‘’Kolay bir iş değildi‘’
Santrforsuz oyun için zor bir rakip. Zımba gibi iki stoper. Önlerinde Mahmut, Topal, Azubuike. Clichy ve Çaicara gibi iki doçent. Santrforsuz bu duvarı geçmek zor. İlginçtir Galatasaray’ın bulduğu pozisyonlar bu uzun boylu duvara rağmen hep duran toplardandı. Öncelikle Galatasaray’ın stoperlere top aldırmamak üzere yaptığı baskıdan paslaşarak kolay çıktılar. Ancak bu orijinalinden kopuk yapı oyunu 2. bölgeden 3’e geçirmekte çok zorlandı. Visca’nın dizine aldığı darbe sonucu maçı 2. viteste götürmesi de bunda mutlak rol oynadı. Buruk’un, 60’tan sonra Guldbrandsen ve Berkay’ı sahaya sürüşü sonrası ise iş değişti. Sahada tek çapa (Topal) kaldı. Ve Başakşehir oyun orijinaline döndü. İrfan’ın kaptığı top sonrası yaptığı güzel servisi Norveçli yedeğin gol yapışı konuk ekibin ilk yarıdaki kadroyla yapması çok kolay bir iş değildi. Buruk geniş yedek kulübesini oyunu değiştirmek için kullandı. Terim’in değişiklikleri ise oyuna etki etmedi.
Gecenin sorusu
Diagne, Ocak’ta döner mi? 13 milyon Euro bonservis verilmiş hâlâ maaşı ödenen bir oyuncu bu santrfor yokluğunda kullanılmalı değil mi?
Maçın starı
Yıldız performansı görmedik. Galatasaray’da Lemina verimliydi. Başakşehir’de Epureanu klasını sergiledi. İrfan’ın gol öncesi yaptığı işler mükemmel ancak attığı sert pası kontrol edip hemen şutlamak da kolay değil. Guldbrandsen’e şapka çıkarmak lazım.
Maçın olayı
Bu aslında sadece bu maçın değil ligin olayı: Hakemlerin faul standardı. Savunma oyuncuları topla rakip arasına girip ufacık bir temasta kendilerini yere atarak faul alıyorlar. Ve dolayısıyla bu bir metoda dönüşmüş durumda. Dün bunu kaç kez yaşadık sayamadım.
Kısa mesaj
Galatasaray’ın kötü oynadığını düşünmüyorum. Ancak hâlâ ezberlenmiş bir oyunu yok. Bu durumda bu kadar eksikle oynamak daha da büyük bir dezavantaja dönüşüyor.
‘’İşi tam yaptık!‘’
Bu Milli Takım’ın 96’da bizi ilk Avrupa Şampiyonası’na götüren takımla bir benzerliği var. Tamam, o kadro çok daha fazla saf yeteneğe sahipti. Uzun süredir alt yaş gruplarında birlikte oynamış ve Zidane’lı, Thuram’lı Fransa’yı geçip Akdeniz Oyunları’nı kazanmış bir tecrübeydi. Kabul. Ancak bu kadroda da onlarda olan önemli bir özellik var. Basit gelecek belki ama önemli: İşi tam yapıyorlar. Yarım yamalak değil. Saf bir görev tutkusu var bu kadroda. Bunun sanırım iki temel nedeni var. 1-Gurbetçi kadroyu iyi anlayan yerli kadro. Çünkü ya uluslararası futbola adım atmış Anadolu çocukları var kadroda, ya Avrupa futboluna hazırlanan, ya da o ihtimali uzakta bırakmayan. Yani kadroda Merih, Çağlar, Ozan ve Yusuf’un gelişen profesyonelliği Ömer’in, Kaan’ın alanıyla, Ozan’ın, Uğurcan’ın alanıyla kesişiyor. Ve Emre Belözoğlu da bu kadronun özelliklerini övüyor. 2-Şenol Güneş’in planına çok net ve tam kadro ikna olmuş durumdalar. Hiçbir şüphe görmüyorsunuz. Dün bu tabloda keyiften yerimizde durmamazlık etmedik belki ama oyundan ve skordan şüphe de etmedik. İşi tam yaptılar.
Gecenin sorusu
Üzülecek bir şey mi arıyoruz? Fransa’ya karşı 4 puan alıp 2. olmak yeterli. Cevap: Sorun yok...
Maçın starı
Enes Ünal’ın vazgeçmesinden korkuyordum. Ancak maçın başındaki çabasıyla gelen 2 gol beni rahatlattı. Şenol Güneş ondan -şans vermediği zaman dahil- bahsettiğinde ben Cenk Tosun’dan Beşiktaş’taki ilk senesinde bahsettiğine yakın bir duygu seziyorum.
Maçın olayı
Peki ne eksik kaldı? Yusuf’un, Hakan’ın işe sanat katacak oyuncuların işe biraz daha el atmaları lazım. Ancak bu yakaladığımız kimya bugüne kadar olanların en iyisi ve gelecekte de bize ışık tutacak bir pırıltı taşıyor.
Kısa mesaj
İlk kez yıldızlara bir oyun bulmak peşinde debelenmiyoruz. Şimdi bir oyunumuz ve profesyonel yaklaşımımız var. Ve bu çerçevede yıldızları parlatma şansına sahibiz
‘’Üst düzey konsantrasyon‘’
Öncelikle bu harika yolculuk için tebrikler ve teşekkürler. Konsantrasyonu sadece deplasmandaki İzlanda maçında kaybettik. Sadece 3 gol yedik ve akan oyunda gol yemedik. Mükemmel oynamadığımız anlar ve maçlar oldu ama konsantrasyon hiç kaybolmadı. İşte bu durum bu genç kadro için mükemmel. Gergindi takım. Bunun temel sebebi İrfan ve Emre’nin yokluğunda merkezde istediğimiz zekada olamayışımızdı. Tabii savunma dörtlüsü ve Mert dışında öndeki 6’lıdan Ozan dışında zirve formunda kimse olmayışı da... Buna rağmen maçın başı ve sonundaki 10’ar dakika dışında oyuna hakim olduk. Hücumda organizatör olmayışı yanlış şut tercihlerine neden olunca hem akın sürekliliği hem şut kalitesi düştü. Öndeki 3’lü uyumsuz ve tek başlarına işi bitirmeye çalışan oyuncular oldu. Buna rağmen kırılmamak önemli. Orta sahadaki eksikleri giderildiğinde bu takım yenilmesi çok zor bir ekip olacak.
Gecenin sorusu
Bu takım ne kadar ileri gidebilir? İrfan, Cenk, Abdülkadir ve Emre döndüğünde her şey mümkün.
Maçın starı
Savunma 5’lisi hakkında söylenecek hiçbir olumsuz söz yok. Merih sürekli oynamadığında zaman zaman riskli paslar ve hatalar yaptı ama bu nazar boncuğu. Peki kim ekstra oynadı? Umut Meraş olağanüstüydü. Birinci sınıf oynadı.
Maçın olayı
Öğretmenleri, anne ve babaları suçluyorum. Bu büyük ulus bunu hak etmiyor. 300 bin kişilik bir ülkenin Milli Marşı’nı ıslıklamaktan utanmayan gençler yetiştiriyorsunuz. Ve biz hep birlikte utanıyoruz.
Kısa mesaj
Bazı anlar vardır. Üzerine bir tarih inşa edilir. Merih’in çizgiden çıkardığı top sonrası belki yine de finallere gidebildik. Ancak o toptan sonra çok daha ileri gidebilecek bir güven seviyesine ulaştık.
‘’Plansız oyun..‘’
Maçı teknik olarak yorumlamak zor. Emre ve Kruse’den en azından birisi olmadan Fenerbahçe’nin nasıl oynayacağına, savunma ve hücum yapabileceğine dair elimizde veri yok. Ozan’ın bundan önce hemen her maçta takımının en iyilerinden biri olduğu açık. Dün maçın başında aldığı penaltı sonrası sahadaki varlığı eriyip fark edilmez oldu. Çünkü onu idare eden saha içi teknik direktörü Emre yoktu. Fenerbahçe erken penaltıyla öne geçtikten sonra akan oyunda net bir pozisyon bulamadı. İki hızlı driplingci ve pasa/baskıya yatkın orta sahanın vaat ettiği oyundan uzak kaldılar. 2. penaltıda Kasımpaşa eksik kalınca da durum değişmedi. 73’te Isla oyundan atıldıktan sonra, Kasımpaşa Fenerbahçe yarı sahasına ilk geçtiğinde tribünlerden yükselen kuvvetli ıslık bunun bu oyunsuzluğu daha iyi anlatıyor. Fenerbahçe belki de bu sezon evindeki en plansız oyunlarından birini oynadı. Tribünlerin sahada güveneceği bir kimse ve bir plan yoktu.
Gecenin sorusu
Bir Ersun Yenal takımı nasıl oluyor da rakibin 30 dakika 1 kişi eksik olduğu bir maçta evinde akan oyunda bir tane net pozisyon bulamıyor?
Maçın starı
Altay’ın kritik anlarda Kasımpaşa akınlarına set çekişi maçın kaderini değiştirdi. Onun performansı yerine geçtiğimiz 5-6 yıldaki performansları göresek Fenrbahçe günkü plansız, lidersiz oyunda çok erken geriye düşebilirdi.
Maçın olayı
Rakip 2 penaltı sonrasında eksik kalmışken Fenerbahçe’nin devre arasından bir planla dönemeyişi üzerinde durulmalı. Kasımpaşa eksik olmasına rağmen Fenerbahçe’ye oyunu tam anlamıyla hiç vermedi. Rakibin oyunu soğutmasına da izin vermedi.
Kısa mesaj
Emre Belözoğlu yoksa oyunun geçene seneden pek farkı yok. Maçın sonundaki Ersun Yanal tezahüratları bir güven haykırışı değil, bir birlik ve beraberlik çağrısı.
‘’Terim kepengi kapatıyor!‘’
Terim büyük bir kızgınlıkla ‘Bazılarına son şanslarını verdik’ dedikten 3 hafta sonra Beşiktaş maçındaki ilk 11’i Belhanda dışında sahaya sürdü. Ve maç 14 dakikada 3-0’a geldi... Terim, Türk Futbol Devrimi’nin bayraktarlığını yapmış bir devrimciydi. Maalesef kepengi de o kapatıyor. Halbuki 2000 yılından bu yana Real Madrid’i Bayern ve Juve’den sonra Avrupa en çok yenen 3. takım Galatasaray. Maalesef dün 70’lerden hatırladığımız bir futbol kederiyle sahadaydı. Maçın hemen tamamı neredeyse Galatasaray 1. bölgesinde geçti. Oyunu orta sahaya bile taşımak mümkün olmadı. Enine çok iyi yayılıp Hazard’ı içeri devirip savunma kanatlarını da oyuna sokarak tempo yaptılar. Galatasaray’ın topu çevirme hızı çok ama çok yetersiz kaldı. Topu geri kazanma süresinde bir rekor kırmış olabilirler. Kabul etmek lazım ki, skor çok daha ağır olabilirdi.
Gecenin sorusu
Terim 3 hafta önce kesin bir şekilde son şans vurgusunu yapıp Belhanda hariç yine aynı takımı çıkarıyorsa... Çare ne?
Maçın starı
18 yaşındaki Rodrygo maçın başında attığı 2 gol ve 4. goldeki asisti ve kapanış sayısıyla skoru tayin eden en önemli adamdı. Goldeki şutları sanki Muslera’nın varlığına bir çare gibiydi Real adına. O kadar ulaşılmaz yerlere gitti ki.
Maçın olayı
Galatasaray’ın bir planı yok. Pas opsiyonu yaratamıyor. Ayağına top gelen oyuncunun bir ezberi olmalı. Birinci ve ikinci bölgeler ezbere oynamak, üçüncü bölge ezber bozmak içindir halbuki. Galatasaray’da her şey birinci bölgeden itibaren doğaçlama yürüyor gibi.
Kısa mesaj
Yabancı serbestisi Milli Takımı uçurdu. Tek sebep o olmasa da kabul. Ben de uygulanmayan yerli teşvik sisteminin başta dizayn edildiği gibi uygulanmaya başlamasından tarafım. Ancak bu seneki Avrupa macerası da yabancı kısıtlaması isteyenler için çok sağlam bir argümana dönüştü. Hazır olun.
‘’Beklemek işe yaramadı‘’
Bülent Uygun’un planı, Mensah’ın merkezde olduğu bir kontratak oyunuydu. Enine ve derinliğe iyi yayılıp Gustavo ve Emre’nin oyunununu yavaşlattılar. Fenerbahçe kontratak tedirginliğinden oyunu hızlandıracak riskleri almadı. Oyuncuların bu yönde birbirlerini uyarışlarını sahada görmek mümkündü. Temponun düşüklüğü Kayseri savunmasında kopuşlar olmasını engelledi. Kontra sıklığının düşüklüğü Fenerbahçe’yi genelde önde tuttu. Geri koşmadılar pek. Dolayısıyla özellikle duran toplardan sık sık olmasa da net şanslar buldular. Hücumcuların standardı düşük olunca Kayseri’nin direnci arttı. Bu oyun Ersun Yanal’ı beklemeye itti. Risk almadan bir golle işi çözerim diye düşündü ama Gustavo-Emre planı çalışmadı. Ancak o bekledi. Bu anlaşılabilir bir karardı ama işe yaramadı. Emre, Fenerbahçe’nin en önemli oyuncusu. Fakat onsuz da bir alternatifi değil, temel planı olmak zorunda. Emre bazen, hatta çoğu zaman bu takımın çileği olmalı temeli değil.
Gecenin sorusu
Arda Kardeşler’in müsade ettiği sertlik seviyesi bu ligin standardına uygun mu? Standart buysa diğer hakemlerin seviyesi niye bu kadar aşağıda.
Maçın starı
Umut’un her zaman belli bir standardı vardır. Ancak Fenerbahçe maçları standardı hep kendi ortalamasının üzerinde. Dün de müthiş bir savaş verdi. Onunla birlikte organizasyonun merkezi olan Mensah ve kurtardığı 3 pozisyonla Lung’u da listeye dahil edebiliriz.
Maçın olayı
Rodrigues’in 6 pastan -hakkını verelim önü oldukça doluyken -topu dışarı vuruşu ve ilk yarının sonunda Serdar kalenin önünde bomboşken şut deneyip topu çeviremeyişi maçın kaderini belirledi.
Kısa mesaj
VAR yok.
‘’Büyük fark olabilirdi‘’
Dün akşam Rizespor’un yenilmek için bir rakibe ihtiyacı yoktu... Ancak, öte yandan Galatasaray’ın geçtiğimiz haftalara oranla çok daha konsantre ve hareketli olduğunu da söylemek lazım. Seri, Ömer, Lemina üçlüsü toplu ya da topsuz baskıda Rize’nin az olan enerjisini kolay söndürdü. Maçın başında savunma arkasına müsait pozisyonlarda atılmayan toplar Galatasaray savunmasını yüreklendirdi. Ev sahibi kompakt kaldı. Babel ve Emre Mor oyunun biraz içinde kalabilse, bariz bir planın parçası olabilse pozisyon sayısı ve kalitesi anlamında büyük bir fark oluşabilirdi. Ancak bu bariz sorunun devam ettiği açık. Galatasaray’ın anlamlı, anlaşılır bir planı yok. Bu plan çerçevesinde işi yürütecek ikililer de. Bunu sağlamak mümkün olana dek Galatasaray’ın maç performanslarını rakiplerin seviyesi ve takımın mücadelesi belirleyecek. Kalite değil.
Gecenin sorusu
Emre Mor’un çabasına rağmen oyun bilgisinin zayıflığı... Tamir edilebilir bir durum mu? Sanki hiç bir şey bilmiyor gibi. Ahh bir öğrenmeyi öğrense.
Maçın starı
Galatasaray’ın bütün maçlarının yıldızını maçları seyretmeden dahi söyleyebilirsiniz: Muslera. Benim için maçın yıldızı Ömer Bayram. Elinden gelenin fazlasını verdi. Sahada olduğu her an, hangi pozisyonda oynarsa oynasın %110’la oynuyor. Saygı duyulacak bir iş ciddiyeti...
Maçın olayı
Lig standartlarında PSG maçına benzetilebilir. Plan yok, mücadele var. Galatasaray’ın mücadele ettiği seviye için yeterli değil. Herkes elinden gelen her şeyi ve fazlasını yaptı. Ancak bu bir F.T. takımı için yeterli değil. Plan lazım. Herkesin izlerken ve oynarken anlayabileceği bir plan.
Kısa mesaj
Bu takımın sorunu savunma değil. Mariano, Nagatomo vs. Orta saha anlaşılır bir planın merkezi olduğunda sorun kalmayacak.
‘’Talisca özel bir futbolcu‘’
Normal şartlarda kiralık bir oyuncuyu iki kez istihdam etmenin çok mantıklı olduğunu düşünmem.
Ancak Beşiktaş’ın halihazırdaki kadrosu göz önüne alındığında kullanacağı çözümlerden biri olabilir.
Talisca özel bir oyuncu. Fakat Beşiktaş’ta parladığı pozisyon şu anda teknik direktör Abdullah Avcı’nın oyununda var mı bu da bir soru işareti!
Oyuncunun kalitesi ve skor gücü bütün bunlara rağmen onu değerli kılıyor. Bugünün şartlarında makul bir kontrat olacaksa değerlendirelebilir.