Arama

Popüler aramalar

‘’Hayır, hakem konuşmayacağım‘’

Simao da sürekli itiraz etti. Olmadı Bünyamin Gezer. Çarşamba günü Gaziantep’le kupa maçı var, bu ikisini de atman gerekirdi.

Evet, Quaresma tekmelerle uğraştı ama Guti’nin yokluğunda sırf kendine oynadı. Açıkça gözüküyor, Almeida’nın hatta daha sonra Bobo’nun ceza sahası içinde, dışında, sağında, solunda yalnızlığı... Beşiktaş’ın aslında en önemli sorunu bu. Sadece ölü toplarda değil, diğer dakikalarda da ceza sahası çevresinde kalabalık olmak zorundalar. Atom Karınca’nın patenti Beşiktaş. Sivas’ın müsabakası olmadığı günlerde, Fi-Yapı İnönü Stadı’nda tribündeki yerini alıyor. Bu da gösterdi ki, Beşiktaş’ı ezberine yerleştirmiş ve çocuklarına da bunu aşılamış. Sivas’ın defansı, ölü toplar dahil orta çizgiden Beşiktaş sahasına geçmedi. Siyah-Beyazlılar’ın kafalarında kupa maçı var. Kim ne derse desin, bu böyle. Sivas’ta, geçen haftaki Buca maçından sonra kafalar biraz daha rahatlamış. Beraberliğe bile eyvallah diyecek pozisyondalar. Beşiktaş için itibar maçıydı, olmadı. Zaten sıkıntılı olan Beşiktaş defansında, Sivok atıldıktan sonra!.. (Aferin Bünyamin Gezer) Kulübede Tayfur hoca dua okuyordur herhalde “Yardım et” diye. Çünkü çarşamba günü Toraman’dan başka alternatifi yok, herhalde Aurelio oynayacak. Ancak Ferrari efendiye birkaç lafımız var. Bu 2. oldu, ısınırken sakatlanıyorsun. Ayak burkma falan değil, darbeye karşı da değil. Adalen çekiyor. Ferrari kardeşim, sana Beşiktaş takımının ihtiyacı, hakemin başlangıç ve bitiş düdüğü çaldığında. Bu zamanlar dışında da profesyonel futbolcu olduğunu bilmen gerekir. Gecelerin değil, Beşiktaş’ın adamısın. Dilerim Allah’tan Beşiktaş’a çektirdiklerini şu günlerde yanına gelen oğlun sana çektirir!

03 Nisan 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Nereden nereye?‘’

90+2 Fabian Ernst oyuna giriyor. Barış Şimşek 3 dakika uzatma vermiş. Yani 1 dakika kala bu takımın belki de iş ahlakı önde olan en önemli oyuncusu sahaya sürülüyor. Amaç ne? Nereden nereye derken, Beşiktaş Takımı 90+2’de beraberlik için sahada. Manisa’da hava 5 derece soğuk ama donduk donduk! Belki futbol biraz ön plana çıksaydı, bu soğuk bizi etkileyemeyecekti. Tribünde görevli foto muhabiri ve muhabir arkadaşlarım dışında 3-4 kişiyiz İstanbul’dan gelen. Yeni kalp ameliyatı oldum biliyorsunuz, herhalde Schuster de Hikmet hoca da benim fazla heyecanlanmamı istemediler! Schuster’i anladık da, sahada gamsız, heyecansız oyuncular... Ya Hikmet hocanın talebelerine ne demeli? İstanbul’da Beşiktaş’a, Galatasaray’a, Trabzon’da Trabzonspor’a kök söktüren yırtıcı, mücadeleci oyuncular nerede? Nerede Hikmet hocam? Ama takım elbisen harikaydı, çok yakışmış sana nereden aldın hocam, nereden? Görüyorsunuz değil mi, neleri yazıyoruz, neleri konuşuyoruz. Vah benim futbolum vah! Vah benim Beşiktaş’ım vah! Vah venim Hikmet hocam vah! Bir şey söyleyeceğim ama Beşiktaş’lılar bana kızmasın. Sahanın yıldızı kimdi biliyor musunuz? Ferrari, Ferrari... Bunu istemeyerek yazıyorum. O da papucun bağlı olduğunu anladığından dolayı.

Son paragrafı Doğukan’a bıraktım. 21 ustanın yanında bir tane çaylak: Doğukan... Schuster’in belki de Beşiktaş’a bu sene yaptığı gelecek adına en iyi işler. Ama bu çocukları teker teker kullanmak lazım. Komşuma son ricam; Aurelio’dan sana, bana, Beşiktaş’a fayda yok. Sana fayda Necip’ten... Kulübede değil, inan Necip’i sahaya sürsen belki de Beşiktaşlılar’ın çoğunun düşünceleri senin için değişecek. Sona bıraktım Fernandes’i... Yabancılar içinde biraz koşan, mücadele eden şut çekendi. Ama benim değilki, kiralık. Onun için Fabian Ernst niçin 90+2’de giriyor diye sıkıntım. Fernandes çoğu maçta kulübede tabi Fabian da... Vah Beşiktaş’ım vah... Ne dedik başlıkta nereden nereye? Dün 4 tane yazar Beşiktaş’ın peşindeydi. Yarın bizim gibi birkaç enayi bile bulamazsınız! Bunu yapmaya hakkınız yok.

12 Mart 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Sabun köpüğü‘’

Quaresma’nun yokluğu Shuster’in planlarını alt-üst etti. Trabzonspor sıkıntıyla geldiği İstanbul’dan huzurlu bir şekilde evine döndü. Keşke Tolga Özkalfa, Serkan’ı atmasıydı. Kararına hiçbir şey demiyorum. Doğru karar.
Eksik Trabzon, çok daha iyi oynadı... Oyunda 1-0 geriye düştüğü anda bile, maçı kazanma yönünde çok daha arzulu ve istekliydi. Ama Beşiktaş kulübesi, yanlış tercihlerin kurbanı oldu. Almeida’nın ve Ernst’ün daha önce kullanılması gerekiyordu. Hatta Bobo çıkmadan, yani sahada çift santrfor olmalıydı. Çünkü Beşiktaş defasının durumu belli; canlı bomba!.. Skorda fark da gelmeyince; dedik ya daha arzulu ve istekli olan Trabzonspor, istediğini, hatta fazlasını elde etti. Çünkü oyunun başında Şenol hocaya, ‘Beraberliğe ne dersin’ diye sorsak, dünden razıydı.
Ben Necip’e üzüldüm. Neden derseniz?.. Dün gece Beşiktaş tribünleri ‘Rüya Takım’ diye adlandırdığımız takımın oyuncularını bir kenara bırakıp, Necip’i alkışlıyorlardı. Acaba sezon başından beri, Necip’in yerine Aurelio’nun tercih edilmesi ne derece doğruydu, onu da bilmem ama, görülen bir şey var ki; İnönü Stadı’nda Beşiktaş’ın sırtı yerden kalkmıyor... Hayaller bir bir uçuyor mu, ne dersiniz?
Başta da dediğim gibi; beklentiler çok fazlaydı sezon başında. Hayallerimiz vardı. Önce UEFA sonra Türkiye Ligi uçtu gitti. Elde var; Türkiye Kupası. Ne dersiniz; o da sabun köpüğü gibi uçup gider mi?.. Bu kafayla zor mu zor!

07 Mart 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Farkı fiyatı‘’

Her konuda eleştirebilir, ama doğrusunu isterseniz bu konuda aynı fikirde değilim. Schuster’i alkışlıyorum. Hele Onur’un sakatlanıp, Muhammed’i 38. dakikada alması bile, bu düşüncede olmadığının açıkça belirtisi. Dün Antep’te 95 doğumlu Muhammed, 93 doğumlu Atınç, 93’lü Doğukan, 92 doğumlu Furkan, 92’li Cumali kadroda, tabii 93’lü Onur’u da saymamız gerekir. Bunlar Beşiktaş cephesindeki oyuncular. Bir de Gaziantep var. Erkam Reşmen ve şu anda Bank Asya’nın en iyi oyuncularından Ahmet de Beşiktaş altyapı patentli oyuncular.

Evet başlığa farkı fiyatı dedik... Sahadaki gençleri kenara bırakıyorum. Ama Atınç için bir kaç şey söylemek istiyorum. Geçen yıl Mustafa Denizli’nin kullandığı bu genç, bu sezon Ferrari’nin gölgesinde kaldı. Birisi 5 milyon Euro otel beğendirilmiyor, Türkiye’deki futbol yaşantısını geceleri sürdürüyor! Atınç maalesef Nevzat Demir Tesisleri’ne otobüsle gidip geliyor. Furkan, Doğukan, Muhammed ve Hakan Albayrak’ın nüfus kağıdında hep Beşiktaş yazıyor, futbol okulundan gelme... Cumali Gebze’den, Mumammed Minik Takım’dan gelme, Atınç Küçükçekmece... Gönül isterdi ki bugün bu kadroda Erkut’un da olmasını. Belki de bu yeteneklerin içinde Muhammed’den sonra benim en çok umut bağladığım oyuncu. Ama Mustafa Denizli onu bir profesyonel yaptı, çocuğu da yaktı. Evet, şimdi sorarım fark nerede? Bu Gaziantep Belediye takımı Quaresma’lı kadroyu Antep’te gruplarda 1-0 yenmişti! Dün bu bebeklerle Beşiktaş yendi. Sorarım fark nerede? Kim ne derse desin, yukarıda da belirttiğim gibi Schuster’i de alkışlıyorum. Geleceği sahaya sürdüğünde kiralık Fernandes’e dolarları veren zihniyet, çocuklarına sahip çıkmamanın ezikliğini yaşıyor mu? Aferin çocuklar. Aferin size...

04 Mart 2011, Cuma 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Anlatamadım galiba‘’

Hani demiştim ya; ilk maçta 4-1’lik mağlubiyet varken, ikinci maçta havlu atan Beşiktaş’ın Kiev seyahatinin ne amaçla olduğu oraya gidip gelenlerin davranışlarıyla açıkça belli edildi diye. Çünkü bu ballı seyahatle ile ilgili olarak oraya gidenlerin yaptıklarını çirkin bulmuştum. Bu şunu gösteriyor; gerek kongrelerde gerekse de bu ballı seyahatlerde ‘derin Beşiktaş aşkı’ açıkça görüldü. Benim en çok merak ettiğim konu da hani tribünlere kucak açılmayacaktı? Ama ne yazık ki Kiev seyahatinde ceplerine 200 Euro da harçlık verilen bu arkadaşların, merak ediyorum orada 4-0’lık skordan sonra ne faydası vardı. Bu parayı kim ödedi? Bu şunu gösteriyor bana göre; Beşiktaş Takımı’nın kötü gidişini, en azından kötü gidişinde tribün tepkisini önlemek. Aklı selim Beşiktaşlılar bunun farkında... Buna prim vermeyeceklerdir de. Trabzonspor maçından sonra Manisaspor var. Yani İzmir’e seyahat da bal kaymak! İzmir’e kimler bu kulübün sırtında gidecek?

Ben dün TFF Gençlik Geliştirme Merkezi’ndeydim. 2011-2012 sezonunda Beşiktaş altyapısına yer arıyorlar. Çünkü, Fulya’nın fiziki şartları müsabaka organize etmeye müsait değil. Hatta ne acıdır ki İstanbul Amatör Kümesi’nde 30 tane kulübün Gençlik Geliştirme Ligi’ne müsait tesisleri varken, maalesef Beşiktaş bu acıyı yaşıyor. Sadece Kiev seyahatine harcanan misafir konaklama bedelleri Fulya Şan Ökten Tesisleri’ni ve Fulya Tesisleri’ni sağlıklı hale getirmeye yeterdi. Onun için diyorum asalaklar düşsün bu kulübün yakasından diye... O seyahate gidenlerden bir kişi desin ki Yemen Ekşioğlu, benim bu kulübe şöyle şöyle faydam var. O zaman yaptığının iki misli vermeye hazırım!

Sevgili Serdal Adalı, daha bu işte birinci senen. Medyada yaşadıklarını burda anlatmaya gerek yok. Senin şu yaptığın görevleri çamur batak içinde 5 kuruş parasız Beşiktaş Kulübü’ne para verdi diye babasından dayak yiyen biri söylüyor. Lütfen dikkatli ol. Yarın çok geç olabilir. Kongrede söz verdin, Şan Ökten Tesisleri’ni yap. Bu işler öyle kulübün açıkladığı primden sonra soyunma odasına girip ikiye katlamakla yöneticilik olunmuyor. Sana bir dost tavsiyesi, bu işler bu şekilde yürümez. Para senin olabilir ama bunu yaparak da Beşiktaş’ı küçük düşürüyorsun... Bunu asla unutma...

03 Mart 2011, Perşembe 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Günahtır beyler...‘’

Yıllardır yazıyorum; başta kongre fareleri, sonra bir şey yaptım diye ortaya çıkan genel yöneticiler ve yıllardır da elini taşın altına sokmayan bürokratlar... Ben utandım, acaba onlar utandı mı? Neden mi, anlatayım...

Kiev uçağı; 160 misafirle gitti geldi. Misafir mi yoksa kulübün sırtındakiler mi? Hani karar alınmıştı her türlü şartlarda takımın uçağı ile kimse gitmeyecekti? İlk maç 4-1 yenilmişsin, hava şartları ortada... Kiev’in tarihi eserlerini gezmeye gitmediniz. Adı Kiev. Yani Kiev seyahatinin amacı bambaşka! Beşiktaş Kulübü’nü kullanarak, uçak gidiş geliş, 5 yıldızlı otelde yiyecek içecek her şey bedeva. Parasını kim ödeyecek? Beşiktaş... Şimdi diyebilirler, ‘başkan bunları kendi cebinden verdi’ diye. Vermeye hakkı yok. Verecekse üç senedir şarapçılara yer olan Şan Ökten Tesisleri’ne versin. Bir kişinin gidiş geliş maliyeti bin 500 dolar. Yani aşağı yukarı 150-200 bin dolar civarında bir para. Bu parayla neler yapılmaz neler... Kesinlikle kendi ücretini verip gidenleri ayrı tutuyorum, ama onları da bilmek istiyorum. Bu seyahatte avantacıları yazmak istiyorum ki, bu kulübün yakasından bir an önce düşsünler.

Başkanım; ne olur, bugün eğer kongre hesabı yaparak bunları oraya götürüyorsan, inan yarın herkesten önce seni satarlar. Takımın ligde bir iddiası yok, kupada yoluna devam ediyor. Bunun için dün akşamki Antalya maçı benim için de önemli değil. Ben Trabzon maçına bakıyorum, takımın itibar maçı. Ama camia için itibar istiyorsan, etrafındaki asalaklardan kurtulman lazım. Eğer bunlar kongre üyesi ise de yazıklar olsun. Kiev seyahatinin ne anlama geldiğini herkes biliyor. Ayıpların büyüğü, günahların büyüğü Beşiktaş Kulübü’nün sokulduğu durum...

01 Mart 2011, Salı 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’4x4'ü bırakın‘’

Başlığa sonra dönücem ama önce onbeş gün öncesine dönmek istiyorum. Yani Beşiktaş’ın geleceğini etkileyecek olan mali genel kurula... Bir kulübün, bir spor kulübünün genel kurul yapısı o kulübün aynasıdır. Yani şunu belirtmek istiyorum; Beşiktaş’ın maalesef genel kurul yapısı beterin de beteri... Herşey tamamen kongre hesapları üstüne kurulmuş, Beşiktaş’ın geleceğine yönelik değil. Ayıbın en büyüğü ne biliyor musunuz? Bana göre de utanç verici birşey... Banka sistemlerinin internet ağının mükemmele yaklaştığı bir ortamda 200 yüz kişik, 500 kişilik, bin kişilik, bin 500 kişilik gruplar halinde aidatların yatması. Soyadları aynı olup, aile yapısı dışında kongre aidatlarını başkalarına yatırtan Beşiktaş Kongre Üyeleri’ne yazıklar olsun, yuh olsun! Şimdi bakın; divan başkanının açıklamasına göre, 22 binin üzerinde genel kurulu üyesi olan Beşiktaş’ın 10 bin 500 civarında aidatını yatırmış Beşiktaş’lı var. Ama bunların yüzde 80’ini de aidatlarını başkalarına yatırttılar. Geriye kalan 10 bin küsür kişi naylon! Bakın göreceksiniz önümüzdeki seçim genel kurulunda bu sayı 16 bin, 17 binlere çıkacak. Yani kongre fareleri ortaya çıkacak. Öncelikle bu fazlalığın mutlaka eritilmesi lazım. Üç sene yatıp seçimden seçime aidatını yatıran bu üyeleri tespit edip, üyeliklerini askıya almak lazım. Gerçek Beşiktaşlılar’ın ortaya çıkması şart. Bu enflasyon üye yapısında değil kulüp yapısında da mevcut. Bütün branşlar ve idari kadrolar olmak üzere Beşiktaş ailesinde en az yüzde 50 personel fazlalığı var. Bunun maliyetini düşünmek bile istemiyorum. Yüzde 10 eksilse bile Fulya Tesisleri 50 sefer yapılırdı. Ne Serdar Adalı ne de ağabeyi ne de başka birinin bunu yapmasını beklemek... Artık siz düşünün. Evet Beşiktaş, Kiev’den dört yiyip döndü. Fenerbahçe’den de yediği dördün nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Neticeler gelir geçer. 100. yıl şampiyonluğuna damga vurmuş oyuncuların çoğu stat kapılarında tribüne girmek için adam ararken, unutulduklarının acısı gözlerindeki buğuluktan belli oluyordu. Neticelere takılmayalım lütfen. Bugün dört yedin yarın dört atarsın ama geleceğin öyle bir haldeki, onu hiç düşünmek istemiyorum. Sadece şunu söylüyorum: Bu gidişle Beşiktaş’ın geleceği eyvah ki eyvah...!

26 Şubat 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Dakika 62 ve maç bitti‘’

İşte bu kırmızı kart ve penaltı Beşiktaş’ın farka gitmesi gerekirken fark yemesine neden oldu. Cüneyt Çakır’ın affetmediğini her oyuncu biliyor. Ama Fenerbahçeliler daha çok dersini çalışmış. Beşiktaş sahasında, her pozisyonda yerde kalıp faul istiyorlardı. İstediklerini aldılar da. Bu maçın hakkı bu değil. Maalesef bu maça çomak sokuldu. İki tane ofsaytı Tarık Ongun kesti ki akıllara zarar! Gökhan Gönül’ün sarı kart gördüğü pozisyonda Simao kaleci ile karşı karşıya. Bırak devam etsin, sarı kart her zaman gösterirsin. 78. dakikada Gökhan da soyunma odasına gitmeliydi. Fırat Aydınus’un Büyükşehir Belediye maçında Aurelio’ya gösterdiği kırmızı kartla, Gökhan’ın pozisyonu arasında ne fark var? Birinde kırmızı kart birinde yok! İşte Beşiktaş’ın bu sezon ligden kopmasının ana fikri bu, çalınan ve çalınmayan düdükler. Maalesef çok sevdiğim Türkiye’nin en iyi hakemi Cüneyt Çakır hiç iyi gününde değildi. Bir laf var, malına sahip ol hırsızın başını belaya sokma. Cüneyt’e Fırat’a kızacaksın ama Ferrari’ye ne diyeceksin. Yabancı kontenjanına takılan Bobo ve Sivok’u eve yollayan Schuster, ilk defa sahaya sağlıklı bir takım çıkardı. Ama dedik ya, o da dün gece düdüklerin esiri oldu.

21 Şubat 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI