‘’"Nihayet kazandık"‘’
Zor maçtı. Psikolojik olarak sendelediğimiz bir periyot. Üstelik grupta galibiyetimiz bile yok. Doğal olarak stresli takımımız.
Gerçeğin altını çizmek şart. Ruslar eksik kalana dek bir varlık gösterdiğimiz söylenemez. Mert ve Merih Demiral gibi iki önemli futbolcumuz anlaşamayınca çok basit bir gol yedik.
Yani maçın ilk 20 dakikasına kadar her şey rakip takımın istediği şekilde gelişti.
Doğrusu imdadımıza rakibin eksilmesi kavuştu.
Peki ilk yarıda geriye düştüğümüz yada kötü başladığımız maçta rakibin de eksilmesiyle geri dönüşün baş aktörü kimdi derseniz, kesinlikle Caner ve Cengiz Ünder derim.
Sonra mı? Elbette iki yönlü oyunu hakkıyla oynayan ve üçüncü golümüzün yaratıcısı Ozan Tufan. Aldığı penaltı alın terinin karşılığı ve anasının sütü kadar helaldi bence.
Rusların bulduğu ikinci golü yememiz ise okullarda "Savunma hataları" konulu derslerde okutulsa Türk futbolu önemli bir sorununu çözer bence.
3-1 öne geçtikten sonra da bariz üstünlük kurmak bir yana hop oturup hop kalktık.
Cenk Tosun ve Onay Yokuşlu ısrarı gereksiz.
Vefa önünde saygıyla eğilmesi gereken bir olgudur. Ama şu süreçte realite öncellenmeli.
Her neyse, sonuçta ilk galibiyet ve İlk ikiye girmek şansı ...
Üstelik uzunca yıllar sonra ilk kez kazanıyoruz Rusya karşısında.
Yolu açık olsun, bir hayalin gerçekleşeceğinin müjdesi olsun diliyorum bu galibiyet.
‘’Heyecan fırtınası‘’
Her futbolseverin kendisine şu soruları sormasını dilerdim; Fenerbahçe'nin sahip olduğu kadro Fatih Terim'in elinde olsa acaba Galatasaray'ın puan cetvelindeki yeri nasıl olurdu veya Fenerbahçe'nin yedek kulübesindeki futbolcular Rıza Çalımbay'in kadrosunda yer alsa en az İlk üçe oynatmaz mıydı takımını Atom Karınca?
Gerçek şu, bu Sivasspor'un geçen sezona oranla gücü hayli zayıflamış. Emre Kılınç ve Mert Hakan Yandaş gibi iki azı dişi sökülmüş. Yetmezmiş gibi Erdoğan Yeşilyurt da yok.
Dolayısıyla ilk yarıda dilediği gibi oynadı dün akşam Sivas'ta Galatasaray.
Penaltıya kadar neredeyse rahatsız edemediler kaleci Okan'i evsahibi.
Penaltı kaçtı ama akabinde yapılan da Sivasspor adına penaltıydı bence.
Fakat sahanın en kötüsü Abdulkadir Bitigen oralı bile olmadı.
İkinci yarıda adeta Sivasporlu futbolcuların içine Atom Karınca Rıza kaçmıştı. İlk yarıda neredeyse yere yatmayan Okan İkinci yarıda ecel yerleri döktü deyim yerindeyse.
Açıkçası ilk yarının hemen başında farkı ikiye çıkarması sigorta oldu Galatasaray için.
Mücadele ve heyecanı yüksek bir maç izledik dün akşam.
Güç ve kalite eksilmesine rağmen takımına dirençli oyun oynayan Rıza Çalımbay'a da çalkantılı bir süreçte liderlik yapmasını bilen Fatih Terim'i de kutluyorum.
‘’Bu maçı Erol Bulut verdi‘’
Dün akşamki karşılaşmanın ilk yarısında kadro kalitesine yakışmayan bir futbol oynadı Fenerbahçe.
Bu görüntünün ana nedeni hiç şüphesiz Erol Bulut'un tercihleriydi.
Birincisi, Perotti ve Ferdi varkenThiam'in sahaya sürülmesiydi bence.
Bu yarıda Fenerbahçe adına akıllarda kalan tek güzellik Pelkas'in Ali Sansalan ve Var marifetiyle güme giden gölüydü kanımca.
İkinci yarıya Perotti'yle başlaması ne kadar doğru bir tercih ise Pelkas'in kenara alınması da o kadar yanlıştı. Oysa o ana kadar en yararlı oyuncu Yunanlı yıldız futbolcuydu. Ki
Böyle zengin ve kaliteli bir kadronun tüm gol umudunu Caner'in ortalarına bağlaması da ayrıca üzerinde durulması gereken bir ayrıntıdır sanırım.
Açıkçası Konyaspor resmen sokakta oyun oynayan çocukların keyfiyle oynadı dün akşam.
Bu fotoğrafın ana nedeni de Sayın Erol Bulut'un ve öğrencilerinin rehaveti olsa gerek.
Sağlam Lemos dururken Serdar Aziz'in oynatılması da teknik direktör yanılsamasıdir.
Şu gerçeği de belirteyim, bu sezon en olumsuz futbolunu oynadı Fenerbahçe.
Konyaspor ise aksine sezon adına ne kadar doğru varsa onu yaptı.
İsmail Kartal'i kutlarım, maçı iyi oynamış kafasında.
Erol Bulut'un bu maçtan çıkarması gereken çok ders olduğuns inanıyorum.
Caner Erkin ve Gökhan Gönül'ün alternatifleri Novak ve Nazım Sangare'yi bu kadar yok saymamali artık.
Dolayısıyla, bu mağlubiyet tartışmasız şekilde Erol Bulut'a yazar.
Yahu, Sosa yokken bile Mert Hakan oynatilmıyorsa Erol Bulut'ta hafif bir baş dönmesi var demektir.
‘’Lider dönüyor‘’
Fenerbahçe ilk yarıda bariz şekilde üstün oynadı. Neredeyse takımın yarısı şut çekti rakip kaleye. Öyle ki, Antalyaspor ancak kırkıncı dakikada şut çekme şansı bulabildi.
Ancak başta Samatsa olmak üzere üzere son vuruşta beceri ve zamanlama sorunu yaşadı sarı lacivertli dolayısıyla ilk yarıda golsüz bitti.
Jahovoc yetenekli ama iyi niyetli değil, hatta spor ahlakı da zayıf. Gustavo'nun kendisine dokunmasında kurşun yemiş gibi kıvranıp durdu, beklediği gerçekleşmeyince akabinde Serdar Aziz'e tasarlayarak tehlikeli faul yaptı ve VAR'in müdahalesiyle kırmızı kartla sahayı terk etti.
İkinci yarıda da oyunu görse eden taraf Fenerbahçe'ydi. Zaten çok geçmeden de aradığı golü buldu.
Ancak eksik kalmış rakip rehavet yüklemiş olacak ki, çok amatörce bir daha kontrolüyle dünya starı Podolski'nin usta vuruşuyla kalesinde golü gördü sarı lacivertli ekip.
Gerçek şu, çok farklı kazanabileceği maçı zar zor kazandı Fenerbahçe.
Şüphesiz, Antalyaspor'un dirençli oyununun yanında direkler de hatırı sayılır rol oynadı skorun artmamasında.
Gustavo'nun müthiş şutu ve Perotti'nin kafasında resmen panter kesildi direkler. Yani futbol şansı yanında değildi dün akşam.
Doğal olarak çok farklı kazanacağı kadar pozisyon bulduğu maçı zar zor kazanarak maç fazlasıyla liderlik koltuğuna oturarak döndü Etol Bulut'un öğrencileri Antalya'dan.
Ha, Perotti deyince biraz düşüneceğiz galiba artık. Penaltı yaptırması da penaltıyı kullanması da akıllardan asla çıkmaz sanırım yıllarca. Çok klas gerçekten Arjantinli, tıpkı Podolski gibi.
Erol Bulut adına yapabileceğim tek eleştiri Nazım Sangare'yi oyuna almaması.
Bahattin Şimşek'i kutlarım Sınan Gümüş'e kırmızıyı çıkardığı için. Çünkü, Sinan biraz "bitirim" çocuklar gibi dokundu hakeme.
‘’Harika bir geri dönüş!‘’
Fenerbahçe ile Trabzonspor arasında dün akşam ezeli rekabete yakışan bir mücadeleye tanık olduk. İlk 15 dakika bariz bir üstünlük sağladı Fenerbahçe. İki de önemli şans yakaladı ama sonuç alamadı.
Sonra Trabzonspor deyim yerindeyse sazı eline aldı konuk takım.
Bunun ana nedenlerinden biri Ozan Tufan'in bu sezon ilk kez çok etkisiz kalmasıydı kanımca.
Aynı dili konuşan Sosa ve Lemos'un birbirine girerek rakibin gölünün başlangıcında rol alması ise anlaşılır gibi değil.
Açıkçası ilk yarının ilk 15 dakikası dışında eli ayağı dolaşır şekilde oynadı sarı lacivertliler. Aksine ne yaptığını bilen taraf bordo mavililerdi.
İkinci yarıya Sosa değişikliği yaparak sahaya sürdü takımını Sayın Erol Bulut. Tek başına bu değişiklik yetti ahengini bulmasına Fenerbahçe'nin. Demek ki, bozuk tel Sosa'ymis. Nitekim akort oldu sarı lacivertli takım Cise'nin oyuna dahil olup gününde olmayan Sosa'nin çıkmasıyla. Nitekim hem gol attı hem de gol Valencia'nin gölünde katkıda bulundu Senagelli yıldız.
Sayın Erol Bulut'un ikinci yarıda yaptığı hamleler alkışı haketti. Hele de Caner'i öne almak için Novak'i oyuna alması.
Açıkçası müthiş maçı ikinci yarıdaki oyunuyla fazlasıyla hak etti Fenerbahçe ve önemli bir galibiyet alarak emin adımlarla yoluna devam etti sarı lacivertli takım.
‘’Galatasaray moralsiz‘’
Galatasaray sorunlu, moralsiz bu bir gerçek. Sayın Fatih Terim'in yüzüne veya mesaj yüklü açıklamalarına bakmak bile yeter gerçeği görmek için.
Aslında bir kurumun başındakiler ya çok iş yapar az konuşur, yada az iş yaptığı için çok konuşur, neden koca Galatasaray'in bacaları huzursuzluk ve endişe tütüyor, kararı siz verin lütfen.
Dün akşam Alanyaspor ne kadar rahat ve sakin ise Galatasaray da bir o kadar telaşlıydi maçın genelinde. Dolayısıyla Çağdaş Atan'in öğrencileri hep ofansif oyunu benimsedi ve kesinlikle kazanmaya odaklı oynadılar.
Galatasaray'in en önemli oyuncularından Etebo da kırmızı kartla kenara gidince hepten iştahı kabardı tabi konuk takımın.
Kabul edelim ki, seyircisiz maçlarda iç saha avantajindan söz edemeyiz, hele de kırmızı kartla eksik kalmışsaniz. Zira taraftarından önemli bir sinerji alan takımların başında geliyor Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray.
Fatih Terim'in Babel tercihi bence takımı adına talihsizlikti. Orta sahasını Donksuz oluşturması da öyle.
Açıkçası çokça sorunu var Galatasaray'in. Ve dün akşamki maçta kazanacak kadar da oynamadi zaten.
Alanyaspor, Çağdaş Atan ve özellikle de Alanyaspor yöneticilerini kutlamak lazım. Yatırım ve kadro mühendisliği konusunda Türkiye'ye örnek oluyor Alanyaspor. Dün akşam da 3 puanı hakeden bir oyun oynadılar zaten.
‘’Heyecan tavan yaptı!‘’
Fenerbahçe en zor deplasmanlarından birini oynadı dün akşam. Kesinlikle kazanmaya yönelik bir oyun anlayışıyla oynadı yine sarı-lacivertli takım. Göztepe ise aksine yenilememeyi öncelikli hale getirerek oynamaya çalıştı ilk yarıda. Guilherme yetenekli olabilir ama sporcu ahlakından yoksun maalesef. Futbol oynamak diye bir kaygı taşımıyor. Aksine enerji ve motivasyonu sadece rakibi töhmet altında bırakmaya ve hakemi yanıltmaya odaklı.
Göztepe'nin penaltısı kesinlikle penaltı değil, resmen "yedi" hakem deyim yerindeyse. Skor avantajına rağmen ikinci yarıya da gol için iştahlı olan taraf Fenerbahçe'ydi. Samatta ve Cisse eğer girdikleri pozisyonları değerlendirebilse 5, 6 gollü bir galibiyetle dönerdi misafir takım İzmir'den.
Nazım Sangare kesinlikle Gökhan Gönül'ü aratmadı. Pelkas " Ben kaliteyim" dedi oynadığı futbol ve attığı golle. Valencia, Sosa, Gustavo ve elbette Altay hep alkışlık bir oyun oynuyorlar, ama ille de Ozan Tufan, Ozan Tufan...Maşallah, gerçekten maşallah.
Açıkçası heyecanın tavan yaptığı maçta iki takımı da alkışlıyorum. Ah, keşke hakem Atilla Karaoğlan da maçın kalitesine yakışan bir yönetim gösterebilseydi.
‘’Bir nevi sınav olacak!‘’
Öncelikle zor bir dönemde çok iyi iş çıkardı Fenerbahçe başkanı Sayın Ali Koç ve yönetimi. Limit sorununu çözdüler, takıma18 yeni futbolcu kazandırdıkları halde yaz transfer dönemini 14 milyon Euro karla kapattılar. Teknik ekip, futbolcu ve personel giderlerinde de maliyeti geçen sezona oranla aşağı çekmeyi başardılar. Eğri oturup doğru konuşalım bütün bunları hayata geçirmek bir yönetim başarısıdır.
Sayın Ali Koç'un Emre Belözoğlu'nu (henüz resmileşmemiş olsa da) Sportif direktör olarak görevlendirmesi de ayrıca altı çizilmesi gereken isabetli bir adımdır.
Aslında bizim ülkemizde bir türlü kurumsallaşamadı sportif direktörlük. Maalesef önceki deneyimlerin hepsi olumsuz seyretti ve sonlandı. Dolayısıyla Emre Belözoğlu'nun sorumluluğu ikiye katlanmıştır bence.
Gerçeği söylemek gerekirse şu ana kadar yaptıklarıyla çok başarılı oldu Sevgili Emre. 18 önemli futbolcuyu (hem de çoğunu bonservissiz olarak) takıma kazandırmak kolay iş değil.
Büyük kulüplerimizin de istediği Nazım Sagare ve Mert Hakan Candaş'ı ikna etmek bir başarı hikayesidir bence. Jose Sosa ve Filip Novak için de aynı şeyler geçerlidir. Hele de Diego Perotti'yi ikna etmesi...Açıkçası ikna ettiği ve takıma kazandırdığı futbolcuların hepsi kalitesi tartışılmayacak düzeydeki oyunculardır.
İnanıyorum ki, Emre Belözoğlu bu transferleri Sayın Erol Bulu'ta danışarak, onun önerileri doğrultusunda yapmıştır. Dolaysıyla Erol Hoca'nın önünde tek yol var ; sezonu şampiyonlukla tamamlamak. Tolga Ciğerci'den ziyade Ozan Tufan ve Mert Hakan gibi futbolcularına inanır ve güvenirse, bu geniş ve kaliteli kadroyu takım haline getirirse, takım içi rekabette adil davrandığına oyuncularını ikna ederse camiayı sezon sonunda sevince boğacağına inanıyorum kendi adıma.