Arama

Popüler aramalar

‘’Futbola doyduk resmen‘’

Fenerbahçe adına Süper Lig'in en zorlu maçlarındandı dün akşamki maç. Çünkü Aykut Kocaman'ın yönettiği ekipler takım oyunu oynuyorlar, yani antrenör takımlarıdır. Dolayısıyla çok koşarlar, kolektif bilinç ve reflekse sahipler, oyun ve taktik disiplin sadakatıyla donatılmkşlardır.

İşte bu Konyaspor maça bir de önde baskıyla, yani beklenmedik baskın oyunla kazanmaya odaklı olarak başlayınca keyifli bir o kadar da gollü bir ilk yarı izledik doğal olarak Şükrü Saraçoğlu'nda.

Çok zorlu bir sezon bekliyor takımlarımızı. Her takımın her deplasmandan puan, puanlarla dönme ihtimali ilk kez bu kadar yüksek gerçekten, geride kalan haftalara baktığımızda. İyiki de böyle. Nihayet futbolsever adına olumlu bir bötüntü ortaya çıktı böylece.

Serdar Aziz kendi kalesine attığı gole rağmen ülkemizin en değerli savunma oyuncularından biridir. Keşke sık sık sakatlanmasa.

Ve tabii, Ozan Tufan...Bu ülkede Ozan kadar oyunun iki yönünü de efektif oynayan çok az futbolcu var. Hele Fenerbahçe'nin 3. golündeki payı. Topu söküp aldı, diripling yaptı, pas verdi aldı ve golünü de attı.

4. golü atan Luiz Gustavo da kendi çabasıyla golünü attı adeta. Yani Vedat Muriç'in ancak özel becerilerle atılabilecek 5. golü attığı gibi. Topu alışı, saklayışı ve son vuruş, hepsi ama hepsi özellikli olmayı gerektiriyor ve tanık olduğumuz gibi hepsi de var Kosovalı yıldız oyuncuda.

Bana kalırsa tek aksayanı Moses'dı. Doğal, zira haftalardır oynamıyor, maç kondisyonu sorunu yaşadı kaçınılmaz olarak.

İki gerçeğin altını da çizmeliyim; Garry Rodrigues ilk kez kendisi gibi oynadı bu sezon ve iki Sauın Ersun Yanal bu sezon ilk kez doğru zamanda değişikliklere gitti bence.

Dün akşamki maç Süper Lig'de yıllardır nadiren yaşadığımız keyifler yaşattı bize. Sayın Ersun Yanal ve Sayın Aykut Kocaman'a sırf bu nedenle bile ne kadar teşekkür etsek azdır her halde,

26 Ekim 2019, Cumartesi 22:05
YAZININ DEVAMI

‘’Evet, futbol pas oyunudur‘’

Gerçekten de öyle imiş, futbol bir pas oyunuymuş.

Çünkü, pas demek yardımlaşma yani ortak akıl, kolektif ruh ve kolektif bilinç demektir bir bakıma. Ha, yeri gelmişken hatırlatmak isterim, Türkiye'de ilk kez "Futbol bir pas oyunudur" diyen futbol adamı da Sayın Aykut Kocaman'dır. Dün akşam Konyaspor en önemli oyuncularından biri olan kaleci Serkan Kırıntılı'yı maçın birinci dakikasında gördüğü kırmızı kartla kaybetti.

Yani, deyim yerindeyse 1 kişi eksik başladı maça Sayın Aykut Kocaman'ın öğrencileri. Bu gerçeğe rağmen neredeyse tek kaleye çevirdi ilk yarıda maçı evsahibi takım. Doğrusu bu ya görüntünün böylesini, yani bir kişi eksik rakipten bu kadar baskı yemesini Sayın Sergen Yalçın'ın başında bulunduğu Malatyaspor'a hiç ama hiç yakıştıramadım. O Sergen Yalçın ki, Beşiktaş tribünlerinin her fırsatta takımlarının başına gelmesi için adını dillendirdiği bir teknik direktör. Ama gerçek şu, maçın tamamına yakın bir kişi eksikseniz Malatyaspor'u yenmek de puan almak da hiç kolay değil. Hele de 0_2 geriye düşmüşseniz. Maçın iki önemli futbolcusu vardı bence. Birincisi Malatyaspor'un ilk golünü atan Guilherma Costa Margues diğeri de Benin'li kalacisi Fabien Fornolle'ydi.

Açıkçası, ilk yarıda bir kişi eksikken rakibine her türlü istatikte üstünlük sağlasa da gerekli golü bulmakta, dolayısıyla puan almakta zorlandı Aykut Kocaman'ın öğrencileri ve seyircisi önünde mağlup olmaktan kurtukamadı. Evet, futbol bir pas oyunudur, ama (Dün akşam Serkan Kırıntılı'nın gördüğü kırmızı kartta olduğu gibi) beklenmedik sürprizler de hayatayın bir başka gerçeğidir işte, eh hayat tam da bu zaten.

21 Ekim 2019, Pazartesi 22:04
YAZININ DEVAMI

‘’Önemli 3 puan!‘’

Anadolu takımları Fenerbahçe başta olmak üzere 3 büyük takıma karşı son yıllarda "Vur, kır, parçala" taktiyiğle çıkıyorlar artık. Tamam, futbol temaslı hatta agresif oynanan bir oyun. İyi de agresif oynamak başka, bilerek, tasarlayarak rakibi sakatlamayı düşünerek, yani kasti davranmak başka şeylerdir. Cumartesi akşamı Ankaragücü Beşiktaş'a dün de Denizlispor Fenerbahçe'ye karşı tam da bu sporla uzaktan ilgisi olmayan anlayışla oynadılat maalesef maçın 90 dakikanın tamamında.

Bir de Mustafa Yumlu ve benzeri sporculukla ilgisi olmayan, işi gücü katekullü olan futbolcular hala futboldan ekmek yiyiyor ne yazık ki, insanın spor adına içi sızlıyor resmen.

Victor Moses, Deniz Türüç, Ferdi Kadıoğlu varken, Tolga Ciğerci'yi sağ önde oynatıyor Sayın Ersun Yanal. Doğal olarak garipsiyor insan. Ama özellikle dün akşamki performansıyla Sayın Yanal'ı haklı çıkardı gurbetçi futbolcu.

Ancak, dünkü maçtaki oyun ve iradesiyle Ersun Yanal'ı mahçup eden futbolcu da Serdar Aziz'di. "Ben varken Jailson defansta oynamaz, oynayamaz" dedirtti resmen Serdar.

Emre Belözoğlu çok büyük bir futbolcu. Hagi'nin sahaiçi liderliğine yakın, hatta belki de onunki kadar katkı sunuyor takımına. Kaburgası tam iyileşmemiş belki ama içindeki futbol ateşi ve profesyonellik anlayışı onu sahanın en iyilerinden biri haline getirmeye yetiyor gene de.

Çok zor bir deplasmandan 3 puanla döndü Fenerbahçe. Ama bu önemli galibiyet bile sarı lacivertlilerin mükemmel olduğu anlamına gelmez. Tamam, çok genç, ancak Altay artık bu kadar sık bireysel hata yapmamalı. Artı, Emre'nin olmadığı an ve maçlarda kumandansız kalmış orduya dönüşmemeli koca Fenerbahçe artık.

20 Ekim 2019, Pazar 21:41
YAZININ DEVAMI

‘’Bilmediğimiz sorunlar var sanki!‘’

Kim ne derse desin, Fatih Terim bana göre bu ülkenin en kariyerli ve başarılı teknik direktörüdür. Ama bu sezon onun gibi bir teknik direktörün başında bulunduğu bir takım ilk 20 dakikada rakibe naskl ve ne hakla birden fazla gol pozisyonu veriyor, hem de pozisyonu yokken. Yani Muslera diye bir kakeci Galatasaray'ın kalesinde olmasa daha ilk çeğrekte Sivasspor galibiyeti perçinlerdi her halde.

Hayır, şaşkınlığım şundan; Fatih Terim her dönem ve ortamda oyun felsefesi, hedefleri olan bir teknik direktör. Kendi deyimiyle gazozuna tavla oynarken bile kaybetmeye tahammülü olmayan bir insan. Dolayısıyla iddialı, kılı kırk yaranlardan Sayın Terim. Peki neden aksıyor, sırıtıyor bu sezon sarı kımızılı takım? Bu kadro Sayın Terim'e rağmen şekillenmiş olamaz, zira aksi bir iddia biraz da Fatih Terim'in kariyerini çizmek anlamına gelir...

Peki, Emre Belözoğlu'na 16 yaşında formayı veren Fatih Terim bu gün neden Florin Andone'ye bu kadar rötarlı şans tanıyor?... Veya Fegholi ve Babel'de bu kadar uzun süre ısrar etmek biraz manidar olmuyor mu?

Peki, Sivasspor bu kadar uzun süre bir kişi eksik oynamasa acaba maç böyle mi biterdi? Orası tartışılır işte. Yürekten inandığım bir gerçek var; iyi ve yararlı futbolcular kendisi için değil takımı için oynar. İyi de Babel kendisine mi yoksa takımına mı oynuyor? Lütfen, önyargısız şekilde kendinize sorun bu soruyu sevgili Galatasaraylılar.

Sonuçta "Dokuz doğurdu" resmen Galatasaray. 90 artıda net pozizyonu kaçıran taraf Sivasspor'sa ( hem neredeyse ikinci yarının tamamında bir kişi eksik oynuyorken) Sayın Terim'in ciddi şekilde kendisine sorması gereken sorular ve kendisini aynı ciddiyetle sorgulaması gereken bir zorunluluk var demek ki.

Sivasspor'un ikinci yarının büyük bölümünde eksik oynadığı halde bulduğu 2 gol ve sergilediği mücadaley de şapka çıkarmak lazım kesinlikle.

18 Ekim 2019, Cuma 23:08
YAZININ DEVAMI

‘’Teşekkürler, yolunuz açık olsun!‘’

Böyle maçlardan yüzakıyla çıkmak sanıldığından da zordur. Hele de kritik pozisyonda oynayan ( Burak Yılmaz, İrfan Can ve Okay Yokuşlu gibi) 3 futbolcunuz aksıyorsa. Dolayısıla rakip kalede elle tutulur tek bir tehlike bile yaratmadan kalemizde bir elin parmakları kadar pozisyon verdik rakibe. Neyse ki, maşallahı var da Mert Günok'un gol yemeden tamamladık ilk 45 dakikayı. Anlayacağınız ,lk yarının kahramanı Mert Günok, düşkırıklığı da Burak, Okay Yokuşlu, Kenan Karaman ve (ilk yarıdaki ) İrfan Can'dı. Hele Burak Yımaz'ın 58'de karşı karşıya yapamadığı gol...Bir hafta üzülsek yeridir hani.

Bu arada Çağlar, Merih ve Ozan Tufan'ın ortaya koydukları saygıyı hakeden mücadelesi de güme gitmesin lütfen. Çağlar mı? Bana Bülent Korkmaz'ı anımsatıyor. Oyunun savunma yönünde ne kadar mahirse oyun kurmakta, ofansif yöndeki katkıda da bir o kadar içini cız ettiriyor insanın ne yazık ki.

Ve Emre Belözoğlu tabii. Maalesef yeri dolmuyor emektar Kaptan'ın. Açıkçası böyle bir maçta sahaya çıkamaması tam bir talihsizlikti bence. Biliyorum, Emre'nin belleklereden silinmeyen, hatta asla silinemeyecek çok fotoğraf ve görüntüsü var geçmişe doğru filmi geriye sardığımızda. Ama, Emre o eski görüntüsünden hayli uzaklaştı son yıllarında, bunun da altını çizelim.

Sonuçta bir puan maçıydı dün akşamki maç ve en önemli rakibinizle deplasmanda oynuyorsunuz üstelik. Sayın Güneş'in ikinci yarıya Hakan Çalhanoğlu'yla başlaması oyunun gidişatını belirledi kanımca.

Eh, böyle bir karşılaşmadan 1 puanla ayrılmak bile doğal olarak geceyi bayram da yapar arafe de.

Dolayısıyla başta Mert Günok olmak üzere ulusal takımın her futbolcusu ve bileşenine teşekkür etmekle yükümlü bu ülkenin her ferdi ve futbol sevdalısı. Ne diyelim, yolu açık olsun Sayın Şenol Güneş ve futbolcularının.

15 Ekim 2019, Salı 00:09
YAZININ DEVAMI

‘’Kulağını çekerler işte böyle insanın!‘’

İlk bakışta kolay görülen, ama bana kalırsa en zor maçlarından biriydi akşamki maç Fenerbahçe adına, Neden, peki? Çünkü Antalyaspor "Antrenör takımı" dediğimiz türden bir ekip her şeyden önce. Hele de öne geçerlerse işiniz yoksa uğraşıp durun artık.

Nitekim, ilk ciddi atağından gol çıkarınca Bülent Korkmaz'ın öğrencileri, Fenerbahçe adına yokuşu tırmanma dakikalarında başladı doğal olarak.

Zira hele de (maçtaki ilk ve tek şutuyla golü bularak) öne geçtikten sonra zamana oynamak ve rakibin sinirlerini bozmak konusunda deyim yerindeyse en idmanlı guruplar Bülent Korkmaz'ın kumanda ettikleridir.

Açıkçası işin savunna yönünde istisas sahibidir bence Sayın Bülent Korkmaz. Eh, adam 16 yaşından beri savunmada oynamış, deneyim kazanmış. Dolayısla savunnanın sonuç üzerindeki etkisini döne döne yaşayarak heybesini doldurmuş. Zaten dünya futbolunun en önemli aktörlerinin, başarı ve şampiyonluk için savunmanın hayati öneminin altını çizmeleri tam da bu nedenledir.

Peki, oyunun savunma yönünü ezbere oynayan bir takıma karşı geri dönmek için ne yapmalısınız? Tabi ki, oyunu kenara taşımak, yada yaratıcı oyuncularınızı sahaya sürmek zorundasınız. Ama maalesef ikisini de yapamadı Fenerbahçe Ersun Yanal'ın tercih ve oyun felsefesinden dolayı. Ezbere oynamaya devam etti ısrarla sarı lacivertler. Kaleci Altay'ın üstün performansı da olmasa skor daha da farklı olurdu büyük olasılıkla misafir takım adına.

Tamam, bana göre penaltısı verilmedi Fenerbahçe'nin. Ancak bu önemli gerekçe bile Fenerbahçe'nin evindeki tam 15 maçlık yenilmezliğinin sonlanmasının gerekçesi olamaz.

Demek ki, hiç bir maç oynanmadan kazanılmıyormuş ve hiç bir rakip de çantada keklik değilmiş, bu da kulağına küpe olur dilerim tüm iddialı teknik direktörlerin.

04 Ekim 2019, Cuma 23:25
YAZININ DEVAMI

‘’Dağ fare doğurdu‘’

İlk çeyrekte topa daha fazla sahip olan, daha istekli ve baskılı oynayan taraf Fenerbahçe'ydi. Ama Emre yeterince etkili olamadı, Tolga da öyle. Sayın Yanal ne hikmetse ( ki, mutlaka bizim bilmediğimiz veya göremediğimiz şeyler var) kanatlarda iki devşirme (Tolga ve Ozan Tufan'ı) oynatıyor. Oysa, Deniz Türüç ve Ferdi Kadıoğlu gibi kanat oynayacak 2 futbolcusu oturuyordu bu süre boyunca yedek kulübesinde Sayın Ersun Yanal'ın. Tabi, Dirar ve Isla da çok çekinceli oynayınca bu sürede Fenerbahçe maça istekli, baskılı oyunun karşılığı olan golü bulamadı ilk yarıda.

Aslında Galatasaray cephesinde de korku iklimi hakim durumdaydı. Dolayısıyla neredeyse ilk yarıda topla en çok oynayan iki oyuncu kaleciler Altay ile Muslera oldular.

İkinci yarıda Isla'yı kenara Deniz Türüç'ü de oyuna alarak başladı Fenerbahçe. Ama korku dağları bekliyordu adeta iki taraf için de. Adeta golü yemeden maçı bitirsek de eve gitsek psikolojisi hakimdi teknik direktörler dahil tarafların her kesim ve aktörüne.

Yazık, gerçekten yazık. "Dünya Derbisi" dediğimiz maça bakın. Keçiboynuzu gibi. Yahu daha ligin altıncı haftasında futbolumuzun lokomotifi asırlık 2 kulübümüzü de psikolojinin bu kadar bozuk olanı kumanda ediyorsa marka değerini nasıl daha yükseklere çıkaracağız biz Süper Lig'in söyler misiniz Tanrı aşkına?

Ve bir şey daha, lütfen ama lütfen futbola sevgi ve yeteneğe saygı duyan hiç kimse bundan böyle Alex de Souza ile Max Kruse'yi kıyaslamaya veya aynı klasta görmeye kalkışmasın, lütfen.

28 Eylül 2019, Cumartesi 22:29
YAZININ DEVAMI

‘’Yanal'ın tercihleri korku kokuyor!‘’

Fenerbahçe'de birden fazla sorun var, bu bir gerçek. Savunmanın sağ ve solunda devşirme futbolcular oynamak zorunda kalıyor misal. Keza, Adil Rami, Gustsvo ve Deniz hayli gecikmeli olarak takımın bir parçası oldular. Dolayıdıyla en büyük sorunu "Takım olmak" sürecinin yaşadığı rötardan kaynaklanıyor sarı lacivertlilerin. Süphesiz, orta sahanın ısrarla Tolga'ylı oluşturulması da bir diğer sorunu bence Fenerbahçe'nin. Yahu insan hiç olmazsa böyle bir rakibe karşı Tolga Ciğerci yerine Miha Zajc ile maça başlar, öyle değil mi? Ama ne hikmetse korku dağları bekliyor Ersun Yanal cephesinde, garip, çok garip hem de.

Ankaragücü'nün maddi ve sorunları hepimizin malümu. 4 maçta Süper Lig'de sadece 2 gol atabilmiş takım buna karşın maçın ilk yarısında attığı 2 şuttan biriyle 3.golünü atıyor size. Hem de Kadıköy'de. Gerisini varın diz düşünün artık.

Açıkçası savunma anlayışınız ve savunma bloğunuzda büyük sorun var demek ki, bunu inkar edemezsiniz. Zaten bunun en büyük kanıtı da geçen haftaki Alanyaspor yenilgisidir sanırım. Fakat bir diğer ve önemli sorun da maalesef Sayın Yanal'ın gereksiz endişe ve abartılı korkularıdır her halde.

Mesela, Ersun Yanal gibi bir hocanın Tolga takıntısı olacak iş mi? Oysa savunmanın sağında değilde orta sahada Tolga'nın oynadığı pozisyonda oynatılsa Ozan Tufan en azından mağlubiyetsiz oynamış olacaktı şu anda Fenerbahçe.

Galibibiyet golünde Kruse'nin pası ve Vedat Muriç'in soğukkanlı dokunuşunu mükemmeldi elbette. Ama bu golde aslan payı Emre Belözoğlu'nun tecrübe ve kumaşınındır kesinlikle.

21 Eylül 2019, Cumartesi 22:38
YAZININ DEVAMI