‘’Özlemişiz...‘’
Oynadığı futboldan keyif alan bir milli takımı sahada görmeyeli uzun zaman olmuştu, doğrusu çok özlemişiz. Hasan Ali’nin attığı gole kadar belki çok pozisyona boğamadık Moldova’yı ama sonrasında ilk yarıyı 5-0 bitirebilecek fırsatları yakaladık. O kadar coşkuya kapıldık ki, ilk yarının bitiş düdüğüne üzüldük. Burak-Cenk-Hakan arasındaki uyum ve iletişim harikuladeydi. Şenol Güneş takımlarının genelinde forvet uyumundan söz etmek mümkün. İkinci santrforu kenara itip topa sahip olduğumuzda ikisini birden tehlike bölgesine sokarak üretimi artırmak Güneş’in imza tercihlerinden biridir. Hakan Çalhanoğlu, uzun bir aradan sonra oynadığı forvet arkasında çok etkiliydi. Moldova’ya karşı 4-0 net ve kolay bir galibiyetmiş görünebilir. Ama bir kaç ay önce Uluslar Ligi’nde küme düştüğümüz unutulmamalı. Grupta Fransa favori kabul. Ama Fransızlarla bir beraberlik grubun havasını değiştirir.
Gecenin sorusu
Böylesi harika bir gecede kafama takılan tek soru; İlk kez Milli Takım’a çağrılan oyuncular kulübedeyken 38 yaşındaki Emre Belözoğlu’nun 85’te oyuna girmeye ihtiyacı var mıdır?
Maçın starı
Herkes çok iyi oynadı ama Hakan- Cenk-Burak üçlüsünün uyumu farkı getirdi. Cenk golleri ve futboluyla Everton’ın hocası Marco Silva’ya da selam gönderdi.
Maçın olayı
Eskişehir’de binlerce yurttaşımızın Çanakkale Türküsü’nü bir ağızdan ahenkle söylemesi. Uzun zamandır böylesi bir tribün birliği görmemiştik, çok özlemişiz.
Kısa mesaj
2010'dan bu yana ilk kez iki maçta 6 puan aldık. Rakiplere burun kıvırmayın daha bir kaç ay önce Uluslar Ligi’nde küme düşmüş, takım ruhunu yitirmiştik. 6 puandan ziyade ruhumuzu, coşkumuzu kazandık.
‘’Umut verici ama fazlası gerek‘’
Grup elemelerine Arnavutluk deplasmanında başlamak hayli zorlayıcıydı. Zemin de rakip de sertti ve bol paslı, baskılı Şenol Güneş oyununu izleyemedik. Topa daha az temas ettiğimiz, doğrudan rakip kaleye gidecek bir oyun oynadık.
Güneş takımlarının atanıyla tutanı hep iyi olmuştur. Kaleci Mert ile Burak’ın performansları belirleyiciydi. Fazla pozisyona giremedik ama bulduğumuzu attık. Galibiyet umut verici ama daha dominant bir oyuna ihtiyacımız var. Eskişehir’de Moldova’ya karşı sete yerleşerek oynayacağımız bir maç bekliyoruz. Takımın genel form durumu 2’de 2 yapmak için yeterli.
Haziran’da içeride Fransa dışarıda İzlanda ile oynayacağız. Fransa oyun gücüyle de oyuncu gücüyle de çok farklı, neticede dünya şampiyonu. Fransızlarla içeride beraberlik grubun havasını değiştirir.
‘’Yeni oyun için şartlar pozitif‘’
Şenol Güneş’in futbol tarzı fazlaca ofansif varyasyon içerir, baskılı pozisyon oyununa dayanır ve bu da çalıştırdığı her takım için güçlü bir oyunu beraberinde getirir. Bunu bugüne kadar Trabzonspor, Milli Takım ve Beşiktaş’ta uygulamaya çalıştı ve çokça da başarılı oldu. Şimdi Milli Takım’daki ikinci dönemi ve bizi 2020’ye götürmek için önünde koca bir eleme grubu dönemi var. Güneş’e düşen önce tarif edilebilir bir oyun inşa etmek.
Oyun kurucu kaleci Mert
Kaleciden başlayacak olursak Mert Günok, Şenol Güneş oyununun kalecisi. Yani Güneş, Mert’le gömleğin ilk düğmesini doğru ilikledi. Günümüz futbolunda kaleciler evrim geçirdi. Kimse artık elle kalecilik istemiyor, ayakla oyun kursun, topu uzaklaştırmasın pasla doğru adamı bulsun istiyor. Lucescu’nun, Mert’i almaması bizi belki de Uluslar Ligi’nden düşüren en önemli etkendi. Mert ligin en formda kalecisi, ayakları çok temiz ve stoperler sıkıştığında pas atabilen, üstelik uzun pasla takımı 2. bölgeye geçirebilen isim. Yani bizim ilk oyun kurucumuz kalecimiz olacak.
Merih ve Ozan’la 10 yıl...
90’ların başından 2000’lerin başına kadar Milli Takım’da stoper sorunu diye bir şeyden bahsetmedik, çünkü Alpay ile Bülent Korkmaz çok dominant performansla formaya ambargo koymuştu. Milli Takım’ın iyi bir kalecisi ve iki iyi stoperi varsa işin önemli kısmı hallolmuştur. Ozan da Merih de, genç, dinamik ve güvenle oynuyor. Ozan’ın topla ilişkileri daha iyi ama Merih de harika bir savunmacı. Mertens’e yaptığı müdahale hala İtalya’da konuşuluyor. Bu ikili bizim 10 yılımızı kapatmalı. Sanırım Beşiktaş’ta stoper sirkülasyonundan başı dönen Güneş’in, Milli Takım’da en hassas olacağı konuların başında tandemin istikrarı gelecektir.
Emre’den tecrübe istenmeli
Güneş, orta saha için fazla seçeneğe sahip. 6 numarada Okay’dan vazgeçmesi mümkün değil. La Liga’da harika işler çıkaran Okay, Aralık’tan sonra Şubat’ta da Celta Vigo’da ayin oyuncusu seçildi. Çok formda ve sadece pas kalitesiyle değil enerjisiyle de 11’i hak ediyor. İş Okay’ın önünde bitiyor. İrfan Can sakatlandı, o yüzden Emre’den 38 yılın tecrübesini istemek mantıklı görünüyor. Diğer aday için ise Güneş’in, Yusuf Yazıcı’ya nasıl baktığına bağlı. Cengiz’in sakatlığında Yusuf kenara da gidebilir, üretimi artırmak için Dorukhan’ın yerine de gelebilir.
Burak Yılmaz varsa oynar
Burak Yılmaz, Güneş için riskli bir transferdi. Fakat Burak performansıyla harika bir sporcu karakteri sergileyerek beklentilerin üzerine çıktı. Cenk, Everton’da yedek ama Burak şu an en formda yerli santrfor. Geniş alan isteyen ama yüksek top becerisini de standardın üstüne taşıyan Burak Milli Takım’ın şimdilik birinci santrforudur.
‘’Ne maçtı ama...‘’
Kayseri-Başakşehir maçını, toplamda 46 gol girişiminin olduğu, Visca’nın gol kaçırma rekoru kırdığı, kaleci Lung’un kariyer performansını sergilediği 90 dakika olarak hafızamıza kazıyacağız. Tempolu, heyecanın bir saniye bile kesilmediği 90 dakikanın birden çok kahramanı ve kırılma noktaları vardı. Kayseri onca eksiğine rağmen erken bir duran top golüyle Başakşehir’i paniğe sürüklemeyi başardı. Doğrusu golde, Başakşehir’in kötü alan savunmasının rolü büyüktü. Visca’nın arkaya sarkmasını önlemek adına Kucher’i sol stoper olarak kullanan Hikmet Karaman, Umut’tan da istediği verimi alınca ilk yarı baskıya rağmen kalesini kapadı. İkinci yarı bir ara maç Visca ile Lung’un arasında geçti. Kalabalık savunmaya rağmen Visca arkada istediği topları aldı ve peş peşe kaçırdı. Umut 88 ve 90’da iki net pozisyonda fişi çekemeyince, Başakşehir Sapunaru’nun eline çarpan topla penaltıyı kazandı, sezonun en kıymetli 1 puanıyla İstanbul’a döndü.
Gecenin sorusu
Koca sezonda 12 gol yiyerek Kayseri’ye gelen Başakşehirli futbolcular, kornerdeki facia alan savunmasını nasıl izah edecekler?
Maçın starı
Kayserispor kalecisi Lung kariyer maçını oynadı. Olağanüstü kurtarışlarıyla Visca’yı maça küstürdü.
Maçın olayı
1- Başakşehir (34) ve Kayserispor’un (12) toplamda 46 gol girişiminde bulunmaları. 2- Başakşehir’in 90+5’te penaltıyla 1 puanı kurtarması.
Kısa mesaj
Tam 10 şut deneyen bunların sadece 3’ünde isabet bulan ve net pozisyonları kaçıran Visca kaç gece rüyasında bu maçı görecek?
‘’Oyuncu marifeti...‘’
Fenerbahçe’nin basamakları çıkması için elbette güçlü bir oyuna ihtiyacı var ama böyle giderse Ersun Yanal’ın arayışı bırakıp her maçta bir kahraman çıkması için dua etmesi gerekecek. Bu hoş bir durum değil elbette ama gemiyi kurtarmanın başka yolu yokmuş gibi görünüyor. Sonradan girmesine rağmen Mehmet Ekici dün gecenin kahramanıydı. Sadık-Skrtel ve Harun arasında ciddi iletişim sorunu yaşadığı bir ilk yarı çok daha pahalıya patlayabilirdi. Nitekim ikinci yarıda çok net bireysel hatalarla Sivasspor’un golü geldi. Fenerbahçe yerleşik savunmayı sorunlu yapan bir takım. Bunun için topa sahip olmak zorunda. Sivas’a karşı top yapmakta çok zorlanırken üstüne stoperlerin ekstra pas hataları Fenerbahçe’yi hep türbülansta tuttu. Ekici’nin yedek beklemesi ilk yarıyı çöpe attırdı. İlginçtir Ekici, Topal sakatlanmasa belki daha geç girecekti. Ama girdikten sonra oyunu değiştirdi. Bu maçın kahramanı Ekici oldu, geriye kaldı 8 kahramanlık hikayesi.
Gecenin sorusu
Fenerbahçe, savunmasını kurtarmak için topa sahip olmak zorundayken Mehmet Ekici neden yedek kalır?
Maçın starı
Mehmet Ekici ikinci yarıda Fenerbahçe’yi ayağa kaldıran oyuncuydu. İnce işçiliği iyiydi, golü de 3 puanı getirdi.
Maçın olayı
Mehmet Ekici’nin sakatlanan Topal’ın yerine oyuna girmesi.
Kısa mesaj
Fenerbahçe’nin ligin boyu bu kadar kısalmışken güçlü oyundan ziyade oyuncu marifetine ihtiyacı var. Yangın var ve her maç bir kahraman çıkarması gerekiyor.
‘’En zayıf halka Karius‘’
Beşiktaş, ligin en iyi forvet takımı. Hücumda sorunsuza yakın ilerliyorlar, pozisyon üretmekte ya da gol atmakta problem yaşadıklarını söylemek güç. Zaten ligin en skorer takımı Beşiktaş. Fakat aynı konfora arkada sahip değiller. Stoper tandemiyle kaleci departmanı bu sezon sınıfta kaldı. Fabri’den Karius’a geçtikleri günden beri Şenol Güneş’in kafası karışık. Kaldı ki Şenol hocanın kariyeri, Burak Yılmaz’dan Harun Tekin’e kadar geliştirdiği forvet ve kalecilerle doludur. Tolga kararı yönetimin Karius’un antrenörden önce iyi bir mentöre, profesyonel bir desteğe ihtiyacı var. Liverpool-Real Madrid finalindeki hatalarını bir türlü unutamıyor. Bir kaleci bir maç hatalı gol yer, geçer gider, oynar düzelir. Ama Karius sistemli bir şekilde oynadıkça geri gidiyor, güvenini yitiriyor. Bu hiç normal değil. Şenol Güneş’in Konya maçından sonra yaptığı ‘Tolga olsa onu oynatırdım’ açıklaması da ‘medya sana söylüyorum yönetim sen anla’ durumu gibi. Neticede Tolga’yı Şenol hoca değil yönetim kadro dışı bıraktı. Güneş’e kulak verirlerse... Şenol hocaya Milli Takım’a gittiği için tribünler tepki gösteriyor. Ama bu konuda Güneş’e de kulak verirlerse daha hakkaniyetli davranmış olurlar. Hocanın önüne bir sözleşme koymadılar, Fabri’yi Karius ile değiştirdiler, kadroda olağanüstü bir sirkülasyon yaşandı. Bunları da dikkate almakta fayda var sanki.
‘’İzmir'de ürküten sessizlik‘’
Göztepe, altındaki iki takım, üstündeki 3 takım puan kaybetmişken doğrudan rakibi Kasımpaşa’yı İzmir’de yenememenin ne anlama geldiğini haftalar ilerledikçe daha iyi anlayacaktır. Kasımpaşa açısından ise böylesi zor deplasmanda alınan ‘kıymetli 1 puan’ olarak tabelaya yazılacak bir beraberlik doğrusu. Tamer Tuna’nın dönüşüyle Konya’da ayağa kalkma emareleri gösteren Göztepe’nin iç saha avantajını kullandığını söylemek güç.
Ghillas ve Jerome’un kenarda bekleyip Deniz Kadah’ın santrforda başlaması Göztepe’nin atak sonlandırma sorununu belirginleştirdi. Kasımpaşa ligin en problemli savunmasına sahip takımı olmasına rağmen direkten dönen bir şut dışında rakibine net pozisyon vermedi. Elbette üzerine rakamlarla birlikte yapışmış olan ‘kötü savunma yapıyor’ imajını Göztepe karşısında faulle silmeye çalıştılar. 90 dakikayı tam 25 faul yaparak bitirmeleri maçın kalitesini düşürse de Göztepe’ye sadece 2 isabetli şut şansı verdiler.
Beto olağanüstü
Maçın kırılma anı, 85. dakikada Perica’nın vurduğu kafa şutunun Beto tarafından olağanüstü şekilde kurtarılmasıydı. Sanırım maçın da pozisyonuydu. Portekizli kalecinin sol alt köşeden topu çıkardıktan sonra sakatlanma pahasına Perica’ya gol şansı tanımaması uzun süre hafızalardan silinmeyecektir.
‘’İpler Güneş'in elinde!‘’
Beşiktaş oldukça çalkantılı bir sezon yaşıyor. Derbide 3-0’ı koruyamamanın ardından Şenol Güneş’in Milli Takım’la anlaşması ve üstüne gelen Kayseri beraberliği, Beşiktaş camiası için işleri hayli karmaşık hale getirdi. Bu karmaşayı biraz olsun dağıtmak için Konya maçı iyi bir fırsat. Aykut Kocaman’ın takımı Dolmabahçe’ye santrforsuz geliyor. Sanırım bu Aykut hocanın en sevmediği senaryo. Santrforsuz oyunu iki hafta önce Kayseri’ye karşı iç sahada denediler ama maçı kaybettiler. Beşiktaş’ın eli rahat Kocaman; Jahoviç ve Yatabare’nin sakatlıkları sebebiyle Dolmabahçe’de de benzer bir oyunu tercih etmek zorunda kalabilir. Bu da Beşiktaş’ın elini rahatlatır, son haftaların zorlanan figürleri olan stoperler daha konforlu bir alanda oynayabilir. Daha düne kadar santrfor performansından muzdarip olan Güneş’in şu anda en az sorun yaşadığı pozisyon Burak Yılmaz’dan ötürü burası. Burak, bugün hızını en verimli kullanacağı iki rakibe karşı oynayacak. Yani anlayacağınız, Konya’nın eksikleri, Dolmabahçe ve Burak’ın performansı düşünüldüğünde ipler Şenol Güneş’in elinde.
Kim ön plana çıkar?
Burak Yılmaz geldiği gün riskli bir transferdi ama bugün Beşiktaş için vazgeçilmez bir santrfor. Konya tarafında ise Fofana ve Skubiç’in kullandığı sağ kulvar senaryoda belirleyici olur.
Kısa mesaj
Beşiktaş derbiden bu yana kan kaybediyor. Ligin boyu bu kadar kısalmışken çift haneli puan farkına bakınca şampiyonluk kolay görünmüyor ama Şampiyonlar Ligi için hala umut var.









































