‘’Doğru tercihler zaferi getirir‘’
Herkesin bildiği gibi Süper Lig'de kağıt üzerinde en iyi kadro Fenerbahçe'de. Ancak Sarı- Lacivertliler'in şampiyonluktan başka bir şey düşünmediği sezonda rakiplerine göre eksileri; hep favori olmaları, yepyeni bir oyuncu grubuna ve teknik adama sahip olmaları. Her zaman kazanmak zorunda olan Erol Bulut, bir yandan üst düzey oyuncu grubu içinde formayı adaletli dağıtmaya çalışırken, bir yandan takım kimyasını oturtmaya uğraşıyor. Ancak Bulut'un, özellikle Denizlispor maçı öncesi 4-3 kaybettiği Beşiktaş derbisinden gerekli dersleri çıkarması, yan top organizasyonları dışında hücum planları üretmesi gerek.
Gustavo'suz ilk lig maçı
Bulut, formdayken Serdar Aziz ve Mert Hakan'dan vazgeçmemeliydi. Caner Erkin'i yorgun diye düşünüp, ilk 11'de Novak ısrarı zamansızdı. Hele ki derbide 2-1 yenik olduğu sırada Perotti sakatlanınca, üst üste iki sol beki aynı kanada koymamalıydı. Erol hoca mutlaka Denizli'ye karşı, yanlışlarını doğruya çevirerek sahaya çıkmalı. Jose Sosa çok kaliteli ama savunmada katkısı çok düşük. Denizli, rakibinin bu sezon ilk kez ligde 'kadroda alternatifi olmayan' tek ismi Luiz Gustavo'suz sahaya çıkacak olmasından maksimum yararlanacaktır.
Denizli savaşacaktır...
Kenan Atik önderliğinde Başakşehir deplasmanında 3-0 geriden gelip maçı 3-3 bitirmek, Horozlar için ekstra bir motivasyon oldu. Bu sezon iki yenilgisini de iç sahada alan Sarı- Lacivertliler, deplasmanda (5 maçta 4 galibiyet, 1 beraberlik) hiç kaybetmedi. Denizli karşısında yapmaları gereken, golü erken bulup, oyunun kontrolünü mümkün olduğunca kaybetmeden maçı tamamlamak olmalı. Çünkü Denizli geçen hafta herkese, son düdük çalana kadar savaşacağını net şekilde gösterdi.
‘’Macaristan mucizesi değil!‘’
Macarlar, 7 gün içinde 3 zorlu maç oynarken, rüya gibi bir dönem geçirdi. Özetle; EURO 2020 Elemeleri E Grubu’nun 4.’sü Macaristan, 2018-19 Uluslar Ligi’nde C Ligi Grup 2’yi 2. bitirdi. Yani; 2020 için Play-Off şansı bile yoktu. Uluslar Ligi’nde üstündeki takımlar finallere gidince, Play-Off biletini kaptı. Geçtiğimiz Ekim, yarı finalde Bulgaristan’ı 3-1 (d) yendiler. İzlanda ile oynanacak finalden 1 gün önce (11 Kasım’da) Marco Rossi’nin testi pozitif çıktı. U21’nin hocası Gera, İzlanda, Sırbistan ve Türkiye maçlarında kulübede olacaktı. 77 dakika 1-0 geride oldukları İzlanda’yı, 88 ve 90’daki gollerle 2-1 yenip, 2020 biletini kaptılar. F Grubu’nda Fransa, Almanya, Portekiz’e rakip olacak Macarlar, 2020’nin ev sahiplerinden olduğu için 2 maçını evinde oynama fırsatını da kaptı.
İdeal 11'in yarısı yoktu
Uluslar Ligi’nde format değişikliği sonrası 2020-21 kura çekimine sondan 2. takım olarak giren Macarlar, B Ligi Grup 3’te son 2 maçta 15 Kasım’da Sırplar’la 1-1 berabere kaldı, 3 gün sonra Türkiye’yi, Szoboszlai, Gulacsi dahil ideal ilk 11’inin yarısı olmadan 2-0 yenerek A Ligi’ne yükseldi. Elbette bu çifte başarı; ülkede 10 yıl öncesinden futbola her yönüyle yapılan önemli yatırımların, 2018’den önce pek de adı bilinmeyen İtalyan Rossi’nin, Milli Takım’a kattığı taktik disiplin ile takım organizasyonunun sonucu olarak ilk meyvelerini verdi.
‘’Ay-Yıldız'ı üste alabilir miyiz?‘’
A Milli Takımımız’ın yaklaşık 2.5 aydır giydiği yeni formalarıyla ilgili uzun süredir bir şeyler yazmak istiyordum. Bir önceki arada fırsat bulamadım, Milli mesai yokken de yazması manasız olurdu. Formada birçok kişi gibi benim de dikkatimi çeken, Ay-Yıldızlı armamızın formayı üreten Nike firmasının logosunun altında olması. Buna benzer bir durum; Adidas firmasının, 1994 ve 1996’daki Milli formalarımızda da yaşanmıştı. Elbette bir araştırma yapmadan, neden ya da niçin sorularını sormak ya da bir şeyler karalamak yanlış olurdu.
Onlarda yok
Firmanın ürettiği, Türkiye hariç 19 Milli Takım formasına baktım. Yunanistan, Şili, Slovenya, Slovakya, Portekiz, Polonya, Norveç, Katar, Hollanda, Hırvatistan, Güney Kore, Fransa, Finlandiya, Çin, Brezilya, ABD ve Avustralya’nın Nike üretimli formalarında böyle bir şey yoktu. Bahsettiğim konu üzerinden bizimkine yakın olanlar, Nijerya ve İngiltere’nin formalarıydı. Ancak ikisinde de ülke arması üstte, Nike logosu aşağıda... Öncelikle hiç kimseyi ya da hiçbir kurumu, Milli forma üzerinden karalamak gibi bir maksadım yok.
Saygı duyuyorum...
Şenol Güneş’in, “Hiçbir şey ya da hiçbir oyuncu Milli Takım’ın üzerinde değildir” cümlesini hatırlatarak, bu durum kafalarda soru işareti yaratıyor. Milli Takım’ın ilk formasından esinlenerek yapılan bu harika formada neden böyle bir tercih yapıldı? Logonun ya kenara çekilmesi ya da aşağıya inmesi, bir şekilde mümkün olur mu? Herkesin görüşüne saygı göstermekle birlikte, iki tasarıma da baktığımda ben sadece Milli Takım forması değil, markanın da öne çıktığı bir forma görüyorum. Bu doğrultuda da, 19 ülkenin formasındaki uygulamanın, Ay-Yıldızlı forma üzerinde neden farklı uygulandığı merak uyandırıcı bir durum yaratıyor.
‘’Fener'in zorlu süreci başlıyor‘’
Milli aranın ardından haftanın en zevkli karşılaşmalarından biri İzmir’de oynanacak. Süper Lig’in istikrarlı takımlarından Göztepe ile tartışmasız transferin şampiyonu Fenerbahçe’nin kapışmasının tempolu, zevkli geçeceğini düşünüyorum. Ev sahibi Göztepe, rakibi Fenerbahçe gibi ligde namağlup yoluna devam ediyor. Sezona galibiyetle başladılar ama sonra üst üste 3 beraberlik aldılar. Kanarya ise lige 3 puanla başladıktan sonra iki beraberlik aldı ve sonra Milli araya Karagümrük galibiyetiyle girdi. Şu anda Süper Lig’in 18 yeni transferin ardından kağıt üzerindeki en iyi takımı Fenerbahçe. Ancak Kanarya hâlâ takım kimyasını oturtmaya ve ideal 11’ini bulmaya çalışıyor. Erol Bulut’un takımının tam olarak kendisini bulması için en az 4 hafta daha gerekiyor.
Minimum hata yapmak gerek
Bu doğrultuda Milli araya kadar Fenerbahçe’nin zor bir fikstürü var. Göztepe’den sonra içeride Trabzon, deplasmanda Antalya ve son olarak da Kadıköy’de rakip Konya olacak. Bu noktada en zor görev yine Erol hocanın olacak. Tecrübeli çalıştırıcının bu süreçte bir yandan maçlarını kazanması bir yandan taktik planlarında ve oyuncu seçimlerinde minimum hata yapması gerekiyor. 4 haftalık zorlu periyotta beklenmedik kayıpların yaşanması, Sarı- Lacivertliler’deki olumlu havayı tam tersine döndürebilir.
Kim ön plana çıkar?
Göztepe’de Halil’i, Fenerbahçe’den Samatta’yı buraya yazabiliriz. Kanarya’da son Karagümrük maçında Tanzanyalı forvet, adeta tek başına golleri attı. Oyunun, Samatta üzerine kurulması ve ona daha fazla destek olunması gerek.
‘’Şimdi şampiyon peki ya sonra...‘’
Kulüplerin zorlu bir süreç yaşayacağını düşünürken ve limitten en çok yakınan kulüp olarak ilk başta Fenerbahçe öne çıkarken, filmin sonu bambaşka oldu. Görevi hâlâ resmi olarak açıklanmayan ve aynı zamanda yardımcısı (Selçuk Şahin) da olan Emre Belözoğlu, Başkan Ali Koç ve kurmaylarıyla inanılmaz bir iş başardı.
Rakiplerini de etkilediler
Sarı-Lacivertliler, tam 18 oyuncu transfer etti. Kadrosunu güçlendirirken, Caner ve Gökhan’ı alarak Beşiktaş’ın, Novak ve Sosa’ya imza attırarak Trabzonspor’un oyununda tahribata yol açtı. Ezeli rakipleri Galatasaray karşısında psikolojik bir üstünlük kurmayı ve hatta Aslan’da yaşanan ‘transfer gerilimi’nin alevlenmesinde pay sahibi oldu.
Tüm kontrolü aldılar
Yaş açısından (28.5 yaş ortalaması) bu kadronun ömrü 1 sezonluk ve baktığımızda bu sezon da Süper Lig’de kupa gelmezse yönetim için altından kalkılması çok daha zor bir tablo oluşabilir. Başkan Ali Koç, Emre Belözoğlu ile birlikte tüm kontrolü eline almış durumda. Artık hata yapmak istemiyorlar. İkilinin gözleri her zaman Erol Bulut’un üzerinde olacak. İşte bu noktada en büyük baskıyı, Erol hoca hissedecek. Tartışmasız şu an Türkiye’nin en iyi kadrosu onun ellerinde. Erol hocanın elindeki futbolcuların yüzde 80’i uluslararası tecrübeye sahip, kariyerli ve haliyle egoları olan isimler. Bu sezon sadece Süper Lig ve Türkiye Kupası’nda boy gösterecek Kanarya’da oynamak isteyen ama şans bulamayan futbolcuların nasıl bir tavır sergileyeceği, takım kimyasını da direkt etkileyecek. Yani işin özeti; bu sezon Fenerbahçe ya zirveyi görecek ya da (ikinci olsa bile) büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak.
‘’James Rodriguez büyük bir rüya…‘’
Son dönemde Galatasaray’ın transfer gündemine Real Madrid’in Kolombiyalı dünyaca ünlü yıldızı James Rodriguez’in girdiği iddia ediliyordu. Bize de benzer haberler hem Kolombiya’daki hem de İspanya’daki kaynaklarımızdan geldi. James’in, Real Madrid’le sözleşmesi gelecek sezon sona eriyor ve Başkan Florentino Perez, Zidane’ın kadroda düşünmediği oyuncusunun yüksek maaşını artık ödemek istemiyor. Tecrübeli futbolcu, Los Galacticos’tan senelik 7 milyon Euro civarında para kazanıyor.
Sonuç mantıklı ama…
Real, oyuncunun da kabul edeceği bir teklif gelmesi halinde onu bırakmaya hazır. Galatasaray’ın, geçen sezon Falcao’yu transfer etmesi, ‘Bu transferi de bitirir mi?’ sorusunu akıllara getiriyor. Falcao’nun, vatandaşını bu transferde ikna etme ihtimali, menajerinin de Aslan’ın golcüsü gibi Jorge Mendes olması, kağıt üzerinde oldukça mantıklı ihtimallerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Ancak Galatasaray’ın, elindeki yüksek maaşlı oyuncuları elinden çıkartmak istemesi, ekonomik anlamda çok dikkatli hareket etmesi sebebiyle James’in şu anki şartlarda Galatasaray’a gelmesi çok ama çok zor gözüküyor.
Dengeleri de bozar
Kaldı ki Kolombiyalı yıldız da, ayrılması durumunda Şampiyonlar Ligi’nde yer alan bir takımda kariyerine devam etmeyi arzuluyor. Tabii ki James’in Türkiye’ye gelmesini kim istemez! Ama 7 milyon Euro alan adama imza attırmanız için en kötü ihtimalle yıllık 5 milyon Euro’yu cebinizden çıkarmanız gerekiyor. Ayrıca diyelim ki Cim Bom bu parayı verdi. Oyuncularından indirim isteyen bir kulübün, gidip James’i alması, takım içi dengeleri de alt üst eder. Ne yönetimin ne de teknik direktör Fatih Terim’in, böyle bir riske ya da biraz daha ileri gidim, böyle bir rüyanın içerisine gireceklerini hiç sanmıyorum.
‘’Erken gol işi bitirir‘’
Bu akşam 2019’un son maçına Çaykur Rizespor deplasmanında çıkacak olan Fenerbahçe, geçtiğimiz hafta Beşiktaş karşısında alınan galibiyetin moraliyle oldukça formda gözüküyor... Ayrıca hafta içinde açıklama yapacağını söyleyen ancak sessizliğe bürünen Ersun Yanal’ın, tıpkı Kara Kartal karşısında olduğu gibi yine maça baskılı başlaması yüksek ihtimal. Son maçında deplasmanda Yeni Malatya’yı deviren Rizespor’da teknik direktör İsmail Kartal, savunma anlayışını ön planda tutacaktır. Kartal’ın hızlı hücumlarla gol arayacağı ve Serdar Aziz’in yokluğunda Zanka-Jailson ikilisinden oluşacak stoper ikilisinin arkasına Boldrin, Oğulcan ve Aminu’yu kaçırarak, skor araması son derece mantıklı duruyor.
Kırılma ihtimali yüksek
Bu sezon 16 lig maçında iki beraberliğini 3. ve 4. haftalarda yaşayan Karadeniz ekibi önünde Kanarya’nın ilk 15 dakika içerisinde golü bulması, sonrasında kırılma ihtimali olan Rize savunması önünde farklı galibiyeti beraberinde getirebilir. Ancak tam tersi Rize ilk golü bulursa, bu moralle birlikte evinde direncini artırarak, güçlü rakibinden puan ya da puanlar alabilir.
Bu istatistiğe dikkat!
İki takımın geçen sezon ligdeki kapışmalarında Rize evinde 3-0, Fenerbahçe de Kadıköy’de 3-2 galip geldi. Rize’deki maçlarda ev sahibi 6, Kanarya 11 kez kazanırken, 5 mücadele beraberlikle sonuçlandı.
Ön plana kim çıkar?
Fenerbahçe’de gözler eski takımına karşı sahne alacak Muriç’te olacak. Ayrıca Emre’nin yokluğunda derbinin kahramanı Ozan’ı da unutmamak gerek. Rize’de ise özellikle hücum oyuncuları başta olmak üzere tüm takımın yüzde 100’e ulaşması gerek.
Kısa mesaj
Konuk ekipte Serdar’ın cezalı, Sadık ve Hasan Ali’nin sakat olduğu bir ortamda hata yapma ihtimali yüksek olan Zanka’nın, Jailson’la birlikte neler yapacağı tam bir soru işareti. Rize, muhtemelen planlarını bu ikili üzerinde yapacaktır.
‘’Liverpool efsanesi‘’
Tartışmasız şu anda dünya futboluna damgasını vuran takım olan Liverpool, son olarak zirvede yer aldığı Premier Lig’de Leicester City’yi 4-0’la geçti ve 39 puanla ikinci olan rakibiyle (Bu yazıyı yazdığımızda dünkü Wolves-M.City maçı bitmemişti.) puan farkını 13’e çıkardı. Teknik direktör Jürgen Klopp yönetiminde rakipleriyle aradaki farkı iyice açmaya başlayan Kırmızılar, yoğun maç temposuna rağmen durdurulamıyor. Resmi maç olarak sezonu 4 Ağustos’ta normal süresi 1-1 biten Community Shield’de penaltılarda 5-4 kaybettikleri Manchester City maçıyla açan Liverpool, o tarihten bu yana milli maç dönemleri hariç genelde 3 günde bir maç oynadı.
As takım Katar’daydı
32 resmi maçta boy gösteren Klopp’un takımı, ligde sadece Manchester United’la berabere (1-1) kalırken, 2 yenilgisini Şampiyonlar Ligi’nde deplasmanda Napoli’den (2-0), Lig Kupası’nda da Aston Villa’dan (5-0) aldı. Villa’ya yenilmelerinin nedeni de aynı tarihte as takımın, FIFA Dünya Kulüpler Kupası’nda Katar’da olması sebebiyle sahaya U23 Takımı’nın çıkmasıydı! Ortalama her ay 5 maça çıkan İngiliz devi, Villa yenilgisi de dahil olmak üzere yarınki Wolves maçıyla Aralık ayında 4 farklı organizasyonda (Premier Lig, Lig Kupası, Şampiyonlar Ligi ve FIFA Dünya Kulüpler Kupası) 11 maça çıkmış olacak.
2 bin 250 dakikayla van Dijk
2017’nin son ayında Southampton’dan 85 milyon Euro’ya Liverpool’a transfer olarak, takımı başka bir seviyeye çıkartan Virgil van Dijk ise 25 maçta görev aldı ve 2 bin 250 dakikayla en çok sahada kalan oyuncu oldu. Tıpkı diğer Premier Lig takımları gibi dinlenmeyen Kırmızılar, Premier Lig’de yarın Wolves, 2 Ocak 2020’de Sheffield’la 3 gün sonra da FA Cup’ta Merseyside derbisinde Everton’la karşılaşacak. Şimdi herkes, geçen sezon da ilk yarı itibarıyla çok iyi bir performans gösteren Liverpool’un, Premier Lig’de nasıl bir son yaşayacağını merak ediyor. Çünkü akıllara hemen, geçen sezon geliyor...
29. haftada kaptırmıştı
20. haftada City’nin 7 puan önünde lider olan Kırmızılar, ikinci yarıda düşüşe geçmiş ve 1990’dan sonra ilk zaferini ne yazık ki yaşayamamıştı. Liverpool sezonu 98 puanlı City’nin arkasında 97 puanla ikinci bitirmişti. Ancak 2005’ten sonra ilk kez takımı Devler Ligi şampiyonu yapan, bu ay ki FIFA Dünya Kulüpler Kupası finalinde de Flamengo’yu yenerek, kulübün tarihinde ilk kez bu kupayı müzesine koymasını sağlayan Alman teknik adamın, bu kez işi şansa bırakmamak adına en iyisini yapacağı kesin.