‘’Mutlu musunuz..!‘’
Fink gidecek. Holosko’nun sözleşmesi dondurulacak. Zapo ile Ferrari de sıkıntılı ama bana göre önce Tabata gitmeli. En azından kiralanıp, kafasındaki güzeli yapma duygusunu atmalı. Doğruyu öğrenmeli; kulübüye, tribüne oynamamalı. İyi yapayım derken saçmalıyor.
Eğer Beşiktaş yönetimi Antalya’yı istediyse hata. Eğer federasyon Antalya’ya yolladıysa o da tartışılır. Ama biliyorum ki, TFF’nin hiç ilgisi yok. Beşiktaş yönetimi, takımı uzaklaştırmak istedi. Bu ceza basına oldu. Eğer sen, bir ceza vereceksen bu durumlara sebep olan zihniyete ‘taraftara’ bazı sıkıntılar yaşatacaksın. Onun ne olduğunu ben değil, yönetim herkesten iyi biliyor.
Beşiktaş takımı, varlık içinde yokluk çekiyor. Sezon başı yere-göğe sığdıramadığımız takımın bu hale gelmesinin en önemli faktörü; maalesef hakemler. Beşiktaş’a karşı rakipler futbol oynamadı, dayak attı, yumruk attı, tekme attı. Hakemlerin de gözlerine perde indi. Dünkü Halis Özkahya gibi. Kocaeli’nden başladığı macerada Mustafa Çulcu’nun torpiliyle FIFA kokartını kaptı ama, kahramanlığı da hep Beşiktaş maçlarında yaptı. Sadece şunu söylemek istiyorum. Oyunun 58.dakikasında Gaziantep kalecisi Karcemarskas ceza alanı içinde koşarak Ali’nin üstüne çıkıyor, faulü Ali’ye veriyorsun. Aynı şekilde Ersan’ın 67’de lehine faul veriyorsun. İşte Halis, sana göre bana göre yok. Standartın da yok. Hele müsabakanın tekrarını izle. Querasma’ya yüz ifadeni döndükten sonra anladım ki, seni Avrupa’da maç yönetmeye göndermemeleri boşa değilmiş.
Kına yaksın şimdi Beşiktaş taraftarı... Yönetimin hatası olmadı mı?.. Çok hatası oldu ama, bu takıma son 10 senedir hem maddi hem de manevi en büyük zararı siz verdiniz (Aklı selim Beşiktaşlılar’ı ayrı tutuyorum). Kına yakın şimdi.
‘’Bir daha aman dikkat!‘’
Açıkça söyleyeyim gözlemci, temsilci ve hakem raporlarında olayların tek bir raporda yer almıyor. Bu tamamen emniyeti ilgilendiren bir konu. Sen bugün İzmit’e otobüsle gitmeye kalksan biletin yanında birde otobüs firması tarafında sigortalanıyorsun. 40 kişilik otobüslere 60 kişi 70 kişi biniyor. Ellerinde bira şişeleri...
Biz müslüman ailesi olarak her kurban bayramında kurban keseriz. Çok afedersiniz, hep büyük baş hayvan keseriz ve bıçağı da ben temin ederim. Ancak kurban kesilecek bıçaktan bile 2-3 misli büyük bıçaklar, gişelerde çevrilen taraftar otobüslerinden çıkıyor. Bu taraftarlar maça mı geliyor?
Aynı şeyler Beşiktaş taraftarları için de geçerli. Bu davranış içerisinde olanlar, kulübüne zarar veren asalaklardır. Sormak istiyorum; acaba neden bıçaklar ve satırlarla İstanbul’a gelen holiganları Bostancı’dan geri göndermediniz? Şimdi bu olayları Bursaspor ve Beşiktaş kulüplerine mal edip, iki takıma da ceza veremezsiniz. O zaman gerçek futbolseverleri cezalandıracaksınız.
Maçtan önce “Aman dikkat” demiştim. Şimdi bir kez daha diyorum. Neden mi?
Cumartesi günü Beşiktaş altyapısı, Bursaspor’la Fulya’da karşı karşıya gelecek. Emniyet teşkilatımızı şimdiden uyarıyorum. Bu psikopat ruhlu kişiler yine sahneye çıkabilirler. Bursasporlu evlatlarımızın taciz edilmemesi, tatsız olayların yaşanmaması ve Beşiktaş’ın da bu durumda isminin lekelenmemesi için emniyet güçlerimizi uyarıyorum. Gerek geçen hafta İnönü’de top koşturan sporcular, gerekse hafta sonu sahaya çıkacak olan minikler bu küfürleri, bu görüntüleri görmek istemiyorlar. Hiçbir gerçek futbolsever de istemiyor.
Bir kez daha söylüyorum:
Aman dikkat...
‘’Olaylar!‘’
Aman dikkat demiştim!
Dün ‘Aman dikkat’ demiştim. Ancak bazı psikopatlar yine ortaya çıktı. ‘3 puan’ ve ‘şampiyonluk’ hiç önemli değil. Yeter ki, tek bir damla kan akmasın...
Değer miydi? Ya da değdi mi? ‘Yedi’ senedir hep bağırdınız. Tribünlerde, deplasmana gitmek ve takımınızı desteklemek için yer almak istediniz. Dün tarihi bir gündü. Müsade edildi. Peki siz ne yaptınız. Eller de bıçaklar, usturalar, sustalılar, döner bıçakları... Kısacası aklınıza gelen her şeyi ve bilimum öldürücü-yaralacıyı maddeleri vücudunuza soktunuz. Sonra da ‘kan’ akıttınız. Küfürün haddi hesabı yok. Cezasını siz cebinizden değil, kulüp yönetimleriniz ödeyecek. Kulüp yöneticileriniz cebinden de değil, kulübün kasasından ödeyecek. Hatta belki sahanız kapanacak.
Dün kan aktı. Yaralananlar oldu. Maddi hasarlar bir tarafa, manevi hasarlar daha çoktu. Futbolun marka değeri yerle bir oldu. Buna çanak tutanlar olmadı mı? Tabii ki oldu. Hiç kimse kusura bakmasın. Emniyetimizi de hiç iyi alamadık. Taraflar çok sıcak temas içerisindeydi. Bu sadece saha dışında ve tribünde değildi. Saha içinde de profesyonel futbolcular çok fazla gerilmişti. İşte en önemlisi de Volkan Şen’deki bu aşırı motivasyon...
Volkan profesyonel değil
Volkan Şen’in profesyonelliğini unutup atılması, Ertuğrul Hoca’nın da planlarını alt üst etti. Çünkü Volkan topla var, Sercan ise topsuz oyunda var. Volkan’ın atılması belki maçın da sahadaki gazını almıştı. Çünkü, Bursaspor müsabakadan önce, tribünde, hatta sahada tahrik kokuyordu. Daha sonra futbolun marka değeri diyoruz. Boşversene...
Bravo Ali Kuçik
Beşiktaş mı? O kadar eksikti ki, yazarsam bu satırlarda yer kalmaz. En çok eksiği hissedilen yanı da tabelacısının sahada olmamasıydı. Çok zor bir maçtı. Bana göre taraftar ile yöneticiler küme düştü, emniyet de dahil. Ancak mutlu olduğum bir şey vardı: Guti’yi son döneminde, çıplak gözle, zevkle izliyorum. Guti, çıkarken çok alkışlandı ama benim ellerim hala acıyor. Çünkü Ali Kuçik çıkarken daha çok alkışladım.
Olaylarda rivayetler dolaşıyordu. Ölüm var, diye. Yaralıları biliyorum. Bıçaklananları da yaralananları da müdüriyet kapısında gördüm ama n’olur ölen olmasın.
NOT: Sevgili yöneticiler! Papermoon’dan mesaj yazmak yerine, tribünlerin içerisinde olsaydınız, dün yaşanmazdı. Hele amigo-yazar arkadaşlar. Dünün sebeplerinden biri de sizsiniz. Çünkü, futbolu izlemek yerine kan görmeyi seçtiniz.
‘’Aman dikkat beyler!‘’
Bugün Beşiktaş-Bursa maçı var. ‘Duyduğumun hiçbirine, gördüğümün yarısına inanmam’ diye bir söz vardır. Doğrudur da... Ancak duyduklarım yenilir yutulur cinsten değil. Saat 14.00’te oynanacak müsabakada, Beşiktaş taraftarı hazırlık içinde. Bu bu müsabakadan olumlu bir şekilde çıkılması gerekirken, aksine yapılan hazırlıklar hiç de hoş değil. Yetmedi mi! Artık bıçak kemiğe dayandı.
Bakın Beşiktaş taraftarına söylüyorum. Tabii ki aklı selim olanlara değil, onları ayrı tutuyorum. Bir kısım var ki, ‘desinler’ diye eylem içindeler ve kulübe verdikleri zararın farkında değiller. Bunlar günü kurtarıyor. Ya sonra. Hatırı sayılır para cezası, seyircisiz oynama, saha kapatmaya kadar giden eylemler. Benim asıl sıkıntım biliyorsunuz Beşiktaş’ın alt yapısında 9 ayrı yarışmacı grup var. Bu yarışmacı gruplar Türkiye şampiyonalarına gittikleri zaman, mümkün olduğu kadar Bursa hudutları dışında organize olan bölgelere gönderiliyor. Neden? Çünkü Bursa’da da ‘desinler’ diye hareket eden, kendi kişisel tatminkarlıklarını kulübünün önünde tutan bir anlayış var. Bugün Beşiktaş taraftarı bir ders verecektir. Küfür-kafir yok. Hele tribünde kendilerini eğlendirmek bile yok. Destek sahaya, hem de tam sahaya. Öyle şarkılı türkülü de değil, İngiltere’de maç seyrediyormuş gibi. Bugün ‘Kapalı’yı görmek istiyorum.
Ali Kuçik...
Üç senedir dilimde tüy bitti. Ali Kuçik’in de Necip gibi kampa katılması konusunda. Ancak Denizli’yi ikna edemedik. Sadece bu iki oyuncu için değil. Antep’e giden Orhan Gülle, Rize’ye giden Sezer Özmen ve Erkan Kaş... Yapamadık, beceremeik. Sakalımız yoktu, sözümüz dinlenmedi. Ali Kuçik’i gördünüz. Bugün Sezer, Orhan, Erkan Kaş da olsaydı değişmeyecekti. Ali Kuçik’i sezon başı çok takım istedi kiralık olarak. Yukarıda Allah var. Sinan Vardar o işe imza koymadı. Bugün Ali Kuçik sahada. Çanakkale’den alınan 1991 doğumlu Oğuz ve milli takımların vazgeçilmez oyuncusu Furkan Şeker’in de mutlaka ama mutlaka devre arası kampına katılması lazım. Ekrem Dağ’ın sakatlığında Hilbert önde oynarken, onun yerini Oğuz aslanlar gibi kollar. Milyon Euro’lar verdiğimiz ama beyinleri başka yelerine çalışan yabancıların olduğu yerde bir şans da Furkan’a verseniz ne olur? Teşekkürler Ali Kuçik’e Necip’e... En azından bu arkadaşlarının önünü açmış oldular.
‘’1960'la gelen 3 puan‘’
Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarından çıkan sonuç, dünkü derbinin beraberlik düşüncelerini de ortadan kaldırdı. Beşiktaş iyi mi oynadı, hayır. Ama ne yaptığını biliyordu. Cenk, Toraman, Ersan, Aurelio, Nobre ve Guti, kısacası takımın tamamı haddini bilerek, hocanın verdiği taktiği düzenli uygulayarak maçı kazandı. Herkes, Schuster’in sahaya çıkardığı takımı eleştiriyor. Ama benim 5 aydır birebir tanıdığım Schuster, öyle inatçı, kinci bir hoca değil. Formayı, başına dert açsa da eşit dağıtmak istiyor. Peki kulübede ya da tribünde olan oyuncular, özeleştirilerini yapıyor mu, ‘ben neden yokum’ diye? Sebebi, ya özel yaşantıları ya da kendilerine bakmamalarıdır. Cenk’e üzüldüm. Mükemmel bir maç çıkardı ama uzatmada gol yedi. Fakat o üzülmesin, iyi kaleci kötü gol yer. Guti’de peygamber sabrı var. Bir insan bu kadar sakin, bu derece sabırlı oynar mı? Boşuna Guti olmamış. Ben bir de üzüldüm Üzülmez’e... Dünkü maçta sahada görmek isterdim. Sevindim İsmail’e, Pino’ya adım attırmadı. Topla kavga etmeyen ama topun onu sevmediği Holosko’nun yerine giren Ali Kuçik’i de kutluyorum. Beşiktaş dün, sahadaki futbolcular gibi tribünde de eksikti. Bir gün önce yaşanan olumsuzluklar, onları da biraz etkilemiş.
Maçın özetini söyleyeyim mi size? Penaltı dahil, 76. dakikaya kadar Galatasaray kalecisi Ufuk yere yatmadı, Cenk ise yerden kalkmadı ama Beşiktaş 2-1 kazandı. Bu 3 puan, hem Sofya maçı öncesi iyi geldi, hem de moralleri yerine getirdi. İlginç olan bir şey de hocanın eleştirdiği 1960 futbolunu dün Beşiktaş sahada uyguladı. Demek ki hocam, şartlar insana her atraksiyonu yaptırıyor. Ee burası Türkiye!
‘’Bu gidiş iyi değil!‘’
Sıkıntılı bir dönemdesin... Gol yollarındaki sorunu çözsün diye bilhassa sezon başında golcü diye aldığın bir Fatih Tekke var. Bu Tekke olayı kafamı karıştırıyor artık. Bobo yok, Holosko golü attı ama çuvalla kaçırdı, Tabata bildiğiniz gibi... Galibiyet için sana gol lazım. Ama transfer ettiğin oyuncu ne sahada, ne de kulübede! Çelişkiler var. Ciddi açıklamalar bekliyorum.
Niçin kadroda yok? Kıldığı namaz vakitleri mi sıkıntı, yoksa Fatih Tekke mi?
Garanti almış 1 trilyonunu, umrunda mı dünya? Beşiktaş sıkıntıda. Ama kim takar! Ziya Doğan’ın taktiği bildiğiniz gibi: Oynama-oynatma, bire bir markajla! Kaleci Gökhan’ın önüne 6 kişiyi dizmiş; yavaşlat, soğut, kızdır, rakipten topu kaptığın anda vur Erdal’a, vur Grajciar’a... Onlar da çayırda, mevlam kayıra! Yürüye yürüye gol atıyor Konya. Beşiktaş’ta “Dur nereye gidiyorsun” diyen de yok. Guti yok, yalnız Quaresma bile yeter diyorduk ama o da sakatlandı çıktı.
Beşiktaş düz bir takım. Bunu ben toparlamayacağım; Schuster toparlayacak. Teknik-taktik tamam. Ama biraz da psikoloji lazım. Haftalardır söylüyorum. Tayfur lazım bu takıma Tayfur! Konya sıradan bir takım. Kasımpaşa da öyleydi. Evinde verdiğin puanlara bak. Bir Quaresma sahada diye satılan bilet sayısı 1300’den, 8 bin 100’e çıkmış. Guti yok, Quaresma da yok. Tribünde bu seyirciyi de zor bulursun bundan sonra. Artık Beşiktaş taraftarı bazı şeyleri yemiyor.
Halis Özkahya mı? Bildiğiniz Halis Özkahya... Ama Beşiktaş’ın yediği ikinci gol var ki, bana göre ofsayt. Günahı Emre Eyisoy’un boynuna.
‘’Bayram rahat geçecek‘’
Çok şey yazıldı, çizildi, söylendi... Kısacası gururlarıyla da çok oynandı. Biri 45+1 Guti’den biri 90+5 Quaresma ve Hilbert’ten. 2-0 ama asıl önemlisi her iki golden sonra tüm takımın yedek kulübesiyle, çıkanı gireni, malzemecisi omuz omuza olması. Belli ki onurlarına çok dokunmuş yazılanlar çizilenler. Beşiktaş iyi mi oynadı? Hayır. Kötü oynadı ve kazandı. Bu bir artı. Travmadan çıkma adına bu skor iyi oldu. Schuster’in sistemi eleştirildi. Biz de bu konuda hatırı sayılır yazılar yazdık, televizyon ekranlarından yorumlar yapıldı. Ben de yaptım. Yazılar yazdım, televizyon ekranlarından yorumlar yaptım... Çünkü Schuster’in sistemine uygun oyuncu yapısı şu anda elindeki kadroda mevcut değil. O zaman ne yapmak lazım? Oyuncuları kullanabileceğin sistemde kullanmak lazım. Schuster’e yoksa kimsenin kızdığı falan yok. Schuster şunu iyi bilmeli ki, kazanan daima haklıdır. Hele Türkiye’de...
Maça gelince... Hangi şartlarda olursa olsun, İbrahim Üzülmez’i kaleci bile oynatırım. Çünkü onun sahada bulunması bile takımı ateşlemeye, rakibi bozmaya yetiyor. Holosko’dan ise ne köy olur ne kasaba! Top Holosko’yu sevmiyor, Holosko da topu... Hakem keşke penaltıyı vermeseydi. Yanlış mı yaptı? Hayır sapına kadar penaltı. Ama rakip o kadar çok itiraz etti ki Guti, Quaresma, Hilbert, Tabata tekmelerden yerden kalkamadı. Hakem de buna seyirci kaldı.
Son sözüm Serdal Adalı ve Cengiz Zülfikaroğlu’na... Temmuz’daki fotoğraf karelerinde televizyon ekranlarında verdiğiniz mutluluk tabloları bu kafayla giderse hüzüne dönüşebilir. Hemen yarın hazır bayram arefesiyken Tayfur Havutçu artık müsabakalarda bizim yanımızda değil, kulübede olmalı. Bu bir arkadaş tavsiyesi, dost tavsiyesi...
‘’Bu ayıp oldu!‘’
Nerden başlasak? Arızalar o kadar çok ki.. Schuster, kadro seçiminde bir haftalık idman performansına göre karar veriyor, biz 90 dakikaya göre. Demek ki bu oyuncular Schuster’i kandırıyor! Bunların hepsi idman topçusuymuş. Kasımpaşa, sahaya bir pankartla çıktı ‘Organ bağışı hayat kurtarır’. Ben bu pankartı görünce dedim ki “Kasımpaşa önüne gelenden 5 yiyor, ne bağışlarsan bağışla! İstersen bütün organlarını bağışla, bu amansız bir hastalık”. Süha Sidal’a çok üzülüyordum ama yanıldım, hem de çok yanıldım. Yalnız bu gidişle Beşiktaş’a da organ bağışlanması gerekecek. Hiç kusura bakmayın, Necip’i sevdiğimden dolayı ya da Necip’in yerinde oynadığından dolayı değil, Aurelio bu takıma hiç yakışmıyor. Aragazı değil, maalesef freni! Sağa veriyor, sola veriyor, geri veriyor. Bir de ileri verse, dişimi kıracağım! Hep Q7 diyorduk, 11’de yoktu.
Günlerden pazartesi, Sivas maçında 1700 biletli, dün 4100. Q7 bereketi tribünde vardı ama sahada yoktu. Doğrusunu isterseniz,dün gece Beşiktaş’ın adına hiç yakışmadı. Yılmaz Vural, her takıma açık oynatıyor. Ama dün, bir de defansın önlerine koymuşlar Tjikuzu’yu, orta sahayı geçmediler. Beşiktaş’ın da ondan farkı yoktu. Bir Ersen Martin’e 4 kişi, yediği gole rağmen takımın en iyisi Rüştü. Bu yazıyı yazdırırken Beşiktaş 1-0 mağluptu. İsmail’in golü geldi, 90 dakika ne olur bilmem. Ancak Beşiktaş galip gelse bile, düşüncelerim değişmeyecek.