Arama

Popüler aramalar

‘’Bir malzeme daha!‘’

Çok soğuk bir Körfez akşamında, tıklım tıklım ve de coşkulu tribünleri görünce, şampiyonluk yarışının olması gereken yerde güzel şeylere tanıklık edebilme umuduna kapıldık. Dışarıda “çekilen kılıçların” stadyuma etkisi olmayacağının saflığıyla tabii ki! Ama yanıldık, olmuş işte: Yanlış bir taç kararına bile şüpheyle yaklaşım neyle izah edilebilir ki?

“Şüpheciliklerinin bir paranoyaya dönüşme riski” bulunduğunu belirtmeden geçemeyeceğimiz tribünlerin, “taraftar” kimliğiyle kendi kurumlarına zarar verme “gayretlerinin!” tüm uyarılara karşın yaktıkları meşalelerle ve maç sonu kural dışılıklarıyla devam ettiğini belirtelim. Bir şeyi daha “futbol olayı kalıplarına” sokamadığımızı ifade ederek sahadaki mücadeleye döneceğiz söz: Umut’un 100. gol sendromu. Kaçırdığı o iki pozisyon başka türlü nasıl izah edilebilir ki? Bunları da yapamadıktan sonra, kendisinin de, takımının da işi zor. Her bir puan kaybının, ligde kalma umutlarını ilerleyen haftalara azaltarak taşınması anlamına geleceği için “Can havliyle” mücadele edecek Kasımpaşa önünde Trabzonspor’un işinin, önemli eksikleri söz konusuyken çok kolay olmayacağı belliydi. Nitekim, golün geldiği dakikaya kadar olan 5 dakikalık bölümü hariç kora kor bir mücadele oldu. Ligi tanımayanlar için, “şampiyonluk mücadelesi yapanla ligde kalma uğraşı veren takım” arasında ayrım yapma zorluğu yaşanabilecek bir durum yani.

Uzatma dakikalarında belki de sezon içindeki en büyük korkuyu yaşayan Trabzonspor açısından tek iyi şey, 3 puan. Ama bunun da, son günlerin tartışma konusuna malzeme olacak bir “penaltı” tereddüdüyle oluştuğu gerçeğine dikkat çekmek isteriz. Evet sert bir şut ve çok yakın mesafede, topun Tayfun’un bacağından sekip, havadaki koluna teması var ve çek nereye çekersen. Bu da Kuddusi Müftüoğlu’nun şansızlığı oldu.

13 Mart 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol ve gündem!‘’

Ancak bu hiçbir zaman böyle olmuyor. Şampiyonluğa oynayan takımlar, alt sıralardaki rakiplerine karşı motivasyon sorunu yaşıyor.
En zor şey, insanın küçümsediği yerde mücadele etmesidir. Trabzon için sadece Kasımpaşa’nın lig sonuncusu olması değil, ilk maçta 7 gol atması da ciddi handikap.
Oysa Kasımpaşa ise tam tersi duygular içindedir. Bilinç altında ilk maçta aşağılanmış olmanın öfkesi patlamaya hazır bir bomba gibi durmaktadır. Gerek 3 puana şiddetle ihtiyaç duymaları, gerekse kendilerini kanıtlama gereksinimi tüm potansiyellerini sahaya yansıtmalarına neden olacaktır. Son Fenerbahçe maçları buna çok iyi örnektir. Fenerbahçe maçı Volkan ve Alex’in olağanüstü becerisiyle kazandı, hem de Şükrü Saraçoğlu’nda. Halbuki olağanüstü beceriye ihtiyacı olan ligin zirvesindeki değil, son sıradaki takım olmalıydı. Ne var ki futbol kağıt üzerinde farklı, sahada farklı oynanıyor.
Her maç yeni gelişmeleri bağrında barındırır. Yoksa maçın Kocaeli’de oynanması, Burak ve Serkan’ın cezalı olması asla sorun değil. Her iki oyuncunun yeri de çok rahat dolar. Önemli olan ruhların kazanma arzusuyla dolmasıdır. Bakalım Trabzonspor, Kasımpaşa karşısına nasıl bir psikolojiyle çıkacak?
Gündeme gelince; Aykut Kocaman’ın incelenmesini istediği penaltı pozisyonlarıyla, “Kulübümün haklarını korumak durumundayım” diyerek, hakem odası basma iddialarını legal hale getirmeye çalışan Aziz Yıldırım, Trabzonspor’un isyanının nedeni. Bugün yapılacak basın toplantısı da, “tepkiye tepki!”
Herkes kendi tribününe oynuyor. Oynayacak tabi ki!
Gelinen noktada durumun özeti budur...

11 Mart 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’İncelenmeli!‘’

“Trabzon son 3 haftada kritik maçlar oynadı. Antep, Buca, İstanbul Bld... 3 maç 3 penaltı. Bu penaltılar Trabzon’a kasten verildi demiyorum fakat kimse bunları incelemiyor.” Aykut Kocaman-16 Aralık 2010.

Trabzon ve Fenerbahçe bu açıklamadan sonra 7’şer lig maçı oynadılar. Büyük bir rastlantı sonucu, Trabzon hiç penaltı kullanmadı. Fenerbahçe son 5 maçın dördünde penaltı kazandı. Trabzon’un maçları ve penaltı tartışmaları: Ankaragücü, skor Trabzon lehine 1-0, Umut’un pozisyonuna penaltı beklentisi, devam (İncelenmeli!). Maç skoru 1-1... Antalya, Burak’ın pozisyonuna beklenti, karar devam (İncelenmeli!). Skor 0-0... Kayseri, skor 1-0 Trabzon lehine, Burak’ın tartışılan pozisyonu ve devam. Daha sonra skor 2-2 iken bir tartışılan pozisyon da Trabzon ceza alanında yaşandı, devam dendi (İncelenmeli!). Ve final; Beşiktaş maçı!

Fener’in 4 penaltısının da, ‘polemiğe girmeden’, Kocaman’ın söylemiyle, sadece ‘incelenmesini’ talep edelim ve iki önemli yorumcunun sözlerine bakalım...

Beşiktaş-Trabzon: “En tartışmalı pozisyon Burak ile Rüştü arasında yaşandı. Burak, ceza alanına girdiği anda Rüştü’nün müdahalesiyle yerde kaldı. Penaltı verip Rüştü’ye bariz gol şansını engellediği için kırmızı kart göstermeliydi. Burak’a aldatmadan, Rüştü’ye rakibine kart göstermesini işaret ettiğinden kartını çıkarması maçın gidişatını etkiledi.” Metin Tokat-Milliyet.

G.Birliği-Fener: “21. dakikada Gençlerbirliği ceza alanındaki topa müthiş bir depar atan Niang ile aynı hızla topa çıkan kaleci Serdar’ın pozisyonundaki penaltı kararı da kritikti. Serdar zamanlama hatası yaptığını anladığı anda Niang’a çarpmamak için kendini geri çekti. Niang da bir metre mesafeden havalanıp Serdar’a çarpıp yerde kaldı. Oyunun devam etmesi gerekirken verilen penaltı kararı son derece yanlıştı.” Serdar Tatlı-Fanatik.

Sonuç Tatlı’dan yine: Fener lehine verilen ofsayttan gol ve olmayan bir penaltı skora direkt etki etti. Bir gün önce zirvenin diğer ortağı hakem hatasıyla neredeyse puan kaybedecekken, bu ortağın lehine yapılan hakem hataları, işi çıkılmaz hale sürükleyecek gibi gözüküyor.

Tamam; hakem notları düşüyor düşmesine de, ligin kaderi ne oluyor Sevgili Kocaman! Bu durumu da inceletseniz!

09 Mart 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Hayırlı kart!‘’

Sorun ilk yarıda sadece takımının değil ligin en yararlı futbolcusu olan Serkan’a bir alternatif üretememekte. Hiçbir oyuncunun form durumunun sezon boyu devamlılığı mümkün değil. Son birkaç maçtır zaten kötü oynuyordu. Formsuzluğu Kayseri maçında tavan yaptı. Dün akşam da gördüğü iki sarı kart, tamamen güçsüzlüğünün eseri. Belki bu kartlar onu kendisine getirir.

Trabzonspor’un eksik kaldığı 42. dakikaya kadar, oyun üstünlüğü bir takım için söz konusu olmadı, iki kalede iki cılız pozisyon dışında da herhangi bir heyecan. Ama Schuster’in üçüncü bölgeyi Nobre ile daha da kalabalıklaştırdığı ikinci yarı başladığında Beşiktaş’ın daha çok topa sahip olduğunu gözledik. Trabzon kalesinde bu durumun doğal sonucu oluşan tehlikeler, adeta golün habercisi oldu. Cale’yi sağ beke çekip önüne Umut’u, Piotr’u da geri çekip ileri Burak’ı koyan Şenol Güneş, en önde bıraktığı Jaja’dan beklediği verimi alamayınca Ceyhun’la orta sahayı güçlendirdiği dönemde takımı yenik duruma düştü. Ama aynı Ceyhun, daha Beşiktaş golün sevincini tam yaşayamadan, belki ev sahibi takım lehine kopabilecek maçı şık bir kafa vuruşuyla dengeledi. Ardından da Sivok peş peşe gereksiz iki kartla oyuncu sayısını eşit duruma getirdi.

Bu maçı kaldıramayacağı endişeleri bulunulan Tolga Özkalfa’nın, bu görüşü haklı çıkarırcasına Burak’a yapılan net penaltıyı, Rüştü’ye kırmızı kartı atlayarak çileden çıkarıp tribüne gönderdiği Güneş’in, meslektaşı Schuster’in, “1960’ların futbolunu oynuyorlar” sözüne inat, buradan yaptığı Alanzinho hamlesi, maçı kazanmayı hedeflediğinin göstergesiydi. Burak ise daha çok penaltıyı değil, golü düşündüğü pozisyonda hocasını mahcup etmedi ve Trabzonspor, hem olası bir kriz dönemine girmekten kurtuldu hem de şampiyonluk yolunda çok önemli bir engeli kayıpsız geçti.

07 Mart 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gerçekçi olmak!‘’

Ligde gerek şampiyonluk mücadelesi veren gerekse kümede kalma uğraşında olan takımlar için artık kayıpların telafisinin zor, bazılarının da olanaksız hale geldiği döneme giriyoruz. Hedefi olanlar için bir anlamda can pazarı yani!

Beşiktaş-Trabzonspor karşılaşmasını bu kategoriye sokmaya gerek yok. Bu takımların ‘Büyük’ sıfatlarıyla, birbirleriyle yapacakları maçlar, özel bir motivasyonu gerektirmiyor. Örnek; Necip olayı. Schuster’in, “1960’ların futbolunu oynuyorlar” dediği takımlardan biri olan ve bir haftada 8 golle uğurlandığı Avrupa serüveni için, “Bundan anlamazsınız!” dediği Trabzonspor’a verdiği önem, Necip’e, ‘Kırmızı!’ uyarısında saklı.

Necip olayı, Fair-Play açısından tartışılır tabi ki. Ama Trabzonspor’un bu konuya ‘üst düzey’ takılması tiraji komik. Eğer şampiyonluk mücadelesi veren bir takım, genç bir oyuncunun performansını ‘çekinilir!’ buluyor ve bu konuda ‘ahkâm kesiyorsa’ yandı gülüm keten helva!

Neyse biz bunu, Trabzonspor’un da en az Schuster kadar bu maça motive olmasının sonucu amacını aşan bir söylem olarak kabul edelim ve esas konumuza, yani bu maça ve olası sonuçlarına göre sonrasına bakalım. Beşiktaş, kupadan ‘yarı final’ moralli. Trabzonspor ise uzun süre sonra üstelik kendi evinde puan kaybederek bir başka ezeli rakibine liderliği kaptırma nedeniyle demoralize. Beşiktaş’ın kaybedeceği bir şey ve kadro olarak da eksiği yok. Ama Trabzonspor açısından durum hiç böyle değil. Kazanamaması durumunda, yarışta alacağı zarar sadece puan kaybıyla sınırlı kalmaz, bir özgüven sorunu yaşamaya başlar. Bu da sonraki maçlara etki eder. Üstelik önemli eksikleri de var, Egemen gibi, Engin gibi. Yetmedi, Umut’un formsuzluğu, Serkan’ın son maçtaki kötü performansı, ‘gıda zehirlenmesi mağduru!’ Selçuk’un gücüyle ilgili soru işaretleri, ikinci yarının ilk 6 maçında yenilen toplam 9 golün hatırlattığı savunma zafiyetleri gibi sorunları da cabası.

Beşiktaş’ın yukarıda sıralanan nedenlerden ötürü rahat, Trabzonspor’un da ‘stres yüklü’ olacağı karşılaşma, “Puan cetvelindeki konumları ve içinde bulundukları koşullar ne olursa olsun, 4 büyük takımın birbirleriyle yapacakları maçların havası farklı olur!” tezini, bir nebze olsun çürütebilir. Bu nedenle maç, Trabzonspor açısından ‘yenemezsen yenilme’ ilkesinin ön planda tutulmasının ‘garipsenemeyeceği’ konuma geldi. Her ne kadar yarışın önemi nedeniyle mutlak kazanması gereken bir maç olsa da, beraberlik bir puandan daha büyük anlam ve önem taşır. Gerçekçi olmak gerek.

06 Mart 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sakarya günlüğü‘’

Sapanca Gölü manzaralı, muhteşem bir yerleşkede öğrenim gören Sakarya Üniversitesi öğrencileriyle “Trabzonspor dolu!” bir gün geçirdik. Rektör Prof. Dr. Muzaffer Elmas’ın, “Trabzonspor’un son kayıplarına bir Karadenizli olarak üzülsem de, itiraf etmeliyim, Fenerbahçeli olarak seviniyorum” demesiyle başlayan sportif taşlamalar, güne damgasını vurdu. Ancak Prof. Dr. Elmas, sohbetin her bir anını, mutlaka bilimsel konulara getirip, üniversitenin Avrupa çapındaki başarılarını gururla anlattı.

Trabzonspor Yönetim Kurulu Üyesi Tuncay Bekiroğlu ve “Bombacı” Hami Mandıralı’yla, merdiven boşluklarında oturanlar ve diğer boşlukları ayakta dolduran büyük çoğunluğu Trabzonsporlu ama aralarında başka takım taraftarı da olan öğrencilerle nasıl geçtiğini anlayamadığımız 2 saatlik birliktelikte konu Trabzonspor’du. Toplantıya, “Trabzonspor bir Cumhuriyet Projesidir” isminin verilmesini, Yrd. Doç. Dr. Ali Uzun gerekçeleriyle anlatırken, en az Hami Mandıralı kadar alkış aldı. Tuncay Bekiroğlu ise yurt içi ve dışında başarıyla verdiği Yönetici Eğitim Seminerleri’nden birindeymişçesine, öğrencilere mükemmel bir sunumla çok yararlı bilgiler aktardı. Ancak, öğrenciler işin daha çok “Trabzonspor, şampiyonluk, şu değil de neden bu futbolcu transfer edildi, falan maçta oyundan çıkacak futbolcu Ali değil de neden Veli olmadı vs” türü sorulara muhatap olmaktan kurtulamadı. Tıpkı bizim gibi. Biz de Trabzonspor Medya ilişkileri konusunda fikirlerimizi aktardıktan sonra, öğrencilere, bu ülkenin geleceği için fikirlerini her platformda ve demokratik sınırlar içinde aktarmaları gerektiğini anımsattık, ilgi görmedi. Varsa yoksa Trabzonspor ve yukarıda örneğini verdiğimiz sorular.

Böyle bir topluluk önünde söz dönüp dolaşıp Hami’nin füzelerine geldi. “Allah vergisi” dedi yine Hami, sonra düzeltti, emeğinin hakkını verdi: Her idmandan sonra en az bir saat özel çalışıyordum. Sonra da, “Bu çalışmalarda barajlar geldi, arkadaşlarımın hayatı kurtuldu!” esprisiyle, Tuncay Bekiroğlu’nun, son maçta yaşananları değerlendirirken, “Biz Trabzonlular’ın, Trabzonsporlular’ın ‘Poker yüzümüz yok’, içimiz dışımız bir bu yüzden oldu bunlar” şeklindeki söylemi, öğrencileri hayli keyiflendirdi.

Sonuç: Trabzonspor’un çok dinamik taraftarı var ve bunlar 27 yıl önceki son şampiyonluktan sonra doğdular. “Spor, futbol, Fair Play vs tamam da, bir şampiyonluğu hak ediyoruz” diyorlar. E böyle düşünüyorlar!

Bu arada, Fenerbahçe Galatasaray maçıyla ilgili eksik bilgilenme, “Taşlar” başlıklı yazıya da yansıdı. Özür tabi ki...

04 Mart 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Taşlar!‘’

Sözünü ettiği taş Fenerbahçe kafilesi 1995-96’daki o malum maç için Rize’ye giderken bindikleri otobüse atılan ve Aygün’ün kafasına isabet ettiği iddia edilip, bir dizi ameliyatın (!) ardından medyaya servis yapılmasını sağlayan taş! Mesut Yılmaz Başbakan, rahmetli İsmet Gürbüz Civelek Vali... Çevre illerin güvenlik güçlerini toplayarak Trabzon’da adeta bir savaş ortamı yaratıp, asker polis sayısını seyirciden fazla tutmuşlardı. Sonra da Fenerbahçe kazandı, şampiyon oldu. 10 yıl sonra da Ali Şen konuştu!

Bu seferki, sadist iğrenç bir kafaya mensup el tarafından atılan taş değilmiş, bozuk paraymış. Trabzonspor Resmi Sitesi’nde okuyunca umutlandık. Sitedeki bildiri çağdaş bir anlayışın ürünü, verilen mesajlar mükemmel. Özür yerinde, camiaya umut dozunda... En önemlisi de verilen söz: O parayı atan bulunacak.

O parayı atan bulunup da, Sivasspor maçında sahaya Mehmet Yıldız’a saldırmak için girerek yediği dayakla kalan “dengesiz” gibi bir bedel ödemeyecekse, hiç bulunmasın. Sorun sadece Trabzonspor değil, Trabzon kenti çünkü!

Bir taş da (!) bizden. İlki Fanatik’in dünkü manşetiyle ilgili. Hafta sonu yaşananlar bir cezayı gerektiriyor, buna saha kapatma dahil. Ama geçen sezon Fenerbahçe Galatasaray maçındaki benzer olaya ceza veremezseniz, şimdi sıkıntı yaşarsınız. Sorun bu! Orada maçın başında yardımcının kafası yarılmıştı, dikildi, maç oynandı. Para cezasıyla geçiştirildi. Trabzon’da maçın sonunda oldu olay. Suç saha kapatılmasını gerektiriyor doğru... Hadi gel kapat şimdi sahayı!

Diğer sorun Beşiktaşlı Necip’le ilgili. Ne o göstere göstere, kulübeden kart izni almak! Hani Fair Play? Türk takımlarını, “60’ların futbolunu oynuyorlar” diye eleştirirken, son maçında üstelik eski Beşiktaşlı Mehmet Özdilek’in hakkını, 45. dakikada verilmeyen penaltı ve lehine verilen ofsayt golle yiyen Schuster’in, Mourinho özentisi sadece bu iş, başka bir şey değil. Ama UEFA ekstra ceza vermişti: Mourinho’ya, talimatını sahadaki oyuncularına ileten yardımcılarına, yetmedi, kart gören Sergio Ramos ile Xabi Alonso’ya.

Al başına bir sıkıntı daha!

02 Mart 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gerilim filminin finali!‘’

Souleymanou, 1.dakika yeni dolmuşken, “Ortamı bu kadar germenize ne gerek vardı? Kaleciler de insan, hata yapabilir, buyurun işte!” dedi. Souleymanou’nun ikramı, Trabzonspor taraftarının kendisine yönelik sevgi gösterisi, sürekli kulakları sağır eden müzikle engellenen Şota’nın planlarını daha baştan bozdu.

Trabzonspor, küçük hesaplarla gerilen ortamda böylesi kritik bir maça önde başlanmanın avantajından, taraftarının coşkulu desteğine karşın yararlanamadı. Bir süre iyi pres yapsa da, kanatları yeterince kullanamadı. Baskısı da erken kırılınca, rakibi rahatsız edemediği gibi, Jaja ve Alanzinho’nun çabuk çıkışlarda çok basit kaptırdıkları toplarla giderek sıkıntı yaşamaya başladı. Sonrasındaysa, “Şike iması” yapılan arkadaşlarının onurunu korumak adına başta Amrabat olmak üzere daha bir hırs yapan Kayserispor karşısında Trabzonspor, lider bir takıma yakışmayacak düzeyde mahkum oynadı. Buna karşın yeniden öne geçme avantajını yine kullanamadı. Bir ara yenik duruma bile düştüğü maçta bir puana sevinmek zorunda kaldı.

Bordo-Mavililer’de Selçuk, Egemen ve Engin’in birlikte yoklukları, derin bir sarsıntıya neden olmuş. Savunma kevgir, orta alanda Colman, ilk yarıda Selçuk için de oynadı, yoruldu. Engin, bu takımın en önemli ateşleyicisi. Çok açık görüldü ki alternatifleri yok. Hani “bu kadrodan iki takım çıkar” deniyordu ya, gördük bir kez daha!

Trabzonspor bu sahada ilk kez berabere kalmıyor. Bir hakem bize göre de biri tartışılır diğeri net penaltı olan pozisyonu ilk kez atlamıyor. Bu maçı bir gerilim filminin finali konumuna sokmanın yanlışlığının bedeli ödendi dün gece. Faturası da, kaçan iki puanla sınırlı değil. Buna ezeli rakibe averajla da olsa kaptırılan liderliği ve son dönem haklı takdir toplayan Avni Aker’deki çirkin görüntüleri de ekleyin...

Keşke sadece birbirinden güzel 6 golü ve bir o kalede bir bu kalede yaşanan heyecan kasırgasını konuşuyor olabilseydik!

28 Şubat 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI