‘’Kısaca; çöküş!‘’
Evet, güçler eşit değildi ama Beşiktaş’ın oyununu test edip, geliştirmek için fırsattı Bratislava maçı. Pas oyununu denedi, kısmen becerdi, sürdüremedi. Oyun boyunu kısaltmayı denedi ve kısmen becerdi, sürdüremedi. Geriye düştüğü oyunda ayağa kalkmayı denedi, becerdi ama sürdüremedi. Yani Beşiktaş’ta düzeltilmesi gereken çok şey var. Önde baskı oyunu çoğu maçta şart ama bu oyunun riski yenilen golde olduğu gibi dönüş hızı ve arka alanda uyumu zorunlu kılıyor. Keza pas oyunu da öyle... Doğru pas açısı, hız ve denge istiyor. Doğrudan oyun ya da rakibe alan kontrol edilecek alanlar bırakıp çoklu baskın hücum aksiyonları şart... Elneny, Ljajic ve Dorukhan merkezli oyun vaatkar ama bu haliyle yeterli değil. Sahadaki kadronun maçı koparıp güvenli oyun aşamasına geçmesi kısa vadede mümkün görünmüyor. Hele ki beraberlikten sonra kopuş ve uzatmadaki çöküş açıklanabilir gibi değil.
Gecenin sorusu
İki maçtır 37 yaşındaki Atiba oyuna girince atak kesip atak başlatarak takıma şekil şemal veriyorsa bu ciddi sorunların olduğunu gösterir mi? Ve bu Lens sahada yapamadıklarını antrenmanlarda yapıyor mu acaba
Maçın starı
Beşiktaş’ın verimli ismi Dorukhan ve Elneny destekli Adem Ljajic görünse de geometrik oyunu bilen Bratislava’da Sporar ve onu besleyen David Holman fark yaratan oyunculardı.
Maçın olayı
Berabere giden maçta plan değil de can havliyle saldıran Beşiktaş’ın uzatmalarda iki atakta iki gol yemesi elbette! Deplasmanda bir puan kötü müydü?
Kısa mesaj
Yakın geçmişin olumsuz mirası Beşiktaş’ı zorluyor. Düzelmez değil ama iş artık zor görünüyor...
‘’Adana'da sessiz gece‘’
Ülke futbolunu yönetenlerin dilinden düşmez ‘marka değeri’! Ülkenin en derinlikli, en köklü rekabetlerinden biri ülkenin en büyük kentlerinden birinde ve stadyumun tıka basa dolu değil. Neden peki? Gerekçelerden biri, Adana’nın iki takımının da yanlış yönetimlerden çok çekmesi olabilir mi? İlk devresi ağırlıklı olarak eskilerin deyimiyle ‘Orta saha mücadelesi şeklinde geçen maçın’ başında Demirspor golü bulacak bir pozisyon buldu ama onun dışında ülke oyun vasatını zorlayan az şey oldu. Adana zaman zaman Arabidze üzerinden, Demirspor ise Volkan Şen çevresine kurdukları hücumlarla cılız saldırılarda bulundu. Nihayetinde Adana ikinci devre Eze’ye bir iki defans arkası koşu yaptırmıştı ki savunmacı Serdar Bingöl atıldı. ‘Artık ibre Demirspor’a döner’ diyenler olduysa da yanıldılar, ardı gelmedi.
Daha fazlasını hak ediyordu
Nedendir bilinmez(!), iki takım özellikle çoklu hücumlarda savunma dışında kalan oyuncusunu topla buluşturamadı. Topla buluşan oyuncular da çoğunlukla ya dar açıda ya da fazladan bir şeyler yapmak zorunda kaldıkları pozisyondaydı. Nihayetinde maç bittiğinde üzülen taraf olmadı belki ama böylesi iki takımın maçı daha yüksek tempo, daha fazla futbol ve daha büyük heyecanı hak ediyordu. Bitirirken oyun kültürüne dair iki not... İlki, en basit hatta hakemin düdük çalarak belirlediği faullerde nasıl oluyor da üçerli, dörderli münakaşa ortamları kuruluyor? İkincisi, kulüplerin sürekli ’bildik’, ‘tanıdık’ ama yeterliliği tartışılır teknik adamlarla çalışması ülkenin yazgısı mıdır?
‘’Kırmızı kart alt-üst etti‘’
Futbol, bir oyuncu atıldığında takımın darmadağın olduğu bir oyuna dönüşüyorsa orada sıkıntı göründüğünden büyüktür. Gazişehir’in ön oyuncularının süratli ve pratik tarzları biliniyor. Ama Beşiktaş’ın tutumu durumu analiz etmiş gibi görünmedi. Oyunu arkadan başlatma düşüncesi kuşkusuz günün gerçeklerine uygun ama o doğruluk oyunu başlatmayı becermeye bağlı. Düşünün, Dünya Kupası finali oynayan milli takımın da stoperi olan Vida’nın altıncı dakikada atılması iki takım için de senaryoyu alt üst etti. Öyle ki, ikinci devreye dört beş fark geride girebilirdi Beşiktaş. Gazişehir hücumlarda öyle alan yaratıyordu ki, bu bir stoperin eksikliğiyle açıklanabilecek gibi değildi. Antep takımı sakince alanlarını yaratırken 83 ve 84’te gelen düzensiz ama agresif saldırılarda gelen goller atmosferi bir anda değiştirdi. Yine de maç puanı değişmedi. Değişseydi bile bu Beşiktaş’ın ‘oynadığını Antep’in oynamadığını göstermezdi.
Gecenin sorusu
Abdullah Avcı stoperlerinden birini kaybettiği geçen yıl şampiyonluğu da kaybetmişti. Dün akşam da maç o haldeydi. Acaba bir takım pas oyunu dışında daha pratik çözümlere de sahip olmalı mı?
Maçın starı
Tartışmasız Güray Vural. Takımının ele geçirdiği oyunu çekip çevirdi, golle anlamlandırdı. Beşiktaş’ın uzun süre çaresiz bir savunma takımına döndüğü maçın baş aktörüydü.
Maçın olayı
Elbette Vida’nın bileşik faul içeren hareketleri sonrası oyundan atılıp Beşiktaş’ı çaresiz, Gazişehir’i coşkulu ama savurgan hale getirmesi... Ve sahadaki hakemlerin kaçırdığı kırmızı kart ve golleri VAR hakemlerinin yakalaması!
Kısa mesaj
Beşiktaş’ın bu savunma hattıyla oyunu arkadan kurup ortada ya da ileride topu kaptırdığında alanını savunması hayli zor görünüyor. Gazişehir ise son üç maçıyla ‘Bu ligin sırrını biliyoruz’ dedi.
‘’İşler şaşırtıcı hızda yolunda gidebilir‘’
Gösterişli oyunculu takımlara alıştırılmış taraftarlar için makul seviyeli takımlara alışmak güçtür. İsterler ki, savurgan rakipleri gibi takımları “yıldız”la dolu olsun. Çünkü geçmişte kendileri de benzer uçucu hazzı yaşamıştır.
Beşiktaş kadrosu, geçmiş yıllardaki parıltısını yitirmiş görünüyor. En azından Galatasaray, Fenerbahçe’deki bazı yeniler gibi tanıdık sayısı az. Bu dezavantaj mı? Bence değil...
Dezavantaj olarak görecekler için bile durum avantaja dönüştürülebilir. Çünkü oyuncu topluluğu, ‘en azından isim ve kariyer bakımından’ bunun için yeterli görünüyor.
Oyun mekaniği...
Elneny, Diaby, N’Koudou gibi sade ama işlevsel oynama kültürü olan yeni oyuncular Abdullah Avcı açısından büyük şans. Beşiktaş’ın tasarlayacağı oyunun temel taşları olacak gibi duruyorlar.
Ek olarak Boyd, Rebocho, Douglas gibi alternatif yenilerle birlikte Ljajic, Burak, Dorukhan, Atiba, Güven, Vida ve diğerleri Avcı’nın Başakşehir’inin son yılındaki sonuç alıcı oyununu icra edecek seviyedeler. Handikap, takımın geç bir araya gelmiş olması.
Fiziksel seviyelerin artışı ve planlı antrenmanlarla bu süre de kısalacaktır. Yine de takımın istenen oyun mekaniğine kavuşması ligin ikinci yarısının başını bulabilir.
Avcı’nın oyun görüşü önemli
Bu nedenle 22 günde altı zorlu maça çıkacak olan Beşiktaş için tribün ve özellikle sosyal medya kalabalığının olası olumsuzlar karşısında sekter tutum takınmaması son derece önemlidir.
Yönetimin ödemeler dengesindeki titizliği, Avcı ve ekibinin planlaması ve oyun görüşü, futbolcuların derinlikli tarzları tribün neşe ve eğlencesiyle birleştiğinde işler şaşırtıcı hızda yoluna girebilir. Çünkü kolektif yani “takım oyunu” olmadan işin altından kalkmak her daim zaman alır.
‘’Son nefeste‘’
FIFA sıralamasında 135. basamakta olan Andorra’nın anlattığı bir şey varsa, o da “Savunma futbolu oynamak o kadar da zor değil” olmalı. Sert oynadılar ama onları uzun süre fazlasıyla dirençli kılan biraz da bizim oyun anlayışımızdı. O yaştaki Emre Belözoğlu, stoperlerin önüne gelip top alıp, oyun kurmaya kalkarsa rakip kendi alanını kolay savunur elbette. Hala iki uluslararası stopere oyun kurma hakkı tanımıyoruz nedense! Neyse ki devre sonuna doğru Andorra gol yememek için içeri büzüştü de doğruya yakın baskı oyununu bulabildik. O sıkışıklıkta Emre Belözoğlu’nun sağa sola atacağı uzun mesafeli yön değiştirmelere gerçekten ihtiyaç var mıydı? Gerek Fenerbahçe gerek milli takım abartılı biçimde Belözoğlu oyunu oynamaya çalışıyor. Bakalım bu sıkıntıyı ilk hangi hoca görecek? Onca çabadan sonra böylesi bir maçta gol bir kornerden geldiyse bunun üzerine de eni konu düşünmek gerek... Her şeye rağmen kazanmak ve yarışta kalmak önemli.
Gecenin sorusu
Böylesi bir maçta topla oyuna çıkacak stoper Merih olmalıyken, top hükmü sınırlı olan Çağlar ’ın üstelik kanat beki gibi ileri çıkması nasıl açıklanmalı? Ve bu zemine kim, ne zaman ciddiyetle el atacak?
Maçın starı
Andorra kalecisi Gomes diyecektim ama sahanın en yaşlısı 1979 doğumlu Lima diyeceğim... Sahi olgun ve yabancı sever ülkemizde kimse bu oyuncuyu izlememiş mi?
Maçın olayı
Biz neden her düzeyde hakeme en çok itiraz eden oyun tipinin temsilcisiyiz? Grubun en zayıf takımıyla oynanan maçta bile dördüncü hakem Şenol Güneş ’i uyarmak zorunda kalıyorsa bu dert üzerine ciddi ciddi düşünmemiz gerek.
Kısa mesaj
Fransa galibiyetinden buraya... Zaman zaman sansasyonel galibiyetler yetmez. Bir seviyede kalıcı olup oradan yükselmeye başlayamamak temel sorunumuz olan metodoloji eksikliğimizin göstergesidir...
‘’Atiba ve Burak'ın olmadığı Beşiktaş‘’
Bol pasa dayalı önde baskı oyunu uzun vadede sonuç alıcıdır. Ancak oyun hızı bu oyunu işlevsel ve görünür kılar. Lakin günümüzde ‘standart hızlı oyun’ bile zaman zaman yetmez. Çözüm, ‘aniden hızlanan oyuncu grubu’nun marifetiyle geliyor. Geride kümelenip hızlı hücum düzeninde oynayan Rize, tam da bunu bir kez yaptı ama tam yaptı! Beşiktaş’ın oyunu eline aldığını düşündüğü anda kalecisinden başlattığı şimşek hızındaki doğru paslarla golü buldu. İkinci devre oyunu yine elinde tuttu fakat son dakikada bir hızlı hücumda maçı da veriyordu. Onlar için maçın avunusu sol kanada hareket getiren N’Koudou olabilir. Beraberlik golünü de o kanattan çıkardılar. Atiba ve Burak’ın olmadığı Beşiktaş, onca efora rağmen istediklerini yapamıyor bir türlü. Ve onlarsız Beşiktaş kolay önlem alınan bir takım görüntüsü veriyor.
Gecenin sorusu
Beşiktaş’ı verimli kılmak, sonuca gitmek için mutlaka Atiba mı gerekiyor? Çünkü o olmadan orta saha belirginleşemiyor. Yeni transferler vasatı kaç maç sonra aşacak acaba?
Maçın starı
Bu maçın ’adamı’ olur mu sizce? Belki heyecan etkisi nedeniyle N’Koudou. Ama o da değil. Diğer kanattaki Lens ise hiç sormayın, yine o bildik Lens’ti.
Maçın olayı
Milyon Eurolar’ın har vurup harman savrulduğu ortamda Caner çime takılıp az kalsın hem kendini hem rakibi Samudio’yu sakatlıyordu. Bu hadise ‘pas oyunu’ oynamaya gayret eden Beşiktaş’ın zemininde oluyor!..
Kısa mesaj
Beşiktaş’ın bu oyunu bir iki maç daha bu verimsizlikte devam ederse baş ağrıtacak gibi görünüyor. Süratle çözüm üretmek şart.
‘’Yavan oynasa da problemi çözdü‘’
Devre bittiğinde Avni Anıl’ın muazzam şarkısı düştü hatrıma; “Aşk bu değil yapma güzel/Sen insanı öldürürsün.” Futbol bu olamaz! Sahaya zorla itilmiş gibi oynanan ilk devrenin gerekçeleri, Malatya adına deplasman, Trabzon için UEFA maçları olduğu savulanabilir. Şu gezegende daha fazlası oynanıyorsa bizde oynayabiliriz.
Malatya’nın düşürdüğü tempoya itiraz etmeyen Trabzon bu hantal tarzıyla takımın yarısına devre boyu tatil yaptırdı neredeyse! Herhalde sahadaki büyük marifet Sosa’ya güveniyorlardı o da güveni boşa çıkarmadı.
Trabzon’un ikinci devre ne yapacağı daha bir önem kazandı. Hücumu zenginleştirecek ekstra denemelere kalkışmadılar ta ki 78’deki gole kadar. Ciddi hücum aksiyonları tertip edemeyen Malatya, Gökhan Töre’nin ilk deparında sakatlanıp çıkmasıyla maçtan vazgeçince oyuna da bir canlılık geldi Trabzon lehine. Ancak Pereira gereksiz yere alanını boşaltınca, Eren Tozlu’nun golü geldi.
Gecenin sorusu
Sahaya ayak basan 28 futbolcudan 19’u yabancı! Sık sık iddia edilir ya ‘Yabancı sayısı arttı ve ligimize kalite geldi’ diye. ‘Acaba?’ Bizim çocukların yapabileceklerinden fazla yapılan neydi dün akşam?
Maçın starı
‘Yok’ demeye dilim varmadığı için Sosa ile Abdülkadir Parmak’ı not edeyim. Bir de Yusuf Sarı; çoğu oyuncu gibi ezbere içeri kesmek yerine golü atan Pereira ile yaptığı ver-al nedeniyle.
Maçın olayı
Ülkede vasatı aşamayan oyunun temposu zaten düşük. Bu yavaşlıkta temas sayısı artıyor ve yatanın yerden kalkmadığı oyun da bir türlü ritim bulamıyor. Bu maçta onlardan biriydi.
Kısa mesaj
Trabzonspor oynayabileceği seviyenin hayli altındaydı. Buna rağmen problemi çözdü. Ancak artık sadece kazanmak yetmiyor. İzleyeni hop oturtup hop kaldırmak da bir o kadar değerli ve bu takım bunu yapabilecek kalibrede.
‘’İkinci devre ‘Bu iş olur' dedirtti‘’
Pas oyunu sonuç alsa bile tempo ile icra edilmeyince izleyen açısından hayli sıkıcıdır. Bir dönemBarcelona oyunu için ‘Bu kadar pas yapıyor da ne oluyor?’ sözlerini hatırlayalım! Göztepe için anlaşılır belki ancak koca devre boyunca Beşiktaş’ın vasata yaklaşmakta zorlanan oyunu direkten dönen toplar ile golün bile perdeleyemeyeceği kadar sıkıcıydı. Rakibin kendisine ulaştırdığı onca hatalı pastan pozisyon üretecek olgunluktan çok uzaktaydılar. İkinci devre aktif alanda başta Caner olmak üzere pas aktörü sayısı artıp buna bağlı olarak tempo da yükselince Abdullah Avcı hazırlığı da görünür hale geldi. Gerçi Beşiktaş yakın tarihte çoğunlukla böyledir; ilk devre rölanti ikinci devre sonuç oyunu. İkinci devre oyunu bana ‘Bu iş olur’ dedirtti... Bitirirken ekleyelim, Beşiktaş’ın devre sonu attığı gole yanıt planlayan Göztepe gördüğü reaksiyon karşısında dağıldı. Bu, geçen sene kıl payı ligde kalan bir takımiçin hayırlı sinyal değildir.
Gecenin sorusu
Beşiktaş 50-70 arası oynadığı oyunu ilk devrenin bir bölümüne de aktarabilir mi? Örneğin, ilk 20 dakikaya... Ve, pas oyunu oynama iddiasındaki bir takım için bu zeminin hali nedir?
Maçın starı
İlk golün asisti ikinci golün bizzat kendisi... Oyuna arkadan katıldığı anlarda Beşiktaş’ı vasatın üzerine taşıyan işlerin sahibi Caner Erkin...
Maçın olayı
İlk devreyi ‘Acaba takım nasıl oynayacak?’ türü kaygılarla izleyen Beşiktaş tribünlerinin ikinci devre oynanan oyunla birlikte maça tıpkı geçmişteki İnönü performansıyla katılması..
Kısa mesaj
Beşiktaş ikinci devre oyununu bir an önce olgunlaştırırsa ortaya Başakşehir maçlarının coşkulu kalabalıklar önünde oynanan ve göze hitap eden bir versiyonu çıkar...