‘’En önemli test‘’
İsmail Kartal göreve başladığı günden bu yana bir puan durumu yapılacak olursa Fenerbahçe topladığı 21 puanla zirveyi Abdullah Avcı’nın Trabzonspor’u ile paylaşıyor. Kartal, özellikle forvet hattında Rossi, İrfan Can ve Serdar Dursun ile bir standart yakaladı ve bugün Kayserispor karşısında da devam etmesi beklenebilir. Saumel’in sağ kenar performansının yükselmesi, Crespo ile Zajc’ın merkezde oyuna büyük karakter koymaları, İrfan Can ve Rossi’nin hücum aksiyonlarını yönlendiriyor oluşları Fenerbahçe’nin futbolunu son dönemde geliştiren ana unsurlar.
Pelkas şansı iyi kullandı
Ne var ki, Uruguay Milli Takımı’nın Dünya Kupası Elemelerinde 30 Mart’ta Şili ile oynadığı ve 2-0 kazandığı maça ilk 11 başlayan Rossi’nin İstanbul’a önceki gün geç saatlerde dönmüş olması Kartal’ı Pelkas’a yönlendirebilir. Pereira dönemi ana planın bir parçası olamayan Pelkas, İsmail Kartal’ın verdiği şansları iyi kullandı ve tabelayı 3 kez değiştirmeyi başardı. Fenerbahçe’deki bu diriliş hikayesi Pelkas’ı yeniden Yunan Milli Takımı’nın ilk 11 oyuncusu yaptı denebilir. Zira Yunanistan’ın hem Romanya hem Karadağ ile oynadığı son iki maça da ilk 11 başladı. Gayet moralli ve formda olduğundan Rossi’nin yerine Pelkas tercihi yüksel ihtimalmiş gibi görünüyor.
3 kaleci, 4 yenilgi!
Kayserispor son 4 lig maçını kaybetti ve 38 puana çakılıp kaldı. Her ne kadar Türkiye Kupası’nda yollarına devam ediyor olsalar da peş peşe mağlubiyetler oyunlarına duydukları güveni aşırı zedeledi. Thiam, Gavranovic, Bertolacci gibi tecrübeli ve kaliteli futbolculara sahip olmalarına rağmen kaybettikleri 4 maçta toplam 11 gol yediler ve savunmaları büyük bir bunalım yaşıyor. Kaleci forması ise Lung, Cenk Gönen ve Bilal arasında gidip geliyor. 4 mağlubiyeti 3 farklı kaleciyle yaşamış olmaları şaşırtıcı.
Göz kamaştırıcı seviye
Kayserispor açısından Fenerbahçe mücadelesi bir çıkış ve 38 puandan ayrılma maçı olarak görülebilir. Fakat Sarı-Lacivertliler de şu anda ligin en formda iki takımından biri. Konyaspor maçında ulaştıkları seviye göz kamaştırıcıydı. Mesut Özil ve Ozan Tufan’ın kadro dışı bırakılmalarının ardından Kayseri deplasmanı bir anlamda İsmail Kartal adına önemli test olacak.
‘’İkincilik yolunda psikolojik destek‘’
1- Kadro dışı kararları ne kadar doğru?
'Süperstar muamelesi bekliyordu'
Mesut Özil bir süperstar ve ona göre teknik ekipten muamele bekliyor. Ne var ki, beklediği muameleyi ne Pereira ne de İsmail Kartal gösterdi. Pereira; Mesut’u, Muhammed ile terbiye etmeye çalışırken, Hatay deplasmanının 86. dakikasında oyundan genç Muhammed’i alıp, yerine Mesut’u sokmuş ve ipler yavaş yavaş kopmaya başlamıştı. İsmail Kartal ise Trabzon maçının bitimine 5 dakika kala Mesut’u, 90. dakikada da Ozan’ı oyuna sokması, üstüne Konya maçının devre arasında Mesut’u çıkarması yine 90’da Ozan’ı oyuna sokması yıldız futbolcuların kolay kabul edeceği türden kararlar değil. İsmail Kartal, 10 maçta 21 puan topladığı için yönetimden bir güven oyu alma ihtiyacı hissetmiş olabilir. Yönetim ise lig ikinciliği yolunda hocaya böyle bir psikolojik destek sunmayı seçti. İsmail Kartal’a ‘Arkandayız hocam’ mesajı verdiler. Mesut sakatken oynamadığında sorun olmuyordu ama sağlıklıyken oynamadığında teknik ekibe psikolojik bir ağırlık yaratmış olabilir.
2- Mesut ve Ozan’dan sonra kadroda nasıl değişiklikler olmalı? Saha içinde sorumluluk kimde olmalı?
'8 haftada İrfan Can belirleyici olur'
İki futbolcu da İsmail Kartal’ın planında geniş yer tutmuyorlardı. Ozan zaten oynamıyordu, Mesut ise oynadığında nadiren sahanın lideriydi. İsmail Kartal, bir tane Mesut gibi süper yetenekle oynayacağına Crespo, Zajc, Mert Hakan gibi limitlerini çok zorlayan oyuncu grubuna İrfan Can’ın liderlik etmesini tercih etti. Kalan 8 haftada İrfan’ın hücumdaki rolü çok daha belirgin olacaktır.
3- İsmail Kartal ile devam edilmeli mi?
'Kariyerli bir yabancı'
Fenerbahçe yönetimi sadece son 1 yılda 5. hocasıyla çalışıyor. Baş döndürücü bir hoca sirkülasyonu var. Yeni sezonda da yabancı bir teknik direktör ile çalışma istekleri de cabası. İsmail Kartal var gücüyle kendini ispatlamaya çalışıyor, Trabzon maçından bu yana oyunu geliştirdi, Konyaspor maçında zirve yaptı. İsmail hoca artık 61 yaşında. Kariyerinde iki kez Fenerbahçe teknik direktörlüğü yapmış bir isme ‘Yeni gelecek yabancı hocanın ekibinde yer al’ demek gerçekçi olmaz. Sanırım kariyerli bir yabancı teknik direktör ile yola devam edecekler
‘’Yanlış modelledik‘’
Portekiz’in, eleme grubunda İrlanda ve Sırbistan’a karşı oynadığı 4 maçta sadece 1 kez kazanması ve rakiplerinin bunu 3’lü savunmayla başarmış olması Kuntz’u da benzer yola sevk etti anlaşılan. Ne var ki, Sırbistan 3-4-1-2 ile sahaya dizilip Vlahoviç-Mitroviç forvet ikilisiyle Portekiz’e baskı yaptı, oyun kurulumunu bozdu ve hücum aksiyonlarında fark yarattı. Kuntz’un Portekiz’e karşı kurguladığı 3-4-3 Cengiz-Burak-Kerem’in aralarına giren mesafelerden dolayı kadük kaldı.
Daha uygunu vardı!
Oysa, kendisi farkında olmasa da Sırbistan modeline çok uygun bir forvet seçeneğine sahipti. Alman hoca şayet Sırbistan’ı modelliyorsa Enes ile Burak’ı birlikte kullanmalıydı. La Liga’da attığı 14 golle Benzema’nın ardından krallık yarışına katılan Enes Ünal’ın bu formunu görmezden gelmek büyük bir antrenör handikabıydı. Enes, zaten Getafe’de klasik bir 3-5-2’nin ön ucunda partneri Ramirez ile tamamlayıcı forvet olarak aylardır harikalar yaratıyorken Kuntz’un başlangıç planında olmaması hayret vericiydi doğrusu.
Yanıltan detay
Keza Berkan’ın ligde her maç 12 kilometre ortalamayla koşu mesafesi katediyor oluşu Kuntz’u yanıltan bir başka detay. 3 stoperle savunmada beklerken sol kenarda Rıdvan Yılmaz gibi topu saklayabilen bir bekle oynamak ilk yarıda top kaybı neticesinde yediğimiz baskıyı kırabilirdi. Cengiz ile Burak’ın ikili oyunuyla golü bulduğumuzda henüz oyuna dengeyi getirememiştik ama Enes Ünal sahaya girer girmez ön alan baskısıyla büyük fark yarattı. Üstüne bir de Enes penaltı kazandırdı. Ne var ki, sırf bu kritik anlar için Milli Takım’da olan Burak Yılmaz penaltıyı auta atınca tur da elimizden kaçmış oldu. Kuntz Türkiye’yi Katar’a götüremedi diye yerin dibine sokulamaz. Biz zaten Katar’ı Güneş döneminde yitirmiştik, ona rağmen son ana kadar heyecanımızı taze tutabildik, ama insan bu kadar yaklaşmışken elinden kaçan tura yanıyor.
‘’Kim daha kötü?‘’
Muslera daha 1. dakika dolmadan öyle bir pas hatası yaptı ki, Muhammed kendi standardında vurabilse Galatasaray ağlarını havalandırabilirdi. Muslera’nın artık eski halinden eser yok. Bunu yönetim de Torrent de ve elbette bizzat Nando’nun kendisi de kabul etmeli. Kerem’in, Djilobodji’ye attığı çalım son zamanlarda ligimizde gördüğümüz en akıl dolu ve estetiklerinden biriydi. Pozisyonun devamında Gomis golü attı ama herkesin aklı Kerem’in çalımında kaldı.
Gomis’in, Kitsiou’ya devre bitmek üzereyken yaptığı faul sanırım maçın en anlamsız hareketlerinden biriydi. Gaziantepspor çok iyi olduğu duran top organizasyonunda Djilobodji ile golü yaparken, Berkan Kutlu’nun rakibiyle eşleşmesine rağmen savunamaması gole yardımcı oldu. Gaziantepspor ilk yarıda Galatasaray’a karşı oyunun her iki yönünde de üstünlük kurdu. Hava toplarında Galatasaray’ı açık ara geçen Erol Bulut ve öğrencileri yüzde 71’e 29’luk bir fark yaratırken ikili mücadelede yüzde 63’e 37 ile rakibini geçti. Bu istatistikler elbette hücumdaki rakamları da olumlu tetikledi ve Gaziantepspor Galatasaray kalesine sadece ilk yarıda 13 şut çekerek bu alanda bir rekora imza attı.
Doğru plan Antep'ten
Galatasaraylı futbolcular arasında kim daha kötü yarışması gibi bir 90 dakikaydı. Morutan 10 top kaybı, 0 top çalma ve sıfır etkiyle oynarken, Berkan Kutlu Galatasaray’ın yediği ilk 2 golde en hatalı oyuncuydu. Semih Kaya, Boey ve Omar’ın yokluğunda mecburen sağ bek oynadı, hücumda hiç bir etkisi yoktu. Savunma kısmında Sagal’a fizik üstünlük kurduğu söylenemez, Maxim’den söktüğü topu tekrar rakibine vererek 3. golün asistine yardım etti. Yarışmanın galibinin önemi yok, organize bir kötülük söz konusuydu ama maçın kazananı doğru planı uygulayıp, Maxim’e sahip olan Gaziantep’ti. Galatasaray’ın büyük para ve umutlarla transfer ettiği iki Rumen’den Cicaldau kenarda otururken, Morutan sıfır çekti. Gaziantep’in Rumen’i Maxim ise 2 asist 1 gol ile maçın adamı oldu.
‘’Sen konuşmazsan taraftar konuşur‘’
Batshuayi’nin golden sonraki sevincinde eliyle tribünlere yaptığı ‘Çok konuşuyorsunuz’ göndermesi çok anlamsız. Premier Lig’de bile çok yüksek oranda gol atan uluslararası bir santrfor, dünyanın herhangi bir liginde bu kadar uzun süre ve ısrarla gol kaçırırsa eleştirilir. Sevgili Batshuayi, Beşiktaş, Hatayspor kalesine tam 22 şut girişiminde bulunup, 12 isabet sağlıyorken, maç 1-1 berabere bitiyor ve sahanın en çok şut çeken futbolcusu sen oluyorsan, üstelik bir de gole giden topu kafanla auta yönlendiriyorsan taraftar elbette konuşur. Sen sahada konuşamadığın için konuşur. Bu çok doğal. Beşiktaş taraftarı bu sezon forvet performanslarından dolayı çok yıprandı, üzüldü. Zira Batshuayi böyle de Larin uçuyor mu? Elbette hayır. Larin’in basit top kayıpları Beşiktaş’ı takım olarak geri koşmak zorunda bırakıyor. Beşiktaş’ın forvetleri çok formsuz, Larin yetersiz, Güven umursamaz, Alex güçsüz. Olan Ghezzal’in çabalarına oluyor.
İkincilik iddiaları var mı?
Genç kaleci Emre Bilgin Saba’nın frikik golünde 4’lü bir baraj istedi, kendisi de çizgide barajın boş tarafını aldı. Kabul, Saba Lobjanidze topa nefis vurdu ama kaleci görüş açısı varken, barajı eksik kurdurduğu ve duruş hatası yaptığından golü yedi. Sanırım bu maçı uzun süre unutmayacak, önünde uzun bir kariyer var ve dün gece önemli tecrübeler edindi. Beşiktaş, ligde son 3 maçını kazanamadı, kupada Kayserispor’a elendi, Milli maç sonrası Trabzon deplasmanına gidecek. Sezonun bitimine 8 maç kalmışken Batshuayi ve arkadaşları lig ikinciliğine dair herhangi bir iddiaya sahipler mi?
‘’Mohamed'siz zordu‘’
Torrent’in, Mostafa Mohamd'i oturtup, Gomis ile başlaması herkesi olduğu gibi Xavi’yi de şaşırtmış olacak ki, Galatasaray forvetleri henüz 15 dakika dolmadan Barcelona kalesinde 3 pozisyon ürettiler. Galatasaray tribünleri, ‘Gomis soğukkanlılığını koruyabilmiş olsa, Babel son vuruşunu dengeli yapsa, Kerem panik olmasa’ cümleleriyle 15 dakikada bir sezonluk heyecan yaşadılar. İlk 15 dakikanın ardından Barcelona, Gomis’in yapamadığı baskıdan dolayı kalecisinden başlayarak genetiğine uygun pas oyununa dönebildi. İlk maçta Mohamed’in baskı kalitesi Barcelona’yı en zorlayan detaydı. Ne var ki yine Babel’in kazandırdığı bir korner neticesinde Cicaldau’nun ortası ve Marcao’nun usta işi kafa golü Barça’nın hesaplarını geciktirdi. Torrent, golden sonra takımını iki hat halinde kalesine çok yakın konumlandırdı, tıpkı ilk maçta olduğu gibi. Fakat bu kez sahada Mohamed ve Feghouli yoktu ve bu Galatasaray’ın hücum geçişlerinin önündeki en büyük engeldi. Üstelik Marcao ve arkadaşlarının savunma performansları ilk maçın uzağındaydı. Pedri’nin golünde herkes yerinde olsa da Marcao ve Berkan’ın savruluşları dikkat çekiciydi.
Barça'nın işini kolaylaştırdı
Gomis 30. dakikadan itibaren coşkusunu yitirdi, devre dönüşü Mohamed ile yer değiştirmesi gerekirken Torrent, yazılı olmayan antrenör kanununa uyarak 60 dakikanın geçmesini bekledi. Xavi’nin, Dembele hamlesine karşılık Babel sağa, Kerem sola geçti, Mohamed ise girdikten sonra ön alanda istediği topları alamadı. Buna rağmen baskı kalitesi yüksek, oyun iştahı Kerem dahil tüm takımı yükseltecek kadar yukarıdaydı. Galatasaray’ın ilk maçtaki planı çok güçlüydü. Ne var ki, Torrent’in, Ali Sami Yen’de Gomis tercihi ve Mostafa'yı oyuna geç alışı Barcelona’nın işini kolaylaştırdı. Yine de Galatasaray tatmin edici bir seri oynadı.
‘’Şimdi fark yaratmalı‘’
Vitor Pereira Fenerbahçe’deki ikinci dönemine hayli görkemli bir başlangıç yapmıştı. İlk 8 haftada topladığı 19 puanla Trabzon deplasmanına lider çıkmayı başarmıştı. Ne var ki, Trabzon maçında 1-0 öne geçişe rağmen Kim Min-Jae’nin erken kırmızı kartı sonrası hem maçta hem sezonda kırılma yaşamıştı.
İsmail Kartal, 15 Ocak’taki Antalyaspor deplasmanında ilk kez Fenerbahçe’nin başında görev aldı. Tam 9 lig maçında takımını yönetti ve aynı rakiplerle oynadıkları dönem baz alındığında Pereira’nın 2 puan önünde ilerliyor. Yani iki hocanın Antalyaspor ile Alanyaspor maçları arasındaki fikstür performanslarına bakıldığında arada devasa bir fark olmadığı görülüyor.
Henüz izleri silemedi
İki hocanın saha dizilimleri dışında oyun anlayışlarında büyük farkların olmadığı görülüyor. Malum Pereira şu anda Brezilya Ligi’nde çalışıyor olsa da hâlâ Türk spor kamuoyuna onu 3’lü savunma konusunda eleştirdiği argümanıyla göndermeler yapıyor. İsmail Kartal ise Pereira sonrası, ‘ben 4’lü savunmayla oynayacağım’ diyerek Pereira’nın izlerini sileceğinin sinyallerini vermişti. Peki gerçekten silebildi mi?
İstatistiklere bakıldığında silip süpürdüğünü söylemek zor. Neden mi? Cevabı 9 haftalık performansta gizli elbette. Aynı rakiplerle oynadıkları maçlara bakıldığında topa sahip olmada Pereira yüzde 51.3, Kartal yüzde 51.1 neredeyse eşitler. Toplam şutta durum 115-114 Kartal lehine, maç başına isabetli şutta ise Pereira 4.8’e 4 önde ve bu alanda yüzde 20 daha çok yüksek bir istatistik yakalamış.
Savunma gelişti
Peki Kartal’ın yakaladığı bu küçük fark nereden geliyor? Savunma ve penaltılardan... Pereira döneminde Fenerbahçe, Antalya ile Alanyaspor fikstürlerindeki 9 haftada 13 gol atıp 11 gol yerken, Kartal döneminde 16 gol atıp 9 yiyerek küçük de olsa fark yarattı. Üstelik İsmail Kartal ligdeki ilk 4 maçını kalede Berke ve Ertuğrul ile oynamasına rağmen istatistikleri düzeltmeyi başardı. Pereira ise maçların tümünü Altay ile oynama şansına sahip olmasına rağmen üçlü savunma arkasına sarkan forvetlerden beklenenden daha çok gol yedi. Bu süreçte Pereira ile Fenerbahçe hiç penaltı golü atamazken Serdar Dursun (2, Hatayspor) ve Mesut’un (Alanya) penaltıları İsmail Kartal’ı 3 gol farka taşıdı.
Takımı ayakta tuttu
Özetleyecek olursak; iki teknik direktörün aynı süreçleri mercek altına alındığında Fenerbahçe’de büyük farklar yaratmadıkları söylenebilir. Pereira 9 maçta 3 kez yenilirken, Kartal’ın sadece Başakşehir maçını kaybetmiş olması, Trabzon karşısında çok erken 10 kişi kalmasına rağmen takımını ayakta tutması, Alanya deplasmanında 5 golle kazanması gibi farkların altı çizilebilir. İsmail hocayı şimdi 3 maçlık sert bir fikstür bekliyor. Bu hafta Konya’yı ağırlayacak, Kayseri deplasmanına gidecek ve sonra Galatasaray ile Kadıköy’de oynayacak. Eğer fark yaratmak istiyorsa bu üç maça odaklanması ve Trabzonspor maçındaki futbol planını sürdürülebilir hale getirmek için ekstra çalışması gerekiyor.
‘’Koruma kalkanı‘’
Fenerbahçe, fizik olarak diri, geçişlerde hızlı ve Arda Güler’den sonra göz alıcı bir futbolla Alanya’ya 5 atarak sezonun en görkemli galibiyetlerinden birine imza attı. Alanya’nın neredeyse tesislerden itibaren pas yapmaya çalışan 3’lü savunmasına karşın Ozan Tufan’ın sağ bek oynadığı bir dörtlü hat kuran İsmail Kartal, Samuel’i sağ öne çekip Mesut’u sahaya sürdü. Bu tercihlere rağmen topun hakimiyeti Alanyaspor’da kalsa da oyunun momentumu hep Fenerbahçe’nin elindeydi.
Altay’ın asisti usta işi
Altay Bayındır bu sezon nefis işlere imza atıyor. Ayaklarını o kadar geliştirdi ki, dün gece Fenerbahçe’nin ilk golünde Rossi’ye yaptığı asist tam bir usta işiydi. Kaptan Altay’ın liderliği bir yana bu sezon ligin asist yapan ilk ve tek kalecisi olmayı başarması, çok hak ettiği bir unvandı doğrusu.
Altay’ın bu asistini överken Rossi’nin dokunuşunu göz ardı etmek haksızlık olur. Uruguaylı forvet geldiği günden bu yana en etkili maçlarından birini oynadı. Hem Arda’ya hem de Pelkas’a gol attırdı. 1 gol 2 asistle gecenin yıldızı oldu.
Asisti cila oldu
İsmail Kartal Arda Güler’i korumaya, Arda ise Fenerbahçe’yi korumaya kararlı görünüyor. Mesut Özil’in yerine oyuna girdikten kısa süre sonra klas bir gol attığında doğrudan yedek kulübesindeki Mesut’a koşacak kadar olgun ve düşünceli. Son dakikada Berisha’ya yaptığı asist performansının cilasıydı. Bir yıldız doğmuyor, yıldız doğalı epey oluyor. Bundan sonra koşması için sahaya çıkarılması, gelişim için dakika alması gerek.