Arama

Popüler aramalar

‘’Şampiyonluk için kalite artmalı‘’

Fenerbahçe’nin sıkıntı yaşadığı bütün maçlarda temel sorun şut kalitesiydi. Dün bunun üstesinden belli oranda gelebildikleri için yenik başladıkları maçta rahat ettiler. Eğer şampiyonluk mücadelesi vereceklerse bu sorunu ortadan kaldırarak verecekler. Kruse’nin 27. şut denemesinde nihayet golü bulması bir başlangıç olacaksa misal. Ya da Rodrigues akıl almaz şansları daha az harcayacaksa. Bu tabloda ligde kaleyi bulan 2 şutundan 2 gol çıkarabilen Ferdi Kadıoğlu’nun artık en azından krizde ilk oyuna girecekler listenin başına geçmesi şart. Hem şut kalitesi üst seviyede hem de 3. bölgede oyunu okuyabilme içgüdüsü çok parlak. Fenerbahçe dün kale önünde biraz etkili olduğunda yediğinden fazlasını atabileceğini gösterdi.

Gecenin sorusu

Ferdi artık en azından kulübede ilk akla gelen olur mu?

Maçın starı

Muriç. Attığı 2 gol de birinci sınıf santrfor işi. Kafa vuruşu mükemmel. Eşitliği sağlama peşindeyken bu kadar bitirici ve ustaca bir vuruş yapmak için sağlam bir zihin lazım. 2. goldeki takibi, soğukkanlı bir vuruşla yaptığı gol mükemmel.

Maçın olayı

Gustavo’nun, stoper hatta sol bek oynayabileceğini biliyoruz. En güvenilir orta saha oyuncusu olduğu açık. Emre çıkıp Jailson girince Fenerbahçe önde olmasına rağmen orta sahayı kaybetmenin, oyunun bir gelgite dönmesinin üzerinde durulmalı.

Kısa mesaj

Taraftar yıldız istemez. Ferdi gibi genç oyuncu da ister. Altyapıdan parlak performans da ister. 20 yıldır takımda oynayan efsane de ister. Brezilya görmüş yıldız da ister. Ozan gibi yeniden doğan da ister. Kadro mühendisliğinin bir boyutu da taraftarın duygusal bağlar kurabileceği bir çeşitlilik oluşturmak.

07 Aralık 2019, Cumartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Fatih Terim mutsuz, formsuz, çaresiz!‘’

Fatih Terim 6. haftadan bu yana her maçtan sonra kadro ve performans şikayetinde bulunuyor. Hemen her basın toplantısında, sanki daha dün göreve gelmiş gibi. Geçen seneden beri süregelen bir durum bu aslında. Geçen sene bu dönemlerde Ocak ayındaki transferi işaret ediyordu, sonra Temmuz’u işaret etmeye başladı, bugün yine Ocak ayını işaret ediyor. Aslında şu anda oynanan oyun, sakat oyuncu stoğu, başka bir teknik direktör görevdeyken meydana gelse, Galatasaray yeni bir Tudor arayışına girerdi. Ancak Terim şu anda takımdaki, kulüpteki, hatta camiadaki en güvenilir isim. Taraftarın gözünde tartışılmaz gerçek bu. Ne yönetimin bir kredisi var ne takım içinde Muslera dışında bir lider figürü var, ne de yönetim dışında ‘ah keşke başkan olsa’ denebilecek bir aday...

Son şansları dedikten sonra...

Fatih Terim tartışılmaz bir figür. Eğer bir çıkış olacaksa, taraftarın gözünde kesinlikle bu Fatih Terim’in liderliğinde olacak. Bu belli bir atalet yaratıyor. Her şey Terim’in transfer isteklerine kilitleniyor. Peki bu gerçekten bir çözüm mü? Fatih hoca Beşiktaş maçından sonra oyuncuları işaret ederek, “Son şanslarını kullandılar” demişti. Ancak 2 hafta sonra Real Madrid maçına bir değişiklikle, aynı kadroyu çıkarmak zorunda kaldı. Çarşamba akşamı sergilenen performans bize bunun sebebini gösterdi.

Geleceği böyle kuramazsınız

Şimdi karar vermemiz gereken konu şu: Bu eldeki kadronun ancak bu kadarını yapabileceğini mi gösteriyor, yoksa sorun teknik heyetin performansında mı? Ben Fatih Terim’in mutsuz, formsuz ve an itibarıyla biraz da çaresiz olduğunu düşünüyorum. Bunu şuradan anlayabiliriz... Galatasaray’da fazlasıyla kiralık oyuncu var. Bu oyuncular çok başarılı olsalar da, Galatasaray önümüzdeki yıl neredeyse yeniden bir kadro kurmak zorunda kalacak. Hatta Ocak’ta birçok transferin yapılması gündemde. Bunların da bonservisleriyle olamayacağı kesin. Dolayısıyla Ocak’ta kadro yenilenecek, Temmuz’da yeniden kurulacak ve Terim biliyor ki, geleceği böyle kurmak mümkün değil.

Elinde bir Ozan Kabak olsaydı

Elinde bir Ozan Kabak olduğuna inansa, herhalde çoktan sahaya sürerdi. O yüzden onun penceresinden bakıp düşünmeye çalışırsak, umutsuz olduğunu da söyleyebiliriz. Bu krizi, camiaya mesaj verip, liderlik rolüyle çözmeye çalışıyor. Yalnız verdiği mesajların takımı olumlu etkilediğini de söylemek, sahadaki performanslara bakıldığında birkaç oyuncu dışında (Lemina, Ömer, Muslera, Emin vs), mümkün değil, hatta bu mesajların ters teptiğini bile söyleyebiliriz.

06 Aralık 2019, Cuma 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Karakter koyan Galatasaray‘’

İki teknik direktörün maçı algılayışı arasında ilginç farklar var. Hosseini’nin orta sahada görev alması anlaşılabilir ama görevlendirme açısından Obi’yle dönüşümlü Belhanda’nın başında beklemesi ilginçti. Belhanda için hücumdan bir, hatta iki adam kaybetmeye gerek var mı? Alan oyunuyla hamleyi Faslı’ya bırakıp kendi işini yapmak, hem de evinde oynarken daha doğru olmaz mıydı? Keza ilk yarıda sık sık Sosa’nın, Lemina’yla birebir oynama çabasının göze çarpması da... Trabzonspor’un maça karakterini veren takım olması beklenendi. Ancak öyle olmadı. Obi, Sosa, Hosseini üçlüsünde Hosseini ve Obi’ye bütün savunma işlerini verip Sosa’yı serbest bırakacak bir oyun kuruyorsanız durum farklı olabilir. O tek başına işi değiştirecek dokunuşlar yapabilir. Ancak dünkü orta saha görevlendirmelerinde oyuna karakterini veren Galatasaray oldu. Şanssızlıkları, gol yapacak bir yeteneğe sahip olmayışlarıydı. Adem de kendi standardının altındaydı.

Gecenin sorusu

Emre Mor devre arasında döner mi? Diagne gelir mi?

Maçın starı

Muslera varken onu yazmadan olmaz. Varlığı bile rakibin şut kalitesini etkiliyor. Ömer yine ekstra çalışıyor. Nagatomo’nun sezon başından bu yana hücum planında var olduğu yerde sahneye çıkıp golü buluşunu ödüllendirmek lazım.

Maçın olayı

Karaman geçen sene Yusuf ve Abdülkadir’in temel oluşturduğu bir oyun kurdu. Onlar olmadan Sosa’yı Obi ve Hosseini ile sahaya sürmek zorladı. Eksikliğinizin farkına varacak bir rakip karşınıza çıkacak olursanız gelecek yıkıma karşı önlem mi almalısınız? Karaman, bu ikilimde mi kaldı?

Kısa mesaj

Ali Palabıyık, Türkiye standardının çok üzerinde bir maç yönetti. Tabii ki kimse mutlu olmayacak. Ama bu gerçeği değiştirmez.

02 Aralık 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Gücü kadar saldıramadı‘’

Fenerbahçe’nin şut kalitesindeki sorun devam ediyor. Kruse’nin sakatlıktan dönüşü tabii ki etkili ama -sezon başından bu yana oyuna tüm katkısına rağmen - gol vuruşu açısından çok iyi durumda olduğunu söylemek zor. Altay hatalı çıkıyor, savunmada çok hatalı pas yapılıyor vs. Bunca pozisyonun harcanması, son pas ve vuruşların değerlendirilemeyişi potansiyelin altında kalındığını gösteriyor. Fenerbahçe gücü kadar hücum edemiyor. Bir başka temel sorun, orta sahada gittikçe yükselen Gustavo’nun stopere kaydırılabilir bir değerde görülmesi. O savunmaya geçtikten sonra orta saha tamamen kaybedildi. Ve kırmızı kart görmesinin sebebi de bu şeffaf orta sahaydı. İlhan Palut açısından bakıldığında ön alan baskısısıyla Fener’e oyun kurdurmak istemedi ki bu anlaşılabilir. Çünkü camiaya bir mesaj vermek istiyor olabilir. Fenerbahçe’ye karşı bunu istemek normal. Ama Göztepe kadrosu açısından bu ne kadar doğru tartışılır.

Gecenin sorusu

Luis Gustavo olamadan Fenerbahçe nasıl olacak?

Maçın starı

Gustavo gün geçtikçe konuyu daha iyi anlıyor. Yaptırdığı penaltı onun büyük bir hatası olarak durabilir. Ancak aslında Fenerbahçe’nin oyun mantığına uyum sağlamaya çalışırken nereye yetişeceğini şaşırmasından, Emre’nin baskısıyla bir anda kontrolsüz hamlesinden kaynaklanıyor bu.

Maçın olayı

Eğer akının sonunda Rodrigues golü atmamış olsa Altay’ın penaltıdaki ihlali nedeniyle penaltı tekrar edilmezdi. Ancak Emre’nin geçen haftaki penaltısında ve ülkede atılan hemen her penaltıda bu ihlal az ya da çok var. Bunun sebebi hakem psikolojisidir, başka bir şey değil.

Kısa mesaj

Şu anda takım kadro kalitesini altında. Ersun Yanal’ın dokunuşu ne? Belli değil. Bir maç tamam diyorsun ama 3 maç bambaşka bir oyun oluyor. Bizim de kafamız karışıyor.

01 Aralık 2019, Pazar 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Zor tercihler‘’

Herhalde tarihin en zor kura beklentisi, ya da en kolayı. Hem mesafeleri hem rakibi içeren bir kura olacak. Roma ve Bakü arasında seyahat etmek misal... Formda İtalyanlar Roma’dan çıkmazken uzun ve zor bir yolculuk yapmak gerekecek. Ancak Bakü’deki destek de özel olacak. Londra-Glasgow, Münih-Budapeşte ya da Bilbao-Dublin hattında kısa yolculuklar yapmak tamam da, rakip standardı oldukça yüksek. Birinci torba ya da şehir açısında bakmanın çok anlamı var mı bilmiyorum. Evet Ukrayna ve Hollanda’nın bulunduğu C grubu ilk tercih gibi görünüyor. Ancak iki ekibin de bizim gibi büyük bir yükselişte oluşu handikap.

Kimin geleceği önemli

Dolayısıyla 2. torbadaki Fransa’dan 4 puan almanın verdiği güven bir yana benim daha çok ilgilendiğim konu bu torbadan kimin geleceği. Bu seçim, 1. Torbayı da belirliyor. Başta söylediğim gibi zor tercihler. Bu çerçevede Ukrayna -Hollandagrubundan sonra tercihim (az farkla) İspanya-İsviçre olur. Pik noktalarında olmadıklarını düşünüyorum. Ayrıca savunmasıyla zirveyi bulmuş bir takım olarak kontra oyunumuzu uygulayabiliriz.

30 Kasım 2019, Cumartesi 06:02
YAZININ DEVAMI

‘’Kalite artacak‘’

Muriç’in dönüşünün Fenerbahçe için iç sahada, deplasmanda olduğundan daha önemli bir etki yaratacağı kesin.

Kapalı savunmaları açmada onun pivot rolü önemli... Kruse’nin dönüşü ise Luiz Gustavo ve Ozan’ın formuyla birlikte Emre üzerindeki yükün azalması demek. Emre, Fenerbahçe’nin hâlâ önemli oyuncusu ancak onun sürekli 90 dakika sahada olma zorunluluğundan kurtulması lazım. Tabii bu iki oyuncunun dönüşü son vuruş kalitesinin de yükselmesi demek. Ki her ne kadar Fenerbahçe’nin savunma sorunları ön planda gibi gözükse de temelde pozisyonları gole çevirme yüzdesinin artmasının daha kolay bir çözüm olacağı kanısındayım.

Kruse’yi anlamalılar

Kruse, hücum yönünde yüksek bir zeka. Kimin nasıl bir servise ihtiyacı olduğunu hemen çözdü. Şimdi arkadaşlarının onu daha iyi anlayıp özellikle yaptığı koşuları doğru değerlendirmeleri gerekiyor. Bu, Fenerbahçe’nin hücum akışkanlığını artırma yolunda büyük bir aşama kaydetmesini sağlayabilir. Kruse’nin yokluğunda Moses ve Rodrigues’in şüpheli performanslarına muhtaç kalıyorlar. Alman oyuncu olduğunda sadece iyi bir oyuncu daha olmuyor sahada. Çok yönlü bir hücum planına kavuşuyorlar.

29 Kasım 2019, Cuma 06:01
YAZININ DEVAMI

‘’Eriyip gitmek!‘’

Bazen eldekiyle 90 dakikayı planlamak zordur. Gücün ya da cephanen kıttır. O zaman bir 30 dakika planıyla başlamak seçenek olabilir. Bu bir çeşit kumar, risk gibi görünebilir ama değildir. 90 dakika rakibe taş atacağıma, 15 dakika gülle atarım demek gibidir biraz. Sanırım Terim dün maçı böyle planladı. Bunu planlarken Brugge’ün her ne kadar dinamik bir takım olsa da beceri açısından zorluk çekeceğini düşünmüştür. Muslera ve savunma direncine güvenmiştir. Aslında planladığı da oldu. 15 dakika direkt baskın oyunuyla rakibi zora soktu. Skoru bulunca da duvarı ördü. Buradaki sorun savunmaya çekilmek değil... An be an geçiş oyununda eriyip gitmek. Skoru almışken ve güvenlik duvarı örmüşken, rakip her türlü riski alırken baskı yapamamak. Galatasaray Muslera ve Lemina performansıyla biraz daha şansla kazanabilirdi. Terim 30 dakika planıyla başarmış olurdu. Ancak bu oyunu anlatmak, yabancı serbestisine, bu bütçelere rağmen zor.

Gecenin sorusu

Muslera’dan sonrası, Hagi’den ya da Sneijder’den sonrasından daha zor olamamış gibi geliyor. Abartıyor muyum?

Maçın starı

Lemina gittikçe yükselen tek yabancı. Lemina’yı Adem, Muslera gibi oyuncularla birlikte farklı mücadele ve hırsın yanısıra beceri ve soğukkanlılığı da sunabilmeleri. Adem, Ömer ve Muslera fark yaratan standardı olan oyuncular. Lemina yeni bir eşiği aştı.

Maçın olayı

Galatasaray bu maça kadar UEFA istatistiklerine göre sadece 7 isabetli şut çekebilmişti. Dün 3 isabetli şut var. Adem’in aldığı topu düzeltmesi düşmesine rağmen kalkıp soğukkanlı vuruşunu övmek gerekiyor.

Kısa mesaj

Galibiyet çok mümkündü. Son saniyeye kadar bir direnç oluşturmayı başardık. Ancak oyunda bu kadar edilgen olmak üzücü.

27 Kasım 2019, Çarşamba 06:02
YAZININ DEVAMI

‘’1 puanı kabul ettiler‘’

Fenerbahçe Luis Gustavo, Emre ve Ozan ile bir orta saha vasatı oluşturdu. Bunun altına kolay kolay inmiyor. Hatta Hasan Ali ve Serdar’ın dönüşü sonrası bir savunma standardı da var artk. Ancak Muriç, Kruse var iken dahi bir hücum standardı oluşturmak mümkün olmadı sanki. Misal Trabzonspor maçında o seviyede bir oyun üstünlüğü sağlamışken bu skora yansımadı. Dün bu kadar hücum eksiğiyle girilen onca pozisyona kaçan bir de penaltı eklendi. Fenerbahçe savunma ve hücumunda ilerleme sağlıyor ama hücum hattı kulübün istediği seviyede değil. Moses, Rodrigues titrek ayaklar. Kararlı belirleyici değil. Alper için de farklı şeyler söylemek mümkün değil. Ersun Yanal’in ilk yarıdaki sinir harbi sonrası 2. yarıya oldukça yumuşak çıkan ve özellikle 70’den sonra oyun yapısı yavaş yavaş bozulan Malatya’ya karşı Jailson ve Tolgay’ı oyuna sürüşünü iyi anlamak lazım. Bu değişiklikler 1 puanı kabul etmek demek.

Gecenin sorusu

Yanal’ı beraberliğe razı kılan sebep ne? Hücumdaki eksiklikler mi? Yoksa kafasında başka bir soru mu var?

Maçın starı

Yine, standart güçsüz çıkışıyla yediği golün iptal edildiği için yaptığı kurtarışlarla Altay ve kurtardığı penaltı dahil pozisyonlarda Farnolle. Kaleciler kurtardı ama daha çok hücumcular kaçırdı.

Maçın olayı

Altay’a faul gerekçesiyle iptal edilen gol, İngiltere’de gol. Avrupa’nın diğer ülkelerinde ortada. Devam kararı doğru olurdu. Eliyle topa dokunma ayrıcalığı tanınmış, herkesten daha yükseğe çıkabilen bir oyununun bu kadar korunması, dokunulduğu anda faul çalınması saçmalık.

Kısa mesaj

Ersun Yanal 1 puana razıydı. Onu aldı. 2014’le aradaki en büyük fark buydu dün. 90’da beraberlik golü yese 91’de deplasmanda galibiyet golü arıyordu Fenerbahçe. Bkz. Bursa deplasmanı.

25 Kasım 2019, Pazartesi 06:01
YAZININ DEVAMI