Arama

Popüler aramalar

‘’Ben beğendim‘’

Ancak şunu da belirtmeliyim, Frankfurt’ta bu anlamlı kupanın oynanması doğru ve yerinde bir karar. En azından renk aşkı olsa bile, tribündeki insanlarda küfür, tahrik yok. Siyah -Beyaz, Sarı-Kırmızı bayraklar yanyana. Devamı inşallah bu sezon Türkiye’de gelir.Beşiktaş’ı ciddi manada ilk defa çıplak gözle izledim. Kötümser değilim. İyi gözlükle baktım. Kusur aramadım. Adı üstünde hazırlık. Ama ciddi bir hazırlıktı. Kartal, rakip cezaalanına kadar sorunsuz gidiyor. İşte bütün problem burada başlıyor. Tabelada skor zenginliği yok. Dakika 59. Nobre bir sefer girdi, kupayı getirdi. Beşiktaş bu sezon eğer bu anlayış ile oynama düşüncesinde ise biraz zorlanacak. Hazırlık maçlarını izleyen diğer arkadaşlarımızın yorumlarında bahsetmiş olduğu Nobre’nin yalnızlığına ben de şahit oldum. İnşallah bu düşüncelerimiz lig başladığından itibaren kaybolur.Dün gece şunu gösterdi; Tigana sağ kanatta, stoperden alıp buraya yerleştirdiği Toraman’ı deniyor. Burada Toraman iyi de oynuyor. Fahri ve Delgado ile birlikte organize şekilde ceza alanına kadar geliyorlar. Ceza alanına da gireceklerini ümit ediyorum. Fakat ümitsizliğim sol taraf için. Üzülmez de, Baki de birbirini kontrol etmekten, maalesef rakibi kontrol edemiyorlar. Bu bölgede Beşiktaş çok sıkıntı yaşadı. Acaba diyorum, ben, hep “sola değil savunmaya adam alınsın” derken, Tigana bir şey hissetti ki, illa da ‘sola adam, sola adam...’ diye çırpınıyor. Ama şu da bir gerçek ki, Tigana bu mevkide Baki’den ya da Üzülmez’den birini deneyecek. Yoksa ikisi önlü arkalı, kesinlikle olmaz. İbrahim Akın olur mu? Aklı başına geldi, neden olmasın. Ve maçın hakemi Bülent Demirlek’e gelmek istiyorum. Bıraktığımız yerde. Hasan Şaş’ın hem kendini, hem de Erhan Sönmez’i dövmediği kaldı. O elin, o parmakların; eğer şimdiden oynanmasına müsaade edersen, “yandık” desene bu sezon Bülent... 8. dakikada Delgado’nun düşürülmesine kart dahi göstermeyebilirsin. Nobre’nin kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda “faul” diye Beşiktaş lehine atış verebilirsin, İliç’in elle aldığı topu, gol olmasa bile görmeyebilirsin. Ama sana yapılan disiplin cezasını görmelisin Bülent!.. Sonra çok tartışılır olursun. Sen değil, camian yara alır.

31 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Onay'ın adaleti‘’

Hatta Sevgili Gündüz Tekin Onay’ın rahatsızlığından dolayı bir an önce Beylerbeyi’ndeki makamına oturup bu konuda ivedi olarak karar vermesini yazmıştım. Çünkü ağustosun ilk haftasında hem PAF Ligi, hem de Süper Gençler Ligi müsabakaları başlayacaktı. Sağolsun Gündüz hocam olaya hızır gibi yetişti. Onay, çabuk bir şekilde 12 Temmuz 2006’da DSGL yaş kategorileriyle ilgili UEFA ve FIFA statüleri gereği bu yaş grubunda 17 olarak yaşları belirterek Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş’a yazı gönderdi. A şıkkında müsabakaya katılacak futbolcuların 01.01.1989 dahil daha sonra doğmuş olanların oynaması şarttır esası getirilmiş. Ancak Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray dışında aynı ligde mücadele edecek 2 A, 2 B ve 3. Lig takımlarına 01.01.1987 doğumlu olma şartı getiriyor. Yani üç büyüklerde 89’ludan dışında oynamamaz ama aynı ligde mücadele eden takımlarda iki yaş büyük oynatabilirsin. Ee hani UEFA kritelerleri ve FIFA statüleri gereği yaş 17 olarak belirlenmişti? Zaten benim yıllardır mücadele ettiğim teşbihte hata olmaz “Mağara” oyuncuların bu liglerde cirit attığını düşünürsek yani 89’lularla, 85 ve 86’lıları aynı sahada mücadeleye zorlamak insanlığın neresine sığar! Gündüz hocam bu cinayeti önlemen lazım. Daha doğrusu bu yanlıştan dönmen lazım. Çünkü 88’li en az 100-150 tane gencimiz Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın kapılarından geri çevrilmiş durumda. Bu sadece İstanbul için değil, Ankara ve diğer Süper Lig ve takımları olan iller için de geçerli. Sakın ola 88 doğumlulara destek çıkıyorum falan sanmayın. Zaten 88 doğumlu bir insanın artık genç takımda ne işi var? Benim derdim; 89’lu çocuklarla gerçek doğumu 85, 86 olanlanların mücadelesinin önüne geçmek. Bir sıkıntı da PAF Ligi’nde. Türkiye Şampiyonası finallerinin sonunda bütün takımlar PAF takımlarıyla çıkıyor. Beşiktaş geçen sene de PAF takımıyla şampiyon oldu. DSGL yaş kategoresinde de... Yani şunu söylemek istiyorum; PAF takımıyla Süper Genç kategorilerine de bir kriter getirmeleri şart. Ya da en azından belli maç oynama şartı getirmeleri gerek. PAF takımında oynayan bir oyuncu Süper Genç’e dönmemeli. Bunu Beşiktaş da, Galatasaray da, Trabzonspor da, Gaziantepspor da, Samsunspor da geçen sene yaptı. Fenerbahçe demiyorum. Çünkü geçen sene bütün yaş kategorilerinde minikleri zorlayıp, kategorilerinde 2-3 yaş küçük oynatan tek takım. Bunun faydasını da 2-3 sene sonra Beşiktaş’ın bu sene gördüğü gibi görecek. Çünkü Beşiktaş 2003-2004 sezonundan itibaren tıpkı geçen sene Fenerbahçe’nin yaptığı gibi 3 yaş hatta 4 yaş küçük oynatarak neticelerini hiç düşünmeden bir ilke imza attı. Bugün de faydasını gördü. Nasıl mı? 9 kişi geçen sezon Beşiktaş Profesyonel Takımı’nda resmi maç oynadı. Sezon başı hazırlık kampına 11 futbolcu davet edildi. Şu anda 7 sporcu profesyonel kadronun bünyesinde. İşte Gündüz hocama ricam şu; Bu karardan ivedi olarak vazgeçip bilhassa DSGL liginde mücadele eden takımların yaşlarının mutlaka aynı olmalıdır. Zaten bu karardan vazgeçilmezse, öncülüğünü ben yapacağım. Önce Futbol Federasyonu’na, sonra Tahkim’e yetmedi mahkemeye müracaat edeceğim. Gündüz hocam senden çok şey öğrenen bu gençler, lütfen bu yanlıştan vazgeç. Bunu senden Türk sporcusu adına rica ediyorum.

23 Temmuz 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Yersiz zamansız yönetim arayışı‘’

Demirören ve yönetimini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz, transferlerini yeterli bulursunuz ya da bulmazsınız. Ancak Genel Kurul Üyeleri’nin bunun hesabını kongrede sorma hakkı var. Beğenmezsen indirirsin, beğenirsen ‘devam’ dersin.Atıf ağabey de dün yazdı. Belli ki, onun keyfi gıcır. Teoman Ezer’in oltasından, Fatma Ezer’in sebzesinden başını kaldırarak zaman bulup bu konu hakkında düşüncelerini aktardı. İşte, aklın yolu bir...Şu günlerde Genel Kurul hesapları içinde olup, daha doğrusu en güçlü olması gerekirken, Yıldırım Demirören ve arkadaşlarını güçsüz kılmak düşüncesinde olan kişiler var.(Turgay Ciner, Zafer Yıldırım, Nevzat Demir’i bir kenara bırakıyorum. Onların Beşiktaş için yaptıkları ortada, ancak bugünkü şartlarda, hatta gelecekte bile yönetim kadrolarında en ufak bir talepleri olacağını da zanetmiyorum. Onların her zaman bu çorbada tuzu var.)Diğerlerine gelince...Onların yaptıkları, yapacakları ortada... Türkiye’nin en büyük markası diye ön plana çıkıp yıllarca Beşiktaş’tan götürdükleri de ortada... Karşılığı olmadan ‘günahlarını’ bile vermezler. Sadece plazalara bakın, ne dediğimi anlarsınız!Huzura ihtiyaç olduğu şu dönemde eğer Beşiktaş’ı gerçekten seviyorlarsa, kişisel reklamları uğruna Beşiktaş’ı karıştırıp çomak sokmasınlar.Ben, Yemen Ekşioğlu... 2 bin 801 sicil numarasıyla, 1. sandıkta oy kullanan bir Genel Kurul Üyesi’yim. Ve diyorum ki, bu tür eleştirilerin yeri, Genel Kurul’dur, er meydanı da orası.Yüreği yeten o gün gelir, listeye bakar, Beşiktaş için en hayırlısı hangi liste ise ona oy atar. Ben Yıldırım Demirören’in aday olduğu Genel Kurul’da oyumu karşı listeye vermiş biriyim. Ama seçimin ertesi günü de kulübün başkanı benim başkanımdır, Genel Kurul iradesine saygı duymak lazım.Liglerin başlamak üzere olduğu şu dönemde transferde eksikler olabilir, doğrudur. Yönetim de zaten arayışta. Hal böyleyken Genel Kurul havası yaratıp, camiayı kongre ortamına sokmak, Beşiktaş’a yapılacak en büyük ihanettir. Bunun vebalini de kimse ödeyemez.Son sözüm şudur; Turgay Ciner, Zafer Yıldırım, Nevzat Demir’i ayrı tutuyorum ve onların bu oluşumdan haberleri olmadığını biliyorum. Diğerlerine söylüyorum, Beşiktaş’ın huzura ihtiyacı var.Gölge etmeyin, başka ihsan istemem.

20 Temmuz 2006, Perşembe 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Hoşgeldin futbolun efendisi‘’

O da Eğitim Gönüllüleri’nin ve de sponsorların desteği olmasa, Şifo Mehmet de Ulvi Güveneroğlu, Samet Aybaba, Rıza Çalımbay, Ali Gültiken, Feyyaz Uçar, Metin Tekin’de olduğu gibi Beşiktaş’ın belli bir dönemine adını yazdıran yıldızlar gibi sönük bir veda yapacaktı.Tayfur Havutçu yarın jübile yapıyor. Beşiktaş terbiyesiyle, Beşiktaşlı duruşuyla, kaptanlığıyla, saha dışı yaşantısıyla örnek bir kaptandı. Saha içinde de öyleydi.Aslında Tayfur Havutçu için çok şey yazmak istiyorum. Jübile bile demek istemiyorum. Yaşamının ikinci baharında belki saha içindeki futbolculuk yaşantısına nokta koymuş olabilir, ama Beşiktaş ailesinde ya da Türk sporuna önümüzdeki yıllarda aynı terbiye ve duruşuyla, bugünkü saygınlığını bozmadan hizmet vereceği inancındayım.İnanıyorum ki, geçen sene ona verilen sözlerin hiçbiri yerine gelmedi, ama milli takımlarımızın belli yaş gruplarında önümüzdeki sezonlarda Tayfur Havutçu ismi hep gündemde olacaktır.Güle güle Tayfur demiyorum. Daha doğrusu Tayfur sporu bırakmadığı için ona methiyeler dolu bir yazı yazmak yerine, ‘Hoşgeldin futbolun efendisi’ diyorum. ‘Hoşgeldin kaptan’ diyorum.Ve Beşiktaş ailesi, bakın Beşiktaş Ailesi diyorum...Kapı kapı dolaşıp hiç kimseyi rahatsız etmeden, daha doğrusu dilencilik yapmadan, aktif futbol hayatını bitiren Tayfur Havutçu’yu, her Beşiktaş taraftarının yarın İnönü Stadı’na gelerek alkışlarla yeni yaşamına uğurlaması için tribünleri doldurmasını istiyorum.Çünkü Tayfur’un parayla pulla hiç bir zaman işi olmamıştır.Onun içindir ki, yeri hala da dolmamıştır.***Geçen hafta Laurent Robert ile ilgili bir yazı yazmıştım. Beşiktaş’ın sol kanada değil... Oradaki açığı İbrahim Akın, İbrahim Üzülmez, Burak Yılmaz, Gökhan Güleç, Mehmet Sedef hatta genç takımdan oyuncularla doldurabilirsiniz. Şu anda Beşiktaş’ın hazırlık dönemini yaşayanların anlattıklarıyla bildiğimiz kadarıyla sorun solda değil, sorun defansta.Açığı kapanmayan Tayfur Havutçu, Federico Giunti’nin arkasındaki Ronaldo, Zago ikilisinin olduğu bölgede.Bu geçiş döneminde, yani gençleşme aşısının vurulduğu şu dönemde yumuşak bir geçiş yapıp ligde hüsrana uğramak istenmiyorsa Yıldırım Demirören ve arkadaşları ne yapıp edip Serdar Kurtuluş, İbrahim Toraman, Gökhan Zan, Korav Avcı, İbrahim Kaş, İbrahim Üzülmez, Mustafa Doğan ve Baki Mercimek’ten kurulu savunma bloğu arasına mutlaka, ama mutlaka bir yabancı lider oturtmalılar. Yoksa başı dertten kurtulmaz bu takımın... Eğer bu gerçekleşmezse daha önce de yazdığım gibi Eyüp Sultan’a, Üsküdar’da Hacı Mahmut Efendi’ye, İstanbul’daki yatırların hepsine cuma gününden duaya gitmek şart: “Allahım... Rakip takımın hücumlarını, Beşiktaş kalesinden uzak eyle yarabbim...” Bizden hatırlatması...

17 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’U19 hatası!‘’

Kaleci Serkan Boydak, Mehmet Sedef, Kenan, Serdar Kurtuluş, Serdar Özkan ve bir de İstanbul’da kalan kaleci Korcan... Yani altı kişi. Üzüntüm ise şu. Bu çocukların hepsi olmasa bile en az iki üç tanesi Tigana’nın kafasındaki kadroda. Takımın kampında bu çocuklar yok. Sezon başı hazırlık dönemlerinde, bilhassa genç oyuncular kadroda yer alma mücadelesi verirken, yersiz ve zamansız milli takım organizasyonları ister istemez bu çocukların geleceğini de baltalamakta. Teknik adamlar için ‘milli olmuş ya da olmamış’ hiç önemli değil! Teknik adamın tek derdi, elindeki kadrodan en iyi nasıl yararlanacağıdır. Bu hazırlık döneminde formayı kapan sırtından çıkarmaz.Milli takım organizasyonunun yersiz ve zamansız olmasından dolayı (çağırılmalarını alkışlıyorum) döndüklerinde o formayı tekrar elde etmek için bu çocukların anaları ağlıyor. Belki de kiraya gidecekler. Buna benzer bir yanlışlık da geçen hafta yazmıştım. Gündüz Tekin hocama geçmiş olsun. Şu anda onun eksikliğini çok hissediyoruz. Bir an önce masasının başına geçmesi lazım. Çünkü şu anda PAF takımları karma karışık. Gündüz hocanın düşüncesi olduğunu zannetmiyorum. Acaba kimin düşüncesi; 21 yaşındaki bir oyuncuyla, 1990 doğumlu bir oyuncuyu aynı kategoride düşünüp, sahada karşılıklı mücadele etmesini istemek. Bu cinayettir. Gündüz hocam bu cinayete ne olur bir an önce çare bulun.Defansta sıkıntı varMevcut kadroya baktığımızda; belli ki, Beşiktaş defansı Serdar Kurtuluş, Koray, İbrahim Toraman, Gökhan Zan, İbrahim Üzülmez ve İbrahim Kaş’tan kurulacak. İşte sıkıntı da burada.Ortanın solunda İbrahim Akın da, Gökhan Güleç de, Burak Yılmaz da, Mehmet Sedef de, hatta B Genç Takımı’ndan gelen Gökhan Aydaş da oynayabilir. Gökhan Zan her maç saçına, koluna, beline, ayağına nazar boncuğu takarak sahaya çıkmalı! İki maç sağlam, üç maç sakat çünkü!Yani şunu söylemek istiyorum: Bir Zago, bir Ronaldo... Yaşı önemli değil, eğer bulunup bu kadroya monte edilmediği takdirde, Runje’nin vay haline. 100. Yıl’daki Cordoba ile Del Bosque dönemini ve geçen seneki Cordoba’yı bir düşünürsek defanstaki o sıkıntıdan kaynaklanan durumun nedenini ve sonuçta Cordoba’nın bu kulüpten uzaklaşmasına sebep olan gerçekleri görürüz. Onun içindir ki, hayal aleminde koşmayalım. Ne yapıp edip savunmaya bir Ronaldo ya da Zago gibi adam alınmalı. Yoksa her maçtan önce Üsküdar’da Aziz Mahmut Efendi’ye, Eyüp Sultan Hazretleri’ne, Koca Mustafa Paşa’daki Sümbül Efendi’ye dua etmeye gideriz! Bütün samimiyetimle söylüyorum ki, bu defans anlayışıyla biz bu sene her cumada bu dualara aralıksız devam ederiz...

09 Temmuz 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Adam olacak çocuklar‘’

26 kişilik Paris’e uçan kadronun 10’u PAF ve B Genç ağırlıklı oyuncular. Bunu yazmamın sebebi; yıllardır yukarıya adam göndermek için altyapı sorumluları yanaşmadık kapı bırakmazlardı. Bir iki kişi sezon hazırlık kampına katılsın diye... Bu sezon ise hazırlık dönemi kadrosu altyapının gurur kaynağı oldu. Bunun şunun için yazdım. İki transferle daha kadro 28’e çıkacak. Dördünün geri (aklımın köşesinden bile geçmiyor ama) döneceğini düşünürsek, demek ki 2006-07 sezonunda Beşiktaş profesyonel kadroda en az yedi tane oyuncu devamlı bulunacak. Bu Sinan Vardar başkanlığındaki altyapı hocalarının ve BEFAM’ın başarısıdır. Birkaç yazımda belirttim. PAF Türkiye’de ikinci, B Genç, Süper Genç Türkiye Şampiyonu, Yıldızlar Türkiye ikincisi, Minikler de Türkiye Şampiyonluğu için Ayvalık’ta. Demek ki, şampiyonluklar hiç önemli değil. Herkes yukarıya kaç oyuncu verdin diye soruyor. Sinan Vardar da diyor ki, “İşte size 11 tane yavru kartal.” “Yeter mi?” diye sorduk, “Tabi ki yetmez” dedi. Sabırlı olunmasını istiyor ve Tigana’ya çok teşekkür ediyor Vardar.Gündüz Tekin Onay’a geçmiş olsunGenç Milli Takımlar ve Eğitim Dairesi Sorumlusu Gündüz Tekin Onay hastalandı. Kendisine acil şifalar diliyorum. Ancak kendi hastalığıyla beraber TAF ve amatör liglerde uygulanacak yeni sistemle ilgili çalışmalarla kanser olmuş durumda. Ne acıdır ki, her gelen yönetici talimatlarla oynayınca her sene kulüplerin başları dönüyor, gençlerin de önü tıkanıyor. Gündüz hocaya geçmiş olsun dedik. Ancak aşağıda kulüpler kan ağlıyor. Neden mi?20 güne kadar ligler başlayacak, ne plan var, ne program... Bekliyorlar ki, Gündüz hoca iyileşsin, dönsün, karar versin. Biz de iyileşsin istiyoruz ama sistemi böyle bir kişiye bağlı olarak tıkamanın da bir anlamı yok. PAF ligi kadroları sezonu açtı. Geçen sezon 1987 doğumlu kontenjan oyuncu varken, şimdi 85’e indirmişler PAF ligini. Kusura bakmayın ama bu biraz işgüzarlık değil mi... Bunun neresi genç takım ligi oluyor. 21 yaşındaki bir adamın PAF liginde ne işi var. Hatta 19 yaşındaki adamın bile PAF’ta işi yok. Rezerve lig diyecekseniz o da bu statülerle mümkün değil.Allah aşkına her şey Gündüz hocaya mı bağlı. Ya da her gelen yeni bir icat mı yaratıyor. Amerika’yı yeniden keşfetmeye lüzum yok. Bu işle ilgili üç kişiyle konuşun çözüm ortada... Ama 21 yaşındaki bir oyuncuyu 16-17 yaşındaki oyuncuyla aynı kadronun içinde oynatma düşüncesi kusura bakmayın ama cinayettir. Bunun vebali kolay kolay ödenmez. Takımlar da şaşırmış durumda. Ne yapacaklarını bilmiyorlar. Kararınızı da bir an önce verin.

03 Temmuz 2006, Pazartesi 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Tayfur Havutçu'ya yapılan ayıp!‘’

Transfer, sezon açılışı, hazırlık dönemi başladı. Yemen Ekşioğlu ne yazıyor diyeceksiniz. Nasıl demezsiniz. İçimde hala uktedir. Günah keçisi olarak Milli Takım’ın İsviçre maçının vabalini Şifo Mehmet ve Emre’ye çıkardılar. Emre’de indirim oldu, Şifo Mehmet işten ayrıldı. Adamdı, adamoğlu adam oldu...Milli takımlara bir bakın Trabzonlu ve Galatasaraylılar doldurmuş. Lobileri iyi, dayıları iyi. Şimdi nerden nereye geldim, kel alaka bir yazı diyeceksiniz. Nerden çıktı? Söyleyeyim. Tayfur Havutçu, Beşiktaş ve Beşiktaşlı için çok özel bir insan. Futbol kariyeri boyunca başarısının dışında hiç konuşulmayan gerçek bir Beşiktaşlı. Şu sıralar geçmiş dönemde yapıldığı gibi gerçekten hizmet veren diğer kardeşlerimize yapılan uygulamalar yapılmakta. Yani verilen sözler unutulmakta. Tigana geçen sezon sonu kendisini yardımcı olarak alacağını söylerken, bugünlerde ona sinek ikili muamelesi yapıyor. Bu beni çok üzüyor. Ben, Milli Takım’da Tayfur’u görmek istiyorum. Şifo’dan boşalan yere, Abdullah Avcı’dan boşalan yere ya da Fatih Terim mi, Gündüz Tekinonay mı hangisi uygun görecekse yarışmacı kadrolardan birinde Tayfur’u görmek istiyorum. Bu konuyla ilgili olarak onu, bunu, şunu araya sokup torpil yapmaya gerek yok. Yani adama yer aramaya gerek yok. Tayfur adamların kralı, Milli Takım’da verilecek her görevin adamı olur. Fatih Terim’in zaten şu sıralar Milli Takım’dan başını kaldıracak zamanı yok. Gündüz hocanın zamanı çok. Altıncı sandıkta oy verenlerin hepsi karşılığını aldı. Beşiktaş da takım halinde Ulusoy yönetiminin arkadasındaydı.Tayfur için 6. sandıktakiler gibi diyet istemiyoruz. Tayfur’u orada görmek istiyoruz. Ha şunu da söyliyeyim. Tayfur’un bu yazımdan hiç haberi yok, onun aklı fikri yurt dışına gidip staj yapmak. Bence stajların en büyüğü Milli Takım’ın alt yapısında verilecek hizmetle olur. Beşiktaş alt yapısında antrenör çokluğuna karşı çıkıyorum ama Milli Takım’da çıkmam ve destek veririm. O kadar Trabzonlu, Galatasaraylı’nın arasında bir tane de Beşiktaşlı olsun. Ne olur yani...Not: Yeni açılan hakem kalsmanlarında iki Trabzonlu, Bir Kocaelili var. İstanbul’dan hiç kimse yok. Orhan Erdemir! Kulakların çınlasın, bakayım şimdi hakemlerin karşısına çıkıp ne konuşacaksın. Başkan Mustafa Çulcu! Bal tutan parmağını yalıyor. Yakında o ballı parmak kopacak.

28 Haziran 2006, Çarşamba 04:30
YAZININ DEVAMI

‘’Başkan'a açık mektup‘’

Tigana ile yaptığım konuşmada bu gençlerin çok yetenekli olduğunu, bu takımı devamlı izlediğini belirterek, alt yapıya verdiği önemi açıkça söyledi. Ancak, yıllardır hep yönetim altyapıya sıcak bakardı, teknik kadro ise soğuk. Beşiktaş takımı Tigana ile bu şansı yakalamışken, yönetim ne hikmetse altyapıya “Sinek ikili” muamelesi yapıyor. Yani hiç umurlarında değil. Daha doğrusu bir çorba olmuş gidiyor.1-Gordon muamması hala çözülmedi.2-Yarışmacı kadrolar sezonu açıyor, hocaları belli değil.3-20’ye yakın hocanın sözleşmesi bitmiş, ortalıkta dolaşıyorlar.4-Altyapının patronu kim, belli değil.Gordon’a da ayıp ediliyor, diğer hocalara da ayıp ediliyor. Salı günü bütün takımlar toplanıp, çalışmalara başlayacaklar. PAF, Süper Genç, B Genç, Yıldız, Minik, Minimimik.. Yarışmacı kadroların hocaları kim olacak. Daha doğrusu, hangi hocalarla yola devam edilecek. Buna karar verilmeli ki, kadroda yer bulamayanlar birden kendilerini sokakta bulmasın. Bu konuda Sinan Vardar’a çok iş düşüyor. Murat Aksu’ya çok iş düşüyor, hepsinden önemli Yıldırım Demirören’e çok iş düşüyor. Sevgili Başkan! Beşiktaş’ın en önemli özelliklerinden bir tanesi, mazisine ve değerlerine sahip olmasıdır. Yıllarca başarılara imza atmış olan altkadrodaki hocaların birdenbire sokakta kalmalarını sen de istemezsin, ben de istemem. Yıllarca Beşiktaş’a şampiyonluklar yaşatmış Gordon Milne’in isminin ayaklar altına alınmasına yanaşma gibi altyapıda dolaşmasına, gönlümüz razı olmaz. Sevgili Başkan! Ben söyliyeyim ama danışmanlarına da bir sor. Fenerbahçe bunun acısını 1.5 sezondur çekiyor. Hollandalı teknik adamları getirdi, sadece masa başında oturdular. Ne idmanda sahaya çıkabildiler, ne de maçta kulübede olabildiler. Bu, Türkiye Futbol Federasyonu’nun aldığı karar doğrultusunda altyapılarda yabancı hoca çalıştırılamadığındandır. Şunu söylemek istiyorum. Gordon Milne’in sizin düşündüğünüz gibi aşağıda teknik adam olarak çalışabilmesi mümkün değil. Yani yasalar buna müsait değil. Gordon Milne’in ne şartlarda, ne düşünerek Türkiye’ye geldiğini herkes biliyor. O günkü şartlar artık oluşmadığını göre, ısrarın da bir anlamı yok. Demek ki, yerli malı kullanmalıyız. Sayın Başkan! Bunun içindir ki, aşağıda durumlar çok karışık. Beşiktaş’ta, Beşiktaşlı’ya zarar vermemeli. Gidişat öyle ki, hem maddi hem de manevi çok büyük zararlar olacak. Aşağıda, masayı bırak, oturmak için sandalye bile yok. Yarınki toplantınızda bunun kararını verin. Bugün yukarıya 12 sporcu davet edilmişse buna hepimiz alkışlayıp, seviniyorsak, yarın sinek avlandığında sakın üzülmeyelim, bunun sorumlusu siz ve arkadaşlarınız olacaksınız. Lütfen sağlıklı ve sağduyulu olarak hareket edelim.

25 Haziran 2006, Pazar 04:30
YAZININ DEVAMI