Tribüne değil tabelaya oynuyor

Haberin Devamı ›
Sanat sanat için midir, toplum için midir? Lise yıllarımızda edebiyat münazaralarının vazgeçilmez konusuydu. Fenerbahçe’nin oynadığı futbol da tribünler için benzer bir münazara konusu olmaya aday. Vitor Pereira uzun zamandır takımının futbolunu tribünlere göre değil, tabelaya göre dizayn ediyor. Çok pozisyona girmiyor, çok pozisyon vermiyor, iyi savunuyor, görece az atıyor ama kazanıyor. Pereira şimdilik bu münazaranın kazananı gibi duruyor.
Markovic destek almalı
Lazar Markoviç, hızıyla Fenerbahçe’nin en etkili oyuncusuymuş izlenimi veriyor. Futbolu, tabeladan ziyade tribünleri heyecanlandırıyor. Fakat Markovic’in küçük bir sorunu var; oyunun yönünü driplingle uçtan uca giderek değiştiriyor. Fenerbahçe, son
5 sezondur oyunun yönünü pasla değiştiren bir takım. Bu driplingiler iyi pas takımlarının düzenini bir noktadan sonra olumsuz etkiler. Böylesi bir hızı disipline etmek, etkili bir hücum silahına dönüştürmek için Ozan ya da Diego’nun desteğine ihtiyaç var. Ona duvar olacak, topla kat ettiği mesafeyi kısaltacak ve Markovic’i topsuz koşturacak bir oyun zekası Fenerbahçe’nin hücumunu siyahtan beyaza değiştirir. Yoksa Lazar’ın bu enerjisi tabelaya değil tribünlere yarar. Fenerbahçe hücum edilmesi en zor takım olsa da Pereira kronik santrafor yalnızlığına çözüm bulmak zorunda. Rize’ye karşı özellikle ilk yarıdaki baskı oyununda Fernandao toptan o kadar uzak kalıyorsa bu çözüme muhtaç bir problemdir. Anlaşılan o ki, Topal ile Josef yer yarılsa gök delinse hocanın vazgeçilmezleri. O halde Josef, Ozan veya Diego oyun merkezini 10 metre öne taşımalı.
Karaman’ın oyunu!
Hikmet Karaman, Fenerbahçe’ye karşı hücumcu Sercan Kaya’yı sağ bek, takımın kadrolu sağ beki Orhan’ı da önünde başlattı. Hasan Ali’yi orta çizgide tutarak Volkan’ı desteksiz bırakmayı planladı. Ama futbolun yazılı olmayan kuralı yine işledi. Hücum oyuncuları savunma yaparken ceza sahası içi reflekslerini tersten işletirler. Penaltı almaya alışık bünye savunmadayken çok kolay penaltı yaptırır. Sercan’ın ilk penaltısı tartışılır ama ikincisinde top ele çok net çarpıyor. Bu iki penaltı Rize’nin zaten sorunlu işleyen oyun dengesini alt üst etti. Koca ilk yarıda Rize takımı sadece 45 pas isabetiyle oynadı. Yani dakikada bir pas...