Arama

Popüler aramalar

‘’B Gençler çok anlamlı‘’

Sinan Vardar başkanlığındaki Beşiktaş Altyapısı, iki senedir tüm yatırımlarını B Genç kadrosuna yaptı.PAF’ta son iki haftada kaybedilen şampiyonluk da gelseydi eğer, Beşiktaş, tüm yaş kategorilerinde Türkiye Şampiyonu olan tek takım olacaktı. Tıpkı 100. yılda olduğu gibi... (Bazı yalancı kahramanlara duyurulur...)Şimdi şunu sorabilirsiniz: “Tamam, her kategoride şampiyon oldunuz. Ancak yukarıya ne veriyorsunuz?”İşte burada haklısınız... Ama sorun genelde. Türk gencinin yetişme tarzı ilginç. PAF’ta olup da yukarıda bir idmana çıkan gencin, aşağıya dönünce maalesef ayakları yere basmıyor. Bu düşüncedeki isimler de hiç bir yerde dikiş tutturamıyor.Aslında hem Beşiktaş PAF’ta hem de U19 Milli Takımı’nda oynayan kaleci Serkan, Kenan, Aydın’ın, mevcut kadrodaki Rıza ve Nail’in, bu sezon için transfer edilen oyunculardan aşağı kalır yanları yok.Üstelik Tigana da onlar işin şans... Son 8 senedir (altyapıdan yetişen Rıza Çalımbay da dahil) bir tane teknik adamı, PAF Takımı’nın bir müsabakasını bile izlerken görmedim. Tigana çok farklı... Maçları kendi izliyor, izleyemediği zaman da en az iki yardımcısını gönderiyor. Bakışı çok olumlu. Yönetimin istediği de bu. Ama sporcu da biraz duyarlı olacak.İşte bu durumu gözönüne alarak; B Genç’i irdelediğimde, kafamdaki olumsuz düşüncelerin hiçbirini bu çocuklarda göremiyorum. Bu çocuklar, tam bir takım ruhu içinde ve Beşiktaş’a, Beşiktaş terbiyesini almış, profesyonel kadroya aday... 14-16 yaş grubu, yani B Genç Takımı... Hepsi de altyapıdan gelen çocuklar... Yukarıda belirttiğim olumsuzluklar, bu kadro için geçerli değil. İki sene sonra, çok zorlu virajları geçerek Türkiye Şampiyonluğu’nu yakalayan bu çocuklardan en az 2 ya da 3’ünü mutlaka yukarıda göreceğiz. İsim vermek istemiyorum ama; Bülent, Abdullah, Ömer ve bilhassa Serkan Çelik öne çıkanlar. Gelecekte Beşiktaş formasını layıkıyla sırtlarında taşıyacaklar.Son olarak benim bir ricam var; yönetim ve Tigana’dan... Bu ismini saydığım çocukların dışında, PAF’tan Mustafa ve Soner’in de sezon başı hazırlık kampına katılmalarını istiyorum. Göreceksiniz, transfer edilen kadrodaki genç oyuncuların yanında bu çocuklar da hazırlık kampına damgasını vuracaktır. Bu konuda transferde söz sahibi olan Murat Aksu’ya çok iş düşüyor, ya da Erdil Arpacı’ya... Transferde yanlış yapılmadı, gençlere verilen destekle. Mahalleye değil, evinin önündeki, daha doğrusu içindeki çocuklara da aynı değeri, saygıyı gösterin. Mahcup olmazsınız, aksine şimdikinden daha çok alkış alırsınız.

12 Haziran 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alkışlar Murat Aksu'ya‘’

Son iki sezonda Yıldırım Demirören ve arkadaşları eski deyişle “Futbol simsarlarının” yeni değiyle, “Menacer bozuntularının” esiri olmuştu. Derslerini çok iyi almışlardı ve tabii ki de bütçeyi de sarsmışlardı. Artık akılı olmak zorundaydılar. Akıllı oluyorlar Demirören ve arkadaşları, akıllı işler yapıyorlar. Futbolcunun dününe değil, geleceğine yatırım yapılıyor. Tabi ki bu gelecek, Beşiktaş’a faydalı yönde katkı sağlayacaktır.İki sene önce Beşiktaş yıldız takımıyla Kastamonu Abana’daydım. Bursaspor da oradaydı. Sağ tarafta ele avuca sığmayan bir çocuk. 1987 doğumlu. 3 maçını izledim, 3’ünde de “Civa” gibiydi... O gün oradan Yıldırım Demirören’i ve Kıvanç Oktay’ı aradım. Aynı Vestel Manisa’daki Caner’de olduğu gibi yalvardım. Caner 22 gün Fulya’da yatıp kalkmıştı, başaramadım. Serdar için de o gün Demirören ve Oktay’a çok yalvardım. Haklıydılar. Beşiktaş altyapısına alınmak için bir oyuncuya o günkü para ile 250 bin dolar Serdar’a, 12 bin Euro Caner’e verilemezdi...!Dün Fanatik gazetesinde Serdar’ın transferinin bittiğini öğrenince belki de Beşiktaş ailesinde en çok sevinenlerden bir tanesi oldum. Zaman ne gösterir bilemem. İbrahim Akın da aynı duygularla transfer edilmişti. Ama Serdar Kurtuluş, İbrahim Akın’ın düştüğü hatalara düşmeyecektir. Dün Murat Aksu’yu aradım. Kendisini tebrik ettim. Ama Serdar Kurtuluş’un, İbrahim Akın, Sinan Kaloğlu, Serdar Özkan, Okan Koç gibi genç oyuncuların kaybolmaması için 1990 doğumlu kardeşi Serkan Kurtuluş’un da mutlaka alınması gerektiğini söyledim. Serkan Kurtuluş, abisinden de yetenekli. Ben çok istiyorum alınmasını. Haaa... Alınmadı mı önemli değil, nasılsa iki sene sonra 2-3 milyon dolar verilip alınır.Ve bütün bunlardan sonra idareciler bazında Beşiktaş’la, Bursa yöneticileri belki de başka hiçbir takıma nasip olmayacak derecede dostlar, arkadaşlar yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor. Ama tribünde ve sokakta Bursasporlular, Beşiktaş’ı, Beşiktaşlılar, Bursasporluları bir kaşık suda boğacak durumdalar. Çözüm çok kolay. Bu, Tayfur’un jübilesi de olabilir, ilk hazırlık maçının Beşiktaş’la Bursaspor arasında oynanması da olabilir. Bunu yapacak olan Yıldırım Demirören, Murat Aksu, Levent Kızıl ve arkadaşları olmalı. Gönlüm bu insanların her hafta magazin sayfalarında ve TV’de birlikte yedikleri yemekleri değil, ilk hazırlık maçında el ele, kol kola sahada olmaları. Bu ne benim için, ne beşiktaş için, ne de Bursaspor için şart. Bu 2006-2007 futbol sezonun sağlıklı, dostca, Fair Play içinde geçmesi için şart. Onun için, her iki camiayı birleştiren Serdar Kurtuluş tranferine destek olan herkese teşekür ederim.Dip not: İstanbul Şampiyonu Beşiktaş B Genç Takımı önümüzdeki hafta Türkiye şampiyonluğu için mücadele edecek. Bülent Tulun’un, Galatasaray’ı orada da yok. Hani her yaş kategorisinde Türkiye Şampiyonuydular.

03 Haziran 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Alex'in gölgesi Tümer Metin...‘’

Rafa kaldırılmıştı Tümer transferi... Aziz Yıldırım’ın İtalya’da, İlhan Ekşioğlu’nun ise İstanbul’da içi içini kemiriyordu: “Bu transferi bitirmemiz gerek...” Çünkü Tümer’le aralarında çok ortak dost vardı. İlhan Ekşioğlu, Ali Yıldırım’la görüşerek Başkan’dan ‘YOL’ istedi. Başkan da bu ‘YOLU’ verdi. Yıldırım’ın çevresinde olan yöneticilerin içinde en çok iş bitirenlerden biriydi İlhan Ekşioğlu. Bu işi de medyaya fazla malzeme olmadan, işi sulandırmadan bir kaç gün içinde bitirdi.Tabii ki, bu işi bitirmenin içinde en önemli iki faktör de, Tümer’in Milli Takım müsabakasından sonra oynanan Kayserispor maçında işittiği küfürler ve Fenerbahçe maçından önce Murat Aksu’nun yaptığı konuşmalardı...Her ne kadar Tümer, “Türkiye’de Beşiktaş’tan başka takımda oynamam” demiş olsa da, son sezon İnönü Stadı’nda yaşadıkları, ayrılmasında büyük etkendi.Şimdi diyeceksiniz ki... Galatasaray maçından önce bir ‘Orkestra Şefi’ gibiydi. Evet! Çarşı bağırıyor; “Burası Beşiktaş...” Tümer bağırıyor; “Alayına gider...” Çarşı bağırıyor; “Uğraşma bizimle...” Tümer ellerini açarak bağırıyor; “.... Fener...”Nasıl içine sindirecek?İşte burada durmak lazım. Tümer’in saha içiyle saha dışını ayırmak lazım. Saha dışında bazılarına göre uyumsuz, sevgisiz, çomak sokan biri gibi gözükse de; saha içinde tam bir profesyoneldir o. İşini yapan, haddini bilen adam gibi adam...Ancak, Beşiktaşlı’yı üzen, Tümer’in saha içindeki görüntülerini, formaya olan saygısını, kendisine verilmiş olan takım kaptanlığı unvanını hiçe sayarak Fenerbahçe’ye gitmesi... Bunun cevabını Murat Aksu çok güzel verdi. Tümer daha Fenerbahçe’ye imza atmadan 4 saat önce Aksu ile buluşuyor. Aksu kendisine, “Fenerbahçe ile görüştün mü? Doğru mu?” diye soruyor. Tümer’den “Evet! Görüşüyorum” cevabını alınca; “Senin için geleceğini garantiye almak, bol sıfırlı bir çekse, haklısın... O zaman bizim seninle konuşacak bir şeyimiz yok. Yolun açık olsun” deyip Tümer’e kapıyı gösteriyor.Belki de 5 sene hizmet ettiği bir camiadan bu şekilde ayrılmak Tümer’i de üzmüştür beni üzdüğü gibi. Hani hep söylüyoruz ya; “Para, ahlakÓ değerlerin de önüne geçiyor bazen...” Ama ben çok üzüldüm Tümer’in gittiğine. Neden; para olmamalıydı. “Para kaybı hiç bir şey, itibar kaybı her şey...”Tümer, Beşiktaş’ta itibarını kaybetmiştir.Türk Futbolu’nun ona ihtiyacı var. Fenerbahçe’de itibarını kazanır.Tümer’in Beşiktaş ailesinden kopuşu, çok kimseyi üzmedi. Hata çoğunluk sevindi. Başta da Üsküdar Kaymakamı Saffet Karahisarlı var! Dün akşam, “Tümer gitti, artık Beşiktaş maçlarına gideceğim” diyordu!Haa... Tümer’i, Daum istemişti. Daum’un sözleşmesi devam ediyor, ama Daum’un Fenerbahçe ile işi bitti! Scolari geliyor. Tümer, Scolari ile Fenerbahçe’ye ne verir? Saha içinde Tümer’in Fenerbahçe’ye çok şey vereceğine inanıyorum. Ama top, korner köşesine dikildiğinde... Top, ceza sahası yayı üzerine dikildiğinde... Top, penaltı noktasına dikildiğinde... Tümer nerede yer alacak?Gölgede kalmayı hayatta sevmez çünkü. Hele Alex’in gölgesinde olmayı hiç istemez.Arıza yaptı mı tam yapar Tümer Metin, saatli bomba olabilir! Ne zaman ne yapacağı da belli olmaz.Kafama takılan bir nokta da, Galatasaray maçından sonra Cordoba’ya saldırmasıydı. Bu da kafaları karıştıran başka bir konu!

01 Haziran 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Değişen bir şey yok!‘’

Geçmiş dönemlerde çok sıkıntılar vardı. Onun bedelini de sezon içinde futbol takımının aldığı neticelerle Beşiktaşlılar ödedi. Sadece sportif başarısızlıklar değil, ekonomik olarak da bütçe hayli acı vermeye başlamıştı.Bu sezon alınanlar ve görüşülen isimler ben dahil kimseyi rahatsız etmiyor. En azından bilhassa yerli transferlerde milli takım apoleti var. Defansa bir adam, orta sahaya bir ve forvete Nobre’nin yanına bir oyuncu daha düşünülüyor. Zaten herkesinde hem fikir olarak birleştiği bir durum bu. Ancak Başkan 6-7 oyuncu daha alınacağını söylüyor. O, başkan ve yönetimin tassarufu. Durum bu saaten sonra transferde geçmişteki hataların tekrarlanmayacağı, transferdeki gidişat yanlış yapmayacağı yönünde gözüküyor. Tek ve en önemli konu bu.Beşiktaş Futbol takımı, Tigana yönetiminde sezon başı hazırlık kampına gideceği ilk gün tam kadro, eksiksiz katılmalı. Yıllarca bunun acısını takım ve hocaları çekmiştir. Ligin ikinci üçüncü haftasında bile transferler yapılmış, maddi ve sportif netice olarak da hayal kırıklıkları yaşanmıştır. Onun içindir yukarıda da belirtiğim gibi kimi transfer ederlerse etsinler ama milli takımlarda ki oyuncular dahil olmak üzere, hazırlık kampına tam kadro başlanmalıdır. Gençler bir harikaGalatasaray kulübünde Adnan Polat ve Bülent Tulun sivri açıklamalarıyla dikkat çektiler. Son zamanlarda Adnan Polat hakemlere yönelik, Bülent Tulun’da alt yapıya yönelik konuşmalarında tepki topladı. Adnan Polat’a cevabı Özhan Canaydın ve MHK Başkanı Mustafa Çulcu çok güzel verdi. Özür dilemesini beklerdim. Ve Bülent Tulun... Alt yapıda bütün kategorilerde şampiyon olduğunu söylüyor. Galiba son saniyede gelen Şampiyonluk onu biraz şaşırtmış. Haftanın iki üç günü Florya’da olan Futbol İl Temsilcisi kardeşim Bahri Savaş’a sorsaydı bu yanlışa düşüp saçmalamazdı. Bir defa bütün kategorilerinde profesyonel dahil Paf, A genç, B Genç, Yıldız ve Minik’de Türkiye Şampiyonu olan tek takım var o da Beşiktaş... Bu sezon ise Beşiktaş, Galatasaray B Genç takımını yenerek İstanbul Şampiyonu olmuştur. Yıldız takım da yine Galatasaray’ı yenerek Türkiye Şampiyonasında 2. olmuş finalde Samsun’a nasıl yenildiğini de herkes biliyor. A gençte Beşiktaş takımı yarın Kuşadası’nda Trabzon, Bursa ve Gaziantep’le Türkiye Finali’ni oynayacak.Galatasaray nerede... B Genç Türkiye Şampiyonası’nda ise Galatasaray Kırklareli’nde, Beşiktaş Kütahya’da mücadelesini sürdürüyor. Bülent Tulun insanları kandırmamalı, yalan söylememeli. Ben ona doğruları yazdım. Bu yazıyı da saklasın. Teyit etmek istiyorsa sevgili Bahri Savaş’ı arıyabilir.Neyse... Allah Türk sporunu ortalığı karıştırmak isteyen bu şahıslardan korusun...

25 Mayıs 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ayıp, yazık, günah‘’

“Hani Beşiktaş’ın değerleri? Hani saygı, hani sevgi? Cordoba’ya belden aşağı vurdular, ayıp ettiler, emeğe saygı göstermediler.”“Oysa ki, o, asla bir Zalat olmadı. Aksine, bu camiaya sayısız güzellikler yaşattı. Bir yönetici bile onu savunmadı. Utanın...”Zalat diye bir kalecimiz vardı. Beşiktaşlı için bilmem, ama benim için yaşarken ölen bir oyuncuydu. Futbolcu demiyorum, oyuncuydu. İyi oynadı... Paraları kaptı, gitti. Ancak Cordoba öyle değil. Beşiktaş için, Beşiktaşlı için, hatta benim için öldükten sonra da yaşayacak bir sporcu...Farkında mısınız; 100. Yıl kadrosundan, Tümer’in dışında hiç kimse 2006-2007 sezonunda kadroda değil... İbrahim Üzülmez, Başkan’ın kontenjanından kalıyor. Demek ki, o günden bugüne günlük yaşanmış, geleceğe yatırım yapılmamış. Ve bugünlerde de Tigana’nın yaşadığı sıkıntılar ortada. Kadro silbaştan...Seba’dan bugünlere...Neyse, ligler bitiyor. Kadro konusunda transfer döneminde çok konuşup, yazacağız. Ancak bugün yaşananlar, Beşiktaşlı’yı, yukarıda da belirttiğim gibi çok üzüyor...Hani Beşiktaş’ın değerleri?Hani saygı, hani sevgi?Bakın, sportif anlamda en verimli dönemlerin başkanları Süleyman Seba’nın, Serdar Bilgili’nin gidişindeki üzücü görüntülere...Bakın, 100. Yıl şampiyonluğundaki anahtar isimler Zago, Ronaldo, Pascal ve Emre’nin, Beşiktaş ailesinden dışlanmasındaki yaşananlara...Ve son olarak da Sergen ile Cordoba’nın gidişine...‘Adam gibi adamdı...’Böyle mi olmalıydı? Allah aşkına, böyle mi olmalıydı? Sergen’in Türkiye’deki durumu belirsiz. Onu hep konuştuk, yazdık. Varlığı bir dert, yokluğu bir dertti. Galiba, daha çok gazete sayfalarını, televizyon ekranlarını dolduracak.Ya Cordoba... Ayıpların en büyüğünü ona yapıyorlar. Emeğe saygısızlık dışında, terbiye sınırlarını da aşarak belden aşağı vuruyorlar.Yazımın başında belirttiğim gibi, Cordoba bir Zalat değil, hiç olmadı. Cordoba ‘adam gibi adam’... Hem de ‘adamların kralı’. Dört sezondur Beşiktaş’ta. Beşiktaş’ta en olumsuz anlarda bile sıkıntı yaratmamış, bir idman kaçırmamış. Yedek kaldı diye ‘arıza’ yapmamış. Kısacası; parası verilmemiş susmuş, yedek kalmış susmuş...‘Onlar, kan emiciler’Bugün, bilhassa topu oyuna sokmada, genç kalecilerin idolü olmuş... Onun için Cordoba’ya yapılanlar ayıpların en büyüğü.Galatasaray maçı yaşanmamış olsaydı...Saygısız, sevgisiz ve seviyesiz saldırılar olmamış olsaydı...Kırmasaydık da 2-3 sene daha Türkiye’de kalıp, kaleci yetiştirme konusunda eğitici olsaydı...Ancak bazı ‘kan emiciler’ bunu çok gördü. Kirli yüzlerini göstererek, Cordoba’yı lekeleyerek prim yapma uğruna belki de Türkiye’de geleceğe yönelik kalecilerin yetişmesinin önüne set koydular. Tebrik ederim, başardılar!Asıl üzüntüm ne, biliyor musunuz? Fenerbahçe’yi muhteşem bir oyundan sonra yenip kupayı almışsın. Doya doya bu kupa şampiyonluğunu bile yaşayamıyorsun.‘Kalbimizde yaşayacak’Sonra Galatasaray’a 2-1 yenildin diye, göklere çıkardığın kalecini ateşe attın. Tek bir yönetici de çıkıp, “Beşiktaş kalecisi maç satmaz” demedi. Cordoba’ya sahip çıkmadılar, üstelik gidişine de çanak tuttular.Yakışmadı... Hiç yakışmadı...Neresinden bakarsan bak, neresinden tutarsan tut, ayıp oldu. Bu ayıba çanak tutanlar utansın.Güle güle Cordoba... Böyle olmasını sen istemedin, biliyorum. Ne yapacaksın, burası Türkiye. ‘Komplo teorileri üretme merkezi’. İyi ki vardın. Beşiktaş ailesine çok güzellik yaşattın. Seni yaşarken öldürdüler. Ama bil ki, benim için ölürken de yaşayacak bir isim olacaksın. Zalat’ın 100. Yıl formasında ismi yoktu, ama senin ismin hep kalbimizde olacak.

13 Mayıs 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Nereden başlasak‘’

Ali Güneş, Sergen, Tümer ve Gökhan Güleç belki de sezon boyunca İnönü’de attıkları şut kadar, dün Galatasaray kalesini yokladı. Ama futbolda bir tabir vardır ya “Top sevmedi” diye... Beşiktaş’ın başına da bu geldi.İnönü Stadı’nda duvarlarda bir sürü asılı resim var. Ben önlerinden sırayla geçiyorum. 1940-41 Sekiz yılda 7 şampiyonluk yaşamış Mehmet, Ali, Sabri, Şükrü, Refik Osman Top... 1945-46’da Doktor Vedii Tosuncuk, Şükrü Gülesin, Hristo, Hakkı Yeten, 1952-53’te Şeref Görgey, Eşref Bilgin, İmam Hayati... 1957-58’de Küçük Ahmet, Varol, Bahattin, Münir, Nazmi... 1974-75’te Sanlı, Vedat, Necmi, Miliç, Niko... 1977-78’de Yusuf, Vedat, kaleci Mete... Ve 2003-2004 Giunti, Zago, Tümer, Sergen...Beşiktaş tarihi onurlu, itibarlı ve şerefli şampiyonluklarla doluyken, başkanın yanlış zaman ve yerde yaptığı açıklama sonrasında herkes bu maçın gazozuna olacağını konuşuyordu. Ama tribünler 92-93 sezonunu, bilhassa Ankara’yı hiç unutmamıştı.Ve geliyoruz dün geceye... Beşiktaşlı oyuncular, tarihinin çizmiş olduğu onurlu ve itibarlı yolda Tümer, Sergen, İbrahim Toraman, Koray, Kleberson ve diğer tüm oyuncularıyla sınıfı geçmiştir. Kimse bu mağlubiyetin altında en ufak bir ‘hinlik’ aramasın.Art niyetli olsam, ben ve oğlum Hakkı olurduk... Çünkü Galatasaray’ın şampiyonluğu yerine, Fenerbahçe’nin ipi göğüslemesini istiyorduk, ama dün dün gece kafamız hiç karışmadı. Aksine ikimiz de stattan dimdik çıktık.Bravo çocuklar... Böyle bir gece bir daha yaşanmaz, yaşanacağını da hiç sanmıyorum. Beşiktaş takımını, bu mağlubiyete rağmen kutluyorum.

08 Mayıs 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Ayaklar yere bastı mı?‘’

En son da Feridun Niğdelioğlu kardeşim hem ağzıyla, hem diliyle beşten bahsediyordu. “Demek ki, bunların biri de bir, bini de bir...Meşhur bir söz vardır, “Merdivenleri çıkarken yanınızdakilere iyi davranın. Bir gün aşağıya indiğiniz zaman onlara ihtayacınız olabilir” diye... Tekrar ediyorum, “Merdivenleri çıkarken yanınızdakilere iyi davranın. Bir gün aşağıya indiğiniz zaman onlara ihtayacınız olabilir.” Evet hafta sonu Beşiktaş-Galatasaray maçı var. Fenerbahçeliler’in başkanından sokaktaki taraftarına kadar insanlara tepeden bakması, burunlarının büyüklüğünden kıl aldırmayan bir havada olması ister istemez herkesi kendilerine cephe alma yolunda birleştirmeye itti. Çünkü paranın verdiği güçle yapılan “hava atma” duygusu paranın her şey olmadığının çarşamba gecesi İzmir Atatürk Stadı’ndan gösterdi. O gün birşey daha gösterdi: “İnanmışlığın, istemenin, arzunun neler yapacağını...”Maçtan sonra 50 tane tişört hazırlanmıştı. “İnandık çocuklar, bizler inandık. Bu kupayı sizin için aldık” sözü bu kupanın ne kadar istendiğinin belgesi değil mi? Murat Aksu, bu tişörtten 50 tane yaptırmıştı. Herkesten gizlemişti. En çok da o istiyordu. Çünkü onun ismini malzeme yapmışlardı. O bundan da çok rahatsız olmuştu. Analarının ak sütü gibi de kupayı hakettiler.Dün bütün gazeteleri okudum. “Elle mi?” Beşiktaş gol attı veya haksız bir penaltı mı verildi. Ya da Fenerbahçe gol attı da, geçersiz mi sayıldı. Fenerbahçeli yazarlar takımınızı, başkanınızı yere göğe sığdıramıyordunuz. Benden bir dost tavsiyesi. Bir silkelenin bakın o zaman gerçekleri daha iyi göreceksiniz. Fenerbahçe camiasının çoğu ligde değil ama kupada ayaklarının yere basması için kupayı Beşiktaş’ın almasını hoş gördüler. Şimdi pazar günü lig var. İşte o lig maçında, o merdivenleri çıkarken hava attığın para, bakalım işe yarayacak mı? Para kaybı hiçbirşey. Beşiktaş çok para kaybetmişti bugüne kadar. Yanlış transferlerden, hatalı harcamalardan, banka kredilerinden. Ancak itibar kaybı her şeydir. Kupada itibarın gitmiş, ligde de diken üstündesin. Ben neyleyeyim o parayı. Haa, işler iyi gidiyor Fenerbahçe’de. Gerçek borçlar pek konuşulmuyor, ama ligde de sıkıntı yaşarsa işte o zaman Fenerbahçe camiasında dananın kuyruğu kopacak. Pazar günü Fenerbahçe’nin Beşiktaş’a çok ihtiyacı var. Siz de diyeceksiniz ki, niye ihtiyacı var. Beşiktaş maçı çantada keklikti. Kayseri maçıyla, Denizli maçı da mı çantada keklik? Ama ben onların içlerini rahatlatayım. Beşiktaş’ın itibarı, onuru, şerefi hepsinden önemli. Onun içindir ki, pazar günü Galatasaray’ı yenecektir. En azından puan alacaktır. Çünkü son 10 senedir Galatasaray’ın İnönü’de Beşiktaş’a üstünlüğü yok. Beşiktaş’ın da Galatasaray galibiyetine aksine çok ihtiyacı var. Bunu Yıldırım Demirören de, Murat Aksu da, Yemen Ekşioğlu da istiyor. En çok niye istiyorum biliyor musunuz? Tutuklama kararı alınan Ayhan’ın ifadesini verip, özgür kalıp İnönü’ye gelmesini. Fenerbahçe ile Beşiktaş hesabını ödedi. Ama Ayhan’ın “parmak hesabı” daha görülmedi. O parmak hesabı da İnönü’de görülecek.

05 Mayıs 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’100. Yıl ruhu‘’

İki takım da kupayı çok istiyor. Ama Beşiktaş çok daha fazla istiyordu. Ancak işi biraz uzattılar. İlk yarı 2-0’lık bir skor cepte soyunma odasına giderken ikinci yarı sanki kupayı kazanmış gibi takımın üstünde de bir ölü toprağı vardı. Bir anlık dalgınlık ve 5 dakika içinde gelen iki gol, işi uzatmaya götürdü.Maçın çok önemli bir kader anı vardı. Fenerbahçe’nin uzatmada en önemli iki silahı Alex’in kulübeye çekilmesi ve Aurelio’nun da atılması, Beşiktaş’ın şansıydı. Bu şansı da iyi değerlendirdi. Artık hedef belliydi: Kupa. Şu iyi oynamış, şu kötü oynamış diye vıdı vıdı yapmaya üzum yok. Hedef tekti, kupayı kazanmak. Beşiktaş çok istiyordu, ve sadece kupayı kazanmadı bu arzusuyla. Bir seneyi de kurtardı. Yalnız bu kupa zaferinde Koray, Tümer, Okan, Gökhan Zan, Gökhan Güleç ve İbrahim Üzülmez’e ayrı bir yer açmak ve alkışlamak istiyorum.Ancak başta Yıldırım Demirören olmak üzere ne olur Beşiktaşlı yetkililere sesleniyorum. Bu kupa zaferi kimseyi aldatmasın. Beşiktaş’ın bilhassa takım olma yolunda çok zorlu virajlar bekliyor. Bugünü belki kurtarmış olabilirler. Ben de bu güzel günde fazla maydanoz olmak istemem. Ama gelecek için bu sabahtan itibaren çalışmalar hemen yapılmalı.Neyse fazla uzatmayalım. Kupa Bakan M.Ali Şahin ve Federasyon Başkan Vekili Affan Keçeci’nin elinden İbrahim Üzülmez’e verildi. Ben de boş olan Şeref Tribünü’ndeki koltuklardan o anı izledim. O kadar güzel gözüktü ki, vallahi çok keyif aldım. Müsabakanın hakeme Bülent Demirlek’i de tebrik ediyorum, mükemmel bir maç yönetti.

04 Mayıs 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI