‘’Zor dostum zor!‘’
Berabere bitirebileceği ilk maçı son nefeste kaybetmiş Beşiktaş için teknik direktörün deyimiyle ‘Hayatın sunduğu fırsat’ maçı... Ancak, ‘Rakip kaleye 30 - 40 metre uzakta oynanan bir oyun fırsat yaratabilir mi?’ sorusunun yanıtı da net; hayır. Evet, rakip bu sürede tek istatistik üretememe pahasına öne çıkmamış ama Beşiktaş da farklı değil, şans yaratacak alana gidecek işleri, bir korner karambolü dışında yapamamış. Tuhaf bir çaresizlik, garip bir tıkanmışlık! Böyle durumlarda basit çözümlerden biri bireysel yaratıcılık ama onu da Ljajic dışında gösterebilecek biri yok. O da takıma ayak uyduruyor. Maçın sonunda ceza sahasına iyice büzüşüyor Beşiktaş. Sınırdan da bir ofsaytla dönüyor. Ama uzatmada hücum etmeye niyeti olmayan takımdan bile gol yediler. Haliyle baştan bu yana izlediğimiz Beşiktaş’tan gayrı bir Beşiktaş izleyemedik. Anlayacağınız, eski bir şarkıda söylendiği gibi: Zor dostum zor...
Gecenin sorusu
Gelecek sezon bu Premier Lig takımından 3-4 oyuncu ülkemize getirilirse ayakta alkışlamayacak kaç taraftar vardır acaba?
Maçın starı
Maç izlemediğimiz için ‘maçın adamı’ndan da söz etmek mümkün değil. Belki başta tribünde ardından televizyon başında acı çekenler olabilir!
Maçın olayı
Wolverhampton dünyanın gözünü diktiği, anlat anlat bitmeyen Premier Lig takımı. Ceza sahasından çıkmıyor ve ilk şutu 67’de atıyor. Ve 4-5 takım üzerinden İngiliz Ligi propagandası tüm gezegene yutturuluyor!
Kısa mesaj
Hayat fırsatlar veriyor ama o sadece bir ihtimal! İhtimali hayata geçirmek gayret ve kolektif bilinçle mümkün. O da Beşiktaş için kısa vadede mümkün görünmüyor.
‘’Sonuç değil ancak skor şaşırtıcı!‘’
Görünürde işler Beşiktaş lehine işliyordu. Çünkü... ‘Görevli’ Hosseini yapışmaya kodlandırıldığı Burak’ı takip ediyor, Burak içeri döndükçe onu takip edip alanını boşaltıyordu. Yapılması gereken o alana birilerini göndermekti ama belli ki Beşiktaş golü Burak’a atmaya kurmuştu kendini. Ancak Trabzon bekledi, fırsatı kolladı, üretti. Nwakaeme kenarı açtıkça, o beğenilmeyen ‘Parmak çocuk’ enerji koydukça maç git gide Trabzon’a döndü. Sonrası malum, Sosa vurdu Beşiktaşlılar gol yaptı! Oysa istatistik topla oynayan olarak Beşiktaş’ı gösteriyordu ama görünen o ki, topu sadece eveleyip geveliyorlardı! 60 dakika organize tek hücum kurgulayamayan bir takım rakibi de doğrudan hücuma çağırır. Trabzon da bunu kullandı ve zorluk derecesi yüksek bir maçta istediğini elini kolunu sallayarak buldu. Bu elbette ilk olarak oyunun gücüyle doğrudan ilgili. Yine de ekleyelim, Beşiktaş’ın ‘iş yapacak’ halinin olmaması da ihmal edilemez bir parametredir. Sonuçta, Trabzonspor için belki sonuç değil ama skor şaşırtıcı. Beşiktaş için hemen her şey şaşırtıcı olsa gerek!...
Gecenin sorusu
Trabzon sahada ve top oynuyor, ya Beşiktaş? Gören var mı? Burak’ı, Nkoudou’yu, Diaby’i? Bu oyun sadece oyuncu yetersizliği ya da teknik adamla açıklanabilir mi?
Maçın starı
Şüphesiz Sosa. Sadece gollere neden olan işleri nedeniyle değil maçı takımı adına planlayıp, arkadaşlarını oyuna alan tarzı nedeniyle...
Maçın olayı
Transferde açıkladığı limiti yüzde elli aşan bir takım bu denli etkisiz oyuncuyu nasıl bir araya getirebilir? Ve... Bir hafta önce taraftarının kızıp köpürdüğü Trabzon için yüzü kızaran var mı?
Kısa mesaj
Trabzon tüm eksiklerine rağmen kendini onarıp yoluna devam ediyor ama Beşiktaş gün be gün eriyor. Ve bu gidiş düzelmesi imkansız bir koşu gibi; ‘Amok koşusu’...
‘’Ne umduk ne bulduk!‘’
Alan/zaman oyunu olarak futbolun bir takımdan beklediği sürekliliktir. Bu da doğrudan fiziksel yeterliliğe bağlıdır. Fenerbahçe, ilk 20’de fiziksel baskı ve elbette kurguyla ürettiği pozisyonları harcama konusunda cömertti. Şaşırtıcı hadiselerden ikisi, orta saha oyuncusu Tolga Ciğerci’nin sağ ayak içi ile iki pozisyonda golü bulamamasıydı. Ardından Galatasaray 60’a kadar arzuladığını yapamadıysa bile topu istatistik üstünü rakibine vermedi. Yine de Galatasaray’ın iki kenarı Babel ile Feghouli maç boyu top ters kanattayken ve pozisyon olgunlaşmamışken Falcao’nun dibinde biterek atak zenginliğini söndürdüler. Esasen maç, iki takımın stoperlerini koruma maçı biçiminde akıp gitti. Ülkenin en çok para harcayıp en sükseli oyuncularına sahip iki takımının vasatı aşamayan maçını izledik hep birlikte. Samimiyetle soruyorum, ‘’Yabancı futbolcular ligimize kalite getirdi’’ demagojisi daha ne kadar sürdürülecek? Örneğin gol atıcılar, Falcao ile Muriç neredeydi? Onlar mı vasattı yoksa onları oyuna sokamayan teknik adamlar mı? Ülke futbolunun gerçek soruları bu ve bunlara benzer sorular olmamalı mı?
Gecenin sorusu
Emre Belözoğlu için, “Maç boyu sahanın en çok görünürü olup en etkisizi” denebilir. Peki Ersun Yanal bu durumu göremedi mi?
Maçın starı
Kimse değil... Üstelik ne Nzonzi ne Gustavo! Ne Feghouli ne Krause! Maç önü renkli bir karşılaşma için kimden medet umduysam, yanıldım. Ya da başka biçimde söyleyeyim, hocalar beni şaşırtmadı!
Maçın olayı
54. dakikada Luis Gustavo’nun gol olabilecek pozisyonda Lemina'ya müdahalesi “Penaltı mı, değil mi?” diye tartışılırken pozisyonun elle oynama olarak tespit edilmesi.
Kısa mesaj
Fenerbahçe 2. devreye Deniz Türüç ile bbaşladı. Aynı Deniz kendisini sahaya gönderen hocası tarafından oyundan alındı. Soru şu; sizce sorun Deniz’de miydi?
‘’‘Tanıdık Beşiktaş' gibi oynayınca...‘’
Sıklet olarak eşit olmayan iki takım karşı karşıya fakat biri, ki bizim ki, hem savunması hem hücumundan emin değil; “Az pozisyon veriyor çok yiyo,r çok pozisyon bulup az atıyoruz.” Şenol Güneş durumu tam da böyle özetlemişti. Bu nedenle topun kalenin uzağında tutulması - kalede Utku’nun olduğu da düşünüldüğünde temel prensip haline gelmiş ve Medel/Necip gibi savunma düzeniyle çıkılmıştı sahaya. Faydalı Necip sakatlanana kadar temel prensip kusursuz işledi. O çıkıp yerine Oğuzhan girince bu kez ‘sıklet farkı’ belirginleşti ve goller de geldi. İkinci yarı Partizan’ın bir kez kale direğine takılmasının dışında Beşiktaş ilk yarıya oranla daha sakin fakat daha emin oynayınca konu kapandı. Bu turu geçemese televizyona sadece Süper Lig maçlarıyla çıkacak olan Beşiktaş böylece gelirler açısından da büyük bir kaybı savuşturmuş oldu.
Gecenin sorusu
Beşiktaş forması giyen oyuncular Beşiktaşlı değil midir? Bazı Beşiktaş taraftarları bazı Beşiktaş oyuncularını aşağı çekerse takım olarak Beşiktaş yükselebilir mi?
Maçın starı
Kuşkusuz Pepe. ‘Az pozisyon verip çok gol yiyen’ takımın stoperi Beşiktaş’ta kariyerinin en eğlenceli zamanlarını geçiriyor şüphesiz. Elbette iki golü yaptıran Quaresma’yı da ihmal etmeden.
Maçın olayı
Beşiktaş taraftarının bir bölümü performansını beğenmediği 92 doğumlu Oğuzhan için yazmadığını, söylemediğini bırakmamıştı. Onun, Larin ile iki kez girdiği pas bağından çıkardığı gol sonrası tıkadığı kulağı bence maçın olayıydı.
KISA MESAJ
Beşiktaş hem takımı diri tutma hem de gelir üretme konusunda önemli bir eşiği geçti. Rakiplerinin maç takviminden şikayet ettiği zamanları iyi değerlendirirse sezon avantajını da yakalayabilir.
‘’Sabır ve neşeyle‘’
Ağır hazırlık dönemi devam eden, geçen sezona göre ciddi kadro kaybı yaşayan ve daha da yaşayacakmış gibi görünen, finansal sıkıntılarından dolayı belirsizlik içindeki Beşiktaş, üstelik zor bir zeminde resmi hazırlık maçındaydı. Görülüyor ki bu yıl birçok oyuncu kendini zorunlu olarak birkaç pozisyonda ayarlamak zorunda. Haliyle futbolcular kadar Güneş ve ekibinin işi de hayli zor. Dün akşam fazla yüklenmeden skoru aldılar ama bu yıl geçen sezonlara göre daha zorlanacakları açık. Bu maça bakarak, örneğin ezberlenmiş Atiba pozisyonu nasıl oynanacak? Beri yandan henüz ritmini bulamamış bir takımdan her hattıyla gelecek için izler vermesini beklemek de manasız olur. O nedenle bu takıma sabır ve neşeyle destek vermek en az onların sahada yapacakları kadar mühim.
Gecenin sorusu
Genç Fatih Aksoy 63. dakikada rakibine çaktırmadan yaptığını sandığı hareketin önümüzdeki sezon VAR tarafından izleneceğini biliyor mu?
Maçın starı
Böyle bir maçtan ‘yıldız’ çıkarmak zor ama oyun iştahını kaybetmemiş Medel ile Babel önümüzdeki sezonun kilit oyuncuları olacak gibi. Keza her tür söküğü dikmeye uğraşan Necip de öyle...
Maçın olayı
Atletik olmasını beklediğim Cyle Larin’in şaşırtıcı dinginliği! Gol atması bir yana o pozisyonun oyuncusu koştukça, gezdikçe, aradıkça gelişir. Böylesi bir maçta bu kadar durgunluk hayra alamet değil.
Kısa mesaj
Ölçmek için yeterli veri yok ama şimdilik kafası karışık görünen Beşiktaş kısa sürede oyununu olgunlaştıracak bir oyuncu grubuna sahip.
‘’Süreci zamana yayıyor‘’
“Beşiktaş’taki sürecimi tamamlıyorum” ifadesini duyan çoğu insan “Orman istifa etti” diye düşündü. Haberlerin başlığı da bu yöndeydi böyle anlaşılması da normaldi. Ancak durum gerçekten böyle mi? Siz tek taraflı bir işlem olan “istifa”ya karar verseniz, “İstifa ediyorum” diyerek noktayı koymaz mısınız?
Fikret Orman böyle yapmadı. Süreci tersinden işleme koydu. Yönetim Kurulu ile toplanıp kararını açıklayacağına önce ipuçlarını verdi ve sonra işlemlerden söz etti. “Seçime kadar divan mı götürecek yoksa olağanüstü genel kurul kararı alıp ona göre mi devam edeceğiz..” Buradaki ikinci seçenek yani olağanüstü genel kurul kararı alarak başkanla ya da ikinci başkanla yola devam etmek... İşte ayrıntı burada.
Etkisini test ediyor
Orman’ın kafasında bir yol haritası varsa da bunu şimdilik saklı tutup, süreci zamana yayıyor gibi.. Ve sanki geleceği denetleyebileceği kadar denetleyebilmek için kulüpteki etkisini gözden geçirip, test etmek istiyor.
Dönemine ait icraatlardan, kulüp çevresi ve taraftar dernekleriyle yaptığı onca toplantıdan bahsetmesi de bu kanımı destekler nitelikte. Zaman ne getirir bilinmez ama özellikle maddi tasarruflar konusu, yani “ibra edilme” ile ilgili olası ihtimaller Fikret Orman’ı daha net ifadeler kullanma konusunda frenledi diye düşünüyorum.
‘’Futbolumsu bir şeyler‘’
İki takım açısından da çalışılmış gibi gösterilen başı bozuk bir ilk devre izledik. Takımlar marifetli oyuncuların yaratacağı karambol futbolunun nimetlerinin peşindeydi adeta. Defansı darmadağın olmuş Beşiktaş rakip alanda, yeni oyununu arayan Başakşehir ise kendi sahasında nafile bir gayret içinde çırpınıp durdu. Evet, pas oyunu topla daha çok oynayanı hem eğlendirir hem şansını artırır ama bu rakip için tehditkar hücumlarla zenginleştiğinde gerçekleşir. Yoksa sadece top çevirmiş olursunuz. Bir süre sonra oyundan sıkılan Beşiktaşlı oyuncular kart görme pahasına olur olmaz itirazlara başvurunca en azından televizyon için aksiyon içeren görüntüler oluşmadı değil! Nihayetinde ikinci devre başı bir kaç kez doğru hücum eden Başakşehir seken topun da yardımıyla golü atınca çoğu insan bir futbol maçı izlediğini hatırlamış oldu. Gol sonrası Beşiktaş’ın düzensiz saldırıları arttığında ise Başakşehir birkaç fırsat daha yarattı ancak kullanmadı. İnönü’de taraftarın olumlu/olumsuz tepkisi her daim devrededir. Bu maçta onlardan biriydi. Tribün sahadaki takımını şöyle bir silkeleyip öne itti. Ve Beşiktaş “Futbola benzeyen bu oyunda” penaltıdan beraberliği buldu belki ama arkasını getiremedi...
Gecenin sorusu
Sahada kalburüstü oyuncular kulübelerde iddialı teknik adamlar! Peki, Başakşehir’in golü gelmese oyun hangi etkilerle gol sonrası oynanan ‘futbolumsu’ya dönüşecekti?
Maçın starı
Böyle birini tespit eden varsa bende gerekçesiyle öğrenmek isterim doğrusu...
Maçın olayı
Onca yıldır taraftarın çoğunun etmediğini bırakmadığı Necip Uysal kalıcı, sağlam çizgisini korurken Nkoudou, Diaby gibi gösterişli transferlerin vasatta kalması...
Kısa mesaj
Sona doğru heyecan varsa da kolektif futbola dair çok az şey gördük. Bu da iki takım için yolun ne denli uzun olduğunu gösteriyor sanırım...
‘’Öyle ya da böyle kazandılar...‘’
Oyunu ilk devre boyunca rakip alanda tutma konusunda sıkıntı yaşamadı Fenerbahçe. Çünkü Ankaragücü de ”Gelin bizimsahada oynayalım” diyen onlarca memleket takımından biri. Bu tip kurgular “tempo düşmanı”dır ki, Fenerbahçe ilk yarı buna takıldı. Çıkana kadar Rodrigues kanadından tempo yüklemek için bir kaç dalış yaptılarsa da muvaffak olamadılar. Ağır stoperlerinin bileşik hatasından gol yediler. Bir türlü işlemeyen oyuna Yanal’ın yapacakları merak konusuydu. “Garanti kartı” Jailson’u da stoper olarak aldı ama buna rağmen İlhan Parlak golle burun buruna geldi. İkinci devre bekledikleri oldu Ankaragücü oyunu bir parça öne taşıyarak alanı genişletince maça renk geldi ve o renk golü getirdi; Emre pası, Kruse işçiliği, Vedat bitiriciliği... Ardından defansif problemler yaşayıp gol yeme riskine girseler de kulüp olarak dışsal tartışmalar nedeniyle gergin geçen haftanın sonunda öyle ya da böyle maçı kazanmayı bildiler.
Gecenin sorusu
Rakipler Maçın starı tempoyu düşürmeyi başardığında Fenerbahçe zorlanıyor. Yetenekli oyuncuların marifetleri dışında oyuna dair çözümler de gerekmiyor mu?
Maçın starı
Uzun süre futboldan uzak bırakılmasına rağmen takımını hem oynar kılıp hem de savunan Ozan Tufan’a Tolga Ciğerci’yi de ekleyeyim.
Maçın olayı
Zanka’nın gereksiz yere sarı kart görmesi. Ya kuralı bilmiyor üstelik sanırım VAR’dan haberi yok!.. Yani nereden baksan tutarsızlık!
Kısa mesaj
Fenerbahçe gibi sükseli oyunculara sahip bir takım maçı garanti altına almayı becerebilmeli. Yoksa bu tip gerginlikler şampiyonluk yarışında yorucu olur.