Arama

Popüler aramalar

‘’Göztepe de kazandı‘’

Beşiktaş, Göztepe önünde rakibe saygılı ve ciddi bir tutum içinde idi. Kazanmak için çok yüksek bir motivasyonları yoktu ancak gene de oyunu savsaklamadılar. Diğer yandan Göztepe’nin gencecik futbolcularını küçümsemeden oynamaları saygıdeğer bir olgunluk göstergesi idi...Yedek kulübesindeki tek futbolcusunun bedelinin Göztepe’nin yıllık bütçesine denk olduğu siyah beyazlılar taktik bir üstünlük kuramadılar ama teknik beceri ve en çok da kuvvet özellikleri bakımından Göztepe’den üstün olmaları ve çok büyük bir gaflete düşmezlerse galip gelmeleri doğaldı...Beşiktaş’ta yükü İbrahim Üzülmez ve Ali Güneş taşıdı, Tümer birkaç zayıf şut girişimi dışında İzmirlilere pek bir şey gösteremedi. Veysel’in ise ilk elverişli topu ilk yarının sonlarında alması çelişkili idi.Beşiktaş’ın turu geçtiği maçın dikkat çeken takımı Göztepe idi. Ligin pek çok maçını güvensizlikten kaynaklanan anlamsızca mahkum oyunlar ile heba ettikten sonra hiç değilse Beşiktaş önünde başlarını dik tutmaları gerekiyordu. Sarı Kırmızılı gençler sergiledikleri şahsiyetli ve başa baş futbol ile kendilerini ilk kez izleyen İstanbullu yorumculara parmak ısırttılar.Büyük düşünerek oynamanın ne kadar geliştirici olduğu Göztepeli futbolcularda dakika dakika gözlemlendi. İlk yarıda takım olarak geri döndüklerinde heyecan içinde ceza sahasına yığılan gençler, ikinci yarıda sahayı daha iyi paylaşmaya, derinlik yaratmaya, daha önde top kapıp oyunu daha iyi genişletmeye başladılar.Bütün Göztepeliler alkışı hak ettiler ancak Metin, Süleyman, Enver, Gökhan ve Yusuf daha öne çıktı...Eksikler hala var ancak büyük bir kulübün takımı gibi oynayıp taraftarlarına gurur verdiler... Polisin küçük sorunları tırmandıran tutumu ayrıca tartışmaya değer...

23 Aralık 2004, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Daha iyi olmalılar‘’

İki takımın da geri dörtlüleri geriye çabuk döndükleri için defansın arkasındaki boşluklar değerlendirilemeyince hücumlar genellikle set düzeninde gerçekleştirildi. Set nücumlarında sabırlı top kullanmak, bu arada da bol bol topsuz koşu yapmak gerekir. Bu zordur ama aceleci ve prematüre paslarla emek ziyan etmekten çok daha anlamlı ve zevklidir. Anahtar fikir; golü zihninde canlandırmayan kimsenin ceza sahasına top sokmaya kalkmamasıdır. Dar alanda oynamanın anayasası oyuna herkesin katılmasını ister ama iki takımda da ortalarda görünmeyen çok oyuncu bulunuyordu.Denizlispor da Timuçin - Mikka, Serhat ve Güven hücuma destek vermek üzere görevlendirilmişlerdi ama yalnızca hücum bölgesine gitmekle yetindiler. Ersen Martin her gün biraz daha olgunlaşıyor ve kalite kazanıyor. Daha sade ve verimle oynuyor ancak bu maçta yeterli destek alamadı. Malatya ise Suleymanou’nun kolayca topladığı yüksek ortalardan fazlasını üretemedi.İkinci yarıda oyunu 60-70 metreye genişletince orta saha boşaldı ve iki takım da yorulana kadar kazandıkları toplarla direkt atak yapmaya yöneldiler.Malatyaspor’da topu iyi kullanan oyuncu sayısı daha çok olduğu için misafir takım geniş alandan daha çok yararlandı. Bilal’in ileri çıkarak Atilla’ya yaklaşması ve Mert’in sağdan yaptığı bindirmeler Horozlar’ı oldukça rahatsız ederken, dar alanda etkili savunma yapan Burak ve Mustafa Keçeli, önünde boş alan bulan M’bayo karşısında çok zor anlar yaşadılar.Savunmaların disiplinli, hücumların tedirgin oynadığı bir futboldan skor çıkmaması normaldi.Bulak ve Kocaman’ın kurduğu yapılar yıkılmadı. Ama içinde de mutluluk üretilemedi.

05 Aralık 2004, Pazar 03:30
YAZININ DEVAMI

‘’Kontrastlar içinde‘’

Tek santrfor ile oynayan Horozlar orta sahadan Serhat, Mikka ve Ümit’i ceza sahasına yaklaştırıp kanatlardan da Güven’i ve fırsatını bulunca da Mustafa Keçeli’yi göndererek cüretkar bir hücum yapısı oluşturmuşlardı. ilk 10 dakikada dolgun bir yan top üretimi sağlayarak Ersen’e uygun bir taktik uygulayacaklarını düşündürüyorlardı. Bu yan topların önemli bir kısmıyla buluşup maçın başında öne geçtiler. Yeşil - Siyahlılar ilk 10 dakikalık iyi oyununun ödülünü bir golle bulduktan sonra hiçbir haklı nedene dayanmaksızın hücumu terkedip geri çekilerek, ikinci golü zihinlerinde bile canlandırmadan oynamaya başladılar. Maça 4-4-2 düzeninde Okan ve Altan’ı kanatlara çekerek başlayan Konyaspor ilk bölümde topların önemli bir kısmını Tayfun’a uzun ve yüksek oynayarak kullandı. Misafir takım hücum bölgesine Altan ve Okan ile girmeye başladıktan sonra 14 ve 25. dakikalar arasında 4 gol pozisyonu yarattı. Okan’ın ön direğe yerden ve sert ortaları Denizli’ye ciddi bir gözdağı verirken Altan ise tekniği ve kıvraklığıyla hem kanatta hem de içeri girip top ararken çok özel bir futbolcu olduğunu kanıtlıyordu. Buna karşılık Denizlispor’a benzer bir misyon ile gelen Ümit takımını hep eksik oynattı. Her zaman öyle kör noktalara ve öyle isteksiz gitti ki pas alması mümkün değildi. Hiç top kapmadı, alan savunmasında geç kaldı. Hiç iyi pas üretmezken tek driplingini 43. dakikada yaptı. Maç, 2. yarıda da aynı yapı içinde giderken 1-1’den sonra Ümit’in yerine Alp’in girmesiyle Horozlar hücumu da takım halinde oynamaya başlayınca 4 becerikli hücumcuyla oynayan Konya’nın avantajı dezavantaja döndü. Denizli Altan ve Okan’ın geri dönememesi üzerine orta sahayı tamamen ele geçirip kanatları da devreye sokarak cezasahasına arka arkaya toplar soktu. Ancak ortasaha oyuncularının bitirici vuruş eksikligi yüzünden tökezlediler. Ersen’in kafa golüyle gelen galibiyet, Denizlispor’un nasıl oynayıp hangi riskleri göstermesi açısından mutlaka öğretici bir ders olmalıdır..

18 Ekim 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Goller yanıltmasın‘’

Oyun aslında iyi başladı. 3-5-2 oynayan iki takım da tempo yükseltiyor, oyalanmadan rakip kaleyi bulmaya çalışıyordu. Altay kanatları kullanarak, hatta savunma oyuncularını orta sahada organizasyona sokarak ileride çoğalıp galibiyeti ne kadar çok istediğini ortaya koyuyordu. Buna karşılık daha 11. dakikada skorun 1-1 oluşunun ardından Murat Karakoç ve Yasin’in çıkışları zayıflayınca hücum yapısındaki olumsuzluklar sırıtmaya başladı. Remzi’nin orta sahada her yere giderek tek başına didinmesi yetmedi. Remzi’nin yanında benzer tempo, teknik ve anlayışta bir partnere çok ihtiyacı var. Ancak hücum hattındaki yetersizlik bundan da vahim. Ferdi’nin maç boyu kaleye arkası dönük oynatılması, Manisa defansının en zayıf noktası olan Vedat’ın işini kolaylaştırdı. Forvet maçı neredeyse kaleye doğru vuruş yapamadan bitirdi. Altay’ın gollerinin biri Manisalılar’dan geldi, penaltıyı da Remzi yarattı.Vestel Manisa, takım olarak çok üstün işler yapmamasına rağmen, derli toplu ve soğukkanlı oynarken iki noktadaki üstünlükleri ile kazanmayı bildi; Birincisi, her serbest vuruşu Uğur İnceman’ın sayesinde birer taktik oyun olarak kullandılar. İkincisi de topu Coşkun ve Cafer’e çabuk oynayıp orta sahadan da bir kişiyi ileri kaçırarak hücumu çok iyi genişlettiler, ceza sahasının çevresinde tek toplarla güzel üçgenler kurdular ve gol bölgesinde ısrarla ekstra pas aradılar. İkinci yarının başında, Altay’ın patlama yapmayı hedeflediği dönemde, üçüncü gollerini attıktan sonra oynamaları bile gerekmedi.Hakem Vedat Tan nefis avantajlar oynatıp iyi bir maç yönetti, ancak Vedat ve Cafer’in olumsuzluklarına ve Altay kulübesindeki tahriklere göz yumarak baskıya dayanıksız olduğunu düşündürdü.

17 Ekim 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yenilebilirsin ama...‘’

Oyunun başından itibaren 8 futbolcunun savunmaya çekilmesi ile Nedim ve Mustafa’nın forvette gene yalnız kaldığı görüldü. Top savunmadan çıkartılırken orta saha alan boşaltmadığı için lüzumsuz yere çok baskı yediler. Hüseyin ve Aydın ayaklarında çok top tutup, çalımla çıkmaya çalışarak kötü yerde ve fazla top kaptırdılar. Orta beşlide kenarlar son derece hayati bir işleve sahip olduğu halde, yakınlarına kimse yaklaşıp yeterli destek vermedi.Aydın hep içeriden zorladı, Sol içte Hüseyin yarım saatte yoruldu. Bu maçta sağ kanada alınan ve hücum bölgesine ilk kez 16. dakikada giden Metin, ikinci kez 30’da gidip güzel bir pas verdi.Solda Süleyman hücum yönünde oldukça istekli olmasına karşın, savunmada takımın zaafı oldu.Oyuna 4-5-1 gibi giren Muğlaspor, savunmadan da bir kişiyi ileri atıp orta sahada sayısal üstünlüğü ele geçirip oyuna hakim oldu. Sağ kanatta Görkem ve çok iyi oynayan Ozan’ın ikili oyunlarına Ersan da destek verince Süleyman’ın arkasındaki boşluğu iyi işleyip ceza sahasına elverişle toplar soktular, son vuruşlarda Serhat’a takıldılar.Geri düşen Göztepe’nin savunmayı dörtleyip hücumu üçlemesi yetersizdi.En önemli farkları, Göztepe gibi geri çekilerek değil, sürekli ileri hamle edip ilk toplara basarak sayısız top kapmaları idi. Kanatları iyi kullanıp, topu boş alanlara bilinçli yönlendirerek ve oyun disiplininden kopmayarak haklı bir galibiyet elde ettiler.

10 Ekim 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Atan kazanacaktı‘’

3-1-5-1 gibi oynayan Denizli’de Serhat, Botha ve Miikka’nın ataklarda Ersen’e yaklaşmak yerine, uzaklaşarak oynamaları ve koridorlarını hiç terketmemeleri yüzünden rakip defansın dengeli yerleşimi neredeyse hiç bozulmadı.Diğer yandan 4-4-2’nin savunma yönünü gayet diri oynayan Ankaragücü’nün, kazandıkları her topu uzun oynadıkları forvetler Birol ve Umut 3 savunmacının baskısı altında top kazanıp, yere indirip, kontrol ederek hücum etmek gibi ağır bir işi kaldıramadılar. Ortasahanın kanatlarındaki Guel ve Gouda bu hücum biçiminde hiç rol üstlenmediler. Top beceresi olan Özgür ve Evren ikilisinin defansın önünde kalmak yerine hücuma destek vermesi, dahası pas üretmek üzere değil, ileriye biraz hücum üretme kimliğiyle gitmeleri gerekiyor.İkinci yarıda Denizlispor’un soldaki Botha’yı içeriye doğru koştururken Mustafa Keçeli’yi boş adam olarak ileriye çıkartması oldukça etkili oldu. Ankaragücü geri düştükten sonra savunmadaki muhafazakar tutumunu terkedip 4-5 oyuncuyu kuvvetli koşularla hücuma gönderip etkili ataklarla silkindi.Denizlispor ve Giray Bulak kadro rotasyonuna rağmen üst düzey bir futbolu koruduğu için hakikaten alkışı hakediyor. Ankaragücü ise bu tip maçlarda geri düşmenin dezavantajıyla yenildi. Ancak küçük rötuşlarla kendinden çok söz ettirecek bir takım haline gelir.

27 Eylül 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gene Trabzon‘’

Önliberodo Thijs ve Hüseyin defansa yakın kalmayı tercih edip oyuna girmeyince, Trabzonspor’un orta sahada karşılaştığı oyun yapılandırmak çözümsüzlüğüne Gökdeniz’in göbeğe girip top arama çabaları da işe yaramadı.Bordo - Mavililer’e orta sahada iyi direnen Denizlisporlular ilk yarıda topsuz koşuları daha iyi yaptılar. Kanat değiştirebildikleri bölümlerde geniş alanlar da yarattılar. Üçüncü bölgedeki Ersen’in yanına Timuçin, Mikka, Mustafa Keçeli ve hatta zaman zaman Tomas’ı çıkartıp serbest bir adamla, 7 kişi ile geriye çabuk dönen Trabzonspor’u yıkmaya çalıştılar. Tempolu oynamak adına telaşa düşmeseler ve dar alandan çabuk çıkmayı başarabilseler en azından arkada daha çok top üretebilirlerdi. İlk devrenin ikinci yarısında Timuçin’i yeterince kullanamamaları eksiklik olarak gözüktü.Bu arada maçın en hoş sürprizi Horozlar’da ilk kez oynayan Güven oldu. Çok atletik bir futbolcu olan Güven girişken ve yürekli futboluyla hem savunma, hem de hücumda önemli katkı yaptı. Daha ekonomik oynayarak verimini yükseltmesi önemli bir kazanç olur. İlk yarı tempo yüksek olmasına karşın orta sahalar ikinci yarıda erkenden düştüler ve takımlar ceza sahalarına çekilerek savunma yapmaya başladılar. Bu durumda skorda geriye düşen Denizlispor rakip sahaya set düzeninde yerleşip hücum ediyor, fakat bu kez de Gökdeniz ve Fatih’e geniş alanlar bırakarak daha da dezavantajlı durumda kalıyordu. Denizli, Souleymanou’nun yumruklayacağı topu kalabalık içinde tutmaya çalışmasından başlayarak kötü kaybetti. Hakem Erdemir’in kararlarına da güven duymadım.

12 Eylül 2004, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Önemli galibiyet‘’

Karşıyaka’nın 4-1-3-2 dizilişine, Antalyaspor 4-3-1-2 ile karşılık veriyor, ancak Karşıyaka 5 oyuncusunu hücuma hiç sokmaz iken Antalyalılar orta sahaları ile forvet arasındaki bağı sıkısıkıya koruyarak daha ofansif bir görüntü veriyordu...Karşıyaka’da ön libero ilker büyük ölçüde atak kesme işine soyunup, top kullanma bakımından katkı yapmadığı için, orta sahada hücumda iş görecek olan Rasim-Bülent-Korhan üçlüsü ilk yarıda oldukça bocaladılar. Bülent Üçüncü topun rakip yarı sahaya geçirilerek atakların yapılandırılması aşamasında biraz iş yaptı ancak gerçek bir 10 numara olmadığı için forvet arkası biraz boş kaldı.Atakların 3. bölgede genişletilmesi Ali Asım’ın kanatlara gönderilmesine bağlanmıştı. Ali Asım da tehlikeli birkaç taka geliştirmesine karşın, bu hücum biçimi çoğu kez donuk bir görünüm veriyordu.Çözümün kanat beklerinin de ileri çıkması ile Korhan ve Rasim’in çizgiye inmelerinde yatıyordu ki ilk gol de Rasim’in çizgiye indiği ilk atakta geldi.Antalya, Burak’ın forvet arkasında olduğu yapı içinde daha iyi çıkıyor, çabuk Hakan ve kuvvetli Taner ile ceza sahasına iyi geliyorlardı ancak Cem’in çıkıp Burak’ın geri çekilmesinden sonra rakip sahaya daha iyi geçip bu kez forvet bölgesinde iyi top kullanamamaya başladılar.Antalya iki yan topla defans hatalarının da katkısı ile beraberliği bulduktan sonra geri çekildi, Karşıyaka özellikle Rasim’in müthiş çabası ile arka arkaya ataklar geliştirdiği dakikalarda galibiyeti hak edecek bir futbol sergiledi, şanslı ancak önemi sular ısınınca daha iyi anlaşılacak bir galibiyet aldı.

30 Ağustos 2004, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI