UEFA’nın, EURO 2020 için 12 ülkedeki 12 ev sahibi şehir formatı, adaletsizliği beraberinde getiriyor. Söz konusu ülkelerin milli takımları, final biletini almaları halinde en az iki maçını -hatta 3 grup maçını- taraftarı önünde oynama hakkını elde ediyor. Örneğin A Grubu’nda ev sahipleri Azerbaycan’dan Bakü ve İtalya’dan Roma... Azerbaycan, finallere gitme şansını elde edemediği için İtalyanlar, 3 grup maçını da Roma’da yani evlerinde oynayacak. Her ülkeye eşit sayıda bilet dağıtılsa da kalan biletleri kim alacak ya da tribünde kimin taraftarı daha çok olacak? Hollanda ve İngiltere için de aynı şey geçerli. Onlar da 3 grup maçını evlerinde oynayacak. Hatta İngiltere, yarı final ya da final görürse, iki maçı da Başkent Londra’da! Futbolda saha avantajının ne kadar önemli olduğunu düşünürsek, bu işte acayip terslik olduğu kesin.

Favori Liverpool’du ve Vodafone Park’ta tribünlerin büyük çoğunluğu onların elindeydi. Ancak çok küçük bir kesimin statta desteğini alan Chelsea, ligde 4-0 yenildiği Manchester United maçından sadece 3 gün sonra, hem ilk yarı golü buldu hem de beklentilerin çok üstünde bir performans sergiledi. İkinci yarı ise Klopp’tan fırçayı yiyen Kırmızılılar’da oyuna giren Firmino, Mane’ye asisti yapıp beraberliği sağladı: 1-1. Liverpool, golün ardından maçı da bitirmek istedi ama mücadele uzatmaya gitti. Uzatmada Firmino pası verdi, Mane skoru 2-1 yaptı ama penaltıdan Jorginho, Chelsea’yi ayakta tutmayı başardı. Kader anı penaltılarda ise son sözü Liverpool söyledi ve Devler Ligi’nin sahibi olarak Avrupa’nın en iyisi olduğunu perçinledi.

Gecenin sorusu

Liverpool’a, İngiltere’nin dışında başka bir ülkede bu kadar büyük bir destek verilir miydi? Herhalde bir UEFA finalinde bir takımın, stadın yüzde 95’i tarafından desteklendiği ilk kez görülüyordur.

Maçın starı

Adrian transferin bitmesine iki gün kala bedelsiz transfer edildi. Alisson’un sakatlığı sonrasında ilk 11’deki ilk maçına bu finalde çıktı. Uzatmada harika bir top çıkardı ve kapanışta da Abraham’ın penaltısını kurtararak maçın kahramanı oldu.

Maçın olayı

Beşiktaş seyircisi, ‘Mekanın sahibi’ olarak özellikle uzatmalarda Siyah-Beyaz tezahüratlarıyla Süper Kupa finalinde de farkını ortaya koydu!

Kısa mesaj

Süper Kupa organizasyonunu başarılı bir şekilde gerçekleştirdik. Sorunsuz ve futbol dolu gecenin ardından 2020 Şampiyonlar Ligi finalinde bu kez Olimpiyat’ta, bir kez daha en iyisini yapacağımızın sözünü şimdiden tüm dünyaya gösterdik.

Şampiyonlar Ligi’nde sonunda Jürgen Klopp gülen taraf oldu ve kupayı kazanmayı başardı. Final her açıdan ilginç olaylara sahne oldu. İngilizler’in çoğunluğu maçtan iki gün önce Madrid’e geldi. Gelmeleriyle birlikte alkol satışlarında patlama yaşandı. 35 derece sıcaklıkta bile keyiflerinden taviz vermediler. Puerta de Sol ve Plaza de Mayor meydanlarında futbol şöleni harikaydı. Ancak final günü ne yazık ki acı bir haber alındı. Ünlü İspanyol futbolcu Jose Antonio Reyes’in trafik kazasında hayatını kaybettiğini öğrendik. Maç öncesi stat çevresi oldukça kalabalıktı.

Biletler çalındı!

Yaşanan kötü bilet olayları da hafızalarda yer etti. Bizimle birlikte aynı ekipte yer alan Portekizli gazetecinin yanı sıra birçok kişinin o kalabalıkta biletini çaldırdığını öğrendik. İnanılmaz bir karaborsacılık bu anlarda yaşanırken, benim biletime 5 bin Euro teklif edildiğini beraberimdekilere söyledim. Ancak arkadaşımın biletine 10 bin Euro teklif edildiğini sonradan öğrendim!

Kimse beklemiyordu

Finale geri dönersek, Reyes için saygı duruşuyla başlayan maçın henüz ilk dakikasında Liverpool’un kazandığı penaltı herkesi şaşkına çevirdi. Çünkü kimse böyle bir başlangıç beklemiyordu. Herkesin favori gördüğü Liverpool, adeta maça 1-0 önde başladı. Sonrasında ise Liverpool skoru kontrol etmek isterken, ikinci yarı ancak kendine gelebilen Tottenham gol için her şeyi yaptı. Ama bu kez gönüllerin takımı Liverpool için adeta kader çoktan yazılmıştı. Kırmızılılar inanılmaz bir sevinç yaşadı.

Daha iyisini yapacağız

Klopp çok sevinmesine rağmen kaybeden tarafı ve hakemleri tebrik ettiksen sonra kendinden geçerek sevindi. Madrid güzel bir final yaptı ama ben İstanbul’da daha iyisini yapacağımıza yürekten inanıyorum. Şimdi sıra artık bizde. Önce önümüzdeki ağustos ayında Chelsea-Liverpool, gelecek sene de Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Şampiyonlar Ligi Finali’de tüm dünyayla görüşmek üzere...

‘Dostluk için futbol’ organizasyonuyla Wanda Metropolitano’daki ilk Şampiyonlar Ligi için yola çıktığımızda, ‘Premier Lig kapışması’ öncesi sokaklarda çoğunlukla Liverpool taraftarları vardı. Stada geldiğimizde bilet arayanlar her yerdeydi. Biletime önce 3 bin Euro sonra da 5 bin Euro teklif eden bile oldu! Hatta bizimle birlikte ekipte yer alan Portekizli bir arkadaşımın biletini kaşla göz arasında elinden alıp kaçtılar. Neyse ki ekipten futbola uzak olan bir kadın, biletini ona verdi. Tribünde harika atmosferi yaratan Liverpool seyircisiydi.

Muhteşem açılışın ardından maç başladı ve daha ne olduğunu anlamadan Liverpool, gol dışında etkisiz kalan Salah’ın penaltısıyla 1-0 öne geçti. Bu gol Tottenham’ın moralini bir hayli bozarken, kupaya aç rakibinde doping etkisi yarattı. Sakatlıktan dönen Harry Kane’e, oyun kurucu/stoper Van Dijk ilk yarıda göz açtırmadı.

İkinci yarıda Tottenham daha istekliydi. Liverpool ise kontrolü elinde tutmak istiyordu. Son anlarda beraberlik için her şeyi yaptılar. 85’te bana göre sahanın en iyisi Son, kale önünde skoru eşitleyemedi ve yaklaşık 2 dakika sonra ikinci yarı oyuna giren Origi golünü attı ve skoru 2-0 yapıp şampiyonluğu getirdi.

Geçen sezon Devler Ligi’ni finalde, Premier Ligi bu sezon son maçta kaybeden Kırmızılar, Klopp önderliğindeki ilk kupasını kazandı. Tottenham hariç tüm tribünler ise favori gösterilen Liverpool’un zaferini doyasıya yaşadı.

Avrupa’nın kulüpler bazındaki 1 numaralı organizasyonu Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tur heyecanı, bugünkü iki maçla başlayacak. Elbette gecenin sonucu en çok merak edilen karşılaşması İngiltere’nin Manchester kentindeki Old Trafford stadında yaşanacak. Ev sahibi Manchester United, sahasında Fransız temsilcisi PSG ile kozlarını paylaşacak. 23.00’te başlayacak karşılaşma, Beinsports2’den ekranlara gelecek. Grupların sona ermesinin ardından yapılan kura çekiminde iki takım birbirlerine rakip olduklarında herkes, Neymar ve Edinson Cavani’li PSG’yi ağır favori olarak görüyordu.

8 maçta sadece 2 galibiyet

O zaman takımın başında Jose Mourinho vardı ve United, beklenmedik kötü sonuçlar alıyordu. Ancak o günden bu yana çok şey değişti. Mourinho’nun yerine gelen Ola Gunnar Solskjaer, Kırmızı Şeytanlar’ı uçurdu. Solskjaer öncesi 8 maçta sadece 2 galibiyet alan United, Norveçli teknik adamla son 11 maçın 10’unu kazandı, sadece 1 beraberlik aldı. İngilizler yükselişe geçerken, PSG’de ise üst üste yaşanan iki önemli sakatlık, tüm hesapları alt üst etti. Fransızlar’da önce Brezilyalı Neymar, geçen hafta da golcüleri Edinson Cavani sakatlandı.

Neymar’ın 6 Mart’taki rövanşa yetişip yetişmeyeceği de henüz belli değil. Dev randevu öncesi United’da Valencia, Darmian ve Lindelöf’ün sakatlıkları bulunuyor.

Fenerbahçe’nin Phillip Cocu ile yollarını ayırmasının ardından sonuç anlamındaki pozitif görüntüsü, Aytemiz Alanyaspor karşılaşması öncesi artı bir puan. Takımın başına gelen Erwin Koeman, ilk sınavını Galatasaray karşısında verirken, Avrupa Ligi’ndeki Anderlecht maçında alınan 2-0’lık galibiyet, derbiyle birlikte Hollandalı hocaya olan güveni artırdı. Koeman’ın şu ana kadarki performansı, takıma pozitif anlamda bir etki yaptı. Özellikle Valbuena’nın, bu takım için ne kadar gerekli olduğu, son iki maçtaki yaptıklarıyla net bir şekilde kanıtlandı. Eğer Fenerbahçe bu akşam kazanırsa, sezonun geri kalanı adına artık futbola daha iyi konsantre olacaktır. Belki de alınacak 3 puan, Koeman’ın koltuğunu sağlamlaştıracak ve sezon başından beri futbol dışı konularla meşgul olan camiada herkesin, saha içine odaklanmasını sağlayacak. Aksi takdirde hem oyuncular hem de Koeman’ın yerine kimin geleceğinin tartışması devam edecek.

Ön plana kim çıkar?

Geçen sezon kendisini Aykut Kocaman’a, bu sezon başında da Cocu’ya kabul ettiremeyen Valbuena, Alanyaspor karşılaşmasında takımın en önemli hücum silahı olacak. Onun yaratıcılığı, özellikle Slimani’nin gol atması adına çok önemli.

Bu istatistiğe dikkat!

Ligde 6 maçtır kazanamayan Fenerbahçe (4B 2M), Mart-Nisan 2003’ten (9 maç) bu yana en uzun galibiyet hasretini yaşıyor. Alanya ise ligde oynadığı son 4 maçı kaybetti. İki takımın ligdeki kapışmalarında Fener 3 kez kazandı, 1 maç berabere bitti.

Kısa mesaj

Uzun süredir Süper Lig’de galibiyet hasreti çeken Sarı-Lacivertliler’in bu akşam puan kaybına tahammülü yok. Bu yüzden taraftarının da desteğini arkasına alacak Kanarya’nın, bahane üretmeden 3 puana ulaşması, kayıp yaşamaması gerek.

Avrupa Ligi’ndeki temsilcimiz Akhisarspor, gruptaki ikinci maçında Standard Liege’e deplasmanda 2-1 yenildi. Mücadeleye iyi başlayan Akigolar’da 17’de Miguel Lopes, kaleci Fatih’e kafayla geri pas atmak isterken hata yaptı ve bu sırada ev sahibi durduk yere korner kazandı.

Onur’dan tarihi gol

Soldan Carcela ortayı yaptı, Emond kafayla topu ağlara gönderdi: 1-0. Bu dakikadan sonra rakip üzerindeki baskımızı artırdık. 32’de ilk kornerimizde Josue’nin sağdan ortasında Seleznyov kafayla vurdu. Meksikalı milli kaleci Ochoa’dan dönen topu Onur Ayık filelerle buluşturdu: 1-1. Bu gol, tarihinde ilk kez Avrupa’da oynayan Akhisar’ın ilk sevinci oldu.

Mustafa 86’da atıldı

39’da Akhisar’da Josue, sakatlık sebebiyle kenarda olduğu dönemde 10 kişiyken gelişen Liege atağında Djenepo, Caner’in ilk goldeki gibi pozisyon hatası yapması sonrası bomboş kafayı vurdu ve Fatih de üzerine gelen sert vuruşu kurtaramadı: 2-1. 3 dakika sonra Akigolar’da Lopes sağdan ortaladı, Selezynov kale önünde topa dokunamayınca ilk yarı 2-1 sona erdi. İkinci yarıya çok etkili başladık. Sürekli Belçika temsilcisinin kalesinde gol aradık. Ancak gereksiz pas hatalarımız da devam etti.

21. dakikada hakeme itirazdan sarı kart gören ve kariyerindeki 250. resmi maçına çıkan Mustafa Yumlu, 86’da rakibine yaptığı faul sonrası ikinci sarıdan kırmızı kart gördü. 10 kişi kalan Yeşil-Siyahlılar, buna rağmen kalan dakikalarda beraberlik için elinden geleni yaptı ama ikinci maçından da ne yazık ki yenilgiyle ayrıldı: 2-1.

2024 için rakibimizin tecrübeli Almanya olması, kağıt üzerinde bizim için bir dezavantajdı. Ancak ortaya konanlara ve olaya sportif açıdan baktığımızda eksiğimiz yoktu. Bir de 4. kez Avrupa Şampiyonası’na aday olmamız, 2008 ve 2016’yı finalde kaybetmemiz ve buna rağmen yine çok istememiz, kesinlikle saygıya değer görülmeliydi. 2024 için de inanılmaz bir emek harcandı. UEFA’nın futbolun sınırlarını Avrupa’nın geneline yayma hedefi; bizim adımıza umut vericiydi. Ama bunların hiçbiri dün olmadı.

3 değil, 5 değil...

2016’yı Fransızlar’a 7’ye 6 kaybeden Türkiye, 12’ye 4 oyla da 2024’ü alamadı! Burada asıl sorun nasıl kaybettiğimiz. 2019 Süper Kupa Finali ve 2020 Şampiyonlar Ligi Finali’ni bize veriyorsunuz. Kendi taraftarının bile istemediği turnuvayı; 3 değil, 5 değil tam 8 oy farkla nasıl çok isteyene değil de Almanya’ya teslim ediyorsunuz! İşte bu yüzden hayal kırıklığına uğramış durumdayız.