‘’Gol düellosunda kazanan yok‘’
Fırtına gibi başladı maç Sivaspor. Adeta neye uğradığını şaşırdı Galatasaray. Yaklaşık çeyrek saat süren bu fırtınadan gol de çıkardı evsahibi takım. Ama tecrübe ve kalitetesiyle sakin kaldı ve fırtınayı atlattı Fatih Terim'in öğrencileri, bu duruşun karşılığı olarak da geriye düştükleri halde ilk yarıyı önde kapatarak soyunma odasına gitti sarı kırmızılılar. Gerçeği söylemek gerekirse bariz şekilde üstün oynadı ilk yarının geri kalanını, farkı açacak pozisyonlar da buldu misafir takım ama başta Fegholi olmak üzere yakaladıkları fırsatları golle sonuçlandıramadı Galatasaraylı sarı kırmızılı futbolcular.
Tabii, bu arada Sivasspor'un oynadığı oyunu ve mütevazi bütçeyle alkışlanacak bir takım yaratan Sayın Rıza Çalımbay'ı alkışlamayı da unutmayalım. Elinizi vicdanınıza koyun geçen sezon Hakan Mert Candaş adında bir futbolcudan kaçımızın haberi vardı. Keza Fatih Aksoy, kaleci Samassa, Fernando ve performans sergilemekte kendisini aşan diğer Sivassporlu futbolcular... Kabul edelim ki, bu güzel tabloyu bize izlettiren asıl aktör Rıza Çalımbay'dır.
Ve yanılmıyorsam bu sezon sahasında hiç yenilmedi Sivasspor. Dolayısıyla galip gelecek pozisyonlar bularak beraberlikle ayrıldı sahadan Galatasaray ki, bu da azımsanacak bir başarı değil.
Zorlu fikstürü var sarı kırmızılıların. Dün akşam önemli 2 puan bıraktı Sivas'ta bu da bir gerçek. Ancak eğer Galatasaray kendi sahasında Beşiktaş ve Trabzonspor'u deplasmanda da Başaklehir'i yenerse kesinlikle şampiyon olur.
‘’Bir sezon daha heba!‘’
Bu onbirle sahaya çıkmaya teknik direktör olarak kim karar verdiyse kesinlikle sınıfta kalmıştır. Aynı şey Zorbay Küçük'ü bu maça atayan MHK için de geçerli.
Bir kere Ozan Tufan ve Luis Gustavo ikilisini ayırmak ancak rakip teknik direktörlerin isteyebileceği bir tercihdir. Çünkü tercihin böylesi Fenerbahçe'nin orta sahasını atıl hale getirmek anlamıyla eşdeğerdir. Oysa oyunun merkezi futbolda beyin anlamı taşır. Dolayısıyla oyunun merkezinde zaaf yaratmak Fenerbahçe teknik heyeti adına talihsizlik ötesi anlamına gelir.
Tolgay Arslan, Şenol Güneş'le yıllarca "Bir şey" olamamışsa başka teknik direktörle olsa olsa keçi boynuzu olur. Nitekim, Tolgay oyunda kaldığı sürece hem elfreni oldu hem de sarı kartı varken gereksiz bir şekilde penaltı yaratarak ikinci sarıyla eksik bıraktı takımını.
Ferdi Kadıoğlu yeteneklerine inandığım bir futbolcu. Ama düşkırıklığından öteye geçemedi maalesef.
Denizlispor'un penaltısı tartışılamaz. Ama Zorbay Küçük verdiği ve vermediği kararalarla, gösterdiği ve göstermediği kararlarla çok tartışılacak bir yönetim sergiledi. Hele 54'te Zeki'nin Hasan Ali'ye ve keza 60'ta Ozan Tufan'a yapılana kart göstermemesi amatör liglerdeki hakemlerin bile atlayabileceği kartlar değil inanın.
Gerçeği söylemek gerekirse Fenerbahçe bir sezon daha beklentileri boşa çıkarmış, taraftarına soğuk duş aldırmıştır.
Elbette kadronun eksikleri var, ama gene de şu andaki puan cetvelinin şu andaki durum kadro kalitesiyle asla açıklanamaz. Dolayısıyla bu iç burkan fotoğrafın asıl sorumlusu Comilli ve Ersun Yanal'dan başkası değildir.
‘’Ne yazık ki!‘’
Jailson tartışmasız şekilde ligimizin en çok bireysel hata yapan futbolcusudur bence. Ve maalesf, Ersun Yanal en çok da bu Jailson'a kurtarıcı olarak sarıldı. Boşuna "Düşenin dostu olmaz" dememişler. Önce Falatte'ye, sonra Vedat'a sonra da Tolgay'a üst üste sarı kartlık haraketler yaptı Sosa. Hayır maçın son bölümünde Gostavo'nun Abdülkadir Ömür'e yaptığı sarı kartsa Sosa'nın Falatte'ye yaptığı neden kart değil? Yani basiretli veya tadafsız şekilde maç yöneten bir hakem sahada yer alıyor olsa daha İlk yarıda eksik kalacaktı Trabzonspor. Hayır, yanlış anlamayın bunu Ersun Yanal'ın yanlışlarına gerekçe yapmıyorum, yapamam da. Ama böylesine önemli bir maçta hakem bu denli oyunu ve skoru etkilememeli diye düşünüyorum Artık iyice inandığım gerçek şudur; İnsanlar yaşlanınca korkuları büyüdükçe büyüyor. Kanıt mı? Ersun Yanal'ın geçmişi ve bu günkü tercihleri hiç şüphesiz. Adam veda maçında bile korkularının tutsağı olarak sahaya takım sürüyor. Elinde Miha Zajc, Ferdi Kadıoğlu gibi yaratıcı futbolcuları var ama Sayın Yanal ne hikmetse Tolga Ciğerci ve Tolgay Arslan'dan medet umuyor. Neden? Çünkü korku dağları bekliyor. E, be birader neden korkuyorsun, zaten senin son maçın, o eski, yani teknik direktörlüğündeki ilk yıllarını ve tercihlerini hatırlasana mübarek insan. Nitekim Miha Zajc ve Ferdi Kadıoğlu oyuna dahil olunca Fenerbahçe resmen gözle görülür şekilde kişilik ve karaktere büründü. Hem de Kruse bu sezonki en düşük performansıyla oynadığı halde, Vedat Muriç'in golü elbette çok değerli bir gol, çünkü sarı lacivertliler gol rövanşta 1-0 lık bir galibiyetle turu geçen taraf olacaktır bu golle. Açıkçası son maçında bile düşkırıklığı yarattı bence Sayın Ersun Yanal ne yazık ki.
‘’Fatih Terim farkı!‘’
Performans ziyadesiyle psikolojik bir unsurdur. İşte Ersun Yanal ile FatihnTerim arasındaki fark tam da burada karşımıza çıkıyor.
Futbolcunun yetenekli olması elbette önemlidir. Ancak, futbolcu her zaman yeteneğine denk düşen bir performans gösteremiyorsa burada önemli bir faktör de geri planda göremediklerimiz, bilemediklerimiz yada teknik direktörün yapıp yapamadıklarıdır.
Misal, Donk şu anda Galatasaray'ın sahadaki aklı ve sigortası neredeyse, öyle değil mi? Oysa Terim öncesi hocalar tarafından "İşe yaramaz" dercesine kenara itilmiş hatta atılmıştı Hollandalı anımsayacağınız gibi. Fatih Terim fatkı bu işte.
Aynı şeyleri Ömer Bayram ve daha başka futbolcular için de söyleyebiliriz pekala. Neden, çünkü Fatih Hoca her futbolcusunun kendisine inanmasını, güvenmesini başarıyor, onları ikna ediyor liderliği konusunda.
Onyekuru çok hızlı ve yetenekli bir futbolcu. Ama ne yazık ki, düşünsel anlamda hiç de hızlı değil Nijeryalı. Dolayısıyla final pası ve vuruşlarında düşkırıklığı yaratıyor çoğunlukla.
Lemina'ın yokluğunda Taylan Antalyalı tercihi yabana atılmamalı teknik direktörlük tercihi olarak. Nitekim oyunun merkezinde Galatasaray adına belirgin bir direnç oluştu tercihin böylesiyle.
Falcao tam bir gol makinası, yeter ki, üçüncü bölgede istediği top veya pası alsın, gerisi çok kolay.
Eminim ki, Vedat Muriç şu anda Fatih Terim'in değil de Ersun Yanal'ın takımında oynadığı için bin pişmandır, eh haksız da değil Kosovalı yıldız.
Fatih Terim farkı bu işte. Neredeyse kapasitesinin altında oynayan futbolcu yok Galatasaray'da ki, bu görüntüyü yaratan baş aktör de kesinlikle Sayın Terim'den başkası değil.
‘’Gereğini yap Ersun hoca!‘’
Fenerbahçe moralsiz gitti Antalyaspor deplasmanına. Çokça nedeni var şüphesiz moral açıdan bu denli gerilemenin yada düşüşün bu kadarının. Ama bence bu iç burkan görüntünün ana nedeni Sayın Ersun Yanal'ın tercihleri, öngörüleri ve elindeki kadroyu yeterince değerlendirme yetisinden yoksun olmasıdır. Şu gerçeğin altını kalın bir çizgiyle çizmek zorundayız; Fenerbahahçe'de Serdar ve ( Koca bir ilk yarı yok sayılmasına rağmen ) yeteneği ve profesyonelliğiyle direnen Mehmet Ekici hariç hemen her futbolcu geriye gitmiş ne yazık ki, buna Gustavo da dahil. Neden, peki neden? Sorunun tek cecabı teknik heyet yetersizliğidir bence, bu durumun başka da izahı yok maalesef.
Açıkçası paralize olmuş Fenerbahçe. Bunun en önemli kanıtı 68'de yaşananlardır. Yönetemiyor, yönetemedi bu kadroyu Ersun Yanal, hala neden gerçeği kabullenip gereğini yapmıyor anlamakta zorlanıyorum.
Yok topa çok sahip olarak oynuyormuş yok ligin en çok şut çeken takımıymış... mış mış da mış mış...
Mağlup durumda ama oyuncu değişikliğini ancak dakika 80'de akıl eden bir kenar yönetiminden Fenerbahçe'ye hayır gelir mi Tanrı aşkına?
Hakemi de beğenmedim. 19'da sarı kartlık faul yapan Fredy hakemin hoşgörüsüne mazhar olunca maçın son bölümünde çok rahat şekilde aynı şeyi Mehmet Ekici'ye de yaptı.
Fenerbahçe maçı kazanacak kadar oynadı mı? Hayır, kesinlikle hayır. Dolayısıyla beraberlik en çok da Fenerbahçe adına "İyi" denebilecek bir skor.
Sayın Yanal'ın artık şapkasını önüne koyması ve onurlu bir karar vermesi gerekiyor. Bu kadronun, Fenerbahçe'nin hayal ve hedefleriyle asla bağdaşmayan bir performans sergilemiştir Ersun Yanal, bu tartışılamaz gerçek. E, artık gereğini yapmalı Ersun Hoca.
‘’Ersun Yanal'ın iflası‘’
Onyekuru yetenekli bir futbolcu ama oyun disiplini ve anlayışı sorunlu, bu da Monaco'da neden tutunamadığını anlıyor her halde, Maçın başında birden fazla içinde bulunduğu net pozisyonlarda ne müsait durumdaki arkadaşlarına pas verdi nede Altay'la karşı karşıyken bile golü yapabildi. Açıkçası Nijeryalı futbolcunun girdiği pozisyonlardan rahatlıkla en az 3 gol çıkarırdı Sörloth Oysa ilk yarıda takımı yani Galatasaray daha iyi oynayan taraftı. Anormal birşeh yok Çünkü, Galatasaray moralliydi Fenerbahçe ise panik içindeydi maç başlarken. Bu da puan cetvelindeki yerleri gereği doğaldı.
Fenerbahçe ikinci yarıda başabaş bir oyun onadı, Jailson gibi savunma oyuncuları düşman başına, gene penaltıya neden oldu ve ben unuttum artık bu sezon yarattığı penaltıların sayısını. Peki, sorumlu Jailson mu tabii ki, değil, sorumlusu oyuncularının yeteneklerini, yapabileceklerini yeterince hesaba katmadan tercihlerde bulunan Ersun Yanal'dır elbette.
Tolgay ve Hasan Ali oynayacak durumdaysa nede Ankaragücü maçında sahada değillerdi, yani Ankaragücü maçı Galatasaray maçından daha mı önemliydi?
Gustavo gibi bir lider özellikli futbocunun yokluğunda Mehmet Ekici'yi kulübede oturtup Tolgay Arslan'la başlamak nasıl bir öngörü ve anslizin eseridir.
İşte Ersun Yanal'ın ardışık yanlışları peşpeşe gelince Galatasaray 21 yıl sonra Kadıköy'den 3 puanla ayrıldı ve şampiyonluğun önemli bir adayı haline geldi.
Gerçekçi olalım, Fenerbahçe bu mağlubiyetle şampiyonluk şansını büyük oranda yitirdi. Denek ki, lafla "Şampiyonluk şarkıları" söylenmiyormuş Sayın Yanal, bu da kulağınıza küpe olsun. Ne demişler "Büyük lokma ye büyük laf etme"
‘’Sörloth ve Uğurcan'ın gecesi‘’
Beşiktaş adına devam veya tamam maçıydı Trabzonspor maçı. Ama böylesine önemli maçta neredeyse kalesine gelen ilk şutta kalesinde golü gördü siyah beyazlılar. Karius maalesef bir kez daha düşkırıklığı yaratınca ilk yarı bitiminde soyunma odasına üzgün olarak gitmek zorunda kaldı Sergen Yalçın ve öğrencileri.
Aslında üçüncü bölgeye gelene kadar her şeyi değilse bile çok şeyi yaparak oynadı Beşiktaş. Fakat Lens tam bir fiyaskoya manken olunca Gökhan Gönül'le uyum sağlayamadı, dolayısıyla Burak Yılmaz da atıl hale geldi.
E, tabi girdiği ilk ciddi pozizyonu golle sonuçlandıran Sörloth ve kalesinde devleşerek akıl almaz kurtarışlar yapan Uğurcan'a da haklarını teslim, hatta bu ikiliyle yenilgiden kurtuldu Trabzospor resmen.
Mesela, ikinci yarının başında Burak Yılmaz'ın Uğurcan'a teslim ettiği topu Sörloth kesinlikle gole dönüştürürdü büyük bir ihtimalle. Ancak Burak hiç olmazsa Lens gibi vazgeçmiyor, hep oyunun içinde kalıyor. Nitekim Boateng'in attığı gol Burak'ın serseri ortasından geldi gördüğünüz gibi.
Takım oyunlarında oyuncunun kendisine güvenmesi önemlidir hiç şüphesiz. Ancak kolektif bir düşünceyle arkadaşlarına güvenmek çok daha önemlidir. Misal 2-1 öndeyken kendisine oranla daha müsait durumda olan Burak Yılmaz'a topu çıkarsa Tyler Boyd maç 3-1'e gelecek vr msç bitecekti Beşiktaş adına.
Sözün özü şu, Sörloth birinci sınıf bir golcü ve Uğurcan da dünyanın sayılı kalecilerinden. E, zaten şu andaki başarısının altında bu ikilinin imzası var bence. Şöyle söleyelim, eğer Sörloth ve Uğurcan Beşiktaş formasıyla sahada yer alsa abartmıyorum 4, 5 farkla maçı kazanırdı her halde ev sahibi takım.
‘’İki hocayı da kutluyorum!‘’
Kulüplerin başarısı için idari ve teknik açıdan doğruları yakalamak bu kadar önemli işte. Alanyaspor'un kadro değeri en fazla 24 milyon, Sivasdpor'un ise olsa olsa 26 milyon euro cıvarındadır. E, şimdi elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin, bu maliyetlerle oluşturulmuş bu kadroların oynadığı futbola ve puan cetvelindeki yerlerine yada ilk dörde namzet performanslarına saygı duymasak fena halde saygısızlık olmaz mı? İki takım da hem Fenerbaçe hem de Beşiktaş'ın üstünde yer alıyorlar puan sıralamasında 22.hafta biterken ligde. Hem de pozitif futbol oynarak. Mesela ikisi de Beşiktaş'tan daha çok gol atmış ve Fenerbahçe'den geri kalmamış bu konuda.
Dün akşam da oynadıkları futbol, ortaya koydukları istek ve mücadale fazlasıyla saygı ve alkışı haketti bence. Hele de Alanyaspor'un evinde oynuyormuş gibi topa fazlasıyla hakim şekilde oynaması... Gel de alkışlama şimdi Erol Bulut'u. Sayın Ersun Yanal'ın "Takım savunması" konusunda Rıza Çalımbay ve Erol Bulut'dan ivedi olarak alması gereken dersler var bence. Sezonun ilk yarısında Alanyaspor rahat şekilde Fenerbahçe'yi yenmiş, Kadıköy'de ise beraberlikle ayrılmıştı sahadan. Ve o maçlarda bulduğu pozisyonların iki katını buldu dün akşam ama gene de yenemedi Sivasspor'u gördüğünüz gibi. Neden, çünkü Fenerbahçe'nin bir türlü beceremediği veya yapamadığı takım savunmasını çok iyi yaptı Rıza Çalımbay'ın öğrencileri, genellikle yaptığı gibi.
Açıkçası skor açısından kısır olsa bile mücadale ve heyecan açısından keyif yaşattı izleyenlere iki takım da. Tabii, Zorbay Küçük'ün soğukkanlı yönetiminin altını da çizelim bu arada, maçın bu kalitede oynanmasında, bu da bir başka güzellikti dün akşam adına.