‘’Ljajiç'e özgürlük!‘’
Adem Ljajiç Beşiktaş’a geldiği günden beri kimliğini arıyor. Bir çok maçı formsuzluğu ya da sakatlığı sebebiyle kaçırdı. Oynadığında da vasatın altında kaldı. Hep vaat ediyor ama bir türlü gösteremiyordu. Ayaklarında hep prangayla oynuyordu sanki. Ankaracgücü’ne karşı 4-3-3’in sağ-sol içi oynamakla forvet arkasında oynamak arasındaki performans farkını sanırım uygulamalı olarak anlattı. Ljaiç özel bir futbolcu, özgür olduğunu hissettiğinde sahada yapacaklarının sınırı yok gibi oynuyor. Ankaragücü’ne karşı forvet arkasında harikalar yarattı, golü nefisti ama asisti olağanüstü. Ayrıca Talisca’dan bu yana en iyi frikik kullanan Beşiktaş’lı futbolcu da o. Sanırım bundan sonra Şenol hocanın Ljaiç’ten bu özgürlüğü almaması Beşiktaş’ın hayrına olacak.
Mustafa Pektemek saygıyı sonuna kadar hak ediyor. Ağustos ayında Beşiktaş’ın santfor sıralaması şöyle değil miydi? Larin, Negredo, Love, Umut, Güven... Mustafa? Mustafa yok. Evet Beşiktaş taraftarının tamamına yakınına göre Mustafa yok hükmündeydi. Hatta gitmediği için aldığı maaş üzerinden linç yiyordu o aralar. Çalıştı, talep etti, hak etti ve şimdi gollerini atıyor.
Maçın sorusu
Sahada, yedek kulübeleri de dahil 20 yaş altındaki tek futbolcu Güven Yalçın 90 dakikayı tamamlasa gelişimi için daha doğru olmaz mıydı?
Maçın starı
Ljaiç 1 direk, 1 gol, 1 asist ile gecenin yıldızıydı.
Maçın olayı
Ankaragücü taraftarlarının neredeyse her korner atışında Beşiktaşlı futbolcuları yabancı madde yağmuruna tutması. Özel güvenliklerin ve sonrasında polislerin izlemesi.
Kısa mesaj
Oğuzhan varken Dorukhan’ın; Love varken Güven’in oynaması... Güneş’ten takıma ince değil bildiğin en okkalısından mesajdı. Oğuzhan mesajı aldığını gösterdi ama Love umutsuz vak’a olma yolunda ilerliyor sanki.
‘’Fark çok büyük‘’
Phillip Cocu, yıldız futbolcuydu. Erwin Koeman kardeşinin gölgesinde görev adamıydı.
Cocu, Fenerbahçe’yi büyük takım olarak görmedi. Koeman futbolculara büyük takımda oynadıklarını hissettirdi.
Cocu, oyuncu seçimi konusunda takıntılıydı. Koeman daha medeni ilişkiler kurabildi.
Cocu, garanticiydi. Koeman en azından şimdilik daha cesur.
Cocu, Galatasaray derbisine Reyes’le başlardı. Koeman, Valbuena’yla oynadı.
Cocu’ya göre Valbuena bir sorundu. Koeman’a göre yıldız...
Dirar ve Aatif’ı kazanırsa...
Koeman, Cocu'dan sonra cesur bir başlangıç yaptı. Valbuena’nın 11 oyuncusu olması, Isla’nın ön libero oynaması onun başlangıcını ‘cesur’ diye tanımlamamızı sağlıyor. İlk yarının bitimine 5 hafta var. Geçen sezon Aykut Kocaman aynı süreçte üst üste 5 galibiyet, 1 beraberlik ve 16 puan toplayarak yarışa tutunmuştu. Koeman bunu başarabilir mi? Başaramayabilir ama başarma ihtimali Cocu’dan daha yüksek. Koeman’ın takıntısız bir adam görüntüsü vermesi önemli. Bu süreçte Dirar ve Aatif’ı da hayata döndürmeli. Bu iki oyuncu Ocak’ta satış listesine konacaksa da takımda kalacaksa da affedilmeli. Son 3 ayı takımdan ayrı geçirmiş oyuncuyu satmak daha da zorlaşacaktır. Ayrıca Fenerbahçe’nin Dirar’ın sağ bek performansına ihtiyacı var. Volkan konusu biraz daha çetrefilli görünüyor. Oyuncu bizzat Koeman ile yaşadığı sorundan dolayı kadro dışı kaldı. İş sadece Koeman ile ilgili olsa bence Hollandalı bu işi çözebilir. Ama iş biraz yönetime de bakıyor.
Kocaman yardımcıları için mi gitti?
Aykut Kocaman bu yıl takım almayı düşünmüyordu. Fakat bazen şartlar sizi bazı tercihleri erken yapmaya itebiliyor işte. Konyaspor yönetiminin 5 maç üst üste kazanamadığı dönemde Rıza Çalımbay’ın arkasında durup kazandığı Ankaragücü maçının ardından göndermesi sanırım bir bana sürpriz gelmiyordur. Kocaman, yardımcılarının son dönemde maruz kaldıkları casusluk suçlamalarının bu tercihte rolü var mıdır? Yardımcılarının başka bir yerde çalışma, iş bulma şansı iyice azalmışken Kocaman’ın Konya’nın teklifine evet demesi de kimseye sürpriz gelmiyordur.
‘’Adalet yoksa umut yetmez‘’
Milli Takım bir turnuvaya gider, üçünü kaçırır ama hep ayakta kalırdı. Bu takım son yıllarda o kadar gereksiz tartışmaların odağında ve gelişimden uzaktı ki; ‘bir lig kursalar içine de bizi koysalar kesin küme düşeriz’ savını dün gece nihayete erdirdiler. Lucescu da Milli Takım’ı küme düşüren ilk hoca oldu. Umut var mı, var. Yıllar sonra yaş ortalamasının 25’e inmesi umut verici. Bu değişime rağmen Lucescu ışık veriyor mu? İşte orası muamma... Hep bir tuğlayı eksik bırakıyor, seçimlerinde adalet duygusunu sorgulatıyor, oyuna müdahalede yetersiz kalıyor, demeçleriyle şaşırtıyor. Bir takım düşünün sağ açığı Roma, sol açığı Milan, santrforu Everton’ın oyuncusu olsun, yaş ortalaması 25’e kadar insin, pozitif futbol oynasın, ama kalecisi Belçika’nın vasat ekiplerinden Antwerp’ten gelsin. Lucescu çok statik kalıyor maalesef. Mahmut’u çıkarıp İrfan Can’ı, Hasan Ali’yi çıkarıp Ömer’i almak iş değil. Son olarak Milli Takım’ın kalesini ülke futbolunun en iyi ve en formda kalecisi korumalı.
Gecenin sorusu?
Türkiye Ligi’nin en formda kalecisi dururken Avrupa’nın ilk 6 liginin arasına giremeyen Belçika Ligi’nde 13 gol yiyen Antwerp’in kalecisini almakla övünmek neyin kafası?
Maçın starı
İsveç kazandı, biz düştük ama yine de iyi tarafından bakacağım. Cengiz, ülke futbolunun yeni yüzü. Müthiş bir gelişim içerisinde. Driplingileri, sol ayak içi şutları birinci sınıf.
Maçın olayı
Çağlar’ın çıkarken kaptırdığı topun dönüp penaltı olması.
Kısa mesaj
Uluslar Ligi’nde küme düştük artık, C Ligi takımıyız. Önümüzde EURO 2020 var ve Mart 2019’da elemelere başlayacağız. İyi bir kadro var, adaletinden şüphe duyulmayan bir Milli Takım seçicisiyle finallere gidebiliriz. Lucescu da kalacaksa önce adalet diyecek.
‘’3'lünün nimetleri‘’
Fatih Terim’in, Schalke deplasmanından ne kadar etkilendiği Kayseri’deki oyun ve oyuncu tercihleriyle ortaya çıktı.
Serdar- Maicon-Ozan’lı 3’lü savunma dizilimi, elde kalan tüm oyuncuları ön bölgeye koymanın anahtarıydı. Bu kurgu Mariano ile Ömer’in arkalarını doldurdu, Ozan’ı parlattı ama sanırım en çok Feghouli’yi mutlu etti. Cezayirli yıldız merkezden kenara devrilerek yeteneklerini sergileme fırsatı buldu.
İlk yarı Sinan dışında neredeyse her Galatasaraylı futbolcu yeterince iş gördü denebilir. Eğer Onyekuru ile oynuyorsan 1-0 önde olmak büyük avantaj. Kayseri’nin yüklenmeye başladığı anlarda Onyekuru’nun hızı maçı Galatasaray lehine çözen unsurdu.
Ülkemizde futbol çok hakem odaklı oynanıyor, bu bir gerçek. Yabancı futbolcu ülkemize geldiğinde hakemler üzerine brifing alıyor.
Tiago Lopes, Onyekuru’nun golünde basit bir omuz darbesinde kendisini yere bırakıp faul bekliyor. Hakemler uyanık olacak, futbolcu bu tip basit faul talepleri karşılanmadığında bedelini ödeyeceğini bilecek.
Gecenin sorusu
Galatasaray’ın eksikleri malum. Fakat Celil ve Yunus için 88. dakika beklenmeyip 2. golün peşinden oyuna alınamazlar mıydı?
Maçın starı
Maçı 1-0’a getiren de Onyekuru’ydu, koparıp götüren de. Hızı, sezgileri ve bitiriciliğiyle gecenin adamıydı.
Maçın olayı
Muslera’nın kafasına Ozan’ın kramponları gelince maçın neredeyse 5 dakika durması. Hareketlenen Kayseri soğudu, Onyekuru’nun hızına teslim oldu.
Kısa mesaj
Galatasaray için santrfor ihtiyacı her geçen biraz daha belirginleşiyor. Terim’in imkanı olsa takvim yapraklarını 2019 ocak ayına kadar yırtıp, santrfor transfer etmek isterdi.
‘’Valbuena mucizesi‘’
Valbuena Fenerbahçe’nin sorunu mudur, yıldızı mıdır sorusu sanırım son bir yılda yaşanan çalkantıların temeli olmasa da önemli ayaklarından biridir. Koeman, Cocu’nun yardımcısı. Beraber yola çıktılar, birlikte hareket ettiler. Ama görünen o ki aynı fikirleri paylaşmıyorlarmış. Derbiden başlayarak Fenerbahçe’nin yeni bir antrenörü varmış gibi hissettirmeyi başardı en azından. Valbuena’yı Fenerbahçe’nin sorunu olmaktan çıkarıp yıldızı yapmayı başarabilirse, -ki bu konuda çok mesafe kat ettiğini görmek mümkün- bence Fenerbahçe’nin çok önemli bir pürüzünü gidermi∫ olacak. Anderlecht kar∫ısında Valbuena’nın hücumdaki en önemli seçenek olması maçın anahtarıydı. İlk yarıda topu Anderlecht’e bırakmak iyi bir fikir değildi. İkinci yarıda da bu durum çok değişmedi ama anlayış değişti. Önde baskı yapıp kazanmak ve Valbuena ile topun kıymetini bilmek 2- 0’lık galibiyeti getirdi.
Gecenin sorusu
Valbuena bundan sonra 11’in değişmesi olabilecek mi?
Maçın starı
Valbuena 1 gol 1 asistle gecenin göstermesi. yıldızıydı.
Maçın olayı
Koeman’ın derbiden sonra Anderlecht maçınca da Valbuena ile başlama cesaretini göstermesi.
Kısa mesaj
Derbide iyi iş çıkaran Fenerbahçe için Avrupa Ligi kolay vazgeçilecek bir kulvar değildi. Anderlecht galibiyeti pozitif anlamda sezonun kırılma noktası olmaya aday.
‘’Atanla tutan krizi!‘’
Klişe sözdür, ‘bir takımın atanıyla tutanı iyi olacak’ diye. Beşiktaş’ın atanıyla tutanında büyük sorun var. Başakşehir maçında Lens’in kötü performansının göze battığı kadar Love ile Karius’un batmaması algı yanılmasının eseri. Lens’in hataları atak tamamlamayı engeller ama Love ile Karius’un hataları maç kaybettirir.
Çok top kaybediyor!
Vagner Love geldiği gün kağıt üzerinde doğru bir transfermiş gibi görünebilir. Bir önceki yılın gol kralı, Alanya’da yarı sezonda 10 golü geçmiş santrfordu. Ama Beşiktaş’ta olmadı, olamadı. Çok kolay top kaybediyor, rakip sahaya yerleşmiş ya da yerleşmek üzere olan takımı geri koşmak zorunda bırakıyor. Beşiktaş Başakşehir maçının ilk yarısında öne doğru uzun paslarla direkt bir oyun oynadı ve rakip ceza sahasında rakibinden rekor farkla fazla topla buluştu. Beşiktaş’ın 17 şut çektiği gecede takımın santrforu Love’un tek bir kez bile kaleye yüzünü dönüp şuta yönelememesi sorunun temelini oluşturuyor. Gomez, Aboubakar ve Cenk’ten sonra Love’a bu gömlek iki beden büyük geldi. Devre arasında Beşiktaş’ın güçlü bir santrfor transferi yapması şart. Aksi takdirde bu sezon da çöpe gider.
Kalede yangın var
Beşiktaş’ın bir diğer sorunu kalecisi Karius. Aklı hala Kiev’deki Liverpool- Real Madrid finalinde yaptığı hatalarda kalmış. Bir türlü formunu yükseltemiyor. Başakşehir’in önce Elia ile attığı ama VAR’la iptal edilen golde de Epureanu’nun ağları bulan zayıf şutunda da bariz bir kaleci hatası vardı. İlkinde hamle zamanlaması, ikincisinde ise kaleci körlüğü yaşandı. Şenol Güneş takımlarında santrforlar ile kalecilerin gelişmediğine hiç şahit olmadık. Fabri’den Cenk Tosun’a Beşiktaş’ta da bunu ispatlamış olsa gerek. Ama bu sezon bu iki pozisyonda geri kaldı Beşiktaş. Sezon içinde kaleci forması kolay el değiştirmez ama sanki Karius için değişim vakti geldi.
Direkt oyun sürdürülebilir mi?
Beşiktaş’ın Başakşehir maçının ilk yarısında oynadığı ön alan baskısına dayalı merkezi uzun toplarla geçen direkt oyun, iyi bir santrforla işe yarayabilirdi. Hatta yaradığı bile söylenebilir. Fakat bu oyun çok sürdürülebilir bir oyun değil. Çünkü Beşiktaş’ta sahaya çıkan 11 oyuncudan sadece Karius (25) ve Vida (29) 30 yaşın altındaki oyunculardı. Bu oyunun sürdürülebilir olması için yüksek efor, temas ve güçlü bir santrfor şart. İlk 30 dakika sorun olmaz ama fazlasına Beşiktaş’ın enerjisi yetmez. Bu yüzden Beşiktaş’ın geriden pasla çıktığı, topa sahip olduğu baskılı pozisyon oyununa devam etmesi şart.
‘’Klopp gibi başla Avcı gibi bitir‘’
Başakşehir de Beşiktaş da geriden oyun kuran, pasla çıkan ve baskı kuran bir takımlar. Beşiktaş’ın çift santrforlu, merkezi düz geçip ön alan baskısına dayalı planına karşı Başakşehir’in uzun pas oyunu golü erken getirdi. Bunu kolaylaştıran Güneş’in Klopp tarzıydı elbette. Fakat Klopp gibi karşı pres yapmak için çok yüksek efor gerekir. Beşiktaş için bu efor ilk yarım saatte harcanmıştı bile. Beşiktaş’ın iştahını kıran önce Elia’nın attığı ama VAR’ın iptal ettiği uzun pas sonucu gelen gol, ardından da Epureanu’nun ağlara gönderdiği toptu. Tabelaya bakmazsak ilk yarı Beşiktaş’ın yeni tarzı tatmin ediciydi. Fakat Avcı, takımını 2014/15 sezonundaki ayarlarına döndürerek ikinci yarıyı domine etti. Topun karşısına geçti, iyi savunma yaptı ve mesafelerini koruyarak dağılmadan oynadı. Güneş, Klopp gibi başlayarak şah çekti, Avcı da 3 sezon önceki gibi maçı bitirerek rakibini mat etti. Başakşehir sadece ligimizin değil Avrupa liglerinin en az gol yiyen takımlarından biri. Bu müthiş bir istikrar ve elbette büyük bir antrenör başarısı.
Gecenin sorusu
Karius, ne zaman form tutacak? Elia’nın sayılmayan golü ve Epureanu’nun duran top golünde Karius’un hatası görmezden gelinemeyecek kadar büyük değil mi?
Maçın starı
Epureanu hücum çıkışlarında doğru pası tercih etti, rakip kaleye gitti, Başakşehir’in 3 şutundan 2’sine imzasını koydu ve golünü attı.
Maçın olayı
Başakşehir’in yine gol yemeden bir maçı bitirmesi. 11. hafta sonunda kalesinde sadece 4 gol gördü, tam 8 maçı gol yemeden bitirdi ve son 4 maçtır Mert’i geçebilen olmadı.
Kısa mesaj
Herkes o kadar kötü oynuyor ki, Başakşehir bu sezon da şampiyon olamazsa bir daha hiç olamaz.
‘’Akdeniz kasırgası‘’
Antalyaspor, Kasımpaşa’yı deplasmanda yenerek ligin zirvesine ayrı bir renk getirdi. İlk 10’da yer alan takımlar arasında en çok gol yiyen takım olmanın getirdiği tedirginlikle Bülent Korkmaz’ın önce savunma demesi ve ön liberoda Chico ile başlaması Antalya’nın hücum düzenini negatif etkilemiş olabilir. Zira ilk 30 dakika Kasımpaşa rüzgar gibi esti. Ceza sahasına kadar topu rahat getirdiler bol şut çektiler.
Ama Diego ile Celutska ikilisi, Diagne’yi temas ederek topun yörüngesinden çıkarmayı başardı. Trezeguet’in maçın hemen başında çift vuruş işaretine rağmen doğrudan ağlara gönderdiği top şaşırtıcıydı. Zira futbolcuların çift vuruş kuralını iyi biliyor olmaları gerekiyor. Keza benzer pozisyonda Antalyaspor doğru organizasyon ile Yekta üzerinden Diego’ya golü yaptırmayı başardı. Duran toplar bizim ligimizin karakterini yansıtıyor.
Kontra planı işledi
Maçın ikinci yarısında Doğukan-Serdar Özkan değişimiyle yüklenen Kasımpaşa’yı arkada kontra yakalamak isteyen Bülent Korkmaz’ın planları işledi. Hakan Özmert’in harika iş çıkardığı bir günde Serdar’ın genç sağ bek Onur’un tecrübesizliğinden faydalanarak kazandırdığı penaltı maçın sonucunu tayin etti.