‘’Trabzonlular eğlendi, Aslan kabullendi‘’
Son maçtaki 6 gollü galibiyetin üzerine Şampiyonlar Ligi kurasının moralini ekleyen Galatasaray’ın keyfinin yerinde olması anlaşılırdı. Ama futbolda sadece keyif yetmez.
Bu oyun, takım ve oyunculardan her an ciddiyetle hazır olunmasını, maça yüksek konsantrasyonla çıkılmasını ve tüm bunların yanı sıra uygulanabilir bir plana sahip olmayı talep eder. Tıpkı dün akşam Trabzonspor’da olduğu gibi.
Başlama düdüğüyle birlikte ‘Galatasaray dersi’ne çalışmış bir takım yayıldı sahaya. Trabzonspor, rakibinin güçlü göründüğü orta sahayı tek paslarla enine genişleterek onları tüm alanda koşmaya mahkum etti. Bu durum ikinci yarının büyük bölümünde de böyle sürüp gitti.
Topla oynayan Trabzonlular ile tribün ve televizyon başındaki Trabzonlular eğlenirken Fatih Terim’in takımı hadiseyi kabullenmişlik içinde çaresizce izledi.
Gecenin sorusu
Alanını hep birlikte doğru savunan Trabzonspor’un bol pasla rakibi enine ya da boyuna gezdiren oyunu anlaşılıyordu. Peki, Galatasaray’ın bu maçı değiştirmek için bireysel beceri dışındaki temel planı neydi?
Maçın starı
Hangisini söylesem? Onazi’yi, Nwakaeme’yi, Yusuf’u yoksa tek top ustası Sosa’yı mı? O zaman Olcay’a, ikinci golde arka alana attığı tek topla Galatasaray’ı felç eden Mustafa Akbaş’a ayıp olmaz mı?
Maçın olayı
Belhanda’nın manasız yere kendini attırması ve 60 ile 70 arası Trabzon takımı kendi alanında tek topla oyun kurup zamanı eritirken Galatasaray’ın da tıpkı bizim gibi olan biteni seyrediyor oluşu.
Kısa mesaj
Geçmişte batık bütçeleri göze alıp transferle göz boyanan ülkemizde zorunluluktan ölçülü transfer yapılınca lige nihayet denge geldi! Yine de dün akşam oyuna girenlerin tamamı yabancıydı! İlginç gelmedi mi?
‘’Panik futbolu düzeni bozdu‘’
Şenol Güneş son maçtan sonra “Az pozisyon verip çok yiyor, çok bulup az atıyoruz” mealinde konuşmuştu. Dün önermesinin ikinci bölümü yine doğruydu! İlk 40 dakikada 6-7 gol pozisyonundan tek gol çıkardı takımı. Ancak aynı sürede verdikleri dört pozisyondan üçü gol oldu. Ardından ‘acil müdahale’ ile Tolgay oyundan alınınca gol atamasa da verimli işleyen düzen devre sonuna kadar tamamen bozuldu. Beşiktaş ikinci devreye öyle baskılı başladı ki, Antalya’ya kalecisi Boffin’in önüne yığılmaktan gayrı seçenek bırakmadı. Oyun 70’ten sonra ilk devredeki ‘panik oyunu’na evrildi. Hal böyle olunca da yüzlerce pasın onca yüksek topun karşılığını skor olarak alamadılar. Türkiye’nin en bildik planı olan ‘deplasmanda içeri gömül ve kontra atak ara’yı doğru uygulayan Antalyaspor, gerek kalecisi gerek savunma direnci gerekse de ilk iki goldeki bir parça şansıyla üç puanı almayı bildi.
Gecenin sorusu
Kolay gol yediği tespit edilmiş bir takımın bir devrede üç gol yemesi savunma derslerinin ihmal edildiğini mi gösterir? Yoksa durumu kontra oynayan karşı sahaya çıkan savunma dörtlüsünün 31.7 yaş ortalamasıyla mı açıklamalı?
Maçın starı
Kesinlikle takımını sürekli skor olarak önde tutan Antalyaspor kalecisi Ruud Boffin...
Maçın olayı
Oğuzhan’ı yuhalamak için hazır kıta bekleyen ‘yeni taraftar’a tribündeki akli selim kalabalığın gösterdiği tepki! Tepkileri küfürlü olmasa tam isabetti...
Kısa mesaj
Neresinden baksanız izlenir maç oldu lakin Beşiktaş’ın hem savunma hem hücumdaki sorunları aynen devam ediyor
‘’Tur artık cepte!‘’
Bundan önceki üç maçın birinin tamamında, diğerlerinde ise birer devrede büyük sorun yaşayan Beşiktaş alışık olmadığı bir formasyonla sahada. Haliyle durum tedirgin edici!
Dağılan savunma kurgusu iki yüksek stopere rağmen kolay da bir gol yiyince tedirginlik ikiye katlandı. Buna rağmen Beşiktaş kopmadı ve ilk 10 dakika dışında topu da oyunu da kontrol etmeyi başardı. Öyle ki, topun peşinde koşmaktan bıkan Partizan futbolcuları gerildikçe gerilirken beş dakika içinde üç sarı kart gördü. Özellikle bu bölümde Tolgay ve Medel gözetimindeki Beşiktaş, güçlü pas bağı ve kontrollü top gezdirmelerle geçmiş sezonlarından örnekler verdi.
Medel ve Necip etkisi
İkinci devrenin ilk 10 dakikası da Partizan lehine işlediyse de süreç ilkinin benzeri işledi. 55’ten sonra top ve oyun yine Medel/Necip sayesinde Beşiktaş’a geçti. UEFA’dan da elenmesi durumunda başta televizyon görünürlüğü olmak üzere bir çok mali kaynağını kaybetme riski taşıyan Beşiktaş, hem oyunun boyunu hem tempoyu ayarlayarak turu cebine koyacak skoru alarak dönmeyi bildi.
Gecenin sorusu
Yan toplarda müdafaa oyuncusunun önüne ya da arkasına koşmak yerine adeta stoperi tutar gibi birebir oynayan Larin esnek olmayan bu tarzıyla gol atıcı değil de, Giroud misali alan yaratıcı olarak kullanılabilir mi?
Maçın starı
Hem orta sahaya çekilip oyunu kurgularken hem öne gidip gol arar ve atarken günümüz ideal orta saha oyuncularından örneklemeler sunan Tolgay Aslan. Elbette bu gösteri de en büyük yardımcısı Medel’di.
Maçın olayı
Necip üç kişi arasından Quaresma misali sıyrıldı ancak topu altı pas içindeki Tolgay’ın iki karış üzerine kesti. Akabinde ‘orijinal Quaresma’ benzeri pozisyonda topu aynı yerdeki Tolgay’ın kafasına oturtup golü yaptırdı!
Kısa mesaj
Beşiktaş, tedirgin edici bir periyottan çok gösterişli görünmese de ´güven oyun´una başarılı bir geçiş yaptı. İşte bu iyi haber. Devamı gelir.
‘’Erzurum'un yapamadığını Beşiktaş yaptı!‘’
Sahadaki isimlere ya da takım bonservis değerlerine bakılırsa İstanbul’dan Erzurum’a giden takım için ‘rahat’ değilse bile ‘kazanır’ diyen çok olurdu. Ancak geçen sezon bir alt ligden gelen Erzurum öyle bir ilk yarı oynadı ki Beşiktaş tek kelimeyle canını kurtardı! Mehmet Altıparmak’ın takımı Beşiktaş’ı sahanın her santimetre karesinde hataya zorladı ve karşılığını aldı. Ne var ki yarattıkları pozisyonları yüksek yüzdeyle oynayamayınca ikinci devre için arayı açamadı. İlk devre dökülen Beşiktaş’ta Oğuzhan sahadan çıkarken maç başlamadan kadroya bakmasam sahada olmadığını düşünecektim. Lakin bu Oğuzhan’ın yapamadıklarından çok takımın yapamadıklarıyla ilgiliydi bence. İkinci yarıya zihinsel olarak yenilenmiş çıkan Beşiktaş, oyuna dengeyi getirdi. Açıkça görüldü ki Erzurum güçten düştü ve Beşiktaş rahatladı. Böylece Erzurum’un ilk devre bitiremediği maçı Beşiktaş yüksek yüzdeyle ikinci yarı bitirdi.
Gecenin sorusu
Beşiktaş gibi bir takımın maçın ilk devresindeki performansı hangi cümlelerle açıklanır acaba? Ve diğer soru; kaleciler eldivene neden tükürür?
Maçın starı
Önce tek isim; Büyükşehir Belediye Erzurum hocası Mehmet Altıparmak. Ardından Negredo.
Maçın olayı
Erzurum gibi alt ligden gelen bir takımın maç boyu yaptıkları başlı başına ‘olay’ değilse nedir? Beşiktaş’ın ilk yarı çaresizliği de bir diğer olay!
KISA MESAJ
Negredo son iki maçta Beşiktaş’ı ipten alıyor. Dün akşam golü yapamasa muhtemelen eleştirilecekti. Ancak Beşiktaş’ın sorunu santrfor değil genel olarak oyun...
‘’İlk devre beyaz, ikincisi siyah!‘’
İlk yarıları temkinli oynayan Siyah-Beyazlılar, dünkü Akhisar maçında planları değiştirmişti. İlk devreyi yüksek tempoda geçiren Beşiktaş, Necip’in ‘basit hatası’ sonrası ikinci yarıda bambaşkaydı!
İki kupayı iki büyük takımın elinden alan Akhisar’ın tedirgin ediciliği genellikle ilk yarıları temkinli oynayan Beşiktaş’a planları değiştirtmiş gibiydi. Önce, Akhisar’ı hücumu düşünemez hale getiren Medel komutasında topun orta sahayı geçmesine izin vermediler. Ardından, 30. dakikadan sonra sahayı enine genişletip akınları çeşitledikçe çözümü de buldular. Ne var ki ilk devreyi yüksek tempoda geçirdiklerinden Necip’in ‘basit hatası’ sonrası ritmleri allak bullak oldu. Maç da durduk yere el değiştirdi. Böylesi durumlarda Oğuzhan ya da Tolgay benzeri oyuncuların sakin, sade ama işlevsel tarzlarına ihtiyaç duyulur. Tolgay oyundan düşünce yük iyice Oğuzhan’a bindi ve o da elinden geleni yaptı. Topu kaptığında fazla eveleyip gevelemeden süratle çıkan Akhisar maça ortak olduysa da puanı alamadılar.
Gecenin sorusu
Dünya Kupası’nda gördük ki santrfor (Olivier Giroud) gol atmadan da şampiyon olunabiliyor. Yine de Beşiktaş’ın santrforlarını topla daha çok buluşturmanın yollarını bulması gerekmiyor mu?
Maçın starı
Hırsı, gücü, direnci ve oyuna kattığı hevesiyle Gary Medel. Defansif dayanıklılığına ek olarak oyun kurgusuna kattıklarıyla Beşiktaşlıları mest etmiş olmalı...
Maçın olayı
Biri 30 (Beşiktaş) diğeri (Akhisar) 31 yaş ortalamasıyla oynayan iki takımın maçında Necip Uysal’ın gidişatı değiştiren Seleznov’a yaptığı asist!
Kısa mesaj
İki devre arasında tedirginlik farkı bu denli olmamalı. Çünkü bu hal yakın gelecekte tribündekilerin moral değerleri açısından önemli olacaktır.
‘’Tur garanti değil!‘’
Kağıt üzerinde iki takım arasında sıklet farkı var gibi görünse de rakip kendini savunma konusunda bu farkın görünür olmasına izin vermedi. Buna rağmen kalecisi dahil çoğu mevkide alışkanlığı bozulan Beşiktaş oyun iştahı açısından sorun yaşadı denemez. Oğuzhan/Tolgay gibi iki marifetlisi hem top yapma hem alanı savunma konusunda geçen senelerin önüne geçince ilk devreyi tempolu ve rahat oynadı Beşiktaş. Oyunun tamamında Medel’in korumaya aldığı Beşiktaş, Caner dışında kanatları kullanamadı. Bu nedenle Larin varla yok arasındaydı ve yine bu kanatsızlık nedeniyle turu garantiye alacak skor oluşmadı. Yine de Linz oyunuyla Beşiktaş’a rakip olabilecek bir takım değil..
Gecenin sorusu?
Konser uğruna ülkenin ilk hibrit çim zemini berhava olmuş. Lig başlıyor ve yakında yağmurlar gelecek. Teknik seviyesi yüksek oyunculardan kurulu bu takımın zemin ne zaman eski seviyesine
döner acaba?
Maçın starı
Tolgay ile Oğuzhan ‘Evet’ de her deliği yamayan her söküğü diken Necip Uysal kuvvetli bir alkışı hak etmiyor mu? Bir de o kritik kurtarışıyla Tolga Zengin elbette...
Maçın olayı
Artık çoğu takım değerine bakılmaksızın doğru savunma yapıyor. Sorun onlara karşı yüzdeli oynamayı becermekte. Beşiktaş gibi kadrosu sınırlı bir takım girdiği pozisyonların yarısını gol yapamazsa dün akşam olduğu gibi sıkıntı yaşar.
Kısa mesaj
Döviz almış başını giderken transfer hovardalığı dönemi de kapandı. Hiçbir şey değilse bile sadece bu baptan, başta Tolga olmak üzere tüm oyunculara kayıtsız şartsız destek birincil taraftarlık görevidir.
‘’İşleri zor!‘’
Burayı en çok hak eden üç takımdan ikisi finalde. Gönlüm Hırvatlar’dan yana. Ancak Fransa, hem disiplinli savunma hem hücum çeşitliliği açısından rakipten üstün.
Kupadaki tüm maçları izlemiş biri olarak itiraf etmeliyim ki, yoruldum!.. Rusya’da izlediğim çoğu maçın benim sevdiğim oyun ile ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Haniyse özgün bir hikaye çıkaramayan kupanın sonunda burayı en çok hak eden üç takımdan ikisi finalde. Diğeri malum Belçika.
Fransa, hem disiplinli savunma ve becerili savunmacıları hem hücum çeşitliliği açısından maçın favorisi. Rakibi Hırvatistan ise belki de turnuvanın kendi ölçeğinde tek ‘hikaye yazıcısı.’ Benim gönlüm onlardan ya olsa da Luka Modric’in önderliği, Rakitic’in soğukkanlı becerisi onları buraya getirmiş olsa da işleri zor. Yine de oyunlarıyla süsledikleri turnuvayı kupayı kaldırarak daha anlamlı hale getirirlerse şaşmam.
Öyle ya futbol bir şaşırtma oyunu değil mi? Sadece ülkemizin ilham alması için bile kupanın Hırvatistan’a gitmesi kabul edilebilir bir gerekçe değil midir?
‘’Dünya Kupası'nda finalin adı belli oldu‘’
Nihayet futbol! Bir devre biri, diğerinde öteki milyarlarca insanın izlediğinin bilinciyle futbol oynamaya çalıştı. Hücum hattı daha iyi görünen İngiltere ile orta sahası daha hükmedici Hırvatistan arasında ayrıntıyı belirleyen Zlatko Dalic’in başlangıç tercihi oldu. Rakitic/Modric ikilisini destekleyen hücumcu Kramaric yerine oyunu tutmu konusunda daha iyi görünen Brozovic’i sahada. Ne var ki bu tercih en azından ilk devrede orta sahayı dirençli kılacağına daha geçirgen hale getirdi. Tehdit hissetmeyen İngiltere Dele Alli ve Lingard’la hücumu ele aldı. Duran toptan bulunan golün dışında gol bulamadılarsa bu biraz da ‘isabet sorunu’na takıldıkları içindi. Ancak ikinci devre ‘sıcak Modriç’ ile ‘soğuk Rakitic’ topu da oyunu da ele alınca onlar için eğlence başlamış oldu. Vitesi yükselten Hırvatlar buradan maçı bırakacak gibi görünümüyordu, öyle de oldu. Defansın arkasına sinen Mandzukiç klasik vuruşlarından birini gerçekleştirip arkadaşlarıyla birlikte Fransa’nın karşısına dikildi.
Maçın sorusu
Futbol bu iki takımın oynadığı gibi aramak, bulmaya çalışmak bulamasa bile yine de aramak değil midir? Koca kupada şuna benzer kaç maç izledik sahiden?
Maçın starı
Luka Modriç büyük bir oyuncu. büyük oyuncular sonuç ne olursa olsun girdikleri yükün altından kalkmayı bilen oyunculardır. Rakitiç gibi bir özel yardımcısı da olunca maçın tadına onlardan daha çok varan yoktur sanırım.
Maçın olayı
Ceza sahası önündeki Dele alli’nin sırtında biri olacağını öngörerek yaptığı fren. Modriç’e faul yaptıran o fren, tehlike bölgesinde duran top kazandırıp ingiltere’ye golü getirdi.
Kısa mesaj
Hırvatistan ile karşılaştırınca çoğumuzun bizi daha önde gördüğü muhakkaktır sanırım. ne var ki futbol sanılardan çok gerçeklerle ilgilidir.









































