‘’140 karakter!‘’
Yaklaşık 20 gündür, paylaşmak, havayı koklamak, nabız yoklamak ve aslında biraz da rahatlamak için Twitter’daydım: @tamerbaglan.
* * *
Karşılaştığım soruların ilki, “Ş.L’ye göndermiyorlarsa, neden düşürmüyorlar?” idi. Sonrasında ise, “Ay-Yıldızı kim takacak bu sezon?”.
* * *
Erman, baransu, iseten ve rok, maa, tff, gs, ts ve arıboğan’dan bile çok tepki alıyordu. “abi sende ‘tape’ yok mu!” diye de soruluyordu.
* * *
“Bende ‘tape’ olsa, takar Orhan Baba’nın kasetini efkar dağıtırım” dedim şakayla karışık. Çok gülmediler buna, onlar daha iyilerine alışık.
* * *
Mesela: Genç kürekçiler kazandıkları üç kupadan birini göle düşürdüğünde, “göle dalan ebedi dost yöneticilerinden hâlâ haber alınamadı”.
* * *
Faik Bey’e salladıkça sabahın köründe, “hâlâ burada ne işin var, uyusana” cümlesiyle, Başkanları’nı savunacak avukata sahip çıkıyorlardı.
* * *
Bursa’nın 5 maçlık cezasının neden kalktığını da sordular, Ş.L’ye neden onların gitmediğini de. Lugano’nun gidişine ise, birlikte ağladılar.
* * *
Tüm bu yaşananların, ‘yıkılmayan son kale’yi ele geçirmek için düzenlenmiş bir tezgah olduğu konusunda hem fikir oldular.
* * *
Fenerbahçeli zenginlerin ellerini neden ceplerine atmadığını sorup, Ali Koç’un sanki tek başına kalmış gibi durduğunu vurguladılar.
* * *
Sarı-Lacivert sevgileri için protesto, alışveriş saatlerinde soluğu hep bir yerde aldılar. Taraftar Kart konusunu ise, doğrusu abarttılar.
* * *
Birisi şöyle yazmıştı, Taraftar Kart formunun adres bölümüne: Göndermeyin mah. Masrafa girmeyin cad. no: 1907 Fenerbahçe Cumhuriyeti.
* * *
İsyankar, ama itidalli halleri. Sitem yüklü üzüntüleri. O kadar güçlü ki sevgileri. Birine büyük ikramiye çıksa, soluğu kulüpte alacak gibi.
* * *
Geç de olsa, “bu oyunda yokuz” ya da “Amatör kümeye gidelim” diyenlerden, ‘Siyah Çoraplılar’ adı ile yeniden doğup, büyümek isteyenlere...
* * *
En fazla ReTwitt’i ise, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı’nın kaç gündür özgürlüğünden yoksun olduğunu hatırlattığım gece yarılarında aldım.
* * *
Bu yazıdaki cümleler 140 karakteri geçmemiştir. Bunu, Twitter’daki dertdaşlarıma, saygı, sevgi ve teşekkürlerimi göstermek için yaptım.
* * *
Başta @HipiLangstrumpf ile @kum_kitabi olmak üzere; insanlığınız, inancınız, Atatürkçülüğünüz ve Fenerbahçeliliğinizle iyi ki varsınız :D
‘’Lütfen!‘’
Ne garip bir iştir bu! Aziz Yıldırım, Abdullah Gül’e yazdığı mektupta, “Savcı benden daha ünlü bir kişiyi alacağını söylemiştir. Bu kişi kimdir ve neden hâlâ çağrılmamış, gözaltına alınmamıştır!” diyor ve bu Hürriyet Gazetesi’nde yayımlanıyor, ardından Melih Gökçek’in ‘şüpheli’ olarak ifadesinin alınacağı açıklanıyor!
Yani, Aziz Yıldırım’dan daha popüler kişi Melih Gökçek midir! Ankara’nın nüfusu kaç, Melih Gökçek’in aldığı oy kaç! Aziz Yıldırım’ın arkasındaki kalabalığın kaçta biri var Melih Gökçek’in arkasında! 13 yılda Fenerbahçe Spor Kulübü’nü Dünya’nın en büyük kulüplerinden biri haline getiren Aziz Yıldırım kadar sevilmesi mümkün mü, Belediye Başkanlığı yapan bir siyasetçinin! Bir yanlışlık var burada!
“Aziz Yıldırım’dan daha ünlü biri” deyince, mesela Tayyip Erdoğan ya da Abdullah Gül veya Fethullah Gülen gelebilir akla. Çünkü, onlar gerçekten daha popülerler son yıllarda. Daha güçlüler ve büyük destek var arkalarında; her bakımdan, her açıdan, hem içeride hem dışarıda.
TFF’nin ‘devam’ kararının ardından, karmakarışık, şüphe, kaygı, öfke dolu bir ortamda, her zamankinden daha gergin ve endişe verici olarak başlayacak yeni sezon. Kimbilir, ne tezahüratlar üretilecek tribünlerde, kim bilir ne gaflar yapılıp, potlar kırılacak, yöneticisinden sporcusuna kadar maçlar sonrasında. Muhtemelen karşılaşmalar öncesinde de yaşanacak, gerilimin tavan yapmasına neden olacak açıklamalar.
İş bu nedenle hem insan hem sporcu hem de ligin sağlığı bakımından, yeni sezonda rakip taraftarlar alınmamalı ev sahibinin maçlarına. Herkes kendi evinde, sadece kendi taraftarı önünde oynamalı. Böyle bir uygulama, ortam gerginliğini önemli ölçüde düşürecek ve yaşanması muhtemel birçok olumsuzluğu engelleyecektir. Herhangi bir olumsuzluk yaşanırsa da, en azından suçlular ev sahibi içinde rahatlıkla tespit edilebilecektir.
Sezon bitmeden, davanın netleşmeyeceği, bir sonuca varılamayacağı açıktır. Belki, TFF tarafından bunun garantisi bile alınmıştır. Yani, yukarıda da vurguladığımız gibi, belirsizlik, gerginlik ve yüksek tansiyonlu bir oyun beklemektedir bu sezon Türk futbolunu.
Rakip taraftarın karşılaşmalara alınmaması, bu kaos ortamında gerçekten büyük fayda getirecektir. Bu oyunu yönetenlerin, bu çağrıyı dikkate alıp, ciddi ciddi düşünmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Lütfen!
‘’Bu oyunda varlar!‘’
Milli takım kaptanı Emre Belözoğlu, ‘TOKİ Türk Telekom Arena Stadı’ndaki maçta protesto edilmiş. Üzerinde Ay-Yıldızlı forma, kolunda kaptanlık bandı varken! 773 milyon TL harcanarak peşkeşlenen bu stadın açılışında da, peşkeşleyen protesto edilmişti hatırladığım kadarıyla. Garip, hazin, ezik, büzük bir durum. Tam ‘vah, vah!’lık yani...
Fenerbahçe’ye gönül verenler Taksim’de toplanacaklarmış, seslerini bir kez daha duyurmak amacıyla. Başkanları, geçmiş yöneticilerine temizliklerinden dolayı teşekkür eden bir kulübün bazı taraftarları anında karşı çıkmışlar buna. “Kan çıkar” bile demişler sanal ortamlarda! Korkulacak bir durum bu. Çünkü örneği var geçmişte, internette organize olduktan sonra, iki Avrupalı taraftarın canını almışlardı aynı ortamda. Belki de, sadece bu nedenle valilik karşı çıkmıştır bu organizasyona!
Kısa sürelerde de olsa, farklı beldelerde, farklı takımların taraftarları ile sohbet ettik, şike soruşturması hakkında. Hemen herkesin ortak sorusu “Fenerbahçe düşecek mi?” oldu ne yazık ki! Ne, nerede, nasıl, neden gibi sorular sormaya gerek bile duymayanlar, sadece ‘kim’in cevabını biliyorlardı: Aziz Yıldırım!
İşin vahim yanı, bazı Fenerbahçeliler de sadece ‘düşme’ meselesine takılmışlardı. 13 yılda kulüplerini Dünya’nın en büyük spor kulüplerinden biri haline getiren ve bu kulüple olan bağı nedeniyle şu sıralar özgürlüğünü kaybetmiş durumda hayata tutunmaya çalışan başkanları ikinci plandaydı. Sezonun, heyecanın bir an önce başlaması, Sarı-Lacivert Çubuklular’ın yeşil sahalarda yeniden boy göstermesi, onlar için ilk sıradaydı. Başkanları Metris ile Şişli Etfal arasında gidip gelirken, Fenerbahçe Futbol Takımı’nın maçına gitmek, “gool” diye sevinebilmek, omuz omuza zıplayıp tezahüratta bulunmak, onlar için hâlâ anlamlıydı!
Ben de Fenerbahçeliyim, oğlum da, onlar da! Bu nedenle kafam iyice karıştı! Aklım, bilgim, fikrim, duygularım, vicdanım, inancım, ideallerim, hayatım; daha ne varsa işte, netliğini kaybetti, flulaştı!
Oysa, bu şartlar altında Fenerbahçe Spor Kulübü’nü yönetenler karar alıp, “futbol şubesini kapatma” talebini kongrenin görüşüne ve onayına sunar diye düşünüyordum. Yani, “Bu oyunda yokuz!” diyeceklerini umuyordum. Anlaşılan, bir kez daha yanılmışım!
‘’Bu oyunda yokuz!‘’
“Şike Türk Futbolu’nda 40 yıldır var” diyen, 20 yıllık futbolcu, 10 yıllık hakem, bilmem kaç yıllık yazan, konuşan Erman, “biz biliriz hocaaam” cümlesini çok kuran Erman, “beni fazla konuşturmayın”ı ağzına sakız etmiş Erman, emniyetten çıkışında, “Aziz Yıldırım’dan şikayetçi oldum” diyebildi sadece!
İçeride, yalnızca bu soruldu herhalde! Yoksa, yıllardır içinde bulunduğu çarkta dönenleri, ‘takır, takır’ söylerdi delikanlıca, bir kalemde!
Çok şey yaşadığını, çok şey bildiğini sürekli ima eden, onca kirliliğin içinde ‘sütten çıkma ak kaşık’ olarak hayatını sürdüren Erman, bu kez galiba gerçekten gözden düştü toplum önünde; o muhteşem gözlüğe rağmen! Yukarıdaki satırlarda çaktırmadan alıntı yaptığımız, Ercan Güven usta ve Asena Özkan da buna benzer açılımlar yaptılar Erman’a. Aslında bizimki, geç kalmışlıktan kaynaklanan, hafif bir tekrar!
Şirinler’e ve Şirineler’e sorsanız, Gargamel’in bile önüne geçti, gözlüklü Erman.
Neyse; asıl konumuz tabii ki çizgi filmler değil!
Fenerbahçe Spor Kulübü’nü yönetenler, kongre üyelerine çağrıda bulunarak, Türk Futbolu’na verdikleri 104 yıllık emeği ve lokomotiflik görevini sonsuza kadar lekeleyenlerden, sonsuza kadar kurtulmak için, altyapısından profesyonel takımına, futbol şubesini kapatmalıdır bir an önce.
Onun, bunun diline pelesenk olmadan, onurlu ve kendine yakışır biçimde yaşamını sürdürebilmek için, uzaklaşmalıdır bu oyundan.
Sloganı da, “Bu oyunda yokuz” olmalıdır. Türk Futbolu, bundan böyle Fenerbahçe Spor Kulübü olmadan yol almalıdır.
Fenerbahçe Spor Kulübü, bu haklı tavrından sonra sepetten ayrılacak ya da ayıklanacak çürük elmalardan da kurtularak, daha anlamlı bir birliktelik, gönül bağı ve nitelikle diğer branşlarda hizmete devam edecektir Türk Sporu’na...
‘’Bu oyunda yokuz!‘’
Fenerbahçe Spor Kulübü Yüksek Divan Kurulu Başkanı Yüksel Günay: Fenerbahçe Spor Kulübü, Türkiye’nin en yaygın, en güçlü sivil toplum kuruluşu ve Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu yararına çalışan bir spor kulübüdür. Hiçbir tarikat ve İslam örgütü zemininde bir yapılanma bu kulübün içinde yapamaz. Günlerdir internet sitelerinde, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne birçok şey yakıştırılmaya çalışılıyor. Fenerbahçe Spor Kulübü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ve Anayasasına bağlı, Atatürk İlke ve Devrimlerine sadık ve onları koruyan, o düzende kalmaya kararlı, 23 milyon kişilik bir topluluktur. Planlanan iddialar ve tehditlere maruz kalacak kadar sahipsiz değiliz. Kulüp olarak laik düzende, laik anlayışla yalnızca spor yapıyoruz.
Yukarıdaki açıklama, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün cemaat tarafından ele geçirilmeye çalışılmasından korkanları rahatlatacak ve bu konuda kulüplerinin Divan Kurulu ve Kongre üyelerine güven duymasını sağlayacak bir söylemdir. Taraftarın bundan böyle, siyasi ve cemaat konularında topa girmemesi gerekir. Fenerbahçe Spor Kulübü’ne reva görülen, yandaş ve candaş basın tarafından da desteklenip, körüklenen suçlamalara karşı izlenebilecek tutum ve verilebilecek dersler değerlendirilmelidir.
Fenerbahçe Spor Kulübü Profesyonel Futbol Şubesi A Takımının şampiyonluğu bir kez daha elinden alınsa, küme düşürülse bile, alt ligde de bu karalama hep önüne getirilecektir. Hem diğer camialar hem basın tarafından. Aklanmayacaktır yani!
Fenerbahçe Spor Kulübü Profesyonel Futbol Şubesi A Takımının 18. şampiyonluğu elinden alınmasa (ki tarihin sayfalarından ve taraftarların gönlünden asla çıkaramazlar bu şampiyonluğu), yoluna bu şekilde devam etse bile, hem diğer camialar hem basın tarafından aklanmayacaklar ve üzerlerine gidilmeye devam edilecektir yine!
Bu nedenle büyüklük sınırları başarı ya da başarısızlıklarla çizilemeyecek bu kulübü yönetenlerin, futbol şubesinin tamamen kapatılması yönünde kongre kararı alması ve kongre üyelerinin de bunu onaylayarak, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Türk Sporuna diğer branşlarda hizmete devam etmesinin sağlanması en akılcı yol olacaktır.
Bunun kısaca ifadesi ise, “Bu oyunda yokuz!” sloganıdır.
Fenerbahçe’ye gönül verenler, laf salatasını, sağdan-soldan aldıkları rastgele duyumları, ıslık-korna-zurna gibi boş eylemleri bırakıp, bunun yapılabilirliği üzerine tartışmaya başlamalıdır.
Fikir ve gönül birliği ile böyle bir karar alındığında, geride kalanlar Türk Futbolu’nu seyretmeye devam edebilirler hâlâ! İster statlarda, ister ekranları başında...
‘’Yazıklar olsun!‘’
Abartıyor olabiliriz de ama. Tecrübelerime dayanarak söylüyorum; en az iki stat dolusu Fenerbahçeli vardı orada. Ne kadar çok kadın, çocuk var. Bebekler var annelerinin, babalarının kucağında. Yaşlısı, fazla kilolusu, antrenmansızı öfleye-püfleye yürüyor, Fenerbahçe sevdasıyla. Yürümeyenler veya daha fazla yürüyemeyenler kaldırımdan, evlerinin camlarından, balkonlardan destek veriyorlar, bayrakları, alkışları, el sallamaları, tezahüratları, ıslıklarıyla. Arabalar geçiyor yolun karşı tarafından ve onlar da katılıyorlar kornalarıyla.
Ne kadar düzgün ve itidalli bir kalabalık bu. Bir de, ne güzel giyinmişler. Tertemiz, yepyeni Fenerium ürünleri, Fenerbahçe formaları çoğunda. Onca acıya rağmen, nasıl da mutlu ve güçlü görünüyorlar hâlâ... Bu kalabalığa, terörist muamelesi yapıp, biber gazı ve şiddetle saldırdılar ya!
İnanamadım, gördüklerime, yaşadıklarıma. İlk kez böyle büyük ve insani bir tavır için, demokratik hakkını kullanmaya çalışan oğlum (internet yasağı için de Taksim’deydi ama, o böyle değildi), gözlerini açamadan yürürken “nasıl olur baba” diyor, ben küçücük çocuklar ve ailece orada olanlarla ilgileniyorum; biber gazından daha çok sinirim, üzüntüm ve öfkemden dolayı; göz yaşlarıyla...
Bir metreyi aşan yükseklikteki demir parmaklıkları aşmaya çalışan kadın-erkek, çoluk-çocuk insanlara, o çevrenin halkı yardım ediyor; onların da büyük bir şaşkınlık ve endişe var suratlarında. Böyle düzgün ve itidalli bir kalabalığın üzerine, göz gözü görmeyecek derecede biber gazı bombaları attılar, saldırdılar ya, insanın aklına şu soru geliyor ister istemez; günü geldiğinde, daha ağırlarını da yapabilirler mi acaba! Tabii ki, ‘korkunun ecele faydası yok’! O da ayrı bir konu...
‘’Bir aksilik olmasın!‘’
Pazar gününden bu yana, Türkiye’nin gündemi Fenerbahçe. Zahid Akman, milyonların merak ettiği Deniz Feneri olayından adliyeye sevkediliyor, Fatih Altaylı’nın genel yayın yönetmenliğini yaptığı Habertürk’te manşet Fenerbahçe. Üstelik üst manşetten verilen bir fotoğrafla! (Sayın Aziz Yıldırım’ın emniyette çekildiği iddia edilen sağ yan, ön ve sol yan fotoğrafları. Birinde boyu 1.75, birinde, 1.70, birinde 1.72)
Zaman’da, Taraf’ta, Yeni Şafak’ta, Sabah’ta, Star’da, Samanyolu’nda, Kanal 7’de, Atv’de, Ahaber’de, TRT’de ve onlar gibilerinde manşet yine Fenerbahçe.
Sülalesine girmiş Fenerbahçe, ilk haber olarak. Başka sorunu yok ya, nur içindeki memleketin!
Başta Sayın Aziz Yıldırım olmak üzere, Fenerbahçeli bazı yöneticilerin, kulübe yakın isimlerin teknik takibe takıldığının söylendiği bir şike soruşturması yönetiliyor. Bir sürü bilgi kirliliği ile birlikte, her zamanki gibi.
Yüzleri gülüyor birilerinin; ki onlar kin ve intikam duygusu ile yaşamlarını sürdüren, aynalara dargın, karalamalarla barışık, dedikodulara alışık insan ziyanlıkları, görebilenlerin çok iyi bildiği gibi.
Adalet görevini yapmaya çalışırken, ‘gizlilik ve adil yargılanma hakkı’nın gasp edildiği bu kirlilikte, birileri sanki adaletin de önünde gibi! Önceden haber veriyorlar Türkiye’ye; “o, bununla konuşurken kayıtlara takıldı”, “şu, ‘rahat ol bu maç bizim’ dedi”, “paraları sayarken görüntülendi” delilsizlikleriyle.
Ntvspor, polis görüntülerini yayınlıyor; Sayın Aziz Yıldırım’ın evi, arkasından silah ve Sedat Peker görüntüleri. Oysa, ev başka yerde, diğerleri başka yerde. Üst üste bindirilmiş, farklı kareler peş peşe!
Birileri, adaletin bir adım önünde! Yerse!
Çok kişi yiyor bunu yine. “Fenerbahçe ve Sayın Aziz Yıldırım’dan kurtulunca, tertemiz olacak her şey” diye düşünüyor ya nefret ya eziklik ya da cahilce!
Teknik takip çekiyor işin başını, Fenerium torbasıyla şike parası verildiğini iddia eden medyaya göre! Peki o zaman, Recep Tayyip Erdoğan’ın, yani Başbakan’ın 19 Nisan 2011’de, Bucaspor maçını kastederek, Sayın Aziz Yıldırım’a, yani Başkan’a “bir aksilik olmasın!” deyişi ne!
‘’Kurtuluş‘’
“Öyleyse ben yokum” diyenlerle, avuçlarını ovuşturup Aziz Yıldırım’ın başkanlıktan istifa etmesini, mahkumiyetini veya gözaltındayken ölmesini bekleyenler de aynı kefede: Tatlısu Fenerbahçelileri!
1899’da başlayan kuruluş hamlesi, 1907’de bunun resmileşmesi, işgal yıllarında kapısına kilit vurulmasına rağmen kurtuluşunu gerçekleştirmesi. Başlangıçtan günümüze kadar 36 branşta Türk sporuna verdiği hizmet, sporumuzun lokomotifi olma özelliği. Popülaritesi, milyonlarca taraftarı ve en sonunda geçtiğimiz sezon dokuz branşın tamamında Türkiye şampiyonluğu. Son günlerde borsada 500 milyon dolar değer kaybetse de, en büyük ekonomiye sahip spor kulübü oluşu. Aziz Yıldırım’la birlikte çığ gibi büyüyen tesisleri, artan kongre üyesi sayısı, dernekleri, taraftar kart sahipleri, kombineleri, vs..
Gün, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ve gerçek Fenerbahçeliler’in birlik günü. Sevgilerini, bağlılıklarını, güçlerini kanıtlama günü. 25 milyondan, gerekirse 10 milyona ayıklanma, çürük elmaları sepetten atma günü. Gün, bir kez daha kurtuluş günü.
Önce bayraklarını asacaklar. Bayrakları yoksa ya da renkleri solmuşsa Fenerium’dan yenisini satın alacaklar. Sonra futbol oyunuyla ilgili hafızalarını tazeleyecekler. Başta son sezon olmak üzere, geriye doğru oynanan oyunları iyice süzgeçten geçirecekler. Bakalım neler hatırlayacak, neler görecekler!
Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu ve Kongre Üyeleri de, bir an önce bir araya gelerek, bu konuyu görüşecekler. Takımları başarısızlıktan dolayı değil de, böyle bir soruşturmadan dolayı küme düşürülürse, “Biz futbol şubemizi kapatıyoruz. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak diğer sekiz branşta mücadeleye ve Türk sporuna hizmet etmeye devam edeceğiz” diyecekler.
Fenerbahçeliler, tarihlerinden esin ve güç alarak birlik içinde ve asla geri adım atmadan kulüplerine ve liderlerine sahip çıkmayı başarırlarsa, birileri Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu ile uğraşmaktan artık vazgeçecekler.