Arama

Popüler aramalar

‘’10 metrede değişir her şey‘’

Geçen Eylül’de Danimarka ile oynadığımız hazırlık maçında Fatih Terim, Dünya Kupası’ndan dalga dalga yayılan 5’li savunma akımına kapılarak Mehmet Topal’ı iki stoper Ömer Toprak ile Ersan’ın arasına gömmüştü. Bunun faturasını İzlanda ile oynanan grup maçında ağır ödedi. Bilgisayar oyununda bir ön liberonun reytingi 90 ise stopere koyduğunuzda 75’e düşer. Topal da böyle bir orta saha. Vitor Pereira da yerli 6 numarasını Rize’de koca ilk yarı boyunca stoperlerin arasından çıkarmadı. Bu sistem bekleriniz Caner ve Gönül olduğunda görece iş yapabilir. Fakat ilk 45 dakika bittiğinde sağda derin bir kulvar bulmasına rağmen Şener’in sadece 5 pas yapması, topu öne taşıması için tüm yükü Josef’in sırtına bindirdi. Kimse oynamadı, sanırım yeni Fenerbahçe’yi 3-0 kaybettiği Shakhtar maçı da dahil hiç bu kadar etkisiz görmemiştik. Devre arasına girilirken Rize’nin 10 şutuna karşılık Fenerbahçe’nin sadece 3 şut atması rakip kaleye gidemeyişin en net delili olsa gerek.

Doğru oyun 4-2-3-1

Pereira’nın iki 6 numarasını aynı anda kullanma tercihi Fenerbahçe’nin elindeki potansiyeli hunharca heba etmesine yol açtı. Fernandao-Alper değişikliği ve Topal’ın 10 metre öne kayması Fenerbahçe’yi başka bir takıma dönüştürdü. Klas golü dışında etkinliği tartışmaya çok açık olan Van Persie yanında Fernandao ya da Sow ile oynamaktan çok mutlu görünmüyor. Sanırım Pereira’yla bu konuda defalarca konuşmuş olmalı. Zira Arsenal’de gol kralı olduğunda 4-2-3-1’in santrforuydu ve sağında Walcott, solunda Gervinho gibi servisçileri vardı. Nitekim United’ta kral olurken de aynı sistemi Nani, Kagawa, Valencia ve arkasında Rooney ile icra ediyordu. Fenerbahçe için doğru oyun, Van Persie form tutana kadar Fernandao’nun santrfor oynadığı 4-2-3-1. Öncelikle Pereira’nın çifte 6 numaradan vazgeçmesi gerekir. Topal bu kadar formsuzken Josef’in yanında Ozan çok mantıklı bir tercih olur. Tabii Fernandao’nun arkasındaki üçlünün Nani-Diego-Volkan Şen olması şartıyla.

24 Ağustos 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tabela korkusu!‘’

Fenerbahçe, Avrupa Ligi’nin üzerinde bir kadro kurmasına rağmen, hem Pereira hem Sow hem de takım, tabela korkusuyla sancı çekiyor. Hoca tabela sabit kaldıkça oyunun analizini sağlıklı yapamıyor, Volkan Şen’i çağırmasına rağmen 87’ye kadar bekletiyor. Sow kenarda Van Persie’yi gördükçe tabelada numarası yazacak diye sürekli panik halinde. Fenerbahçe’nin, Sow’un acilen bu tabela korkusundan kurtulması gerekiyor. Ensesinde Van Persie’nin gölgesiyle oynadığı her dakika Sow’u bitiriyor. Hep, ‘Bir an önce atayım’ telaşında. Pereira da bunun farkında. Sow’u hep oyunun içinde tutmak için Eskişehir maçında Fernandao’yu çıkardı. Ama milli takım arasında Van Persie maksimuma ulaşacak, eylül ortasında ilk 11’i isteyecek. Peki o zaman Sow’u kim teselli edecek?

Biri Caner’i tutsun

Caner, Ersun Yanal döneminde ligin referans sol beki haline gelirken yine agresifti. Bu sol bek olarak 3. sezon başlangıcı. Artık bazı melekelerinin gelişmiş olması gerekiyor. Adam kovalarken temasın yapılacağı bölgeyi kestirme ve 18 içindeki kusurlu hareketleri ezberlemesi şart. Dün gece rakibine yaptığı harekete penaltı ve kırmızı çıksa kim ne diyebilirdi?

En zayıf halka stoperler

Kjaer kırmızı kart cezalısıydı. Alves-Ba stoper tandemi Fenerbahçe’nin başını hayli ağrıttı, sezon boyunca da bu ağrı devam eder. Ba, bu performansıyla Sarı- Lacivertli takımın hedefleri için yeterli bir oyuncu değil. İlerleyen süreçte Kjaer’in yanında Kadlec’i kullanmak Fenerbahçe’nin arkadan oyun kurmasına yardımcı olabilir. Ama sanırım Kadlec’in biraz Portekizce öğrenmesi gerekecek. Zira maçtan önceki idmanda sadece Portekizce konuşan oyuncuların birlikte çalışması umarım bir kriz habercisi değildir. Fenerbahçe’de Pereira’dan başlayarak Sow’un, Caner’in sonra da tüm takımın rahatlaması şart. Yoksa bu gereksiz tabela korkusu Fenerbahçe’yi derinden etkileyecek.

21 Ağustos 2015, Cuma 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Veda zamanı!‘’

Sezon bitişleri okulun son gününe benzer. Tatilin sevinci ayrılıkların hüznüyle birleşip buruk bir tat bırakır ağızlarda. Çok eleştirdiğin hocaları özlersin, okulun haylaz çocuklarını ararsın. Kim bilir belki de son kez aynı sırada oturuyorsundur. Sonra yeni bir okul müdürü çıkar gelir elinde sopasıyla. Otoritesini sağlam temellere oturtmak için kadroları, duvarların rengini, düzeni değiştirir.

Atletizmden çaktılar

İsmail Kartal’ın Fenerbahçesi bu sezon okulun düzenli, olgun, çalışkan ama bir türlü popüler olamayan çocuğuydu. Birçok istatistik kaleminde en iyi notu aldı ama futbol okulunun en temel dersi olan ‘atletizmden’ çaktı.
Kartal’ın takımı bu sezon 4 derbinin 3’ünü kazandı, topa en çok sahip olan, en çok pas yapan ve şut çeken takımdı. Ama coşkusu az, temposu sıradandı.

Geçen sene sadece Beşiktaş’ı devirememişlerdi, bu sezon Akhisar, Trabzon ve Eskişehir’i yenemediler. Üstüne bir de Kadıköy’ün büyüsünü bozdular. Ersun Yanal’ın Fenerbahçesi, uzun at-baskı yap-dönen serseri topları al mottosuyla bir nevi kaos oyunu oynayarak şampiyon olmuştu. Üstelik Yanal, 4 derbide sadece Galatasaray’ı bir kez yenebilmişti.

Yeni müdür geldi

Fenerbahçe’nin okuluna yeni bir müdür geldi. Hem de bir İtalyan. Giuliano Terraneo. 90’ların sonunda Lazio’yu inşa etti, İnter’i değiştirdi. 80’lerin iyi kalecilerindendi. Yolunu sportif olarak çizdi, antrenörlük şehvetine kapılmadı. Aziz Yıldırım da okulu böyle bir müdüre teslim ederek, askerlik çağına gelmiş ama bir türlü gitmeyen talebelere kapıyı gösteriyor.

Fenerbahçe’de büyük bir revizyon şart. Bu takım Temmuz ayının sonunda Şampiyonlar Ligi ön elemesi oynayacak. Yaklaşık 40 gün sonra kamp için kontak açacak. Terraneo’yu da futbolcuları da zorlu bir süreç bekliyor. Vedalar hüzünlüdür. Son bir veda da şahsıma ait. 2.5 yıldır büyük bir keyifle yazdığım Fanatik’ten bugün itibariyle ayrılıyorum. Bana yol arkadaşlığı yapan başta Necil Ülgen ağabeyim olmak üzere tüm Fanatik ailesine teşekkür ederim.

31 Mayıs 2015, Pazar 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yasin'in oyun aklı kazandırdı‘’

Derbiyi üçe bölecek olsak ikisinde Galatasaray maçı hak edecek oyunu oynadı. Ama o, Bilic’in Oğuzhan’ı oyuna sürüp Atiba’yı sağ beke atarak 46 ile 70 arasında kurduğu baskı Hamza hocanın sezon boyunca yaptığı doğruları götürecek kadar tehlikeliydi.

Galatasaray’ın balansı Yasin’in oynadığı tarafa kayıyor sürekli. Sezonun ortasına kadar sıradan bir Galatasaraylı oyuncuyken gösterdiği değişim ve gelişimin taçlandığı maçtı dün geceki. Atiba-Kerim’li sağ kanada geçişin Telles-Sneijder’e kurduğu baskıya karşılık vermek için Galatasaraylılar topu hep Opare’nin tarafına atmaya çalıştılarsa da yetersiz atletizm bakiyesi yüzünden başaramadılar.
Beşiktaş’ın baskıyı iyice artırdığı ve 5 net pozisyon ürettiği 15 dakikanın sonunda Yasin, Hamza hocaya Sneijder ile Telles’i göstererek ısrarla sola geçmek istediğini söyledi. Oyunu en iyi sahada oyuncu görür ve yorumlar. Bu yer değişimi ile baskı kırıldı ve doğru kontratak oyununa zemin hazırlandı.

Galatasaray kendi standartlarının çok altında bir tempo ile oynamanın faturasını az kalsın yanlış kontratak oyunuyla ödüyordu. Hamit’in Beşiktaş’ın duran top organizasyonunda kaptığı topla Sneijder’ı bulmak yerine 70 metre dripling yapma bencilliğinin izahını soyunma odasında nasıl yaptığını merak ediyorum doğrusu.

Bilic ne zaman cesur olacak?

Bilic’in başlangıç kadrosu içinde türlü önlemler barındırıyor. Hoca belki de önümüzdeki hafta Türkiye serüvenine son verecek. Ama arkasından derbi kazanamayan antrenör diye anılacak. Kazansa Şampiyonlar Ligi ön elemesini zorlayacakken merkezde Necip-Atiba-Tolgay ile kalabalık kalma düşüncesi ve Opare’nin sol bek tercihi Beşiktaş’a kaybettirdi. Opare kötü oynayabilir, defalarca da oynadı. Sanırım artık onunla ilgili soru şu olmalı: Neden üzerinde Beşiktaş forması var.

25 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yaşlılara yer yok!‘’

Fenerbahçe sezon genelinde tecrübeli takım ile yaşlı takım arasındaki ince çizgide gidip geldi. Ligin en yüksek yaş ortalamasına sahip olmanın avantajını birlikte hareket etme pratiğiyle pas oyununda kullanırken dezavantajlarını tempo oyununda sıklıkla yaşar oldu.

O yüzden Nisan ayının son haftasından itibaren oynadığı 5 lig maçında 4'ü Kadıköy'de olmak üzere 7 gol yedi. Oysa ki Kadıköy Fenerbahçe'nin en güçlü olduğu yerdi. Geçen sezon Ersun Yanal'la gelen erken şampiyonluğun sırrı Kadıköy'ün tılsımıyla doğru orantılıydı.

Bir golün anlattıkları...

Bursa'nın ilk yarıda attığı gol Fenerbahçe'nin tecrübeli değil yaşlı takım olduğunun en önemli göstergesiydi. Bunu bu sezon Kadıköy'de oynadıkları son Balıkesir maçında da yaşadılar. Fenerbahçe 32. dakikanın içerisinde tamamladığı atağa kadar 5 oyuncusunu Bursa'nın ani çıkışlarına karşı orta çizginin gerisinde tutuyordu. Tıpkı ilk maçtaki gibi. Harun topu oyuna soktuğunda kronometre 32:02 iken topa 3. Bursalı (Josue) dokunduğunda sadece 4 saniye geçmişti ve Alves ile Selçuk da dahil tam 7 Fenerbahçeli topu arkasında kalmıştı. Volkan topu ağlara gönderdiğinde ise kronometre 32:15'i gösteriyordu. Yani topun kaleci Harun'un elinden çıkışı ile Fenerbahçe ağlarıyla buluşması arasında 13 saniye vardı. İşte tecrübeli takımdan yaşlı takıma geçiş sahnesi.

Fenerbahçe bu golleri genelde çıkarken kaptırdığında yer. Çünkü kontratak savunması zayıftır. Lakin çok uzağa gitmeye gerek yok Bursa'daki ilk ayakta yediği gol buna net örnek. Ama bu tamamlanan bir atak sonrası gelen bir gol.

Bir ay içinde bu kadro dağılır

Fenerbahçe Bursa'dan 3 farklı tipte gol yedi. Gollerin her biri bir tabuyu yıktı adeta. 13 saniyelik kalecinin başlattığı ani atak golü, baskı golü ve Şamil'in attığı duran top golü. Oysa ki Fenerbahçe bunları savunabildiği için iki kupada birden mayısı görebilmişti. Bursa hezimeti İsmail Kartal'ın başını yakmasına yaktı da asıl takkeyi düşürüp keli gösterdi. Fenerbahçe'nin tecrübeli takımdan yaşlı takıma dönüşmesine şahit olduk. Sahada 26 yaş altındaki tek Fenerbahçeli 92'li Alper Potuk idi. Ligde şampiyon olur olamaz ayrı konu ama bilinen bir gerçek var ki bu kadronun bir ay içerisinde darmadağın olacağı. Zira görünen o ki bu oyunda yaşlılara yer yok!

Dikine oyunun kitabını yazan takım: Bursa Bursaspor rakibe göre şekil alan esnek bir takım. Futbol oynuyorlar, gerçek futbol. Türkiye'yi bu oyuna doyuruyorlar. Bu sezon İstanbul'da oynadıkları 4. büyük maç. Galatasaray'ın ellerinden kaçırdılar, Beşiktaş ve Fenerbahçe'ye hakem hatalarıyla kaybettiler. Ama Fenerbahçe'yi evire çevire 3-0 yendiler.

Daha önceki İstanbul deneyimlerinde Şenol Güneş'in takımı rakiplerine karşı ortalama sadece 186 pas yapmasına rağmen maç başına ortalama 15'i aşan şut sayısına ulaşarak dikine oyunun kitabını yazmışlardı. Fenerbahçe'ye karşı alışılmışın dışında bir İstanbul performansı koydular sahaya. Tüm hücum portföyünü kullandı Şenol hoca. Yaşattığı futbol hazzı için bin teşekkür Şenol Güneş'e.

21 Mayıs 2015, Perşembe 23:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aybaba'yla da aynı Demba Ba'yla da!‘’

Beşiktaş her sezon şampiyonluğu kılpayı kaçıran bir takım değil. Son 20 yılda sadece 3 şampiyonluğu var. Bu süreçte GS: 9, FB: 7, Bursa: 1 kez ipi göğüsledi. İlginç olan şu: 2008/09 şampiyonluğundan bu yana ligi 2. bile bitirememişler. İlk kez mutlu sona bu kadar yaklaşmışken Gaziantep, Akhisar, Konya maçlarında avuçlarının içinden kayıp gitti şampiyonluk. Bu takım zaten Almeida’yla, Fernandes’le, Aybaba’yla da 3. olabiliyordu. Taraftar; Bilic, Sosa’yla, Töre’yle, Demba Ba’yla yine 3. olacaksa bu kadar gümbürtüye ne gerek vardı diye düşünüyor. Haksız da sayılmazlar.

Ersan ağlasın ki taraftar gülsün

Şampiyonluk yarışında en çok korner golü yiyen ve en az yan top golü atan takım Beşiktaş. Şampiyonluk yarışı veren bir takımın gol portföyü çok kısır. Bilic ve öğrencileri hep akan oyun golü kovalıyor, duran top sevmiyor. Beşiktaş’ın maçı kazanması için eforlu oyun kaçınılmaz. Bu yüzden oyun içi aktif dinlenme süresini rakiplerine oranla hep aşağılarda yaşıyor. Büyük bir sorun bu. Konya maçının isteksizliğini böyle açıklarsak sanırım hiç de yanlış yapmayız. Gelelim Ersan’ın ağıt meselesine. İki hafta önce Gülüm röportaj verirken muhabir arkadaşın, ‘Hep yan top golü yiyorsunuz ama atamıyorsunuz’ sorusu üzerine birden gülmeye başladı: ‘Ne yapalım oturup ağlayalım mı?’ Ersan ve arkadaşları bu işe ciddiyetle yaklaşıp ağlasalardı, Beşiktaş gülerdi.

Mühendislik fiyaskosu

Bir futbolcu için en verimli toprak olan Belçika’da hem de Standard Liege’de 4 sezon oynayıp Porto’yu gördükten sonra kariyerini dondurmuş anlaşılan Opare. O yüzden Gana Milli Takımı’nın sağ beki Real, Porto görmüş Opare değil Tunus liginde oynayan Harrison Afful. Sahada en az Opare kadar kötü olan bir başkası daha vardı, o da Motta. Brezilyalı sol bekin kiralık sezonundan memnun kalmış gibi bir de tapusunu almak, tam bir mühendislik fiyaskosudur.

19 Mayıs 2015, Salı 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Üçüncülük kafası!‘’

Rakipleri kaybetmediği için düşme korkusuyla sahaya çıkan Erciyes’e karşı Fenerbahçe golü bulduğunda kronometre 1 dakika 20 saniyeyi yeni doldurmuştu. Can havliyle oynayan ve kadro vasatını sağlayamamış bir takımın oyunu orta yayın ötesine taşıması için tetikleyici bir goldü bu. Yani İsmail Kartal maçın senaryosunu eliyle yazsa bu dakikadaki gol için ‘Fazlaca iyimser’ deyip daha zor bir 90 dakika başlangıcı kaleme alırdı sanırım. Aldı da. 6’da yenen korner golü bir yana Selçuk’lu başlangıç İsmail hocanın sezon boyunca yaptığı doğruları götürmeye yeter.

3 maçta 4 duran top golü olmaz

Fenerbahçe’nin mutlu sona ulaşabilmesi için savunmayı, iyi değil çok iyi yapması şart. 28 hafta böyle ayakta kaldılar. Erciyes’in attığı korner golü Fenerbahçe vasatının dışında bir gol. Balıkesir maçında Volkan’ın hatası üzerine yedikleri ile bu gol arasında büyük fark var. Anıl korneri kullandığında Alves-Egemen-Topal triosu Vleminxx ile gitti. Altı pas üzerinde Zoua topu kontrol ettiğinde selfie çektirecek kadar süresi vardı. Fenerbahçe defansı bu sezon ilk kez bir yan topta bu kadar dağınıktı desem abartmış olmam sanırım. Şartlar ne olursa olsun ligin en iyi savunma performansına imza atan bir takımın 3 haftada 4 yan top golü yemesinin izahı zordur.

Selçuk’tan beklenti ne?

Selçuk, Fenerbahçe’de oyunu tutma enstrümanıdır. Bunu kendisi de bilir ve kabul eder. Sorun da çıkarmaz. O yüzden 12 yıldır bu takımın içinde. İsmail Kartal, merkezde Selçuk ile başladığı için çift 6 numaralı oyunla tempoyu tamamen Erciyes’e bıraktı. Fatih Tekke ilk 45 boyunca ne istediyse, takımı onu yaptı. Hatta 20. dakika dolduğunda Erciyes 3-1 öne geçecek fırsatları bile buldu.
Fenerbahçeli futbolcuların bezgin hali, İsmail hocanın başlangıç tercihleri şampiyonluk değil üçüncülük kafasının göstergesiydi. Sarı-Lacivertliler 3 hafta boyunca alev topuyla oynayacaklar.

14 Mayıs 2015, Perşembe 02:30
YAZININ DEVAMI

‘’Bu maçın özeti olmaz!‘’

Azıcık ışık aldığımızda bile 'Müthiş maç oldu' deriz ya büyük bir susamışlıkla. Rize'de oynanan gerçekten de sezonun en yüksek tempolu maçıydı.

Rize, son 4 maçta 13 gol yedi. Hele son Karabük maçında defansif bir oyuncu grubu ve mantalitesiyle kaybetmek Trabzon'a karşı yeni bir stratejiyi beraberinde getirdi: En iyi savunma hücumdur. Hikmet Karaman, Trabzon'a karşı ön bölgede kalmak ve geriye yaslanmamak için Sercan, Holosko, Deniz ve Kweuke ile başladı, 37'de de Yusuf'a karşı yavaş kalan Sercan'la Lafferty’yi değiştirince oyuna ekstra ritim kattı. Maçın anahtarı oysa ki orta sahadaydı. Kıvanç ve Sylvestre gibi limitli top kullanma becerisine sahip iki oyuncunun gelişlerine Cezayirli hep seyirci kaldı Deniz Kadah'a ekstra baskı kuramadı. Bosingwa'yı sağ beke, Medjani'yi stopere, Salih'i merkeze alarak maçın tüm enerjisini eline geçirme fırsatını hiç düşünmedi Ersun hoca.

Rizespor'un 90 dakika boyunca defalarca kurduğu bunaltıcı baskılar var ki harcanan pozisyonlardan özet yapmaya kalksanız maçın tekrarını vermeniz gerekir. Sanırım bu maçtan birden çok kahraman çıkar. Birincisi kurtardıklarıyla Trabzon kalecisi Hakan Arıkan. İkincisi ciğeri patlarcasına koşan ve oyuna tempo katan Deniz Kadah.

Rize ile Trabzon arasında oynanan bu maç ligin balans oyunlarından biriydi aslında. Kalan haftalarda Rize, Gaziantep ve Konya deplasmanlarına gidecek, içeride de Akhisar ve son hafta Galatasaray ile oynayacak. Şayet lige tutunmak için işler son haftaya kalırsa şampiyonu Rize belirleyebilir. Kamil Abitoğlu, belki UEFA kokartına sahip değil, belki Trabzon'un 2. golünde Ekici'nin eliyle oynadığını göremedi ama kesinlikle bu ligin en iyi saha içi iletişimine sahip hakemi. Umarım, UEFA ve TFF hakemlerin 45 olan yaş sınırını kaldırır da Kamil hoca meslektaşlarına iletişim konusunda ders vermeye devam eder.

11 Mayıs 2015, Pazartesi 02:30
YAZININ DEVAMI