Arama

Popüler aramalar

‘’Strateji!‘’

Trabzonspor’un iki İstanbul macerasına bu gözle bakmak sağlıklı analizlerin yapılmasına olanak sağlayacaktır.
Kuşkusuz futbolda sonuçlara göre değerlendirmeler yorumun en önemli parçasıysa hareket noktası da doğal olarak bu yönde olmalıdır. Beşiktaş karşısında dinlendirilen takımın Fenerbahçe önünde hüsrana uğraması ister istemez bir strateji hatası yapıldığı değerlendirmelerini ön plana çıkaracaktır. Hele bu hatalardan biri, takımı kupada saf dışı bırakıyor, diğeri ise ligdeki konumunu tartışmaya açıyorsa...
Aslındaki stratejideki yanlışlık kupadan elenmeyle çok ilgili değil. Gerçek on bir de İnönü’de kaybedebilirdi. Ama hafta arasındaki “Fener maçı bizim için daha önemli” söyleminin, rakibi yumuşatmaya yönelik olmadığının oluşan kadroyla birlikte ortaya çıkması, hem Beşiktaş maçında oynayanların kafasını karıştırdığı gibi, Fenerbahçe önündekilere de daha ağır bir sorumluluk yükledi.
Tarihsel veriler de gösteriyor ki Trabzonspor ligde stres yüklü olmadığı zamanlarda daha iyi oyunlar oynayıp sonuçlar alabiliyor. Geçen yılki son Fenerbahçe beraberliği de bunun ürünü değil miydi? Oysa rakip 2 aydır her şeyiyle bu maça hazırlanıyor, koşulları lehine çevirmeye çalışıyordu. İşte bu yoğun stres ortamı Trabzonspor’un bilinen futbolu oynamasının önündeki en büyük engel olarak ön plana çıktı.
Elbette bu durum tespitine takılıp kalmak yeni bir strateji hatasının sonuçlarını doğurabilir. Camia artık buna ve “bilmem kimin bilmem hangi maçı nerede izlediğiyle” ilgili yeni ve zorlama bir gündeme takılı kalma yerine, Trabzonspor’u bir an önce yeniden futbolla buluşturacak zihinsel berraklığa kavuşmalı ve toplumsal destekle gerçek kimliğine bürünmelidir. Bunun ilk adımı da Antalyaspor maçı olmalıdır.

02 Şubat 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zor günlere doğru!‘’

Ardından Bordo-Mavililer çabuk çıkmaya çalışırken Colman’dan faul yapılarak çalınan topla az adamla yakalanıp 2. golü yiyince de, Fenerbahçe, zorluk derecesi böylesine yüksek maçta daha neredeyse maçın başında çok ciddi bir skor avantajı yakaladı. Bunu ilk yarım saatte top yüzü göstermediği rakibine karşı hak ettiği gibi, Kadıköy’de seyircisinin oluşturduğu muhteşem ortamın hakkını da böylece vermiş oldu.

Fenerbahçe’nin kural dışı sertliğine Bünyamin Gezer’in abartılı hoşgörüsü 2-0’dan sonra bitince ve kartlar ardı sıra gelince, Bordo-Mavililer, 30. dakikadan sonra dengeyi kurdu. Buna karşın “Bu da kaçar mı!” dedirtecek cinsten pozisyon bulamadan ilk yarıyı tamamladı. İkinci yarı, Trabzonspor için risk alma, Fenerbahçe için ise kontrollü oynama zamanıydı. Konuk ekibin cılız ataklarını geçiştirdikten sonra da Sarı-Lacivertliler, Selçuk ikinci sarıdan atılana kadar daha arzulu olan ve çabuk çıkarak pozisyon bulan taraf oldu.

Daha “Bu kart dengeyi değiştirir mi?” sorusuna yanıt bulunamadan Bünyamin Gezer, ikincisi faul bile olmayan pozisyonla Glowacki’yi de atarak sayısal eşitliği yeniden sağladı. Futbolcuların değil, Emre’nin bir çok kez yaptığı halde görmezden geldiği hareketi Tayfun yapınca büyük bir cesaretle kırmızı kartını çıkaran hakemin ağırlığını koyduğu maçın son 20 dakikasında Trabzonspor’un bırakın eşitliği sağlayacak, şeref sayısına bile ulaşacak gücü ve morali kalmadığı gözlendi ve Fenerbahçe şampiyonluk yarışına böylece yeni bir renk getirdi. İkinci yarı başladıktan sonra bir haftada üçüncü şoku yaşamasına neden olduğu Trabzonspor’u ise adeta bir kaosun içine itti.

31 Ocak 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tercih mi hesap hatası mı?‘’

Pazartesi günkü toplantısında net bir şekilde bu maçı önemsemediğini dile getirmişti. İtiraz var mı? Yok.

Bu durumu iki farklı açıdan değerlendirmek mümkün ve ilki için şunlar söylenebilir: Lig kuşkusuz daha önemli. Direkt oynama şansını bulan oyuncular da bu ligde oynuyor. Brozek’ler 2’si hazırlık, 2’si kupa, biri de lig olmak üzere 5 maçtı tribünde. Şans vermek gerek. Bunların hepsi mantıklı gerekçe ve geliyoruz ikinci açıya: Ama rakip Beşiktaş! Olası bir hezimet, hedeflenen ve uğruna bu maç ve kupa feda edilen lig şampiyonluğu için Pazar günü verilecek en büyük sınav öncesi karizmayı çizdirebilirdi. Yani büyük bir riskti. Nitekim rakip kaleye gidemeden 2 gol yenilen, artı 4 net de pozisyon verilen ilk yarıda bu durumun korkusu az yaşanmadı değil. Beşiktaş’ın pas trafiğinde Trabzonspor tabiri caizse bu yarıda topu göremedi. Ama ikinci yarı farklı başladı. Daha Beşiktaş ne olduğunu anlayamadan kalesinde golü gördü.

Ardından Alanzinho’ya asist yapan Brozek’lerden Pawel’in kafa vuruşu direkte patladı. Sonrasında Alanzinho, tur için yetecek skoru sağlayacak fırsatı da buldu, lakayt davrandı. Trabzon giderek özgüven kazandı. Hezimet olasılığı gitti, “beraberlik” kovalandı. Manisa’dan gelen haberler kötüydü. Şenol Güneş hamlelerini yaptı.

Umut, ardından da Colman kozları kullanıldı. Ama olmadı. Bir beraberlik, Beşiktaş’a bu sonu yaşatırdı. Ama dünkü kadrosu, tribünleri vs ile gerçekten de yazık olurdu, hak etmişlerdi. Kaldı ki Trabzon tercihini yapmıştı.
Burası tamam da belli ki Manisa hesap edilmemişti. Tercih ya da hesap hatası, her neyse! Ortada bir gerçek var: Geçen şampiyonu kupada yok.

27 Ocak 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Erken uyarı!‘’

“Penaltı yaygaraları” önemli çünkü bu maçın çok önüne geçti. Skor 1-1 iken Umut’a yapılan hareketin daha ağırına verilen penaltıyla ilgili koparılan “yaygara” ortada... Bir teknik adam “bilmem kaç maçtır penaltı alamamaktan” yakınıp, bir diğeri, ard arda gelen 3 penaltıya dikkati çekmişken, Trabzonspor takımı, böylece baskı altına alınan hakemlerden futbolcusu ceza alanı içinde yaka paça indirilmeden ya da bir rakip futbolcu kaleciliğe soyunmadan penaltı beklemesin.Bu nedenle Umut’un pozisyonuna, “Verilse de olur, verilmese de” tartışmaları bundan sonra boşuna.

Trabzonspor için asıl sorgulanması gereken konu, kalesine 53. dakikada ilk kez gelene kadar, çok net fırsatları cömertçe harcadığı Ankaragücü’ne nasıl puan kaptırdığı konusudur. Umut’un 5 kez kaleciyle karşı karşıya kalmasına rağmen atamadıkları, Burak’ın düşen formu, Colman’ın “af günündeki” gamsızlığıdır. Ümit Özat’ın 16. dakikada Murat Duruer’i kulübeye çekerek başlattığı “Yattara’yı durdurma!” hamlelerini toplam 5 oyuncuyla ikinci yarı başlarken tamamladığı gerçeği ortadayken, bu futbolcunun ceza alanı içine taşıdığı onca toptan sadece birine dokunulabilmesi, diğerlerinin ıskalanmasıdır. Jaja’nın iki kupa golünün ardından “özgüvenini ukalalıkla karıştıracak kadar” havaya girip, topu boş kaleye yuvarlamayı başardığı 20. dakikadan önce ve sonraki performansıdır.

Bütün bunlar ve zorlu yarışta ikinci bölüm startının verildiği gün puan kaybının gerçekleşmesi belki de “erken uyarı” açısından Trabzonspor’a yarar sağlayacaktır. Kim bilir!

23 Ocak 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gündemdekiler‘’

Türkiye, Arena’da Başbakan’a yapılan protestoya kilitlendi. Sportif etkinlikte, siyasal olarak nitelendirilebilecek protestoya, olumlu-olumsuz tepkiler belli ki devam edecek. Ama bu bir ilk değil. Karadeniz Oyunları’nda ve Dünya Basketbol Şampiyonası Finali’nde de benzer durum yaşanmıştı.
Yer konusu tartışılır olsa da, siyasilerin kendilerine yönelik bu tür tepkileri sindirebilecek demokratik olgunlukta olması gerekiyor. Dememiz şudur ki, çeşitli çevrelerce abartılı olarak “ayıp” diye nitelenen bu tepkiyi gerekçe gösterip, camia üzerinde bu nedenle oluşturulan bunca baskı yetmezmiş gibi, “rövanş” amaçlı yaptırımlar uygulamak, ayıp ötesidir.

Spor dünyasında “Bosman Kanunu” olarak bilinen ve futbolculara olağanüstü haklar sağlayan karar, kabul etmek gerekir ki, aradan geçen 10 yıla rağmen tartışılıyor. Kararın, dünyanın en önemli sektörlerinden biri konumundaki futbol piyasasının geleceğini negatif etkileyeceği gerçeği yadsınamaz. Bu olanakları kötü niyetle kullanan oyuncuların artan sayısı, kulüpleri açmazlara sokuyor. 3 yıllık sözleşme, ilk yıl uyum, 2. yıl eh işte, tam verimli olunacak 3. yıl, yeni sözleşme ya da gitme tartışmaları vs. Paralar çöpe. Gidişat şudur: Kulüpler borç batağına sürüklenecek ve futbolcular, kanunun avantaj sağlayacağı ortamı bulamaz hale gelecekler. Örneklerini bolca görebileceğimiz kötü niyetliler, böylece mesleğinin hakkını alnının teriyle verenleri de batağa sürükleyecekler.

Trabzon hem lig hem de kupada zirve mücadelesi yapıyor. Dolayısıyla bu süreçte iç bünyede yaşanacak en küçük sıkıntı, yarışa sekte vurabilir. İşler iyi gittiği için, sözleşmeleri dolacak olan oyuncuların atmadığı ya da attırılmayan imzaları, kötü gidişte ciddi sıkıntılar yaratabilir. Bu nedenle Başkan Şener’in, dünkü Fanatik’te, Serhat Demirtaş’a, konuyla ilgili, “Böyle bir şampiyonluk heyecanının yaşandığı süreçte oturup para pazarlığı yapmak istemedim” şeklindeki sözleri tatmin edici değil. “Kafaları karışır” diye demek istedi anladığımız kadarıyla. Şimdi rahat mı olacak? Medyadaki olası, “Görüştük, anlaştık” dedikoduları bir yana, düşünün herhangi birinin kötü oynadığını... Bir de tribün tepkisini! Daha süre var oysa ki!

19 Ocak 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Jaja, bıraktığı yerden!‘’

Kupada ilk 2 maça rakiplerin ligleri nedeniyle motivasyon sorunu oluşunca, kupaya havlu atmış Manisa’yı, yedek ağırlıklı bir kadroyla mücadele edeceği haberlerinin benzer sorunu yaşatacağı endişesini oyuncularına böyle bir mesaj vererek gidermek istedi. Doğrusunu da yaptı. Nitekim o yedek ağırlıklı kadro daha üçüncü dakikada Bordo-Mavililer’in önlem alınmazsa işinin hiç de kolay olmayacağınıı gösterdi. Bu uyarı özellikle ilk yarı bitene kadar sezonun belki de en arzulu, ne yaptığını bilen, en tempolu Trabzonspor’unu izlememizi sağladı. Gol ya da goller her an gelebileceğinin sinyalini verdi. Konuk ekibin kalesi ablukaya alındı ve çok gecikmeden de geldi.
İkinci yarının ilk 15 dakikalık bölümüne kadar yine ceza alanı dışından Burak’la yoklanan rakip kalede iki kez Recep kurtarışına tanık olduktan sonra kenar yönetimlerin taktik değişikliklerini izlemeye başladık. Karaman’ın Makakula hamlesine Güneş, Sezer’le yanıt verdi. Makakula, lig maçında Trabzonspor’a Avni Aker’i adeta dar ettiği performansından çok uzakta olunca Bordo Mavililer, son yarım saati de ağırlıklı olarak rakip kaleye yakın bölgede tamamladı.
Bu maçın atlanmaması gereken ayrıntılarına gelince: Umut’un jeneriklik golünün ardından Jaja’nın bıraktığı yerden başladığını gözledik. Attığı mükemmel gole kadar ceza alanı dışından 5 kez kaleyi yoklamıştı zaten. 2. Golüyle de “Kaçak” kimliğini tamamen sildi. “Olay adam” ünvanını imzayla ilgili açıklamasıyla devralan Selçuk ise üst düzey oynadı. İyi bir profesyonel yani! Şenol Güneş de duygusal davranmadı, profesyonelliğinin gereğini yaptı. İkisi de kazandı. Bu işin tek kaybedeni, “Ben varsam, Selçuk devre arasında imza atar!” sözü boşlukta kalan başkan oldu.

17 Ocak 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Havalı panik!‘’

Çizgi halindeki ağır savunmanın arkasına atılan 2 topta kaleciyle karşı karşıya kaldığı halde lakayıt davranan Burak’a Şenol Güneş’ten gelen, “Kafanı oyuna ver!” uyarısı, sadece 1 dakika sonra semeresini verdi ve Trabzonspor yine bu oyuncuyla öne geçti. Ardından da Yattara, kısa süreli ‘kafayı oyuna verme’ sürecini ikinci golü atarak bitirdi, başa dönüldü.
Şöyle bir düşünelim: Kupa’da çarpıcı sonuçlar alınıyor, hele bu grupta durum çok daha vahim. Üstelik Trabzonspor mutlak kazanması gereken ilk maçta takılmış, Konya’da bir kaza kupaya veda anlamına gelir. Şenol Güneş durumun ciddiyetinin farkında, takımı sahaya neredeyse tam kadro çıkarmış. İlk gol öncesi ve ikinci gol sonrası futbolcudaki rehavetin nedenini açıklamak mümkün değil.
Bakın ikinci yarı çok farklı. Trabzonsporlu oyuncular, birkaç dakika içinde kalelerinde golü görünce işin ciddiyetinin farkına vardılar ama, karşılarında çok iyi organize olan, iyi top yapan, kanatları iyi kullanan farklı bir takım buldular. Sık sık aciz durumlara düştüler. Bir iki kontra çıkışla fırsat yakalasalar da değerlendiremeyince, ‘kazanamama korkusu’ yaşamaya başladılar. Son dakikada da yani rakibin riski abartılı aldığı dönemde kendilerini rahatlatan bir şans golü bulup, uzatmaları tedirginlik yaşamadan tamamladılar.
İkinci yarıdaki bu durumu ciddiyetsizlik ya da motivasyon eksikliğiyle açıklayamayız. En önemli neden ağır kamp döneminin ardından oluşan yorgunluk belirtileri. Rakibin üstün performansı da bir faktör tabii ki. Onları bu tür maçlara motive etmek daha kolay, var güçlerini ortaya koydular ve bir anlamda hak etmedikleri bir yenilgi aldılar.
Schalke 04 ve Konya Torku Şekerspor maçlarındaki birbirine zıt performanslar, lig öncesi ‘kafa karıştırıcı’ yorumunu yaptırsa da, ilki için ‘hava’, ikincisi için ‘panik’ abartılı olur.

12 Ocak 2011, Çarşamba 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Soğuk havadaki sıcaklık!‘’

Bundesliga’da erken havlu atsa da, Devler Ligi’nde devam eden Schalke, kadroda olmayan Höwedes ve kulübedeki Farfan dışında tam kadro. Buna bir de Alman disiplinini ekleyin, rakibin ve maçın zorluk derecesini değerlendirin. Trabzon ise 4 asından yoksun. 70. dakikaya kadar yapılan üçer oyuncu değişikliğiyle, iki tarafın da oyun disiplininden en azından bu nedenle kopmamaları, karşılaşmayı tipik bir hazırlık maçı konumundan çıkarıp, ciddi bir havaya soktu. Oyunun sonuna kadar rakibine üstünlük kuran ve Raul’ün direkten dönen plasesi dışında pozisyon vermeden, 3 gol atarak maçı tamamlayan Bordo-Mavililer’de Werder Bremen sınavının aksine en olumlu gelişme, şans bulanların, fırsatı iyi değerlendirme çabaları oldu. Tayfun’da, attığı mükemmel gole karşın maç eksiği dikkat çekti. Ama en azından Serkan’ın oynayamama durumunda “çakma sağbek” arayışına girilmesine gerek kalmadığının sinyalini verdi. Sezer ise belki de son şansını yüksek mücadele azmi ve bir asistle iyi kullandı. Bu maçın bir diğer önemli notu da Burak’ın attığı gole rağmen kendini de şaşırtan kaçırdıkları oldu. Çok daha kritik pozisyonlarda rahat skor üreten bir futbolcu olduğu için bu durumu yadırgamadık değil.

Antalya kampının finali niteliğindeki bu maç şunu gösterdi: Trabzonspor, kaçak ve geç katılımlarla yaşadığı travmayı erken atlattı. Alkışlar, bu konudaki çabasının, Schalke karşısındaki oyun ve skor nedeniyle sonuç verdiği net bir şekilde belli olan Şenol Güneş’e. Soğuk havanın sıcaklığı yani!

08 Ocak 2011, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI