‘’Haklı galibiyet‘’
Konyaspor’un oyunu dar alana sıkıştıran müdahaleli savunması daha ilk 15 dakikada Rodrigues-Moses ikilisinin çabukluğuna teslim oldu. Bu zaman diliminden 2 gol, bir de direğe çarpan 3 pozisyon çıkarttı Fenerbahçe. Serdar Aziz’in şanssızlığı ile gelen gole rağmen çabuk atak nasıl şekillenir sorusunun cevabı ders niteliğinde bir golle verildi. Emre-Ozan-Rodrigues ile gelen organizasyondan harika bir gol vuruşu ile maçı garantiye erken aldılar. Muriç, son vuruşları iyi yapsa çok farklı bir skor çıkabilirdi fakat sadece Rodrigues’in al da at pasları boşa gitmiş oldu. 2. yarı Aykut Kocaman’ın hamleleri ile başladı ancak tempo ilk yarıya göre düşük kaldı. Fenerbahçe, her dakika Konyaspor’un gardını yavaş yavaş düşürdü. Gustavo ve Muriç nakavt etti. Sonuçta Fenerbahçe ilk yarıda oynadığı istekli oyunla maçı çabuk oyuncuları üzerinden çözerek haklı bir galibiyet almayı başardı.
Gecenin sorusu
Kruse olmadan Fenerbahçe orta sahası daha mı iyi? Görünen o ki artık Kruse için Emre sağlıklı olduğu sürece bir forma rekabeti söz konusu.
Maçın starı
Rodrigues maçın zor geçme ihtimalini ortadan kaldıran oyuncuydu. Attığı gol ve asisti ile maça damga vururken, Fenerbahçe’nin sezon boyunca en sıra dışı forvet oyuncusu olabileceğini de hissettirdi.
Maçın olayı
Rodrigues ve Moses’ın dönüşü ile birlikte hücumda yaşanan hareketlilik gecenin olayıydı. Emre ve Ozan’ın iki 8 numara olarak oynadıkları verimli oyunun en önemli detayı Rodrigues ve Moses’ın istekli dönüşleriydi.
Kısa mesaj
Serdar Aziz kendi kalesine gol atmasına rağmen Jailson’dan daha iyi bir seçenek olduğunu Denizli’den sonra Kadıköy’de de gösterdi. Ancak en büyük dezavantajı yine çok sık sakatlanması.
‘’Önceliğin lig olması normal‘’
Trabzonspor iyi niyetli bir oyun oynuyor ve Avrupa’da mücadele eden diğer ekiplerimize oranla daha keyif veren bir futbol sunuyor. Ancak tüm bunlara rağmen Avrupa ve ligin beraber gidebilmesi için kadro derinliğinin yeterli olduğunu söylemek mümkün değil.
Trabzonspor’un Avrupa kupası oynaması, oyuncularının erken form tutması, yorgunluk ve sakatlık gibi sıkıntılar getirse de bir taraftan da maç trafiği çok rotasyon da yapılamayınca oyuncuların birlikte oynama pratiğini de geliştirdi. Krasnodar maçında oynanan oyun mağlubiyete rağmen diğer Avrupa oynayan takımlar düşünüldüğünde yine keyif veren yüksek tempolu bir oyundu.
Takımın yaşı ilerlemiş de olsa Sosa gibi üst düzey bir oyuncusunun bu kadar mücadele etmesi ve çabalaması ise diğer tüm oyuncular için çok önemli bir örnek. Ancak bu iyi niyete rağmen kadro genişliği Avrupa ve ligin beraber gidebilmesi için yeterli değil.
Trabzonspor için durum diğer takımlarımız kadar kötü sayılmaz. Çünkü uzun zamandan beri şampiyonluk hasreti çeken Trabzon şehrinin önceliği elbette ki lig.
Aynı yolda yürümeliler
O yüzden bu iyi niyetli, çok mücadele eden ve her kulvarda aynı futbolu oynayan Trabzonspor’un taraftarının da skordan bağımsız olarak mutlu olduğunu düşünüyorum. Böyle birbirine uyumlu kadrolar, maç oynama sayısı yüksek lider oyuncular, dünya yıldızı transferler, altyapıdan gelmiş hem karakter hem de yetenekli gençler ve son olarak bu futbolculara doğru zamanda şans vererek harmanlayan bir teknik direktör aynı sezonda bir araya gelmişken geriye kalan bunun tadını çıkarmak oluyor.
Ahmet Ağaoğlu ve yönetimin kulübün borcunu gün be gün eritebilmesi ve bunu yaparken sportif başarılar elde edebilecek bir kadroya sahip olması büyük bir şans. Bugünkü kadro temel kabul edilerek her transfer döneminde yapılacak az ama öz hamleler Trabzonspor’u geleceğe taşıyabilir.
‘’Skor da yok, umut da!‘’
Abdullah Avcı elde olmayan sebeplerden dolayı tam anlamıyla kim varsa onla başladı maça. Doğal olarak birlikte oynama pratiği olmayan bu 11, derli toplu gözüktüğü ilk 10 dakikada 2 pozisyona girmeyi başarsa da gol çıkaramadı. Kaliteyi arttırması beklenen Oğuzhan ve Ljajic’in vasat kalması, Caner ve Boyd’un top kayıpları derken Braga beklediği fırsatı Oğuzhan-Vida ortak yapımı hata ile yakalayıp golü yaptı. 2. yarı sanki maçı çevirmek isteyen taraf Beşiktaş değil de Braga’ydı. Net fırsatlar yakalayıp değerlendiremediler. Beşiktaş’ın skoru değiştirmesi, hücumda organize olamadığı için tamamen tesadüflere kalmış gibiydi. Abdullah Avcı’nın Umut Nayir hamlesi, kısa süreliğine yarattığı etki ile gelen gol ve sonrasında piyango gibi bir penaltıya rağmen Ljajic kaçırınca bu kez Braga’nın hamleleri işledi. Ağır Beşiktaş savunmasına cezayı bu kez Wilson kesti. Ve Beşiktaş için kötü gidişat Braga maçı ile devam ederken, oynanan oyun da umut vaat etmedi.
Gecenin sorusu
Beşiktaş’ta geceye dair iyi bir şeyler yok muydu? Genç Kartal’ın oyuna girmesi, Umut Nayir’in attığı gol haricinde iyi bir detay bulmak çok zor.
Maçın starı
Bir yıldız yazmak yerine kayıp listesi yapmak daha doğru gibi. Listeye de Beşiktaş 11’nin Karius haricindeki tüm oyuncuları yazabilirim.
Maçın olayı
Beşiktaş taraftarının gözünde Abdullah Avcı’nın kredisinin bittiği anlamına gelen tepkiler maçın olayıydı. Çünkü bu tepkiler bana göre Abdullah Avcı için derbiyi Beşiktaş’taki geleceğini belirleyici maç haline getirdi.
Kısa mesaj
Boyd'a Allah'ın bir lütfu gibi sakatlıklar sebebi ile gelen forma, yine Abdullah Avcı için formayı verdiğine pişman olduğu bir gece demekti.
‘’Bu bahaneler inandırıcı değil‘’
Fatih Terim’in maç sonu açıklamalarıyla ilgili hayal kırıklıklarına Belhanda ile başlayalım. Belhanda uzun zamandır ülkemizde. Bizim taraftar profillerimizi az çok tanıyor. Yüzbinlerce insan futbolcuların performansı üzerinden çok sevinip kahrolabiliyorken tepkilere karşılık vermek, hele ki Belhanda’nın tarzında bir karşılık vermek asla kabul edilemez. Tepkiler haklı ya da haksız meselesinde değilim. Karşılık vermek yanlıştır. İşin enteresanı ise Fatih Terim’in oyuncusunu basın yoluyla savunması. Oyuncuya destek olmak istiyorsan bir sonraki maç yine 11’de değerlendirir ya da çeker konuşursun. Ama taraftar olmak iyiyi kötüyü kendine göre yorumlayabilmektir aynı zamanda. İstediği tepkileri verebilmektir.
Bu yeni bir hikaye değil
Diğer taraftan bu takımın oyun kalitesinin düşmesi sadece UEFA’nın yaptırımları üzerinden okunamaz. Transferler geç olabilir, oyuncular hazır gelmemiş olabilir ama 8 lig maçı 3 Şampiyonlar Ligi oynamış Galatasaray’ın henüz iyi oynadı diyebileceğimiz 2 maçı yokken bu bahaneler inandırıcı değil. Ayrıca bu yaptırımlar yeni bir hikaye de değil. Geçtiğimiz sezon Şampiyonlar Ligi grubu daha zayıf olmasına rağmen bu şikayetleri Fatih Terim’den duymadık, bu da çok düşündürücü. Son olarak Galatasaray için UEFA’da devam edebilmek, kalan maçlar düşünüldüğünde büyük başarı olur. Her ne kadar oyun ve Fatih Terim’in tavrı ile şikayetleri bunu vaat etmese de.
Fatih Terim ne demişti?
(Belhanda konusu)
■ İstedikleri kadar tepki göstersinler çıkarmazdım. Belhanda artık kafasına taktı. Maçı bıraktık bunla uğraşıyoruz. Taraftarımız böyle bir şey yapamaz. Bize böyle seyirciler değil, taraftar lazım.
(Takımın hazır olmaması)
■ 7 oyuncum sezon başı kampı geçirmedi. Falcao dahil diğer oyuncularım transfer bitiminin 2-3 gün öncesinde geldi. Lemina 4-5 aydır oynamıyor. Seri zaten bizimle beraber değildi.
(Transfer konusu)
■ UEFA ‘Katılmayın’ diye ceza verse daha iyi. Paramız olmadığı için sıfır arıyoruz. Sıfırı kollamak, kovalamak zorundayız. Birkaç tane oyuncuyu da zaten alamadık. Seneye de yeni takım kurmak zorundayız. Bunların hepsini göndereceğiz, tekrar başka sıfırlar arayacağız.
‘’Formsuzluğun bedeli‘’
Real Madrid’i formsuz yakaladık. Ama mesele Galatasaray’ın daha formsuz ve kalitesiz oluşuydu.
Maç eksiği hissedilen Seri’nin çıkarken yaptığı top kaybı ve Hazard- Kroos yapımı gol bize bu kayıpların Şampiyonlar Ligi için ölümcül olduğunu hatırlattı.
İlk bölümde savunma arkası ya da arasına sızıp 3 pozisyon çıkardık. Andone, Courtois’nın kurtarışlarına, Babel ise beceriksizliğe kurban gidince gol çıkaramadık.
Oyun ve pozisyon sayısı dengeliydi ama son vuruşlar da aynı derecede kötüydü.
2. yarıya Fatih Terim Donk-Feghouli değişikliğiyle geldi. Amaç pozisyonların sayısını ve bitiricilik konusunda kaliteyi arttırmaktı.
Kaybettiğimiz her topta Real, Galatasaray’ı geri koşturup pozisyonlar buldu. Muslera ve şans oyunda tuttu. Çabalarımız sürekli Ramos-Varane tecrübesine yenik düştü.
PSG maçındaki gibi çok mücadele etmemize rağmen formsuz oluşumuzun bedelini kaybederek ödedik.
Gecenin sorusu
Neden kaybettik? Şampiyonlar Ligi için mücadelenin kalite olmadığında (ki özellikle iş yapacak oyuncularımız ya sakat ya da formsuzdu) yeterli olmadığını bu mağlubiyetle tekrar görmüş olduk.
Maçın starı
Real Madrid’de Casemiro, Sergio Ramos, Varane gibi tecrübeli oyuncular ilk 15 dakikadan sonra oyuna ağırlıklarını koymayı başararak galibiyette öne çıktılar.
Maçın olayı
Seyirci de artık Belhanda’nın kötü oyununa ve form tutamayışına isyan etti. Terim’in sürekli ısrar ettiği Belhanda kendisine olan güvenin karşılığını sezon başından beri veremezken, futbolun içinde olan protestoya karşılık vermesi ise daha da çirkindi.
Kısa mesaj
Galatasaray’da Fatih Terim hem 11, hem de değişiklikler de doğru işler yapmasına rağmen oyuncuların performansları bu hamleleri boşa çıkardı.
‘’Şampiyonluk mu? Daha erken‘’
Şu an için Trabzonspor’lu oyuncuların kurması gereken en son cümle “Şampiyonluğa oynuyoruz.” Yanlış anlaşılmasın şampiyonluğa oynama konusunda bi gariplik yok. Ancak işler bu kadar iyi giderken bu söylemlerle kendini baskı altına almaya gerek yok. Son 6-7 haftaya girildiğinde eğer hala şampiyonlukta iddialıysan, zaten camiada başka birşey konuşulmazken, herkes bütünleşmişken istediğini söyle. Her tür iddialı açıklamayı yap, çünkü buna ihtiyaç var. Ama şu an için, daha 8 hafta geçmişken işler iyi gidiyor diye bu söylemler, yarın ilk sendelediğinde haddinden fazla tepkiye sebep olabilir.
Sonuç odaklı oynadığında...
Bu örnek beraberlik, kaliteli oyuncu kadrosu ve teknik direktörü yakalanmışken yapılması gereken en doğru şey yaptığın işten, oynadığın her maçtan keyif almak. Bu keyfi, ligin boyu kısalıp stresli maçlar oynamaya başlayınca almak daha zordur. Sonuç odaklı oynamak zorunda kaldığın, baskı yediğin zaman zaten iyi futbolu falan kimse umursamıyor.
Baskı olmazsa hedefe yaklaşır
Bu yüzden şimdi Trabzonspor için iyi futbol ve keyif alma zamanı. Bırakın sizin için iddialı açıklamaları spor yazarları, yorumcular yapsın. Trabzonspor camiası Ünal Karaman ve oyuncu grubunu ne kadar sahiplenir ve bu baskıdan uzak tutarsa istedikleri hedefe o kadar yakın olacaklardır.
‘’Kazanma zamanı‘’
Fenerbahçe için Denizli deplasmanına giderken iyi haberler, kötü haberlere göre daha fazla. Öncelikle Dirar’ın yokluğuna rağmen Hasan Ali’nin dönüşü sol kenarı daha işler hale getirecektir. Rodrigues ve Moses’ın dönüşü ise kapanacak Denizlispor’a karşı hücum opsiyonlarına ihtiyacı olacak Ersun Yanal için büyük şans.
En büyük sıkıntı ise Emre Belözoğlu ve Kruse. Oynatıp uzun süre kaybetmektense, dinlendirip ilerleyen haftalarda Emre’den yüksek verim almak daha mantıklı. Hazır hücum oyuncuları da dönmüşken Tolga Ciğerci ve Gustavo gibi yüksek tempolu oyuncularla Emre’siz oyunu denemek için uygun bir maç. Kontra oynamayı deneyecek Denizli’ye karşı top rakibe geçtiği anda yapılacak ilk müdahalelerin zamanlaması hayati. Eğer Emre’siz ve Kruse olmadan bu maçta sınıfı geçebilirlerse, sezon sonuna kadar taraftarın gönlü rahatlar.
Bu istatistiğe dikkat!
Fenerbahçe’yi konuk ettiği son üç Süper Lig maçını kaybeden Denizlispor, son dört iç saha karşılaşmasında ise rakip fileleri havalandıramadı.
Ön plana kim çıkar?
Fenerbahçe için milli takımdan moralli dönen Vedat Muriç önemli. Ayrıca ilk kez Kruse’un yokluğunda yaratıcı orta sahası olmayan konuk ekipte çift forvet tercih edilmesi mantıklı. Denizli’de ise gözler Recep Niyaz’ın üzerinde olacaktır.
Kısa mesaj
Fenerbahçe için bu maçlar derbilerden daha önemli. Rakipleri Avrupa dönüşlerinde bu maçlarda zorlanabilir, ancak Fenerbahçe için böyle bir problem yokken şampiyonluğun anahtarı Anadolu kulüpleri ile oynanacak maçlarda alınacak sonuçlardır.
‘’İlk kez 5-6 oyuncu standardın üzerinde‘’
Galatasaray’ın maç başlangıcı iştahlı, rakip kaleye çabuk gidişi ve dikine oynama çabası hissedildi maçın başında. Ancak Sivasspor’un ilk 20 dakikada girdiği pozisyonlar Muslera’ya takılmasa işin rengi bambaşka olabilirdi. Yine de Andone’nin ilki çok klas ve yine yaptırdığı penaltıdan attığı 2. gol ile Galatasaray içeriye büyük avantajla giderken ilk kez 5-6 oyuncusu aynı anda standardın üzerinde performans gösterdi. 2. yarıya oyunun kaderini değiştirme planını Kone hamlesi ile başlatmasına rağmen Cofie’nin erken kırmızı kartı Rıza Çalımbay’ın bu hamlesini bozdu. Yine de fiziksel anlamda çok güçlü ve dayanıklı olan Sivasspor pes etmedi. Hamleler, Kone ve Erdoğan’ın golleri, eksik kalmasına rağmen Sivasspor’u maçta tutarken, Babel’in golüne rağmen demoralize de olmadılar. Ancak müthiş mücadeleleri, pozisyon da bulmalarına rağmen puan almaya yetmedi. Galatasaray son 20 dakikada tempo olarak oyundan düşmesine rağmen maçı galip bitirmeyi başardı.
Gecenin sorusu
Milli ara Galatasaray’a yaramış mı? Terim’in eleştirisi, 11 seçimi özellikle ilk yarıdaki tempo düşünüldüğünde karşılığını buldu. İlk kez aynı maçta iyi oynayan (Andone, Muslera, Şener, Ömer Bayram, Babel, Nzonzi) 5-6 oyuncusu vardı Galatasaray’ın.
Maçın starı
Andone maçın ilk yarısında 1’e 1 yakaladığı savunmaya kestiği ceza ve attığı nefis gol, 2. golde yaptırdığı penaltı, mücadelesi ile Falcao’yu yedekler mi sorusunun cevabını da vermiş oldu.
Maçın olayı
Galatasaray’ın stoperleri bu hataları yapmaya devam eder, Muslera form durumunu korursa yılın kalecisi olması kaçınılmaz. Hem top kaybetmekte hem de pozisyon hatası yapma konusunda Galatasaray stoperleri yine sınavı geçemedi.
Kısa mesaj
Sivasspor'un kaybetmiş olmasına rağmen Rıza Çalımbay ile oyuncu kadrosunun yakaladığı uyum ve kazanma arzuları, oynadıkları her maçı keyifli kılacaktır.