Arama

Popüler aramalar

‘’İntihar‘’

56. dakikada Schuster intihar etti. Fabian Ernst ile Erhan’ı değiştirerek. Bu iş taktik tahtasındaki gibi olmuyor. Maalesef, Beşiktaş oyuncularını ilk defa bu kadar birbirinden kopuk, kaçak oynarken gördüm. Kimse top almaya gitmiyor, aksine toptan kaçıyorlardı. İki ayaklı bir oyunda, yemeden gol atman lazım. Ancak dün hayellerin biri daha gitti. Kağıt üzerinde taktik tahtasında golcülerin var. Bobo, Q7, Nobre...

İsimleri var ama kendileri yok. Quaresma gol attı ama kendine de oynadı. Takım oyundan çok uzaktı. Ölü toplar dahil, ceza alanında golcülerimizi mumla aradık. Guti’den beklentiler o kadar çok ki, eğer istediklerimizi yapsaydı İnönü’de ne işi vardı. Halen İspanya’daydı. Guti; Nobre, Bobo ve Quaresma’nın arkasında olması gerekirken, aksine ön liberoda Fabian Ernst’in ve Aurelio’nun da arkasındaydı. Gol istiyorsan ileri oynamak zorundasın. Yan pas, geri pas, yok böyle bir şey! Üzülmez’in problemi İsmail’in dağılmasına yetti.

Kafası hâlâ orada mıydı acaba? Bir de aklımın almadığı bir şey daha var. O da sezon başından beri kadronun değişmesi. Toraman kulübede olmaz. Sakatsa tribünde olmalı. İyi ise sahada olmalıydı. Hele Erhan Güven değişikliğiyle Schuster, alabileceği en büyük riski aldı. Risk alınacak yerler vardır ama bu Beşiktaş defansı değildi dün akşam. Üç ölü top,üçünde de Ferrari ve Sivok’u ara ki bulasın.

Statü gereği Simao ile Fernandes tribünde bizim yanımızda. Almeida, Schuster’e yardımcı değildi. Sahada olması lazımdı. 68’de Nobre’nin yerine oyuna girdi ama atı alan Üsküdar’ı geçmişti. Beşiktaş’ın bu oyun anlayışında seyir zevkini de ön plana alırsak Nobre’nin bu takımda yeri yok.

18 Şubat 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Özgener faşizmi!‘’

Saat 15.00’teki TK-2158 sefer sayılı THY uçağı ile Ankara’ya maça geldim. İçim içimi yedi, dayanamadım ve müsabaka yerine kongre görüşlerimi yazmak istedim. Daha çok Ankaragücü maçları var önümüzde... Çok üzüldüm hem de çok! Kongre üye sayımız 22 bine dayanmış. Genel kurulda aidatı ödenen 10 bin 700 kişi var. Demek ki, bu kulüpte 12 bin naylon üye var. Bunlar Beşiktaşlı olsa, kongreye gelirler. İşin acısı, salonda sadece 700 kişi var. Geri kalanların, çok acil işleri olanların dışında Beşiktaş’ın tarihine yön verecek en önemli kongreye gelmeyenlerin, Beşiktaşlılıklarını bir kere daha düşünmelerini tavsiye ederim.

Öncelikle Yıldırım Demirören’in Mahmut Özgener’e ‘faşist’ demesi, Beşiktaş Başkanı’na yakışmayan bir üslup tarzı. Sayın Başkan, bir ay önce NTV kanalında TFF ve MHK hakkında mükemmel şeyler söylemişti. Bir maçta ne değişti? Sezon başında TFF’ye verilen taahhütnameler var. Orada her şey açıkça belirtilmiş. Buna rağmen ‘faşist’ açıklamasını hiç de hoş bulmadım. TFF kural ve statü kaideleri belli. Hem müsabaka talimatı hem de disiplin talimatı. Mahmut Özgener diktatörlerin en büyüğü olsa bile, en ufak bir şekilde bu talimatlara aykırı hiçbir şey yapamaz. Oradaki kimse ona yaptırtmaz...

Üzüntüm bir de şu: O da maalesef Beşiktaş Kulübü Başkanı’nın etrafında futbol müsabaka ve disiplin talimatlarını bilen yok...Dünkü kongrenin en güzel konuşmasını Murat Aksu yaptı. Ayıpların büyüğünü de Başkan yaptı. En azından Murat Aksu o kadar net, o kadar açık ve Beşiktaş yönetiminin yanında oluduğunu belirten konuşmalar yaptı ama maalesef Başkan onu dinlemeden salonu terketti. Yazık bu kongre bir tarih olabilirdi. Ancak bu kongreden çıkan bir şey var ki, tamamen tribüne oynanan kongre ve Beşiktaş’ın geleceği açısından da çok ama çok sıkıntılı bir başlangıç olmuştur.

14 Şubat 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yakışmadı...‘’

Çünkü Beşiktaş’lılık duruşu hele yönetim kurulu üyesiysen, bu açıklamalardan kısacası tribün ağzı açıklamardan kesinlikle kaçınmak zorundasın.

Serdar Adalı haksız mıydı? Yerden göğe kadar haklıydı. Ama zaman yanlış. Sezon başından beri Guti ve Quaresma’nın ayakları ‘şeker hastalarının’ ayaklarından farksızdı. Biliyorsunuz şeker hastalarının ayakları hiç inmez hep şiştir. Herhalde kariyerleri boyunca bu kadar tekme yedikleri bir yarım sezon yaşamadılar.
Fenerbahçe’lisi Galatasaray’lısı Trabzonspor’lusu... Kısacası tüm sporseverler ligi ikinci yarısından itibaren Beşiktaş’a, Beşiktaş musabakalarına bakışları çok farklı.

Futbolun güzelliklerini seyretmeye geliyorlar. İşte burada ana fikir. Hakemlerin üfledikleri ya da üflemedikleri düdükler burada. Çifte standartlar burada. Fırat Aydınus’u kimse hedef göstermesin. Fırat doğruyu yaptı. Doğruyu yapmayan Bünyamin Gezer’di Mehmet Topuz’u sahada tutarak. Serdar Adalı şunu söyleseydi daha iyi olurdu. Fenerbahçe-Trabzon maçlarını alın. Fenerbahçe-Trabzon maçlarını yöneten hakemlere bakın, bir de Beşiktaş’ın maçını yönetenlere... Anlayın o zaman Beşiktaş’ın nasıl darbe yediğini. İşte ana fikir bu. Yoksa soyunma odasını basmak basmamak önemli değil. Yakışmadı... Beşiktaş’ın hakları bu şekilde savunulmaz.

Fiyapı muamması


Beşiktaş’ın hakları nasıl savunulur biliyor musunuz? Bakın, Fiyapı Stadı için açıklamar yapıldı. Aslında başa döndük. Verilen izin mizin yok! Arkadaki bölümün yarısı Gençlik Spor Genel Müdürlüğü’nün yarısı Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın. Her iki kurum izin verecek. Beşiktaş Belediyesi binlik planları yapacak. Anacaddeye gidecek. Anacadddeden onay çıkacak. Tekrar anıtlara gidecek. Anıtlardan müsadece alınacak. Of yoruldum. Yani saymakla bitmeyecek sapsalardan geçtikten sonra yürürlüğe girecek.

Önümüzdeki sezonda İnönü’deyiz, bu böyle bilinsin. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmanil Ünal yönetimin üstünde biri değil. Televizyondan çıkıp Fiyapı İnönü Stadı önünde haklen kahramanlık yapacakken de aynı delikanlılığı Fulya projesinde gösterseydi. Fiyapı İnönü projesinde bir katkısı yoktur. Vardı diyenle de her platformda tartışırım.

09 Şubat 2011, Çarşamba 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Guti yok ama Abitoğlu var‘’

Başlığı niye öyle attım. Dünkü müsabakada maalesef oyunculardan daha çok hakem ön plana çıktı. Hiçbir zaman hakemlerin verdiği ya da vermediği kararları pek eleştirmem, ama hakemin çaldığı düdüklerden maçtaki niyeti açıkça belli oldu. Ben Beşiktaş yazarıyım. Diğer takımların topuna girmiyorum. Ama dün Karabük’ün iki penaltısı güme gitti.

Beşiktaş aleyhine iki kırmızı kart da güme gitti. İbrahim Toraman ve Hakan... Tabii ki, Beşiktaş’ın da bir penaltısı güme gitti. Eğer Simao’ya faul veriyorsan o pozisyonda top yarım metre içeride. O zaman penaltı çalacaksın. Gol, Almeida’nın pozisyonu. Yardımcının yardım etmesine de lüzum yok. Hele ipin ucunu kaçırınca, başta taçlarla olmak üzere maalesef müsabakayı Abitoğlu değil, futbolcular yönetti. Üzüldüm Alanyalı kardeşime. Hakemliğini çok beğeniyordum. Futbolcuların kötü günü vardır da hakemlerin yok mu! Tamam da dün Abitoğlu, maça fazla çomak soktu. Karşılaşmanın neticesiyle oynadı.

Ernst-Fernandes... Hep bu ikiliyi defansın önünde düşünüyor ve arzu ediyordum. İşte Guti’siz olmuyor. Bu ikili de topla kavga ediyor. Sadece bunlar mı? Beşiktaşlı oyuncular hepsi topun sibobunu arıyor. Guti’deki fark bu. O top daha kendisine gelmeden 1 saat önceden ne yapması gerektiğini biliyor. Nobre, Almeida ile birlikte iyi diyoruz, Beşiktaş’ta pozisyon zenginliği diyoruz. Tamam da ikisini de ceza alanı içinde zor gördük. Hilbert’e üzüldüm. Ona hep ayrı bir paragraf açmak istiyordum. Ancak dün açıkça gözüktü ki, Hilbert önde değil arkada oynamalı. Ekrem çıktıktan sonra bu açıkça gözüktü. Güzel bir maç oldu. Beşiktaş taraftarını her bakımdan kutluyorum. Hele maçtan sonra Karabük’ü alkışlamaları ayrı bir güzellikti.

06 Şubat 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aydınus da!‘’

Beşiktaş’ın yumuşak karnı; hep söylüyorduk ‘geri dörtlü’ diye. Ersan’ın sakatlığı Schuster’i sıkıntıya soktu. Hele Hilbert’in olmaması bütün planlarını da alt üst etti. Takımın sahaya ‘Geçmiş olsun Ersan Gülüm’ pankartıyla çıkması Beşiktaş için ne derece önemli olduğunun göstergesi. 4 aydır Ekrem, 6 aydır Sivok yok. Hazırlık maçları dahil, devre arası kampında da İstanbul’da bırakılan Üzülmez de, Toraman’ın dışında defansın diğer üçlüsü olurken, Beşiktaş için gol atamadığı müddetçe daima baş ağrısı.

Tabii ki top da sevecek. 15’e yakın korner atışı. Hasagiç hep boşa çıkıyor, rakip tek bir korner atıyor, Cenk yerde, netice de kaçınılmaz oluyor. Beşiktaş takdir ediliyor, ‘sahadaki görüntüsüyle keyif veriyor’ deniyor. Keyif veriyor da hatırı sayılır pozisyon da veriyor. Hep diyoruz, galiba bundan sonra da sık sık söyleyeceğiz. Beşiktaş için dönen toplar sıkıntı. Top tabii ki dönecek. Duran topun kime faydası var. Ama bu dönen toplar Beşiktaş’ın belası.

Hele bir de Aurelio’nun kırmızı kartı var ki, doğru karar. Fırat Aydınus benim için Cüneyt ile beraber ligin en iyilerinden. Dün gösterdiği kırmızı kart takdir hakkı. Sana göre-bana göre değişir. Kalabalık içinde kontrolsüz bir hareket. Beşiktaşlı’nın isyanı gösterilmeyenler. Q7, Guti, Simao, Almeida yerden kalkmıyorlar. Oynatmak isteyenle, oynatmamak isteyeni ayıracaksın. Fırat’ı kutlarım, doğru olanı yaptı. Bizim sıkıntımız yapamayanlardan yana. Dün Ekrem sahadaydı ama Hilbert’i o kadar çok aradık ki. Hilbert yoktu, Quaresma da yoktu. Ama gerçek olan bir şey var. Bu mağlubiyete rağmen herkes zevkten dört köşe oldu. Çünkü sahada iyi mücadele, pozisyon zenginliği ve her şey vardı futbol adına. Ama Beşiktaş adına üç puan yoktu. Buca kolay geçilmişti, kalan 16 maçın biri gitti, bakalım önümüzdeki 15 hafta ne getirecek...

31 Ocak 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kafan karışık olmayacak‘’

Kazanan haklıdır. Bu sistemde Simao, Nobre, Almeida ve Q7’yle pozisyon zenginliği yakalayabilirsin. Ancak çok net gözüken bir şey var, o da bu dörtlüyü oynatacak olan Guti maalesef bunlardan çok uzak kalıyor.

Defansta Hilbert dışında İbrahim Toraman ve Ersan, top kendilerine geldiğinde maalesef ‘Top benden gitsin de nereye giderse gitsin’ düşüncesinde. Halbuki önlerinde Guti ve Aurelio top almak ve aldıkları topları da kullanmak istiyor. Ama bu da mümkün değil. Sadece rakipten döndüğü zaman topla buluşan Guti bir şeyler yapmaya çalışıyor. Taa ki Fernandes oyuna girene kadar... Çünkü hem Fernandes, hem de Aurelio ayağa top yapan oyuncular. Bu hem Simao’nun, hem de Quaresma’nın işine geliyor.

Benim kalp doktorum Nuri Çağlar. İlk işim bugün randevu alacağım. Üç damarım değişti. Bir daha o ameliyat masasına yatmak istemem. Stresin, adrenalinin en büyüğünü yaşıyorsun. Buna can dayanmaz. Beşiktaş kazandı, bu sistemde çok da kazanacak, çok da gol atacak. Ama çok da başı ağrıyacak, kalesinde çok da gol görecek. Belki dün akşam Şenol Güneş, Beşiktaş’ın ekmeğine yağ sürdü. Kafası pazar günündeydi. Öyle ki sahaya sürdüğü oyuncular da oynamaktan daha çok, oynatmamayı düşünüyordu. Türkiye’nin 1 numarası Cüneyt Çakır biraz müsamahakar olmasa, başta Giray olmak üzere, 2-3 futbolcu ligdeki kritik Fenerbahçe maçında, Şükrü Saracoğlu Stadı’nda tribünde olurdu! Trabzonspor ligde puan farkıyla avantajlı. Ancak 3 puanlı sistemde, eksik kadrosuyla Şenol Güneş’in başı inşallah ağrımaz...

27 Ocak 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Aaa.. Yıldırım penaltı verdi‘’



Öncelikle belirtmeliyim ki; hücum zenginliği açısından Beşiktaş takımını izlemek bir zevk. Hele Guti’nin ekmek paslarıyla... Dün saat 17.00’de Tabata’nın gönderilmesiyle Beşiktaş kadrosunda 12 yabancı vardı ama, sahada 5’i kullanıldı. Tabii 65’ten sonra Fernandes ve Ernts’i saymazsak.

Schuster 20 gündür takımla gece gündüz birlikteydi. Bir bildiği vardır dedik ancak dün rakip Bucaspor’du. Ligin en az gol atan ve en çok da rakibe pozisyon veren takımıydı. Ernts ya da Fernandes’in, Aurelio’yla beraber sahada olmamasını biraz yadırgadım. Tamam gol lazım. Elinde Nobre, Guti, Quaresma, Almeida gibi ceza alanı içinde skorer oyuncuların varsa, golde de sıkıntın olmayacaktır. Bu dün aşikar gözüktü ancak dedik ya; rakip Bucaspor... Bucaspor, Buca olalı böyle ızdırap görmedi. Buna rağmen elini sallaya sallaya geliyor ve bir çırpıda gol pozisyonlarına giriyor. Bunu şunun için söylüyorum; rakibi karşılayan yok. Düşünün Guti istatistiklerde en çok koşan oyuncu, yani rahmetli Vedat abimin ruhu şad olsun... Hep derdi; ‘Dünyada saldırma bakanlığı yok, savunma bakanlığı var’ diye.

Cuma bereketliydi ama gişeden satılan bilet sayısı 9 bin 500 olmamalıydı. Tabeladaki bereketi, tribünde de görmek istiyorum.

Dünyanın sonu geldi... Halt etmiş, ‘Yunus Yıldırım penaltı vermiyor’ diyenler. Tabii ki, başta da ben. 2 sene önce Fenerbahçe maçında Kazım’ın smaçını görmeyen Yıldırım dün Koray’ın elini gördü ya, artık laf etmeyeceğim. Son olarak şunu belirtmek istiyorum. Beşiktaş, ilerleyen haftalarda sıkıntı yaşamak istemiyorsa Ernts ya da Fernandes’ten biri sahada olmalı. Dünkü bereketli, bol gollü günde de bu açıkça göründü.

22 Ocak 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Quaresma ayrı bir zevk‘’

Oynamadan maç kazanılmaz. Konya Şeker bulunduğu ligi bir kenara bırakırsak öyle yabana atılır bir takım değil. Oyunun genelinde pozisyon zenginliği açısından Beşiktaş’tan çok daha ön plana çıktı. Bu sadece dün akşamki müsabaka için değil! Beşiktaş orta sahası biraz ısıran bir takım görüntüsünde olmazsa başı hep ağrıyor ve kaleciler ön plana çıkıyor. Cenk dün gece 2 gol yedi. Bunun ana sebeplerinden bir tanesi de kendine çok güvenmesi. Daha çok genç, olacak...
Dün de öyle oldu. Furkan Şeker 1992 doğumlu takımın içinde heralde Guti’den sonra kendi kategorisinde en çok milli olan oyuncu... Schuster aslında Furkan’ı çok geç keşfetti. İnşallah devre arasında Furkan’ı lige iyi hazırlar. Dün hiç de sırıtmadı. Aurelio... Gol atsa bile sağa-sola dönüp siyah oyuncuya verip kurtulmak isteyen bir ön libero. Tabata da bildiğimiz Tabata... Schuster 45 dakika dayandı. Kementi attı, Fink’i oyuna sürdü. İyi de yaptı.
Ve sona bıraktım. Q7... Onu seyretmek ayrı bir zevk. Beşiktaş ailesinde başkanında aşağıya kadar en sevdiği kişi malzemeci Süreyya ise anlayın onun Beşiktaş’ı ne derece benimsediğini. Ali Kuçik minik takımdan beri hep kendisini oynatacak böyle bir ustayla oynamayı hayal etti. Ama dikkat etsin, idmanda bile bu pozisyonlar gelmez. Evlat dikkat!

23 Aralık 2010, Perşembe 03:30
YAZININ DEVAMI