‘’Pozisyon vermeden yenildi‘’
İki ayaklı bir Avrupa kupası maçında, hem de kendi evinde 2-1 kaybetmek, turu mucizeye bırakmak demektir. Penaltıya kadar Galatasaray’ın futbolu hiç fena değildi. Ancak Diagne’nin etkisizliği ve Fernando’nun inanılmaz top kayıpları, oyunun yeniden çevrilmesi adına büyük sıkıntı yarattı.
Zoru başardılar ama...
Maçın başında baskı Galatasaray’dan beklenirken, Benfica’nın presi bunalttı. Sarı-Kırmızılı oyuncular bu baskıyı çabuk kırmayı başardı ve oyunu 20. dakika itibarıyla rakip yarı sahaya yıktı. Kendi ligindeki son 6 maçını kazanırken, 26 gol atıp sadece 5 gol yemiş formda ve dinamik bir takıma karşı oyun üstünlüğü yakalamak zordur. Galatasaray bunu başardı, ancak bir penaltı kararı tüm planları bozdu. Top Marcao’nun koluna çarptı mı çarpmadı mı tartışması bir yana, Brezilyalı futbolcunun harmandalı oynar gibi yaptığı müdahale çok anlamsızdı.
VAR sistemi olmayınca!
İspanyol hakemin tartışmalı kararlarının yanında, Benficalı oyuncuların her fırsatta yüzlerini tutarak aldatmaya yönelik hareketleri sinir bozucuydu. VAR sistemi, Avrupa Ligi’ne bir an önce dahil edilmeli. Galatasaray ikinci yarıda yine çok hareketliydi. Nagatomo’nun şık ortasına, Luyindama’nın nefis kafa vuruşu umutları tazeledi. Ortada pozisyon yokken 64’te gelen bir uzun top ve Seferovic’in Marcao’yu yıkarak attığı gol ise Aslan’ın direncini bir kez daha kırdı. Fatih hocanın hamleleri skoru değiştirmeye yetmedi. Tur buradan döner mi? Zor, ama imkansız değil.
‘’Böyle futbola 1 puan çok!‘’
Büyük takımların maçları kendi dinamikleri açısından analiz edilir. Alanya kazandıysa, “Alanya’nın kazandığı maç” değil, “Galatasaray’ın kaybettiği maç” diye konuşulur. Ancak dün akşamın hikayesi, tamamen ev sahibi takımın üzerine değerlendirilmeli.
Sergen Yalçın yönetimindeki 5 maçın (6 oldu) hiçbirini kaybetmedi Alanya. Üstelik bunlardan ikisi Başakşehir ve Beşiktaş’a karşıydı. Son iki lig maçını da kazandılar. İşte bu çıkışın tesadüf olmadığı, Galatasaray karşısında öyle net ortaya çıktı ki...
Sergen Yalçın mucizesi
Taş gibi bir takım yapmış Sergen hoca. Bu kadar kısa sürede bunu nasıl başardığını anlamak güç. Sahanın her yerinde bastılar.
Muslera topu kullanırken açılan iki stopere de, boşluğu dolduran Fernando’ya da, ona yardıma gelen Belhanda’ya da pres yaptılar. Haliyle Galatasaray top kullanamadı. Feghouli’yi döndürmediler,
Onyekuru kayboldu, Mitroglou topa dokunamadı.
Muslera bitti deyince!
İlk yarıda kritik pozisyonları harcayan, Muslera’yı sürekli zorlayan Alanya, golü 45 artıda şans eseri buldu. Ceza sahası dışından gelişine aşırtma vuran Djalma, ilk yarı bitti zannedip öne çıkan Muslera’yı avladı.
2. yarıda Galatasaray daha hareketli görünse de değişen bir şey yoktu. Beraberlik golü tamamen Belhanda ve Feghouli’nin bireysel becerisinden geldi.
Mitroglou hazır değildi
Mitroglou, fiziksel olarak hiç hazır değil. Luyindama sert, ama zaman zaman konsantrasyon kaybı yaşıyor. Marcao ise mükemmel bir transfer olduğunu tekrar gösterdi.
Kazanılan 1 puan, Aslan için altın değerinde. 2 puanı kaybeden taraf, sahadaki oyuna göre kesinlikle Alanya’ydı.
‘’Golcüsü de var keyfi de!‘’
6 aylık forvet hasreti sonrası üst üste gerçekleşen Diagne ve Mitroglou transferleri, tam bir gövde gösterisine dönüştü. Ancak dikkat... Diagne cezalı, Mitroglou hazır değil. Üstelik Alanya, Sergen Yalçın’la müthiş bir çıkış yaşıyor.
Ligde henüz 20. hafta... Kazanılacak, kaybedilecek çok puan var. Ancak bugünkü Alanya deplasmanı, Galatasaray için sezonun en kritik virajlarından biri olacak. Sebebi açık. Gomis’in ayrılmasıyla başlayan, 6 ay süren ve hatta dizilere bile konu olan forvet hasreti, transferin son gününde patlatılan Diagne ve Mitroglou bombalarıyla sona erdi. Bu iki takviye, tam da rakiplerin ‘ince ince’ alaylı mesajlar vermeye başladığı sırada, müthiş bir gövde gösterisine dönüştü. İki devrede tam 32 gol atan Diagne de, kalitesini Olympiakos ve Benfica’da kanıtlayan Mitroglou da, Galatasaray’a seviye atlatacak türden iki yıldız.
Marcao-Luyindama uyum sağlarsa...
Ancak... Diagne’nin Kasımpaşa’dan kalan bir cezası var. Kendisini Trabzonspor maçında yeni formasıyla izleyeceğiz. Mitroglou’nun ise Fransa Ligi’nde bu sezon 90 dakika oynadığı tek bir maç bile yok. Haliyle mevcut formuyla Sinan Gümüş, bugünkü maçta 1 adım önde görünüyor. Muhtemelen Mitroglou da en azından 2. yarıda formayı sırtına geçirip farkını sahaya yansıtacaktır. Bir diğer transfer Luyindama da, tam Fatih hocanın beğendiği tarzda bir stoper. Marcao ile uyum sağlarsa, takımı bir adım daha ileri taşıyabilir.
Beşiktaş ve Başakşehir kazanamadı
Galatasaray’ın transferleri kadar, maçın kaderini belirleyecek bir diğer önemli faktör Alanyaspor’un performansı. Sergen Yalçın yönetiminde müthiş bir çıkış yakalayan Alanya; ligde tam 5 maçtır yenilmiyor, üst üste 2 sınavını da kazandı. Üstelik kaybetmediği takımlar arasında Beşiktaş ve Başakşehir de var. Yani Galatasaray’ı işi bugün hiç kolay olmayacak.
Kim öne çıkar?
17 lig maçında 9 gol... Everton’dan kiralık gelen Onyekuru, harika bir sezon geçiriyor. Özellikle Rodrigues’in yokluğunda sol açıkta çok etkili olan genç oyuncu, bugün de Aslan’ın en önemli kozu olacak.
Bu istatistiğe dikkat!
Galatasaray’ın bu sezon deplasmanda üst üste kazandığı 2 maç yok. Son olarak Göztepe’yi yenen Sarı-Kırmızılılar, bugün Alanya karşısında şeytanın bacağını kırmaya çalışacak.
Kısa mesaj
Elde 1 tane bile yokken, çok önemli 2 santrfor takviyesi. Eksiği duyulan oyun kurucu bir stoper, savaşçı ve çevik bir stoper, her ihtimale karşın bir de yedek stoper transferi. Galatasaray Ocak ayını
mümkün olan en iyi şekilde geçirdi. Bu performans sahaya yansırsa, şampiyonluk kaçınılmaz.
‘’Madalyonun iki yüzü!‘’
Sakatlık konusunu bir kenara bırakırsak, Galatasaray’ın mevcut form grafiğini analiz etmek için, sezonun şu ana kadarki kısmını tam ortadan ikiye bölmek yeterli. Bu sezon 14 resmi maça çıktı Galatasaray. İlk 7 maçlık dilimde 18 gol attı, 7 gol yedi. Son 7 maçlık dilimde ise sadece 3 gol atarken, yine 7 gol yedi. İlk bölümde 5 galibiyet 1 yenilgi, ikinci bölümde 2 galibiyet 3 yenilgi var. Peki aradaki farkı belirleyen neydi? Aslında bu sorunun cevabı, yaz aylarına kadar dayanıyor...
Düşüş Eren'le başladı
Gomis geçen sezon ligde 29 gol attığında, birçok pozisyonu tamamen bireysel gücü ve sezgileriyle sonuçlandırmıştı. Tüm sezonu yedek kulübesinde geçiren Eren, yaz transfer döneminde forvet takviyesi yapılamayınca, bir anda takımın vazgeçilmezi haline geldi. 11 maçta attığı 6 gole bakıldığında, işini kötü yaptığı söylenemez. Bugünkü kalitesiyle daha fazlasını beklemek de mantıksız olurdu. Ancak bugünkü düşüş de, tam olarak Eren’in düşüşüyle birlikte başladı.
Sistemin ihtiyacı var
Bu iniş çıkışlar sadece Eren’in golcülük kalitesiyle ilgili değil. Fatih hocanın oyun sistemi, bir şekilde önde duvar olacak, hava toplarını indirip set kuracak veya kenarlardan gelen ortalara cevap verecek fizikli bir santrfora ihtiyaç duyuyor. Donk’un Antalya’da attığı gol tesadüf değildi. Aynı Donk, Malatya’da da ileriye geçtikten sonra çok iyi toplar indirdi, gol fırsatları yarattı.
Rodrigues & Onyekuru kozu
Soldaki Rodrigues’in karşısında Şener ya da İsla olacak. Galatasaray’ın en çok kullandığı kanat burası. Aklı tamamen sahada olduğunda çok tehlikeli bir yıldız. Ama kötü gününde de takımı 1 kişi eksik oynatma potansiyeline sahip. Diğer kenarda Onyekuru, Sinan, Feghouli rekabeti yaşanıyor. Onyekuru 1 adım önde görünüyor. İki hızlı kanat, Fenerbahçe’nin savunma beklerine sıkıntı yaşatabilir.
İstikrar sağlayamıyor
Galatasaray, hedef santrforunun olmadığı her maçta zorlanıyor. Eren de ilk kez Akhisar deplasmanı öncesi olumsuz sinyaller verdi. Sakat olmadığı iddia edildi, idmana çıkmadı, kadroya alındı ama kulübedeydi. Son yarım saat oyuna girdi, takımı 3 yedi. Sonra döndü, sonuçlar düzeldi, tekrar sakatlandı. Porto’ya gitmedi, takım kaybetti. Antalya’ya götürülmedi, Maicon ve Donk’u santrforda izledik. Döndü, Schalke maçında sakatlandı, Yeni Malatya’yı kaçırdı, takım yine kaybetti.
Gol atmayan 10 numara
Dolayısıyla yarın Fenerbahçe karşısında da bir santrforun varlığı çok kritik. Eren çok büyük ihtimalle 11’de olacak. Peki 90 dakikayı tamamlayabilir mi? İşte orası soru işareti. Arkasındaki Belhanda’nın durumu da çok önemli. Mutlaka Eren’e yakın oynamalı. 1.5 sezonda sadece 3 gol atarken, 3 de kırmızı kart görmüş 10 numarayı kimse izlemek istemez. Ancak Terim’in elinde çare yok. Belhanda’nın savunma arkasına atacağı toplar ve kanatlarla uyumuna çok ihtiyaç var.
Savunma bekleri zayıf
Beklerde Linnes ve Ömer ne hücum ne de savunma için ideal isimler. Formda bir Mariano ve Nagatomo’nun eksikliği çok hissedilecek. Göbekte Serdar ve Ozan, sürekli değişen tandemin yarınki tercihi olacak gibi görünüyor. Bu ikilinin en büyük şansı, Fenerbahçe’de onları zorlayacak kalitede bir golcü bulunmaması. Savunmadaki en büyük koz ise tecrübesi ve kalitesiyle kuşkusuz Muslera olacak.
Donk & Ndiaye’ye dikkat
Merkezde Fernando büyük ihtimalle derbiye yetişmeyecek. Donk-Ndiaye ikilisi de bu bölge için gayet ideal. Ancak ikisi de kart görmeye müsait isimler. Erken bir sarı kart, orta sahanın gardını düşürebilir. Donk’un fiziksel gücü, Ndiaye’nin sürpriz çıkışları Galatasaray’a avantaj sağlayabilir.
‘’Bu fırsat kaçmaz!‘’
Schalke için geçen sezon rüya gibiydi. 63 puan toplayıp ligi ikinci bitirmeleri, teknik direktör Tedesco’ya müthiş bir kredi kazandırdı. Conte, Allegri gibi İtalyan hocaların tekrar ‘hortlattığı’ 3’lü savunma sistemiyle, Tedesco da harikalar yarattı. Ta ki yeni sezona kadar... Bundesliga’da uyguladıkları 3-1-4-2 taktiği, bu kez kimseye sökmedi. 5 hafta geride kaldığında, Schalke sıfır puanla dibe demir atmıştı. Tedesco mecburen sistemi değiştirdi, 4-2-3-1, 4-3-3 gibi varyasyonlar denedi, denemeye de devam ediyor.
2 gol atan oyuncu ön libero!
Ligde üst üste 2 galibiyet İtalyan hocayı rahatlattı. Ancak İstanbul’a gelmeden önce, evlerinde Werder Bremen’e 2-0 yenilmeleri, moralleri tekrar alt üst etti. Şu an 18 takımlı ligde 16. sıradalar. İşleri kolay değil. Hücum hattında bir türlü istikrar sağlanamadı. Uth, Embolo, Burgstaller gibi isimler arasında sürekli rotasyon yapılıyor. Takımda 2 gol atabilen tek oyuncu, ön libero Bentaleb.
Kalecisi 1 maçta 2 hata yaptı
Üstelik İstanbul’a sıkıntılı geldiler. Kaptan Naldo sakatlığı nedeniyle yok. Embolo da hafif sakat. En önemlisi tecrübeli kaleci Fahrmann yok. Onun yerine 22 yaşındaki Nübel oynayacak. Genç eldiven, ilk kez forma giydiği Bremen mücadelesinde yenen 2 golde de hatalıydı. Bu tecrübesizliğe bir de Türk Telekom Stadı’nın atmosferi eklendiğinde, Galatasaray hücumcuları karşılarında eli ayağı titreyen bir kaleci bulabilirler.
1 puan bile işlerine gelecek
Tedesco’nun sahaya süreceği 11’i tahmin etmek çok zor. Neredeyse her maç, 4-5 oyuncu birden değişebiliyor. Şampiyonlar Ligi’ndeki 6 maçlık periyodun dinamiği, yerel liglere göre çok farklı. Neticede kazandığınız her puan, rakibinizin kaybı anlamına geliyor. Almanya’daki kötü günlere rağmen, Schalke’nin grupta 4 puanı var. Dolayısıyla İstanbul’dan çıkması muhtemel 1 puan, Almanlar’ın işine gelecektir. 11 de buna göre şekillenebilir.
Kadroda bir ihtimal daha var
Galatasaray’ın eksikleri de çok önemli. Fernando çok büyük kayıp. Orta sahanın beyni, kalbi, dinamosu olmayacak. Serdar Aziz aynı şekilde. Stoper kalitesi tartışılır, ancak mevcut Galatasaray kadrosu içinde yeri çok kritik. Ozan 11’de çıkarsa, tecrübesizliği pahalıya patlayabilir. Bir ihtimal, Donk - Maicon tandemiyle, orta alanda Selçuk - Ndiaye - Belhanda üçlüsünü görebiliriz. Burada Donk’un pozisyonu kritik rol oynayacak.
Zaferin anahtarı Belhanda’da
Belhanda’nın artık sorumluluk alması gerekiyor. Ne oyununda ne ne tavırlarında Galatasaray’a karşı bir aidiyet hissettiğini görmüyoruz. 1.5 sezonda sadece 3 gol attı, ama 3 de kırmızı kartı var. Formanın ağırlığını kaldıramadığı kesin. Yine de mevcut şartlar sebebiyle Fatih hoca ona çok ihtiyaç duyuyor. Bugün yapacakları çok önemli; önde Rodrigues, Sinan ve Eren’in etkinliği, onun performansına bağlı. Bu arada Schalke’nin 16. sırada olması kimseyi yanıltmasın. Kadro değeri, Galatasaray’ın 2 katından fazla. Potansiyelli oyunculara sahipler. Ancak İstanbul’da taraftar baskısı büyük fark yaratabilir. Diğer maçta da Lokomotiv, Porto’dan puan koparabilirse, Galatasaray adına müthiş bir gece yaşanabilir.
‘’İşte bu yüzden Terim!‘’
Beklendiği üzere Galatasaray açısından maç sıkıntılı başladı. Cüneyt Çakır 27. dakikada su molası verdiğinde, sahada ne oynandığını kimse anlayamadı. En kritik an 45’te yaşandı. Çakır’ın, Cissokho’nun eline çarptığını sandığı top, Rodrigues’in kafasından dışarı çıkmıştı. VAR’a giden Cüneyt hoca penaltı kararını iptal etti.
Saha ortasında fırça
2. devre hareketli başladı. Ancak içeride Sinan ve Onyekuru varken, Mariano ve Ömer’in ceza sahasına orta yarışına girmesi akıl alır gibi değildi. Tüm toplar Celustka ve Diego duvarından geri dönüyordu. 70’teki su molasında Fatih Terim’in kenara gelen oyuncularına çektiği fırça, bir şeylerin değişeceğinin habercisiydi.
Maicon-Donk hücum hattı
Nitekim 76’da Maicon santrfor olarak oyuna girdi; yetmedi, 85’te Donk da katıldı, Maicon’un yanına geçti. İleri uçta Maicon - Donk, kenarlarda Feghouli - Sinan, göbekte Ndiaye - Fernando... Bu cesur hamle birkaç dakika içinde meyvesini verdi. 87’de Mariano’nun sağdan ortası, bu kez içeride iki kule vardı; Donk rakip stoperin üzerinden yükseldi, kafayı vurdu, Boffin’i avladı, 3 puanı aldı.
Cesaret etti ve denedi
Terim farkını bir kez daha ortaya koydu. Eldeki malzemeden en iyi yemeği çıkardı. Şikayet etmeden, cesaretle, deneyerek... İşte bu yüzden Galatasaray taraftarı yokluğunda onun evine gidip gözyaşı döküyor, o varken işler kötü gittiğinde, “Terim’in bir bildiği vardır” diyor.
‘’Konsantrasyon ve mutlu son!‘’
Tudor’un görevine son verilmiş, sürpriz bir şekilde erken seçim kararı alan Dursun Özbek, takımın başına Fatih Terim’i getirmişti. Galatasaray’ın 21. şampiyonluk hikayesinde bugün sıra üçüncü ve final bölümüne geldi. İşte Sarı- Kırmızılılar’ı mutlu sona ulaştıran konsantrasyon günleri...
Bölüm 3 - Tüm kabuslar sona eriyor
'Bu bir meydan okumadır'
“Yapacak çok işimiz var. Kariyerimi riske attım. Ama bu kariyeri de Galatasaray’da yaptım. Zaten gel diyorlar geliyorlar geliyoruz, git diyorlar gidiyoruz. Bu bir meydan okumadır...” Fatih Terim, 4. dönemine, bu sözlere başlıyordu...
Göztepe maçıyla başladı
Fatih hoca, anlaşmayı 1 şartla kabul etmişti. 24 Aralık’taki Göztepe maçında, takımının başında olacaktı. Yani sadece 1 idmanla sahaya çıkacaktı. Artık fitil ateşlenmiş, biletler peynir ekmek gibi satılıyordu. Göztepe maçı dolu tribünler önünde, büyük coşkuyla başladı. Aslan yenik duruma düşse de, maçı çevirmesini biliyor, Maicon’un frikikten attığı muhteşem gol, skoru 3-1’e getiriyordu.
Kadroda sürpriz isimler
Terim yeni maceraya galibiyetle başlamış, gözler kampa ve 20 Ocak’taki kongreye çevilmişti. Kupada Buca’yı yenerek tatile çıkan Galatasaray, 7 Ocak’ta Antalya kampına gidiyordu. Bu arada kadro dışılardan De Jong, Mainz’a gönderilmiş, Donk ve Hakan kafileye dahil edilmişti. Viitorul ve Tuzla’yı yenerek 2. yarıya hazırlanan Cim Bom, 18 Ocak’ta kupadaki Buca deplasmanında rövanşı alarak İstanbul’a dönüyordu.
Özbek’e karşı ilk rakip
Öte yandan 20 Ocak’ta, Galatasaray tarihini değiştirecek bir kongreye tanıklık edilecekti. Erken seçim kararı alan Dursun Özbek’in kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Karşısına sadece Mustafa Cengiz çıkmıştı. Cengiz, bunun bir baskın seçim olduğunu, tek adayla yapılmasına gönlünün el vermediğini, seçilmesi halinde şampiyon olsalar bile tekrar kongreye gideceğini söylüyordu.
Ve Cengiz seçimi kazanıyor
Sandıklar açılıyor, sonuçlar herkesi şoka uğratıyordu. 1703 oyla Mustafa Cengiz, 1623 oyda kalan Özbek’i mağlup ediyor ve Galatasaray’ın 37. başkanı oluyordu. “Bulunduğumuz 14 spor dalında da şahlanışın startını vereceğiz. Galatasaray’ı layık olduğu yere çıkaracağız. Ben bana oy vermeyenlerin de başkanıyım” diyordu Cengiz, seçim zaferinin ardından. O gün satır aralarında kalan bu cümlelerin şaşırtıcı bir hızla gerçeğe dönüşeceğini ise kimse tahmin etmiyordu.
Kayseri’de Gomis şoku
Mustafa Cengiz, daha önceden de dile getirdiği üzere Terim’le yola devam kararı alıyordu. 22 Ocak’ta Kayseri deplasmanına gidilirken, Gomis şoku yaşanıyordu. Deplasman kafilesine alınmayan Fransız yıldız hakkında çok sayıda iddia ortaya atılırken, sahneye Eren Derdiyok çıkıyor, attığı 2 golle Galatasaray’ı 3-1’lik galibiyete taşıyordu.
Bu kez de Ndiaye krizi
27 Ocak’taki Osmanlı maçına da Gomis yedek başlarken, 81’de oyuna girip 88’de skoru 2-0’a getiren golü atıyor ve kriz sona eriyordu. Ancak bu kez de Fatih hocanın deyimiyle, “Kafası karışan” Ndiaye, kadroya alınmamıştı. Bu maçtan 4 gün sonra da 16 milyon Euro karşılığında Stoke City’ye satılıyordu. Sol bekte kanayan yaraya ise Inter’den kiralanan Nagatomo ile pansuman yapılıyordu.
Fenerbahçe’nin zirve hediyesi!
1 Şubat’ta kupada Konya’dan 2-2 berabere ayrılan Cim Bom, 3 gün sonra Sivas’a gidiyor, Ndiaye’nin ayrılışı, Fernando’nun sakatlığı derken toparlanamıyor ve 2-1’lik kritik bir yenilgi alıyordu. Konya’dan rövanşı 4-1’le alan Aslan, 21. haftada Antalya’yı konuk ediyordu. 1 gün önce Başakşehir’i yıkan Fenerbahçe, zirve yolunu ardına kadar açmıştı. Galatasaray da bu fırsat tepmiyor, 3-0’lık galibiyetle liderliği ele geçiriyordu.
Şampiyonluk habercisi Sinan!
22. haftadaki Kasımpaşa yenilgisiyle koltuğu tekrar Başakşehir’e devreden Galatasaray, üst üste Bursa ve Karabük maçlarında 5-0 ve 7-0’lık skorlarla şov yapıyor, arada Türkiye Kupası’nda Akhisar’ı 2-1 mağlup ediyor, 11 Mart’ta evinde Konya’yı ağırlıyordu. 2. dakikadaki şok golle geriye düşen Aslan’ı, 2. yarıda oyuna giren Sinan Gümüş kurtaracaktı. 69’da Gomis’e asisti, 86’daki nefis golüyle takımına 3 puanı getiren Sinan, adeta şampiyonluğu haber veriyordu!
30 bin kişinin önünde idman
Galatasaray camiası, 16 Mart’ta tarihi bir güne tanıklık etti. 1 gün sonra Fenerbahçe deplasmanına gidecek olan Sarı-Kırmızılılar, Türk Telekom Stadı’nda 30 bin taraftarın önünde idmana çıkmış, coşku tavan yapmıştı. “O sene bu sene mi” soruları, golsüz beraberlikle başka bahara kalsa da, Kadıköy’den çıkarılan 1 puan, artı hanesine yazılmış, yine de ‘büyük maç’ sendromu aşılamamıştı.
Fatih hocanın gözyaşları
Milli ara sonrası, 27. haftada Trabzon’u ağırlayan Cim Bom, 2-1 kazanmış ve nihayet Galatasaray bir büyük maçtan gülerek ayrılmıştı. Bir sonraki hafta 1-0’lık Gençlerbirliği yenilgisi ise bu kez ‘deplasman sendromunu’ hatırlatmıştı. Liderlik Başakşehir’e teslim edilmişti. Mağlubiyete rağmen taraftar takımı şampiyon gibi karşılıyor, Fatih Terim otobüste gözyaşlarını tutamıyordu.
Bir Gümüş mucizesi daha!
Aslan yeniden hırslanmıştı. Tarih 15 Nisan, hafta 29, rakip Başakşehir, yer Türk Telekom Stadı’ydı. Maçı 2-0 kazanan Cim Bom, zirveye yeniden kurulmuş, önemli bir virajı daha dönmüştü. Kupadaki Akhisar yenilgisi, yarı finalde Galatasaray’ı turnuva dışına itse de, takımın tekrar toparlanmasını sağlamıştı. Bu arada Alanya’da Sinan Gümüş’ün 82’de attığı galibiyet golüyle bir sendrom daha aşılıyordu.
19.05'te konsantrasyon tweeti
29 Nisan’da Beşiktaş’ı konuk eden Galatasaray, ezeli rakibini 2-0 devirerek zirvedeki yerini sağlamlaştırıyor, maça damgasını vuran isimlerden biri, Terim’in tekrar takıma kazandırdığı Donk oluyordu. Bir yandan seçim telaşı başlıyor, 4 Mayıs’ta Mustafa Cengiz, Dursun Özbek, Ali Fatinoğlu ve Ozan Korkut, resmen başkan adayı oluyordu. Aynı gün saat 19.05’te Terim bir tweet daha atıyor, ortalık bir kez daha yıkılıyordu: Konsantrasyon!
'Evelallah hayırlısıyla döneriz'
Aslan artık zoru kolaya çevirmiş, Akhisar’ı deplasmanda, Yeni Malatya’yı evinde yenip 34. haftaya gelmişti. Göztepe karşısında 1 puan, mutlu sona yetecekti. “Daha önce böyle bir maçı oynamış ve 50 bin kişiye karşı gitmiş kupayı kaldırmış bir takım olarak, yine evelallah oradan hayırlısıyla döneceğiz” diyordu Fatih Terim, Bornova seferine çıkarken.
Gomis attı şampiyonluk geldi
Terim’in dediği gibi de oldu. Bu sezon tam 3 penaltı kaçıran Gomis, 66. dakikada topun başına geçiyor, Fenerbahçe ve Başakşehir’in ümitlerini tüketiyordu. 19 Mayıs’ta, kuruluş yılı olan 1905’e atıfta bulunan Galatasaray, Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nda şampiyonluğunu ilan ediyordu. Sarı-Kırmızılılar, İzmir’den ‘hayırlısıyla’ dönüyor, 20 Mayıs’ta 21. kez şampiyonluk kupasını kaldırıyordu. Ve Galatasaray için bir hikaye daha mutlu sonla bitiyordu.
‘’Nerede kalmıştık!‘’
Galatasaray’ın 21. şampiyonluk hikayesinin ilk bölümünde; sezon başında yaşanan Östersunds faciası, Fatih Terim’i Türk Milli Takımı’ndan koparan kavga, birbirinden flaş transferler ve ligin ilk 8 haftasındaki müthiş başlangıcı anlatmıştık. Artık Tudor’un önünde, ‘büyük maçlarda’ verilecek çok önemli bir sınav vardı. İşte sezonun gidişatını değiştiren 2. bölüm...
Büyük maç kâbusu ve erken seçim
Igor Tudor’dan ilk sürpriz
Tarih 22 Ekim 2017... Galatasaray, 8 haftada 8 puan fark attığı Fenerbahçe’yi ağırlıyordu. Aslan kazanırsa, büyük ihtimalle ezeli rakibini yarış dışına itecekti. Ancak Tudor derbide ilk sürprizini yaptı, sahaya üçlü savunma çıkardı (Maicon, Serdar, Denayer). Her ne kadar Serdar maçın başında sakatlanıp çıksa da, denge bozulmuştu bir kere. 73’te Belhanda’nın gereksiz yere kendini oyundan attırması da işin tuzu biberi oldu. Yine de derbi golsüz bitti, kağıt üstünde büyük bir kayıp değildi. Ancak ilk büyük sınav başarısız geçmişti...
Kâbus günlerinin başlangıcı
10. haftadaki Trabzon deplasmanı, Tudor adına kâbus günlerinin başlangıcı olacaktı. Galatasaray sezonun en kötü futbolunu oynamış, Rodrigues girip golünü atana kadar şut bile çekememişti. Feghouli ve Ndiaye’nin gördüğü kırmızı kartlar ise sonraki haftaları etkileyecekti. İstanbul’a 2-1’lik yenilgiyle dönen Aslan, bir büyük maçı daha boş geçerken, Başakşehir’le puan farkı 3’e gerilemişti.
5-1’lik Başakşehir hezimeti
Aradaki 5-1’lik Gençlerbirliği galibiyeti Aslan’a nefes aldırmış, gözler 12. haftadaki Başakşehir deplasmanına çevrilmişti. 18 Kasım’daki maçta Tudor bir sürprize daha imza atmış, Galatasaray sahaya kanatsız çıkmıştı. İleride Gomis ve Eren, arkasında Belhanda, merkezde Ndiaye, Fernando ve Tolga vardı. Bu sürpriz değişiklik de büyük bir fiyaskoyla sonuçlandı; Adebayor’u durduramayan Galatasaray, 5-1’lik hezimete uğradı. Tudor, bir büyük sınavdan daha eli boş ayrılmış, Başakşehir Cim Bom’un ensesine yapışırken, rakiplerle puan farkı azalmıştı
Muslera o topu kaçırınca...
Bir sonraki hafta Alanya galibiyetiyle yine yaralar sarıldı. Ancak 14. haftada Beşiktaş’la deplasmanda oynanacak derbi, belki de ligin kaderini belirleyecekti. 2 Aralık’taki mücadelede bu kez sürpriz yoktu. Tudor, ideal 11’iyle sahadaydı. İlk yarı fena geçmemişti. Ancak kader yine ağlarını örüyordu. Muslera kariyeri boyunca yapmadığı hatayı yaptı, topu elinden kaçırdı, Cenk’in golüyle beraber Aslan dağıldı. Beşiktaş derbiyi 3-0 kazanırken, Galatasaray zirveyi Başakşehir’e kaptırıyor, Tudor son büyük maçını kaybettiğini henüz bilmiyordu... Sarı-Kırmızılı taraftarlar, 4 Aralık gecesi Fatih Terim’in evine giderek, hocayı göreve çağırıyordu.
Tribünlerde Terim maskeleri!
15. haftadaki Akhisar maçı da sıkıntılı başladı. Taraftarların tribüne Fatih Terim maskeleriyle gelmesi, adeta beklenen sonun yaklaştığını işaret ediyordu. Evinde 2-0 geriye düşen Galatasaray, 10 kişi kalan rakibine karşı skoru çevirmeye çalışıyordu. Goller 2. yarıda geldi, tabela tam 2-2 olmuşken Gomis’in kırmızı kartla sahayı terk etti. Tudor buna rağmen Linnes’i çıkarıp Eren’i oyuna alarak galibiyeti ne kadar çok istediğini gösterdi, bu değişiklikle aynı dakikada Belhanda’nın golü geldi. Feghouli 90’da maçı 4-2’ye getirirken, Başakşehir’in sürpriz Sivas yenilgisi, Galatasaray’ı tekrar zirveye taşıyordu.
Ve Tudor’un ipini çeken maç
17 Aralık 2017... Her şeyi değiştiren maç... Galatasaray, 16. haftada ligin orta sıra takımlarından Yeni Malatya deplasmanına çıkıyordu. Tudor’un o güne özel bir sürprizi daha vardı. Savunmada Ahmet, Maicon, Denayer oynuyor, sağ bekte Yasin, sol bekte Linnes görev yapıyordu. Feghouli, Gomis’in yanında 2. forvet, merkez ise Belhanda, Ndiaye ve Fernando’ya emanetti. Bu değişiklik de meyvesini vermedi. Ev sahibinin ilk yarıdaki 2 golü, dengeleri değiştirdi. Maçı 2-1 kaybeden Cim Bom, bir deplasmandan daha mağlup ayrılırken, değişim artık kaçınılmaz olmuştu. Ancak o gece de dahil olmak üzere hiç kimse, böylesine radikal bir hamle beklemiyordu...
Hocanın o sözleri çıldırttı
“Rakip 2 gol attı, biz 1 gol attık. Mağlubiyet bu yüzden geldi. 2 tane popüler şey var Türkiye’de. Birincisi ‘Tudor istifa’, ikincisi ‘Bu sistem’... Böyle olunca herkes mutlu oluyor. Türkiye’de benim anlamadığım bir bakış açısı var. Kazanıldığı zaman oyuncular sayesinde oluyor ama kaybedilince hoca hedef gösteriliyor. Alışık olmadığım bir durum...” Maçtan sonra bunları söylüyordu Tudor. Adeta kendi sonunu hazırlıyordu. İstanbul’a döndüğünde taraftarlar Hırvat hocayı, “İstifa” sesleriyle karşılıyor, “Fatih Terim” tezahüratları yükseliyordu.
Gündeme bomba gibi düşen haber
18 Aralık 2017... Malatya yenilgisinden 1 gün sonra... Galatasaray Yönetimi, Igor Tudor’un görevine son verildiğini açıklıyor, haber spor kamuoyunda bomba etkisi yaratıyordu. Üstelik Özbek yönetimi, erken seçim kararı alıyor, 20 Ocak’ta kongreye gidileceğini duyuruyordu. Değişim kaçınılmazdı, ama bu kadarını kimse tahmin etmemişti.
Herkesin aklında aynı isim
Artık yeni teknik adam için papatya falları açılıyordu. Dünyaca ünlü birçok yabancı hocanın adı Galatasaray’la anılıyordu. Oysa ki, Galatasaray taraftarının aklında tek bir isim vardı. Sonradan anlaşıldı ki, aslında Özbek’in aklında da tek bir ihtimal vardı, hatta kongre kararı bile onu istemeyenleri elemek için alınmıştı: Fatih Terim...
O gece yer yerinden oynadı
Ve 21 Aralık 2017... Saat 23.00... Türk futbol tarihinin en başarılı teknik direktörü, bir sosyal medya uygulaması olan Twitter’dan iki kelimelik bir mesaj yayınlıyor, Türkiye’de 2017’nin en fazla etkileşim alan tweet’ine imza atıyordu: Nerede kalmıştık... Fatih Terim böylece, Galatasaray’da 4. dönemine başladığını ilan ediyor, Sarı- Kırmızılı camiada yer yerinden oynuyordu. Ve 22 Aralık’ta Fatih Terim, kendisini tekrar Sarı-Kırmızılı renklere bağlayan sözleşmeyi imzalıyordu.
Kader yine ağlarını örüyor
Tudor ‘büyük maç’ kabusunu atlatamayarak gönderilmiş, Özbek’in ‘üst akıl’ diye istediği Lucescu, Yıldırım Demirerön’le anlaşarak Türk Milli Takımı’nın hocası olmuş, ‘kebapçıyla’ kavga eden Terim, TFF ile yollarını ayırıp Galatasaray’ın başına geçmişti. Kader bir kez daha ağlarını örmüş, Galatasaray taraftarının bir hayali daha gerçek olmuştu. 3. sıradaki Galatasaray, Başakşehir’in 1 puan, Fenerbahçe’nin de averajla arkasındaydı. Ve 24 Aralık’ta Göztepe maçı vardı...
YARIN: BÖLÜM 3, FİNAL: KONSANTRASYON GÜNLERİ... BÜYÜK MAÇ VE DEPLASMAN SENDROMU AŞILIYOR... HİKAYE MUTLU SONLA BİTİYOR