Arama

Popüler aramalar

‘’Ben gidersem sazım sen kal dünyada!‘’

Kaç dil bilirsen bil, hangi okullardan mezun olursan ol, çalıştığın/yaşadığın ülkenin, evli olduğun insanın önemi olmaz. Döner dolaşırsın da şu hayatta, sonunda neşeden ya da kederden, şu yöreden ya da bu diyardan doğru çalınmış, içten okunmuş bir türkü gün gelir dayanır kapına!..

Bakarsın çalan da okuyan da Erdal Erzincan’dır. Dokunur içinde bir yerlere. Cengiz Özkan ya da Nida Ateş’tir bir yerlerde kulak kesildiğin. Usul usul okuyuşuylarıyla çizerler içini boydan boya. Rahmetli Bircan Pullukçuoğlu veya Emel Taşçıoğlu’dur dinlediğin. Hangi türküye ellerini atsalar hakkını verdiklerini şıp diye anlarsın. Diyelim Neşet Ertaş duydun bir yerde ve sen bu toprakların insanısın. Şu gezegende nereye gidersen git, emin ol içinde taşırsın onu. Bugünlerde, “Türküleri tamam da kayıtları biraz eski geliyor” diyorsan bil ki İsmail Altunsaray, Erkut Özkan ve daha niceleri yakınında bir yerdedir. Bul ve dinle onları. Henüz ustaları kadar değillerse de aşağı kalır yanları da yok o gençlerin.

Gözler görmese de

Hayat insanı zaman zaman ‘efelenme’ye zorlar ya! İşte imdadına Talip Özkan tarzı bağlama tekniği yetişir o zaman. Hele zeybekleri bir de Ruhi Su’dan dinle, gör bak dünya kaç bucakmış!Hisarlı Ahmet’i atlama, çok önemli biridir. Erzincan Tercan’nın Davut Sulari’si dili ile tarzı ile eşsizdir... Bilmeyenimiz yoktur diye, Veysel Baba’yı bahse konu etmiyorum bile. Gözleri görmeyen biri olarak “Çırpınıp içinde döndüğüm deniz” diyen biri şu hayatın dervişi değilse, nesidir?

Saymakla bitmez ki...

Say say, dinle dinle bitmez bu toprağın notalarına dokunan insanlar. İyi çalınmış, yerinden okunmuş dünyanın herhangi bir yerindeki melodiler gibi türkü de insanı yakasından tutup şöyle bir silkeler. Herkesin bir rüzgarı vardır ya kendi toprağından esen, nereye gitse dudağını çatlatan... İşte türküler o rüzgarın içindedir, kendisidir...

Kiminin mezar başında aklına üşüşür... Cesaretlenip okuyamaz da bekler, “Tabuta omuz verenler uzaklaşsın da helalleşeyim bir daha göremeyeceğimle sevdiğimle” diye...

Kiminin cesareti uzun süre ortaya çıkmaz düğünde. Örneğin Ankara, Keskin, Kaman havalarında veya ‘Giresun karşılaması’nda. Atamaz kendini şıp diye oynayaların arasına. Neyse ki, halayı da var bu toprakların... Acemi adımları, ritim yoksunluğunu kolektiflik içinde kapatacak omuzları var düğün yerlerinin. Koluna girecek, onu da türkünün yükselttiği eğlenceye çekecek insanları var...

İnsan etkinliği

‘Yüksek sanat’tan söz etmiyorum. İnsan etkinliğindendir bahsim. Onun birilerince hem de hiç konduramadığımız birilerince, sanat boyutuna çıkartılmış halinden söz ediyorum... Hepimizin içinde olan ancak kentleşmeyle birlikte sanki zaman zaman dışımızdaki başka birilerine aitmiş gibi hissettiğimiz türkülerden bahsediyorum. Bir filmde ya da dizide boğazımızı düğümleyen namelerden... “Taşa verdim yanımı”ndan girip “Ezim ezim eziliyor yüreğim” çıkan insanlardan... “Gülüşün gülden güzel” diyenlerden, gencecik Çimen Yalçın’ın o muazzam sesinden “Gene sürme çekibsen, evler yıkan gözüne” diyerek “gitme” diyen duyguların sahiplerinden... İnsanın içini yakan, insanın içini açan türkülerden...

15 Nisan 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Elini kolunu sallayarak 3 puan‘’

Futbol dünyada her ne kadar ‘güzel oyun’ olarak anılsa da iş memlekete geldiğinde ağırlıklı kabul ne yazık ki, “Aslolan güzel oyun değil kazanmaktır” oluyor. Böyle bir iklimde Şenol Güneş’in ‘güzel oyun’ ısrarı önemli. Dün akşam sahaya 10 yabancıyla çıkan Beşiktaş, belki de bu sezonun en iyi, en doğru ilk devre oyununu oynadı. Skoru bulduktan sonra da yaş ortalaması 31.9 olan takım haklı olarak oyunu rölantiye aldı. İkinci devre başladığında skorun getirdiği rahatlıkla bir kez daha tempoya yüklendi Beşiktaş. Defansı öne alıp orta sahada sayısal üstünlüğü ele alınca buldukları golden fazlasını kaçıran bir periyot daha oynadılar. Bu süreci tıpkı bizim gibi Okan Buruk’un Akhisar’ı da sadece izlemekle yetindi. Öyle ki, Beşiktaş, ikinci yarıda çoğunlukla ‘elini kolunu sallayarak’ rakip kaleye ulaştı. Daha fazla gol yapamadılarsa bu Akhisar’ın şansıydı!...

Gecenin sorusu

Beşiktaş’ın bu oyunla 8 beraberlik, 4 mağlubiyet almış olması tuhaf değil mi? Beri yandan takımının kayıplarını ‘hakeme bağlama’ konusunda uzmanlaşan Okan Buruk, bu oyun için ne söyleyecek acaba?

Maçın starı

Galatasaray’ın yapamadığı gibi... Babel, gerek kaleyi bulma gerek şut ile...

Maçın olayı

Verdiği pozisyonlardan daha fazlasını bulup, gol de yapan Beşiktaş, şampiyon olduğu sezonlarda olduğu gibi yine vites yükseltti. Şampiyon olsalar da olmasalar da son 5 hafta onlar için eğlenceli geçecek gibi görünüyor.

Kısa mesaj

Atletizmin düşük olduğu ligimizde Beşiktaş kadrosunda olduğu gibi ‘bilerek oynamak’ denklemi çözmeye yetiyor. Bu da ‘yaş ortalaması’nı sorun olmaktan çıkarıyor...

14 Nisan 2018, Cumartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Terlemeden sonuca gitti‘’

Sağolsun öyle ya da böyle, Fikret Orman’ın doğaçlama başlattığı polemik maç öncesi gündemi aldı götürdü! Buna karşın ‘orta sahası olmayan’ Beşiktaş’a karşı ‘ligin flaşh takımlarından’ biri olarak gösterilen Göztepe ise ‘öte yaka’ya geçmekte dahi zorlandı. Medel/Necip gibi sert defans önü hattı rakibi kaleden uzak tuttukça Beşiktaş haniyse terlemeden sonuca gitti. Beşiktaş, futbol oyun kitabının ‘basit oyna sağlam oyna’ ilkesini ihlal etmeksizin elini kolunu sallayarak sonuca gitti. Taa ki 70’e kadar!... Lakin maçın başı hariç o ana kadar ritm bulamayan Göztepe üçüncü gole rağmen oynamaktan vazgeçmedi. Tıpkı tribününün eğlenmekten vazgeçmemesi gibi.. Yine de, Halil’in golüne direkten dönen topa rağmen sahadaki icra maçı değiştirmelerine yetecek yoğunlukta değildi. Rotman’ın ‘Türk futbol geleneği’ne uygun olarak kendini attırmasının ardından da oyunu tamamen kaybettiler. Ve böylece Beşiktaş sıkıntılı bir haftayı ‘top çevirerek’ tamamladı.

Gecenin sorusu

Maçın belki de en etkisiz oyuncusu Demba Ba üzerinde bu kadar fırtına koparmaya gerek var mıydı? Ve Pektemek? Hakikaten bu denli geride mi?..

Maçın starı

Bu tip maçlarda yıldız belirlemek zor. Kalbimden geçen isim; Mustafa Pektemek. Herkesin merakla beklediği Larin’e gol atması için verdiği o zarif pas vesilesiyle.

Maçın olayı

‘Olay’ diye nitelenecek herhangi bir şey gözüme çarpmadı. Sanırım not edilecekler, Göztepe tribünün maç boyu süren eğlencesi ve Cyle Larin girerken gösterilen yüksek teveccüh!

Kısa mesaj

Beşiktaş içerideki iki maçı kazasız atlattı. Gelecek haftayı da aynı güvenle atlatırsa kilidi açacak anahtarı eline alır gibi görünüyor.

08 Nisan 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’‘Fantezi'nin faturası!‘’

Maç öncesinde, iki takım açısından da kontrol/temkin oyununun önde olacağı durağan bir maç bekliyordum. Ancak - büyük ihtimalle Aykut Kocaman da benim gibidir - Kayseri Teknik Dirtektörü Sumudica’nın bu denli fanteziye kaçacağını tahmin edemedim. Tekrarlayalım, kimse bilmediğini oynayamaz! Hele de futbolda...

Öyle bir iki antremanla olmaz ‘üçlü defans’ oynamak... Sonrası malum, Kayseri için olanlar oldu! Baskı görüntülü ilk saldırıları atlatan Fenerbahçe ilk pozisyonunda golü bulduğunda nelerin olacağı da ortaya çıktı. Öyle ki, maçı kazanmaları için Fenerbahçe’nin dengeli durması bile yeterdi. Onlar ise fazlasını yapıp, enine genişletikleri oyunu orta oluşan boşluklardan neticelendirdiler ve maçı ilk devre bitirdiler. İkinci devre antremana döndü...

Gecenin sorusu

Bir teknik adam ilk kez kaleye geçen Vedat Karakuş’u koruyacak bir dizilişle mi sahaya sürer takımı, yoksa genç kaleciden ‘ekstra libero performansı’ da talep eden bir dizilişle mi? Üstelik elde üç değil iki stoper varken!..

Maçın starı

‘Yabancı sayısı artınca kalite de arttı’ diyenler sanırım benim gibi üstelik Süper Lig tecrübesi de olan ‘yabancı Aatif’ı’ beğenmiştir. Ben beğendim. Şener ile Dirar’ı da...

Maçın olayı

Bu maçın değil belki haftanın olayı kanımca şu; Beşiktaş ve Başakşehir ‘vasat oynayarak’, Galatasaray ile Fenerbahçe ise ne yapmaya çalıştıklarını kimsenin anlayamadığı takımlara karşı kazandı.

Kısa mesaj

İyi bir antrenman maçı yapan Fenerbahçe, berbat iç saha performansı nedeniyle ‘bekle ve gör’ oynamak zorunda.

03 Nisan 2018, Salı 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Bu oyun tedirgin edici‘’

Yeteneği kadar vurdumduymazlığıyla da tanınan Quaresma nedeniyle maça ‘tek kanatlı’ çıkmak zorunda kalan Beşiktaş, oyunu ilk 20 dakika kısık ateşte tuttu. Ardından Şenol Güneş, Talisca’yı sağa göndererek yemeğin altını açtı ve peş peşe tehlikelerle birlikte gol de geldi. Yine de ilk devre, elbette Alanya’nın geri kümelenerek ‘bekleme oyunu’ oynaması nedeniyle de, o bildik etkisinin uzağında kaldı.

Kalite düşük!

Beşiktaş başarıyla icra ettiği önde baskı sayesinde topu hep ön alanda oynasa da maç, mücadelesi yüksek ancak kalitesi düşük kaldı. 70’e doğru Alanya’nın tehditleri ciddiyet kazanırken tedirginliği artan Beşiktaş, ‘düzen oyun’ndan kontraya döndü ama örneğin Lens’in mecalsiz hali maçı yükseltmeye yetmedi. Beşiktaş maçı kazansa da bu oyun şampiyonluk için tedirgin edici nitelikte.

Gecenin sorusu

Negredo sadece arkadaşları için önde oyunu mu genişletecek? Gol atması için tek seçenek görülen ortalardan da mahrum kalan oyuncuyu ayarlı paslarla kurgulu farklı şablonlar içinde görebilecek miyiz?

Maçın starı

Böylesi bir oyunda ‘yıldız’dan söz etmek zor. Ancak Beşiktaş’ta Fabri, Babel ile Atiba Alanya’da ise Giorgios Tzavellas, Isaac Sackey ve Emre Akbaba göze en batan isimler oldu.

Maçın olayı

Şampiyonluk için değil maç, puan kaybedecek durumda olmayan Beşiktaş’ın kart sorunu. Quaresma’nın yokluğunda Göztepe maçına Atiba, Oğuzhan ve Tolgay olmadan çıkma zorunluluğu.

Kısa mesaj

Hesapladığından fazla puan kaybeden Beşiktaş, oyununu ne yapıp edip yükseltmeli. Böyle de kazanır belki ama kaybedebilir de...

01 Nisan 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Medya 'sosyal' ya kullanan?‘’

'Sınıfta kalma'nın mümkün olmadığı okullara gidip ağırlıklı olarak 'takdir', 'teşekkür' alan yeni kuşağın 'tasdikname' ile okuldan atılan arkadaşı var mı, bilemiyorum!. Emek alanında 'çırak' bulunamayışının nedenlerinden biri de bu husustur... 'Usta', 'çırak' zinciri koparken buna karşın ortalığı, 'usta' mertebesinde sosyal medya kullanıcı/izleyicisinin sarmış olmasına şaşmamak gerek Tam da bu nedenle 'okuma' sınırlı ama 'yazma' faaliyeti deryaları dolduruyor yeni dünyada.

Gazetelerde köşe yazan arkadaşlar fark ediyordur. Epeydir yazılarını öven ya da yeren, adreslerine gönderilmiş ileti ya almıyorlar ya da gelen ileti hatırı sayılır oranda azaldı. Nedeni iki yönlü... Yazar, aynı zamanda sosyal medya kullanıcısı da olduğundan izlenirliğini esas olarak oradan sürdürüyor. Çalıştığı gazete de ona 'gazeteci' unvanı kazandıran basit bir kartvizite dönüşüyor!..

Karşı yönde durum ise, sosyal medyanın kullanıcılarını 'yazar' yapıyor gibi görünmesi... Oradaki herhangi bir mecraya öfke, aforizma ya da takdir iletileri bırakan sosyal medya kullanıcısı muhatabanın da kendi yazdıklarını okuduğunu/izlediğini varsayıyor!..

Televizyondaki haber kanallarının 'şimdilik' değil ama gazetelerin düştüğü tuzak bu; sosyal medya takipçiliği. Gazetenin büyük çaresizliği burada... Örneğin muhabir saat 11.00'de katıldığı, televizyondan canlı yayınlanan toplantıda sorusunu soruyor ve gazeteye haberi geçiyor! Oysa orada sorulan ve yanıtlanan tüm başlıklar ya da münakaşa malzemesi 30 dakika içinde sosyal medyada tüketilmiş oluyor. Sabah piyasada olacak gazeteye de o toplantının 'çöpü' kalıyor.

Günümüzde gazete artık 'eski özel (farklı) haber'den beslenir gibi görünmüyor. Kaldı ki, 'haber' de eski 'uyaran', 'harekete geçiren' niteliğini yitirmiş gibi görünüyor. (Bu durumun nedenleri üzerine düşünmek isteyenlere, Metis Yayınları'ndan çıkan Wendy Brown'un "Halkın Çözülüşü Neoliberalizmin Sinsi Devrimi" adlı kitabını öneririm.) Koca gazetede, diyelim bir bilemedin iki 'farklı haber'. Artık zaman dar ve haberin ömrü eskisi kadar uzun değil. Beri yandan 'özel haber'i bulan gazeteci de sadece gazetesine çalışmıyor, 'kendi' hesabı da var işin içinde!..

Artık mesele kağıda basılı gazete içeriğinin tamamen değiştirilmesi ve ona uygun bir dil kurulması. Bu başlık gelecek günlerde bir kaç tartışma yazısını hak ediyor doğrusu! Yoksa mevcut gazetenin kendini yeniden üretmesi ve dünyayı olumlu anlamda değiştirmesi bu haliyle mümkün görünmüyor!..

25 Mart 2018, Pazar 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’O rotasyon neye yaradı?‘’

“Yabancı kalite getirdi” denilen Süper Lig’in tepe maçı başladığında sahada 25 yaş altı üç oyuncu vardı; İrfan Can, Attamah, Talisca! O nedenle Adebayor’un (34) yaklaşık 50 metre koşup Lens’in (30) ayağından top alışını hayranlıkla izledi çoğumuz!.. İlk devre İrfan ile Mahmut, önlerinde oynayan Mossoro’nun desteğini alırken Talisca, Atiba/Tolgay’a uzak kaldığından orta saha Başakşehir’in oldu. Epureanu ile Emre’nin yokluğuna rağmen ilk devre katıksız üstündüler. Mossoro sakatlanıp bir de Caicara atıldı ama Beşiktaş son 15 dakikaya kadar öyle az çalışıp öyle isteksiz göründü ki Başakşehir rahat rahat kendini savundu. Düzen yerine can havliyle oynamayı sürdürdürüp, karambol ve karavana şut peşine düşen Beşiktaş’a karşı direnci iyice artıran Başakşehir maçı da kazanmayı bildi.

Gecenin sorusu

Jeremain Lens’in kiralanmasını anlayabilirim ama bonservisinin onca yıl için satın alınmış olmasını anlaşılır bir dille açıklayacak birileri var mıdır Beşiktaş Kulübü’nde?

Maçın starı

Başından sonuna kadar takımının orta saha savunmasını sertleştiren hatta eksik kalmalarına rağmen direnci hiç düşmeyen Mahmut Tekdemir.

Maçın olayı

Beşiktaş’ın, üç temel oyuncusu olmayan Başakşehir’e karşı oyun kurgusu yerine bireysel beceriyi öne koyarak ‘arzu’ ve ‘bilgi’ değil de ‘can havli’yle oynar görüntüsü

Kısa mesaj

Şampiyonluk yarışında avantaj elde etmiş, üstelik bu maç gerekçesiyle Bayern maçına bol rotasyonla çıkmışken Beşiktaş’ın oyun kalitesi düşündürücü.

19 Mart 2018, Pazartesi 06:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gelecek yıllar var daha!‘’

İlk maçın skoru herkesi rahatlatmış belli ki! Öyle ki Şenol Güneş, ‘rotasyon’dan çok ‘fantezi’ çağrışımlı bir dizilişle sahaya sürmüş takımı. Bir takım ‘bilmediğini oynayamaz’ ancak ilk maçtaki eksik takımın ilk devre durumu idare etmesi gibi bir durum oluştu bu maçta da. Beşiktaş, Almanya’da ‘kırmızı kart’a burada ise ‘Yugoslav faulü’ bilgisine takıldı. Hem Gökhan hem Pektemek, pozisyon başında Ribery’ye makul faul’ yapmayı denese oyun belki başladığı dengede devam edecekti. Oysa Hummels 37’de Love’a benzeri faulü yaparak sarı kart pahasına atağı kesti. İlk devrenin ilhamı ‘Gol atacağız’ diyordu ve üç gol yeseler bile Love ile atmayı da başardılar. Gol de geldikten sonra tribünler bu eğlenceyi hakkınca süslediler.

Gecenin sorusu

Hangi mevkii ve maçta oynarsa oynasın ‘garanti istatistikler’ veren Necip Uysal, Almanya’da doğsa ve orada oynasa Bundesliga takımlarının çoğunun banko oyuncusu olmaz mıydı?

Maçın starı

Akıbeti belli olan maçta yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalışan Medel ve Necip Uysal. Ve elbette sahaya dalarak bu dünyada hayvanlarla birlikte yaşadığımızı hatırlamamız için mini bir gösteri yapan o ‘erkek sarman’!

Maçın olayı

Para hedefli ‘endüstriyel futbolda gösteri sadece sahada gerçekleşmiyor. Beşiktaş tribününün onca yılın deneyimiyle bu seviyede bir etkinliği gövdeli bir gösteriye dönüştürmesi...

Kısa mesaj

Beşiktaş Şampiyonlar Ligi’nin kalıcı takımı olmak için iyi bir adım attı ama arkasının gelmesi sağlam ve güvenilir planlara bağlı.

15 Mart 2018, Perşembe 06:00
YAZININ DEVAMI