‘’Futbol var gol yok‘’
Sumudica'nın, "Jose Mourinho gelse başarılı olamaz" dediği Çaykur Rizespor, Hatay ve Galatasaray galibiyetleri sonrasında henüz 31 yaşında olan Francesco Farioli'nin ilk hocalık sınavını verdiği Fatih Karagümrük'ü ağırladı. 2. dakikada Rize'de Baiano'nun vuruşunda Biglia araya girerek, gol fırsatını önledi. Ev sahibi, kontrataklarla Boldrin ve Baiano üzerinden gol bulmaya çalıştı. Karagümrük, beklendiği gibi ilk maçında yerinde bir an olsun duramayan İtalyan hocası Farioli'nin kafasındaki oyun anlayışını sahaya yansıtmaya çalışıp, önde rakibine baskı yaptı.
Kaderi Viviano değiştirdi
43'te kalecisi Viviano'nun uzun pası hariç, hep geriden pas yaparak çıkan Karagümrük, ilk 45 itibariyle topla oynamada yüzde 29'a 71, başarılı pas konusunda 85'e 275'lik bir üstünlük kurdu. 50'de ev sahibinin hızlı atağında Sabo müsait pozisyonda vurdu, Karagümrük'te Viviano maçın kaderini değiştiren kurtarışı yaptı. 51'de ilk sarısını gören Skoda, 5 dakika sonra faul pozisyonuna aşırı itiraz edip, Karadeniz temsilcisini 10 kişi bıraktı! Karagümrük, sonrasında oyunun kontrolünü aldı ama ligin fiziksel anlamda en güçlü takımlarından Rize, alanını iyi kapatarak, rakibine net bir pozisyon fırsatı vermedi ve 38 dakika (+4 dakika uzatma) da 10 kişi oynamasına rağmen puanı aldı.
‘’‘Yerli efsane' Necip Uysal!‘’
Beşiktaş’ın şu anki kadrosunun en eski oyuncusu Necip Uysal...Siyah-Beyazlılar’ın kapısından içeri girdiğinde yıl 2004, yaşı da 13’tü. A Takım’da 12. sezonunu geçiriyor...İlk maçına 24 Ekim 2010’da 1-0 (d) kazanılan Eskişehir karşılaşmasında Nihat Kahveci’nin yerine girerek çıktı. O zaman kaleci Ersin ile sol bek Rıdvan 9 yaşındaydı. 352 karşılaşmada takımı adına 6 golü ve 13 asisti, 2 Süper Lig şampiyonluğu ile 1 Türkiye kupası var. Nihat’ın yanı sıra Rüştü Reçber, Guti, Simao, Quaresma ve Pepe gibi birçok yıldızla aynı soyunma odasını paylaştı.
Şikayetini duymadık
Sergen Yalçın’dan önce Mustafa Denizli (Ona ilk formayı veren), Şenol Güneş, Slaven Bilic, Carlos Carvalhal, Samet Aybaba, Sergen Yalçın, Bernd Schuster, Tayfur Havutçu, Abdullah Avcı ve Şenol Fidan’la çalıştı. Beşiktaş’ın, ‘Feda’ dönemini de gördü, Avrupa’da ve Süper Lig’de tarih yazdığı zamanları da... Bu süreçte sayısız oyuncu ve hocayla yollar ayrıldı ama Necip, gönderileceği ya da takasta kullanılacağı iddialarına rağmen hep kaldı. Şu anki sözleşmesi de 2023’te bitiyor. Bir kere bile yönetimin ona yaptığı teklifi az bulduğunu, takımda içinde sorun çıkarttığını ya da düzenli oynamamaktan/son dakikalarda oyuna girmekten şikayetçi olduğunu ne duyduk, ne gördük.
Bir kez A Milli oldu
Çünkü Necip gibi futbolcular önce kendini değil, takımı düşünür, hangi görev verilirse onu yapar. Yıllardır Kara Kartal’da ama A Milli Takımımız’ın formasını 1 kez (Beşiktaş’taki ilk sezonunda) giydi. 3 Mart 2010’da geçici olarak göreve gelen Oğuz Çetin, Honduras’la oynanan ve 2-0 kazanılan özel maçın son 10 dakikasında ona şans verdi. Onun dışında Necip, A2 Milli Takımı’nda 12 maçta sahne aldı ve 11 yıldır hiç takımda düşünülmedi. Normalde Necip bir orta saha oyuncusu, ancak takım ihtiyaç duyduğu anda tam anlamıyla bir İsviçre çakısı. Normal mevkiisinin dışında -şikayet etmeden- sağ bek, sol bek ve stoper oynadı, hâlâ da oynuyor.
Değer vermeliyiz...
Belki yetenek olarak imkanları kısıtlı ancak bu 4 pozisyonda da oynayabilmek, birçok futbolcuda olmayan pozisyon ve oyun bilgisinin olduğunu net şekilde gösteriyor. Adeta bir Kartal gibi kollarını kanat gibi açması, topa ve rakibe karşı sert futbolu, mücadeleden vazgeçmemesi ise onun karakteristik özellikleri. Sonuç olarak gelmek istediğim nokta; doğma büyüme o kulübün evladı olmuş sembol isimlerin her zaman değerini bilmek lazım. Evet; Atiba (Beşiktaş), Hagi (Galatasaray), Alex (Fenerbahçe) gibi oyuncular kesinlikle efsaneydi. Ancak onları ‘Efsane’ olarak tanımlayıp ya da ‘Heykelini dikelim’ derken, Türk futbolunda kulüpleri için her şeyi yapmış ‘yerli efsaneleri’ de unutmamak, en az onlar kadar her zaman değer vermek gerekiyor. Tıpkı Necip Uysal gibi...
‘’Kadıköy zamanı!‘’
Fenerbahçe bu akşam; Süper Lig’in 21 puanla son sırasında yer alan, en çok gol yiyen (49), en çok mağlubiyet alan (16), 11 maçtır kazanamayan (9 yenilgi ve 2 beraberlik) ve bu maç öncesi 4. kez farklı bir teknik adamla sahaya çıkacak Gençlerbirliği’ni ağırlayacak.
Mert Nobre, Mustafa Kaplan ve Mehmet Altıparmak’tan sonra bu kez Özcan Bizati kulübede olacak. TFF’nin kitabında, “Bir teknik adam aynı sezon içerisinde en fazla iki takım çalıştırabiliyor” diyor ama kulüpler, ev ya da araba değiştirir gibi hoca değiştiriyor. Artık futbolu yönetenlerin, bu konuda önlem alması ve kulüplere de sınırlama getirmesi gerekiyor.
58 puanın 23’ü içeride...
Maça dönersek... Sarı-Lacivertliler, son maçında Konya’yı deplasmanda 3-0 mağlup etti. Takımda moraller iyi, Caner’in affedilmesi ve sakatların bir kısmının iyileşmesiyle her şey yolunda gözüküyor. Gençler’e karşı şampiyonluk adayı Fener, kağıt üzerinden net favori. Ancak sıkıntı yaratabilecek iki nokta var; birincisi maçın Kadıköy’de oynanacak olması! Erol Bulut’un takımının ligde 58 puanı var ve bunların 35’ini deplasmanda kazanırken evinde 23 puan (14 maçta 7 galibiyet, 2 beraberlik ve 5 yenilgi) toplayabildi. Ülker Stadı’nda son çıkılan 3 lig maçında Kanarya, Galatasaray’a (0-1) ve Göztepe’ye (0-1) kaybetti, Antalya ile 1-1 berabere kaldı.
Sabırlı ol ve işi bitir
Lig sonuncusu Gençler’in ise bu sezon sadece 5 galibiyeti var. Ancak bu 5 galibiyetin 3’ünü, Beşiktaş, Alanyaspor ve Hatayspor karşısında almaları dikkat çekici. Fenerbahçe şampiyonluk kovalıyor ama rakip de hayatta kalma mücadelesi veriyor. Yani ne var ne yok, tüm gücüyle oynayacak. Fenerbahçe’nin bu doğrultuda kontratak yemeden baskılı oynayıp ve ilk yarıda skoru alarak işi bitirmesi, enerjisini koruyarak derbi öncesi sıkıntı yaşamadan 90 dakikayı tamamlaması çok önemli. Aksi takdirde 0-0 giden bir süreçte rakibin her geçen dakika özgüveni artacak ve bu da onlara ekstra enerji ile motivasyon sağlayacaktır.
‘’'VAR'lığı dert yokluğu yara!‘’
1986’de Maradona’nın İngiltere’ye Dünya Kupası’nda elle attığı gol de dahil, futbol tarihinde sayısız kritik hakem hataları yaşandı ve birçok takımın kaderi değişti...Ancak günümüzde bu tarz sorunlara son vermesi için ortaya çıkarılan VAR (Video Yardımcı Hakem), işleri daha da karıştırdı. 2010 Dünya Kupası elemelerinde Fransa’nın, İrlanda karşısında Henry’nin elle attığı golle finallere gitmesi, o turnuvada İngiltere’nin Lampard’la Almanya’ya attığı golün sayılmaması, futbolda teknoloji ateşini gerçek anlamda yaktı.
Blatter ve Platini karşıydı
Dönemin FIFA Başkanı Sepp Blatter ve UEFA Başkanı Michel Platini, teknolojiye sıcak bakmıyordu. Platini, “Golde teknoloji kullanılacak, peki golden önceki pozisyonlarda yaşanan bir hatayı nasıl düzelteceğiz. Hiç kullanmayalım” demişti. 2010’da hakem projesi kapsamında Hollandalılar, VAR’ın ilk kıvılcımını attı ve milletin kanına girdi! 2012-13’te liglerinde ilk denemeyi de (2016’daki ilk resmi uygulamayı da) onlar yaptı. 2015’te FIFA Başkanı İnfantino’nun önderliğinde düğmeye basıldı. Resmi olarak VAR’ı ilk kullanan lig, 2017’de Avustralya Ligi’ydi; Avustralya’da şu an VAR-hakem konuşmaları canlı canlı ekrana yansıtılıyor.
Adeta bir baba adayı gibi...
Avrupa’da üst düzey lig olarak 2017-18’de Almanya Bundesliga ve İtalya Serie A’da kullanılmaya başlandı. İngiltere Premier Ligi’nde ilk başta sıcak bakılmadı, 1 yıl ertelemeyle 2018-19’da devreye girdi. Bizim Süper Lig’de de aynı dönemde uygulandı. Dönemin MHK Başkanı Yusuf Namoğlu, maliyetinin 1.5-2 milyon Euro olduğunu söyledi. Brezilya’da sistemin kurulumu 6.2 milyon Dolar olunca, ekonomik nedenlerden hemen kullanılmadı. Şu an ise önemli liglerin hepsi ‘VAR’lı ama memnun olanların sayısı az. ‘Gol mü, iptal mi?’ sürecinde gol bekleyen takımın futbolcuları sevinmeyi unuttu; adeta doğumhane kapısının önünde bekleyen bir baba adayı gibi hakeme bakıyorlar. Taraftarları hiç sormayın; hakemlere güvenleri iyice azaldı, VAR onları adeta ‘panik atak’ hastası ve şüpheci yaptı.
Para gibi asla çıkmayacak
Beşiktaş’ın hocası Sergen Yalçın, ‘VAR’ı kaldırın’ bile dedi. Ancak futbolun içine öyle bir işledi ki, şu an geldiği nokta, ‘Varlığı bir dert, yokluğu yara’; yani ‘para’ gibi hayatımızdan çıkma ihtimali yok. Muhtemelen en çok memnun olanlar sistemi kurup, büyük gelir elde edenler. Ayrıca VAR’ın faydalarının yanında özellikle hakemlerin kimyasını; varlığının getirdiği baskı ya da ‘Ne de olsa VAR görür’ psikolojisiyle bozduğu, özgüvenlerini düşürdüğü ve ‘VAR’a rağmen görmüyorsun?’ diyerek daha çok eleştirildikleri de gerçek.
‘’EURO 2020 planları‘’
UEFA’nın kulüp organizasyonları, salgın sebebiyle farklı yerlerde oynandı. U19 düzeyindeki turnuvalar iptal edildi. Bu şartlarda EURO 2020’nin bırakın 12, 2-3 ülkede bile yapılması çok zor. ‘Tek ev sahibi’ olarak gündeme gelen İngiltere’nin ne kadar güvenilir olacağı da, ayrı bir tartışma konusu .
Etkisini tüm hızıyla sürdüren koronavirüs, futbolu da derinden etkiledi. İstanbul'daki Şampiyonlar Ligi ve Polonya'nın Gdansk şehrindeki Avrupa Ligi finalleri bu sezona kaydırılmıştı. UEFA, EURO 2020'yi de ismini değiştirmeden bu yaza ertelemişti. Şu an itibarıyla kulüpler bazındaki bu iki organizasyon, her ne olursa olsun bu yerlerde oynanacak. Türkiye'nin yer aldığı EURO 2020 için asıl belirlenen; 12 farklı ülkedeki 12 farklı şehirde oynanma planı, ülkelerin birbirlerine olan seyahat kısıtlamaları sebebiyle çok zor gözüküyor.
İşin ekonomik boyutu
Bu çıkarımı; Avrupa Ligi ve Şampiyonlar Ligi'nde tam 7 maçın yerinin virüs sebebiyle başka ülkelere alınması ve U19 takımlarının yer aldığı Gençlik Ligi'nin, hem erkekler hem de kadınlarda yaz ayında düzenlenecek 2021 U19 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinin iptali üzerinden de yapabiliriz. UEFA, 11 Haziran 2021'de Türkiye-İtalya (Normalde Roma’da) açılış maçıyla başlayacak EURO 2020'yi, işin ekonomik boyutu ve diğer birçok sayısız nedeni de sayarsak, mutlaka gerçekleştirecek. İlk başta ev sahibi sayısının 12'den, 4'e indirilmesi çok konuşuldu. Şimdi de tek bir ülkede yapılması gündemde. UEFA, ev sahibi ülkelere turnuva için elverişli olup olmadıkları konusunda Nisan'ın ilk haftasına kadar süre verdi.
Hâlâ vaka sayıları yüksek
Mayıs ortasında statlara 4 bin civarında seyirci almayı planlayan İngiltere'nin, turnuvayı tek başına düzenleme ihtimalinin yüksek olduğu belirtildi. İzolasyon ve sık sık takımların ülke değiştirerek bir yerden bir yere seyahat etmelerinin riskli olduğunu düşünürsek, ‘tek ev sahibi’ mantıksız değil. Ancak İngiltere için bir olumlu bir de olumsuz durum söz konusu; olumsuz olanı, salgından ilk başta yeterli önlemi almadığı ya da gevşek davrandığı için en çok etkilenenlerin başında geliyorlar. Sadece 2 gün önce 9.985 vaka sayısı (Toplamda 4 milyonun üzerinde) açıklandı ve 323 kişi (122 binin üzerinde) hayatını kaybetti.
Şu an cevapları bulmak zor
Diğer taraftan yaklaşık 357 milyonluk anlaşma ile ilk toplu aşı çalışmasına (2020 Aralık) başlayan ülke konumundalar. Her gün ortalama 100 kişiden 27'sini aşılıyor. Fransa ve Almanya ile kıyaslanırsa; bu iki ülkede 100 kişiden 6'sı her gün aşılanıyor. Ancak dünya üzerinde şu an aşıların nasıl bir sonuç vereceğini kısa vadede kestirmek güç. Sonuca gelirsek; 2020'nin tek ülkede oynanma olasılığı çok yüksek, ancak tribünde taraftar olur mu, ne kadar olur, sıkışık maç takviminde takımlardaki oyuncu sayısı kaça çıkar, takımlar nasıl şekilde dış dünyadan izole olurlar? gibi birçok sorunun cevabını bulmak, şu an imkansız gözüküyor.
‘’'VAR'la başladı Alisson'la bitti‘’
Son şampiyon Liverpool'da Ozan Kabak, İngiltere Premier Ligi'ndeki ilk sınavına Çağlar Söyüncü ve Cengiz Ünder'li Leicester karşısında çıktı. Normalde Ozan'ın Manchester City maçında olduğu gibi yedek soyunması bekleniyordu ama sakatlar listesine; Virgil van Dijk, Matip ve Gomez'in yokluğunda stoperde oynayan Fabinho da eklenince, Ozan'a şans doğdu. Ozan, Fabinho gibi orta saha olan kaptan Henderson'la defansın göbeğinde oynadı. Leicester'de Çağlar ilk 11'de yer alırken, Cengiz yedekti. İlk anlardan itibaren Henderson, Ozan'a uyarılarda bulundu. Son şampiyon Salah, Firmino ve Mane ile kapalı savunmayı açmaya çalışırken, Leicester da hızlı hücumlarda Vardy ile sonuç aradı.
Firmino'dan harika asist
İlk 15'te Vardy, ara topta Ozan'dan sıyrıldı ama vuruşu üst direkten çıktı. İkinci devreye ev sahibi hızlı başladı, sonra Jürgen Klopp'un öğrencileri kontrolü eline aldı. 67'de Firmino'nun ceza sahası içerisindeki harika asisti ve Salah'ın tek vuruşuyla konuk ekip, 1-0 öne geçti. Asıl hikaye bundan sonra başladı... 76'da Thiago, ceza sahasının sol çizgisinde Barnes'ı düşürdü. 'Penaltı mı, serbest vuruş mu?' tartışmaları yaşanırken VAR incelemesinden frikik çıktı. 78'de Maddison'un çaprazdan kullandığı vuruşta ev sahibinden Amartey'in hamlesi, kaleci Alisson'u yanıltı ve top ağlarla buluştu. VAR, 'Ofsayt mı?' diye devreye girdi ve maça beraberlik geldi: 1-1.
Hatalarına yenisini ekledi
City'ye 4-1 kaybedilen maçta iki büyük hata yapan Alisson, 81'de Ozan'ın müdahale etmeye hazırlandığı topta kalesini anlamsızca terk etti ve yaşanan karambolde Vardy, topu alıp boş kaleye gönderdi. 85'te Liverpool yüklenmeye çalışırken, moralleri bozan gollerle dengesi bozulan Liverpool savunmasına doğru Ndidi topu yolladı. Barnes topu aldı ve Ozan, onu savunmaya çalışsa da üçüncü gole engel olamadı. 8 dakika içinde dağılan Liverpool, üst üste 4. yenilgisini aldı. 46 puanla ikinci sıraya yükselen Leicester ise rakibiyle arasındaki puan farkının 6'ya çıkarttı.
‘’Sporda bir nesil yok mu oluyor!‘’
Sadece Galatasaray’ın Futbol Akademisi’ne değil, Türk Futbolu’nun alt yapısına büyük hizmetleri olan Ahmet Keskinkılıç hayata gözlerini yumdu. Ahmet hoca, özellikle Sarı-Kırmızılılar’da 2000 jenerasyonunun oluşturulmasında; Ozan Kabak ve Yunus Akgün gibi birçok genç oyuncunun bugünlere gelmesinde başrolü oynadı. Onu tanıyanlar; kendisinden övgüyle ve minnetle bahsediyor. Ahmet Hoca demek, alt yapı; alt yapı demek ise bir kulübün, bir ülkenin spordaki geleceği demek.
Durumlar belli değil
Peki, özellikle popüler olduğu için futbolda daha çok kullanılan ‘alt yapı’ tanımının içini dolduran gençlerimiz şu an ne yapıyor? Bundan 1 ay öncesine kadar; Konyaspor, Altınordu ve Bursaspor (kısmen) dışında hiçbir takımımızın alt yapısında virüs sebebiyle idmanlar yapılamıyor, hocalar çalışamıyordu. Ancak U19 Ligi’nin 3. ayda başlayacağı (salgın şartlarına bağlı) duyuruldu. Birçok takım (U19 altı hariç), idmanlara başlamış durumda. Milli Takımlar’da ise A Milli, Ümitler ve U19 kategorileri hariç, salgın nedeniyle futbol yok.
‘Paramız yok’ diyenler
Süper Lig takımları ara transfer döneminde 5 büyük ligi de katarsak; pastanın yüzde 45.5’lik kısmını aldı ve 118 imzayla Avrupa’da rekor kırdı! ‘Paramız yok’ diye feryat edenler, transferde görevlerini başarıyla yaptılar! Peki transfere para bulan kulüpler, en azından bu zor dönemde gençlerini düşünerek, alt yapıya ‘birazcık’ destek olsaydı, şu ortamda mümkün olduğu kadar onlara spor yapabilecekleri bir ortam (Sağlık kurallarına uyarak) sağlasaydı, fena olmaz mıydı?
Belki de soğuyacaklar
Yaklaşık 1 yıldır gençlerimiz futbol oynayamıyor. Birçoğu bilgisayar ve sosyal medya bağımlısı haline çoktan geldi bile... Belki de -umarım en kısa zamanda- her şey düzeldiği zaman bazı gençler, daha önce severek oynadıkları futbol ve benzeri sporlardan soğuyabilir, ‘Ben artık oynamak istemiyorum’ bile diyebilirler. Bir an önce özellikle kulüplerin, bu konuda harekete geçmesi ya da harekete geçirilmesi gerek. Yoksa profesyonel anlamda sporcu olmak isteyenlerin oluşturduğu bir nesli, bu açıdan kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz açık ve net...
‘’‘Çağdaş' bir mönü!‘’
Alanyaspor, son dönemin Süper Lig’deki en istikrarlı takımlarından biri. Yönetim açısından dışarıdan bakıldığında kıskanılacak düzeydeler. Türkiye standartlarının üzerinde ama ülkenin ekonomik şartlarına da bir o kadar uygun bir takım kurarak bugünlere geldiler. Sergen Yalçın ve Erol Bulut’la gelişen Alanya, Sergen hocanın eski yardımcısı Çağdaş Atan’la kısa sürede bambaşka bir görünüme sahip oldu. Beşiktaş karşılaşmasının ilk yarısındaki oyun, muhtemelen her futbolseverin beğenisini kazanmıştır. Bir Anadolu takımının, Beşiktaş gibi bir büyük kulübün karşısında ilk devrede ortaya koyduğu oyun, Süper Lig standartlarının üzerinde Avrupa seviyesinde bir oyundu. Taktik bilgisi ve becerisini de kanıtlayan Atan’ın bu kulüpte yapmak istediklerinin adeta bir özeti gibiydi bu 45 dakika (Özellikle ilk 25 dakikası) içinde gördüklerimiz.
Rakibe nefes aldırmadılar
Kartal’ın 4 savunma oyuncusuna (Rosier, Welinton, Montero, Rıdvan) baskı yapıp, rakibe nefes aldırmadılar. Bunu yaparken bu takımın 1 haftada 3. maçında bunu yaptığını söylemeyi de unutmayalım. Akan oyunda yenilik, takım dizilişi ve değişim üzerinden bunun sürdürülebilir olması dikkat çekiciydi. Beşiktaş atak yaparken dizilişi 4-2-3-1 olan Alanya, rakibi karşılarken 3-4-1-2'ye, iki stoperinin arasına Siopis'i alarak geçti. Oyuncuların aynı konsantrasyonla bu planları yerine getirmeleri çok önemliydi. Alanya önde oynamayı seven bir takım. Ancak geçen sezon savunma arkası toplar yiyor ve rakiplerine pozisyon veriyordu. Çağdaş hoca ve ekibi, buna da çözüm bulmuş.
Oyun planı en istikrarlısı
Ancak ikinci yarıda Beşiktaş'ın yediği ikinci gole kadar Alanya'dan oyun üstünlüğünü aldığını da söylemeliyim. Eğer bu mükemmel oyunun 45 dakika sürmesi, yoğun maç temposundan kaynaklanıyorsa; gelecek haftalardaki maçlarda daha uzun sürelere yayılması gerekiyor. Bu kapasiteleri var. Bu ligin şu ana kadar oyun planı en istikrarlı takımı tartışmasız Alanyaspor. Yetenek, kondisyon ve iştah... Hepsi takımda mevcut. Oyuncuların takımda tek bir rolü de yok. Örnek Tayfur Bingöl... Rize maçında orta sahada oynarken, eksikler sebebiyle Beşiktaş’a karşı hem sol bek oynuyor hem de atak sırasında ceza sahası içerisinde kafayla gol arıyor. 17 yaşındaki Ahmet Gülay, Süper Lig’de 2’si 11 olmak üzere 4 kez sahaya çıkıyor. 22 yaşındaki Berkan Kutlu, sanki yıllardır bu seviyede oynuyormuş gibi mücadele ediyor.
Planları hücum üzerine
Normalde birçok hoca savunma ağırlıklı bir oyun planı yapar. Çünkü defansı çalışarak planlıyabilirsin. Ancak ofansif oyun için beceri, yetenek, zeka ve iyi bir kurgulanmış plan çok önemlidir. Çağdaş Atan, planlarını hücum üzerine yapan ama oyunun her iki tarafında da savunmayı düşünen bir teknik adam profili çizmiş durumda. Teknik adamlık serüvenine her açıdan çok iyi bir başlangıç yapan Çağdaş hoca, liderlik özelliği çok fazla olan oyuncu grubunu kendisine inandırmış. Elbette bu inandırıcılık sürecinin kısa sürmesinde, daha önce kulüpte yardımcı hocalık yapmasının ve futbolcularını tanımasının da etkisi vardır.
De Zerbi'nin yardımcısı onunla
Atan’ın teknik ekibinde 8 değerli isim var; bunların 3’ü yabancı. Sassuolo’nun hocası Roberto De Zerbi’nin uzun yıllar yardımcılığını yapan Francesco Farioli; taktik bilgisi son derece yüksek olan bir isim. Diğer yardımcılar Hasan Fırat, Mustafa Keçeli. Kaleci antrenörü Perulu Miguel Miranda. Kondisyoner, Türkiye'yi iyi bilen Giovanni Melchiorre. Atletik Performans Antrenörü Emre Recep Ali Demirci, Analist Ufuk Özbey ve Fitness Antrenörü Alican Sümbül de ekibin diğer önemli üyeleri. Hocanın, ekibini dinlendiği ve onların da fikirlerine önem verdiği kesin. Fenerbahçe’de bitti gözüyle bakılan Salih Uçan, Beşiktaş’ta beğenilmeyen Mustafa Pektemek, bir şekilde sistemin bir parçası. Kaleci Marafona, Caulker, Tzavellas, Siopis, Bakasetas, Efecan ve Ceyhun gibi tecrübeli isimleri saymıyorum bile. Bu takım sezon başında hocası Erol Bulut’u, golcüsü Cisse’yi, ligin en iyi sol beki olarak gösterilen N’Skala’yı, stoperi Welinton’ı, en iyi hücumcularından Junior Fernandes’i kaybetti ama çoktan yerleri doldu. Fatih Aksoy, Babacar, Bareiro ve Davidson geldikleri gibi takım kimyasına uyum sağladılar.
Bu kafayla gidersek…
Türk futbolseverler artık her şeyin farkında. Futbolu da benden ya da medyadaki birçok isimden çok daha iyi bilenlerin sayısı artıyor. Hepimiz Avrupa Ligleri'ni ve Şampiyonlar Ligi’ni takip edebiliyoruz. Neyin kaliteli olduğunun bilincindeyiz ve doğal olarak iyi futbol görmek istiyoruz. Takımlarımızın hemen hemen büyük kısmı 3 puana odaklanmış, oyunu ikinci plana atmış durumda; sonuna kadar haklılar, çünkü buna (para) mecburlar. Risk alsalar, zaten maddi sıkıntıların eşliğinde hemen dibe vururlar. Hocalar hemen gönderilir. Ancak bu kafayla gitmeye topyekün devam edersek, Avrupa’ya gidenlerin bırakın gruptan çıkmak, grubun içine girmesi bile hayal olacak. İşte bu doğrultuda anlatmak istediğim; Alanya'nın ligi kaçıncı bitireceği ya da şampiyon olup olmayacağından ziyade, sonuç ne olursa olsun bu oyun tarzını değiştirmediği sürece fark yaratan olarak övülmeyi sonuna kadar hak ettiği üzerine kurulu.