Arama

Popüler aramalar

‘’Düşe kalka kazanmak!‘’

Bu sezon bu denli efektif bir ilk yarı oynayan Beşiktaş izlememiştim. Çok yönlü, sakin ve incelikle planlanmış hücumlar vardı. Üstelik bunları öyle canhıraş koşulardan da bulmadılar. Goller her ne kadar iki dakika içinde geldiyse bile ilk 30 dakika Antalya nefes alamadı. 23’te varlık gösteremeyen Chico’yu kenara alıp yerine Gökhan Gönül merkezli çıkışları geri itmek için Serdar Özkan’ı sahaya gönderdi. Bu düzen on dakika kadar iş görür gibi olduysa da Beşiktaş oyunu tekrar eline alıp iki de gollük pozisyon yarattı. Ancak ikinci yarı Beşiktaş için yukarıdakilere benzer cümleler kurmak mümkün değildi. Öncelikle futbol uzun süre kayboldu! Sona doğru Antalya biraz yükselttiyse de oyun ülke vasatını aşamadı. Beşiktaş ise sadece direnip skoru korumaya çalıştı. Sonunda maçı düşe kalka da olsa kazandı ama eline aldığı oyunu nasıl kaybetti, Antalya son bölümde daha verimli olsa Galatasaray maçından yayılan iyimserlik sürer miydi, İşte Avcı’nın düşünmesi gereken sorular bunlar...

Gecenin sorusu

‘’Yabancı mı yerli mi?’’ tartışmasının ortalığı toza dumana kattığı güzide ülkemizde onca yıldır onca para kazanan Lens, Aatıf ve nicelerine kimsenin sesinin çıkmaması tuhaf değil mi?

Maçın starı

İlkin Vida. Hem attığı gol hem Nazım Sangare hücumunda kritik top arası yaparak skoru takımında tuttu. Antalya’da ise sağ kanadı günün işleyişine uygun kullanan Nazım Sangare ile Paul Omo Mukairu.

Maçın olayı

Ayağı en düzgün Beşiktaşlı Adem Ljajic’in 70’te yakaladığı topu boş kale yerine farklı biçimde dışarı atması!.. Sonra 86’da Karius’un o kritik kurtarışı yapması.

Kısa mesaj

Beşiktaş özellikle hızlı hücumlarda çok kötü paslar attı ve maçı zora soktu. Oysa ki ilk devre oyun kurgusu hayli vaatkardı...

03 Kasım 2019, Pazar 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Daha çok ihtiyacı olan kazandı!..‘’

İstatistiklerin Galatasaray’ı, ‘büyük tehlikeler’in Beşiktaş’ı gösterdiği bir ilk devre. İsabetli şutların tamamı Beşiktaş’ın, kornerlerin de... Beklenenin üzerinde bir Beşiktaş bulmasına rağmen Galatasaray sakinliğini koruyup golü aramayı bırakmadı ama bu kadro bunu mu oynamalıydı?

Babel, Diaby, Mariano, Elneny ve bir çok oyuncu için yok hükmünde oynanan maç aslında zorda ’nın devamı açısında önemliydi. Hele ki geçen yıl oynanan final niteliğindeki maç düşünüldüğünde.

Beşiktaş ve Abdullah Avcı açısından istediğini alma konusunda daha öncekiler düşünüldüğünde fena maç olmadı. Zaman zaman aleyhlerinde uzasa bile ayakta kaldılar ve kazanmaları gereken maçı kazandılar.

Maç içinde sakin görünen Galatasaray için bu durum son bölüm hariç gamsızlık, vurdumduymazlıkla da açıklanabilir mi, bilemiyorum! Kadro ve teknik ekip bundan çok daha iyisini vaat ediyor.

Gecenin sorusu

Evet, verimlilik eğrisinde Burak Yılmaz tartışmasız üsttedir. Ancak... Galatasaray defansının her üyesini sonuna kadar zorlayan ve onları öne çıkma konusunda tehdit eden Umut Nayir’in efor seviyesine ulaşabilir miydi?

Maçın starı

Koştu, didindi, aradı, durdu maç boyu; Umut Nayir. Ve uçarak vurdu kafayı. İlki o. Sonra Galatasaray için önce ve çoğu zaman olduğu gibi Muslera ile rakibi Karius..

Maçın olayı

Gökhan Gönül sahada var mıydı bilinmez ama çıkarken tribünlere ’Haydii’ yapışı önemliydi!.. Bir de 85. dakikada doğru kurgulanmış bir hücumun Caner Erkin’in o bildik ‘nafile ortası’yla rakip hücuma dönüşmesi... Diğerleri vakayı adliyeden!

Kısa mesaj

Beşiktaş'ın yönetim ve borçlar düzeyinde içinde bulunduğu durum malum. Ancak sahaya 11 yabancıyla çıkıp şimdiye kadar 3 maç kazanan Galatasaray için durum en az rakibi kadar vahim!..

28 Ekim 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Gelişmeyen oyun büyüyen kriz‘’

Başlarda topu tuttu, enine gezdirdi, aradı ancak arayışının etkisi düşüktü Beşiktaş’ın. İlk 15 dakika bittikten sonra durumu arkada bekleyerek gözleyen Braga, çıkmaya başladı ve ceza alanı içi etkiler karşılaştırıldığında Portekiz takımı daha etkiliydi. Zaten o etkiyi yaratan baskıyla Oğuzhan/Vida ikilisini hataya zorlayıp golü de buldular. Beşiktaş ‘hücum şablonu’ gösterdi mi, gösterdi! Lakin topu tehlike bölgesine geçirme aşamasında o denli düşük hızdaydı ve hücumgirişimleri o kadar basmakalıptı ki Braga için çözümçok kolay oldu. 70. dakika sonrası Beşiktaş değişikliklerden aldığı enerjiyle oyunu galibiyete kadar yaklaştıysa da ‘oyun boyunun uzaması’ problemine yenik düştü. Başta beş, maç ortasında bir başka beş dakika oyunla çözümüretmek mümkün görünmüyor. Anlayacağınız işi çok zor Beşiktaş’ın. Ve son bir soru, onca tanınmış oyuncuyla ne yapılabiliyor ki genç oyuncularla bundan daha acemicesi yapılsın!..

Gecenin sorusu

Bunca yılın getirdiği sorunlar yumağı gün gibi ortadayken Abdullah Avcı ‘istifa’ çağrısına uysa sorun çözülür mü? Ya da Ljajic penaltıyı atsa ve maç öyle bitse oyundan kaynaklı olduğu varsayılan şikayetler sürer mi?

Maçın starı

Beşiktaş’tan değil Braga’dan... Çok yönlü oynayan iki kenar, golü de atan Ricardo Horta ile Wenderson Galeno. Oyunu onlar için çekip çeviren Joao Novais de basit ve işlevsel oyundan olumlu örnekler verdi.

Maçın olayı

Kim ne derse desin futbol hâlâ ‘romantikler’in oyunu. 18 yaşındaki Kartal Kayra Yılmaz oyuna girip topla her buluştuğunda tribünden gördüğü teveccüh genç oyuncular konusunda çok şey anlatıyor sanırım.

Kısa mesaj

Beşiktaş’ın sorunları malum, dağ gibi! Onlardan biri de saha içi sorunlar. Bu hız, ritm ve bu denli düşük arzuyla hepsinin işi zor.

25 Ekim 2019, Cuma 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Milli ara da yaramadıysa!‘’

Başlarda durgun giden Beşiktaş, Atiba/Elneny/Diaby üçgeniyle öne doğru akıp tempoyu ele geçirmeye uğraşırken devreye ülkenin en bildik çözümü girdi; faul. İlk devre faul sayısı 13/4 (maç sonu 17/9) Ankaragücü lehineydi! Oyun sık sık durdu, ancak etkili ataklar da olmadı değil. Ankaragücü hızlı hücum ettiyse de sayısal olarak az oyuncuyla gittiğinden etkili olamadı. Beşiktaş organize ataklarla devre boyu hareketliydi, ancak onlar da gömülü Ankaragücü kalabalığını aşamadı. Yedekten katkı verecek tek isim gibi görünen Ljajic bile sınırlı etki koyunca maç ilk devreye göre daha sıkıcı bir hal aldı. Ankaragücü’nün yapabilecekleri belliydi ama kadrosu dar olsa da Beşiktaş saha içi düzenlemelerle oyuna çeşitlilik getirebilirdi. Bu da olmayınca ‘milli maç arası’nı iyi kullanması beklenen takımlarda fazladan herhangi bir şey göze çarpmadı! Bizlerde ülke vasatını koruyan maçlardan birini daha izlemiş olduk.

Gecenin sorusu

Oyun oynamak yerine bolca faul yapmanın birincil çözüm olduğu bir ligde kaliteden, oyuncu gelişiminden, teknik adam performansından söz etmek mümkün mü?

Maçın starı

Takımlarının direnç merkezi olan önce Pazdan sonra Kulusic. Sanırım ‘anti kahraman’ olarak da gollük iki pozisyonu kaçıran Diaby gösterilebilir!

Maçın olayı

Genç hakem Ali Şansalan’ın değişiklik anonsu yapılmışken ‘zaman çaldığı’ ve sanırım itiraz gerekçesiyle Sedat Ağçay’ı üst üste sarı kartlarla oyun dışına göndermesi. Atiba’nın topu yere vurmasında ise benzer uygulamayı göstermedi.

Kısa mesaj

İstatistikleri ne gösterirse göstersin Beşiktaş’ın işi her geçen hafta güçleşiyor. Sahiden, bu oyunun çözümü nerede?

20 Ekim 2019, Pazar 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Şahane ötesi şahane gece‘’

Bir puanın iki takıma yettiği maça savunma güvenliğini öne koyarak çıktı Şenol Güneş. Başlarda işler iyi gidiyor gibi görünse de 20’den sonra top elden gitti! Çünkü topu elde tutacak, tutulan topu efektif dağıtacak biri yoktu sahada. Kimdi acaba? Fransa o andan sonra Okay, Mahmut, Ozan’ı görünmez kılan bir düzene geçince maçın bizim için ağırlık merkezi kaleci Mert ile önündeki Merih/Çağlar ikilisine dönüştü. Topu öne ulaştıramayınca oyun boyu aleyhimize kısaldıkça kısaldı. Ablukanın dağılıp topun Fransa alanına geçmesi için memleketin kaç gündür topa tuttuğu Çalhanoğlu’na ihtiyaç vardı, o girdi ve işler değişti. Hakan etkisiyle ilk devre bir iki kişi ile yapılmaya çalışılan hücumlar 6-7 kişilik ekiplerin işi oldu! Gol yedik gol attık. Dahasını da atabilirdik. Sonunda ise... Dünya Kupası sahibini bir yenip bir berabere kaldık. Artık kendimize bir şey yapmaz isek Avrupa Şampiyonası’ndayız...

Gecenin sorusu

75’te Merih’in kafasından eline gelen top bizim ülkede kaç gün tartışılır, kaç hakem işinden edilirdi acaba? Giroud golünde bizim o kadar oyuncumuz aksiyon alanında. Nasıl yedik o golü? Üstelik yediğimiz üç golün tamamı duran top...

Maçın starı

Yabancı takıntısı ve iş bilmez teknik direktörlerin 29 yaşına kadar farkına varmadığı Mert Günok. İlk devre gol yemeden bitirdiysek başta onun ve Merih/Çağlar hattının yüzü suyu hürmetinedir. Ve elbette Çalhanoğlu...

Maçın olayı

Hakan Çalhanoğlu girince oyuna koyduğumuz etki. Önce iki gol pozisyonu, rakip aleyhine çıkartılan bir sarı kart sonra golün ortası. Hakan sadece topla değil topsuz oyunda da fevkalade önemli bir oyuncu. Ama şunu bir anlasak!..

Kısa mesaj

Şahane ötesi şahane bir gece...

15 Ekim 2019, Salı 06:11
YAZININ DEVAMI

‘’90'da herkes devreye girdi!‘’

Grupta iki sükseli maç kazanmış bir takım için oynadığımız oyun şaşırtıcıydı. İlk devre boyunca bırakın sükseyi düzen tutturmakta bile sıkıntı yaşadık. Peki neden? Tek nedeni olmaz elbette. Lakin başat neden, Lucescu’nun kurguladığı arzulu, atletik, genç takımı bildik, tanıdık tecrübeli isimlerle harmanlama tercihimizdi! Ve tecrübelilerin oyunda kalıp bireysel etki gösterme sürelerini uzatmak için ritm ve tempodan taviz verdik. Böylece oyunu ele alamadık. İşi bitirmeyi bir iki pozisyona indirgedik. Çünkü sanırım Şenol Güneş o pozisyonları bitirecek oyuncuları olmasına güveniyordu. Çağlar oyuna alındıktan sonra öne doğru etki arttı. Ancak başta tutturulamayan ritm yükseltilmeyince çözüm de olamadı. Taa ki 90’a kadar... O ana kadar ortada görünmeyen herkes devreye girdi. Avrupa Şampiyonası’na gitmeyi büyük ölçüde garantiledik. Bu bile başlı başına övülesi bir durumdur.

Gecenin sorusu

Acaba? Maçın 66. dakikasında Emre Belözoğlu mu oyundan çıkmalıydı yoksa bu hale gelmiş bir maçın 66. dakikasında İrfan Can mı yerini tecrübeli Emre Belözoğlu’na bırakmalıydı?

Maçın starı

İlk isim Merih Demiral. 83. dakikada mutlak gol pozisyonunu usta işi bir stoper hamlesiyle sonlandırması nedeniyle. Üstelik bunu sarı kartı varken yapabilmesi...

Maçın olayı

Bazı tutumlar vardır ki gerçekten gereksizdir! Halka “Milli maça milli formayla gidilir” derken milli takım teknik direktörünün Trabzonspor renklerini çağrıştıran bir kravat tercihinin gerçekten gereği var mıdır?

Kısa mesaj

Genel olarak grupta, özel olarak bu maçta test ettik; bu işi yapacaksak gençlerle yapacağız. Finallerde Mircea Lucescu idealine yaklaşmamız işimizi hem kolaylaştıracak hem de futbol ekonomisine katma değer katacak.

12 Ekim 2019, Cumartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Alanya golü bulsa işler nasıl olurdu?‘’

“İzlenir futbol” beklentim düşüktü. Cumadan bu yana öyle maçlar izledim ki, iyice düşürdüm beklentiyi. İlk devre Beşiktaş rakip ceza sahasına üç, dört kez girebildi. İsimler Atiba ile Dorukhan’dı. Tuhaf değil mi? Aynı isimler kendi ceza sahası önü ve içinde de en görünür Beşiktaşlılar’dı! Nafile geçen devrenin ardından önce N’Koudou sol çizgiden kopup köşeden ceza sahasına daldı ve penaltı aldı. Ardından Ljajic yerine oyuna giren bir diğer kanat oyuncusu Diaby kendisinin yapması beklenen işi Burak’a yaptırarak golü buldu. Maç koptu diye düşünenler varsa da Dorukhan’ın sakatlanmasının ardından işler değişti. 75. sonrası Alanya topu da oyunu da aldı. Oysa çoğu maçında olduğu gibi Avcı Başakşehir’in ilk dönemini çağrıştıran bir tarzla işlerini görüp lider olmuşlardı. Bu arada Beşiktaş savrulduysa da fırsat oyunu da yakaladı ama yapamadı. Sahi, o arada Alanya bir gol bulsa maçın seyri nasıl gelişirdi acaba?...

Gecenin sorusu

Beşiktaş’ın kanatları çizgide oynuyor. Acaba kanatlar üç, beş metre içeri alınarak hem kaleye yakınlıkları sağlanıp (N’Koudou’nun penaltı aksiyonu gibi) hem defans oyuncularının hücum kanalları açılabilir mi?

Maçın starı

Bir gol bir asist istatistiği veren Burak gibi görünse de özel bir sporcu olduğunu her maç gösteren Atiba. Maç öncesi karnı ağrısa Beşiktaş’ın oyunu ne olur kimbilir?

Maçın olayı

Beşiktaş’ın önde götürdüğü maçta oyunu kaybeder gibi oluşu... Bir de şu, 2-0 önde iken ve rakip oyuncu sarı kart alacakken Oğuzhan’ın hakemle girdiği manasız münakaşa. Üzerine bir de kontraya neden olan top kaybı yok mu?

Kısa mesaj

Abdullah Avcı, “Antrenörlüğümü tartıştırmam” türü manasız polemiklere batmadan süratle saha içi kavramlara dönmeli. Milli takım arası bu iyileşme için bulunmaz fırsat.

07 Ekim 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Bu sularda yüzmek zordur‘’

Bazı tercihler değil ama bazı zamanlar yanlış olabiliyor. Görülüyor ki, bu da Abdullah Avcı için o zamanlardan biri! Avcı, daha “stabil (dayanıklı, sağlam, dengeli, kararlı, düz) zamanların Beşiktaşı”nı tercih etmiş olsa büyük ihtimalle bu ruh haline bürünmeyecekti. Avcı’ya kontrol altına almaya çalıştığı öfkesiyle “Benim antrenörlüğüm sorgulanamaz” dedirten o zamanın yanlışlığının göstergesi olsa gerek. Gerçi, “Ben sınavları geçtim. Antrenörlüğüm sorgulanamaz. Takımın performansı ve benim performansım sorgulanabilir” diyerek bir pay bırakmadı değil. Zaten zihinsel sağlığı yerinde olan herhangi biri “Abdullah Avcı teknik adam değildir” demeyi aklının ucundan dahi geçirmemiştir.

Taşları doğru dizmek gerek

Abdullah Avcı, yine de kabul eder ki, futbol bağlamında öyle ya da böyle sorgulanmak geliştiricidir. İçeriden görünemeyecek olanların dışarıdan bir göz sayesinde görünmesini sağlar. Çünkü, sorgulamak soru işidir ve doğru sorular iyileşmeyi süratlendirir. Öncelikle Avcı, eşiğine gelmiş olsa da “Bu ligde kupası olmayan” bir teknik adamdır ve örneğin bunun nedenleri sorgulanır. Bu sorgu onun da takımlarının da lehinedir. Taşları doğru dizersek... Bu tartışmada yanıtı aranan “Beşiktaş’ın Avcı’nın oyunuyla hangi sürede istenen seviyede olacağı?” değildir. Aranan, “Mevcut yapı neden işlemiyor” sorusunun yanıtıdır.

Güneş dönemi tespitleri garip

Bir başka gariplik ise Şenol Güneş dönemi oyunun yanlışlığı üzerine tespitlerdi. Futbol tek model üzerinde oynanır bir oyun olsa bilgisayar programları teknik adamları gereksiz kılardı. Futbolda “yetenek” ve “kuram” kadar önemli bir parametre daha var; “uyumu sağlamak”. Bence Şenol Güneş dönemini bir de buradan okumasında fayda var. Belki bugün olmayan tam da budur! Beri yandan Şenol Güneş kadrolarının Abdullah Avcı oyununu tam manasıyla icra edeceğinin garantisi var mı? O takımlarda topun arkasına geçme konusunda mızmızlanan az oyuncu yoktu, değil mi? Ama olabileceği kadar oldu.

Fazlasıyla tuhaf...

Altı haftanın ardından bu yolunda gitmeme, bir türlü yoluna girememenin nedenleri nelerdir? “Sakatlıklar” denebilir... Yaş ortalaması ve antrenman verileri arasında bağ kurulabilir... Oyuncuların bazılarının bireysel performanslarından söz edilebilir... Uyum konusundan bahsedilir... Transfer politikasının problemlerinden ya da yönetimin içine düştüğü öngörülebilir buhranın etkileri konuşulabilir... Bütün bunlar dururken “Antenörlüğüm sorgulanamaz” ile düşük performansa dair herhangi bir ipucu vermemek fazlasıyla tuhaf kaçmıyor mu?

'Doğru' değişkendir

Avcı, kendisini “Sınavları geçmiş” biri olarak tanımlıyor. Ancak yaşam insanı her gün yepyeni ve kimi zaman içinden çıkılmaz sınavlara tabi tutuyor. Öyle olsa, bir zamanlar sınavları geçmiş onca teknik adam hâlâ görevde olurdu değil mi? Neden yoklar? Çünkü... “Doğru”, ne yazık ki, değişkendir! Onu “doğru” yapan tıpkı bilimin gücünü “yanlışlanabilir oluşu”ndan aldığı gibi tam da bu özelliğidir. Teorisine, icraatına güvenen kimse sorgulanmaktan çekinmez.

Benzer durumu yaşamıştı

Bence gerçek sorun Abdullah Avcı’nın baskı karşısındaki direnci! Beşiktaş önceki takımı Başakşehir’e benzemez. Aslında benzer durumu milli takım deneyiminde tecrübe etmişti ama demek o dönem üzerine yeterince yoğunlaşmamış. Beklentinin düşük olduğu süt liman ortamalarda elde edilen seviyelerle çalkantılı takımların dinamiklerini doğru okumak gerek. Vicente Del Bosque’yi ve o dönem yaşananlara göz atmasını öneririm...

Yeterlilik göstergesi değil

Avcı’nın sözünü ettiği şampiyonluğa oynayan takımların kendisini istemiş olması da çok şey anlatmaz. O, futbol kuramı değil yönetici tutumuyla ilgilidir. Bu “Abdullah Avcı arzusu” futbola dair çok şey anlatıyor olsa kulüpler banka kapılarına düşmezdi. Uluslararası derecelerde bu kadar geri kalmaz dahası yönetimler ilelebet sürer giderdi. Yani, bu tür avuntular futbol bilgisinin yeterlilik seviyesinin göstergesi değildir.

05 Ekim 2019, Cumartesi 06:01
YAZININ DEVAMI