Çok da Schuster'im de!
Haberin Devamı ›
Süper Lig’de yok Beşiktaş, Avrupa’da yok... Bir tek Türkiye Kupası var elde kalan, o da bir ihtimal! Schuster hâlâ burnundan kıl aldırmıyor, hakaretlerine devam ediyor. Gün gelir, devran döner; Beşiktaş kalır sonsuza dek, yakışmayanlar evine gider!
Sezon başında Guti geldi Real Madrid’den... Kariyerinde ilk transferini yaptı ve bunu Beşiktaş başardı. Bir Guti belgeseli çekilse; içinde bir Real olacak bir de Beşiktaş... Quaresma geldi İnter’den... CV’sine bakalım: Sporting Lizbon, Barcelona, Porto, İnter, Chelsea... Ve Beşiktaş... Devre arasında Simao geldi Atletico Madrid’den... Sporting Lizbon, Barcelona, Benfica ve Atletico’da oynadı. Madrid’de kaptanken, Beşiktaş tarafından ikna edildi. Almeida geldi, Werder Bremen’den... Porto, Werder Bremen ve Beşiktaş... Peşinde Dünya’nın en iyi teknik direktörlerinden Mourinho varken.. Ve o Mourinho, Real Madrid’in başındayken...
Stuttgart’tan gelen Hilbert’i, Valencia’dan gelen Fernandes’i, Adana’dan alınan Ersan Gülüm’ü bir kenara koyun...
Aurelio’yu aldılar, Milli Takım’ın ön liberosunu... Fatih Tekke’yi aldılar, Türkiye’de Gol Kralı olan, Zenit’le UEFA Kupası’nı kaldıran...
Schuster ‘al’ dedi, Başkan ve ekibi gitti, aldı, geldi. Demirören diyor ya; “Kıskanılacak bir takım yarattık...”
Rahmetli Rijkaard(!), halefi Hagi, Trabzonspor’un efsane hocası Şenol Güneş ve hatta birkaç gün önce bu takımı 4-2 yenen Fenerbahçe’nin hocası Aykut Kocaman da istemez mi yukarıda saydığımız isimleri?
İster...
Guti’ye, Quaresma’ya, Simao’ya kim ‘hayır’ diyebilir ki!
Denmez...
Demek ki iş biraz da(!) kulübede... Sayın Yıldırım Demirören, artık masaya yumruğunu vurmalı... Schuster’e şunlar sorulmalı:
Beşiktaş neden Trabzon’dan 18, Fenerbahçe’den 16, Bursa’dan 13, Kayseri’den 10, Gaziantep’ten 5 puan geride?
Beşiktaş neden Eskişehir’i ancak averajla geçebiliyor?
Beşiktaş neden ‘tarihinin en kötü dönemi’ni geçiren Galatasaray ile aynı puanda ve hatta onlardan daha az maç kazanmış durumda?
Zapotocny’yi gönderdik, tamam da, Sivok neden kadrodışı derbide, aylardır oynatmadığın Ferrari’yi neden en kritik iki maçta (Dinamo Kiev, Fenerbahçe) sahaya sürdün?
Tekke’yi aldık, 32 dakika oynattın sadece, istemedin gönderdik... Bobo var elimizde, haftalardır oynatmıyorsun ama halen en golcüsü bu takımın... Derbiyi evinde izlettin, Almeida bomboş kaleye atamadı. Zaten Almeida geldiğinden beri gol atamadı ki!
Fernandes’i aldırdın, 6 aylığına kiraladık adamı, neden oynatmıyorsun? Oynatmayacaksan neden aldırdın?
Soyunma odasında kavga yaşandı, bir aile gibi davrandı herkes, basına sızmadı. Fakat sen istedin diye, 11 yıllık emektarımızı, kaptanımızı, ‘Deli İbrahim’imizi yolladık. Tamam da, İbo’suz çıktığımız iki maçta 8 gol yedik, gollerin kaçı o kanattan geldi?
Ernst geçen sezon bu takımın ‘kalbi’ydi. Bu sezon neden bir oynatıyor bir kesiyorsun?
Ligde şampiyonluk treni kaçtı, tamam dedik... Tamam da, Avrupa’da Dinamo Kiev’den nasıl 4 yer bu takım? İnönü’de 4 günde 8 gol kaç kez yemiş ki Beşiktaş?
Sportif yanı elbette yeteri kadar üzücü, ama asıl üzücü taraf, şimdiden sonrası... Fortuna Köln, Köln, Xerez, Shakhtar Donetsk, Levante, Getafe ve Real Madrid’i çalıştırmış Schuster... Real’i koyun bir tarafa, Beşiktaş ile mukayese edilecek takım var mı kariyerinde! Real’den de kovulmadı mı zaten! Büyük futbolcuymuş, kabul... Ama bizi teknik ‘adam’lığı ilgilendiriyor. Getafe’ye Kral Kupası’nda final oynatmış, Real’i şampiyon yapmış. Real her sene şampiyonluğa oynamaz mı zaten? Bu mu o şaşalı kariyer?
Geldiği günden beri hakaret ediyor...
“Siz Trabzonlular bizi anlamazsınız, Avrupa’da yoksunuz” diyor. “Trabzon ve Bursa’nın nasıl top oynadığını biliyoruz. Defans yapıp, hata bekleyerek” diyor.
“2010 senesindeyiz, ama maalesef Türkiye’de 1960’lı yılların futbolu oynanıyor” diyor.
“Ferrari vurmuşsa, Lugano tahrik etmiştir” diyor.
İdmanda fotoğrafı çekilince, “Bunu da çekin!” deyip, cinsel organını tutuyor... Belediye maçı sonrası yan hakeme küfür ediyor, tribüne gönderiliyor. Geldiği günlerde akreditasyon kartını takmıyor, uyarı alıyor.
Kiev maçı sonrası taraftarın istifa çağrısı hatırlatıldığında, “Çok da s....mde... S...mde bile değil” diyor.
Her şeye karşın yönetim “Kalacak” diyor. Kalsın, ama aşağıdaki öyküyü mutlaka aklının bir köşesine yazsın. (Gerçi Schuster, Türk gazetelerine de bakmıyor, Türk yorumcuları da okumuyordur. Çünkü her şeyin en iyisini bildiği gibi, bu konuda da uzmandır!”
İngiltere İşçi Partisi milletvekillerinden Bessie Braddock, lafını sakınmayan, ağzına ne gelirse söyleyen bir kadındır. Bir gün kürsüde konuşan Winston Churchill’e bağırır:
“Winston, sen bir sarhoşsun!”
Churchill gülerek yanıt verir: “Bessie, sen de çirkinsin! Ben yarın ayılacağım, ama sen hep çirkin kalacaksın!”