Arama

Popüler aramalar

‘’Bay Comolli biraz utan!‘’

"Kaderin cilvesi" dedikleri şey başına geldi resmen sarı lacivertlilerin bu sezon. Fenerbahçe küme düşmek potasından kurtulmaya_ uzaklaşmaya, Kasımpaşa da liderliğe (yoksa şampiyonluğa mı desem) oynamak için çıkıyorlar Süper Lig'in 14. haftasındaki karşılaşmaya. İnanılması zor belki, ama gerçek bu işte.

Dolayısıyla maçtan önce, yani karşılaşmanın skor ve sonucundan bağımsız olarak aklıma Sayın Comilli' ye şu soruları sormak geldi; siz Fenerbahçe'ye sportif direktör olarak geldiğinizde birileri size "Fenerbahçe sezonun ilk yarısında küme düşmek potasından kurtulmak için oynayacak" dese cevabınız ne olurdu veya bu soruyu soran kişinin ruhsal ve zihinsel sağlığı hakkında çoğumuz endişelenmez miydik?

O zaman size bir başka soruyu sormak zorundayım Sayın sportif direktör; sahi siz mi çok kötü bir mühendislik yaptınız, yani olabildiğince yetersizsiniz, yoksa (Galatsaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Başakşehir'den vazgeçtim haydi) Fenerbahçe kadro kalitesi olarak Bursaspor, Ankaragücü, Kasımpaşa, Sivasspor, Alanyaspor, Antalyaspor, Konyaspor, Göztepe ve Erzurumspor kadrolarından daha mı zaaflı ve yetersiz?

İyi de her durumda oklar sizi göstermiyor mu? Fenerbahçe ligin 14. haftası oynanırken küme düşmek potasından kurtulmaya çalışıyor, Fenerbahçe'ye bunu yaşatmaya ve bu görüntüye rağmen o koltukta oturmaya ne hakkınız var veya hiç hicap duyup utanmıyor musunuz fotoğrafın böylesinden bayım?

Aslında Trezeguet şov yapmaya yeltenmek yerine takımının neferi olsa veya Özgür Çek panikleyip kendi ağlarına topu Fenerbahçe'nin ikinci golü olarak o topu yollamasa belki de ilk yarıda maç kopacaktı Mustafa Denizli'nin takımı adına.

Acıç ama gerçek şu; eğer dün akşam Akhisar, Malatyaspor'u yense Fenerbahçe şu anda küme düşmek potasında olacaktı ne yazık ki.

03 Aralık 2018, Pazartesi 22:30
YAZININ DEVAMI

‘’Buna da şükür!‘’

Fenerbahçe'nin bu sezon şu ana kadar verdiği görüntü ile Sayın Ali Koç'un hedef ve düşleri arasında büyük bir çelişki var, bu bir gerçek.

Ancak bu negatif durumun tüm faturasını Ali Koç ve yönetimine kesmek en hafif deyişle insaf ve izanla bağdaşmaz. Zira Ali Bey başkanlık koltuğuna oturduğunda borçtan kamburu çıkmış ve FFP'leyle başı dertteydi kulübün. Yani eli kolu bağlı, hareket alanı hücreye dönmüştü Fenerbahçe'nin.

İşte bu namüsait koşullarla boğuşurken dün akşamki maça çıktı sarı lacivertliler. Hem de grubunda içerde dışarda her maçını kazanmış dörte dört yapmış Dinamo Zagreb'in karşısına.

Geride kalan haftada Tarabzonspor karşısındaki o kişiliksiz Fenerbahçe değildi dün akşam izlediğimiz takım, bunun altını çizelim. O kötü görüntüye dolaylı yoldan sebep olan Slimani ve Mehmet Topal yoktu çünkü dünkü 11'de. Aksine geleceği muştulayan Barış Alıcı vardı. İnsanın yüreğine umudun fidelerini dikiyor bu delikanlı resmen.

Bir de o maçta oynamayan Benzia ve Jailson vardı sahada keza. Jailson ekşi mi tatlı mı henüz anlamış değilim. Ama tüm Afrikalılar gibi Benzia. Yetenek gani ama disiplin, konsantrasyon ve profesyonellik mi? İşte o ta en diplerde ne yazık ki. Sizi bilmem, ama benim yüreğim "cız" ediyor Alex'in yerinde oynayan 10 numaranın böylesinden ötürü.

Isla, Skrtel ve Elif "Takım oyuncusu" denilenlerden bence. Harun ise tam bir güven abidesi. Bu kadar kötü bir süreçten geçen takımın en güven veren futbolcusu oldu gerçeği söylemek gerekirse.

Dolayısıyla biraz da Harun'un performansıyla gruptan çıktı Fenerbahçe böylece. Eh, buna da şükür!

29 Kasım 2018, Perşembe 22:56
YAZININ DEVAMI

‘’Fenerbahçe bir sayfa açmalı‘’

Fenerbahçe, Phillip Cocu döneminde bile bir maçın ilk yarısında bu kadar mahkum oynamamıştı her halde. Bu görüntünün ana nedeni Mehmet Topal'ın oyunun merkezinde, Slimani'nin de 3. bölgede "Etkisiz elema"na dönüşmeleriydi.

Memmet Topal maalesef asli görevinde kayıplardaydı ve her fırsatta defansın bir parçası olup firar etti nedense.

Gerçek şu, maçın son dakikaları hariç maçın genelinde Fenerbahçe'yi ilahlar, Harun ve Skritel korudu hezimete uğramaktan.

Bu Slimani bildiğimiz Slimani mi yoksa "Çakma" olanı mı gerçekten anlamış değilim. Asli görevini yapamadı üstüne üstlük bir de amatörce ve tartışılamayacak bir penaltıya neden oldu sorumsuzca.

Peki, sezon aşağı yukarı uçup gitmişken neden Mehmet Topal, Slimani'de ısrar edilir. Barış Alıcı, Mahsun Çapkan, Muhammet Albayrak bu aşamada veya böyle bir dönemde oynamayacaklarsa ne zaman oynayacaklar?

Cumartesi akşamı Beşiktaş'ın Dorukhan, Güven ve Fatih'ten aldığı verimi, takıma kazandırdıkları sinerjiyi de mi göremiyor Fenerbahçe yönetimi.

Açık açık konuşalım, dün akşamki maçın bu kadar mahkum oynanmasının ananedeni teknik heyetin tercih ve vizyonudur. Trabzonspor eğer dün akşam bu sezon bir takımı ilk kez bu denli sürklase ettiyse Sayın Ali Koç'un ciddi ciddi muhasebe yapmasının ve önümüzdeki sezon adına yeni ve reel adımlar atmasının zamanı gelmiştir artık.

25 Kasım 2018, Pazar 21:31
YAZININ DEVAMI

‘’Son sözü hakem söyledi!‘’

Çok zor bir süreçten geçiyor Galatasaray, bu tartışılmaz. Teknik direktörü ve çok önemli futbolcuları derbideki olaylar nedeniyle cezalı. Yetmez, Fernando'da sakatlık sonrası haftalar sonra oynadığı için maç kondisyonu sorununu heybesinde taşıyor. Yani eksik ve yaralı maça başlıyor Galatasaray.

Doğal olarak Aslantepe'deki o bildik başlangıcı yapamadı sarı kırmızılılar. İlk yarı doğru dürüst pozisyon üretemediği gibi ikinci yarıda da aynı görüntüyü izlettiler.

Ama futbol böyle bir oyun işte. Bu kadar olumsuzluğa ve Konyaspor'un kaçırdıklarına rağmen Galatasaray rakip futbolcunun kendi kalesine attığı golle öne geçti.

Elbette oyunun tamamına, Galatasaray ve Konyaspor'un oynadığı futbola baktığımızda Aykut Kocaman'ın takımının enaz 1 puanı hakettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Ama lütfen artık her hangi bir takımın sahadan kaç puanla ayrılacağına (kötü veya iyi oynadı gerekçesiyle) hakemler karar vermesin, ne olur.

Yahu argo deyimiyle bu kadar "dandik" bir penaltı olur mu? Veya Sayın Göcek, derbi maçı öncesi bu denli eksik ve yaralı bir takımın elinden haksız penaltıyla hem 2 puanını hem de en önemli oyuncusu Serdar Aziz'i kır mjzı kartla almak senin kariyerinle bağdaşıyor mu?

Tama , kulüplerimiz kötü yönetiliyor. Fatih Terim dahil çoğu teknik direktörümüz tarihi misyonlarını yadsıyarak güne ve tribüne oynuyor. Ama, maalesef hakemlerimiz de bu eğri kervanın parçaları olarak karşımıza çıkıyor, ne yazık ki.

23 Kasım 2018, Cuma 23:35
YAZININ DEVAMI

‘’Virajı dönemedik!‘’

Bazı futbolcular takımlarındaki performansı milli takımlarda sergileyemiyor ne yazık ki. Bunun geçmişteki en tipik örneği Sayın Aykut Kocaman'dır her halde.

Günümüzde ise bu durumun tartışılmaz örnekleri de Hakan Çalhanoğlu ve Mahmut Tekdemir galiba. İkisi de hiç bir milli maçta kendi takımlarındaki performansın yarısına ulaşamadılar maalesef şu ana kadar.

Dün akşam Konya'da eğer ilk yarıda öne geçemediysek, ana faktör bence Hakan ve Mahmut'un kapasitelerinin altında performans segileyerek yeterli ve gerekli katkıyı bir türlü yapamamasıydı. Zaten ikinci yarının başında o kadar büyük baskı yememizin nedeni de oyunun merkezindeki etkisizliğimiz, yani Hakan ve Mahmut'un etkisizliği, gerekli liderliği yapamamalarıydı.

Lucescu'nun kariyeri saygıyı hakediyor. Ama milli takımızdaki görevi boyunca yaptığı tercih ve öne çıkardığı taktikler konusunda ciddi çekincelerim var benim.

Bunun en önemli kanıtları Rumen hocanın performansı hayli gerilemiş oyunculardaki ısrarı ve ulusal havuzumuzdan yeterince yararlanaması olsa gerek.

Maaldesef bu mağlubuyetle sadece 3 puan kaybetmedik. Ne yazık ki, Avrupa Uluslar Ligi'nde küme düştük bu yenilgiyle ve bundan böyle C gurubunda mücadele edeceğiz artık.

Şimdi soru şu; Acaba Sayın Lucescu değil de Samet Aybaba, Yılmaz Vural, Mustafa Denizli veya Aykut Kocaman, yani yerli bir teknik direktör ulusal takımımızın başında olsa, sonuç bundan daha iyi olmaz mıydı acaba?

17 Kasım 2018, Cumartesi 21:56
YAZININ DEVAMI

‘’Keşke böyle olmasaydı!‘’

Herkes gergin. Öfke ve nefret çarpıyor suratına insanın adeta adımbaşı. Sayın Mustafa Cengiz bile kılıç kuşanmışçasına konuştu son açıklamalarında.

Keşke böyle olmasaydı ya da aksi bir görüntü karşımıza çıksaydı umuda, huzura bu denli susadığımız şu günlerde.

Neden, sahi neden bu denli uçurumlar girdi sağduyuyla aramıza? Neden hemen uzlaşmayı, birbirimizi anlamayı çöpe atıyoruz hepimiz en minik çelişkilerimizde?

Uzun yıllar sonra Fenerbahçe'nin başkanı Aslantepe'ye maça gitmişken, keza bunca yıl sonra Üç Büyükler'in başkanları uzlaşmayı ön plana çıkarmışken olacak iş miydi Galatasaray-Fenerbahçe maçı bitiminde yaşananlar yani?

Peki ya Trabzonspor'un Y. Malatya yenilgisinden sonra gizemli bir şekilde takımın emektarı Onur Kıvrak'la yine kulüp tarihinin en önemli forvetlerinden Burak Yılmaz'ı kadro dışı bırakması..

Aslında bu kadro dışı bırakmak denen şeyi de bu yaşıma geldim ama anlamış değilim doğrusu. Çünkü profesyonel bir insana amatörce ceza vermekle eş anlamlıdır bence kadro dışı ceza. Zira cezanın böylesiyle sadece kulübü cezalandırıyorsunuz sayın yöneticiler, bunu nasıl görmüyorsunuz, anlayamıyorum doğrusu. Profesyonele, profesyonelce (yani maddi) ceza vereceksiniz, bu kadar basit.

Yanılmıyorsam 3 yıl önce Ozan Tufan'ı 7 milyon euroya transfer etmiş Fenerbahçe, şimdi onu kadro dışı bırakıyor. Yahu sen Ozan'ı değil kulübü cezalandırıyorsun. Ne yazık ki, bu ayrıntının bilincinde değilseniz ne işiniz var o koltuklarda ey sayın yöneticiler!

Bu denli insanın içini karartan şeylerin yaşandığı, çoğu kulüp ve teknik direktörümüzün üretmeden tükettiği, şu günlerde tek tesellim Sayın Samet Aybaba oldu. Çalıştığı her kulüpte altyapıdan yukarıya futbolcu çıkarma ustasıdır kendisi yıllardır. Bu sezon da Bursaspor'da üretime, katma değer yaratmaya devam ediyor Samet Hoca. Altyapıdan gelenlerin 3'ü 11'de oynuyor beş ya da altısı da yedek kulübesinde oturuyor. Dahası kaleci Okan Kocuk ve Ertuğrul Ersoy şimdiden ulusal takıma seçildiler. Umarım Sayın Samet Aybaba'yı ödüllendirir federasyon ve teşvik eder bu tür hoca ve girişimleri.

14 Kasım 2018, Çarşamba 21:01
YAZININ DEVAMI

‘’Çok önemli bir galibiyet‘’

Tam 6 maç sonra sahasında net bir skorla 3 puan aldı Fenerbahçe. Maçın ikinci yarısında resmen büyük baskı yedi Alanyaspor’dan, yadırganacak bir durum belki, ama futbolda psikolojinin çoğu zaman önemli bir faktör olduğunu da unutmayalım lütfen. Camia çok zor günlerden geçiyor, teknik direktör gönderilmiş ve tam 6 maçı taraftarınızın önünde bile kaybetmişsiniz. Dolayısıyla 2-0’ı korumak kaygısı otomatik olarak devreye girdi bence ikinci yarıda.

Erwin Koeeman iyi bir sınav veriyor bana göre. Aslında iyi teknik direktörler elindeki kadronun niteliklerini enikonu analiz etmek zorundalar. Bir başka deyişle iyi hocalar başında bulunduğu kadronun özelliklerini yoksayarak “İlle de şunu oynayacaksınız” dayatmasında bulunmaz, herhangi bir şablonda ısrar etmez, hele de o şablon mevcut kadronun nitelik ve kapasitesiyle çelişiyorsa.

Sayın Koeeman ile Phillip Cocu arasındaki en önemli fark burada öne çıkıyor kanımca. Mutlaka farkındasınız, Cocu zamanındaki gibi deli danalar gibi koşmuyor artık Fenerbahçe. Neden, çünkü futbol aklını (Valbuena kartıyla) devreye soktu Sayın Koeeman. Keza Cocu’yla arasındaki en büyük farkı da Reyes yerine Isla’yı tercih etmekle ortaya koydu bana göre.

Frey’in yetenekleri sınırlı. Ama her delği kapayan bir enerjiye sahip İsviçreli. Zaten yeteneği de üst düzeyde olsa ne işi var Türkiye’de, kesinlikle İspanya ve İngiltere’de top koşturur.

Valbuena’yı yeniden övmemin gereği yok, Hem Ayew hem de Frey’in gollerinde aslan payı Fransız yıldızın çünkü. Yani, Galatasaray ve Anderlecht maçlarında olduğu gibi dün akşamki Alanyaspor maçında da başrole çıktı resmen.

Bu arada Fenerbahçe taraftarının tutku ve aşkına da şapka çıkarılır bence. Bu kara günlerde hala 35-40 bine yakın kişi stadı dolduruyorsa, bu taraftara ancak şapka çıkarılır.

Alanyaspor’dan Merih Demiral’ın mest eden performansının altını da çizmek isterim tabii.

12 Kasım 2018, Pazartesi 13:40
YAZININ DEVAMI

‘’Yetenek bu kadar önemli işte‘’

Valbuena “Atsan atılmaz, satsan satılmaz” dedikleri türden bir değer. Tamam, çok kritik an ve yerlerde top kayıpları yapıyor belki. Ama on kişinin omuz ve tekmeyle açamadığı bir kapıyo da tek dokunuşla açıyor işte gördüğünüz gibi. Geride kalan haftada Fenerbahçe’yi Aslantepe’de hayata döndürmüştü, dün akşam ise UEFA’da takımının gurup ikinciliğini garantileyen bir liderlik srgiledi tanık olduğunuz gibi.

Maçın ilk yarısı bir nevi kakafoniydi. Takım boyu çok uzadı, atak girişimleri sonuçsuz kaldı sarı lacivertliler adına. Doğal olarak Anderlecht kafa kafaya oynadı. Kaçınılmaz olarak gereksiz efor sarf etti Slimani, Ayev ve arkadaşları.

Elif Elmas, Slimani ve Valbuena cehherleri bu takımın. Ama geri kalanlara da haksızlık yapmak istemem. Zira, beklentilerin çok çok altında bir sezonbaşı ve devamı yaşadı bu takım. Medya ve taraftar baskısının tavan yaptığı bir süreçte (takım olmak hüviyeti de gerçekleşmemiş yada sekteye uğramışsa) çoğu futbolcun kalite ve kapasitesiyle çelişen bir performans sergilemesi yadırganamaz bence, çünkü sonuçta futbolcu da insandır, öyle değil mi?

Açıkçası, Elif, Jailson, Hasan Ali, Ayev ve Slimani asla diz çökmediler hemen her maçta olduğu gibi. Fakat, iki maçtır fark yaratan Valbuena’dır bence. Phillip Cocu neden bu kadar şaşı baktı Fransız yıldıza bilmiyorum.Ama yetenek eşittir altın demekmiş, bunu dün akşamki maçtan sonra birkez daha gördük.

08 Kasım 2018, Perşembe 21:18
YAZININ DEVAMI