Sanki dün gibiydi Okan Buruk ve Ayhan Akman’ın ; futbol podyumu faal etkinlik ve hüner gösterileri. Ya şimdi ? Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, zorlu sınavın henüz eşliğinde. Kendinden emin, sahnelediği bilumum başarıları, her Galatasaraylı yürekteki umudun teminatı. Güveniniz ve ‘hep destek, tam destek’gereğini esirgemeyiniz.

Yeşil sahalara mührünü basmış, futbol değerlerini gümbür gümbür kanıtlamış bir babaya; yüce Rabbimizin bir değil iki eşsiz armağanı olmalı futbolcu oğulları Efe ve Hamza. Allah nazardan saklasın, yolları açık, başarıları daim olsun. Tüm gençlerimizin de öyle olsun, umutları yeşersin bekledikleri tüm güzellikler nasip olsun.

Mübarek bayram günü, gençlerimizin bayramına bayram kattı Okan Buruk. Sağ olsun var olsun yüce Tanrı gönlünü yapsın, Galatasaraylı Aslan’ın. Hangimiz alt yapıdaki 7 evladımızın, sahadaki cesur ve güvenli mücadelesini müthiş bir mutluluk ve duygusallık deryasında izlerken, mest olmadık?

Sturm Graz çok sayıda hazırlık müsabakası oynadı, Avusturya liginin başlamasına da ramak kaldı. Bir sezon önceki kadrosuna pek dokunmayan rakip, fazla oyuncu da değiştirmedi ve sanırım son provasını Galatasaray’a karşı yaptı. Henüz 19 yaşındaki Danimarkalı Hojlund iki gol atarken, göz doldurdu ve geleceğe dönük ‘daha da olacağım’ sinyalini tüm futbolseverlere yaktı !

Okan Koçuk güvenli, kendinden emin ve başarılı olmaya kararlı. Emin’e Bolu havası çok yaramış. Abdülkerim’i Konyaspor formasıyla hemen her maçında izledim.56’daki fahiş hatasına hiç rastlamamış ama 65’teki mükemmel müdahale ve farklı gol pozisyonlarını önleme başarılarına ve rakip kalelere attığı gollere defalarca şahit olmuştum. Başarılı olacaktır yine evvel Allah. Emre Akbaba Rize’de takımının gol yememesi için kendini feda etti. Maalesef çok çekti. Ödül (!) olarak kiraya verildi ! Ve Galatasaray’ı tekrar anasının ak sütü gibi haketti. Güveniniz. Oğulcan’a bıraktığı topuk asisti ancak üst düzey latinlerde görebilirsiniz. ‘ Maşallah ‘ diyelim, sezonu bekleyelim.

Okan Buruk ilk hazırlık maçında arka mahalledeki sıkıntıları tespit ermiştir ve mutlaka gereken yapılanma ve anlayışı oturtacaktır diye düşünüyorum. Pas işleyişi de azimle çalışarak istenilen düzeye gelir. Futbolcularda bu disiplin ve iştahı gördüm. Pas profili güzelleştikçe, hata oranı da aynı düzeyde azalacaktır. Matematik işleyişi gibi yani! Ne kadar az yanlış, o kadar çok doğru netice.

Önümüzde 1 aylık süre ve Galatasaraylı camiada ümitler şelale… Hep destek, tam destek şart neticede…

Not; Rahatsızlandığını ve yoğun bakımda tedavi edildiğini öğrendiğim Hıncal Uluç’a şifa dileklerimi gönderiyorum.

Spor dünyası öyle bir alem ki kimi zaman gölgeli; kimi zaman da güneşli anılar belleğimizde kilitli. Ömer Aydemir’in Sakaryaspor başkanlığı döneminde, yönetici olma onurunu yaşadığımda 24 yaşındaydım. Teknik direktörümüz efsane Fenerbahçe’li Şükrü Ersoy. Adapazarı esnaflarından oluşmuş mütevazı yönetim kurulumuzla, emanete hıyanet etmeden hizmete and içmişiz.

Futbol aleminde çok çok iyi insanlarla karşılaştığım gibi, bu işin papazı hatta kardinali tiplerle de karşılaştım. Sadece Papa ile denk gelmedim yani! Ne diye gittim taaa 1976’lara? Erman Toroğlu anlatmış, Hamit Turhan da yazmış. O yıllarda önüne geleni dümdüz eden Trabzonspor’un, Zonguldakspor ile maçı evde. E küme düşme tehlikesi içinde de Göztepe, Adana Demirspor, Adanaspor ve Kara Elmas şehri kulüpleri var. Kırmızı-Lacivertli kulüp, Trabzon fırtınasından 1 puan alırsa yırtacak. Fırtına tekleyince deplasmandan tek puan almayı başaran konuk kümede de kalmayı beceriyor! Göztepe de alt kümeye tabii.

Erman Toroğlu o dönem yaşanan olayları anlatmış. Hamit Turan kaleme almış. Şenol Güneş; olan biteni anlatan Toroğlu’nu ve gazeteci Hamit Turhan’ı mahkemeye vermiş. Oysa kadroda dönemin birçok starı var. Yaşayan hiç kimseden ses seda yok. Şenol Güneş’in acaba neden alınganlığı çok? Erman hoca; güneşli anılara gölge mi düşürdü acaba? Gerçekler birgün mutlaka, ortaya çıkar ama!

Gelelim 1976’ya. Kalecimiz Rasim Zonguldakspor’a transfer olacak. Bir göbekli bir tip geldi! Transfer bedeli 30 bin lira eksikti. Gayet kendinden emin ve güvenli şekilde ‘ben Metin… Sepet Metin’ dedikten sonra anlattı da anlattı ve senet imzaladı. Ben de o senedi aldım. Tabii günü geldiğinde ödenmedi ve şahsım ödemek zorunda kaldı. O dönemler iyi olursa Allah’tan, kötü olursa da Başkan ve yöneticilerden devri idi ve sistem öyle işlerdi! Şimdikiler de emanet kulüpleri hem batırıyor, hem de yönettiğini zannediyor. Zerre sıkılmadan üstelik.

Neyse Sepet Metin beni sepete koyduğunda, mandepsiye nasıl geldim diye üzülürken; Türkiye’nin en ilginç futbol(!) simalarından biriyle muhatap olup, ucuz kurtulduğuma dua ettim sonra. Ne için? Ligin her kirli karışık işi içinde, Sepet Metin vardı da onun için!

Trabzon’da bir semt kahvesinde nakit paketleri itinayla ; Sepet Metin tarafından hazırlanıyor. Hediye paketleri her futbolcuya ve starlığına göre ayarlanmış halde dağıtılıyor! Tamamen futbolcular ile Zonguldaklı arasında geçen vakadan; Süha Akçay, Ahmet Suat Özyazıcı ve camia don düşüp G-String gözüktükten sonra haberdar oluyor. Necmi Perekli ise maç kadrosuna girmeyi dahi red ediyor. Özyazıcı istifasını sunuyor. Serdar Bali de daha sonra paketi yönetime iade ediyor.

Olan bitenden zerre kadar haberi olmayan Trabzonspor camiası mı? Kahrediyor.

Şenol Güneş; futbol dünyasının çamuru çökeği hiç bitmez ve bulutlar arasında kaybolduğu zannedilen anılar, güneşi görünce ışıldar. Unutma !

Doğrusunu söylemem gerekirse, Anadolu Efes’in şampiyon olmasını arzu ediyordu gönlüm. Hınca hınç salonda taraftar desteği ile müthiş finali kazanır diye düşünmemek mümkün müydü ? Avrupa’yı dize getiren müthiş basketbol armadasının.

Önce ilk dakikadan itibaren Anadolu Efes oyuncularının yorgun ve dermansız görüntüleri dikkatimi çekti. Avrupa’nın en iyi 1 ve 2 numarası hamili olduğunu düşündüğüm son iki sezonun Avrupa fatihi, Fenerbahçe’nin mükemmel savunma ve ‘şampiyonluğu ben alacağım’ inancı ve diriliği karşısında, baştan sona pes etti. Bir ara skor 50-53 olduğu anda tribünlerden yansıyan cılız destek dikkatimi çekti! Gökhan German’a ‘ takım yorgun, taraftarlar daha yorgun!’ dedim. Sonra Fenerbahçe oyunu aldı gitti, şampiyonluğu da tabii. E tabii bu sonuç, şahsımın Sarı Kanaryalar karşısında yaşadığı ilk hüsran ve hayal kırıklıklarımdan biri değildi !

79’ mu 80’ mi net söyleyemem, o ara işte. Yine bir Galatasaray-Fenerbahçe basketbol derbisi var. Bitime 1 saniye kala yediğimiz iki faul sayısı sonrası yine de 66-65 önde! Yıldıray topu savurdu, Forti Murat bir fake attı ve top kimseye değmeden dışarı gitti. Kimse dokunmayınca da o 1 saniye geçmedi tabii. Top Fenerbahçe’ye geçti yani. Orta sahadan oyun başladı ve Engin Domaniç top eline gelir gelmez ben diyeyim ‘yarı saha’ siz deyin ‘tam saha’ şutunu.Sonuç FB 67-66 GS hem de bir saniye içinde ! Fenalaştım harbi, vehamete vakıf olan her Galatasaraylı gibi! Sonra Haydarpaşa Lisesinden arkadaşım Domaniç Engin’in sevincine tanık olunca, teselli oldum ve kısmi toparlanma yaşadım. Ben yaşadım da Mincinözlü basketbolcularımız, tabi tüm Galatasaray camiası fena dağıldı!

Efesin kaybı sonrası kendimi teselli ettim. Çünkü Domaniç, Rabbimiz şifa, sağlık nasip etsin, ellerini bırakmasın ciddi bir sağlık sorunu ve tedavi dönemi yaşıyor. Bu mutluluk ve kupa Domaniç kardeşime iyi gelecek, ilaç etkisi yapacak evvel Allah diye ruhuma adeta Prozac enjekte edildi !

Hafta arası tedavide olması nedeniyle Domaniç’ i dün aradım. Süreç iyiye gidiyor müjdesini aldım. ‘Fenerbahçe ‘nin kupası da şifa oldu dimi ?’ dediğimde... ‘ Hiç tadım yok bizim Sadun cuma günü defnedildi’ dedi. Haydarpaşa liseli, Fenerbahçe eski basketbolcusu naif arkadaşımız, kalp krizi neticesi Hakk’a yürümüş. Ve en acı tarafı da hastaneden bir ay sonrasına verilen randevu gününü bekliyormuş.

Gelelim sadede ; Kadıköy’ün evladı, has Fenerbahçeli sporcu için, müsabakalarda bir saygı duruşu yapılmadı. TBF’ de mutlaka eski sporcuların sağlık sorunları için mutlaka ama mutlaka yöntem bulup deva olmalı. Hidayet kardeşim; kulağındaki küpe pek güzel de, Sadun’un şifa peşinde önce vakit, sonra canının kaybı da kuşağınıza olmalı küpe!

Fenerbahçeli Sadun Sıral’a cennet ve rahmet, Engin Domaniç’e sağlık, esenli afiyet.

Kutlu olsun harikulade şampiyonluk Fenerbahçe basketbol camiasına.

Özhan abi Hakk’a yürümeden birkaç saat önce, hemşireye ‘Oğuz’u çağırın’ demiş. Odasına girdim ve dev gibi adamın, bir lokmacık kaldığını gördüm. Zorluk ve ıstırap içinde, ölümün nefesi ensesindeyken bile ‘Oğuz birlik olun, Galatasaray ‘ı kötü insanların eline bırakmayın’ diyebildi. Hastane koridorlarında yankılanan feryatlarımı ne siz sorun, ne de ben söyliyeyim!

Peki şahsım olarak Galatasaray ‘ın kötü insanların eline düşmesine mani olabildim mi ? Çok gayret gösterdim, ziyadesiyle didiştim, kavga dahi ettim ama hayır!Maalesef olmadı. Peki birlik olabilme adına ne yapabildim ? Güven ve umut vaad eden hemen her Galatasaraylı’yı, imkanlarım ve delikanlılık çerçevesinde destekledim. Aksi olduğunu düşündüğüm herkesle de, asla çekinmeden ters gittim ve evvel Allah yine giderim!

Tarihimizin en önemli seçimli Genel Kurullarından biriyle daha karşı karşıyayız. Adaylar ‘yandık Allah’ diyor, ‘son viraj, ardı uçurum’ diyor. Peki arkadaş Galatasaray’ı bu hale kim getirdi, açık ve net dile getirilmiyor! Her iki aday da önemli köşelerde görev yaptı, imza attı, derdini anlattı. Anlattı da 1996’dan yani Faruk Süren döneminden itibaren batağa giden Galatasaray kulübünde Hamamcıoğlu ve Özbek ne yaptı ?

O yıllardan kulaklarımda kalan Hayri Kozak ve İnan Kıraç söylemleridir. Hatta İnan Kıraç ‘Galatasaraylı’lar birgün genel kurula gelecek, cesareti dahi bulamayabilirsiniz!’ Demişti.

Hayri abinin mücadelesi hep devam etti, İnan Kıraç daha da görülmedi. FıFA onur üyesi Necdet Çobanlı ağabeyim de, başa gelecekleri tüm detayları Cayman’ı vs vs belgeleriyle ifade etse de, ben dinledim ama kendi camiası dinlemedi ! Ve bu hale gelindi. Bu hale gelinene kadar görüp de, görmeyen(!)leredir kızgınlığım ve dualarım!

Adnan Polat’ın ‘ Gül baba’ aşkı depreşmiş! Piyale paşa hayranlığı da. Bilumum piyadeleri de çok severdi, son yıllarda rüzgar aşkı depreşti! İki Başkan sayını buluşturmuş. Keşke birlik olmalarını da sağlayıp, Galatasaray’ın tüm güçlerinin bir arada olacağı bir ortamı hayata geçirebilseydi! Adnan Polat’ın Galatasaray ‘a kaybettirdiklerini, bir nebze olsun birleşik güçler temin edebilirdi belki.

İnan Kıraç Pilav günü ve okul meseleleri dışında sütre gerisindeydi ama bu seçimde çıktı! Çıktı da doğru istikamete gitmedi ki! Neden? Galatasaray basketbol şubesini adeta ihya eden, herkesin araziye uyduğu ortamda stadyum isim sponsorluğunu üstlenen Erden Timur’un şahsım kanaatine göre yüreğini burktu. Olur mu hiç İnan abi; gencecik adam bir sürü mali yükün altına girmiş, parasını-pulunu-prestijini risk etmiş. Ve sen NEF adını kaldırıp ‘ASY’ yapmanın peşindesin! E zaten ‘NEF ASY’ dimi? ‘Galatasaray için fedekarlık yapanları, Galatasaraylı’ları üzmeyelim Gündüz baba’ hatırlatması için Metin Oktay bir daha gelemezki! Galatasaraylı gencecik gönüllere destek, olmazsa olmazımız olmalı dimi İnan abi? Siz Galatasaray kulübüne uzaktan bakıyor olsanız da, Erden Timur’un yarın Eğitim Vakfına da destek olmayacağını, kim iddia edebilir ki !

Hayırlı, uğurlu, başarılar ve refah yolculuğuna doğru bir seçim iklimi diliyorum Galatasaray camiasına … Allah derman versin…

Fatih Terim her yerde Galatasaray haklarını savunurken ; yalnız bırakıldığından şikayet etmiş! Hiç şaşırmadım. Tamamıyla kendi yapısıyla, yüzde 100 müsemma bir açıklama. Yani diyorki hoca ‘ Galatasaray’da işler iyi olduysa benden, kötü olduysa sizden!’ Sütten çıkmış ak kaşık olur da, bu kadar mı olur be birader. Ak değil hatta Altun, altun ; kimyasal tanımıyla da ‘Au’ yani!

Eeeey gidi günler eyyy… Neredeeeen nereye, kimler kimlerle? Türk Miili Futbol Takımında Ayhan Bermek, sonra Galatasaray’da Ergun Gürsoy, Yurdaşen Karahasan. Ve daha bir dolu yönetici ve emekçi ! Aranızda hiç teşekkür edildiğini duyan oldu mu bu humanlara? Açık ve net ifade ediyorum, Ay Yıldız ve Galatasaray formalarının ağırlığı bir yana; ömürlerine bereket Bermek, Gürsoy, Karahasan ve daha nicelerinin, maddi- manevi; derin katkıları olmuş fakat, mükafatların, nemanın, ganimetin üzerine her daim İmparator konmuştur! Dünya markası yerli ve yabancı futbolcular dahi telefata uğramış, gaibe tahvil edilmiştir. Asıl üzerinde tetkik gereken başarı (!) yolu ve yolları da bu mevzu muvacehesinde olmalı aslında!

Şimdi gelelim diğer başarılara ; Piontek TFF & Lobby kanalında sibop yaktı! Sonra Souness, Lucescu, Hagi, Gerets, Feldkamp, Cevat Güler, Skibbe, Korkmaz, Rijkaard, Bülent Ünder, Mancini, Prandelli, Hamza Hamzaoğlu, Mustafa Denizli, Riekerink, İgor Tudor, Torrent gibi isimler; Florya İmparatorluk sahasında , esas icra edilmesi gereken ‘şartlar formülasyonunun’ ne olduğunu dahi çözemeden ‘transexpress’ vizeyle geçti!

İki Galatasaray başkanı kanser, bir TFF başkanı da kalp krizi nedeniyle rahmete erdi. Burak Elmas’ı da Allah ana - babasına, eşi ve çocuklarına bağışladı hamdolsun.

Netice; Galatasaray’da son üç dönemde şampiyonluğun kaçma nedeni, camianın İmparator’u tek başına bırakmasıymış yani! E sen zaten her başarıyı tek başına zapt etmemiş miydin? Trollerin, yalakaların, maaşlıların, yandaşların her daim bu ‘yek başına’ ezberini şiir gibi tekrarlıyor olsa da! Senin de yaş 70’e erdi, yoruldun artık şimdi demi?

Başkan Burak Elmas “Fatih Terim’e kızgınım’ demiş ! Haklıdır haklıdır da ; maaşlı personel teknik direktöre, kızmak için çok geçtir artık !

Galatasaray - Kasımpaşa ile Esenyurt Necmi Kadıoğlu stadyumunda hazırlık müsabakası oynuyor. Maça Galatasaray Başkanı Burak Elmas geldi. Devre arası Elmas’ı kutladım. Florya’ya ilk geldiği günler ve yakışıklı elit gencin herkes tarafından ne denli sempatiyle, sevgiyle benimsendiğinden eniştesi efsane Galatasaraylı Mustafa Yürür ve o dönemin gözdesi 4X4 SUV aracından söz ediyoruz. Saha içinde Terim belirdi ve Galatasaray başkanına, işaret parmağıyla ‘gel’ işareti yaptı.

Elmas derhal aşağıya indi. Ben de indim.

Hem de şahsımı çağırmadığı halde indim! Çünkü profesyonel elemanının, Galatasaray başkanını, parmak işaretiyle yanına çağırmasının nedenini, merak ettim. Terim’e ‘hocam 90’lı yıllardan sen, ben ve Burak Başkan bir aradayız’ dediğimde ‘bir 30 sene daha oluruz merak etme, müsaade eder misin Oğuz’ dedi.

Ertesi gün gazetelerde Başkan ve teknik direktörün, toplantı fotoğrafı ve ‘Terim ile Elmas transferi konuştular’ haberi yer aldı. Ne denli önemliymiş o parmakla icra edilen ‘gel gel’ dimi ? Aslında Galatasaray yapılanmasının, nasıl ayak üstü planlanıp konuşulduğunun belgesiydi o manzara ! Zaten neticeler de ; ayaküstü tercihlerle, ne tür felaketlere neden olunduğunu belgelemedi mi ?

F.T. Galatasaray başkanlarına karşı sergilediği asla tasvip edilemez kibir ve ego fışkıran tutumunun keyfi, Elmas ise naif tavrı, nezaketen örneklediği duruşun resmiyle baş başa idi yani! Aslında o gün gerekeni yapmalı ve ‘sayın Terim Galatasaray başkanını parmak işaretiyle hem çağıramaz, hem de koskoca Galatasaray’ın transfer işini ayakta konuşamazsın!’ Diyebilmeliydi. Diyemedi ve bedelini ağır ödedi! Şimdi kızmış olsan da, ne fayda ?

Sevgili Adnan Polat ; kendisini yönetime sokan Hıncal abi ve Hıncal abiyi kıramayan kadim dostu Alp Yalman’ı ‘es’ geçmiş. Muhteşem kadroyu kuran Ergün Gürsoy, Yurdaşen Karahasan hatta Gaziantepli Ökkeş kardeşimizi dahi unutmuş. Well well well !

Ednan’cım ne Torino’yu, Atina’yı ve Kalli’yi, ne Trabzon, Papermoon ne de satılan futbolcularımızı ve 2008 İsviçre - Avusturya’yı unutmam, unutamam! ASY Mecidiyeköy ve Aslantepe 280 dönüm Galatasaray arazisini de tabii! Stadı mı yapmıştın ? Deme be !

Dursun Özbek’i destekleyecekmişsin ha ? Yapma be!

Darüşşafaka ve Galatasaray’ın mükemmel mücadele ve performanslarıyla, basketbolumuza heyecan ve renk kattıklarına şahit olmak güzeldi.

Selçuk Ernak ve Andreas Pistiolis ile sporcularını, elbette tüm emeği geçenleri kutlamak gerek. Büyük direnç, eşsiz heyecan ve kalite kattılar her mücadelede. Bravo hepsine, şükran duygularımızı da hak ettiler elbette.

‘Kalite kontrol edilmez, üretilir!’ Evet bu gerçeği kadro değerleri ve izlettikleri akıl oyunlarıyla 4 değerli kulübümüz de, harikulade örnekledi. Mücadelelerin tamamı dolu salonlarda, büyük ilgiyle izlendi. Televizyonları başındaki basketbolseverler de, muhteşem basketbol gösterilerine şahit olmanın keyfini yaşadı, ekranlardan gözlerini ayıramadı.

Açık söylemek gerekirse futbolumuzdaki ivme ve kalite kaybı, bu paralelde devam ederse; basketbol ve voleybolumuz hak ettiği ilgiyi yakaladığı gibi, palavra üretim branşı, ayaktopu traşını da her açıdan sollayacak! Başarıda zaten kesinlikle ezip geçtiler de, şimdi sıra sporseverlerin kadir bilir izleyen evsafı kalitesine ermesinde!

Galatasaray dün gece iyi başladı. Başladı da iyi tamamlayamadı! Neden? Anadolu Efes’in şampiyonlar şampiyonu Avrupa devlerini nasıl dize getirdiği ve zafere ulaştığı yine canlı canlı sunuldu da, o yüzden. 3. Periyottan itibaren Ergin Ataman ve yıldızları oyuna ele aldı, klas, deneyim, final alışkanlığı, kontrol, denge, mücadele yani zafere ulaşma adına ne lazımsa onu sahneledi ve finale 104-77’ ilk net galibiyetle gitti. Göksenin ve Micic’e şifa dileklerimi gönderiyorum. Gelmiş geçmiş olsun iki yıldızımıza.

Moerman katkısı fark yarattı. Erten Gazi ‘ben de varım’ derken, Buğrahan ‘beni izlemeye devam ediniz’ mesajı verdi. Larkin’i izlerken adeta futbol dehası Hagi’nin, basketbol versiyonunu izliyor ve büyük haz duyuyorum. Üstat Hagi’nin Monako’dan Real Madri Süper Cup finali futbol resitaline, Larkin’in basketbol sanatlarında yıllar sonra potalarda şahit olabilmek ne büyük mutluluktur bir sporsever için bilirmisiniz?

Basketbolun eşsiz sanatına vakıfsanız elbette bilirsiniz. Bilmiyorsanız acilen öğreniniz!

Yöneticileri, sporcuları, hakemleri, medyası, tribünleriyle basketbol sanatının harikulade görsellerine şahit olduk. Şimdi sıra final sahnesinde. Bu muhteşem fırsatı, şahane görseli, basketbol şölenini ; dünyanın her yöresindeki basketbolsever Türklerin izlemesi için, gerekeni mutlaka yapmalı, eşsiz finali dar bölgeye sıkıştırmamalısın TRT… Anladın dimi !

Fanatik' te liglerimiz tomografi profesörü Tunç Kayacı; 'Hak edenlerin finali' başlığını attığı an, şahit olacağım mücadelenin kalite garantisiyle ilgili kuşkum kalmadı. Bu harika final, izlenesi gösteri bittiği anda da, yüreğim ' tüm emeği geçenlere helal olsun' dedi. Bandırmaspor taraftarları centilmenliği de ne kadar güzeldi çok üzülseler de neticede.

İlk dakikadan son anlara kadar; plan, proje, akıl oyunları içeren bir müthiş çekişme, mükemmel mücadele, sportmenlik, iyi niyet, dürüstlük ve erdem futbol heyecanımızla iç içeydi. Futbol şehri Kocaeli sezonu maalesef hüsranla kapatmış olsa da, izlenen değerler adeta pes etmek yok, inançla devam Kocaeli seslenişiydi.

İstanbulspor'a kutlu olsun

Halil Umut Meler ve yardımcıları aktif mücadelede, Mete Kalkavan ise VAR' da mükemmeldi. Hakemlerimiz finale huzur ve kalite katan kalite örneği sundu. Teşekkürler.

İlçe takımının tribünleri doldurduğu, İl kulübü İstanbulspor' un ise bir miktar sevdalısıyla desteklendiği final Sarı-Siyahlı eşsiz tarihli camianın sevinciyle noktalandı. Bu tarihi değere sahip çık ve sevgini lütfen yansıt eeey İstanbul ve İstanbullu!

34' te plakayla müsemma olağan üstü kalitede bir kafa golü attı İbrâhim Yılmaz 1-0Çizgiden son anda topu çeviren Etemi ve nefis asisti, İbrahim' in kaleci Gökhan'ı çaresiz bırakan vuruşu harikuladeydi.

45' te hakemler koordinasyonu neticesi VAR uyarısıyla gelen peş peşe 2 penaltı golü izledik ve 3 dakika içinde vaziyet 2-1' e geldi. Kader işte hak edenlerden sadece biri sevindi. Futbol böyle bir şey işte sevineni üzüleniyle …

Netice İSTANBULSPOR SÜPER LİG'DE kutlu olsun …