gonzalo Montiel ise mücadelelelerden hiç başarıyla ayrılamadı.
Türk futboluna not!
Arda ve İsmail'in böylesine zorluk ve önem derecesi yüksek, gerginliğin fazla olduğu maçta bu performansı sergilemesi akıllara 'Bu çocuklar neden daha fazla süre bulamıyor?' sorularını getiriyor. Büyük maçlardaki üçlü ısrarı ve oyuncu tercihleriyle artık eleştirilen Jesus maç önü ve maç sonu açıklamalarıyla da ufak ufak Fenerbahçe'ye zarar vermeye başladı. Her fırsatta Mayıs sonunda ayrılacağının sinyallerini veren Portekizli hoca takımıyla birlikte Sevilla maçından çok ders çıkarttı. Ancak Jesus'un ayrıldığı ve Ali Koç yönetiminin her sezon sil baştan kadro kurduğu senaryoda bu dersleri vermeden her sene yine almaya devam ederiz. Bu eleştiri aslında sadece Fenerbahçe'ye değil, Türk futbol ikliminedir...
‘’İngiltere'de yeni bir hoca doğuyor!‘’
Dünya futbol tarihine iz bırakan orta saha oyuncularından biri olan Michael Carrick saha kenarında da iyi işler başarıyor... Futbolculuk kariyerinde üst seviyede tam 700 maça çıkan, 2006-2018 yılları arasında Manchester United formaları giyen ve Kırmızı Şeytanlar'ın kaptanlığını yapan İngiliz futbolcu bu süreçte aktif futbol hayatı sonrasına da yatırım yaptı.
Kariyeri başarılarla dolu
Kariyerinde 1'i Şampiyonlar Ligi, 5'i de Premier Lig olmak üzere toplamda 18 kupa kazanarak büyük başarılara imza atan deneyimli isim çok tecrübeli ve kaliteli hocalarla çalıştı. United'ın yaşayan efsanesi 'Sir' lakaplı Alex Ferguson yönetiminde tam 319 karşılaşmaya çıkan, Louis Van Gaal'in takımın başında olduğu 62 ve Jose Mourinho'nun kulübede yer aldığı 43 maçta Carrick sahadaydı...
Stajını tamamladı
Bu isimlerden teknik-taktik konusunda bilgiler alan, antrenman metotlarını not eden ve teknik adamlık için birikim yapan Carrick futbolu bıraktıktan sonra da Manchester United'ın kulübesine geçti. Önceden öğrenciliğini yaptığı Jose Mourinho'nun yardımcısı olan ve Portekizli hocanın yanında 24 maça çıkan, ardından yine bir United efsanesi Ole Gunnar Solskjaer'in yanında 168 karşılaşmada yardımcılık yapan İngiliz futbol adamı bu süreçte adeta stajını tamamladı.
Rangnick geldi, United'la yollarını ayırdı
Solskjaer ile yolların ayrılması sonrasında geçici olan ManU'nun başına geçen ve 3 karşılaşmada kenarda yer alan Michael Carrick bu periyotta da oldukça iyi bir görüntü verdi. 41 yaşındaki hoca yönetiminde çıktığı 3 maçta Kırmızı Şeytanlar 2 galibiyet ve 1 beraberlik aldı. Ardından Ralf Rangnick göreve geldi, Carrick'le devam edilmedi.
Şans Championship'ten geldi
Yıldız isim artık birinci adam olmak ve öğrendiklerini sahaya yansıtmak istiyordu. Başarılı futbol adamına bu şansı Middlesbrough verdi. İngiltere'nin köklü kulüplerinden Championship temsilcisi, Chris Wilder'dan sonra geçici olarak takımın başına geçen Gelileo Percovich'in ardından teknik adamlık koltuğuna Michael Carrick'i oturttu.
İngilizler gelişimden memnun
16. hafta sonunda 19 puanla ateş hattının 3 puan ve 3 basamak üzerinde Kırmızı-Beyazlılar'ı devralan Carrick adeta Middlesbrough'a hayat verdi. İngiltere Championship'te takımın başında çıktığı 18 mücadelede 13 galibiyet, 1 beraberlik ve sadece 4 mağlubiyet alan genç çalıştırıcı, Middlesbrough'u 3. sıraya taşıdı. Neredeyse küme düşme hattında aldığı takımı zirve yarışına sokan Carrick gelecek adına umut verdi. Hem İngilizler hem de United camiası tecrübeli teknik patronun hem futbol anlayışından hem de aldığı sonuçlardan dolayı oldukça mutlu.
‘’Tatlı yalan değil, acı gerçek!‘’
Sezon başından bu yana Galatasaray oyun olarak hiçbir zaman umut vermedi. Ancak hazırlık maçları dahil kötü oynadığı karşılaşmalardan bir şekilde sonuç aldı. Ligde son kez kazandığı 16 Eylül'de oynanan Konyaspor sınavı ise aslında bugünler adına çok sinyal verdi. Zorlu engel 3 puanla kayıpsız geçildiği için camia bu sinyalleri fark edemedi.
3 hafta geriye gidelim
Ne olmuştu? Hemen hatırlayalım... Konyaspor'un kalecisi Sehic 89'da kırmızı kartla oyundan atılmış, Yeşil-Beyazlılar farklı zamanda 3 kez oyuncu değişikliği için oyunu durdurduğu için değişim hakkını kaybetmişti. Bu nedenle kaleye stoper Adil Demirbağ geçmişti. Yaklaşık 10 dakikada Sarı-Kırmızılılar rakip kaleye sadece 1 şut gönderdi, kenarda Okan Buruk ise 2-1'lik skordan memnundu.
Terim yaratma isteği şimdilik başarısız
Galatasaray taraftarının yeni bir Fatih Terim yaratma isteği doğrultusundaki en kuvvetli aday şu an için Okan hoca... Ancak Buruk şu anda bu görüntüden oldukça uzak duruyor. Konya karşısında saha kenarında Terim olsaydı skordan memnun olmaktan ziyade muhtemelen şutu denemediği ve rakip kaleye gitmediği için oyuncularını fırçalar, taraftarı da ateşlerdi.
Alınmayan ders Adana'da yüze vuruldu!
Şans yaver gitti, o gün bir kaza olmadı, 3 puan kazanıldı. Ardından bir Adana Demirspor maçı oynandı, 64'te Stambouli kırmızı kart gördü. Galatasaray yarım saatten fazla 10 kişi oynayan rakibine karşı efektif ve pragmatik bir üstünlük kuramadı. Konya maçında galibiyet coşkusuyla alınmayan ders Adana Demir karşısında Aslan'ın yüzüne vurdu. Okan Buruk yine etkisiz kaldı.
Dokunmak istedi, işleri karıştırdı
Sonrasında bir Kayseri kazası ve dün akşam 2 puanın kaybedildiği Alanyaspor maçı... 45 bin taraftarı önünde karşılaşmaya harika başlayan bir Galatasaray vardı. İstekli, arzulu, oyunu rakip sahada oynayan bir takım var bunun sonucunda ilk 24 dakikada ikisi sayılmayan toplam 4 gol atan bir Galatasaray... 31'de Boey atıldı, devreye kadar yine iyi bir Sarı-Kırmızılı ekip izledik. Ancak ikinci yarıda Okan hoca oyuna dokunmak isteyince işler karıştı!
Top tutanları kenara aldı
Mertens, Rashica ve Oliveira gibi topu tutan ve iyi kullanan isimlerini oyundan alan Okan hoca, oynamaktan çok oynatmama üzerine planını yaptı. Ancak gereğinden fazla yaslanan, ileri çıkışlarda sorun yaşayan Galatasaray pozisyon üstüne pozisyon yedi ve sahadan 2-2'lik beraberlikle ayrıldı. İşin özü; Konya maçında alınan 3 puanla birçok kişi gerçeği görmek yerine kandırılmak istedi. Ben de bugün tatlı bir yalan atmak yerine, acı bir gerçeği sizinle paylaşmak istedim...
Okan hocayla devam ama...
Dipnot olarak şunu da eklemeliyim; Abdullah Avcı, Beşiktaş maçı öncesinde '10. haftalar final haftaları olmamalı' demişti. Kesinlikle katılıyorum, Galatasaray, Okan Buruk'la devam etmeli. Ancak hoca şapkasını önüne koyup düşünmeli ve yaşananlardan ders çıkarmalı. Sarı-Kırmızılılar için kara bir tablo yok ortada.
‘’Plan işledi, Fenerbahçe istediğini aldı!‘’
Dinamo Kiev hayal kırıklığının ardından yoluna UEFA Avrupa Ligi'nde devam eden Fenerbahçe, Slovacko karşısına doğru bir 11'le çıktı. Kalite ve değer bakımından zayıf olan rakibe karşı Kadıköy'de iki stoper arasına giren Arao'nun önüne hücumsal anlamda kuvvetli olan Zajc'ı koymak ve ilerde Rossi, Lincoln, Emre Mor ve Valencia gibi hem hızlı hem de çok hareketli olan 4'lüyle başlamak akıllıcaydı. Buradaki A planı; al-ver yapmadan, dolandırmadan ya da alışık olduğumuz hatta sevdiğimiz tiki-taka oyununa girmeden topu doğruca rakip yarı alana taşımaktı. Rossi ve Emre Mor'u bu nedenle içe doğru katedip, alanı daraltırken, topsuz bölümdeki Ferdi ve Osayi'nin de kanatlarını açmasıyla Fenerbahçe hem yerden hem de havadan toplarla bu amacına ulaştı. Hızlı oyuncularıyla, hızlı oynadı, topu koşturdu sürekli.
Emre'nin golü sezonun fragmanı!
Emre Mor'un golü organizasyon açısından aslında Jorge Jesus'un sezon genelinde kullanacağı kafasındaki oyun yapısını anlatır nitelikteydi. 4-5 pas sonucunda, ceza alanında yaratılan kalabalık ve son vuruş... Lincoln'un iki harika golü tamamen bireysel olsa da Fenerbahçe, Slovacko karşısında taraftarını memnun eden oyunu oynadı, istediği skoru aldı.
Kapalı savunmayı açması gerek...
Tabii bu oyunun zayıf yönleri yok mu? Elbette var. Öncelikle tekrardan rakibin çok zayıf olduğunu belirtmemiz lazım. Süper Lig'de kümede kalma savaşı verecek düzeyde bir rakip. Ve bu rakip yaklaşık 45 dakika 10 kişi oynadı. Ancak bu süreçte Kanarya rakip yarı sahada belki de skorun vermiş olduğu rahatlıkla istediği alanları bulamadı. Ligimizde büyük takımlara karşı genelde kapanan Anadolu takımlarını düşünürsek, Süper Lig öncesinde Jesus'un düşünmesi gereken en önemli konu, bu tarz savunmalarda nasıl alan yaratabileceği olmalı. Sonuçta futbol alan oyunu ve bu alanları bulanlar ya da yaratanlar her zaman birkaç adım önde olur.
‘’4 senesi ders niteliğinde!‘’
Muharrem Usta döneminin ardından 8 Nisan 2018'de kimsenin o süreçte cesaret edemediği Trabzonspor Başkanlığı görevine geldi, taşın altına elini değil, adeta bedenini koydu... Geldiği ilk hafta, "Sürdürülebilir başarı ve şampiyonluk için 3-4 yıl sabrınızı rica ediyorum" dedi, 6 ay sonra da "Trabzonspor, 3-4 sene sonra tüm liglere damgasını vuracak seviyeye gelecek" ifadelerini kullandı.
Kimden mi bahsediyoruz? Elbette Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu'ndan... Başkanlık koltuğuna oturduğu gün birçok kişinin kendisinden bugünler için böyle bir beklentisi-umudu yoktu doğrusu. Ancak o ilmek ilmek işledi aslında bu zaferi... Ünal Karaman'ı getirmesi de göndermesi de sürpriz olurken, Abdullah Avcı konusunda tüm olumsuz eleştirilere kulak tıkayarak Asbaşkan Ertuğrul Doğan'la birlikte bu tamamlayıcı kararı cesurca almıştı.
Sezon öncesi transferleri, nokta atışı hamleler, devre arası gelmeden yapılan takviyeler, günü gününe ödenen maaşlar, aile ortamı, saha dışında polemiğe girmeme... Şampiyonluğun başlıca unsurları Avcı kadar yönetime de ait. Şampiyonluk sonrasındaki 'Şampiyonluk anıtı' projesi de Ağaoğlu ekonomisine çok uygun. Geldiği günden bu yana transferdeki mali yapıda gelir-gider dengesinde artıya (+) geçen Trabzonspor şimdi de anıta en az 1 milyon TL karşılığında ismini yazdıracak bin (1000) kişi arıyor... Bu da minimum 1 milyar TL gelir demek! Yani; son açıklamada toplam borcu 1.4 milyar TL olduğu duyurulan Fırtına'nın belki de yeni sezona borçsuz girmesi demek... Tebrikler Ahmet Ağaoğlu, tebrikler yönetim, tebrikler Abdullah Avcı, tebrikler teknik heyet, tebrikler takım!