‘’Fenerbahçe hak etti!‘’
Fenerbahçe, tam altı yıl sonra nihayet yenebildi Şükrü Saraçoğlu Stadı'nda ezeli rakibi Galatasaray'ı. İlk yarının başlarında kalitesiyle bağdaşmayan pas hataları yaptı sarı lacivertliler. Büyük ihtimalle derbi maçının stres katsayısından kaynaklandı bu beklenmedik hatalar.
Ama Miha Zajc'ın önsezisi, finaldeki sakinliği ve usta işi golü golle sonuçlanınca Fenerbahçe giderek sakinleşti ve gerginlik sorununu geride bıraktı.
Osayi Samuel'in ilk goldeki asisti çok değerli. Ama ikinci golün asistini yapmak şansı varken aşırı bencillikle müsait arkadaşlarını görmezden gelerek şut çekmesi kendisi adına büyük talihsizlik oldu bence. Bu arada bu golün aslan payının müthiş aşırtmasıyla golü mayalayan Mert Hakan'ın olduğunu söylemesem haksızlık olur.
53'te Mert Hakan'a yapılan net faüldür. Tıpkı, Babel'in Crespo'ya yaptığının her hakem tarafından faül olarak uorumlanmasının şart olduğu gibi.
Crespo, canını verebilir (!) belki, ana ayağındaki topu asla vermiyor. Vitor Pereira belki düş kırıklığı yaşattı Fenerbahçelilere ama Crespo ve Kim Min Jae gibi müthiş karakterli, yetenekli ve sürekliliği olan iki değerli futbolcu armağan etti Fenerbahçe'ye. Müthiş gerçekten zamanlaması, önsezisi ve sorumluluk almak cesareti Güney Koreli savunma oyuncusunu.
Ezeli rakibini yıllar sonra Kadıköy'de yenmesi elbette önemli. Ama bu galibiyetle puan cetvelinde ikinci sıraya yükselmek çok daha önemlidir bence.
Peki, hak etti mi? Tartışmasız şekilde "evet". Kesinlikle haklı bir galibiyet aldı dün akşam ezeli rakibi Galatasaray karşısında İsmail Kartal ve futbolcuları.
‘’Çok rahat kazandı!‘’
Fenerbahçe gibi milli takımlara çokça oyuncu gönderen takımlar için milli ara dönüşleri hep sorun yaratmıştır. Ama dünkü Fenerbahçe böyle bir sorun yaşamadı. Dahası baştan sona her türlü istatistikte Kayserispor'a net bir üstünlük yakaladı. İsmail Kartal'ı kutlamak lazım. Hemen her oyuncusundan verim almaya başladı. Miha Zajc, Crespo, Mert Hakan'lı orta saha deyim yerindeyse Fenerbahçe'nin direncini ikiye katlamış. Rossi, İrfan Can ve Serdar Dursunlu ön taraf da göz kamaştırıcı hale geldi Sayın Kartal'la.
Zajc gizli bir kahraman gibi. Hem oyunu iki yönlü oynayacak yeteneğe sahip, hem de önemli bir oyun ve pozisyon bilgisine sahip. Nitekim Fenerbahçe'nin ilk golünde bir hayalet gibi sızdı Lung'un burnunun dibine kadar ve sihirli dokunuşla golü yaptı. Rossi'nin golü güzeldi, ama çabukluğu ve ardışık hareketleri daha da güzeldi. Rossi'nin golünde asist yapan İrfan Can asisti kadar şık bir gol atarak farklı galibiyette önemli rol oynadı dünkü maçta. Aslında Gustavo hariç sonradan oyuna girenlerde dahil çubukluyla sahada yer alan tüm futbolcular konsantre bir şekilde sorumluluk bilinciyle oynadılar.
Ve tabi Arda Güler'e parantez açmasak ayıp etmiş oluruz. Gencecik yaşına rağmen oyun bilgisi çok yüksek. Attığı golde Lung'u tek ayak üzerinde dodurdu adeta. Penaltı atmışçasına yani. Böyle gol atmak çok büyük yetenek ister açıkçası. Dünkü maçta en çok dikkatimi çeken şeylerden biri de Kayserispor'un 10 numaralı formasını taşıyan Kemen'in kart görmeden sahadan ayrılmasıydı. Yetenekli futbolcu ama her iki hareketinden biri fauldü dünkü maçta. Deyim yerindeyse faül yapmadığı Fenerbahçeli oyuncu kalmadı dün.
‘’Müthiş geri dönüş‘’
Fenerbahçe, Süper Lig'in en dirençli ve uyum sorununu aşmış takımlarından Konyaspor karşısına büyük zaaflar içeren bir taktik ve onbirle çıktı dün akşam. Demek ki, rakibi yeterince analiz edememiş Sayın İsmail Kartal.
Düşünün, ilk yarıda Mesut Özil, İrfan Can ve Serdar Dursun gibi skor ve oyun üstünlüğünü ele geçirmek gibi temel değerlerde sıradanlaştılar maalesef.
Kim bilir, belki de Konyaspor gibi "Takım" hüviyetine bürünmüş bir ekibe karşı en azından şu anda Mesut Özil ile İrfan Can'ı aynı anda sahaya sürmenin yanlış olduğunu gözümüzün içine soktu dünkü tercih ve taktiği İsmail Kartal'ın. Daha açık bir şekilde söylersek Mesut Özil'le İrfan Can Kahveci'nin aynı anda sahada olması büyük bir handikaptır, bu gerçeği tüm tarafların görmesi elzem hale gelmiştir artık.
Fenerbahe'nin İkinci yarıya Mesut Özil'in yerine Pelkas'ı alarak yaptığı değişiklik İrfan Can'ını da iştah olarak öne itti. Açıkçası bu tercih aksayan ritmini geri getirdi sanki sarı lacivertlilere. Nitekim, İrfan Can'ın kullandığı etkili duran toptan beraberlik golünü buldu İsmail Kartal'ın öğrencileri.
Serdar Dursun'un biraz etkisiz kaldığı maçta Kim Min Jae, Serdar Aziz, Osayi Samuel ve Rossi'nin direnci ve devamlılığı taktire şayandır tek kelimeyle. Ama Pelkas'ın (özellikle Vitor Pereira döneminde) uzun süre yok sayıldığı bir süreçten sonra hem geçen hafta Alanyaspor maçında hem de dün akşamki Konyaspor karşılaşmasında skora katkı yapan bir performans sergilemesi büyük alkışı hakediyor.
Arda Güler mi? Sayın İsmail Kartal kadar Mesut Özil'i de eleştiriyorum Arda konusunda. Ben, Mesut Özil olsam İsmail Kartal'a "Hocam, benim yerime Arda oynasın" derdim.
Her şeye rağmen geriye düştüğü maçı kazanarak önemli bir geri dönüş başardığı ve ikincilik şansını diri tuttuğu için kutlamak lazım sarı lacivertlileri.
Bir diğer alkışı da hiç şüphe yok ki Fenerbahçe'nin, insanın yüreğinde hayata dair ümidini sulayan desteği ve şapka çıkarılacak tutkusudur kanımca.
‘’Altay ve Arda!‘’
Fenerbahçe önemli bir 3 puanla dönüyor Alanya'dan. Ki, ligimizin en zor deplasmanlarından biridir Alanyaspor deplasmanı.
Gerçeği söylemek lazım, eğer Altay Bayındır gibi sınıf bir kalecisi olmasa ilk yarı bittiğinde biraz zor galibiyetle soyunma odasına giderdi Feberbahçe.
Bir diğer gerçekte şudur, Francesco Farioli deyim yerindeyse İsmail Kartal'ın oğlu yaşında. Keza, kadro kalitesi anlamında ikiye katlar Fenerbahçe bu Alanyaspor'unkini. Ama eğer kaleciler karşılıklı olarak yer değiştirse her halde en kötü ihtimalle 1 puanla ayrılırdı sahadan Farioli'nin takımı.
Arda Güler ve Altay Bayındır bu galibiyetin mimarlarıdır bence. Altay Bayındır ilk yarıdaki kurtardığı net pozisyonlar dışında Rossi'nin Fenerbahçe adına attığı ilk golün de asistini yaptı. Tabi, Alanyaspor kalecisinin önde olduğunu iyi gören ve çok şık bir vuruşla takımına golü kazandıran Uruguaylı futbolcunun buradaki rolünü, bir gol ve bir asistinden dolayı segilediği performansı da alkışlamak şart kanımca.
Crespo, Samuel Osayi, Sedar Dursun, Kim Min jae, Attila Szalai, Serdar Aziz... Hepsi yürekten ve sorumluluk alarak oynuyorlar. Ama Mesut Özil düşkırıklığ yaratmaya devam ediyor hala. Attığı şık penaltı dışında hiç bir varlık gösteremedi dün akşam da.
Ve tabi Arda Güler. Pırlanta gibi. Alex de Souza, Corc Hagi kalitesinde resmen. Oyuna girer girmez kalitesini gösterdi. Beyin oldu adeta Fenerbahçe adına. Oyun berabere giderken problemi çözdü yeteneğiyle. Hem gol attı hem de gol attırarak zora girmiş maçı takımı adına kokay hale getirdi Arda Güler. Dilerim, şımarmaz, giderek geliştirir kendisini genç yetenek.
‘’İsmail Kartal'a rağmen‘’
Bu maçı 72 dakika bir kişi eksik oynamak zorunda kalmasa büyük ihtimalle galibiyetle ayrılacaktı Fenerbahçe sahadan. Süper Lig'in en kaliteli ve geniş kadrosuna sahip Trabzonspor karşısında bir kişi eksik oynamak sanıldığından da zor zira.
İrfan Can'a verilen kırmızı kart çok ağır bence. Çünkü, Siopis kayarak topa gidiyor ve top da ortada. Dolayısıyla Mete Kalkavan'ın pozisyona müdahalesi deyim yerindeyse tam bir işgüzarlıktı.
Ancak, Zorbay Küçük ve Mete Kalkavan'dan önce İsmail Kartal ve tercihleri eleştiriyi hakediyor kesinlikle.
İrfan Can aylardır maç oynamıyor değişik nedenlerle. Doğal olarak gerilemiş fizik güç ve maç kondonüsyonu açısından. İyi de kadronda Arda Güler gibi bir pırlanta, Mesut Özil gibi bir marka ve Ozan Tufan gibi oyunun iki yönünü de oynayabilen bir dinamo dururken neden İrfan Can, Sayın İsmail Karta, söyler misin lütfen?
İsmail Kartal'ın tek zaafı bu da değil. Oyunda kaldığı sürece Fenerbahçe'nin en yararsız oyuncusu Rossi'yi uzun süre sahada tutarken, Osayi Samuel, Miguel Crespo'yla birlikte sahadaki en yararlı futbolcularından biri olan Serdar Dursun'u oyundan aldı misal.
Oyunun yaratıcı yönünde önemli katkı sağlayabilecek özelliklere sahip Arda Güler'i oyuna bile almadı.
Yani, Sayın İsmail Kartal doğru analizlere dayanan bir onbir ve doğru taktikle takımını sahaya sürebilmiş olsa büyük ihtimalle 3 puanla ayrılmış olacaktı sarı lacivertli takım.
Dolayısıyla, Fenerbahçe'nin bu muhteşem taraftartarına rağmen böylesi kritik bir maçtan 3 puanla ayrılamamasının asıl sorumlusu Sayın İsmail Kartal'ın tecihleri ve vizyonudur ne yazıkki.
‘’Hoca ve kaleci farkı!‘’
Fenerbahçe'nin bu maçtan 3 puanla ayrılması bile zaaflarının, teknik ekip yetersizliğinin boyutunu asla görünmezden gelinmesinin gerekçesi olamaz.
Peki, İsmail Kartal'a mı yoksa Ali Koç'mı yazalım bu tabloyu? Elbette önce Ali Koç'a sonra da İsmail Kartal'a. Fenerbahçe'nin teknik direktörü eğer Sayın Sami Uğurlu olsaydı bu maçı farklı kazanırdı sarı lacivertliler. Keza eğer Kasımpaşa'nın kalesini Altay Bayındır korusa Kasımpaşa daha ilk yarıda maçı koparırdı.
Maalesef, ne yazık ki, İsmail Kartal bu koltuğu asla haketmiyor. Bu kaliteli kadronun oynadığı futbol keçiboynuzu tadında aylardır sadece. Bu kaliteli kadro set oyunu oynayamıyor, misal, Arda gibi bir pırlanta atıl kaldı oyunda kaldığı süre boyunca.
Bu kadar yetenekli oyuncusuna oyunun merkezine işlerlik kazandıramıyor Fenerbahçe, neden? Çünkü, onbir ve taktiği sorunlu İsmail Kartal'ın. Oyunu okuması ve yaptığı müdahaleler de öyle ne yazık ki.
İrfan Can'nın yeteneğine sözüm yok, ama ya geçirdiği sakatlıklar yada yaşam şeklinden ötürü bildiğimiz İrfan Can'ın çeğreğine bile denk gelmedi Fenerbahçe'de segilediği perfornans ne yazıkki şu ana kadar. Dün akşam da kalitesini inkar etti maalesef İrfan Can. Bu gerçeğe rağmen İrfan Can'ı sahada tutarken, her hareketiyle kalite adına farklılık yaratatan Arda Güler'i oyundan aldı Sayın İsmail Kartal.
Koca Fenerbahçe organize olmak adına bu denli dibe vuruyorsa, bunun tek sorumlusu teknik direktörden başkası olamaz her halde.
Düşünün, oyunun genelinde üstün olan taraf evsahibi, Berisha ilerde attığı golün dışında sadece top eziyor ama Valencia ve Serdar Dursun hala kenarda.
Açık açık söylemeliyim, Kasımpaşa'nın oynadığı futbol Sayın Sami Uğurlu'yla birlikte keyif veren düzeyde. Dün akşam da galibiyeti hakeden taraftı bence. Dolayısıyla, Fenerbahçe'nin dün akşamki galibiyeti oldukça değerli, ama bu futbol hafta sonundaki Trabzonspor maçından galibiyetle ayrılmasına yeter mi, işte orada durup bir hayli düşünmek lazım her halde kanımca.
‘’Arda ve Çağtay resitali‘’
Arda Güler'e her fırsatta faül yapıldı. Bu faüllerin çoğunu da Benzia yaptı. Aslına bakarsanız, Benzia'nın iki hareketinden biri faüldü ve deyim yerindeyse ilk yarıda enaz üç tane sarı kartlık faül yaptı Benzia. Hele 17. dakikada yaptığına sarı kart çıkarmamak bir hakem talihsizliğidir kesinlikle. Demek ki, sıradan futbolculara Fenerbahçe forması giydirmeyeceksiniz, aksi halde Feberbahçe'den gönderilmelerini "Kandavası" haline getirirler her Fenerbahçe maçlarını. Benzia'nın dün akşamki hırsa bürünmüş faulleri bunun en canlı kanıtıdır her halde.
Sahi, böylesi bir cevheri, yani Arda Güler gibi gencecik pırlantayı bu güne kadar neden değerlendirmedi bu hocalar, bu hocalara nasıl "İyi teknik direktör" diyelim şimdi biz? Yada Rossi'nin performansından 64 dakika memnun kalan bir hocanın Fenerbahçe'nin teknik direktörü olması az biraz da olsa gülümsetmiyor mu sizi de?
Aylarca zaman zaman ( değişik nedenlerle) oynamayan Novak'ın yerine Ferdi Kadıoğlu'nu savunmanın solunda oynatanların yüzü Çağatay Kurukalıp'ın bu günkü performansı karşısında biraz da olsa kızarmış mıdır, çok merak ediyorum? Oysa savunmanın solunda Çağatay, sol önde de Ferdi oynatılmış olsa en kötü ihtimalle Fenerbahçe şu anda lig ikinciliğini garantilemiş olacaktı. Ve en önemlisi Arda ve Çağatay gibi yeteneklerin farkına bunca varamayan hocalar teknik direktötlük yapmasın bundan böyle ülke futbolu ve gençliğine hürmetle.
Gerçek şu; Fenerbahçe'nin şu kadrosunu ortadan ikiye ayırın ve ehil iki teknik direktörün emrine verin iki kadro da şampiyonluğa oynar, bu tartışılamaz, işte bu denli öneme sahip teknik direktörler. Zaten aksi olsa milyar Euro'luk değere sahip kadroların başına ayrıca onlarca milyonluk Euro'luk maliyetlerle teknik direktörler getirmezlerdi Avrupa'nın sayılı ve köklü kulüpleri.
‘’At, sahibine göre kişner!‘’
Fenerbahçe'nin en büyük dezavantajı idari yönetim, yani Sayın Ali Koç'tur. Yıllardır ısrarla altını kalın çizgilerle çizerek dillendiriyırum; Bir futbol takımının başarı ve başarısızlığında sevap ve günah önce o kulübün başkanının, sonra teknik direktörünün ve üçüncü basamakta da futbolcularının hanesine yazılır.
Neden? Çünkü, kulübün hedeflerini, bütçesini ve düşlerini hayata geçirebileceğini inandığı teknik ekibi belirleyen kişidir Başkan.
Eğer, başkan doğru hedeflere uygun planlama yapmış, düşlerini hayata geçirebilecek teknik direktör konusunda isabetli karar vererek ve hocasının futbol anlayışını taçlandıracak kadroyu da şekillendirmişse başarı kaçınılmaz olur büyük bir ihtimalle.
Oysa Sayın Ali Koç bunca yıldır bu önemli gerçeklerin hiç, ama hiç birini yapmadı veya yapamadı.
Daha önce de yazdım, Sayın İsmail Kartal çok iyi bir insan. Ama asla Fenerbahçe'yi hedeflerine taşıyacak vizyona sahip değil ne yazık ki.
Slavia Prag Çekoslokvakya geçmişinden ötürü bir futbol ekolüne sahip. Yani, çok iyi analiz edilmesi gereken, ona göre bir taktik ve kadroyla sahaya çıkılmasını zorunlu hale getiren bir rakip.
Ama ne yazık ki, bu gerçek ve gereklilikleri hesaba katmayan veya katmakta zorlanan bir hocası var Feberbahçe'nin.
Slavia Prag'ın üç golünün neredeyse tamamında asistler Fenerbahçeli futbolcuların pas hatalarından geldi.
Çünkü, analiz sorunu var Sayın İsmail Kartal'ın. Kimseyi kırmak ve üzmek istemem ama İsmail Kartal'la sadece daha fazla düşkırıklığı yaşar sadece Fenerbahçe.
Ferdi Kadıoğlu ısrarla savunmanın solunda oynamak istemediğini söylüyor aylardır. Sınıf bir teknik direktör altyapıdan da olsa orijini solbek olan bir futbolcuya fotmayı, Ferdi Kadıolğlu'na özgürlüğünü verir.
Sayın İsmail Kartal, Tomislav İviç sağaçık Öner Kılıç'tan sağbek, Gordon Milne sağbek Ali Gültekin'den 10 numara, futbol düşünürü Özkan Sümer yılların santraforu Raşit Çetin'den stoper ve nihayet Daum da sağ ayaklı Ümit Özat'tan milli takıma yükselecek denli bir solbek yarattı ds siz koca Fenerbahçe'nin altyapılarından bir solbek çıkaramıyor ve hem Ferdi'ye hem de Fenerbahçe'ye yazık ediyorsanız vah ki vah!