‘’Forvette kim oynamalı?‘’
Fenerbahçe, Zenit deplasmanına önemli bir avantajla gidiyor. Fakat ortada küçük bir sorun var; Fenerbahçe için gol yememek gol atmaktan daha zor! 22 lig maçında sadece 6 kez kalesini gole kapayabildi ve hala eksi 6 averajda. Ersun Yanal’ın Zenit deplasmanında taktiksel bir esnekliğe imza atması kaçınılmaz. Soldado ve Dirar listede yok. O yüzden Ersun Yanal’ın elinde 3 tane seçenek var. İlki kağıt üzerinde santrfor görünen ilk isimle yani Slimani’yle başlamak. Bu en kolayı. İkincisi Slimani’den daha da kötüsü Frey’i ilk 11 başlatmak. Ya da tüm bunları bir kenara bırakarak Ayew’i santrfor oynatmak.
Attığı gol yanıltmamalı
Fenerbahçe için Slimani, kulüp tarihinin en kötü santrforu olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kadıköy’deki ilk Zenit maçında gol atmış olması bence Yanal’ı yanıltmamalı. Çünkü Slimani sezon başından beri başkanından taraftarına kadar o kadar çok insanı yanılttı ki, artık Yanal’ın buna bir dur demesi kaçınılmaz. Slimani’nin yerine Ayew’le başlamak topun Fenerbahçe’de kalması, 3. bölge etkinliğini artırması adına düşünülebilecek ilk ve en önemli çözümmüş gibi görünüyor.
Ayew, Slimani'nin önünde
Yanal, Konya maçında Ayew’i Zajc’ın değil Slimani’nin yerine alıp bir ön prova yapmadığına eminim ki çok pişmandır. Ayew kadrodaki en esnek oyuncuların başında. Sol bek dahil bir çok pozisyonu rahatlıkla oynayabilmesi onu daha da kıymetli yapıyor. Ayew’in yüksek top becerisi, zamanlaması ve kalitesi bugünün Slimani’sinin hayli önünde. Fenerbahçe, Ersun Yanal’dan sonra ‘top bende’ oyunu oynamanın derdinde. Savunma bu kadar dağınıkken en mantıklı seçenek bu. Zaten Zenit deplasmanında top bende oyunu için Ayew, Valbuena, Moses’ın birlikte sahada olması top kayıplarını azaltmak adına önemli.
‘’Slimani kendini izlese...‘’
Zajc’ın siftahı, Dirar’ın sağ bek oynaması ve Moses’in formayı Ayew’den alışı, rakibin Aykut Kocaman’ın çalıştırdığı Konyaspor oluşu bu maçı daha da ilgi çekici hale getirdi doğrusu. Fenerbahçe’nin maç başlangıcı baş döndürücüydü. İlk bir buçuk dakika içerisinde iki pozisyon birden üretecek kadar hızlı başladı. Ama Konyaspor’un etkileyici alan paylaşımı fırtınayı dindirdi. Skrtel facia bir ilk yarı oynadı. Zuta’ya sert müdahalesinde sarı görünce oyundan düştü.
Jahovic’in atılmasıyla Konya 10 kişi kalmışken, Skrtel hücumda imkanı olmasına rağmen dönen topu alamadığı için o top döndü harika bir Fofana golü olarak tabelaya yazıldı. Slimani’nin saç baş yoldurduğu anda Jailson’un santrfor dokunuşuyla gelen golü çok önemli mesajlar içeriyordu. Slimani takımı bozdu derken lafın gelişi değil, birçok pozisyonda Moses’ı, Jailson’u, Valbuena’yı, Ayew’i bozdu. Kendini izlese Guiza’yı arayıp Fenerbahçe taraftarı adına özür dilerdi.
Gecenin sorusu
Ayew, Zajc’ın değil Slimani’nin yerine oyuna girse Fenerbahçe ne kaybederdi?
Maçın starı
Aykut Kocaman bir saatlik dilimi 10 kişi oynamasına rağmen bir an bile geri adım atmayarak maçın yıldızı oldu.
Maçın olayı
Jahoviç’in 33’te atılması ve Konyaspor’un 10 kişiyle maçı berabere bitirmesi.
Kısa mesaj
Slimani, kötü performansıyla artık katlanılmaz boyutta. Ersun Yanal’a da Fenerbahçe taraftarına da Allah sabır versin.
‘’Umut verici‘’
Fenerbahçe’nin iştahı, temposu ve kalitesi sezonun en iyisiydi. Moses sahadaki en kaliteli oyuncu olduğunu başlama düdüğüyle birlikte gösterdi. Atletizmine diyecek laf yok zaten, maçın total kalitesini yükselten oyuncuydu.
Valbuena ile yer değiştirerek bunaltıcı bir baskının mimari oldu, sola geçtiğinde Hasan Ali sağdaydı, Isla’yı yukarı çekti. Valbuena da iki sezon aranın ardından Lyon standartlarında oynadı. Moses’ı kovaladı ona pas seçenekleri sunarak üçgenler yarattı ve Fenerbahçe’nin rakip sahada kaldığı süreyi rekor düzeylere çıkardı. Fenerbahçe’nin sahadaki 11’i ‘Top bende’ oyununu sevenlerden kurulu olduğundan topa yatkın oyuncuların yükseldiği bir maç izledik. Mesela Eljif Elmas harika bir maç çıkardı. Pas kalitesi yüksekti, topu kenara her taşıdığında ön direk koşusunu yapıp Slimani’ye alan açtı.
Gecenin sorusu
Fenerbahçe bu oyunu sürdürülebilir hale getiremez mi?
Maçın yıldızı
Moses Fenerbahçe’nin ritim oyuncusuydu, sanırım bundan sonra 11’in vazgeçilmezi olur.
Maçın olayı
Harun’un devre biterken kurtardığı penaltı Fenerbahçe’yi ayakta tuttu.
Kısa mesaj
Fenerbahçe’nin turu geçmesi adına gol yememek çok önemliydi. Rövanş için iyi bir sonuç elde etti.
‘’Bir salın artık futbolu!‘’
Türk futbolunu hiç takip etmeyen bir İngiliz futbolsevere Victor Moses’ın geçen hafta gol atmasına rağmen Kayseri’de yedek kaldığını söylesek, muhtemelen Fenerbahçe’nin forvet hattında Pedro, Mane ya da Salah’ın oynadığını düşünebilir. Moses koca bir ilk yarıyı kulübede Pedro’nun arkasında geçirmiş olsa da geçen haf ta gösterdi ki; Fenerbahçe’nin en diri, en hızlı ve en kaliteli oyuncusu. Kayseri deplasmanında Moses ile başlamamak büyük bir futbol trajedisinin habercisiydi aslında. Fa kat hakem Alper Ulusoy başrolü kimseye bırakmadı. Facia bir yönetim gösterdi, iki takım için de yanlış düdükler çaldı. VAR değil her bir futbolcuya çip bile taksak yine hakemler hata yapacaklarmış gibi geliyor. Çünkü birçoğunun yeteneği yok, futbolu bilmiyorlar ve gelişime kapalılar. Futbol sektöründe en çok hata yapan departman maalesef onlar. Bir salın artık ülke futbolunu diyesi geliyor insanın.
Gecenin sorusu
Şamil’in, Mehmet Ekici’nin bileğine basmasının karşı lığı faulü geçtim net bir disiplin cezası değil midir? Ama Alper Ulusoy faul bile çalmadı.
Maçın starı
Chery, Kayserispor’un hücum organizatörü oldu, iyi oynadı, bir asist yaptı. Cezası 1 maça indiği için maça 11 başlayan Mensah da Chery’ye eşlik etti.
Maçın olayı
Soldado atıldıktan sonra Kayseri cesaretlendi. Moses’ın solda, Ayew’in önde kaldığı dakikalar Fenerbahçe ayakta kaldı. Yanal; Frey ve Eljif tercihleriyle momentumu kaybetti.
Kısa mesaj
Soldado’nun küfür edip etmediğini görmek mümkün değil, rapora öyle yazacaktır Ulusoy. Ama şunu söyleyeyim; hakemlerimizin önemli bir bölümü gelişime kapalı. FIFA kokartının alınması Ulusoy’u bitirmişti zaten.
‘’Fenerbahçe'nin sezonu kurtaracak serüveni: 18 günde 5 maç‘’
Ersun Yanal ile Fenerbahçe ligde hiç kaybetmedi. Oyunda gözle görülür bir gelişim var. Ama bir farkla... Yanal’ın 2013-14 sezonundaki önde prese dayalı hafif kaotik düzeninden ziyade topa sahip olan, baskılı pozisyon oyunu oynamaya çalışan, daha pasör bir Fenerbahçe izliyoruz. İsla ve Dirar sağ kenarda harika iş çıkarıyorlar, Ekici sağ içte onlara pas üçgenleri yaratıyor. Aynısını solda yapmak için yetenekli bir sol beke ihtiyaç olduğuna şüphe yok. Ayew sol forvette iş görüyor ama Moses’in kalitesi ve formunu geçmesi kolay değil. 11’de kalmak istiyorsa skor yapacak, aksi halde pozisyon devşirmesine kendini hazırlaması gerekecek. Kim bilir belki de Yanal, Bielsa’nın Marsilya’da yaptığını deneyip Ayew’den bir sol bek yaratabilir. Gelelim fikstüre...
Kayseri’nin sıkıntısı var
Kayserispor’un transfer tahtası kapalı olduğu için takviye yapamadı. Gyan sakat, Umut atamadığı için artık sağ kenarda, önde ağır Kravets ile oynuyorlar. Fenerbahçe yeni futbolcularıyla pas hızını artırdı, zor top kaybediyor ve kaybettiklerini çabuk kazanıyor. Kayseri’de Moses’ın hızı, Fenerbahçe’yi ayakta tutabilir.
Konya’ya karşı baskı
Konya maçının Kadıköy’de olması avantaj. Kocaman’ın takımı iç saha için daha uygun bir oyuna sahip. Trabzon ve Bursa’da da kaleye gitmekte çok zorlandılar. Fenerbahçe’nin baskılı oyunu, savunma dengesini arayan Konya’ya karşı işleri kolaylaştırabilir.
Rus’la oynamak avantaj
Bir Rus takımıyla 2. turda karşılaşmak avantaj sayılabilir. Rus Ligi aralık ayının ilk haftası biter, martın ilk haftası başlar. Bu arada da hiç resmi maç yapmazlar. İlk yarıyı lider tamamlayan Zenit, açığı üst üste yaptığı hazırlık maçlarıyla kapatmaya çalışıyor. Orta sahadan Paredes’i PSG’ye sattılar. İlk maçın İstanbul’da olması dezavantaj gibi görünse de maç ritmini oturtmuş bir Fenerbahçe’nin şansının daha az olduğunu söylemek zor.
En zoru Beşiktaş
Fenerbahçe’nin bu süreçteki en zorlu rakibi Beşiktaş. Kagawa ve Burak ile başka bir düzene geçebilirler. Ligin en etkili orta sahasına sahip Beşiktaş’tan topu almak zor olacak. Bu durumda takımın pas hızı ve geçiş oyununda Moses’ın rolü belirleyici olur. Yanal, derbi tarifesini işletip Dolmabahçe’den yenilmeden dönerse takımın ritmini koruyabilir.
‘’Düzeni değiştirir‘’
Güneş’in başarılı olmuş her kadrosundan önemli parçaların gitmesi ve ardından yeni oyuncularla baştan bir düzen yaratması en azından bizim için alışılagelmiş bir durum. Kadro sirkülasyonun bu derece fazla olması doğal olarak ezberlenmiş oyunu bozuyor. Benzer sendromu bu sezon Monaco yaşıyor. Şampiyon kadroyu dağıttılar, Jardim gitti, Henry geldi, işler daha da kötüye gitti. Jardim tekrar döndü ama küme düşme hattından kurtulamadılar.
Q7’nin kart sayısı artıyor
Güneş, ilk iki sezon zor olan bir çok şeyi kolaymış gibi gösterdiği için ondan beklentiler yüksek. Şimdi Kagawa geldi. Yeni soru şu; Ljajiç-Kagawa ve Quaresma aynı anda nasıl oynar? Antalya maçında Kagawa, Ljajiç’in yerine girdi. İkisi de forvet arkasını üst düzey oynayan, zorladığında kenara devrilebilen yıldızlar. Bundan sonraki süreçte Güneş’in Quaresma’sız düzeni zorlamak istemesi gayet doğal görünebilir. Q7 1983 doğumlu ve enerjisini kaybettikçe gördüğü kart sayısı artıyor. Ama Lens açık alan seven, fiziğiyle mesafe kat eden bir oyuncu. Güneş’in pas oyununda Lens’ten ziyade Q7’nin şansı daha yüksek olur. Ayrıca Quaresma’nın takımı ön alanda tutması da cabası. Ama bu tamamen Q7’nin formuna bağlı.
Shinji fovet, Adem orta saha
Kagawa, Ljajiç’ten daha skorer bir oyuncu. Japon Milli Takımı’nda son yıllarda hep 10 numara oynadı, Dortmund ve United’da sol kenar oynadığı maçlar da var. Güneş ondan maksimum verim almak istiyorsa Burak’ın arkasında oynatmalı. Kagawa, orta sahadan ziyade forvet karakterli bir oyuncu. Güneş’in Adem’e yer bulmakta çok zorlanacağını sanmam. Ljajiç daha orta saha karakterli bir oyuncu ve hem kenarda hem 8 numarada fazlasıyla iş gören bir yetenek. O yüzden Kagawa ile birlikte oynama ihtimalleri hayli yüksek. Güneş, Burak Yılmaz’la büyük risk aldı. O da farkında. O yüzden sezon sonuna kadar Burak’ı tüm planların içinde tutacaktır. Zaten mevcut santrforların formuna bakarsak tutması çok da mantıksız durmuyor. Larin, Güven bu durumdayken Burak, arkası Kagawa’yla Beşiktaş seviye atlarmış gibi görünüyor.
‘’Hızlı ve kaliteli‘’
Fenerbahçe bu sezonun en iyi futbolunu oynayarak Göztepe’yi yendi. Fenerbahçe iyi bir hazırlık dönemi geçirdi, doğru transferler yaptı ve bunların karşılığını almaya başlıyor. İlk yarım saatteki iştah maçı 3-0’a getirebilirdi ama bilinçaltındaki kötü yaşanmışlıklar, Moses oyuna girene kadar fişin çekilmesini engelledi. Fenerbahçe, Göztepe’nin 10 kişi kalmasını tam anlamlıyla avantaja çevirememişken Nijeryalı senaryoyu değiştirdi. Moses sahadaki tüm meslektaşlarından daha diri ve hızlıydı. Araması, sürekli kaleye gitmesi ve şutu zorlaması Ersun Yanal’ın yüzünü fazlasıyla güldürür. Ayew de gole yakın bir oyuncu, ilk yarıda maçı 3-0’a taşıyabilirdi. Dirar bu kadar iyi, Moses böyle hızlıyken Ayew’in sahada kalabilmesi için skor yapması şart. Yoksa iyi bir hamle oyuncusu olmayı kabul edecek. Yanal, İsla’yı istediği kıvama getirmiş. İsmail dün gece iyiydi ama Yanal kafayı Caner’i bulmaya takarsa önünde Ayew gibi bir seçenek duruyor!
Gecenin sorusu
Jerome’un Sadık’a arkadan basması faulün ötesinde... Resmen yaralamaya teşebbüs etti! Bir futbolcu, meslektaşına karşı nasıl bu kadar gaddar olabilir?
Maçın starı
İsla; rakip arkasına öldürücü koşular, isabetli paslar ve oyun zekasıyla tam ‘Ersun Yanal beki’ kıvamındaydı. Dirar da onu destekledi.
Maçın olayı
Moses’ın oyuna girmesi. Nijeryalı girdikten sonra Fenerbahçe, Göztepe’nin 10 kişi kaldığını hatırladı, ritmi artırdı ve fişi çekti.
Kısa mesaj
Fenerbahçe’nin yedek kulübesi uzun zaman sonra ilk kez bu kadar derin ve kaliteliydi. Skrtel ve Zajc da geldiğinde Yanal’ın eli hayli kuvvetlenecek.
‘’Kan davasına dönüşmemeli‘’
Taraftar, formasını giyen sevdiği her futbolcunun sonsuza kadar başka takıma gitmesini istemez. Ama futbol dünyasında kariyeri belirleyen artık takım sevgisi değil kontratlardır. Futbol endüstrisi kontrolsüz bir şekilde geliştiğinden beri futbol arsada değil borsada oynanıyor ne yazık ki! Keşke ruhumuz rahmetli Vedat Okyar’ın, Lefter’in, Metin Oktay’ın döneminde kalsa da fiziğimiz modern çağa ayak uydurabilse. O yüzden bir futbolcunun bir kulüpte başlayıp biten kariyerine büyük saygı duyuyorum. Neler yaşanmıştır da kimselerin haberi bile olmamıştır. Totti’ye, Rıza Çalımbay’a, Bülent Korkmaz’a sorsak bize kim bilir neler anlatırlar.
Burak’ın riskleri biliniyordu
Beşiktaş taraftarının istemediği Burak Yılmaz hamlesi yönetim için de Şenol Güneş için de son derece riskli. Yarıştan erken bir kopuşta bu üç ismin zor durumda kalacağına şüphe yok. Fakat iş kan davasına da dönüşmemeli. Taraftarın protesto hakkı var ve bunu makul ölçüde yapmasının da hiç bir mahsuru yok. Ama her maç ıslıklamak, ‘hırsız’ diye pankart açmak Burak’ı sahaya çıkamaz hale getirir.
Neuer formülü
Yakın geçmişte benzer durum Bayern Münih’te yaşandı. Schalke’den alındığı günden itibaren kaleci Neuer ile ‘İnferni Bayern 1’ tribünleri arasındaki kavga hiç bitmedi. Onlar çözümü anlaşmada buldu. İlginçtir, tribünler oyuncuyla oturup anlaşma yaptı; ‘Armayı öpmeyeceksin, formanı tribüne atmayacaksın, bize karşı sevinmeyeceksin’ gibi maddeler üzerine. Benzer şeyi Beşiktaş taraftarı da yapabilir. Çünkü Beşiktaş taraftarının Burak’ın iyi futbolculuğuyla ya da golcülüğüyle ilgili bir sorunu yok. O yüzden ‘Ama Burak iyi santrfor’ argümanının taraftar nezdinde çok karşılığı yok. Onlar feda sezonundaki son dakika penaltısını unutamıyorlar. Kulübü elbette taraftar yönetmez. Fakat taraftara rağmen böyle bir transfer yapıyorsan anlaşma zeminini de oluşturmak zorundasın.









































