Arama

Popüler aramalar

‘’Kaf Kaf artık rahat‘’

Feyyaz Uçar’dan sonra oldukça toparlanan, zaten en belirgin gelişimini derli toplu oynamakla elde eden Karşıyaka, bu maçta da oyunun her anında disiplinli ve anlamlı bir dağılım sergiledi. Ancak maçı koparmak için tempoyu rakibe dikte etmemeleri gelecek sezon adına çözümlenmesi gereken bir eksiklik Yavaş tempolu futbol yüzünden sahadan tribüne tribünden de sahaya coşku transferi yapılamadı: Oyun taraftarı durgunlaştırdı. Alsancak “Kaf Sin Kaf!” patlaması yaşamadı...Karşıyaka 3’lü savunmanın önüne 4’lü bir orta saha yerleştirip, Rasim’i soldan hücumu üçleyen adam olarak kullanıyordu. Rasim’in hakikaten yüksek tempolu çabalarına karşın, Kaf Kaf 7 oyuncusunu önce geriyi düşünüp hücuma göndermeyince, 4’lü Yozgat savunması iyi günlerinde olmayan Gökhan ve Türker’i kolay savundu, kimi zaman forvete yaklaşmayı düşünen Hakan’ı da Ömür karşılayınca Karşıyaka hücumları uzun süre birer formaliteden ibaret kaldı.Feyyaz Uçar’ın oyunu lehte değiştiren oyuncu değişikliklerinden ötürü Karşıyaka maçlarının ikinci yarıları enteresan oluyor. Uçar oyuna 57’deki değişiklikten itibaren müdahale edince, tempo ve oyun biçimi değişti. Orta saha oyuna girince defansın arkasını düşünerek oynamaya başladı. İlk yarıda hepsi ön direğe giden etkisiz ortalar yapan Ufuk çok zor bir topa çizgide yetişip ilk golü attırdı. İkinci golde de defansın arkasına yaptığı “pazarlıksız koşu” Olgay’ın pası ile desteklenince skor da rahatladı.Yozgat temiz bir futbol oynadı, ama Karşıyaka’nın temposuz ve davetkar futboluna girişken bir yanıt vermediler ve durumları ile oldukça çelişen biçimde takımca silkinme ve kendilerini aşma çabası içinde görülmediler.

20 Mart 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Neredesin Alex?‘’

Fenerbahçe’nin, nasıl oynayacağı ezbere bilinen, hiçbir sürprizi olmayan rakibi önünde sahanın her bölgesinde zaafiyete düşmesi anlaşılır gibi değildi. Denizlispor, Fenerbahçe’ye yalnızca kalabalık defans içine yapılacak ortaları bırakıp inisiyatifi eline geçirdi, kontrolü hep elinde tuttu. Takım gibi oynayıp, hakkıyla kazandı...Denizlispor açısından iki temel strateji, savunmaya kalabalık dönmek ve orta sahadan çabuk çıkıp hücum organizasyonlarını çabuk gerçekleştirmekti. Bu bakımdan, orta sahasını savunma ile hücum bölgesi arasında daha fazla koşturan taraf Denizlispor oldu. Gerçi Denizlililer oyunun başındaki yavaş tempolu ve topu ceza sahasına kaldırmaya dayalı ataklarında bile Fenerbahçe savunmasının hatalarından fırsatlar yakalamışlardı ama savunmanın gerisine ve kanatların açıklarına doğru topu yere indirdikleri ataklarda fark yaratacakları sayıda vuruş yakaladılar. Yakalanan bu fırsatlarda orta sahadaki Miikka, Timuçin ve Serhat’ın olması öğretici bir ders gibiydi... Alex’in maç boyu sorumluluk alıp ekstra bir gayret içine girmemesi kadar, devre arasında antrenmansız gelen Anelka’nın takımın en gayretli adamı olması, forvetin yalnız 1, savunmacıların ise 3 (2 Önder, 1 Luciano) gol girişiminin olması da acaipti.Fenerbahçe’nin mağlubiyeti değil, böyle zamanda kötü oynayıp güven sarsıcı şekilde yenilmesi önemli.

19 Mart 2005, Cumartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sıfıra sıfır noktası‘’

Tomas, Burak ve Horak’tan oluşan yepyeni bir geri 3’lü ile oynayan Denizlispor’da, Bülent - Ertuğrul ön liberoluğu üstlenirken, Fatih forvete yakın oyun kuruyor, Timuçin içeriye girerek kah Fatih’e yardım ediyor, kah forveti 3’lüyordu.Oyunun başında rakibini orta sahada karşılayan Diyarbakır, daha çok Niyazi ile sağdan çıkmaya çalışırken Mustafa Keçeli’nin kaptığı toplarla geniş alanda baskın tehlikeler yaratıyordu. Diyarbakır, Cumhur’u sağdan ileri çıkararak, hem bu koridoru doldurmayı hem de Mustafa’yı geride mıhlamayı başardı. Suleymanou’nun elinden kaçırdığı iki yan topta gol vuruşuna kadar yaklaştılar ama hepsi o kadar...Daha sonrasında Denizlispor’un rakip yarı alana çıkarak yaptığı ataklara karşı, misafir takımın geride kümelenip kontraatak arayışları vardi ki, iki takımın da en önemli gol silahlarına uygun bir hücum anlayışı içinde olduklarını söylemek zordu. Ersen’e bütün toplar arkası kaleye dönük ve markaj altındayken atıldı, Sinan sevdiği kontraatak pasını bir kez bile alamadı.Denizlispor etkili bir futbol oynayacaksa kanatları iyi kullanarak Ersen’e çok sayıda yan orta göndermeli. Timuçin gibi topu çabuk ve etkili kullanan bir usta, yaptığı koşuların sonunda mutlaka topla buluşturulmalı: Hücumda top servisi Timuçin tarafından yapılmıyorsa, sorun sistemdedir.Yüzü kaleye dönük olarak hücuma yaklaşan Fatih, bir kaç şut girişiminde bulunmalıydı. Güven’in şut mesafesinden yaptığı önyargılı ve özensiz ortalar can sıkıcı oldu.Diyarbakır, maçın önemli bölümünü yalnızca rakibi tıkayıp hücumu düşünmeden oynadı; soğukkanlı bir antifutbol ile aldığı puandan pek memnun kaldı. Misafir takımda Burhan ve Cem Yanık’ın konsantrasyonu mükemmeldi.Ancak bu maçta futbol, 0-0’ın gerisinde kaldı.Formsuzluğu alenen görülen Hamza Mısır’ın Denizli penaltısındaki ihalleri bile görememesi sonucu etkiledi.

07 Mart 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ya puandan sonrası‘’

Karşıyaka, orta sahadan Bülent Üçüncü’yü forvete iterek maça tempolu girmekle birlikte, orta sahadan ileriye yeterli destek veremiyor, Cüneyt’in sol bekten yaptığı yavaş çıkışlar genellikle orta sahada durduruluyordu. Benzer durum, 6-7 oyuncusunu ileri çıkartmayan Erciyes için de geçerli olduğundan, oyun forvetlerin beceri ve kendi aralarındaki organizasyona kaldı. Bir tarafta kenarlara doğru çekilerek birinci önceliğini gol pası vermek için kullanan Türker, göz kamaştırıcı bir tempo ile oynayarak Gökhan’a golü attırıyordu. Savunmada birbirinden uzaklaşarak oynayan Aydın ve Kemal’in arasına adam kaçırmayı düşünebilselerdi işi kolaylaştırabilirlerdi. Buna karşın, Karşıyaka oyunun savunma yönünde oldukça aksıyordu. Cüneyt, Taner ve Erol’un ataklarında 7 kişi geri koşmasına rağmen, rakipten çok kolay çalımlar yediler, Erciyes’e tehlikeli noktalardan frikikler verdiler, misafir takımın kaleye yaptığı vuruş sayısı Karşıyaka’dan çok daha fazlaydı...Türker’den yediği frikik golü ile maçı zora sokan Erciyesliler, ikinci yarıya hücumda 2-4-4 gibi yerleşerek Cüneyt’i sola çekip, Mutlu’yu sağdan ileri göndererek rakip sahaya yerleşti. Temiz pas organizasyonları yaptılar, kanat değiştirdiler, fakat bütün bu emeğin amacını unutmuş gibi ne şut denediler, ne kale önüne top sokmaya çalıştılar. Bu dönemde Karşıyakalılar’ın ceza sahalarına yumulup rakibin yaptığı driplingleri önlememesi tehlikeliydi.Feyyaz Uçar’ın, geldiğinden beri tempo yakalayamayan Hakan’ı Olgay, Bülent’i de Rasim ile değiştirmesi önce orta sahada daha dirençli oynanmasını, sonra da ataklarda daha iyi top kullanılmasını sağladı. Karşıyaka’nın yorulmaya ve bozulmaya başlayan Erciyes önünde farka yaklaştığı açıktı.Farka rağmen, Karşıyaka’nın daha çok çalışması gerek. Savunma anlayışında önemli eksiklerin yanı sıra kondisyon sorunları da var. Erciyes hiç ama hiç, Süper Lig adayı gibi değildi.Fatih Gökçe çok temiz bir maç yönetti.

06 Mart 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Son 26 dakika‘’

Fizikli bir savunma 4’lüsüyle karşıdan gelen toplarda iyi direnen Konya’da, Ersen’e sezonun en iyi markajını yapan Tayfun, bunun farkında değilmiş gibi orta sahada itiş kakış yüzünden kırmızı kart görerek oyun kurgusunun değişmesine yolaçtı.Misafir ekip Baliç’i Altan ile değiştirip savunmada 4-4-1, hücumda 4-2-3 oynamaya başladı.Denizli tempoya yüklenmekle birlikte hücum bölgesindeki savruk oyun yüzünden zorlanırken, Konya’da göbekteki Levent ve Hasan 4 kişilik oynuyor, Altan ile 3. bölgeye geçip daha derli toplu hücum ediyordu.Denizli önce İbrahim’i ortaya çıkartıp 3’lüye, sonra Tomas ve Güven’i geri çekip tekrar 4’lüye dönse de, verim arttıracak bir düzen sağlayamadı. Konyaspor, Ersen, Timuçin, Tomas ve Serhat dışında önemli konsantrasyon dalgalanmaları yaşayan Denizlispor’a karşı sahanın her yerinde dişediş mücadele etti.İbrahim 94’te kırmızıyı görünce Denizlispor oynamadan kazanma şansını kaybetti. 2 takım da bir anda futbolu onurlandıran bir boyuta geçtiler. Takımların, fiziksel ve mental limitlerini test eden böyle mücadelelerde karakter devreye girer ağrı, yorgunluk ve tükenişlik oradadır ama kimse bencillik edemez, arkadaşlarını yüzüstü bırakamaz. Herkes soylu davranmak zorundadır.2 takımda da baygınlık sınırına kadar gelenler vardı ama buna karşılık oyuna geri dönenlerin sayısı daha çoktu. Herkes sanki kendisini sürekli forse ediyordu. Müthiş, tüyler ürpertici bir mücadeleydi.Böyle maçların galibi yoktur çünkü futbol skoru aştı.

03 Mart 2005, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Orta sahalar yok oldu‘’

Denizlispor, Ankaralılar’ın 4 hücumcusuna üçlü savunma ve bir ön libero ile cevap verirken, Başkent ekibi, 4’lü savunma ve 2 ön libero ile oynamasına karşın, ev sahibinin ataklarında savunmada dikkatlerini Ersen’in üzerine odakladıkları için, yanlış bir varsayım yüzünden kalesinde arka arkaya pozisyonlar görüyordu. Çünkü sakat ve antrenmansız Ersen, Şenol’u alıp ikinci bölgenin önüne kadar çekiyor, kale önünde tek kalan Savaş ise Serhat, Ömer ve Timuçin’in ceza sahası içine yaptığı koşuları kapatmakta çok zorlanıyordu. Ön liberolardan Mustafa’nın defansın arasına girme çabaları sonuçsuz kalıyordu. İki üç metreden yaptığı toplam 6 vuruşun 1’inde gol yapabilmesi, Denizli’yi tek puanda bırakıyordu.Sahanın diğer yanında Ümit’in, Galatasaray kulübesinde iken bile bu kadar yalnızlık çektiğini sanmıyorum. Buluştuğu ilk topta golü yapması, vuruşu bilinçli ise müthişti. 4’e 4 hücum eden Ankaralılar’ın, 2’ye 1’leri, yeterince kullanmayıp, uzun toplarla fırsat araması olumsuzdu.İki takımın da tempoya yüklenip, 3. gol diye çabuk çıkma gayreti bir süre sonra takımlar üzerinde bozucu bir etki yapmaya başlıyor, orta saha eylemleri tümüyle ortadan kalkıyordu. Bu yüzden hücumların bedenlenmeden prematüre bir şekilde yapıldığı yarı sarhoş bir futbol izliyorduk. İki takımın da kanatlarının hiçbir araya gelemeden, boşa çıkması ise garipti.Denizlispor, belirgin şekilde düşüşte ama bütünlük içinde oynama karakterinde de bir sarsıntı var. Kan kaybında, 3’lü sistemlerin etkisi olduğuna inanıyorum. Bulak’ın 4-4-2 alternatifini de düşünmesi gerek. Ankaraspor ise hücumu acilen Ümit’e göre yapılandırmalı.

20 Şubat 2005, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Skor yanıltmasın‘’

Buna karşılık Şaban Yıldırım’ın gelişinden sonra toparlanıp, herkesin ön yargılarına direnen bir kimlik kazanan Sakaryaspor, ilk 40 dakikada bu sezon izlediğim en keyif verici futbolu sergiledi.4-4-2 oynayan Sakaryalılar, kanatları sürekli kullanarak hücumu genişletiyor, son derece uyumlu bir koşu ve pas düzeni içinde rakip kaleye kadar gidip ceza sahası içinde bile soğukkanlı bir şekilde atak sonlandırıyordu. Denizlispor, 15. dakikada kullandığı ilk kornerde öne geçmesine rağmen, bozulmadılar. Özellikle Ragıp’ın, Fatih ile kurduğu bağlantı üzerinden etkili oldular. Ancak, 40. dakikada Fatih Ceylan’ın kırmızı kart görmesinden sonra, saat gibi işleyen Sakarya kurgusu, bir anda bozuldu. Emre’nin organizasyonlarında ceza sahasına katıldığı ilk atakta ikinci kez öne geçen Denizli, ikinci yarıda Sakarya’yı sahadan sildi. Denizli çok attıysa da rakibin büyük dezavantajından faydalandı. Sakarya’nın ilk yarıdaki iyi futbolu karşısındaki etkisiz oyunları üzerine de düşünmeleri gerekir. Kaç sezondur hücum bölgesi dışındaki görevlere de gıkını çıkartmayan Ersen’in, gerçek bir takım oyuncusu olarak karakterini kanıtlamasının ardından 4 gol atarak ödülünü almasına da ayrıca sevindim.Penaltı kararı dışında hakem Bülent Yıldırım, iyi bir performans gösterdi.

07 Şubat 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kötü futbol tehlikelidir‘’

Cafer topların birçoğuna yetişemedi, yetiştiklerinde etkili noktaya giden bir arkadaşı olmadı; Vestelliler Okan’ın yüzünü döndürmediler, Bursa’nın da göbekten çıkma planı işlemedi.Orta sahaların ve özellikle kanatların hücuma katkısının ne kadar önemli olduğu belli iken Vestel’de İnanç ve Soner, Bursa’da da Serdar Kurtuluş ilk yarıda biraz gözükse bile solda Egemen pek bölge değiştirmediler. Göbekten boşluk vermeyen Vestel’in arka direğe giden yan toplarda kolay delindiği görüldü. İki top çizgiden çevrildi, iki top direkten döndü.Vestel’in pozisyon bulamadığı ilk yarıdan sonra BursaÔnın rahatlayıp daha iyi oynaması beklenir iken, Bursa’nın kötü geçindiği belli olan devre arasından sonra şemsiye tersine döndü: Bursa etkili olan oyun biçimini terk edip gittikçe tempo yitirip çaresizce uzun topa döndü. Vestel ise Cafer’in oyundan çıkmasının ardından solda körelen Soner’i ileri aldıktan sonra hücum bölgesine daha rahat gidip şutlar çekerek oyuna hakim oldu. Coşkun’un oyuna girmesinden sonra da iki forvetinin kale önünde top ile buluşabildiği ilk pozisyonda da golü atıp maçı kazandı.Eriş, sakat Cafer’de ve etkisiz Uğur’da ısrardan vazgeçmeli. Kalpar’ın seyirci ve Cafer’e kafayı takıp maç konsantrasyonunu yitirmesi, gereksiz müdahalelerle oyun formunu bozması, Metin Tokat’ın kartlarda ve kritik pozisyonlarda pasif kalması düşündürücü idi.

31 Ocak 2005, Pazartesi 03:30
YAZININ DEVAMI