‘’Küfür et dayak ye!‘’
En sonda söylememiz gerekeni en başta söyleyelim: Türk Futbolu’nun temel sorunu ‘standart’... Anlatalım!
Mustafa Denizli’ye saldırmıştı bir zamanlar amigo Orhan... En kızgın anında bile gülümseyebilen bir adam olduğu için, yılların verdiği tecrübeyle hareket etmiş ve hiç bir yanıt vermemişti Denizli...
Geçtiğimiz günlerde Ümit Özat’a saldırdı bir taraftar... Onca güvenliğin arasından geçip yanına geldiğinde, Özat’ın yumruğuyla yere düştü. Buraya kadarı meşru müdafaaydı, sonrası saldırıya dönüştü. Ümit Özat, yere düşen taraftara tekme salladı. İsabet edip etmemesi önemli değil, sonuçta fiili bir saldırıya dönüşmüştü iş... Belki, saldırı öncesi dakikalarca süren ve içinde hep ‘annesinin’ geçtiği küfürler, Özat açısından ‘tahrik unsuru’ olarak görülebilir. Fakat şartlar ne olursa olsun, bu ortamda verilen 5 maçlık ceza, Ümit Özat açısından adil değil.
Çünkü... Bir Trabzonspor-Sivasspor maçı geldi aklımızda... İlk hafta, Trabzon 1-0 önde, uzatmalar oynanıyor. 3-4 taraftar girdi sahaya... Hakem maçı tatil etti, Trabzon hükmen mağlup ilan edildi, 5 maç seyircisiz oynama cezası verildi. ‘Tamam’ da; Mehmet Yıldız, Abdurrahman, Musa ve arkadaşları, taraftarı epeyce darp etmiş, ancak ne hikmetse hiç bir futbolcuya ihtar cezası bile verilmemişti.
3 kez parayla küfür serbest!
Akreditasyon kartı takmayan, bu davranışıyla “Ben Futbol Federasyonu’nu tanımam, MHK’ya, PFDK’ya pabuç bırakmam” mesajı veren Schuster’e zoraki 5 bin TL para cezası verilmişti. Çünkü önce “Onu herkes tanıyor” cümlesiyle özetlenebilecek savunma geliştirilmiş, Milliyet’in yarattığı kamuoyu sonrasında mecburen küçük bir fatura kesilmişti. Aynı Schuster, bu kez hakeme, “Fuck off” dediği için önce 3 maç ceza aldı. Fakat Tahkim, Beşiktaş’ın itirazı sonrasında cezayı 2 maça indirdi. Öğrendiğimize göre indirimin gerekçesi de şuymuş: ‘Fuck you’ derse 3 maç, ‘fuck off’ derse 2 maç ceza! ‘Allah belanı versin’e 3, ‘si.tir git’e 2... Kazım gibi önce ‘fuck off’ der, sonra polis kameralarını kırarsan ceza 4 maça çıkabiliyormuş!
Ama bütün stat koro halinde küfür ederse; 1, 2 ve 3.’de para cezası, 4.’de ise seyircisiz oynama cezası veriliyor. Yani parayı verirsen, üç maç gönül rahatlığıyla koro halinde küfredebiliyorsun!
Kılıçlar aileleri keser!
Emniyet Gebze’de arar taraftarın otobüsünü... Kılıçları, bıçakları alır otobüsten; hooliganlara ‘devam edin’ der... O hooliganlar ise Bostancı’ya Kadıköy’e Beşiktaş’a uğrar, yeni kılıçlarını bıçaklarını alır, futbol için yapılan o kutsal mabedlerde terör estirir! Olaylar böyle başlar işte, ama sonuçta hiçbir dahli olmayan kulüplere verilir cezalar. Kulübe gelen ceza yüzünden, kombine kartı olan babalar-oğullar, anneler-kızlar gelemezler maça... Hakları gasp edilir bir anlamda...
Bir bira ile bir büyük eşit mi!
Standart demişken aklımıza bir şey daha takıldı; yeni yasaya göre alkol alanlar da alınmayacakmış stada... Kaç başkan girebilir ki bu şartlarda maçlara? Ya da eşi dostuyla sımsıcak sohbetlerini bir bira, bir kadeh rakıyla tatlandıranlarla, ‘aksırıp tıksırınca’ya kadar içenler aynı muameleyi mi görecek! Ya da yasaklı madde alanları kim, nasıl tespit edecek? Ya da kapılara; ellerinde ‘alkolmetre’ tutan yeni güvenlik birimleri mi tahsis edilecek?
‘’İmam cemaat!‘’
Günlerdir gerdiler hem kendilerini hem de temsil ettikleri kurumlara gönül verenleri... Peki değdi mi? Bu arada siz bilir misiniz imam cemaat meselesini?
Şenol Güneş, “Hoşbulduk hocam” dedi Fenerbahçe yedek kulübesinin önüne gelerek... Konuk olduğu Şükrü Saracoğlu Stadı’nda, kendi deyimiyle ‘genç bir antrenörün’ ayağına giderek...
Kimilerine göre yine büyüklük yaptı Şenol hoca... Kimilerine göre ise, kullandığı ağır üslup nedeniyle ciddi anlamda şok yaşayan Aykut Kocaman’ın yaptığı doğru...
Geçtiğimiz hafta içinde biri 42, diğeri 45 yaşında iki arkadaşını toprağa veren bir insan olarak soruyorum; her ikisi de benden yaşça büyük, hayat tecrübelerini bilemem ama futbol tecrübeleri kesinlikle benden çok olan Sayın Şenol Güneş ve Aykut Kocaman’a: Değdi mi?
Bir kaşık suda fırtına koparmanıza değdi mi?
Sizler, söylediği her söz sadece kendisini bağlayan sıradan insanlar değilsiniz... Sizlerin ağzından çıkan her söz; sokakta, kahvede, lokalde ya da tribünde binlerce insanı birbirine düşürüyor ve çoğu zaman ‘futbol sahalarında görmek istemediğimiz hareketler’ klişesiyle sayfalarımıza yansıyor...
Bireysel sorunlarınız varsa, bunu pekala Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi iki büyük markayı bu işe karıştırmadan, basına malzeme olmadan da çözebilirsiniz.
Yazımıza iki özlü sözle son verelim:
Hayat bir gündür, o da bu gün...
İmam yellenirse cemaat .....
‘’Şenol Hoca'ya mektup!‘’
Türkiye’de herkes Trabzonspor’a sempatiyle bakarken, bu açıklamalarınız hem size hem de camianıza zarar verir. Birleştirin, ayrıştırmayın; daha doğrusu eski ‘Güneş’ gibi olun.
“Sonuç için her yol mubah değil” demişti Şenol Güneş... Aykut Kocaman’ın ‘penaltı’ açıklamasına yanıt verirken... “İşte O’nu diğerlerinden ayıran bakış açısı” demiştik. Fakat, Ankaragücü maçında hüsran yaşadık. Jaja, Colman 11’de; Alanzinho yedekten girdi. Kampa geç gelmişti bu üçlü, yönetim notere zabıt tutturmuştu, Güneş “Bizimle daha çok birlikte olanlarla yola devam edeceğiz” demişti. En azından onbirde başlatmayabilir, sonradan oyuna alabilirdi. Böylece hem Trabzon’un prensiplerini kazıyabilirdi kafalara; hem de çoluk çocuğuyla kampa giren Serkan’a Egemen’e diğerlerine ‘hak ettikleri saygı’yı gösterebilirdi. Bir maçı kazanmak için yapmadı tüm bunları Şenol hoca... İnanmasa bile ‘kazanmak için her yol mübah’ dedirtti!
“Trabzon’a üst üste çalınan 3 penaltı incelenmeli” demişti Kocaman... Üstüne vazife değildi... “Fenerbahçe’nin büyüklüğü, genç bir antrenörün geleceğini karartma adına, günü kurtarmak için yaptığı ifadeler üzerinden olmamalı” dedi Güneş... Kendi deyimiyle ‘genç bir antrenör’ün yaptığı hataya, aynı büyüklükte bir hatayla yanıt verdi.. Ve hata yapmaya devam ediyor şimdi... Diyor ki; “Yarışta Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın olmasını ben de isterim. Birini geri bırakmasınlar. Yukarı çekmek istiyorlarsa üçünü birden çekmeye çalışsınlar.” “Gazeteler İstanbul takımlarının etkisinde kalacaktır. Sen aileden birisin. İstanbul’dakiler Beşiktaş ve Fenerbahçe’yi itiyorsa, sen de beni iteceksin.”
Sorabilirsiniz, “Sen kimsin?” diye... Yanıtlayayım hocam: “Diğer medyanın ne yazdığıyla ilgilenmiyorum” demişsiniz ya; ben maalesef ilgilenmediğiniz ve ötekileştirdiğiniz ‘diğer’im!
‘’Real mi Barça mı?‘’
Guti ve Quaresma gelmese ya da Misimovic ile Baros olmasa; Beşiktaş veya Galatasaray bundan daha kötü olabilir miydi? ‘Yıldızlar Topluluğu’ Real Madrid mi olmak istersiniz Nou Camp’ta darmadağın olan, altyapısından 8 yıldız yaratan ‘Uzay Takımı’ Barcelona mı? Karar sizin...
Süper Lig’de ilk yarı sona erdi...
Guti’li, Quaresma’lı, Hilbert’li Beşiktaş, Lider’in 14 puan gerisinde 5. sırada...
Misimovic’li, Kewell’lı, Baros’lu Galatasaray, Lider’in 19 puan gerisinde 9. sırada...
Birinin başında ‘Dünya Markası’ Schuster var; diğerinin başında ‘Dünya Markası’ Frank Rijkaard vardı! Rijkaard gitti, Hagi geldi, o da sonuçta bir ‘Dünya Markası’...
Yöneticilerin “Her türlü fedakârlığı yaptık” teranelerine karşın; şimdi Beşiktaş’ın da Galatasaray’ın da şampiyonluk umutları ‘yok’ denecek kadar az...
****
Peki...
Schuster olmasa Beşiktaş’ın başında...
Rijkaard ya da Hagi olmasa Galatasaray’ın başında...
Hatta Guti, Quaresma, Hilbert Beşiktaş’a; Misimovic, Kewell, Baros Galatasaray’a gelmese...
Bundan kötüsü olabilir miydi?
Çıkartsak bütün yıldızları Beşiktaş’ın kadrosundan; Üzülmez, Toraman, Rüştü’nün yanına Ali Kuçik, Cumali, Onur gibi gençleri koysak, ilk yarıyı Lider’in kaç puan gerisinde bitirirdi Siyah-Beyazlılar? 30 mu!
Çıkartsak bütün yıldızları Galatasaray’ın kadrosundan; Arda, Servet, Sabri’nin yanına Anıl Dilaver, Emre Çolak, Serdar Eylik (Denizli’de kiralık), Cem Sultan gibi gençleri koysak, ilk yarıyı Lider’in kaç puan gerisinde bitirirdi Sarı-Kırmızılılar?
Küme mi düşerdi!
****
Kötünün iyisi var bir de; Fenerbahçe...
Lider Trabzonspor’un 9, ikinci Bursaspor’un 4 puan gerisinde; 3. sırada bitirdi ilk yarıyı Sarı-Lacivertliler...
Geçen yıl da, ondan önceki yıl da, hatta ondan önceki yıllarda da Alex atıyor, Fenerbahçe kazanıyordu; bu sezonun ilk devresinde de Alex attı, Fenerbahçe
kazandı. Bakmayın siz Niang’ın attığı 9 gole, yaptığı 3 asiste...
Çünkü kimselerin beğenmediği Güiza da geçen sezonun ilk yarısında 7 gol atmış, 3 asist yapmıştı! Stoch’u, Dia’yı, Caner’i ve Yobo’yu; Trabzonspor’un 9 puan gerisinde
kalabilmek için mi aldı Fenerbahçe? İlhan Eker nerede? Gökay İravul mu Cristian Baroni mi peki? Mecburiyetten 2 maç oynatılan Okan Alkan ne yapıyor şimdi?
Ben, o günden sonra da PAF Takımı’nın maçlarında defalarca izledim Okan’ı... Çocuk bas bas bağırıyor, “Ben PAF’a fazlayım” diye...
****
İstanbul Devleri’nin bu hali, aklımıza garip bir benzerliği getirdi. Avrupa’nın en batısına gidelim; İspanya’ya...
‘Uzay Takımı’ Barcelona’ya uzanalım. Real Madrid’i perişan ettikleri son derbinin kadrosunda Messi, Pedro, Pique, Busquets, Valdes, İniesta, Xavi ve Puyol vardı. Adı
geçen 8 oyuncu da Barça’nın altyapısından...
O günkü kadroyu Alves (30 milyon Euro), Abidal (15 milyon Euro) ve David Villa (40 milyon Euro) ile tamamlamışlardı. Sahadaki bu 11’in değeri 1.5 milyar Euro, transferden gelen 3 yıldız için harcanan para ise 85 milyon Euro...
Barcelona altyapısı 1 milyar 415 milyon Euro’luk oyuncu hediye etmiş yani A Takım’a..
Bir de Real Madrid’e bakın...
Casillas var altyapıdan sadece...
Son 3 sezonda Diarra’ya 20, Huntelaar’a 27, Ronaldo’ya 94, Kaka’ya 65, Di Maria’ya 25 milyon Euro’ya harcamışlar. Üstelik bunlar, yapılan transferlerin sadece birkaçı...
Hâl böyleyken; Son 10 yılda İspanya’da 4 kez Barcelona, 4 kez Real Madrid şampiyon olmuş! Biri yıldız yaratıp marka değerini yükselterek, diğeri yıldızları alıp para harcayarak...
****
Siz hangisi olmak istersiniz?
‘’Guti dönüşte hediye alır mı?‘’
Cezalı bir teknik adam, bir maçı nasıl yaşar? Dakika dakika yazdık... Ortaya hayli esprili bir hikaye çıktı. İşte küçük bir anektod: “Arkadaşlar; Guti, Christmas’tan dönerken Bünyamin hocaya hediye getirir mi!
Maçın başlamasına sayılı dakikalar var... Cezalı olduğu için saha içine giremeyen Bülent Uygun ile birlikte locadayız. Oyuncular ısınırken başlıyor anlatmaya: “Bir haftadır mahvettim hem yardımcılarımı hem de çocukları... Maç içinde onlara talimat veremiyorum diye bu maçın her dakikasını konuştuk...”
“Neyi konuştunuz” diyoruz, yanıtlıyor: “Oyunu ilk yarı tutmamız şart. 70’e kadar beraberlikle girersek, Tello girer, işi bitiririz. Öne geçmemiz halinde Doğa’yı alır oyunu tutarız. Geride olursak, Ümit’le forveti ikiler, hücum gücünü artırırız gibi; tüm detayları belirledik...” Bünyamin Gezer çalıyor ilk düdüğü, “Haydi Bismillah” diyerek başlıyor maça Bülent Uygun... Bu andan sonrasını dakika dakika veriyoruz:
2(Batuhan iyi pozisyon alamıyor) Yardımcı antrenör Toprak Kırtoğlu: Aman be Batu, yapma ya... Bülent Uygun: Olur be oğlum olur, sakin, keyif al...
(Beşiktaşlı Ersan topla çıkıyor) BU: Bu çocuk çok seviyor topu, bize yarayabilir!
3(Hilbert sağdan bindiriyor) BU: Erkanım benim, oğlum... TK: Hocam, sahanın o bölümü sulu sadece... BU: Değişelim!
BU: Alper’ime bak, yüreğiyle koşuyor, evlat.
4(Ersan ceza alanı içinde topu Batuhan’dan alıyor) BU: Penaltı değil mi? Ayağını sokuyor, Batuhan’ı indiriyor. Öyle değil mi? TK: Hocam, Batuhan iyi düşmedi ki? BU: O düşmeyi bilmiyor, öğretemezsin. Ama istesin, tek başına alır maçı.
5(Beşiktaşlı futbolcu yerde kalıyor, hakem faul çalıyor) BU: Hocam, bu faulse, biraz önceki penaltı değil mi? Tk: Ayy! BU: Sür topu, verir gibi yap, al, devam et. Çalıştık oğlum bunları, çalıştık, haydii...
‘İbo milletvekili, dokunulmaz!’
7BU: Daha 7. dakika, iki yüzde 100 pozisyon gitti. TK: Hocam, Toraman uyandı Batu’ya!
8BU: Aferin Diego... Yetenekli çocuk, bi de göndermek istemişler! Böyle yapacak savunma abi, zorlarsan, sıkıntı yaşarsın...
12(Eskişehir’in atağı sürüyor, fakat hoca, avantajı kesiyor) TK: Hocam, durunca verirsin kartı! BU: Numarayı kaybeder!
13(Eskişehir atak yerken) BU: Çalıştık bunu, çalıştık! TK: Bas Guti’ye, bas... Gerekirse kart gör indir, indirrr...
15(İbrahim Üzülmez faul istiyor) BU: Toprak, dokunma İbrahim’e... Senden bile faul ister! TK: Neden dokunmasınlar hocam. BU: Milletvekili o, dokunulmazlığı var!
17BU: Ah be Batu... Bak oğlum, göğüs burası... Onunla indiricen!
19(Eskişehir iyi pas yapıyor) BU: Yap oğlum, pas al pas ver... Bizim işimiz bu, keyif al, eğlen... Sen yapabileceğini yap, kaybet. Ama eğlen, eğlendir, aferin.
‘Veysel’e GBT?yaptılar, faul yok’
19(Eskişehirli Veysel’e faul yapılıyor) BU: Hocam çekiyorlar bizim çocuğu... Karakola sürükledi, GBT yapacak adama, çalmıyorsun hâlâ...
20(İbrahim Üzülmez faul istiyor) BU: Çekmedi abi bizimkisi, Allah çektirmesin İbo! (Hakem çalıyor düdüğü) BU: İbo hep kolay istiyo, Allah da veriyo!
21(Batuhan topa yanlış hamlede bulunuyor) BU: Ya Batu, bu ayak da ne ya! 1.92 boy vermiş Allah, vur kafayı ya!
21 BU: Abi, millet Erkan ileri gider diye korkuyor, bizim Erkan geri gidiyo!
22(Üzülmez yine faul istiyor) BU: Ya sevgili İbo, yine mi? Sen kimseyi çekmezsin zaten! Evvelki sene Mehmet Yıldız’ı Kabataş’a götürdün, adam hâlâ geri gelemedi ya!
23(Eskişehir Bandosu başlıyor) BU: Budur... Şimdi coşar bizim çocuklar...
(Beşiktaş’ın maçtaki ilk şutu geliyor) TK: Dakika 23 oldu, Marco ‘bi şut çekelim’ dedi. ‘Dayan Burhan, 23 rakip kaldı’
24BU: Hakem tanıdı, Toraman sarı kart... (Hakem vermedi!)
26(Burhan seri çalım atıyor) BU: Slaloma geçti... Dayan oğlum, 23 kişi kaldı!
28(İveşa degaj yapıyor) BU: Abi dünyada bi Petkoviç kaldı bi de İveşa... İveşa yogo bile yapar abi, hakikaten süper sporcu... Her şey yerli yerinde, fizik süper, ama adaleleri Hırvatistan’da bırakıp gelmiş!
32(Bando şova devam ediyor) BU: Budur abi, şunları yaşat, kaybet, ne olur ki!
‘Toprak, Holosko oynuyor mu!’
33(Stadınız küçük diyoruz) Versinler Kayseri’deki stadı bize! O stat ölüyü diriltir, istemesen bile seni yukarı götürür.
35(Eskişehir atakta) BU: Sezerim ver araya, sen ver, atamasın Batuhan!
37BU: Toprak, Holosko oynuyor mu!
39(Guti atılıyor) BU: Naptı ki Guti? Kart mı istedi? Yazık...
41BU: Arkadaşlar; Guti, Christmas’tan dönerken Bünyamin hocaya hediye getirir mi sizce!
42(Locadaki görevli, Guti atıldığı için ‘senin kalbin temiz hocam’ diyor) BU: Öyle olsa bütün cezaları bize vermezler ki!
‘Sezgin... Her eve lazım ondan’
44BU: Ah be Veyselim, kalpten götürecen beni... Allahtan genciz, ama kalp bu ya!
45BU: Ali Kuçik çok yetenekli adam, fiziği de bir otursa... Arda gibi vereceksin, Manisa’ya, Es Es’e gerekirse 5 yıllığına... Bi madde koydur, alacağım zaman her yıl başına 100 bin Euro veririm de, olsun bitsin.
Devre arası oluyor... “Nasıl anlaşıyorsun kulübeyle” diye soruyoruz. Cezalı olduğu için telefon açması dahi yasak çünkü. Kahvesinden çıkan dumanları gösteriyor Bülent Uygun: “Dumanla Zafer, dumanla!”
47(Sezgin iyi işler yapıyor) BU: Her eve lazım abi, al, dursun bir kenarda!
48BU: Beşiktaş kontraya döndü. Haydi Batu, sakla topu, sende bitecek bu iş.
52(Kaleci Cenk, boşta kalan topu Batu’nun ayağından alıyor) BU: Alper, gir oğlum şu topa ya, neden korkuyosun gencecik adamsın.
‘Saffetim, melek oldu yine...’
59 (Tello oyuna giriyor) BU: Golcü baba; golün adı... İş bitirecek adam giriyor.
61(Spiker Ercan Taner gibi bağırıyor...) BU: Veysel attı, Veysel attııııı, harika attıııı...
65(Bando yeniden coşuyor) BU: Abi, biz bu havada banyo yapmaya üşeniriz, adamların eli tutmuyor, marş çalıyor. Helal olsun abi, helal olsun.
68BU: Sezer pas mı atıyosun, iftira mı oğlum ya!
71(Nadareviç başına bandaj taktırıyor) BU: Saffetim, melek mi oldun yine!
73BU: Batu yine kendine feyk atıyosun ya, rakibe atsan gol yapacan!
‘Turkish lokum; Tello...’
75BU: Bas Saffet, bas ya... Basmıyosun, geri çekiliyosun, sonra da ‘ben çalım yemedim’ diyosun. Adam sana çalım atmaya gerek duymuyo ki! Sen çalım yemiyosun, ama biz yiyoruz!
78 (Tello pas, Sezer gol geliyor) BU: Sezer attı, harika gol.... Turkish lokum Tello!
79 (Serdar Özbayraktar oyuna giriyor) BU: Apaçim... Baltalı İlahım... Yürü oğlum.
83(Skor 2-0, ama Erkan riskli bir hareket yapıyor) BU: Yaz Toprak, hiç hoşlanmadım. Yaz!
87 (Artık maç garanti gibi... Beşiktaş Teknik Direktörü Bernd Schuster’in kulaklarını çınlatıyor) BU: 1960 mı!
88(Nadareviç çok kötü bir çalım yiyiyor) BU: Rambo’nun sağına inme indi!
90(Sezgin halen pres yapıyor) BU: Toprak, Sezgin motoru yaktı. Rektifiye şart!
Zafer Büyükavcı
‘’Güneş ve yıldızlar‘’
39 gol atmış Fenerbahçe, 21 gol yemiş... Attığıyla ligin en iyisi, yediğiyle küme düşme hattındaki (Sondan 2.) Buca kadar kötü... Peki kim var savunmasında; Türkiye Milli Takımı’nın kalecisi Volkan, sağ beki Gökhan Gönül, Uruguay’ın kaptanı Lugano, Nijerya’nın değişmez stoperi Yobo ve Brezilya’nın sol beki Santos... (Santos’un yerinde Caner’in oynatıldığını da unutmayalım.) Böylesi bir savunma 16 maçta nasıl 21 gol yer?
24 gol atmış Beşiktaş, 17 gol yemiş... Attığıyla ligin en iyi ilk 5’i içinde... Fakat onlar da Buca’dan sadece 4 gol az yemiş. Kendisinden 3 gol fazla atan Bursaspor ikinci, ama Beşiktaş tam 7 puan geride ve 5. Peki onların savunmasında kim var? Eldivenler ‘geleceğin milli kalecisi’ denilen Cenk’te; sağ bek Alman Panzeri Hilbert; sol bek Türkiye’nin ayakta alkışladığı Üzülmez ve stoperler yeniden milli olan Toraman ile Avustralya’yı seçmemesi için günlerce uğraş verilen Ersan... Böylesi bir savunma 16 maçta nasıl 17 gol yer?
18 gol atmış Galatasaray, 21 gol yemiş... İlk yarının bitmesine bir hafta kala, koskoca Galatasaray’ın averajı eksi 3... Küme düşme hattındaki Konyaspor’dan (Sondan 3.) sadece bir gol fazla atmış; küme düşme hattındaki Bucaspor (Sondan 2.) kadar gol yemiş... Kim var savunmalarında? Kalecileri Milli Takım’a seçilen Ufuk; sağ bekleri milli oyuncu Sabri, sol bekleri milli oyuncu Hakan Balta, stoperleri milli oyuncular Servet, Gökhan... Servet ya da Gökhan’ın partneri; Avustralya’nın kaptanı Neill! Ya hücum gücü... Türkiye’nin yıldızı Arda, Avustralya’nın yıldızı Kewell, Çekler’in yıldızı Baros, geçen sezon Bank Asya’da harikalar yaratan Mehmet Batdal... Peki bir takım neden bu kadar az gol atar, neden bu kadar çok gol yer?
Onur Kıvrak, Serkan Balcı, Egemen Korkmaz, Giray Kaçar, Hrvoja Cale, Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Engin Baytar, Coelho Jaja, Gustavo Colman, Umut Bulut...
Yukarıdaki kadro; Süper Lig’in lideri... Kaçı milli bu oyuncuların? Onur, Cale ve Selçuk...
Engin Baytar, Umut Bulut ve Burak Yılmaz yeni yeni milli takımın kapısından içeri girmeye başladılar.
İyi savunmacılar, iyi hücumcular, iyi orta oyuncuları bulmak-almak elbette önemli. Ancak yukarıda, Türk Futbolu’nun ‘4 Büyükleri’ne ait mukayese de gösteriyor ki; başarının anahtarı İYİ TAKIM olmakta... Şenol Güneş’in yaptığı budur işte; İYİ TAKIM yaratmak...
Engin gibi ‘problemli’ olduğu ileri sürülen bir gencin milli takıma kadar yükselmesinin; Beşiktaş ve Fenerbahçe’den sürülen Burak Yılmaz’ın yeniden ışıl ışıl parlamasının sırrı da budur işte.
Takım olmayı başarmışsanız, ‘Dünya’da bir sezonda en çok gol atan 4. futbolcu’ olarak gelen Teofilo’ya bir günde yol verirsiniz; ama sadece Umut (8), Burak (8) ve Jaja (6) ile Galatasaray’dan fazla gol atarsınız işte.
Takım olmayı başarırsanız, savunmaya hücumdan başlar (Üç Büyükler’in yapamadığı şey bu) ve 16 maçta sadece 10 gol yersiniz...
Takım olmayı başarırsanız, bin 200 kilometre ötede binlerce taraftarınız olur yanınızda. Ne koltuk kırarlar, ne sizi yuhlarlar, sadece üçlü çekmenin hayalini kurarlar.
Takım olmayı başarırsanız, şampiyon da olursunuz. Şimdiden hayırlı olsun...
‘’1960!‘’
1960’lı yılların futbolu oynanıyormuş Türkiye’de. Doğrudur, olabilir. Ancak bu sözü söyleyen bir teknik direktörden 2010 yılı futbolu beklemek hakkımız olsa gerek.
Guti atıldığında Beşiktaş’ın sahada yer alan kadrosuna bir bakalım... Cenk, İbrahim Toraman, Ersan Gülüm, İbrahim Üzülmez, Erhan, Aurelio, Ernst, Necip, Hilbert ve Holosko. Türkiye’deki futbolu çağdışı bulan Sayın Schuster, 1960’lı yılların futbolunu oynadığını iddia ettiği takımlardan birine karşı işte bu düzenle sahadaydı.
Lütfen bakın; bu 10 adamın Süper Lig’de toplam kaç golü var. Geçelim 50 yıl geriden gelen Eskişehirspor’a!
Beşiktaş’ın birşey olmaz diyerek gönderdiği Erkan Zengin, sizce Mehmet Aurelio-Fabian Ernst-Necip Uysal üçlüsü kadar top oynamadı mı dün gece? Milli Takıma alınmıyor diye bizlerin dahi isyan bayrağı açtığı İbrahim Toraman direndi biraz belki ama Eskişehirspor’un stoperi Diego’yu göreniniz var mı?
Beşiktaş yaşlı diye gönderdi ama Tello’nun attığı ikinci gol pasını Beşiktaş’ın bu maçtaki kadrosundan atabilecek topçu var mı?
Bülent Uygun’un seveni de var, sevmeyeni de. Ancak ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bizim görevimiz de galiba bu. Bernd Schuster, Türk futboluna hakaret etmeye devam etsin, ancak bir gün birileri de ‘Rodrigo Tabata Eskişehir’de neredeydi?’ diye sorarsa lütfen 2010 yılı futboluna yakışır bir cevap versin.
Maçın başından sonuna kadar hakeden taraf Eskişehirspor’du ve kazandı.
Schuster ise Beşiktaş’ın şampiyonluğa oynayan bir takım olduğunu maalesef anlayamamış bir hoca olarak 90 dakikayı tamamladı.
‘’Bunun adı terör‘’
Galatasaray taraftarı, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda klozetleri kırar, aynaları parçalar, koltukları sahaya atar... Fenerbahçe Kulübü, sahasında oluşan hasarı madde madde Futbol Federasyonu’na iletir ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, Galatasaray’ın ödemesi gereken rakamı çıkartır. Ayrıca ‘taraftarların neden olduğu olaylar nedeniyle’ başlayan kurallar gereği, Galatasaray Kulübü’ne ikinci bir para cezası da verilir.
Fenerbahçe taraftarı, Manisa 19 Mayıs Stadı’nda olay çıkartır. Emniyet güçleri güç kullanır, Sarı-Lacivertliler karşılık verir. Sonra o kavgaların görüntüleri incelenir, Fenerbahçe Kulübü’ne saha kapatma cezası verilir.
Trabzonspor, sezonun ilk maçında Sivasspor’u ağırlar. Maçın önemli süresi bitmiş, artık hakemin bitiş düdüğü bekleniyor. Birkaç taraftar girer sahaya, rakip futbolculara hareket çeker; hakem soyunma odasına gider, bir daha dönmez. 15 saniye sonra 3 puanı alarak sezona moralli başlayacak olan Trabzonspor, o birkaç holigan yüzünden o 15 saniyeyi oynayamadığı için hükmen yenik sayılır. Üstüne sahası da kapatılır.
Beşiktaş taraftarı, Bursaspor taraftarıyla kavga etmek için yıllarca bekler. Sonra o gün gelir. Sabahın 10.30’unda sevgili Yemen ağabeyim (Ekşioğlu) arar, “Lanet olsun, galiba bir kişi ölmüş” der. Araştırırız, şükür ölen yoktur, fakat Türkiye’de hiçbir mutluluk cezasız kalmaz! Birkaç saat sonra İnönü’de savaş çıkar. Gebze’de ‘döner bıçağı’nı, ‘kasatura’sını, ‘kasap bıçağı’nı emanete bırakıp(!) yola devam eden ‘holiganlar’; İnönü’de aynı emanetlerle sahneye çıkar. Sonuçta ‘taraftarların neden olduğu olaylar’ gerekçesiyle hem Beşiktaş hem Bursaspor’a ceza gündeme gelir.
Neden?
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Bursaspor, Trabzonspor ya da diğer kulüplerin suçu ne? Aziz Yıldırım mı bıçak çekiyor; Adnan Polat mı şişe atıyor; Yıldırım Demirören mi polis dövüyor; Sadri Şener mi koltukları parçalıyor; İbrahim Yazıcı mı klozetleri kırıyor?
Hayır...
Her maç aynı adamlar aynı suçları işliyor; her maç aynı adamlar yüzünden aynı kulüplere ceza kesiliyor?Adalet mi bu?
Başbakan’ı protesto eden üniversite öğrencileri daha mı tehlikeli bu holiganlardan... (Üniversiteli protestoculara 15 ay hapis verildi.)
Arkadaşının formasını giyen Cemal Nalga mı daha büyük suç işlemiş sizce? (Cemal’e 2 yıl men cezası verildi.)
Herkese ceza veriliyor bu ülkede, ‘futbol teröristleri’ne kimse dokunmuyor. Dokunmak şart oysa... Kim kırıyorsa koltuğu ödeteceksin; kim bu ülkenin kolluk kuvvetlerine saldırıyorsa içeri tıkacaksın; kim yasadışı sahaya giriyorsa bir daha ömrü boyunca o sahalardan uzak tutacaksın; kim bıçakla adam öldürmeye geliyorsa, o adamı ‘adam öldürmeye teşebbüsten’ yargılayacaksın.
Türk Futbolu ancak böyle ‘marka’ olur; yoksa para falan hikaye!