‘’Umut verici‘’
Fenerbahçe’nin iştahı, temposu ve kalitesi sezonun en iyisiydi. Moses sahadaki en kaliteli oyuncu olduğunu başlama düdüğüyle birlikte gösterdi. Atletizmine diyecek laf yok zaten, maçın total kalitesini yükselten oyuncuydu.
Valbuena ile yer değiştirerek bunaltıcı bir baskının mimari oldu, sola geçtiğinde Hasan Ali sağdaydı, Isla’yı yukarı çekti. Valbuena da iki sezon aranın ardından Lyon standartlarında oynadı. Moses’ı kovaladı ona pas seçenekleri sunarak üçgenler yarattı ve Fenerbahçe’nin rakip sahada kaldığı süreyi rekor düzeylere çıkardı. Fenerbahçe’nin sahadaki 11’i ‘Top bende’ oyununu sevenlerden kurulu olduğundan topa yatkın oyuncuların yükseldiği bir maç izledik. Mesela Eljif Elmas harika bir maç çıkardı. Pas kalitesi yüksekti, topu kenara her taşıdığında ön direk koşusunu yapıp Slimani’ye alan açtı.
Gecenin sorusu
Fenerbahçe bu oyunu sürdürülebilir hale getiremez mi?
Maçın yıldızı
Moses Fenerbahçe’nin ritim oyuncusuydu, sanırım bundan sonra 11’in vazgeçilmezi olur.
Maçın olayı
Harun’un devre biterken kurtardığı penaltı Fenerbahçe’yi ayakta tuttu.
Kısa mesaj
Fenerbahçe’nin turu geçmesi adına gol yememek çok önemliydi. Rövanş için iyi bir sonuç elde etti.
‘’Bir salın artık futbolu!‘’
Türk futbolunu hiç takip etmeyen bir İngiliz futbolsevere Victor Moses’ın geçen hafta gol atmasına rağmen Kayseri’de yedek kaldığını söylesek, muhtemelen Fenerbahçe’nin forvet hattında Pedro, Mane ya da Salah’ın oynadığını düşünebilir. Moses koca bir ilk yarıyı kulübede Pedro’nun arkasında geçirmiş olsa da geçen haf ta gösterdi ki; Fenerbahçe’nin en diri, en hızlı ve en kaliteli oyuncusu. Kayseri deplasmanında Moses ile başlamamak büyük bir futbol trajedisinin habercisiydi aslında. Fa kat hakem Alper Ulusoy başrolü kimseye bırakmadı. Facia bir yönetim gösterdi, iki takım için de yanlış düdükler çaldı. VAR değil her bir futbolcuya çip bile taksak yine hakemler hata yapacaklarmış gibi geliyor. Çünkü birçoğunun yeteneği yok, futbolu bilmiyorlar ve gelişime kapalılar. Futbol sektöründe en çok hata yapan departman maalesef onlar. Bir salın artık ülke futbolunu diyesi geliyor insanın.
Gecenin sorusu
Şamil’in, Mehmet Ekici’nin bileğine basmasının karşı lığı faulü geçtim net bir disiplin cezası değil midir? Ama Alper Ulusoy faul bile çalmadı.
Maçın starı
Chery, Kayserispor’un hücum organizatörü oldu, iyi oynadı, bir asist yaptı. Cezası 1 maça indiği için maça 11 başlayan Mensah da Chery’ye eşlik etti.
Maçın olayı
Soldado atıldıktan sonra Kayseri cesaretlendi. Moses’ın solda, Ayew’in önde kaldığı dakikalar Fenerbahçe ayakta kaldı. Yanal; Frey ve Eljif tercihleriyle momentumu kaybetti.
Kısa mesaj
Soldado’nun küfür edip etmediğini görmek mümkün değil, rapora öyle yazacaktır Ulusoy. Ama şunu söyleyeyim; hakemlerimizin önemli bir bölümü gelişime kapalı. FIFA kokartının alınması Ulusoy’u bitirmişti zaten.
‘’Fenerbahçe'nin sezonu kurtaracak serüveni: 18 günde 5 maç‘’
Ersun Yanal ile Fenerbahçe ligde hiç kaybetmedi. Oyunda gözle görülür bir gelişim var. Ama bir farkla... Yanal’ın 2013-14 sezonundaki önde prese dayalı hafif kaotik düzeninden ziyade topa sahip olan, baskılı pozisyon oyunu oynamaya çalışan, daha pasör bir Fenerbahçe izliyoruz. İsla ve Dirar sağ kenarda harika iş çıkarıyorlar, Ekici sağ içte onlara pas üçgenleri yaratıyor. Aynısını solda yapmak için yetenekli bir sol beke ihtiyaç olduğuna şüphe yok. Ayew sol forvette iş görüyor ama Moses’in kalitesi ve formunu geçmesi kolay değil. 11’de kalmak istiyorsa skor yapacak, aksi halde pozisyon devşirmesine kendini hazırlaması gerekecek. Kim bilir belki de Yanal, Bielsa’nın Marsilya’da yaptığını deneyip Ayew’den bir sol bek yaratabilir. Gelelim fikstüre...
Kayseri’nin sıkıntısı var
Kayserispor’un transfer tahtası kapalı olduğu için takviye yapamadı. Gyan sakat, Umut atamadığı için artık sağ kenarda, önde ağır Kravets ile oynuyorlar. Fenerbahçe yeni futbolcularıyla pas hızını artırdı, zor top kaybediyor ve kaybettiklerini çabuk kazanıyor. Kayseri’de Moses’ın hızı, Fenerbahçe’yi ayakta tutabilir.
Konya’ya karşı baskı
Konya maçının Kadıköy’de olması avantaj. Kocaman’ın takımı iç saha için daha uygun bir oyuna sahip. Trabzon ve Bursa’da da kaleye gitmekte çok zorlandılar. Fenerbahçe’nin baskılı oyunu, savunma dengesini arayan Konya’ya karşı işleri kolaylaştırabilir.
Rus’la oynamak avantaj
Bir Rus takımıyla 2. turda karşılaşmak avantaj sayılabilir. Rus Ligi aralık ayının ilk haftası biter, martın ilk haftası başlar. Bu arada da hiç resmi maç yapmazlar. İlk yarıyı lider tamamlayan Zenit, açığı üst üste yaptığı hazırlık maçlarıyla kapatmaya çalışıyor. Orta sahadan Paredes’i PSG’ye sattılar. İlk maçın İstanbul’da olması dezavantaj gibi görünse de maç ritmini oturtmuş bir Fenerbahçe’nin şansının daha az olduğunu söylemek zor.
En zoru Beşiktaş
Fenerbahçe’nin bu süreçteki en zorlu rakibi Beşiktaş. Kagawa ve Burak ile başka bir düzene geçebilirler. Ligin en etkili orta sahasına sahip Beşiktaş’tan topu almak zor olacak. Bu durumda takımın pas hızı ve geçiş oyununda Moses’ın rolü belirleyici olur. Yanal, derbi tarifesini işletip Dolmabahçe’den yenilmeden dönerse takımın ritmini koruyabilir.
‘’Düzeni değiştirir‘’
Güneş’in başarılı olmuş her kadrosundan önemli parçaların gitmesi ve ardından yeni oyuncularla baştan bir düzen yaratması en azından bizim için alışılagelmiş bir durum. Kadro sirkülasyonun bu derece fazla olması doğal olarak ezberlenmiş oyunu bozuyor. Benzer sendromu bu sezon Monaco yaşıyor. Şampiyon kadroyu dağıttılar, Jardim gitti, Henry geldi, işler daha da kötüye gitti. Jardim tekrar döndü ama küme düşme hattından kurtulamadılar.
Q7’nin kart sayısı artıyor
Güneş, ilk iki sezon zor olan bir çok şeyi kolaymış gibi gösterdiği için ondan beklentiler yüksek. Şimdi Kagawa geldi. Yeni soru şu; Ljajiç-Kagawa ve Quaresma aynı anda nasıl oynar? Antalya maçında Kagawa, Ljajiç’in yerine girdi. İkisi de forvet arkasını üst düzey oynayan, zorladığında kenara devrilebilen yıldızlar. Bundan sonraki süreçte Güneş’in Quaresma’sız düzeni zorlamak istemesi gayet doğal görünebilir. Q7 1983 doğumlu ve enerjisini kaybettikçe gördüğü kart sayısı artıyor. Ama Lens açık alan seven, fiziğiyle mesafe kat eden bir oyuncu. Güneş’in pas oyununda Lens’ten ziyade Q7’nin şansı daha yüksek olur. Ayrıca Quaresma’nın takımı ön alanda tutması da cabası. Ama bu tamamen Q7’nin formuna bağlı.
Shinji fovet, Adem orta saha
Kagawa, Ljajiç’ten daha skorer bir oyuncu. Japon Milli Takımı’nda son yıllarda hep 10 numara oynadı, Dortmund ve United’da sol kenar oynadığı maçlar da var. Güneş ondan maksimum verim almak istiyorsa Burak’ın arkasında oynatmalı. Kagawa, orta sahadan ziyade forvet karakterli bir oyuncu. Güneş’in Adem’e yer bulmakta çok zorlanacağını sanmam. Ljajiç daha orta saha karakterli bir oyuncu ve hem kenarda hem 8 numarada fazlasıyla iş gören bir yetenek. O yüzden Kagawa ile birlikte oynama ihtimalleri hayli yüksek. Güneş, Burak Yılmaz’la büyük risk aldı. O da farkında. O yüzden sezon sonuna kadar Burak’ı tüm planların içinde tutacaktır. Zaten mevcut santrforların formuna bakarsak tutması çok da mantıksız durmuyor. Larin, Güven bu durumdayken Burak, arkası Kagawa’yla Beşiktaş seviye atlarmış gibi görünüyor.
‘’Hızlı ve kaliteli‘’
Fenerbahçe bu sezonun en iyi futbolunu oynayarak Göztepe’yi yendi. Fenerbahçe iyi bir hazırlık dönemi geçirdi, doğru transferler yaptı ve bunların karşılığını almaya başlıyor. İlk yarım saatteki iştah maçı 3-0’a getirebilirdi ama bilinçaltındaki kötü yaşanmışlıklar, Moses oyuna girene kadar fişin çekilmesini engelledi. Fenerbahçe, Göztepe’nin 10 kişi kalmasını tam anlamlıyla avantaja çevirememişken Nijeryalı senaryoyu değiştirdi. Moses sahadaki tüm meslektaşlarından daha diri ve hızlıydı. Araması, sürekli kaleye gitmesi ve şutu zorlaması Ersun Yanal’ın yüzünü fazlasıyla güldürür. Ayew de gole yakın bir oyuncu, ilk yarıda maçı 3-0’a taşıyabilirdi. Dirar bu kadar iyi, Moses böyle hızlıyken Ayew’in sahada kalabilmesi için skor yapması şart. Yoksa iyi bir hamle oyuncusu olmayı kabul edecek. Yanal, İsla’yı istediği kıvama getirmiş. İsmail dün gece iyiydi ama Yanal kafayı Caner’i bulmaya takarsa önünde Ayew gibi bir seçenek duruyor!
Gecenin sorusu
Jerome’un Sadık’a arkadan basması faulün ötesinde... Resmen yaralamaya teşebbüs etti! Bir futbolcu, meslektaşına karşı nasıl bu kadar gaddar olabilir?
Maçın starı
İsla; rakip arkasına öldürücü koşular, isabetli paslar ve oyun zekasıyla tam ‘Ersun Yanal beki’ kıvamındaydı. Dirar da onu destekledi.
Maçın olayı
Moses’ın oyuna girmesi. Nijeryalı girdikten sonra Fenerbahçe, Göztepe’nin 10 kişi kaldığını hatırladı, ritmi artırdı ve fişi çekti.
Kısa mesaj
Fenerbahçe’nin yedek kulübesi uzun zaman sonra ilk kez bu kadar derin ve kaliteliydi. Skrtel ve Zajc da geldiğinde Yanal’ın eli hayli kuvvetlenecek.
‘’Kan davasına dönüşmemeli‘’
Taraftar, formasını giyen sevdiği her futbolcunun sonsuza kadar başka takıma gitmesini istemez. Ama futbol dünyasında kariyeri belirleyen artık takım sevgisi değil kontratlardır. Futbol endüstrisi kontrolsüz bir şekilde geliştiğinden beri futbol arsada değil borsada oynanıyor ne yazık ki! Keşke ruhumuz rahmetli Vedat Okyar’ın, Lefter’in, Metin Oktay’ın döneminde kalsa da fiziğimiz modern çağa ayak uydurabilse. O yüzden bir futbolcunun bir kulüpte başlayıp biten kariyerine büyük saygı duyuyorum. Neler yaşanmıştır da kimselerin haberi bile olmamıştır. Totti’ye, Rıza Çalımbay’a, Bülent Korkmaz’a sorsak bize kim bilir neler anlatırlar.
Burak’ın riskleri biliniyordu
Beşiktaş taraftarının istemediği Burak Yılmaz hamlesi yönetim için de Şenol Güneş için de son derece riskli. Yarıştan erken bir kopuşta bu üç ismin zor durumda kalacağına şüphe yok. Fakat iş kan davasına da dönüşmemeli. Taraftarın protesto hakkı var ve bunu makul ölçüde yapmasının da hiç bir mahsuru yok. Ama her maç ıslıklamak, ‘hırsız’ diye pankart açmak Burak’ı sahaya çıkamaz hale getirir.
Neuer formülü
Yakın geçmişte benzer durum Bayern Münih’te yaşandı. Schalke’den alındığı günden itibaren kaleci Neuer ile ‘İnferni Bayern 1’ tribünleri arasındaki kavga hiç bitmedi. Onlar çözümü anlaşmada buldu. İlginçtir, tribünler oyuncuyla oturup anlaşma yaptı; ‘Armayı öpmeyeceksin, formanı tribüne atmayacaksın, bize karşı sevinmeyeceksin’ gibi maddeler üzerine. Benzer şeyi Beşiktaş taraftarı da yapabilir. Çünkü Beşiktaş taraftarının Burak’ın iyi futbolculuğuyla ya da golcülüğüyle ilgili bir sorunu yok. O yüzden ‘Ama Burak iyi santrfor’ argümanının taraftar nezdinde çok karşılığı yok. Onlar feda sezonundaki son dakika penaltısını unutamıyorlar. Kulübü elbette taraftar yönetmez. Fakat taraftara rağmen böyle bir transfer yapıyorsan anlaşma zeminini de oluşturmak zorundasın.
‘’Yanal izah etmeli‘’
Affedilen Volkan, Dirar, cezadan dönen Jailson ve sıfır kilometre Sadık. İlk 11 ’in yüzde 40’a yakını farklı. Yeni bir kadro, yeni bir hoca, yeni hedefler, ikinci yarının en çok puan toplayanı olma iddiası. Fenerbahçe golü erken bulsa da maçın 3 ’te 2’sini o kadar kötü oynadı ve o kadar geri yaslandı ki resmen golü kalesine çağırdı. Samet Aybaba, devre arasında iki oyuncuyu birden değiştirip baskıyı artırınca momentumu kısa sürede eline geçirdi. Umut Nayır iyi bir pivot santrfor olma yolunda ilerliyor. Her şeyden biraz var. İyi bir fizik, yeterli vücut koordinasyonu, topu önde tutma becerisi. Ama eksik olan bitiricilik. Dün gece Bursaspor defalarca maçı çevirecek fırsatı buldu ama ne Umut ne Yusuf ne de Lima bitirebildi. Ersun Yanal, bayağı kötü oynadığı bir maçı kazanmak üzereyken sadece Aytaç ’a yakalandığına şükretmeli. Sonra da takımının neden bu kadar kötü pas yaptığını ve geri yaslandığını izah etmeli.
Gecenin sorusu
Fenerbahçeli futbolcular özgüven sorununu ne zaman aşacak? 20’de 1-0’ı yakaladıktan sonra oyunu yavaşlatma çabaları çok göze battı. Maçı böyle bitirmeyi düşünmemişlerdir herhalde.
Maçın starı
Slimani için sıradan bir top kaybına dönüşecek pozisyonu sezonun golüne çevirmesi Soldado’yu maçın adamı yapar.
Maçın olayı
Fenerbahçe bu sezon her türlü olumsuz rekoru kırmayı başarıyor. Yüzde 61 pas isabet oranıyla oynaması yeni bir rekor olarak kayıtlara geçti.
Kısa mesaj
Samet hocanın oyunu okuma becerisi geceye damgasını vurdu. Her hamlesi karşılık buldu, takımı 45-90 arasında Fenerbahçe’yi teslim aldı.
‘’En büyük transfer mutluluk olur‘’
Şenol Güneş, göreve geldiği günden beri mesaisinin önemli bir bölümünü kadro sirkülasyonuyla baş etmeye harcıyor. Her yıl büyük oranda değişmiş bir oyuncu grubuyla yeni bir plan geliştirmek zorunda olmayı kaldırabildi ve üst üste 2 şampiyonluk geldi. Ama son iki sezondur devre arası da Beşiktaş için büyük bir değişim sürecine dönüştü. Sezon ortasında plan değiştirmek gerçekten zordur. Pepe’den sonra Babel de gitti, daha da önemlisi Burak Yılmaz geldi. Oyun planında değişim kaçınılmaz gibi görünüyor. Zira Burak üzerine setler kurmak, özellikle rakip arkasına ve arasına koşular üzerine yazılım geliştirmek şart oldu.
Babel, büyük bir aktördü
Ryan Babel, son iki sezonda Beşiktaş’ın en önemli hücum aktörlerinden biriydi. Çok faydalı oyuncuydu. Beklenti Lens’in onun yerini doldurması diye bakan yanılır bence. Farklı tarzların temsilcileri. Adem Ljajiç ve Oğuzhan’ın pas inceliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç olacak. Burak, 5-6 sezon önceki Selçuk İnan efektini sahada görmek istiyorsa bu iki oyuncunun rolleri yeniden yazılmalı. Burak santrforluğunu Şenol Güneş sayesinde geliştirdiğini her platformda dile getiriyor.
Oyun, Burak’ın üzerine olur
Trabzonspor’da sağ forvetlikten santrforluğa terfi edişini borçlu olduğu Güneş’le biraz geç buluşmuş olabilirler. Zira Burak artık 34’üne bastı. Fakat form geçici olsa da klasın kalıcı olduğuna defalarca şahit olduk. Burak son vuruş kalitesini çok yukarılara çektiği için bu kadar istatistik yapabildi. Hala da bitiricilikte Türkiye’nin en iyilerinden. Beşiktaş’ın Babel sonrası Burak üzerine oynama ihtimali yüksek. Beşiktaş’ın ikinci yarıda halletmesi gereken bir diğer önemli departman kesinlikle savunması.
Mirin standart bir stoper
Siyah-Beyazlılar, çok kolay gol yiyen bir takıma dönüştüler. İsimat-Mirin standart bir stoper. Uçmaz kaçmaz. Yapması gereken Vida’nın yanında oyuna biraz sertlik katmak, -ki onu fazlasıyla vereceğe benziyor- ve elbette açık alanda yakalandığında partnerini kurtarmak. Ligin ikinci yarısında yarışın içinde kalmak önemli. 9 puan hiç de azımsanacak bir fark değil elbette. Beşiktaş’ın sorunu sadece oyuncu sirkülasyonu değil ve transfer de tek çözümmüş gibi görünmüyor. Beşiktaş şampiyon olduğu iki sezonda mutlu bir oyuncu grubuna sahipti. İlk yarıda mutluluğunu yitirmiş bir kadro izledik. Sanırım en büyük transfer mutluluk ve huzur olacak.