Arama

Popüler aramalar

‘’Fulya elden gidiyor‘’

Şunu belirtmek istiyorum; Beşiktaş Futbol Takımı altyapısıyla artık Beşiktaş’ta yok olacak. İstanbul Büyükşehir Belediyesi metro inşaatının Fulya’daki merkezini Beşiktaş Belediyesi’ne sunduğu planda tam Fulya altyapı (1 trilyona mal olan) suni çim sahasına koymuş durumdalar. Halbuki tam sahanın karşısında üniversite bahçesi var. Sahanın arkasında 3 bin metrekareye yakın bir park var. Çok geniş bir alan olan sarayın bahçesi var. Migros’un karşısında Yıldız yokuşuna çıkan yer var. Var da var. İşin en acısı bugün Beşiktaş Belediyesi’nin içinde bulunan Başkan İsmail Ünal dahil idari ve teknik kadroda bulunanların çoğu, Beşiktaş kulübünün sırtına basarak orada bulunuyorlar. Beşiktaş Belediyesi’nin seçimle gelen başkanı dahil, atamayla gelenlerin çoğu da Yıldırım Demirören’e seçimde karşı olan grup. Fulya Projesi’nde binbir zorluk çıkardılar. Orada sadece para kaybına sebep oldular. Ama Fulya’da son kale olan altyapının sahasından metroyu geçirmekle Beşiktaş’ın geleceğine ipotek koyuyorlar. En azından Beşiktaş formasıyla bin 200 tane futbol okulundaki çocuk ve Beşiktaşlı aileler spor yapmak için Fulya sahası yerine Ümraniye, Seyit Ateş, Bağcılar semtlerine gidecekler. Beşiktaş çok acı bir tabloyla karşı karşıya. Seçim kavgası, Beşiktaş’ı Beşiktaş’tan atmamalı. Bakın Şeref Stadı’nda farelerle büyüyen, o toprak sahada başı yarılan, kolu kırılan ben, o günleri Fulya, Beşiktaş’ın göbeğinde olduğu için içime sindirmiştim. Sadece şunu öğrenmek istiyorum. Atınca mangalda kül bırakmayan, konuşunca sesinin gürlüğünden etrafı çınlatan, altyapının nimetlerinden faydalanıp, A Takım’ın yanından ayrılmayan Sevgili Hasan Bozkurter’den bu karara hem muhalefet şerhi koymasını, hem de istifasını bekliyorum. Aksi taktirde yıkılana kadar Fulya’ya hangi yüzle gelecek, onu bilmiyorum. Onun adına da çok üzülüyorum. Bu konuyu ona sorduğumda “anakentin kararı” dedi. Ben de ona dedim ki, İsmail Ünal Beşiktaş Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Sekreterliği sıfatıyla elde ettiği Beşiktaş Belediye Başkanlığı’nda anakentin Beşiktaş’a vermiş olduğu katların yani, artı ilave katlara itiraz edip yarı yarıya düşürürken gerekeni yaptıysa, şimdi aynı şeyi niye yapmıyor? Bunu çok merak ediyorum. Bunu yalnız ben merak etmiyorum, bu konuyla ilgili olarak Beşiktaş Kongre Üyeleri’nin bir çoğu Beşiktaş Belediyesi’ne ateş püskürüyor. Tatbikat yanlış. Bu Beşiktaş’ın değil, bu 8 yaşından 18 yaşına kadar Beşiktaş gençliğinin geleceği. Bari buna karşı çıkın da kahraman olun. Bir sözüm de Büyükşehir Belediyesi Ulaştırma Daire Başkanlığı’na. Merak ediyorum, İstanbul’da verdiğiniz bu tür çok önemli kararlarda kaç tanesinin yerini gidip incelediniz. Fulya’yı inceleseydiniz, buranın dışında önerdiğim yerlerin birini mutlaka severdiniz. En iyi, en radikal, en çözümlü yer neresi biliyor musunuz? Şu anda Beşiktaş Evlendirme Dairesi ve Migros’un olduğu yer. Biri İsmail Ünal’ın, diğeri de Koç’un. Bilmem anlatabildim mi!

01 Eylül 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Erken başladı!‘’

Keşke Beşiktaş’ın, Burak’ın eliyle düzeltip attığı golü, Zafer Önder İpek’in yardımcısı tarafından görülebilseydi. Çünkü bu dakikadan sonra hatasını telafi etmek için hata üstüne hata yaptı. Aklı hâlâ o goldeydi. 15. dakikada verdiği, hiç de alakası olmayan faulle bu sefer Beşiktaş taraftarını çileden çıkarttı.İbrahim Toraman’a numaralı tribünün önünde vermediği faulün karşılığını, Zafer Önder İpek yerine İbrahim Toraman vermeye kalkınca, Toraman kırmızı kartı yedi. Hayret ediyorum, Toraman gibi profesyonel futbolcunun böyle bir hataya imza koymasına. Trabzon ve Galatasaray maçlarında yoksun en azından. Hakem sadece dün Beşiktaş’ı değil, Konya’yı da, hakem camiasını da, Futbol Federasyonu’nu da ayaklar altına aldı. İnanın ilk 15 dakikada verdiği kararlarla Beşiktaş’ın kalitesini düşürdü.Verme kardeşim, verme... Verdin mi de telafiye kalkma. Ankara’daki bazı arkadaşlarım üzülecek ama, ben Zafer Önder İpek’i yazmaktan bıktım... Vallahi bıktım, billahi bıktım; ama o, malzeme olmaktan bıkmadı.Zararı Türk futboluna, zararı Türk hakemliğine. Allahaşkına Zafer Önder İpek, yeter artık, federasyondaki görevin yani ballı parmağın olmasın. Yetti artık. Bırak da ağız tadıyla insanlar bir maç seyretsin.Sahi Mustafa Çulcu, Beşiktaş’ın bu yatırımlarını biliyorsun. FİFA hakemleri dururken Zafer Önder İpek’ten ne istiyorsun? Genç desen değil; istikbal vaad ediyor desen, o da değil. Ne diyeyim, yeter artık; daha ne yazayım!

26 Ağustos 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Gittim, gördüm, gururlandım‘’

Hazır biraraya gelmişken son bir senede Beden Terbiyesi İstanbul İl Müdürü Tamer Taşpınar’ın katkılarıyla İstanbul amatör futboluna sunulan sahaları gezdik. Yemyeşildi. Halbuki bu sahaların dününü de biliyorum, toz topraktı. Aynı Fulya’da olduğu gibi, Namık Sevik, Mehdi Sancak, Çayırbaşı, Sedat Özsoy Stadı, Sultanbeyli Stadı, Anadoluhisarı ön ve arka sahalar yemyeşil olmuş. Amatör sporcular artık yeşili ‘posterde’ görerek değil, yeşili yaşayarak maçlarını oynayacaklar. Bahri Savaş çok mutluydu; Tamer Taşpınar’ı tebrik ediyorum; ama ondan bir şey daha istiyorum Beşiktaş adına. Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri arkasında Orman Bakanlığı’ndan tahsisi Beden Terbiyesi’ne yapılan, kullanım hakkı ise Beşiktaş’ta olan 3 çim sahaya ilaveten yapılması gereken 2 sahanın bir tanesinin suni çim olacağı, bunun da Tamer Bey’in elinde olduğunu biliyorum. Sahaların tesfiye işlerinin bittiğini, kullanıma hazır olduğunu belirtmek isterim. Buranın ivedi olarak yapılması gerekir. Neden mi? Çünkü Fulya, spordan ve Beşiktaş Kulübü Genel Sekreterliği sıfatıyla Beşiktaş Belediye Başkanlığı makamını kapan İsmail Ünal’ın hiç sesini çıkarmaması dolayısıyla elden gidiyor. Bakın, tekrar ediyorum, İsmail Ünal hiç sesini çıkarmadığından bine yakın sporcunun idman ve müsabakalarını yaptığı Fulya çim sahası, metro inşaatı dolayısıyla elden gidecek. Onun için, Tamer Taşpınar’ın Ümraniye Nevzat Demir’e, diğer sahalara nasıl gururla baktıysak, oraya da bakmasını istiyorum. Bir gururum da BEFAMİstanbul Spor Fuarı var. Orada da Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’ın dışında BEFAM’ın (Beşiktaş Eğitim Araştırma Merkezi) bir standı var. Beşiktaş alt yapısının geçen sezon yurtiçi ve yurtdışında kazanmış olduğu 8 kupayla birlikte, son iki sezondur Beşiktaş alt yapısından yetişen çocuklarımızın formalarını bu standda görünce, Sayın Bakanımız Mehmet Ali Şahin’le birlikte gururlandım. Başta BEFAM yöneticisi Arzu Alkan olmak üzere, tüm Beşiktaş alt yapısı hocalarını başarılarından dolayı tebrik ediyorum. Gurur duydum.

25 Ağustos 2006, Cuma 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Mazeretim var‘’

Oyunun 75. dakikası skorbortta sıcaklık hala 38 derece gösteriyor. Aslında bir haftadır futboldan başka herşeyi konuştuk. Erzincan’da Gökmen’in kaybı, Selimiye’de Emre’nin ölümü, Denizli’de 16 yaşındaki PAF takımı futbolcusu Ali Akdemir’in sıcaktan bunalıp intiharı, V.Manisa-Galatasaray maçında Meduna’nın dramı ister istemez futbol konuşmayı bizlere unutturmuştu. İşte bunlara bir de İzmir Atatürk Stadı’nın sıcağıyla sahadaki futbolu seyrederken ızdırap çekilmesi, daha doğrusu işkencesi malesef 90 dakika bizi saha içindeki futbolun analizini yapmamıza müsade etmedi. İlk defa şezlong yazarı olmak istedim, evde televizyon başında. Ama yapımızda da o yok. Bu sıcak ortamda ayakta kalan yok muydu? Vardı. O da İbrahim Üzülmez. Ama ne hikmetse Tigana ona kafayı takmış. Yetmişli dakikalarda kementi atıyor. Hani kafam karışık değil ‘sol tarafa adam, sol tarafa adam’ derken, İbrahim Üzülmez’i yiyecek. Bu gidişle İbrahim oynadığı futbola üzülmez ama Beşiktaş çok üzülecek gibi.Bobo’ya değinmek istiyorum. Geçen hafta mükemmel iki gol attı. Biri kafayla. Dün sahada onu gezerken gördük. Çünkü Baki Mercimek’ten sonra kafası kel olduğundan, bulunduğumuz yerden 22 futbolcu içinde en iyi o süzülüyordu. Öyle goller kaçırdı ki vay Bobo vay. Ve Burak Yılmaz. Beşiktaş’ta yapacağı çok işler var ama Gaziantep maçı gibi yılda iki üç maç oynayacaksa ona itirazımız var. Devamlılık esastır. Dedik ya mazeretimiz var diye, dün bütün mazeretler kabulümüz, ama inşallah bir daha olmaz.

21 Ağustos 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’PAF, sürgün yeri değil‘’

Ailton en son PAF’a yollanan isimdi, ama benim asıl üzüntüm, futbolcu dışında antrenörlerin de, başka bir deyişle teknik adamın da PAF’a gönderilmesi çok rahatsız edici. İşte Gordon Milne, hâlâ Fulya’da. Belirsizlik had safhada. Gidecek mi, gitmeyecek mi, belli değil. Adama da yazık, Beşiktaş’ın paralarına da.Halbuki sezon başından itibaren izlenen transfer politikası çok iyi. Beşiktaş, mali yönden de hovardalığı bırakmış. Geleceğe yatırım yaptılar, geçmiş 5 sezondaki gibi mirasyedi davranmadılar. Yukarıda da belirttiğim gibi, Gordon meselesi kafamı çok kurcalıyor. Zaten son zamanlarda TC vatandaşlığına geçme furyası had safhada. Bu durum bilhassa Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’da öz kaynak düzenlerini baltalamaya sebep olmakta. İşte bu sıkıntının dışında bir de Gordon meselesi, Beşiktaş altyapısında çelişkili düşüncelere sebep oluyor. Sadece Gordon değil, bu sezon yukarıya çıkan oyuncular da A takımda forma şansı bulamayınca Tigana tarafından PAF’a maç oynama düşüncesi ile gönderiliyor. Bu oyuncular daha birşey olmadan, geldikleri yeri küçümseyip burayı sanki sürgün yeri gibi görüp havaya girmekte ve burayı da bozmakta. Bu, sadece Beşiktaş’ta değil her takımda yaşanıyor. Ve işin en ilginci, psikolojik olarak da bu çocuklar bunalıma giriyor. Bizlerin ‘mentörlüğü’ nereye kadar? Bu çocukların aşağıya gidip gelirken geçirdikleri zihinsel bunalımları atlatmaları için A takım da dahil olmak üzere Beşiktaş’ın görevlendireceği ivedi bir mentöre ihtiyaç var. Bakın Aydın, Mehmet, Bülent, Kenan, Emre gibi oyuncular milli takımlara gidip çok iyi performans sergilemelerine rağmen, PAF’ta çok kötüler. Hele Aydın’ın hocalarına ve arkadaşlarına karşı tavırlarını bu satırlarda yazmak istemiyorum. Üzülüyorum, bu çocuk olmadan kaybolacak.Tabii ki bir sebep daha var; o da etrafındaki asalak menacerler! Bu menacerlerin ekonomik olarak diyetini Beşiktaş Kulübü üç sezondur milyon dolarlar olarak ödedi. Bari bu genç fidanları kaybetmeyelim. Bu asalaklardan bu gençleri kurtaralım. Bu, TC nüfus kağıdı vermekten daha kolaydır!Hazır TC vatandaşlığı konusundan bahsetmişken, yüzde 99 müslüman bir ülkeyiz. Bu, Türk olan futbolcu kardeşlerimizin ne zaman sünnet olacağını merak ediyorum! Askerlikten yırttılar, ama eğer sünnet olmak isterlerse kirveliklerine de talibim!NOT: Denizlispor PAF Takımı oyuncusu Ali’nin intiharını öğrendik ve çok üzüldük. Merhuma Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı dilerim.

20 Ağustos 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Çok güzel oldu‘’

“Çok güzel oldu” başlığı işte bu görüntü içindi. Ama bütün bu duygu güzelliğini Kuddusi darmadağınık etti. Beşiktaş lehine faul veriyorsun, güzel giden bir günde bir çuval inciri berbat ediyorsun. Pozisyonu defalarca locadaki televizyondan izledim. Bekir’in kırmızı kart görmesi gerekirken, Nobre’yi dışarı yolluyorsun. Kuddusi kardeşim vallahi de billahi de Beşiktaş taraftarı çok ama çok sabırlıymış. Çok ama çok hoşgörülüymüş. Ayıp ettin, çok ayıp ettin.Dün ben Burak Yılmaz’ı yazmak isterken, maalesef 90. dakikada gelişen bu olaylardan dolayı futbol adına bütün duygularım, düşüncelerim, beklentilerim gitti. Halbu ki, dün sahada Burak Yılmaz’ın resitali vardı. İkinci yarı biraz duruldu ama, Burak Siyah-Beyazlı formaya gerçekten çok yakıştı. Dün onu seyretmekten ayrı bir tat aldık.Nobre’yi dün akşam ayrı bir gözle izledim. Takım hücuma çıktığı zaman topun bir 30-40 saniye rakip ceza alanı etrafında kalmasının özlemini çekiyordum. Dün bu gerçekleşti. Nobre ve Bobo basıyor, orta saha ile defans da onlara destek veriyordu. Beşiktaş rakip yarı alanda çok iyi işler yapıyor, futbol olarak da güzel görüntüler veriyordu.Tribünde dün bir pankart vardı. Üzerinde, “Sesimiz çıkmıyorsa futbolu bilmediğimizden değil, geleceğe yatırım yaptığımızı bildiğimizdendir” yazıyordu. İşte benim günlerdir söylemek istediğim. Lütfen bizler de, taraftarlar gibi bu takıma sahip çıkalım.

12 Ağustos 2006, Cumartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’La Blanche'ta futbol keyfi‘’

Vestel sınavına kadar, herkes bu takıma ve transfer politikasına övgüler yağdırıyordu. Bunlardan birisi de bendim. Açıkça belirtmeliyim ki, Murat Aksu ile Çeşme’de yaptığım görüşmede, onun da düşüncelerinin aynı yönde olduğunu farkettim.Halbuki Beşiktaş Yönetimi bu seneki transfer politikasını aslında 2 sene önce uygulamalıydı. Beklentiler bu sene çok yüksek tutulmamalı. Kulüp, geleceğe yatırım yaptı. Bu nedenle de, öncelikle ekonomik olarak yönetim frene basmış durumda. Çünkü borç aldı başını gidiyor.1 haftadır Beşiktaş’ın eski yönetim kurulu üyesi Fikret Orman’ın listesinde bulunan Aziz Çankırı ile birlikte, onun Bodrum Turgutreis’teki muhteşem otelinde, La Blanche’ta Kara Kartal’ı konuşuyoruz... Yeşil ve mavinin buluştuğu bu doğa harikası oteli gezerken saatlerce Beşiktaş hakkında tartışıyorduk. Ayrıca otelde muhteşem bir kartal yuvası yapmışlar! Öyle ki, yemek salonunun ortasına konulan devasa bir kartal var ki, görmenizi çok isterdim. Zaten İçişleri Bakanımız Abdülkadir Aksu, Çankırı’dan rica etmiş ve heykelin Beşiktaş Müzesi’ne götürülmesine karar verilmiş. Gerçekten muhteşem bir kartaldı.Otelin müdürü Erdoğan Şaylı da bize katıldı ve Aziz Çankırı bu ortamda, muhalefet olduğu halde yeni sezonda uygulanan transfer politikasını desteklediğini söyledi. Biz de destekliyoruz. Çünkü biz bu günleri 1980’li senelerde de yaşamıştık. O dönemlerde kulüp Gazi Akınal yönetimindeyken aynı yapılanmaya gidilmiş, hatta son Zonguldak maçında meşhur santrforumuz Tezcan’ın kardeşi Ercan’ın attığı golle mücadeleyi 1-0 kazanarak İnönü Stadı’nda kümede kalmayı başarmıştı Beşiktaş.İşte bu periyottan 2 dönem önce, aynı bugünlerde olduğu gibi bir transfer hovardalığı vardı. Kimler alınmadi ki! 100. yıl şampiyonluğundan sonra da aynı hovardalık devam etti ve böylece bugünkü borç gırtlağa kadar geldi. Sportif başarılar ise ortada. Türkiye Kupası ve Süper Kupa maalesef borcun bile gerisinde kaldı.Şimdi yapılması gereken bir şey var: Eğer gelecekte Beşiktaş güzel günler yaşamak istiyorsa, aynı 1980-83 dönemindeki yapılanmada olduğu gibi, bugün de sabretmesini öğrenmeli. İnanın bugünler, gelecek sezonların müjdecisi. Nasıl kümede kalmayı son maçta başardıktan sonra 15 sene Türkiye’de liglere ve kupalara ambargo koymuşsa Beşiktaş, önümüzdeki 10 seneye de bu yapılanma ile ambargo koyabilir.Şunu belirtmek istiyorum; Bu takıma sahip çıkmalı... Bu düşüncelerimi La Blanche’ta huzur dolu bir ortamda, sevgili Çankırı ile birlikte saatlerce tartıştık. Ama hep olumluydu. Bu konuda samimiyim; Bu sene ligin sonlarında yer alsa bile, -ki en kötü şartlarda yine bir UEFA şansı yakalayacağına inanıyorum Siyah-Beyazlılar’ın- takıma destek olunmalı.Günlük yazılar yazılmamalı. Günlük yorumlar yapılmamalı. Günlük kahramanlıklar olmamalı. Bu takıma herkesin olumlu bakmasını istiyorum. Göreceksiniz, önümüzdeki 10 yıla damgasını vuracaktır Beşiktaş. Lütfen bu sezonu maç-maç yaşamayalım. Yarınki Gaziantepspor maçı da sıkıntılı olabilir. Ne sıkıntılar yaşandı daha önce de. Ama dedik ya, günlük hesap içinde olmayalım. Hele kongre hesapları içinde hiç olmayalım. Genel Kurul vakti gelir, onun hesabı sandıkta sorulur. Ama bu tartışmalara takımı alet ederek, başarıları ya da başarısızlıkları hedef seçerek, Beşiktaş üstüne oyunlar oynanmamalı. Bu gemide hepimiz varız; batarsa, herkes batar.Yine söylüyorum; Takım küme düşme potasında da olabilir. Ama sonu aydınlık. Lütfen bu genç takıma herkes sahip çıksın.

10 Ağustos 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’İş kazası!‘’

Bütün bu olumsuzlukların yanında, belki bir oyuncununu eksikliği önemli değildi ama dün sahada görüldü ki, Delgado’nun olmayışı çok şey. Delgado’nun yokluğunda Beşiktaş malesef rakip ceza alanına zor gidiyor. Kanatlardan Nobre, Gökhan, sonradan oyuna dahil olan Bobo’ya top gelmiyor. Bu futbolcular, 90 dakika içinde ençok topla kaleci Runje’nin degajlarında buluştu. Ancak orta saha ile o kadar çok birbirlerinden kopuktular ki, çıktığı toplarda Nobre sağa indiriyor, sola indiriyor ama arkadan gelen yok. Düşünün Beşiktaş’ı karşı kaleye en çabuk taşıyan isim İbrahim Üzülmez. Ceza alanında gol kaçıran da Üzülmez.Delgado’nun yokluğunda tüm ümitler Kleberson’da idi ama belli ki o Tigana’dan talimatı almış, ölü topların dışında Koray, İbrahim Toraman ve Gökhan Zan’ın önünden hiç ayrılmadı. Ben dünkü Burak Yılmaz’dan çok şey bekledim. Fakat O da, hazırlık maçlarındaki alışkanlığını üstünden atamamış olacak; kenarlara kaçmaktan top alamadı. Oyun da kuramadı. Hazırlık maçlarında söylemiştik; Üzülmez ile Baki bir arada olmaz diye. Tigana nihayet bu ısrarından vazgeçmiş. İkinci yarıda İbrahim Akın’ı sahaya sürdü, Üzülmez’i de sol beke çekti. İyi de yaptı. Beşiktaş, bu dakikalardan sonra Bülent Ataman’ı çok zorladı. Nobre, Bobo ile yokladı. Bobo için parantez açmak istiyorum. Santrfor egoist olur tamam da, Bobo biraz fazla egoist. Biraz da top sevmedi. Gökhan Zan’ın kafa şutunun yeri direkler değil ağlar olmalıydı. Bütün bunları söylerken Ersun Yanal’ı tebrik etmemek elde değil. Her sezon olduğu gibi yine koşan, mücadele eden emeğinin karşılığını sahada alan bir ekip yaratmış.

07 Ağustos 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI