Arama

Popüler aramalar

‘’Sıtmaya razı edemez‘’

Pereira, Fenerbahçe’ye ilk yarıda ölümü gösterdikten sonra ikinci yarıda sıtmaya razı etmeye çalıştı. Taktik, teknik bir çok konuda Pereira’yı eleştirebiliriz. Nitekim yazının önemli bir bölümünde Portekizli hocayla ilgili tenkit cümleleri bulacaksınız. Lakin derbinin kaybedeni Fernandao’yu yanında oturtup Persie’yi 11 başlatması forma adaleti adına doğruydu.

Bu goller U16’da yenmez

Fenerbahçe’nin bu fiyakalı kadrosunun en büyük problemi defans uyumsuzluğu. Beşiktaş derbisinde 20-25 arası yenen iki duran top golü hafızalardaki tazeliğini korurken Celtic karşısındaki 28-32 arası yenen golleri Pereira nasıl izah edecek acaba uzun basın toplantısında? Kornerde rakibi bırakıp sadece alanı savunmanın bedelini ağlardan çıkan topla ödemek kabul edilemez. Tehlike bölgesinde adama
gitmiyorsan bile topa giden adamı kesmek şart. Fenerbahçe, kornerde Celtic’i bir değil iki kez oynatıyor topla ve Persie ofsaytı bozuyor. ‘Böyle savunma olmaz’ demeyin, daha kötüsü de oldu. 5 dakika sonra Forbes’in getirdiği topta Kjaer ile Alves geri kaçıyor, rakibe gitmiyorlar. Commons’un süzülerek gelişine Topal dahil herkes seyirci. Fenerbahçe’nin yediği bu iki golü U16 takımınız yerse maçtan sonra stoperlerinizi çağırır pozisyon almayı öğretirsiniz. Ders maçı der geçersiniz. Ama biri Portekiz, diğeri Danimarka milli takımlarının banko stoperleri. Olacak iş değil.

Nani normal değil!

Nani’deki bu performans dalgalanması hiç normal değil. 4-3-3’ün solunda başlayan Portekizli, oyunu değiştirmek için hiç çaba göstermedi. Mecburi Volkan-Fernandao değişikliği kabusu önledi. Soyunma odası dönüşü 2. yarıya Ozan-Diego değişimiyle başlamak sorunlu Celtic defansının üzerinde baskıyı artırmakla kalmadı, 65’e kadar takım iştahını da maçı çevirecek seviyeye çıkardı. Fenerbahçe, Bursa maçından maçından bu yana sallanıyor. Molde’ye, Beşiktaş’a yenildiler, Celtic’i yenemediler. Hücumdan savunmaya geçişleri tatmin edici yapan takımın bireysel defans hatalarıyla puanları savurması planları bozar. Fenerbahçe taraftarı böylesi kötü maç başlangıçlarını gördükten sonra sıtmaya razı olmaz.

02 Ekim 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Uyumlular kazandı‘’

Beşiktaş sezonun en kötü ilk yarı performansını sergilemesine rağmen kendi tarzı dışında attığı iki golle Fenerbahçe’nin ayarlarını bozdu. Kartal, Tosic’ten golü yese de her santimetrekaresinde uyumluydu. Hemen her blokta çok iyi tandemler kurduğu, Oğuzhan’ın geçiş oyunundaki pas tehditleri Siyah-Beyazlılar’ı ‘geride bekleyen takımdan’, ‘tehlikeli ataklar geliştiren takıma’ dönüştürebildi.

Sezonun ilk 5 maçında hem Fenerbahçe hem Beşiktaş bozan takımlara karşı oynadı. Bu derbi hocalar için de, futbolcular için de yeni bir deneyim oldu. Beşiktaş iki duran top golüyle öne geçmesine rağmen oyunu istediği frekansa geçiremedi. Zira Güneş’in en büyük stratejisi; erken gol ve arkasından gelen hızlı oyunken bunu son 20 dakikaya kadar yapamadıkları için fabrika ayarlarının dışında kaldılar.

Bu savunmalarla her derbi güzel!

Maça bozan takımdan hallice başlayan Beşiktaş’ın işini Simon Kjaer kolaylaştırdı. Sosa’nın serbest vuruşunda topu kendi ağlarına göndermesi bir yana 2. duran topta Gomez’e asisti Fenerbahçe’nin tüm istatistiklerini altüst etti. Zira ligin en fizikli takımı olan Sarı-Lacivertliler iyi olduğu duran top savunmasından iki gol birden yeyince tüm ayarları bozuldu.

Keza Beşiktaş savunmasının da geri kalır yoktu rakibinden. Tosic’in Nani’nin ortasına yaptığı vuruşu benim diyen santrfor yapamazdı doğrusu. Derbideki oyun kalitesi vasatın üzerinde değildi belki ama yoğun savunma hatalarından dolayı heyecan katsayısı hep zirvedeydi.

Persie ayarları bozar


ManU’da yedek kalmamak için Fenerbahçe’ye gelmişken burada ilk 11 başlayamamak Hollandalının sinirlerini fena halde bozuyor. Maç öncesi Pereira’nın yedek kulübesinde uzattığı eli ‘lütfen’ sıkması bir yana ısınmak için kale arkası yerine Premier Lig’de olduğu gibi taç çizgisi kenarına gitmesi isyandı. Ama bu ‘alayına gider’ halleri ne Persie için ne de Fenerbahçe için iyiye delalet. Persie yedek kaldıkça Pereira’nın işi
daha da zorlaşacak.

28 Eylül 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Güneş'in istatistik yanılgısı‘’

İstatistik futbolda çok işe yarar ama her zaman doğruyu söylemez. İlk 4 hafta sonunda ligin rakipten en az top kapan ve ikili mücadele kazanan takımı Gençlerbirliği’ydi. Ankara temsilcisinin bu karmaşık sezon başlangıcı Şenol hocanın plan odağını yanlış yöne kaydırdı. Böylesi yumuşak bir takıma karşı merkezde Sosa’yı kullanıp, ön üçlüde Olcay, Quaresma, Töre’yle başlamak hocanın kağıt üzerinde kaldığının kanıtıydı.

Sezona ligin dinamiklerini bilmeyen Baxter ile başlayıp 3. haftada Mehmet Özdilek’i getirdiklerinden beri başka bir takıma dönüştü Kırmızı-Siyahlar. Doğa’nın merkeze geçişi bir çok arızayı düzeltti, direnci yükseltti.

Ligimizde bir takımın istatistikleri iyi de olsa kötü de olsa istikrar çizgisi 4 haftanın üzerinde seyretmiyor. Beşiktaş’ın, bu yanılgıya düşüp Mersin ve Trabzon maçlarında kullandığı ön alan diziliminin benzerini kurgulayarak oynadığı ilk yarı tek kelimeyle felaketti. Tanımlanamayan bir oyun oynandı resmen.

Quaresma başka dünyada

Beşiktaş’ın ön alandaki yetenek katsayısı yükseldikçe oyun standartları düştü. Temel sebep; Gençlerbirliği’nin istatistikler ışığında ön görülen yumuşaklığının ilk 4 haftada kalmasıydı. Ama Töre-Quaresma ve Olcay’ın baş döndürücü yer değişimleri de bu düşüşe yardım etti. Quaresma, bu takıma taraftarın transfer ettiği tek oyuncu belki de. Böyle oynarsa taraftarı kaybetme riski var. Resmen takımdan ayrı düz koşu yaptı koca ilk yarıda. 29’da taç atmaya gittiğinde topu aramakla meşgulken arkadaşları oyunu başlatmıştı bile. Yani o kadar oyunda değildi, dağınıktı.

Necip ve denge oyunu

Güneş’in, tanımlanamayan ilk yarının ardından Necip ve Cenk’i oyuna sürüp 4-4-2’ye dönüşü Beşiktaş’ı muhtaç olduğu denge oyununa taşıdı. Doğru oyunu yakalamışken Cenk ve Töre’nin yüksek gerilimin etkisinde kalmaları maçın ibresini hep nötr bıraktı. Son iki sezonu Beşiktaş bu gerilimden kaybetmişken, sahada daha sakin kalabilmeli. Bu kadar geniş bir hücum portföyüne sahipken telaş ve sinir oyun konsantrasyonunu çok düşürüyor Beşiktaş’ın.

22 Eylül 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Sorun başlangıçta değil bitirişte‘’

Bir maçı kazanmak için doğru kadroyu seçmek şart ama şampiyon olmak için sistemini kemikleştirmek esastır. Simeone’nin Atletico Madrid’de yaptığı şey tam da bu aslında. Vitor Pereira, 10 numarasızlığın da etkisiyle 4-3-3’te ısrarcı olacağa benziyor. Doğrudur yanlıştır bunu zaman gösterir ama bu kadar zengin kadronun bir arada oynama pratiğini kazanması adına sistem ısrarını doğru buluyorum. Portekizli hocanın taktiğinde defolar yok değil. Başlangıç kadrosu ve ilk 45 oynama becerisi tatmin edici ama sorunlar hep 2. yarıda hortluyor.

Lazar Bolt!


Nani’nin 20’de attığı golü Lazar’a yazmak gerek. Sağ çizgiden göğsüyle önüne düşürdüğü topa 3 vites birden yükselterek hükmetmesi golün kanalını açtı. Markovic, hız limitlerini sıklıkla aşan bir kanat oyuncusu. En iyi yaptığı şeylere müsaade etmek gerek, hata yapsa bile. Çünkü hızlı ve dripling yeteneği yüksek bir forvetin ön alandaki varlığı rakibin çıkışlarına büyük tehdit. Ki bunlardan üç tanesi Pereira’nın elinde var.

Dakikada 1 pas

Fenerbahçe, Bursa’ya hiç alan vermedi, hatta ön adamlarının baskısıyla hiç top yaptırmadı. Fernandao’nun Serdar’a her pozisyonda teması pas trafiğinin sorunlu başlamasına sebep oldu. Meireles ile Ozan’ın yüksek prese dayalı orta alan oyunları, öne oynama becerileri sınırlı olan Fathy ve Hosagai’nin topu Josue’ye geçirmelerinin önündeki en büyük engeldi. 30. dakika dolduğunda Bursaspor sadece 30 pas yapabilmişti. Düşünebiliyor musunuz dakika başına bir pas. Bu iki takım açısından da inanılır bir rakam değil.

Ertuğrul hoca, Hosagai-Sercan değişikliğiyle çift santrfora dönüp oyunu da skoru da dengeye getirmişken Vitor Pereira 77’ye kadar bekledi. Portekizli’nin eleştirileceği nokta bununla sınırlı olmayacak sanırım. Asıl tartışılması gereken Van Persie’nin oyuna girişi sonrası yine 4-3-3’ün sağ kanadını oynaması. Beklenti 4-4-2’yi hamle sistemi olarak kullanması. Zira herkes Persie’nin santrfor becerilerine bakıyor ama o santrfor oynamıyorken takımını kurtarıyor. İlginç bir ironi.


21 Eylül 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Fiyakalı kadro, sıkıcı takım!‘’

Vitor Pereira Türkiye’ye geldiği ilk gün ‘hız’dan bahsettiğinde Fenerbahçe için dönüşümün fitili ateşlenmişti. Kadro mühendisliği de bunun üzerine yapıldı. Fakat Pereira’nın Kasımpaşa karşısında sahaya sürdüğü 11 tabelayı değiştirmek için değil, sonrası için tasarlanmış oyunu tutma kadrosuydu.

Rıza Çalımbay ile Pereira’nın göreve gelişleri ve arıza noktalarını tespitleri arasında büyük benzerlik var aslında. Ama söylem ile eylem arasındaki fark Rıza hocada sıfıra yakınken, Pereira’daki makas hayli açık. Çalımbay geçen sezon küme düşen Balıkesir’den bile fazla gol yemiş bir takımı ligin en az pozisyon veren takımına dönüştürürken, Portekizli yavaşlığından yakındığı Fenerbahçe’yi tempodan yoksun ve kanatsız oynatıyor.

Spor otomobilden aile otomobiline

Pereira, elinde Türkiye’nin en hızlı kanat forveti Volkan, Avrupa’nın en hızlısı Markoviç varken kanatsız oynayarak yarış arabasını bir aile otomobiline çeviriyor. Başlangıçtaki De Souza-Meireles-Ozan’lı 4-1-2-3’te iki bek Şener ile Caner’e 105 metrelik koridor kalınca, Kasımpaşa bu tercihin ekmeğini doyasıya yedi. İki bek de adam kovalamaktan nefes bile alamazken, Caner’in Pereira’nın işaret diliyle anlatmaya çalıştığı ‘orta yap’ jesti karşısındaki yüz ifadesi taktiğe isyanın fotoğrafıydı.

Fenerbahçe’nin, De Souza’nın yan top golünün dışında heyecan uyandırdığı tek pozisyon Volkan Şen’in 88’de Meireles’le değiştikten sonra Fernandao’ya verdiği şut pasıydı. Sahi merak ediyorum, hız derdi olan hocanın Meireles’ten beklentisi ne?

80 gol için fazlası gerek

Fenerbahçe yaş ortalaması 31,8 olan 8 oyuncusunu gönderip 26,5 yaş ortalamasında 10 yeni futbolcuyu kadrosuna monte ettiğinde herkes ‘80 golü’ dillendirmeye başladı. Mümkün ama o kadar kolay değil. Herkes fiyakalı forvetlerin gol yağmurunu bekliyor ama 80 gol barajını aşmak için skoru dağıtmak şart. 2000’den bu yana ligimizde Fenerbahçe 3, Galatasaray da 1 kez 80 üstü gole ulaştı. Sarı-Lacivertli takımın barajı ilk aştığı 2000/01 sezonunda oyunun savunma yönündeki Ogün, Johnson, Uche ve Ali Güneş’in gol sayıları 19’du. 2005/06’da 36 santrfor golünü Alex-Tuncay’ın 30 golü kadar Appiah- Aurelio tandeminin 12 ile desteklemesi Fenerbahçe’yi 90 gole ulaştırmıştı. 2010/11’in sırrı ise 26 santrfor golünde değil, Alex’in destansı performansı (28 gol) ve 18 defans golündeydi.

80 gol barajı hedefler arasındaysa Ozan’ın, Volkan’ın, De Souza’nın, Topal’ın, Caner’in tabelaya etki etmesi şart. Zira sadece forvet performanslarıyla 80’i bulmaları mümkün görünmüyor.

14 Eylül 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Her şey pazara kaldı‘’

Letonya’ya özel hücum kadrosunda ilk yarı planların tuttuğunu söylemek çok zordu. 4 iyi taşıyıcı ve 3 pas ustasıyla Terim’in önceliği önde kalmak, golü dar alan becerisiyle bulmaktı. İlk maçtaki Buraksız, Umutlu ve bol kaçırmalı performansı hatırladığımızda bu çok anlaşılır bir tercih. Fakat bu dar alanda şifre çözücü kadronun savunma zaafı çok erken belirdi.

İlk 15 dakika 2 net Volkan Şen pozisyonuna rağmen baskıda ısrar etmemek anlaşılır gibi değildi. Baskıdan çok erken vazgeçmek Letonya’nın oyun merkezini 15 metre öne taşıdı. Henüz 20. dakika dolduğunda Selçuk ve Ozan’ın savunma duvarı üzerinden 3 kez dönen topa yakalanmak Mehmet Topal’ın varlığını çok daha anlamlı hale getirdi. Geçen sezonun performans liderleri Ozan ile Volkan Şen’in Fenerbahçe’ye geldikten sonra alamadıkları dakikaların defosu çok net ortaya çıktı. Korkarım, Pereira’nın Markoviç hamlesi ile De Souza ısrarı düşünüldüğünde Ozan ile Volkan’ın ekim ayındaki Çek ve İzlanda maçlarında daha da kötü olmaları kaçınılmaz.

55 sonrası doğru oyun

Dar alan becerisinden uzak kalan Volkan ile Töre’nin çıkışıyla birlikte 55’ten itibaren bir fazla santrforu 18’e yerleştirmek doğru oyuna zemin hazırladı. Ozan’ın sağ bekten merkeze kayması, Arda’nın sola açılıp Hakan’ın sağa geçtiği 4-4-2 ile baskı kur, şut at oyununa geçilebildi.

Frikik aranmalıydı

Bundesliga’nın en iyi frikikçisi sahadayken sıkışık oyunda en önemli plan, yay civarına kat edip faul almak olmalıydı. Arda’nın topu ayağına alıp yüzünü kaleye döndüğü anlarda hep beklenti oluştu ama bir türlü en önemli şut silahı Hakan’ı etkin hale getirecek frikikleri kazanamadılar. Selçuk İnan inisiyatif alıp topu iğne deliğinden geçirene kadar panikle hücum etmek en büyük tehlikeydi. Bu tip oyunlarda sabır öncelik olmalı. Hollanda’nın İzlanda’ya sahasında yenilmesiyle gruptan çıkma şansımız yükselmişti. Ancak olmadı. Şimdi herşey pazar akşamı Hollanda ile oynanacak maça kaldı. Fatih hocanın takımları kendi göbeğini kesmeyi sever.

04 Eylül 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Koşanı değil uçanı lazım!‘’

Son 5 yılda ağırlıklı olarak gelişim transferleri yapan Fenerbahçe bu yaz dünyasını değiştirdi. Oyuncu kalitesi bu kadar yüksekken Vitor Pereira’nın oyun kalitesini aynı seviyeye çıkarmak için doğru modeli artık bulması gerek. Van Persie’nin sağda olduğu 4-3-3, ön alanda çubuklu yoğunluğu sağlaması açısından anlaşılır bir sistem. Fakat ‘Uçan Hollandalı’ kanatta oynadığında ‘Koşan Hollandalı’ya dönüşüyor. 29. dakikada Nani kontra atakla topu getirip santraforla buluşturmak için bölgeye kestiğinde Van Persie kadrajda bile yoktu. Tıpkı 40’daki Hasan Ali ortasında olduğu gibi. Golün fotoğrafı da bu yüzden biraz sıra dışı, hatta garip. Soldan çizgiye inip ortalayan Persie, golü yapan Nani. Doğru fotoğraf için objelerin yer değiştirmesi gerekiyor. Persie taşıyıcı değil, bitirici oyuncu. Yani Persie’den koşan değil, uçan Hollandalı olması bekleniyorsa geri koşmasının önüne geçilmeli.

Prandelli sendromu

Geçen sezon Galatasaray’da Melo ile Selçuk varken savunma kaygısıyla Dzemaili’yi de merkeze koyarak kanat oyunundan feragat eden Prandelli tamiri zor arızalara yol açmıştı. Souza ile Mehmet Topal da Kadıköy’de fazla garantici bir tercih gibi geliyor bana. Antalya karşısında oyun fena halde Ozan-Alper’in enerjilerine muhtaçtı. Pereira öne oynayan tempolu takım hayalini sanırım 8 numaradaki tercihine göre gerçekleştirecek ya da gerçekleştiremeyecek.

Nani çok canı kurtardı

Bu oyun modelinin defoları Kadıköy coşkusuyla bertaraf edilebilir. Ama forvet zenginliği ile pozisyon zenginliği arasında zıt bir ilişki var. Topun ayakları yaktığı son bölümde ceza yayı civarı frikikler önemli fırsatlardır. Pereira, Porto’da Moutinho, J.Rodriguez, Fernando varken Lucho Gonzales’i de Marsilya’dan çağırmıştı. Hocanın frikikçileri Porto’da çok yaktı. Nani dün gece uzatmadaki frikiğiyle çok canı kurtardı! Pereira da dominant frikikçisini buldu.

31 Ağustos 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Doğrusu Şen'li oyun‘’

Fenerbahçe’ye imza attığı gün ‘hız’dan bahseden Pereira’nın başlangıçtaki kadro ve sistem seçimi ‘yine mi’ sorusunu akıllara düşürse de Topal’ın oyun metrajı, Şener ile Caner’in öne oynama becerileri, tabelanın erken değişmesi kaygıları hafifletti. Ama hala hocanın kafasındaki doğru oyunun tarifini merak ediyorum.

Bu takımın bu mevsimde kusursuza ulaşmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmayabilir ama hocanın en doğru oyun modelini artık bulması gerekiyor. Şayet öncelik bu takıma hız kazandırmaksa, bu kadronun oynayacağı tüm sistem varyasyonlarında Volkan Şen’in yeri banko olmalı. Başlangıçta Caner hariç Rize kadrosunu görünce kısa süreli bir endişe duyulmadı değil lakin aynı oyuncu grubundan başka bir oyun icrası vardı. Fenerbahçe’nin en büyük esprisi bu.

Alternatifsiz Volkan

Her pozisyon için birden çok alternatif var ve alternatifi olmayan tek oyuncunun Atramitos karşısında sahada olmaması takımın ulaşmayı planladığı hız limitlerini düşürüyor. Volkan Şen, Fenerbahçe’nin çehresini değiştirecek bir oyuncu. Fernandao’ya asisti yaptığında sahaca adım atışının üzerinden sadece 7 saniye geçmişti.

Fenerbahçe için doğru oyun modeli

4-2-3-1 gibi görünse de maç başlangıçlarını 4-4-2 ile yapan Pereira’nın kafasında Volkan Şen’in yeri garanti olmalı. Soyunma odasında tahtaya yazılacak ilk 3’ün arasında olmayı hak edecek bir potansiyele sahip bir oyuncu çünkü. Volkan varsa sağ önde Volkan oynar. Diego’dan kanat performansı beklemek, içeriye kaçtığında öldürücü paslar ummak sanırım Fenerbahçe’ye sadece vakit kaybettireceğe benziyor.

28 Ağustos 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI