Arama

Popüler aramalar

‘’Kırmızı Alarm!‘’

Oyuna Ankaragücü çok yüksek bir tempo ile girip hemen gole yönelerek, deplasman mahcubiyeti ile zaman kaybetmeyeceğini gösterdi. 4-3-1-2 gibi oynayan misafir takım, soldan Batista’yı sık sık ileri çıkartıp hücum bölgesine rahatça sarkıyordu. Buna karşılık Denizlispor sistem değişikliği arayışlarına girerek 4-1-4-1 şeklinde dizilmekle birlikte özellikle hücumda aradığı etkinliğe kavuşmaktan yine uzaktaydı. Modern dörtlü savunmalarda olduğu gibi kanat beklerini ileri çıkarmak yerine statik bir yerleşim içinde kaldıkları için dörtlü savunmaya dönmelerinin (Orta sahadan bir kişi eksik kalmaları hariç) bir esprisi yoktu. Ömer Rıza tek forvet olarak yok oluyor, her sprintini iki stoper kontrol ediyor. Yani orta sahadan gelecek yardımcılara çok ihtiyacı var. Ömer’in arkasındaki dörtlü orta saha hücumlara katılıyor olsalar bile belirgin bir tehdit ve işlev üretemiyorlar. Denizlispor sanki oyuncuların serbest insiyatiflerine bırakılmış bir hücum yaklaşımı içinde gibi bir görüntü verdi. En etkili futbolcuları birkaç şut çeken birkaç da etkili pas üreten Fatih’ti. Ön libero Tomas defansın önünden ayrılıp hücum organizasyonunda da görev alsa daha farklı oynayabilirlerdi belki. Ankaragücü Umut’u hücumun sağına çekip, İlhan’ı bir saat boyunca en uçtaki adam olarak kullanırken oldukça iyimserdi. Umut kaleye giden kolidorlardan uzak kaldı, İlhan ise pozisyonlara hep bir adım veya bir saniye geç... Orta sahadan top yapmaktan vazgeçen Ankaralılar geriden İlhan’a top kaldırmaya başlayınca hücumdan düştüler. Kıvrak ve adam eksilten Heverton’u ikinci yarıda forvete aldıklarında Umut’a pas verecek kimse kalmadı. Orkun ve Süleymaneou az sayıdaki gol pozisyonlarını müthiş önlediler. Denizlispor’u zor günler bekliyor. Ankaragücü ise gelişmeye daha müsait.

12 Eylül 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Vestel kapalı kutu‘’

Vestel Manisaspor’da hangi sonuçların kendisini temsil edeceğini bir süre daha bilemeyecek. Deplasmanda galip gelebileceklerini anladılar. Ama daha maç bitmeden hiçbir sonuca teslim olmayacak, geriden gelmeyi bilecek sıkı bir takım olmayı da öğrenecekler. O zaman maç sonuçları da istikrar kazanacak. Deplasmanda yenip içerde puan kaybetmenin şaşkınlığından kurtulacaklar.4-2-3-1 gibi dizilen Vestel, üçlü oynayıp kanatlardan birer adamı geri çeken Gaziantep’e erkenden yüklendi. Gaziantep bocalar gibiydi ama ceza sahası içinde Meduna’yı iyi marke edip direnmeyi başardılar. Forveti üçleyen adamlardan Sinan tehdit alanına erkenden girmek isteyince hücumu genişletemedi. Kademesi hazır savunmaların içine driplingler yapmak zorunda kaldı. Zafer ise çizgiye çekilip üçüncü bölgeye pek geçmedi. Antep ise tek forvetin arkasındaki üçlüyü oluşturan Lazarov, Serkan ve Erdal’ı etkili kullandı. Göbekteki Erdal, sağda Barış ve Serkan, solda da Lazarov ve Faruk’a güzel yardım götürüp çoğalmaya katkı yaptı. Erdal’ın heryere serbestçe gitmesi Vestel’in ilk yarıdaki en önemli hatası oldu. İkinci yarı benzer bir yapı içinde Antepliler’in kaçırdığı goller ile geçerken 58’de Levent Eriş’in yaptığı usta işi değişikliklerden sonra çift santrfora dönerek hücumu dörtleyen Vestel, Antep savunmasını genişletti, taktik ve psikolojik üstünlüğü elde edip farkı bire indirdi. Müthiş bir tempo yakalayan Vestel, Meduna’ya gösterilen ve yanlış olduğunu sandığım kırmızı karttan sonra üstünlüğünü kaybetti. Ancak arada geçen 14 dakika izlenmeye değerdi. Gaziantep elinde tuttuğu maçı Lazarov’un bencillikleri yüzünden zora soktu. Aslında rahat oynamaları gereken Gaziantepliler’in yersiz şekilde iki kırmızı kart görmesi garipti.

22 Ağustos 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alarm alarm!‘’

Bir puanlı Denizlispor ile puansız Kayserispor’un karşılaşmasında takımlar benzer dizilişler ile sahaya çıkmışlardı. Ancak uygulama farklıydı: İki takım da savunmalarını dörtlü kurup, hücumdayken iki ön liboralarından birini biraz ileri çıkartıp, 4-1-3-2 gibi diziliyor, ayrıca sahalarında bir adamı sol kanada çekerken, sol koridorda iki oyuncu bulunduruyor, sağ koridoru ise yalnızca sağ bekleriyle bekliyorlardı. Bu yerleşim yapısında normal olan uygulamaları Kayseri yaparak Fatih’i soldan üçüncü bölgeye sık sık çıkartıp avantaj sağlıyor, buna karşın Denizlispor Mustafa Keçeli’den yararlanmıyordu.Kayserispor’un ikinci akılcı yaklaşımıysa defansın arkasına doğru hücum etmekti. Sağ kanada takviyeye giderken zaten yıpranan Roman ve Tomas, Gökhan’ın ve hücum hattına istekle giren Yordanov’un defans arkasına doğru yaptığı araştırıcı boş koşulardan da çok rahatsız oldular.Denizlispor Timuçin ve Ersen’den sonra oyun karakterini ve takım bütünlüğünü kaybedince neredeyse kimliğini de yitirmiş. Özelikle hücumda boş alana odaklanamayan, orta sahayı hep rakipten sonra geçerek set üzerine yerleşmiş savunmaya hücum eden, verimsiz ve alternatifsiz bir hücum tarzına mahkum olan bir takım haline gelmiş. Bu nedenle son birkaç dakika hariç maç boyu ceza sahası dışından 7 şut çekerek hücum edip, yalnızca iki korner kazandılar.Yordanov buna nazire edercesine sıfırdan vurup ilk skoru yaptı, bir sol kanat varyasyonu, bir de defans arkasına dikine koşuyla Kayseri üçledi. Kayseri çok üstünlükler yapmadan düzgünce oynayıp haklı bir galibiyet aldı; Denizlispor ise stattaki herkesin yüzünü ekşiten, ümit kırıcı kötülükte oynayıp, kötü bir mağlubiyet aldı. Mustafa Çulcu’nun Ömer ve Hüseyin’in düşüşlerine devam kararı doğruydu.

21 Ağustos 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Lig sıcak başladı‘’

Ankaralılar ikili forvete Faruk’u da yaklaştırarak üçlerken, Manisa aynı şeyi Zafer ve Sinan’ı rakip defans hattına sokarak yapıyordu. Önceleri Manisa’nın oluşturduğu strateji iyi işlemesine rağmen ilerleyen dakikalarda Manisalılar’ın geriden oyun kurmakta yaşadığı sorun, direkt olarak hücuma yansımaya başladı. Orta sahaya elverişli şekilde top aktarılamayınca ilerideki Meduna’ya uzun vurulan toplar, hücum organizatörü Serkan Dökme’nin çok üzerinden Ankaragücü defansına gidince hücum taktiği sekteye uğradı. Bu noktada, gayretini beğendiğim Uğur İnceman’ın ön libero tekniği konusunda temel eksikleri olduğu görüldü: Uğur yüzünü kalesine dönük olarak pas isteyince aldığı topların çoğunu yine defansına doğru oynadı. İleri uzun vurulan ve ilerideki baklava düzenini işlevsiz hale getiren topların öncesinde böyle bir etken vardı. Manisa aslında sağlam gözüktüğü defansta da çok basit bir hücum oyununa iki kez boyun eğdi. Savunmacısı Serkan Özsoy’u alıp orta sahaya giden Umut’un boşalttığı koridora birkez Ayhan girdi. Bir seferinde gene kendisi gitti. Bir gol yediler. Bir golü de Bülent önledi. Bu pozisyonlarda Johana’nın kademedeki gecikmeleri göze battı. Vestel Manisasporlular ceza sahası dışından çektiği şutların hiçbirinde isabet kaydedemezken Ankaragücü’nde İsmet’in köşeye gönderdiği plase ile attığı gol müthişti. İlk yarıdaki toplam on önemli pozisyon ve 3 golün ardından ikinci yarı taktikler ve takım yapıları değişti. İkinci yarıda taktikler ve takım yapıları değiştikten sonra iki takımda istediğini yapamadı. Geriye yaslanan Ankaragücü skoru koruyamadı. Topu kullanan Vestel üretkenlik sağlayamadı. Ankaragücü geçen seneden daha güçlü değil ama moralli ve istekliydi. Ancak oyuncu değişikliklerinden sonra önemli güç kaybına uğradılar. Orkun ve Bülent’in performansları üst düzeydeydi.

08 Ağustos 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İyinin de iyisi var‘’

Eğer TSYD turnuvası oynanıyor olsa idi, Vestel Manisaspor karşısındaki Galatasaray yakaladığı form ve arzusu ile ezeli rakiplerinin üzerinde yer alarak sezona ihtiyaç duyduğu psikolojik üstünlük ile başlayabilir, istimi baştan yakalayabilirdi. Şimdi her ne kadar iyi oynadıklarını bilseler de derbilere belirsizlik gölgesi altında çıkacaklar.Tablonun iyi tarafına bakacak olursak, bu Galatasaray’ın geçen sezonun en iyi Galatasaray’ından geride olmadığını; daha moralli, diri ve gelişmeye yatkın olduğunu belirterek, en kötü olasılıkla da şampiyonluk yarışından sezonun sonuna kadar kopmayacak bir performans sergileyeceğini öngörebiliriz.Lakin, Sarı-Kırmızılılar’ın performansının bu lig düzeyinde şampiyonluğu kovalamaya yeterli olacağını belirtmekle birlikte, Galatasaray’ı yine de futbol idealleri ölçüsünde değerlendirmek zorundayız.Sürpriz bir kart olmayacakÖncelikle, Galatasaray 11’inin büyük ölçüde bu olduğunu; kadroda Gerets’in kullanacağı, oyuna büyük etkide bulunacak sürpriz bir kart bulunmadığını vurgulamalıyız. Kadro derinliği açısından Galatasaray ‘şimdilik çok anlaşılmayan’ bir zaaf taşıyor. Bu bakımdan Gerets’in en önemli katkısı takım ruhu, oyun anlayışı ve taktik müdahaleler düzeyinde olacaktır.Görülen o ki Gerets hücumda çoğalmayı da seviyor, defans güvencesini de... Ancak takımın toplu savunma toplu hücum ilkelerine çok da bağlı olarak oynadığını söylemek güç. Hücuma dönük oyuncular hücumda, savunmacılar da savunmada kalıyor. Bloklar arasında fazla geçişkenlik, dolayısı ile de yardımlaşma yok ve rakibin zaaflarına sürpriz adamla hamle etme inisiyatifini kullanmıyorlar.Orta saha riskler taşıyorSavunma hattı, savunmada oldukça sorunsuz gözüküyor. Song-Tomas uyumlu, Cihan-Orhan kuvvetli ve dikkatli. Benzer şekilde Hakan Şükür iddialı futbolunu sürdürüyor ve Necati daha da iyiye gidiyor ama Galatasaray’ın orta saha kurgusu takımın kaderini belirleyecek ölçüde riskler taşıyor.Orta sahanın bütünlüğünü kaybettiği durumlarda, topa kimse baskı yapmıyorsa savunmanın ofsayt taktiği ile ileri çıkması rus ruleti oynamaktan daha akılcı değil. Song’un bir hazırlık maçında ve çok da ısırmayan bir santrfor ile kartlık bir itiş kakışa girmesi de şaşırtıcı idi.Iliç liderliğe soyunmalıBir ikili mücadele ve top kapma canavarı olmadığı görülen İliç’in ‘yeni ve genç’ olmanın pasifliğinden hemen kurtulması, bir lider gibi düşünüp takımın neye ihtiyacı varsa hemen servise başlaması gerek. Bu verim düzeyindeki Iliç, rakiplerin dolgun yabancı transferlerine karşılık verme inadı için forma bulursa, Ragıp’ın hatalı bulduğum gönderilişi de tartışılacaktır. Altan her yerde iyidir ama potansiyelini solda sınırlamak yerine açığa çıkartmak için yardım edilmesi gerekir. Sabri sağda geniş bir alanı kontrol etmekte zorlanıyor. Kıvrak ve çabuk ama tekniğinin ve oyun bilgisinin yeterliliğinden şüpheliyim. İzmir’de ilk ortasını 20’de yapan sonra da ortalarda fazla gözükmeyen Cihan’ın biraz daha çıkarak Sabri ile ikili oynaması etkili olur.Orta sahanın hücum hattına yalnızca kanatlardan giderek kaleye doğrudan bir tehdit yöneltememesi, Iliç’in göbekten bir koridor bulup yalnızca bir kez pozisyona girebilmesi de hücum etkinliğinde bir verim meselesi bulunduğunu düşündürmeli. Orta sahanın inşası önemli ve aciliyeti var.Kimse şımaramayacakŞimdiye kadar büyük sakatlık yaşamadıkları için bir istikrar düzeyi tutturulmasında etkili olan futbolcuların lig sürecinde böyle bir olumsuzlukla karşılaşmaları yüzünden veya kart cezaları ile eksildikleri zaman Galatasaray krizlerle yüzyüze gelebilecektir. Ancak krizin kendisi değil, nasıl ele alınacağı ve nasıl çıkılacağı önemlidir.30’larda sakatlanmış gibi jestler yapınca Gerets’in Necati’yi hiç paniklemeden oynatmaya devam etmesini nasıl bir futbol anlayışına sahip olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekici buldum. Belli ki Galatasaray’a erkeksi bir futbol kimliği kazandıracak. En azından kimseyi şımartmayacak.

25 Temmuz 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Denizlispor ikinci yarıda‘’

4-1-4-1 oynayan Akçaabat ortasahasında Ekrem, Bayram, Alişen ve Selahattin oldukça çalışkan bir oyun oynarlarken, Denizlispor kendi standartlarının çok altında bir oyun disiplini ve tempo ile karşılık verince, ilk 45 dakikada kimin neden lig 5.si olduğunun, kimin ise ligin sonunda yer alıp küme düştüğünün anlaşılamadığı bir maç izledik. Ersen’in de ilk yarım saatin ardından sakatlanmasından sonra Timuçin ve Ömer ile iyice kısalıp hava toplarından da ümidi kesen Horozlar’ın maçı kazanmak için iyi bir takım oyunu oynamak veya rakibin hatasını beklemekten başka pek alternatifi kalmamıştı.İkinci yarı Akçaabat hatalarıyla başladı. Ali Eren’in kendi kalesine attığı gol ile geri düştükten sonra, defansı ileride kurmaya başladılar. Ancak orta sahada topu iyi kullanamadıkları ve özellikle ön libero Hakan Bayraktar ayağında çok top tuttuğu için Denizli presinde sıkışıp, kaptırdıkları her topta baskın tehditi altında kaldılar.Defansın arkasında geniş alan bulan ve tek topla dikine hücumun ustası Denizlispor, bu fırsatı geri çevirmedi ve 70. dakikada skoru 4-1’e getirip maçı bitirdi.Hakem Bülent Yıldırım, haftanın en rahat, krema gibi maçında bile sakin sakin kulübede oturan Giray Bulak’ı isyan ettirebiliyorsa oturup düşünmesi gerekir. Özellikle maçın ilk 2 golünde kararların yanlış olduğunu sanıyorum. Takımlar, lig hedeflerini bitirmiş olsalar bile iyi hakemler her maçı aynı ciddiyet ve konsantrasyon içinde yönetmelidir, değil mi?

09 Mayıs 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hücum defansın arkasında‘’

Genel hatları ile 3-4-2-1 oynayan Manisa, maça iyi giriyor kanatları kullanarak hücumu genişletiyor. Uğur ve Caner de forveti üçlerken kenarlara gelip boş alanlar buluyorlar. Ancak hücum organizasyonunun temel işini Mehmet üstleniyor. Defansın iyi alan kapatan Erciyes orta sahasının baskısı altında kendisine attığı topları kazanıp servis ediyor. Daha oyunun hatlarının belirlenmediği dönemde golü de atıp Vestel’i rahatlatıyor. Top daha çok Vestel’de kalıyor ama orta sahada Serkan ve Kenan daha çok kendi defanslarına yakın oynadıkları için göbekten organize olamıyorlar. Erciyes kendi yarı alanında sağlam bir savunma yapmakla birlikte, oyun düzeninde bir değişiklik yapmıyor. Oyun kurucu Ömer Közen biraz daha dinamik oynasa, Erol ve Mutlu da topsuz ve işlevsiz kalmayacak ama.İlk yarıda sağbekten yaptığı bindirmeler ile dikkati çeken Murat, 2. yarının hemen başında, depar koridorunu biraz içe kaydırınca Erciyes, Vestel’in savunma kalkanını delip öne geçiyor. Defansın arkasına doğru atılan iki topta, Murat bir golün pasını verip, bir de penaltı kazandırıyor, Vestel’in forvete adam takviyesi durumu değiştirmiyor. Defansın arkasına doğru oynayarak pozisyonları yakalayan taraf Erciyes oluyor. Daha çok koşuyorlar, daha çabuk, daha sade ve daha bilinçli oynuyorlar.Vestel bu maçta oyuncu değişikliklerinden hiç verim alamıyor. Tersine, hücuma adam yığdıkça kalabalık defansın arasına top kaldırmaktan ibaret tek boyutlu bir hücuma mahkum olup, oyundan erken düşüyorlar. Oyunun bütününde kontrollü oynamamanın, skor için yüklenirken soğukkanlılığını yitirip orta sahayı ve defansın arkasını boşatmanın bedelini ağır ödüyor.

18 Nisan 2005, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Futbol anlamını yitirmez‘’

Altay, Karagümrük maçına canlı bir futbolla girdi. İlk dakikalarda sağ kanattan çok adamın dikine ve tek paslarla gerçekleştirdiği gösterişli bir atak organizasyonu yaparak hazza dönük bir oyun için ümit verdiler. Karagümrüklüler’den defanstan çıkarken toplar çaldılar. Ancak 7 ve 12’de ileride iki kez çaldığı toplarla gole yaklaşarak birinde düş(ürül)en, birinde de şutunu VolkanÔın çıkardığı Ramazan, bir dakika sonra en gerideki adam olarak attığı sprintte emektar İsmail’e kötü şekilde mağlup olunca Altay golü kalesinde gördü. İlk 15’e kadar Ramazan, Ali, Yasin, Ahmet, Murat ve Ferdi ile atağa çıkan Altay, her 5 dakikada bir atak personelini yitirmeye başladı. 15-20 arasında Ramazan-Ali, 20-25 arasında Yasin, daha sonra da Ahmet kayboldu; 6-7 Karagümrüklü arasında kalan Ferdi ve Murat pozisyon göremedi; Altay tamamen durup umursamaz bir görüntü içinde yürümeye başladı. Tahir Karapınar oyuncu değişikliğini erken düşünmeli idi ama 3 değişikliğin bile takımı değiştirmesi zordu. Belki de asıl değişiklikleri maçtan önce yapabilirdi: Böyle oynayacaklarını bilebilse idi.Ferdi ile birlikte takımın gayret gösteren iki adamından biri olan Hayri’nin rakip yarı alana tek başına giderek pres yaparken topa basıp sakatlanması futbolun adaletsizliği idi. Karagümrük ikinci yarının başında Altay kalesine 4 kişi ile çabuk gidip, tek atakta iki önemli fırsat kaçırdıktan bir dakika sonra Altay’ın çizgiden çevrilen topunda, hakem Vedat Tan bütün yardımcılarına danıştıktan sonra penaltı ve kırmızı kartla cezalandırdı. Altay beraberliği sağlayıp, rakip sahaya yerleşerek bol bol orta yaparak fırsatlar aramaya başladı ama savunmayı sallantıda bıraktığı için inisiyatifi ele geçiremedi. Karagümrük, Salim’in çok koşarak oyunun iki yönüne de katılması, Süleyman’ın sağdan dikine ve doğru zamanlamalı çıkışları, Gökhan’ın dağıtıcılığı ve İsmail’in istekliliği ile kontratak tehdidini hep elde tuttu. 70’te temiz bir gol atıp, küçük düşmeyi göze alan bir futbol oynayan Altay takımını küçük düşürdüler. Altaylılar’a verilecek en büyük ceza, oynadıkları futbolu kendilerine seyrettirip, nasıl bir karakter gösterdiklerini yüzlerine vurmaktır.

17 Nisan 2005, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI