‘’Gelenler ve gidenler‘’
Sakaryalılar’ın ulaştığı için, sevinçten çılgına döndüğü yere; döndüğü için üzüntüden kahrolan İzmirliler! Dünya her haliyle işte böyle bir garip yer. Birileri için ulaşılması çok zor ve emek isteyen mekan, üst ligden inildiğinde ise ortalık feryat figan! Bu hafta Altay ve Göztepe camiaları, tabii İzmir için tatsızdı. Tehlike çanları mı ? Çok önceden çalmıştı!
Torrent kısır döngü sarmalında battı batıyor modunda seyreden futbol dünyamız için iyi işler yapıyor. En azından ego, poz ve kibirden Irak, eğitimci örneği veriyor. Bu özgün duruş tabii fasıl, laklak, taktak bezirganlarına tat vermiyor. Oysa İspanyol eşsiz transfer becerileri (!) tomografisini; gözler önüne sermekte. Hem de neyin ne olduğunu ‘eşek olsa anlar’ tabiriyle ifade edilebilecek örneklerle!
Gacır gucura rağmen
‘Gençleştirdi’ denilen ve Burak Elmas’ın ömrü boyunca unutamayacağı; kazık hesap ve sırtından vurulma vaka portresi posteri Alsancak stadında ortada! Metal yorgunluğu sarmış, kas iflası yaşamış, kilo haddi aşmış, Sarı Kırmızı ürünler sahada. Kerem dışındaki tüm gençler kayıpta! 8’de Kerem Lıs’ın iki kaşı ortasından golü attı. Sonrası karşılıklı oyalamaydı! Yürüyen aksam arızaları gacır gucura rağmen, Galatasaray 1-0 kazandı.
Gelenlerin birincisi Sakaryaspor, gidenlerin üçüncüsü de ne yazık ki galiba Altay oldu !
‘’Daha önceleri neredeydiniz?‘’
Zerre hedefi kalmamış, maddi manevi bitik Galatasaray ilk 45 dakikada öyle bir futbol oyunu sahneledi ki, aman da aman! Zuhuratbaba ve Caferağa sahalarında izlenen yazlık maçlardaki futbol hırsını, temposunu, kalitesini hatırladığımda; NEF ASY Arena’yı böylesi ayazda doldurmuş Galatasaraylılar'dan utandım! Hüzünsaray’ın hüzünlü taraftarları. Pulgar futbol aklı, pas yeteneği olan futbolcu ama fizik kalite nafile. O halde ağır, cansız oyunu da nafile! Halil koskoca ilk devre fuzuli işgal hükmünde. Taylan ve Berkan eh işte! Kerem bir süredir sanki başka alemde. Babel’in transfer aklı kimbilir nerde? Omar, Marcao, Aanholt hele hele yüzde 100 golü en kritik dakikada önleyen Nelsson bir başka güzellikte. Muslera mı? Elbette önümüzdeki sezona, hazırlık safhasında. İkinci 45 dakika başladığında izlediğim baskı, tempo ve 51. dakikadan itibaren gelen 2 golle Fuat Edip Baksı’nın eşsiz aşkı için yazdığı, güfte geldi aklıma 'Daha önceleri neredeydiniz?’
Kendilerin geldiler
Malatyaspor’un onurlu direnişine futbolsever bir kul olarak şükranla baktım… Halil, Babel, Omar, Kerem, Berkan, Taylan ve tüm Galatasaraylılar'ın becerilerine şahit oldukça da devam ettim. Galatasaray’ı sevmezse gönül sabrı ne anlar? Ne diye bekletilir bu kadar mutluluk için taraftar? Bu nisan akşamı baktım yine size! Hüzünlü bir durgunluk içindeydiniz, sonra kendinize geldiniz! Sormam lazım 2-0’a rağmen yine de ; 'Daha önceleri neredeydiniz?’
‘’Eşref saati!‘’
Galatasaraylı geciken ‘eşrefik’ gelişmeler için, ne kadar dua etse az. Aksi halde takımın Süper Lige vedası işten olmayacaktı! Beyefendinin eşref saati geldiği an, dünya umuru olmaz. Mesela ‘dan’ diye omuz koyabilir. Üstelik ‘huzur içinde, uykuları adına, duacı olduğumuz aziz mevtaları umur dahi etmez!
Kadro yapılanması A’dan Z’ye yanlışlarla düzenlenirken, seçim ikincisi adayın çıtı çıkmadı. Avrupa futbol platformunda olmayan Romanya’dan ; iki star(!) deli paralara transfer edilir! Bu anormal alışverişe boş boş bakar. Tabii kulis yapar, avuç ovalar !
Eşref saati gelmez, sessizce izler. Galatasaray futboltif çöküşüne devam eder.
Takım 41 puanıyla kritik 90 dakikaya çıkıp, düşmüş Malatyaspor’la oynayacak. Bu mevsimde en tehlikeli rakipler, işi bitmiş, kafası rahat ekipler olur!. İki gün önce, Trabzonspor’un başına gelen ortada. Buzdan bakışlı, robot modundaki futbolcular sadece alacakları prime kilitlenip, savunma hırslarıyla harikalar yarattıklar. Hatta son anda galibiyeti dahi kaçırdılar.
Malatyaspor’da ‘ligde işimiz bitmiş olsa da, futboltif podyumdaki hedef an itibarıyla Galatasaray’ diyemez mi? Geçen sezon aynı rakibe +1 gol daha atamayan Aslan’ların havaya giden, şampiyonluğu ve konuğun umulmadık direnci, hırsı unutulabilir mi?
Böylesi bir kritik müsabaka öncesi beyefendinin eşref saati yine geliyor ve ‘Torrent ile yürümeyi düşünmüyoruz’ dedikten sonra bir de Arda hakkındaki düşüncelerini açıklıyor!
Yüce Rabb’imiz 1996’dan itibaren Galatasaray’ın felakete gidişini göremedikleri gibi; olmadık zamanda saçma sapan davranışlarla eşref saatini sahneleyen Eşreflerden kulübü ve camiayı korusun!
Olmayacağı, olamayacağı bu denli belli aday; Galatasaray makus talihi yön tabelasıdır!
‘’Işık körlüğü!‘’
Sarı-Lacivertli taraftarlarca tamamen doldurulmuş, ışıl ışıl tribünler; sahadaki futbolcuların tamamında ‘Işık körlüğü’ nedeni olmuş. Derbinin sadece adı var yani! milyonlarca Euro, Dolar ile telafuz edilen starlar, otomobil farına yakalanmış tavşandan az hallideydi dün gece. Zavallı Türkiye! Mert (!) Hakan denilen şahıs; futbolun, centilmenliğin, sporcu adabının yüz karasıydı ilk dakikadan itibaren. Tribünleri provoke etti. Karaoğlan’ı mosmor etmek, Marcao’yu attırmak için, ne lazımsa yaptı. Nasıl ve ne diye sabretti, Sakaryalı? Marcao‘nun tertemiz hamlesi sonrası, 8 takla attı, ardından Nelsson’a saldırdı!
Hakemin aklına son operasyonu sonrası ‘Sarı’ geldi. Oysa Fenerbahçeli Mert Hakan ve Bursalı Serkan hatta Kahveci defalarca kart görmeyi hak etmemiş miydi ? Zajc ve Serdar Dursun ‘Muslera uyumuş olsa da’ gerçekten akılcı birer gol attı.Doğrusu Fenerbahçe daha dengeli ve topla ilişkili. Aslında Galatasaray’da benzer uygulama için uğraştı da, ne gücü ne de beceri değerleri yetmedi. Yenilen gollerde en önden en arkaya kadar külliyen uyudu! Kerem, Taylan, Aanholt, Marcao tarafı Samuel’i milli yaptı! Fenerbahçe o kenarı, bedava otoban gibi kullandı. Gomis şeytanın bacağını yine kıramadı, Kim bırakmadı? Bilmem?
Aziz unvanını hak etti
Halil’in sayılmayan golünde ve Gomis’e kaldırdığı ofsaytta Alex; aziz ünvanını harbiden hak etti! Bu arada Aziz beye şifa dileklerimi gönderiyor, Uğur Dündar’a da, hayırlı olsun dileklerimi gönderiyorum. Bay Karaoğlan; tay tay Taylan’a da atsaydın keşke 90+2’de ! Sarı-Kırmızılı Çekirge de kaldı ikide, bu seyahatte üçleyemedi Kadıköy’de 2-0 yenildi.
‘’Com estâs Torrent?‘’
Galatasaray'ın dakika 2'de Kerem hüneriyle kazandığı penaltı pozisyonu ve 4'te Gomis’in ayağından kazandığı gol, gecenin güzel geçeceğinin müjdesiydi sanki. Cicaldau ve Babel şık alışverişinin, dakika 12'de durumu 2-0'a taşıması da; bir başka güzellikti tabii. Karagümrük Emre Mor ile Galatatasaray kalesine ilk şutu çekebildiğinde 34 dakika geçmişti bile. Soyunma odasına giden Torrent'e 'com estâs?' demek için erken olur diye düşündüm. Neden? Kerem 34'te sakatlanıp çıktı, Taylan kem gözlerden zor yırttı! Gomis genel kurulda salınan 'AbdırAlForce' torpidolarına rağmen, çatır çatır oynadı! Bakalım ne olacaktı ikinci yarı? 75'te kazanılan penaltıyı Muslera kurtardı. Grande Kaptan 77'de de mayın kurtarma gemisi modunda; Emre Mor vuruşuyla olabilecek golü yine önledi! Yani? 2-3 dakika içinde her şey tepe takla olabilirdi!
Berbat ve hissiz
49'da Gomis eğer 3'e gidebilseydi bu denli stres yaşanmayacaktı belki. Viviano'nun da hakkını teslim etmeli. Bravo. Maç öncesi futbolumuzun derin ulemaları Ömer, Berkan, Taylan ve Babel'in ne yapamayacağını tartışıyor. Ama Galatasaray'ın ne yapabileceğini akıllarına dahi getirmedikleri gibi, mevzu da etmiyorlardı! Şimdi de; konuşulacak ve Necip medyaya yansıyacak olan; Karagümrük'ün ne denli berbat ve hissiz oynadığı olacak şüphesiz! Neticede Galatasaray 2-0 kazandı… Şahsıma da sormak kaldı; Nasılsın Torrent. Seni böyle mutlu görmek ne güzel.
‘’Çıkmaz sokak!‘’
Camia büyüklerinden İnan Kıraç’ın söylemi adeta iliklerime işlemişti, 25-26 sene öncesi. Ne demişti İnan ağbi ‘gittiğiniz yol doğru bir yol değildir. Bu tercih ve yöntemlerle gün gelir kongreye gelebilecek cesaretiniz dahi kalmaz!’ O zamanlar henüz ‘bilmem ne iş adamları derneği, bilmem kim sevenler derneği, ultrastarlar tribün hareketi’ gibi; Galatasaray yönetimine sıçrama amaçlı trambolinler devrede değildi! Geleneksel Galatasaray ciddiyet ve kültürü son demleriydi sanki ! Süren bildiği yoldan gitti! Kulüp ekonomisini mahvetti.
Necdet Çobanlı abimle televizyonda, Cayman adalarında ne olacağını anlattık! Buna rağmen kulübün 13 milyon doları karton ASY maketine sarf edildi! Hız kesilmedi nice nice gelirler talan, tefeciler zengin edildi! Jardel UEFA kupasını kazanan kadronun neredeyse tamamı bedeline transfer edildi. Şampiyonalar Ligini kazanabilecek kadro, darmadağın edildi.
Ve İnan Kıraç’ın işaret ettiği felakete doğru, uygun adım gidildi! Galatasaraylı hamili namus insanlarımız da vardı ve batma noktasına varma geciktirildi! Ama Özhan Canaydın ve Mustafa Cengiz bedeli, maalesef canlarıyla ödedi. Florya’da otağ kurmuş menajerler abad edildi. Gecekondudan gelen, villasına döndü. Dibi delik ayakkabı hamilleri, limuzinlere bindi. Başlı başına bir soygun romanı yani!
Bizlerin yegane mutluluğu Galatasaraylı olmanın onuruydu. 2000’den itibaren taraftar yapısı da, bir kısım taze kongre üye karakteri de; sadece başarıya endeksli hale geldi. Galatasaray Kulüp başkanlarını ‘İBRA’ silahı ile tehdit, Galatasaray Genel Kuruluna girdi! Bu tezgah onurlu insanlar için alnından vurulmaktan farksız değil mi? Mustafa Cengiz’in vefatıyla, bu acıyı henüz yaşadık. Galatasaray’da onurlu, namuslu, erdemli hizmet karşılığı; böylesi ahlaksızca yöntem olamaz, olmamalı!
Burak Elmas; 3 sezondur başarısız Fatih Terim’in gönderilmesiyle start alan, negatif algı yönetimini hak etmemiştir. Bu konuda genel kurul üyelerini başkanlık makamına saygıya, vicdan hamili olmaya davet ; üyeleri tetikçiliğe alışmaktan, alıkoymak içindir. Namuslu, onurlu gençlerimize köstek değil, destek olmak, eşsiz Galatasaray kültürü olmazsa olmazı diye düşünürüm. Özhan abimizin deyimiyle ‘birlik olmak’ İnan abinin işaretiyle de; kongrelerin korkunç çıkmaz yol olmasına, engel olmak zorundayız! Henüz geç değil.
Başka TÜRKİYE nasıl yoksa, başka Galatasaray’da yok. Kulübümüzü çıkmaz sokağa sokmanın da zerre manası yok!
‘’Ejder'de kâbus‘’
Porto Dragao Stadı'nda coşkulu hava ve Portekiz futbol takımı konsantrasyonuna daha 90 dakika başlamadan şahit oldum. Alman futbol aklı komutasında ‘Ejder’de kâbus değil de Türkiye’nin bir mucizesine daha ne diye şahit olmayalım ki?’ diye de umduk. İlk dakikalardan itibaren aklıma gelen bir başka hayal de şu oldu! ‘Portekiz ligini domine etme adına teknik adam ve futbolcularımız; ne vakit Primeira Liga yani Liga NOS’ta gözükür, o zaman çok daha fazla mucize tabii pembe, pespembe rüyalar da görülür! İlk yediğimiz golde direk, ikincisinde Portekiz ofsayt hamlesi fake attı bize ve devre 2-0. Bu arada ilk 45’te 10 dakika kadar baskı yaptığımızı dakika 21-23-25-27’de gole çok yaklaştığımızı söylemeliyim tabii.
Portekizliler'i titretti
Ama Portekiz takımı gibi ne hızlı çıkabildik, ne de savunmaya çabuk dönebildik. Adamlar resmen bizden daha organize, e tabii kalite. 66’da Berkan katkılı, Cengiz asisti neticesi Burak 2-1’i sağladı acaba 66 golüyle Ejder mucizesi 66’ya bağlanır mı? Ümitlerimiz yine yeniden dalgalandı. 83’te Enes bizleri mucize umudu, Portekizliler'i de stresten titretti penaltı. Burak bütün umutlarımızı auta attı! 90+4’te Matheus 3-1’le noktaladı. Önümüzdeki maçlara bakma zamanıdır şimdi… Kendi alemimizde daha mutluyuz di mi?
‘’Fıstık gibi düdük!‘’
Bu aralar vitrinlerde ‘Boş baklava’ levhaları var! Son 3 müsabakasından hüzünlü ayrılan Gaziantep'i de boş baklava sandın, yandın! Hele hele elek üstü (!) Kardeşler’in, dolu hakem olduğunu zannet kavrul! Gazi şehir namıyla müsemma, hakemiyle VAR’ıyla, mekanıyla ‘Fıstıklı baklava’ tadında. ‘Kavruksarayı‘ gazi edip, 3 golle kazandılar! Nasıl? Gaziantep yüksek tempolu ve hakim başladı. Rakipte tehlikeli kim varsa da, alayı acımadan daldı! Oyun başında Kitsıou biçer-döver gibi Kerem’e aşil, topuk, bilek ne var ne yok daldı. Düdükten, ‘Tık’yok! 48’de harman makinası devrede, niyet harbi paketleme! Bu kez görevli Djilobodji ve hakem yine ‘Devam’ dedi. Kart yok! VAR’ın vicdanı da zaten vicdanı yok! Üst üste 3 zorlu 90 dakikadan yorgun ve hasarlı çıkan konuk, dakikalar geçtikçe tel kadayıf gibi dağıtıldı.
Vaziyet iyi değil
Gomis 34’te attı, 65 ve 75’de iki net kaçırdı. 66’da Emre Kılınç’a çıkan kart, cinayetin suçüstü örtbasıydı. Gelelim Torrent’e. İki sağ bek tribünde otursa da, Semih’in orada olması doğru tercih olamaz. Çocukluğundan itibaren stoper mevkisinde başarılı olmuş genç adam boşa badem oldu. Hele hele son yenilen golde! Kerem ile birlikte üretilen her tehlikenin bir yanında olan Emre oyundan çıkmaz, Gamsız Morutan’a da asla dayanılamazdı. Berkan ve Taylan’a bahane için önlerine ve arkalarına iyi bakılmalı! Kimler kimlerle ne yapıyor? Uzun lafın kısası; vaziyet, iyi gitmediği gibi, daha özenli kadro yapısı bekleniyor!