Arama

Popüler aramalar

‘’Cahil sürüsü!‘’

Fenerbahçe’nin maçları vardı yine dün voleybolda, basketbolda, futbolda. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün neredeyse her gün maçı var zaten içeride, dışarıda! Başkanı 114 gündür özgürlüğünden yoksun olan gerçek Fenerbahçeliler; pasa, asiste, şuta, sonuca bakmıyorlar ama! Tüm branşlarda, bu sezonun şampiyonluk değil Fenerbahçelilik ve Fenerbahçeliler’in özgürlük sezonu olduğunun farkındalar. Bu nedenle doluyor statlar, salonlar ve diğer alanlar.

Şehitleri var, neredeyse her gün bu vatanın. TBMM’de bile “Savaş” ve “Şehit” denilmesine bakmıyor ama eski güzel ülkemin, eski güzel insanları. Geride kalanlara bakıyorlar, gerçek Fenerbahçeliler gibi. Annelere, babalara, çocuklara, sevdalılara, sevdalara, akıllara, bilgilere, fikirlere, inançlara, ideallere bakıyorlar.
Akıl almayacak işler oluyor, eski güzel memleketimde. Birileri, sürekli televizyonlarda dizi seyrediyor! Birileri girene, çıkana, gole, pası verene bakıyor hâlâ! Birileri, hitabet gücü yüksek olana, dışarıdan beslenene, servis edilenle bilgi verene, hak etmeden sahip olana ve sadece kendi adaletine inanıyor hâlâ!

Fenerbahçe’nin maçları vardı dün. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün neredeyse her gün maçı var zaten içeride, dışarıda! Fenerbahçe sıkıntılı ve Fenerbahçe = Türkiye!

Unutmadan; Fenerbahçelinin rengi Sarı-Lacivert, kanı ise Kırmızı-Beyaz’dır Ata’dan. Bunu bilip sözüne dikkat etmeli, ağzı olup konuşanlar! Bilmeyen cahil sürüsü de bir an önce öğrenmeli ve iyi düşünmeli ‘Fenerbahçe’yi ağzına almadan!

24 Ekim 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ne okuyorsun!‘’

Maçtan önce, bir ebedi dost amigosunun yazısını okudum; okumaz olaydım! Ne güzel okumuyorsun işte; ne bakıyorsun sinirleri günlerdir yıpranmış insanların, “bir oku be abi” demesine. Erkeğinden, kadınına, en tepeden, en aşağıya, 107 gündür nedense akılları hep temizlikte! Uzun aralardan sonra aldıkları bir galibiyet ya da bir kupa bile kesmiyor, engelleyemiyor temizlik takıntılarını, bu nasıl bir hasletse! Neyse, bu konuyu Adnan Öztürk’ün geçen günkü cümlesiyle bitirmek istiyorum, “Noktayı da Fransızlar’ın bir deyimi ile koyuyorum, ‘Noblesse oblige’. Yani, “Asalet mecbur kılar”. Ee, Fransız kültürü işte!

Peki, Mersin İdman Yurdu’nun bu sezonki en golcü oyuncusu Marcio (Mert) Nobre nerede! Geride kalan beş haftada, rakip filelere hafta sayısı kadar gol gönderen Nobre nerede! Neden oynamadı Fenerbahçe’ye karşı! Bu, nasıl iş! Kimse bir şeyler söyleyip yazmayacak mı, televizyonlarda, gazetelerde ya da başka yerlerde! Yazık! Nobre’nin Fenerbahçe’ye karşı oynamamış olması, Mersin İdman Yurdu ve Türk futbolu için önemli bir kayıp!

Özer’in golünden ise, hiç bahsetmek istemiyor insan. 45 metreden gerçekleşmiş bir gol! Görmeyenler, “nasıl yani” demesin sakın! Gerçekten 45 metre! İkinci Fenerbahçe golündeki Şehiç’in hatası da başka mesele!
Neyse, siz bunları okurken, 108. gün oldu bile. Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı özgürlüğünden yoksun, 108 gündür. Fenerbahçeliler kırgın, öfkeli ve üzgün.

18 Ekim 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’90+1‘’

Ev sahibi, Türkiye’nin en popüler, en önemli, en kalabalık taraftar topluluğuna sahip spor kulübü. Misafir, ülkenin popülaritesi ve taraftarı en az olan kulüplerinden biri.

Ev sahibi, Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü (“örgüt” yazdım diye, Fenerbahçeliler töhmet altında kalmaz umarım). Misafir, ülkenin en büyük şehir belediyesi.

Sarı-Lacivert’e gönül verenlerin büyük maddi katkısı, hakkı var rakipleri üzerinde. Belediye’nin yaptığı ise, varlığını sürdürmesini sağlayanlara karşı mücadele! Her haliyle garip bir durum işte!

Kadın, erkek, çoluk, çocuk, salkım-saçak onbinler nihayet hep birlikte tribünde, kenetlenmelerinin 90+1. gününde. Yaşananlar karşısında, bir adım bile geri atmadan birliktelik, güç ve gösterilerini 91 gündür sürdürenlerin gözleri ve gönüllerinin bir yarısı Çubuklular’da, akılları ve gönüllerinin diğer yarısı da Metris’te. Sahadakilere tezahüratlarla, Metris’tekilere türkülerle göndermekteler destek ve sevgilerini. Bu, asla vazgeçilemeyecek büyük ve ölümsüz bir sevgi, her hallerinden belli.

91 gündür, ‘Reis’lerine, yani ‘Başkan’larına hasret olan ‘Sarı-Lacivert Çubuklu’ sevdalıları, 139 gün sonra takımlarına olan hasretlerini giderdiler ya, bu da en azından bir teselli!

Fenerbahçe aleyhine verilmeyen penaltı da yok, Fenerbahçe aleyhine çalınan ‘düdükler’ de yok, uzun bir aradan sonra. Sarı-Lacivertliler arasında 90+1’e fazla değer vermeyenler ise, çok! İşte, bütün mesele de burada!

02 Ekim 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Gölge etmeyin!‘’

Ligin ilk iki haftasında birer penaltısı verilmeyen, ‘20 Eylül Dünya Fenerbahçeli Kadınlar Günü’nde, son dakika golü hatalı bir bayrakla iptal edilerek galibiyet serisi kesilen ve başkanı 84 gündür özgürlüğünden yoksun olan Fenerbahçe Spor Kulübü Profesyonel Futbol Şubesi A Takımı, onikinci günde dördüncü maçını oynamak için Kayseri’deydi dün akşam.
Fenerbahçeli taraftarların tüm dünyaya armağan ettiği Salı akşamki büyük gösteri ise, hâlâ manşetlerde, dillerde, gönüllerdeydi. Ne muhteşem bir gövde gösterisiydi o öyle! TFF’nin o akşam orada bulunanlarla ilgili açıklaması ise, oldukça garip geldi Fenerbahçeliler’e! Demiş ki TFF, “üstlerine düşen görevi olağanüstü bir süreçte ve büyük bir hızla algılayarak cevap veren kadınlarımıza sonsuz teşekkür ediyoruz”.
Şaka gibi, gerçekten! O kadınlar ve çocuklar tribünlere, erkekler kaldırımlara sizin davetiniz üzerine gitmedi ki! Fenerbahçeleri için gittiler oraya. Aylardır büyük bir itidalle sürdürdükleri direnişleri için oradaydılar, tıka, basa! Tepeden, tırnağa, siyasetten, futbola kadar birçok şeye yön verenlere, güçlerini göstermek için gittiler Saracoğlu’na. Sorun bakalım, sahiplenmeye kalkmanıza nasıl cevap verecekler!
Sizler; kendinize, kurullarınıza ve hakemlerinize çeki düzen verin yeter!

24 Eylül 2011, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ebediyete kadar!‘’

Türk futbol tarihinin ilk ‘harem-selam’lık maçıydı, dün akşam Kadıköy’de oynanan!
Kadınlar ve çocuklar tribünde, erkekler kaldırımdaydı!
Hani, bir süredir sahiller, havuz kenarları var ya cennet ülkemizde turizme yeni yeni açılan; oralardaki gibi bir ortamdı!
Belki bir deneme bu, en büyük üzerinden yapılan! Belki sadece tesadüf; kim bilebilir!
87 yıl, 10 ay, 21 gün geçmiş Cumhuriyet kurulduğundan bu yana. Tam olarak, 32 bin 103 gün yani.
Tam olarak, 81 gün geçti; Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı 81 gündür özgürlüğünden yoksun yani!
O’nu asla unutmayan ve unutmayacak olan, ‘Büyük Usta’ liderliğindeki Sarı-Lacivert Çubuklu’lar sahada, Çubuklu’ya gönül veren binlerce kadın ve çocuk tribünde, bir o kadar erkek de kaldırımdaydı; sevdaları gereği her zamanki gibi.
Kimse kıskanmasın, gıpta duysun sadece; dünya tarihine geçti ilklerin, rekorların, acıların, gururun, direnişin, Atatürk’ün, Cumhuriyet’in kulübü Fenerbahçe.
Bu, acı, öfke, sevgi, bağlılık ve düzenli olarak artan dayanışma ile yüklü, karmaşık ve artık çoklarınca “açık bir hesaplaşma ve ele geçirme operasyonu” olarak görülen süreç devam ederse, umulanın aksine daha da güçlenecek Fenerbahçe.
Daha da Fenerbahçe olacak, günler geçtikçe! Daha da ayrılacak, ayıklanacak ve ‘karşı konulamaz’ olacak kenetlendikçe!
Kim olsa, “aklınızı başınıza alın” der ve bu ülkede yaşayanların en azından yüzde 50’si bilir mağdur edilenlerin nasıl yükseldiğini!
Dün akşam, en azından ülke tarihine bir kez daha yazıldı Fenerbahçe ve Fenerbahçeliler. İyi ki varlar ve emir büyük yerden, “ebediyete kadar” var olacaklar...

21 Eylül 2011, Çarşamba 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçeli‘’

Bir düşün, hiç doğru olur mu, benim Mehmet’e, Erman’a, Serhat’a, Turgay’a, Rasim’e, İbrahim’e ve sinsilesine elimi uzatmam! Ne işim olur onlar ve gibileriyle!
Sen de uzatma! Akıllı ol, iyi ol, insan ol, ama saf olma!
Carlos’a ne yaptığını hatırlıyor musun o elini uzattığının! Geçen sezon Kadıköy’de neler yaptığını hatırlıyor musun onun ve elemanlarının! Peki, iki hafta sonra bir başka deplasmanda neler yaptıklarını hatırlıyor musun!
Hatırlaman, daha doğrusu hiç unutmaman gerekir. İnsan olana, insan gibi muamele edilir.
Gençsin, sporcusun, temiz bir insansın belli. Ancak dikkat et, iyi olacağım derken, saf olma!
***
Geçen hafta Ajax-Lyon Şampiyonlar Ligi maçında, Fenerbahçeli Mustafa Oduncu bir pankart açtı “Fenerbahçe Burada” diye. Öğlen stat yetkililerinden izin almış. Pankartı asmış. Sonra, uefa yetkilileri gelip “kaldır bunu, yoksa dışarı atarız” demişler. O da, makinesini onlara verip, “çekin, bir hatıra olsun” demiş. Kendisinin ve pankartın fotoğrafını uefa’ya çektirmiş! Ertesi gün Fanatik’te yayımlandı 1. sayfadan. Helal olsun. Rövanşın ilk ayağını aldı, bir gerçek Fenerbahçeli...
***
Federasyon, “kadınlar ve çocukların bilet parası bizden” açıklaması yaptı! “Bedavacı” yaptı yani onları! Çok tepki var bu konuda bize ulaşan. “ikinci sınıf mıyız biz” diye! Doğru ya, ikinci sınıf insan ve yurttaş mı kadınlar ve geleceğimiz olan çocuklar! Neden bedava!
Tabii bir de Fenerbahçe taraftarı olan kadınların tepkisi vardı, “Lütfen yönetime bildirin, bizim kombine kart paralarımızı da talep etsinler” diye. Dedik ki: Edeceklerdir herhalde!
Son olarak da, “seyircisiz maçlara kadınlar ve çocuklar girebilecek” buyurdu tff! Yani, yine aynı muamele! Kadere bakın ki, ilk denk gelen takım Fenerbahçe! Tribünlerinde en çok kadın ve çocuk bulunan takım bu ülkede. Bir kez daha, tarihe geçme fırsatı doğdu Sarı-Lacivert’e gönül verenlere.
Düşünsenize, dünya tarihinde ilk kez, bir futbol maçında statta 20 bin kadın! İlklerin ve rekorların kulübüne, bu çok yakışır! Kombine bilet ve loca sahibi erkekler; haydi eşlerinizi, sevgililerinizi, dostlarınızı, arkadaşlarınızı davet edin yarın akşam Kadıköy’e.
Hatta, siz getirin ve sonrasında kaldırımda bekleyin maç bitene kadar. Deneyin bakalım dışarıdan duyurabilecek misiniz sesinizi içeridekilere, karşılıklı tezahürat yaparken...
Not: Haremlik-Selamlık meselesi ayrı bir konu!

19 Eylül 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mecburen!‘’

Fenerbahçe, Gaziantepspor’la ilk deplasman maçını, bundan tam 11 bin 674 gün önce, 30 Eylül 1979 tarihinde oynamış. Cemil Turan, Ali Kemal, Şevki ve Raşit’in ilk onbirde yer almadığı bu karşılaşmayı
1-0 kaybetmiş rakip sahada.
Ne çabuk geçiyor günler! 77. gün; Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı 77 gündür özgürlüğünden yoksun durumda...
UEFA’dan, TFF’ye, medyadan, ebedi dostlara kadar, dört bir yandan saldırıya ve haksızlığa uğradığını düşünen Fenerbahçeliler, tarihlerinin en zor günlerini yaşıyorlar, işgal kuvvetlerinin zulmünden bu yana.
Yine de, Sarı-Lacivert Çubuklular’ın peşindeler ama. İstanbul’dan uğurluyor, Gaziantep’te karşılıyorlar gönül verdiklerini.
“34’te, 34” diyenler bile var aralarında. Aslında bu sezonun çok zor geçeceğini, baltalanma, engellenme, teslim alınma çabalarının bitmeyeceğinin farkında olanlar da var. İçlerindeki umutsuzluğu dışarıya vurmadan, dik durmaya, itidalini yitirmemeye çalışan, sevgisiyle öfkesi birbirine karışanlar da var.
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu süreci her gün biraz daha kenetlenip, güçlenerek yürütüyor Sarı-Kanarya’ya koşulsuz bağlı taraftarlar.
Tabii ki, bazı konularda ayrışıyorlar. Mesela, bazıları “bu federasyonun takımına futbolcu veriyoruz ve orada sakatlanan çok önemli oyuncularımızdan mahrum kalıyoruz” noktasına olayı taşıyorlar. Bazıları ise, “o takım federasyonun değil ulusundur ve biz o formayı en fazla giyen takımın taraftarıyız” diye, buna karşı çıkıyorlar.
Fenerbahçe Spor Kulübü, tarihinin en zor günlerini yaşarken işgalden bu yana. Mavi-Beyaz formalılar topun peşinde, taraftarlar da onların peşinde koşuyorlar, mecburen!

17 Eylül 2011, Cumartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’73. gün!‘’

Bu satırları yazarken; 72. gün... Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı, özgürlüğünden yoksun 72 gündür.

Okuyorsanız eğer burada yazılanları; artık 73. gün...

Saracoğlu’ndan, Dereağzı’ndan, Samandıra’dan, sporcularından, taraftarlarından, evinden, evlatlarından uzak Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı.

..Ve çocukları, Sarı-Lacivert Çubuklu ile sahada bir kez daha. Ancak, ne o var ne de çubukluya gönül veren on binler; kendi emekleri, gayretleri, birikimleri ve birliktelikleriyle yıkıp, yeniden inşa ettikleri statlarında...
Rakipleri de Orduspor. “Ordu” diyen de çok tabii. Ne anlamlı bir tesadüf değil mi! Bir tarafta Fenerbahçe, bir tarafta Ordu!

Stadın dışı ve çevresindeki, hatta ülkedeki büyük Sarı-Lacivertli kalabalığın çoğunluğu, takımlarına destek verirken, başkanlarının ve kulüplerinin başına gelenleri unutmamış ve kolay kolay da unutmayacaklar gibi! Her zamanki kadar konsantre değiller futbola.

Tabii ki, kıpır kıpır içleri takımları için hâlâ. ‘Büyük Usta’dan, “Aykut hocamızın kendisine şans verdiği zamanlarda, yüzündeki ‘heyecanlı tebessümüyle’ görevini yerine getirmeye çalışan Gökay kardeşinize kadar”, Sarı-Kanaryalar’ından vazgeçecek değiller ya! Kanaryalar’ın atacağı gollerden çok daha fazla istedikleri açık, başkanlarının sağlıkla tekrar özgürlüğüne kavuşacağı günleri ama!

Kadıköy’de en son 20 Kasım 1985’de karşılaşmıştı iki takım. Ben, lise tarafındaki açıktaydım, o Çarşamba maçında. Klasik, okul yerine maç tercihiydi. Nasılsa artık, ‘devam zorunluluğu’ da yoktu, okul üniversiteydi. Onur (Kayador) ve Müjdat’ın (Yetkiner) golleriyle kazanan Kanaryalar çok kaçırmışlardı o gün. Sahanın en iyisi de, rahmetli Hüseyin’di (Çakıroğlu).

Bundan 9421 gün önceydi...

Günler çabucak geçiyor. Bazı şeyler hiç unutulmuyor, unutulmamalı da zaten!

13 Eylül 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI