‘’Böylesini görmedim‘’
Kırk yılı aşkın bir süredir bu işi yapıyorum. Aziz Yıldırım, İlhan Cavcav, Celal Doğan, Mehmet Ali Yılmaz, Atay Aktuğ, Seyit Mehmet Özkan dahil kimileriyle de röportajlar yaptım. Ama ben böylesini görmedim. Bu kadar iştişareye inanmayan, karar vermekte bu denli geçiken, böylesine isabetsiz tercihlerde bulunan ve taşıdığı misyonu uygulamalarıyla paralayan, vaad ettikleriyle yaptıkları arasında derim uçurumlar yaratan hamle tembeli bir başkan görmedim. Maalesef, ne yazık ki.
Sayın Ali Koç "Kesinlikle şampiyon olacağız" iddiasında bulundu sezon başında. Ama kanat beki olarak kadroda sadece Nazım Sangare ve Filip Novak bulunuyordu. Koca sezonda birden fazla kulvarda yarışıcak takımda sakatlık, cezalı duruma düşmeyi nasıl düşünmez bu kadar iddialı bir başkan, söyler misiniz lütfen?
Futbol aklı, deneyimi ve öngörüsü yüksek çokça eski futbolcusu, büyük tecrübeye sahip eski başkanları var bu camianın. Akıl akıldan üstündür demişler. İnsan bu kadar hata yapmışken hiçmi danışmaz, görüş ve öneri almaz Tanrı aşkına.
Mame Tiham gibi bir golcünü bedava elden çıkarıyorsun, üçüncü sınıf Mergim Berisha'ya mahkum ediyorsun koca Fenerbahçe'yi. Tiham yan cebinden çıkarır bu Berisha'yı oysa. Hem de çok ehil olmadığınız konularda danışmadan, deneyim ve bilgi sahibi insanlardan sorunları çözecek önerileri almadan hep bildiğinizi okuduğunuz için kocaman kredinizi tükettiniz, Fenerbahçe gibi bir takımı sıradanlaştırdınız sonunda gördüğünüz gibi.
Tamam, Pereira gönderilmeyi haketti. Ama onun yerine getirilecek adam İsmail Kartal mı olmalıydı? Sayın Kartal hem iyi insan hem de iyi bir Fenerbahçeli, amenna. Ama asla Fenerbahçe'yi büyük hedeflere ulaştıracak hoca değil ne yazık ki.
Sayın Koç, bağışlayın ama sizin kadar hata yapan ve hatalarında ısrar edeni görülmüş değil. Emre Belözoğlu'nu göndermek de Pereira'yı getirmek de büyük yanlıştı. Zaten yanlışlarınız saymakla bitmez, ama İsmail Kartal'ı getirmek yanlışoğlu yanlış olarak karşımızda duruyor maalesef.
‘’Sorun kenar yönetiminde!‘’
Fenerbahçe deyim yerindeyse varlık içinde yokluk yaşıyor bu sezon. Sorumlu kim? Tabiki Sayın Ali Koç. Eğer özlemleriniz, beklentileriniz yüksekse başında bulunduğunuz takımda, sadece kaliteli kadro oluşturmanız yetmez. Çünkü, kaliteli kadronuzdan yeterli verimi alabilmeniz için bu kadroyu doğru ve yeterli şekilde antrene edebilecek, mevcut kadronun kapasitesinin gereği olan üretkinliğe ulaşmasının şifrelerini takımına ezberleten bir teknik direktörünüz de olmak zorunda.
Emre Belözoğlu ile sezona başlasa ve devam etse en kötü ihtimalle şu anda 2, bilemedin 3 puanlık bir dezavantajla şampiyonluk mücadelesi veriyor olacaktı Fenerbahçe.
İsmail Kartal iyi bir insan. Ama asla Fenerbahçe gibi bir takımın teknik direktörü olamaz. Valencia, Serdar Dursun bu kadar süre kenarda ama Berisha sahada. Oynayacak durumdaki Mert Hakan kenarda ama Pelkas uzun süre sahada.
Bu kadronun bu kadar uzun süre kalitesini inkar eden bir performansla oynaması, bu kadar yetenekli futbolcunun formsuzluğunun aylarca sürmesi ve Türkiye'nin en vefalı ve cefakar taraftarının yıllarca fıtık olurcasına takımlarını izlemek zorunda kalması... Bütün bunların tek bir açılımı var; Fenerbahçe idari ve teknik yönden çok ama çok kötü yönetiliyor maalesef.
Ehil bir başkan ve yönetim önce doğru bir teknik direktör tercihinde bulunur. İyi bir teknik direktör de başında bulunduğu kadronunun neleri yapıp yapamayacağını kılı kırk yararcasına hesaplar, kadrosunun uyum ve özgüvenini gerçekleştirir.
Fazla söylenecek bir şey yok. Ferdi Kadıoğlu, Kim ve biraz da Osayi Samuel dışında bu formayı giymenin ne kadar değerli ve önemli olduğunun farkında değil çoğu sarı lacivertli futbolcu ne yazık ki.
Bu iç karartan görüntünün bir nedeni de kenar yönetimi şüphesiz. Ama asıl neden Sayın Ali Koç ve yönetiminin bu kulüp ve takımın hedef, özlem ve vizyonuna denk gelen bir yönetici yetkinliğine sahip olamamasıdır bence.
‘’Sınıfta kaldı‘’
Boşuna "Büyük lokma ye ama büyük konuşma" dememişler. Sayın Ali Koç, mealen "Şampiyon olmamız şart" diyerek Emre Belözoğlu'yla yola devam etmemişti.
Ama gitti daha önce Fenerbahçe ile papaz olmuş Vitor Pereira'yı göreve getirdi ve devre bitmeden Portekizli teknik direktörle yollar ayrıldı Sayın Koç ve yönetiminin iradesiyle.
Yani, Aziz Bey'in tazminat ödeyerek gönderdiği hocaya ikinci bir tazminatı ödeyecek Ali Bey sayesinde Fenerbahçe aynı teknik direktöre.
Üçlü sistemle oynamaya kararlı bir hocayı işbaşına getiriyorsun ama Steven Caulker'i transfer ediyorsun hocana sormadan. Hem "Kesinlikle şampiyon olacağız" iddiasındasın hem de görev verdiğin hocanın Caulker, Caner Erkin, Nazım Sangare, Sinan Gümüş gibi kadrondaki önemli futbolcularla başarılı olacağına inanmadığını bilmeyeceksin.
Bir hocaya inanıyorsan görev verirsin. Dolayısıyla onun görüş ve önerileri doğrultusunda transfer yaparak kadroyu şekillendirmek zorundasın Sayın Koç.
Koca Fenerbahçe hiç bu kadar kötü yönetilmemişti. Hiç bir başkanın vaatleriyle yaptıkları arasında bu kadar büyük çelişki oluşmamıştı. Hiç bir dönemde kadro mühendisliği bu denli yerlerde sürünmemişti.
"Kesinlikle şampiyon olacağız" iddiasıyla sezona başlayan koca Fenerbahçe'de Crespo ve yaşı kemale ermiş Gustavo'dan başka 6 numara yok. Ama aynı özelliğe sahip futbolcu yığılması var orta sahada.
Ozan Tufan gibi bir futbolcu gurbete gönderildi. Ferdi Kadıoğlu ve Osayi Samuel'den kanat bekleri yaratmaya çalıştı aylarca Fenerbahçe ne yazık ki. Şampiyonluk iddiasını yüksek sesle dillendiren, taraftarını da buna inandıran bir başkan devşirme kanat bekleriyle oynamak zorunda bırakır mı takımını Tanrı aşkına?
Açıkçası yaptıkları ve başaramadıklarıyla tam bir düş kırıklığı yarattı Sayın Ali Koç maalesef ve dolayısıyla resmen sınıfta kaldı ne yazık ki.
‘’Bu oyuna 1 puan çok iyi!‘’
Bir büyük kulüp bu kadar kötü yönetilemez, yönetilmemeli. Bir büyük takım hiç bir gerekçeyle bu kadar edilgen olamaz, olmamalı. Büyük takımlarda forvet oynayan futbolcular yakaladığı pozisyonları bu kadar rahat harcamaz.
İrfan Can kondisyon ve fizik güç olarak bu kadar eksik ama buna hakkı yok. Yeteneklerine ve giydiği formaya en hafifinden ayıp ediyor. Dolayısyla, Fenerbahçe dün Sivas'ta yaptıkları ve yapamadıklarıyla futbola ve taraftarına ayıp etti. Tamam, genç kaleci de ama Fenerbahçe'nin kalesini koruyan bir kaleci bu tür hatalar yapmamalı böyle goller yememeli. Antalyaspor maçında yenilen golde de dün Henrigue'nin attığı golde de büyük hatası Berke Özer'in yazık ki.
İlk yarıda çok da kötü değildi Fenerbahçe. Ama ikinci yarının hemen başında harcadığı iki pozisyondan hele de Novak sakatlanıp oyundan çıktıktan sonra resmen oyundan düştü ve Demir Gurup Sivasspor uzun süre tek kale oynamaya başladı. İlginçtir çok yönlü mahkum oldu sahada sarı lacivertliler ve kenarda İsmail Kartal da öylesine seyretti bu olup biteni. Crespo, Osayi Samuel ve biraz da Kim dışında isyan eden, sorumluluk alan olmadı bu peryotta maalesef.
Elbette bu durum oyun disiplininden kopmaya, bireysel oynamaya yol açtı kaçınılmaz olarak. Osayi de Rossi de İrfan Can da Pelkas da kendilerine oynamaya başladı ikinci yarıda ne yazık ki genellikle.
Osayi Samuel önde oynarken, Valencia ve İrfan Can daha yorulmamışlarken hayli etkiliydiler. Keza özellikle ilk yarıda Crespo ve Miha Zajc da öyle. Ama sorun da bu ya. Büyük bir takımın oyuncuları 50 dakikadan sonra yorulamaz, yorulmamalı, yoruluyorlarsa ortada idari ve teknik bir yetersizlik var demektir.
Açık açık söylemeliyim, dün oynadığı oyuna göre alınan 1 puan çok bence.
‘’Geri dönmek önemli‘’
Fenerbahçe'nin kadro kalitesi ile şu ana kadar oynadığı ve topladığı puan arasında büyük bir çelişki var. Hiç sakınmadan sözümüzü söyleyelim; Akordu bozuk bir enstrüman gibi Fenerbahçe. Yani birbirini ezberlememiş oyuncu gurubu fotoğrafı veriyor sarı lacivertliler, doğal olarak uyum sorunu tellal çağırıyor.
Fizik gücü yerlerde sürünen Pelkas'la oyuna başlamak ise Sayın İsmail Kartal adına gülümsetiyor insanı. Sarsak, dermansız Yunanlı yıldız maalesef ve dolayısıyla Fenerbahçe'nin ritim yakalamasına takoz oluyor ne yazık ki.
Maç eksiği ve yaşadığı sakatlıktan ötürü çıkarken beklenmedik ölçüde pas hatası yapsa da Crespo bu takımda her zaman oynayacak bir futbolcu. Deyim yerindeyse yama oluyor, can simidi görevini yapıyor Portekizli futbolcu.
Osayi Samuel mi? Alkışlık bir performansla oynuyor bu sezon. Bu sezon çoğunlukla savunmanın sağında görev verildiği halde tam bir profesyonellik örneği gösterdi, oyunun ofansif yönününde de fazlasıyla katkı sundu siyahi yıldız.
Kim ne derse desin, İrfan Can Kahveci büyük bir futbolcu. Fenerbahçe'de çoğunlukla asli yerinde oynatılmadı. Dolayısıyla, kendisinden beklenen performansı sergileyemedi biraz da bu nedenle. Ama dün akşamki golü ve asistiyle ne kadar değerli ve kaliteli bir futbolcu olduğunu birkez daha kanıtladı, asıl yeri 8 numara olan yıldız oyuncu.
Hakem Hüseyin Göcek öteden beri yetenekleri hakkında soru işaretleri yaratmıştır bende. Dün akşam maçın 62. dakikasında Crespo'ya yapılan net ve kartlık hareketi atlayan bir hakemin Süper Lig'de düdük çalması futbolumuz adına dramdır bana kalırsa.
Zor bir süreçten geçiyor Fenerbahçe. Camia kaynıyor. Alınan sonuçlar ve oynanan futboldan ötürü aylardır dişlerini kemiriyor Fenerbahçe taraftarı. Dolayısıyla bu süreçte geriye düştüğü maçtan galibiyetle ayrılması önemlidir sarı lacivertli takım adına. Başta İrfan Can, Crespo, Osayi Samuel ve asla konsantrasyonunu kaybetmeyen Serdar Dursun'u özel olarak kutlamak istiyorum izninizle.
‘’Tükenmişlik Sendromu!‘’
Fenerbahçe'nin kadro kalitesi ile oynadığı futbol ve aldıkları sonuçlar arasında derin bir çelişki var gerçeği söylemek gerekirse. Şu kadro ehil bir teknik direktör yönetiminde haftada sadece 2 antrenmanla sahaya çıksa Süper Lig'deki takımların büyük çoğunluğunu yener her halde. Ama gözle görülür şekilde bir tükenmişlik sendromu yaşıyor Fenerbahçe.
Geçen hafta Göztepe'nin 4-0 yendiği Antalyaspor'u yenemedi, hem de öne geçmişken. Geçen hafta Fenerbahçe'yi Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda yenen Adana Demirspor bu hafta Adana'da Kayserispor'u yenemedi.
Topa sahip olmak yüzdesinin üçte biri kadar üretemedi, pozisyona giremedi Fenerbahçe maalesef. Bir şans golü dışında elle tutulur pozisyon ve üretimi de olamadı nitekim dün akşam.
Garip şeyler oluyor kaç sezondur Fenerbahçe'de. Gelen gideni aratıyor deyim yerindeyse. Üçüncü teknik direktörle yarışa devam ediyor sarı lacivertliler. Ama hemen her gelen hoca resmen kulübün ve kadronun değer ve öneminin farkına varmıyor, bir önceki hocanın yanlışlarından ders çıkarmıyor aksine yanlışta ısrar ediyor.
Yahu Nazım Sangare oynayacak durumdaysa sağ önde oynaması gereken Osayi Samuel'i sağbekte oynatmak nasıl bir öngörü veya saplantıdır.
Keza forvet arkasında oynaması gereken, oynadığında da takımının ofansif etkinliğini, üretkenliğini epeyce yukarı çekecek olan Mesut Özil'i ısrarla kanatta oynatmak nasıl bir saplantı ve öngörüdür bir türlü anlamış değilim, anlayabilmemde mümkün değil.
Nazım Sangare savunmanın sağına, Osayi Samuel de sağ öne geçince kadro kalitesine yaklaştı nitekim Fenerbahçe.
Gerçeği söylemek gerekirse topa sahip olmak dışında Nuri Şahin'in ekibi her istatistikte öndeydi dün akşam maçın tamamında.
Hakem Atilla Karaoğlan'ın çokça hatası oldu. Ama ilk yarıda Jose Sosa'nın ayak bileğini kıracak denli yapılan harakete kırmızıyı bırak sarı kart bile çıkarmaması onun vasat bir hakem olduğunun kanıtıdır. Var' dan bu konuda uyarı gelmemesi de gerçekten manidar geldi bana.
‘’Öğretmensiz sınıf gibi‘’
Fenerbahçe maçın genelinde hem oynadığı futbol hem de pozisyon ve tehlike yaratmak adına Adana Demirspor'un gerisinde kaldı. Maalesef birbirini ezberlemiş futbolcu gurubu görüntüsü vermiyor sarı lacivertliler ve "Takım" hüviyetine bürünemiyorlar.
Kadro seçimi ve görev paylaşımı sorunlu geldi bana. Gökhan İnler'in attığı golde Crespo sahada yer almış olsa büyük ihtimalle o vuruşu yaptırmazdı Gökhan'a. Ya Mert Hakan ya da Miha Zajc o anda mendirek olabilirdi veya olmalıydılar da bana göre.
Pelkas çok gerilemiş. Zeki Hoca'nın Yunanlı futbolcunun yerine Ferdi Kadıoğlu'nu Novak'ın önünde oynatması daha isabetli bir seçim olurdu kanımca. Valencia uzun süreli bir sakatlık yaşadı. Yaşı ve maç eksiği büyük handikap. Dolayısıyla Ekvadorlu futbolcunun yerine Berisha veya Serdar Dursun tercihi daha yararlı olabilirdi pekala. Ama Zeki Hoca nedense bizim gibi düşünmemiş olacak ki Valencia'yı uzun süre sahada tuttu.
Tabi bunlar ayrıntı. Ana sorun başka bence. Zeki Hoca uzun yıllar özellikleriyle mi yoksa hatıra binayen mi teknik heyette yer alıyor. Lafı evelemeden söyleyelim; ikinci şık. Önder Karaveli'yle Beşiktaş'ın büründüğü pozitif görüntü ortada. Kişilik kazandı resmen siyah beyazlılar Önder Hoca'yla.
Demekki kadro yetersizliği, futbolcu sorunu değil sorun. Doğru planlama, doğru organizyason ve kadro mühendisliğindeki yetersizliktir sorun.
Adana Demirspor'un kadro kalitesi Fenerbahçe'ninkiyle asla boy ölçüçemez her halde. Ama 37 yaşındaki Gökhan İnler'in takımı adına gösterdiği aidiyeti, sergilediği performansı, üstlendiği sorumluluğu dün akşam kaç Fenerbahçeli futbolcuda gördünüz. E, bu da teknik direktörün verdiği güven, tercihleriyle takımı adına yarattığı sinerjiyle ilgilidir her halde. Dolaysıyla yeri gelmişken sahaya sürdüğü 11, benimsettiği taktik ve aldığı sonuçtan ötürü Adana Demirspor'un teknik direktörü Vincenzo Montella'yı kutluyor ve alkışlıyorum. Şüphesiz bu hocayı tercih eden irade ve aklı da ayrıca kutlamak lazım.
Neresinden bakarsanız bakın, hem kulüp hem de takım akortsuz, hatta öğretmensiz sınıf gibi. Yazık, ne umdu ne buldu Fenerbahçe camiası.
‘’Bilime karşı gelinmez!‘’
Her teknik direktörün başarılı olacağına inandığı bir sistem mutlaka vardır, olmalı da. Ancak, teknik direktörler inandığı o sistemin nasıl bir kadroyla hayata geçebileceğini de bilmek zorundadırlar. Çünkü bu hesap kitap işi, tencere kapak olayı anlamına gelir bir bakıma.
Dolayısıyla "Sınıf" teknik direktörler dayatmaz, dayatmacı olmaz, olamaz. Zira, üst düzey hocalar başında bulunduğu kadronun özelliklerini, neyi yapıp yapamayacağını bilir, bilmek zorunda ve kadrosudan hangi sistemle maksimum verim alabileceğini ince eleyip sık dokumak zorundalar.
3,5,2 veya 3,4, 3 veya 4, 1,4,1 her neyse her hangi bir sistemle başarılı olacağına inanmak hakkı vardır her teknik direktörün. Ama başında bulunduğu kadronun neleri yapıp yapamayacağını, neleri başarıp başaramayacağını hesaba katmadan "İlle de şu sistemi oynayacaksınız" demek lüksü yoktur, olamaz teknik direktörler. Aksini yapan hoca bilimle çelişir, mesleğinin erbabı olmadığı hakkında şüphelere neden olur.
İlle de bir sistemle oynamak isteyen teknik direktör, kendisi göreve gelmeden önce omurgası şekillenmiş, kendisinden önce yapılmış transferlerle vücut bulmuş bir takımı çalıştırmayı asla kabul etmemelidir. Hele de o takımın şampiyonluk dışındaki dereceleri o ülkede başarısızlık olarak görülüyorsa.
Sanırım, Vitor Pereira'nın en büyük açmazı da buydu. Mesut Özil'i, Steven Caulker'i, Dimitris Pelkas ve İrfan Can'ı, özelliklerini tanıyor ve biliyordu her halde Portekizli teknik direktör. Fenerbahçeli taraftarın bu futbolcuları ne kadar sevdiklerini, onlara (yöneticiler dahil) camianın ne kadar inandıklarını da.
Peki, Vitor Pereira bu futbolcu ve bu kadronun özelliklerinden bağımsız olarak sistem belirlerse, o sistemde ısrar ederse bu bilime karşı gelmek değil de nedir?
Aslında futbolumuzun öteden beri gelen en büyük açmazı da budur. Hoca belli değilken kadroyu şekillendirmek, mevcut kadroyla başarılı olacak hocayı bulamamak. Ya da (Başına geldiği kadronun özelliklerinin benimsediği sisteme cevap verip veremeyeceğini hesaba katmadan) sadece hırsı ve para bu için bu işi yapan teknik direktörlere sorumluluk vermesidir maalesef.