‘’Sorumlu yönetimidir!‘’
Altyapısından onlarca insan yıllardır ekmek yiyiyor Fenerbahçe'nin. Avrupada'dan getirilenler de cabası. İyi de bu nasıl altyapı, hiç mi liyakat önemsenmedi, yada sadece hatır-gönülle mi istihdam yapıldı yıllarca altyapıda?
Tuhaf gerçekten. Fenerbahçe kaç sezondur devşirme stoperlerden medet umuyor. Ama altyapıdaki yetkililer Allah rızası için bir tane stoper A taikıma kazandırmakları gibi; "Bundan birşey olmaz" raporu vermişler Merih Demiral için. Ve Merih bildiğiniz gibi Juventus forması giyiyor şu anda. Gerçek şu; Fenerbahçe'nin altyapısı yangelip yatmak yeri demekki, maalesef.
Nitekim dün akşam da Ozan Tufan görev aldı stoperde ve pozisyon bilgisi zorunlu olan ilk ikili mücadalede penaltı yaptırdı. Kesinlikle Ozan'a fatura edilemez bu penaltı. Tamam, Ozan birkaç mevkide oynayabilecek yeteneğe sahip, ancak osansif özellikleri ağır basan bir futbolcu ha deyince stoperde oynatılmaz, oynatılmamalı da. Sivasspor'un ilk yarıdaki ikinci golü de Ozan Tufan'ın nerede nasıl duracağını bilememesiyle izah edilebilir kanımca. Zaten Gustavo gibi üst düzey bir futbolcu bile biraz da bu nedenle hem Fransa'da hem de Türkiye'de stoperde oynatılmasını içine bir türlü sindirememiştir. Dolayısıyla da gol kabızı yaşayan takımlar bile elini kolunu sallayarak Fenerbahçe'ye gol atıyor gördüğünüz gibi.
Görüldüğü gibi Fenerbahçe'nin ana sorunu idari ve teknik yönden iyi ve doğru yönetilmemektir.
İşin içine pandemi girince ve Gustavo, Ozan Tufan, Vedat Muriç de form düşüklüğü yaşayınca resmen iş şansa, bir diğer deyimle Allah'a kaldı.
Düşünün, kendi sahasında maçın son dakikalarına mağlup giriyor takım ve Tahir Karapınar oyuna Tolga Ciğerci'yi alıyor.
Peki, sorumlu kim? Tek kelimeyle yönetim tabii ki. Çünkü pandemi sonrası hiç kimse ve kulübün bu denli puan kaybı veya kazancını beklemediği dönem boyunca eğer Ersun Yanal'la devam edilse şu anda Fenerbahçe en kötü ihtimalle üçüncülüğü garantilemişti bile.
‘’Hoca farkı‘’
Fenerbahçe ne zaman Jailson'u defansta oynattıysa başı belaya girdi bu sezon, deyim yerindeyse. Anlaşılır gibi değil. Yahu siz "Sirkeden şarap olmaz" deyimini hiç duymadınız mı? Adam ya ıskaladı, ya pas ve pozisyon hatası yada faül yaptı. Öyleki daha ilk çeyrekte rakibi iki gol pozisyonuna soktu, yetmedi sarı kart aldı, resmen Fenerbahçe'nin akortunu bozdu. Bu olumsuzluğa çare üretmek adına kenar yönetimi Ozan Tufan'ı stopere kaydırdı, yani şapkadan tavşan çıkarmaya yeltendi. Takımın kimyası bozulunca Gençlerbirliği ummadığı kadar şut çekti, pozisyon buldu ilk yarıda.
Jailson'un yerine Emre Belözoğlu'yla başladı ikinci yarıya Fenerbahçe. Kaptan oyuna akıl, hırs kattı, pas tafiğini zenginleştirdi takımı adına. Misal çok güzel bir pasla Vedat'ı pozisyona soktu, ama Kosovalı eski halini aratmaya devsm etti ve golü atamadı.
Aslında dün akşamki maçın sonucunu birinci derecede belirleyen asıl aktör hocalardı. Dolayısıyla hoca farkı ağır bastı Gençlerbirliği adına. Hatta ilk yarıdaki tercihleriyle rakibi bir kişi fazla oynattı da diyebiliriz Fenerbahçe kenar yönetimi için.
Emre oyuna dahil olana kadar başta Deniz olmak üzere çoğu Fenerbahçeli oyuncu yetenek ve kalitesinin kıyısına yaklaşamadı,.Oyun ve takım disiplini de sorunlu çubuklularda. Misal, maçın son dakikalarında müsait durumdaki Ferdi Kadıoğlu pas istediği halde Rodriguez onu yok saydı ve takımının galibiyetini engelledi resmen.
Elbette bütün bunların asıl sorumlusu takımı aylarca hocasız bırakan, sonra da takımı Fenerbahçe gömleği üstüne hayli bol gelen bir teknik adama emanet eden yönetimdir bence.
‘’Altay'ın gecesi‘’
Pandemi sonrası en istekli bir ilk yarı oynadı ev sahibi. Başta Tolgay, Ferdi ve Hasan Ali olmak üzere sorumluluk almaya çalıştılar. Ancak Fenerbahçe'nin topla oynama oranında rakibi ikiye katlaması anlamsızlaşıyor çoğunlukla. Dün misal 13. dakikada tam 9 pas yaptıktan sonra topu 3. bölgeye taşıyabildiler ve sonuç alamadan geriye koşmaya başladılar. Yan pas yapmaktan başı dönüyor neredeyse bir çok futbolcunun.
Doğru oyunu oynayanlar da var elbette. Misal, Ferdi'nin maçın hemen başındaki soldan yaptığı orta. Keza Tolgay'ın (35.dakikadaki gibi) derinlemesine denediği ara paslar. Veya Hasan Ali'nin 24'teki asisti ve Ferdi'nin birinci sınıf vuruşuyla gelen gol. Gurbetçi futbolcu çok yetenekli doğrusunu söylemek gerekirse. Kendisinin ve takımının o şık ikinci golünü atarken teknik ve konsantrede tam bir yıldız futbolcu görüntüsü verdi. Ben de doğal olarak ondan çok az yararlanan Ersun Yanal'ın kulaklarını çınlatmadan edemedim doğrusu.
İlk yarının aksine ikinci yarıya daha istekli başlayan taraf Göztepe oldu. Bu isteğinin karşılığı olan golü ancak 64 te bulabildiler.
Şüpesiz, Tolgay'ın yorulması, Dirar'ın aksaması Fenerbahçe'yi olumsuz etkiledi. İlk yarıyı iki farklı önde bitirmenin verdiği rehavet de gizli bir etkendi belki, ama sarı lacivertlilerin ikinci yarıda yediği baskıda kenar yönetiminin payı da azımsanamaz. Misal, sağbak orjinli Murat Sağlam kenarda otururken yorgun Ozan Tufan'ı kaydırıldı kenara alınan Dirar'ın yerine.
Gözle görülür bir disiplinsizlik de var takımda. Aksi olsa sarı kartla oynayan Serdar Aziz (hem de uzatmalar oynanıyorken) o ikinci sarıyı görecek hareketi yapnazdı her halde.
Açıkçası bu 3 puan için Fenerbahçe genç kalecisi Altay Bayındır'a ne kadar teşekkür etse azdır bence.
‘’Altay'ın gecesi‘’
Pandemi sonrası en istekli bir ilk yarı oynadı ev sahibi. Başta Tolgay, Ferdi ve Hasan Ali olmak üzere sorumluluk almaya çalıştılar. Ancak Fenerbahçe'nin topla oynama oranında rakibi ikiye katlaması anlamsızlaşıyor çoğunlukla. Dün misal 13. dakikada tam 9 pas yaptıktan sonra topu 3. bölgeye taşıyabildiler ve sonuç alamadan geriye koşmaya başladılar. Yan pas yapmaktan başı dönüyor neredeyse bir çok futbolcunun.
Doğru oyunu oynayanlar da var elbette. Misal, Ferdi'nin maçın hemen başındaki soldan yaptığı orta. Keza Tolgay'ın (35.dakikadaki gibi) derinlemesine denediği ara paslar. Veya Hasan Ali'nin 24'teki asisti ve Ferdi'nin birinci sınıf vuruşuyla gelen gol. Gurbetçi futbolcu çok yetenekli doğrusunu söylemek gerekirse. Kendisinin ve takımının o şık ikinci golünü atarken teknik ve konsantrede tam bir yıldız futbolcu görüntüsü verdi. Ben de doğal olarak ondan çok az yararlanan Ersun Yanal'ın kulaklarını çınlatmadan edemedim doğrusu.
İlk yarının aksine ikinci yarıya daha istekli başlayan taraf Göztepe oldu. Bu isteğinin karşılığı olan golü ancak 64 te bulabildiler.
Şüpesiz, Tolgay'ın yorulması, Dirar'ın aksaması Fenerbahçe'yi olumsuz etkiledi. İlk yarıyı iki farklı önde bitirmenin verdiği rehavet de gizli bir etkendi belki, ama sarı lacivertlilerin ikinci yarıda yediği baskıda kenar yönetiminin payı da azımsanamaz. Misal, sağbak orjinli Murat Sağlam kenarda otururken yorgun Ozan Tufan'ı kaydırıldı kenara alınan Dirar'ın yerine.
Gözle görülür bir disiplinsizlik de var takımda. Aksi olsa sarı kartla oynayan Serdar Aziz (hem de uzatmalar oynanıyorken) o ikinci sarıyı görecek hareketi yapnazdı her halde.
Açıkçası bu 3 puan için Fenerbahçe genç kalecisi Altay Bayındır'a ne kadar teşekkür etse azdır bence.
‘’Altay'ın gecesi‘’
Pandemi sonrası en istekli bir ilk yarı oynadı ev sahibi. Başta Tolgay, Ferdi ve Hasan Ali olmak üzere sorumluluk almaya çalıştılar. Ancak Fenerbahçe'nin topla oynama oranında rakibi ikiye katlaması anlamsızlaşıyor çoğunlukla. Dün misal 13. dakikada tam 9 pas yaptıktan sonra topu 3. bölgeye taşıyabildiler ve sonuç alamadan geriye koşmaya başladılar. Yan pas yapmaktan başı dönüyor neredeyse bir çok futbolcunun.
Doğru oyunu oynayanlar da var elbette. Misal, Ferdi'nin maçın hemen başındaki soldan yaptığı orta. Keza Tolgay'ın (35.dakikadaki gibi) derinlemesine denediği ara paslar. Veya Hasan Ali'nin 24'teki asisti ve Ferdi'nin birinci sınıf vuruşuyla gelen gol. Gurbetçi futbolcu çok yetenekli doğrusunu söylemek gerekirse. Kendisinin ve takımının o şık ikinci golünü atarken teknik ve konsantrede tam bir yıldız futbolcu görüntüsü verdi. Ben de doğal olarak ondan çok az yararlanan Ersun Yanal'ın kulaklarını çınlatmadan edemedim doğrusu.
İlk yarının aksine ikinci yarıya daha istekli başlayan taraf Göztepe oldu. Bu isteğinin karşılığı olan golü ancak 64 te bulabildiler.
Şüpesiz, Tolgay'ın yorulması, Dirar'ın aksaması Fenerbahçe'yi olumsuz etkiledi. İlk yarıyı iki farklı önde bitirmenin verdiği rehavet de gizli bir etkendi belki, ama sarı lacivertlilerin ikinci yarıda yediği baskıda kenar yönetiminin payı da azımsanamaz. Misal, sağbak orjinli Murat Sağlam kenarda otururken yorgun Ozan Tufan'ı kaydırıldı kenara alınan Dirar'ın yerine.
Gözle görülür bir disiplinsizlik de var takımda. Aksi olsa sarı kartla oynayan Serdar Aziz (hem de uzatmalar oynanıyorken) o ikinci sarıyı görecek hareketi yapnazdı her halde.
Açıkçası bu 3 puan için Fenerbahçe genç kalecisi Altay Bayındır'a ne kadar teşekkür etse azdır bence.
‘’Yanal'ı göndermenin ne anlamı vardı?‘’
Fenerbahçe paralize olmuş resmen. Sorunlu olnayan bölgesi yok neredeyse. Gustavo, Ozan Tufan ve Serdar Aziz'i dışarda tutarsak geriye gitmeyen futbolcusu yok neredeyse. Tamam, bu kadro sorunlu. Çoğu futbolcu yetenek bakımından yoksul. Ama bence şu Fenerbahçe'nin en büyük sorunu inançsızlık ve tavan yapmış durumdaki özgüven eksikliğidir.
Allah rızası için sorumluluk alan, maçı kazanacağına veya kazanmaları gerektiğine inanan futbolcu sayısı 2, 3'ü geçmiyor.
Düşünün, koca ilk yarıda sadece Rodriguez'in kaleciden dönen şutu var. Teknik heyetin tercihleri de garip. Orta sahada Gustavo ve Emre oynamayınca takımın çok olumsuz şekilde etkilendiğini hala göremiyorlar maalesef.
Emre Belözoğlu oyuna dahil olana kadar Fenerbahçe hiç varlık gösteremezken Yeni Malatyaspor pozisyonlar buldu ikinci yarıda. Ama Emre'nin varlığına Gökhan Töre'nin kırmızı kartı da ilişince Fenerbahçe golü attı.
Fakat sarı lacivertlilerin skor üstünlüğü çok sürmedi. Bir kişi eksilen Hikmet Karaman'ın öğrencileri resmen kenetlenerek oynadılar ve önce skora denge getirdiler, sonra da öne geçtiler.
Ama pandemi sonraki performansıyla düşkırıklığı yaratan Ozan Tufan'ın isyanı, Emre'nin sahadaki varlığı ve Ferdi Kadıoğlu'nun tekniği bir araya gelince ecel terleri döke döke de olsa 3 puanı uzatmalarda aldı çubuklular.
Sayın Ali Koç ve danıştığı kişileri anlamakta zorlanıyor insan. Arkadaş madem takımın başına yeni hoca getirmeyecektiniz, Sayın Ersun Yanal'ı apartopar göndermenin ne alemi vardı Tanrı aşkına?
‘’Kepenkler kapalı‘’
Serdar Aziz sakat, Emre Belözoğlu cezalı. Vedat Muriç çok yönlü şekilde geriye gitmiş. O eski sihirli dokunuşları ve son vuruşları, topu saklaması, bitmek bilmeyen enerjisi...Hepsi birden uzaklaşmış Kosovalı yıdızdan.
Şüphesiz Gustavo'nun defansta görev alması da sorun oldu Fenerbahçe için. Çünkü Gustavo demek akıl ve teknik demek. Oyunun merkezinde onsuz bildiğimiz yoksul resmen sarı lacivertliler. Dolayısıyla "Keşke iki tane Gustavosu olsa Fenerbahçe'nin" demek geliyor insanın içinden.
Tolga iyi niyetli. Varını yoğunu veriyor takımı için. Ama yetenekleri sınırlı ne yazıkki.
Teknik ekip de çok yetersiz bence. Bu takımda forvet arkasında değil de kanatta Deniz Türüç'e görev vermek başlı başına bir yetersizliktir.
Bütün bunlara rağmen daha ilk yarıda maçı koparacak pozisyonlar buldu Fenerbahçe. Ama şansızlık, moral motivasyon zaafı ve beceri noksanlığı biraraya gelince her defasında ahvah çekmek zorunda kaldı sarı lacivertliler.
Bu durumun önemli kanıtı Ozan Tufan'nın direkte sonlanan vuruşudur. Tamam, şansızlık da yakasını bırakmıyor uzun zamandır Fenerbahçe'nin. Ama beceriksizlik ve yeterince konsantre olamamanın payı da az değil bir türlü doğrulamamakta.
Kasımpaşaspor dün akşamki maça kadar oynadığı 5 maçtan 13 puan çıkarmıştı. Yani rakip öyle yabana atılır cinsten değildi. Ancak kabul edelimki Fenerbahçe de çok yönlü şekilde sıradanlaşmış artık.
Tamam, kötü bir sezon yaşadılar şu ana kadar. Ama gene de 5.lik şansları ve dolayısıyla Avrupa'ya gitmek şansları devam ediyor. Hiç olmazsa bu amaç için konsantre olur insan. Ama düşüş sürüyor ne yazıkki.
Bu görüntünün yaratılmasında yönetimin de payı büyük bence. Umarım önümüzdeki sezon adına gerekli dersler çıkarılır.
‘’İyi hazırlanmamış‘’
Galatasaray, maçın hemen başından itibaren pozizyon vermeye başladı. Yetmedi, eliayağı birbirine dolandı adeta. Yani, sezonun ikinci yarısında vites yükselten, takır takır futbol oynayan Galatasaray'ın yerinde yeller esti maçın büyük bölümünde.
Hakem triyosu da farklı değildi. Muslera'nın sakatlandığı pozisyon öncesinde 2 Rizesporlu oyuncu net şekilde ofsaytken, oyun devam ettirildi, dolaylı şekilde etken oldu hakemler Uruguaylı kalecinin sakatlığında, ne yazıkki.
Galatasaray zaten aksıyorken, Muslera'nın sakatlığıyla da sarsıldı. Bunun en önemli kanıtı Rizespor'un kullandığı penaltı ve sonrasında olanlardır. Okan penaltı vuruşunda harika bir refleksle topu çeldi, ama bir tek sarı kırmızılı futbolcu Allah rızası için topu takip etmediği için Milan Skoda hayatının en rahat gollerinden birini attı.
Özellikle ilk yarıda Fegholi başta olmak üzere kalitesinin gereğini yapamadı misafir takımın bir çok oyuncusu ve doğal olarak soyunma odasına skor dezavantajıyla gitti Galatasaray.
İkinci yarıda yediği gol ise tam bir paralize olma haliydi. Amatör küme takımları bile böyle "Beleş" bir gol yemezler.
İlk kez bir araya gelmiş ve birbirlerinin meziyetlerinden habersiz bir futbolcu gurubu bile sırtlarında Galatasaray forması olduğu için o ikinci gole bir şekilde engel olurlardı büyük olasılıkla.
Hayır, şunu anlayamıyor insan; takımı sahaya akıl koymak sorunu yaşıyor ve dolayısıyla da organize olmakta zorlanıyorken Belhanda bu kadar geç mi oyuna alınır? Keza, Onyekuru bu kadar aksıyorken, neden uzun süre kenarda alternatif yaratmadı Fatih Terim?
Açıkçası sezonbaşındaki görüntüsüne geri dönmüş Galatasaray. Dolayısıyla sezonun ikinci yarısındaki efektif futbolunun kıyısına bile ulaşamadı dün akşam.
Söylemeye gerek yok ki, bu kayıpla büyük yara aldı şampiyonluk mücadelesinde Fatih Terim'in takımı.
Ünal Karaman'ı kutlamak lazım, çok iyi hazırlamış takımını maça. Kutlanması gereken bir diğer kişi de Rizespor'un kalecisi Tarık'tır bence.