‘’Emeğe saygı‘’
Aziz Yıldırım'ın yaptıklarını görmezlikten gelmek Tanrı'yı inkar etmek gibi bir şey olur. Yıldırım'la birlikte Fenerbahçe, tesisleşmede büyük adımlar attı. Fenerium küçük bir mağazayken, çığ gibi büyüdü. Yıllık cirosu 25-30 milyon Dolar'ı bulurken, Fenerbahçe ürün satışında tavan yaptı. Ekonomik sorunlar giderildi, gelirler harcamaların önüne geçti. Kulübün bütçesi 100 milyon Euro'yu aştı. 1 hafta içinde 300 dönüm arazinin tapusu kasaya girdi. Ortega, Anelka, Alex, Appiah, Roberto Carlos, Andersson, Hooijdonk gibi futbolcular Fenerbahçe forması giydi. Fenerbahçe bir asırlık tarihinde ilk kez Avrupa'da ilk 16 takım arasına girdi. Amatör branşlarda başarı patlaması yaşandı. 100. yıl etkinlikleri spor kamuoyunu imrendirdi. 12 bin kişilik spor salonu, Kenan Evren Lisesi projesi, Dereağzı'na yeni sosyal tesis, Fenerbahçe Adası'na butik otel yolda. Yıldırım yönetimindeki Fenerbahçe, ezeli rakiplerine en az 8-10 yıl fark attı.
Bu gerçekleri göz ardı etmek, Aziz Yıldırım'a iş olsun diye eleştiri yapmak, emeğe saygısızlık ve haksızlık olmaz mı?
19 Aralık çarşamba günü gazeteniz FANATİK'te, bayan basketbol takımı coachu Zafer Kalaycıoğlu ile finans müdürü Tamer Yelkovan'ın ödemeler yüzünden tartıştığını içeren bir haber çıktı.
Yaptığım araştırmaya göre, haber kesin doğru. Hatta eksiği bile var. Ama nedense, Fenerbahçe'nin resmi sitesinden haber yalanlandı.
Kurumsallaşma yolunda büyük hedefler koyan Fenerbahçe gibi asırlık çınarın, doğruyu yalan gibi gösterip, kamuoyunu yanıltması kime ne kazandırır.
Bu, haberi bulup yazanın emeğine haksızlık yapmak değil mi?
Haberin içeriği gerçek değilse, Basketbol şubesi Genel Menaceri Remzi Dilli'yi kulübe çağırıp kim azarladı? Keşke koridorların dili olsa da konuşsa.
Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı, yıllardır şampiyonluğu kimseye bırakmadı, Cumhurbaşkanlığı Kupası'na abone oldu. Zafer Kalaycıoğlu, bu takımın coachu. Oyuncularının 4 ay alacaklarından mağdur edilmesi, alın teri ve emeğe yapılan haksızlıktır, Fenerbahçe'ye vurulan bir darbedir. Amatör şubeler sorumlusu Mahmut Uslu, bu olay yaşandığında acaba neredeydi?
Hedefe koşarken bazı aksilikler yaşanabilir, ödemelerde aksamalar olabilir. Haberi yalanlamak yerine çözüm yoluna gidip, meseleyi kökten halletmek daha doğru olur.
Doğru olmayını teşhir etmek, kişi ve kurumların en doğal hakkıdır. Ama yaşanan bir olayı da, aynı kefeye koymak Fenerbahçe'ye zarar verir.
Bugüne kadar güneşi balçıkla sıvayan var mı?
İyi bayramlar
‘’Semih nöbette‘’
İlk yarının uzatma dakikaları oynanırken, Selçuk ortayı penaltı noktasına doğru attı. Tuna, hem Semih'e yüklendi, hem de topa elle müdahale etti. Fotoğraf penaltıydı. Ama maçın hakemi Yunus Yıldırım, görüntüyü karta basmaya gerek duymadı.
Fenerbahçe yorgundu, zafer sarhoşuydu. Sahada zaman zaman kayak yapan oyuncular vardı. Topa sahip olmada rakibinden üstün olmasına rağmen, pozisyon üretemedi. Ama tüm bu nedenler, Yunus Yıldırım'ın penaltı vermemesinin nedeni olamaz.
Bülent Korkmaz, Bursa- spor'u çalıştırırken de takımını Fenerbahçe'ye karşı aynı taktikle oynamıştı.
Her fırsatta sertliğe başvurup, rakibi yıldırmayı düşündüler. Kontra çıkışların yanı sıra, yüksek toplar atarak Fenerbahçe defansını bozmaya çalıştılar.
Kahe, Burhan ve İsaac önde basıp, geriden kontrollü çıkmayı engelledi.
İlk yarıda Gençlerbirliği disiplini aldı, Fenerbahçe ise kaleci Gökhan'ı geçemezken, bir kez de hakeme takıldı.
Şuursuz baskı, gereksiz top kayıpları, Aurelio ile Selçuk ikilisinin savunmaya fazlaca yanaşması, Fenerbahçe'nin ikinci yarıdaki başlangıç görüntüsüydü.
Gençlerbirliği skora razı olup bu zaafların üstüne gitmedi, tam aksine sahasına kapandı.
Zico;Ali Bilgin-Kazım, Uğur-Vederson değişiklikleriyle Fenerbahçe'yi toparlamak istedi. Bu hamle az da olsa Sarı-Lacivertli takıma ivme kazandırdı.
Alex'in tam ağırlığını koyamadığı, Carlos'un durgun aktığı, Aurelio ve Selçuk'un yorgun olduğu Fenerbahçe, futbol açısından öne çıkamadı, ama nöbetçi golcüsüyle altın değerinde 3 puan almayı başardı.
‘’Rahat galibiyet‘’
Alex, Tümer Metin, Deivid, Mehmet Aurelio ve Vederson gibi teknik kapasiteleri yüksek futbolculara karşı oynadığınızda, savunmayı rakip sahada kuramazsanız mağlubiyet kaçınılmaz olur.
Ankaraspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman’ın öğrencileri, ilk yarıda oyunu kendi sahalarında kabul etti. Önde boş alan bulan Sarı-Lacivertli futbolcular, çabuk ayağa paslarla cezayı kestiler. Zaman zaman top göstermediler Ankara ekibine.
Fenerbahçe’de sistem bir makine gibi, Lugano, Gökhan ve Deniz kadroda yok. Yerlerine monte edilen Yasin, Önder ve Tümer onları pek aratmadı. Uzun süre yedek bekleyen futbolcuların hazır kıta olması, Zico’nun hem artısı hem de önemli bir avantajı.
Fenerbahçe, belki de sezonun en rahat maçını oynuyordu. Ama Tümer yoruldu. Orta saha savunmaya yapıştı. Bu düşüşü fırsat bilen Ankaraspor doğal olarak yüklendi. Bir de gol buldu. Ancak Alex, Ankaraspor’un hevesini kursağında bıraktı. 3 dakikada 2 gol atıp rakibinin gücünü tamamen düşürdü.
Fenerbahçe, salı gecesi oynayacağı sInter maçı öncesi aldığı galibiyetle moral buldu. Ancak şunu belirtmekte yarar var. Sarı-Lacivertliler öne geçtiklerinde kısa sürede olsa, gevşeme moduna giriyor. Umarım Inter karşısında bunu hiç yaşamazlar. Inter maçı öncesi, Alex’in toparlanması, Roberto Carlos’un iyi performansı ve Semih’in ise çıkışını sürdürmesi teknik direktör Zico’nun umutlarını artırdı.
Fenerbahçe’nin Devler Ligi’nde grubu lider tamamlayacağını düşünüyorum.
‘’Sürpriz değil‘’
Alex’in sakat olması, Fenerbahçe açısından önemli eksiklikti. Çünkü Brezilyalı’nın oynamadığı maçlarda Sarı-Lacivertli ekip rakip kaleye gidemiyor, hücum organizasyonlarında bocalıyor. Kayserispor karşısında da Fenerbahçe bu olumsuzluklarla doluydu. Bir de Zico maç eksiği ve kondisyon sorunu bulunan Appiah sürprizi yapınca, Fenerbahçe orta alanda teslim oldu. Ganalı oyuncu sadece golün pasında gözükürken, daha sonra kaybolup gitti. Kayserispor ayağa paslarla kenarları kullanıp, Fenerbahçe’yi sürekli hataya zorladı. Sakatlanıp çıkana kadar İglesias, Edu-Lugano ikilisine havadan top göstermedi. Durgun, rakip kaleye gitmek istemeyen, orta sahada bocalayan Sarı-Lacivertliler yine de Semih’le öne geçti, ama skor avantajı bile Fenerbahçe’yi ‘uyku’ modundan normale çeviremedi.
Zico’nun Appiah tercihi bana göre yanlıştı. İtiraz ve seyirci baskısıyla hakem Orhan Demiray’ın Edu’yu çıkarması da yanlıştı. Çünkü Edu elle oynamadığı gibi, pozisyonda bariz ofsayt vardı. 10 kişi kalan Fenerbahçe’de Deniz’in sakatlanıp çıkması, işlemeyen sisteme ikinci darbe oldu. İlk yarıda eşitliği bulan Kayserispor, Fatih, Mehmet Eren ve Mehmet Topuz’un sürükleyici futboluyla öne geçti. Kontrolsüz ofsayt taktiği yapan Sarı-Lacivertli savunmanın golde büyük hatası vardı.
Şampiyonlar Ligi’nde dolu dizgin giden Sarı-Lacivertliler, golün dışında pozisyon üretemedi. Carlos’tan başka rakip kaleyi yoklayan çıkmadı. Böyle kötü bir Fenerbahçe’yi bulan Kayserispor’un skoru 2-1’de tutma düşüncesi de garipti.
Mücadeleyi unutan Sarı-Lacivertli ekibin kaybetmesi sürpriz sayılmaz, çünkü Fenerbahçeli futbolcular PSV, Milan, Beşiktaş maçlarındaki gibi ‘kazanma hırsı’ yüklü değildi. Stres yüzdesi fazla olan 90 dakikadan sonrası Fenerbahçe’in teklediği istatistiklerle tespit edildi. Zico dinlenmiş bir kadroyu sahaya sürse acaba ne olurdu?
‘’Muhteşem‘’
‘Sabrın sonu selamettir’ dememiş atalarımız boşu boşuna... Fenerbahçe kazandı mı gruptan güle oynaya çıkacak. Ama gol için paldür küldür saldırmadı. 28 dakika kontrollü, disiplinli oynayıp sabırla rakibin hata yapmasını bekledi. Ve sonunda muradına erdi Sarı-Lacivertliler... Önce Marcelis kendi kalesine, ardından Semih PSV’yi çökerten golleri attılar. 2-0’dan sonra futbol alanının her yerinde Fenerbahçe vardı.
Pres hep birlikte koydular. Takım savunmasında herkes başrol oyuncusu gibiydi. Yardımlaşma her bölgede eksiksiz uygulandı. Futbol da oynadı, şovunu da yaptı Fenerbahçe... PSV’nin gol ayakları Farfan ve Lazovıc top göremedi. İlk 45’te ceza alanına bile giremedi Hollanda temsilcisi.
Önemli maçlarda bazı yıldızlar ortaya çıkar, maçı koparır. Fenerbahçe takım halinde yıldızlaştı. ‘Şu futbolcu daha iyiydi’ demek haksızlık olurdu emeğe. Sarı-Lacivertli ekip, 2. yarıda da istediği gibi yönlendirdi oyunu. Zaman zaman tempoyu düşürüp, fizik güçlerini ekonomik kullandılar. Fenerbahçe, PSV’yi muhteşem futboluyla 2-0 yenip, UEFA’ya gitmeyi şimdiden garantilerken, Sarı-Lacivertli tribünleri de unutmamak gerekir. 90 dakika boyunca susmayan Fenerbahçe, taraftarıyla da muhteşemdi.
‘’Maçı izleme sanatı‘’
Bir Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi daha geride kaldı. Ne yazık ki futbol kalitesini, tribünleri, oyuncuların saha içi davranışlarını içeren yorumları bulmakta güçlük çektim. Maç öncesi Fenerbahçe Yönetimi hakem İsmet Arzuman’ı hedef aldı. Karşılaşma sonrası ise Siyah-Beyazlı cephe Arzuman’ı idama mahkum etti.
Evet, Arzuman yanlış düdükler çaldı. Peki, Beşiktaş’ın nizami golünü mü vermedi, yüzde yüz penaltısını mı görmezden geldi, Bobo ve Batuhan’a gol atmaması için engel mi oldu? Maalesef hayır. O halde bu yangın niye!
Uzatmada atılan gole gelince... Aslında maç izlemek de bir sanattır. Yorumcular ve bazı yöneticiler, ne yazık ki bu sanatı icra edemiyor. Arzuman, orta çizgiye yakın bir yerde faul çaldı. Tribün gürültüsünden düdük duyulmadı. Bu gerçeği bir kenara bırakıp, “Tertemiz gol, neden vermedi?” gibi söylemlerde bulunmak, ortalığı karıştırmaktan başka bir şey değildir. Bu düşüncede olanlara; şapkayı önlerine koymalarını tavsiye ediyorum. Ama pozisyonda “faul yoktu” derseniz, bu tartışılabilir.
Fenerbahçe, bana göre istenilen düzeyde değildi. Sistemde aksamalar oldu, Gökhan, Carlos ve Vederson kanatları uçururken, savunmanın göbeğinde adam ve alan paylaşım yanlışları oldu. Orta sahada da, sanki Fenerbahçe bir kişi eksik gibi oynadı. Çarşamba günü PSV karşısında Fenerbahçeli oyuncular, özellikle geri ve yan paslara çok dikkat etmek zorundalar. Küçük bir hata Fenerbahçe’nin Devler Ligi hayalini yıkabilir. Sarı-Lacivertliler, Avrupa’da daha disiplinli oynuyor. Seyirci desteğiyle bu düşünce Saracoğlu’nda iki katına çıkıyor. Deivid ve Lugano’nun olmaması bana göre sorun olmaz. Beşiktaş galibiyetiyle moral bulan Fenerbahçe, PSV engelini de aşıp, Şampiyonlar Ligi’nde ilk kez 2. tura çıkma şansı yakalar.
‘’Sıkıntılı maç‘’
Lorant kenarda, oyuncuları saha içinde Fenerbahçe’nin nasıl oynadığını çözmeye çalışırken, Tümer’in klas vuruşuyla sarsıldı Kasımpaşa. Daha sonra Semih’in asistinde Deivid sahneye çıktı. İlk çeyrek dolmadan Sarı-Lacivertli ekip iki farklı öndeydi.
Skor avantajı, Fenerbahçe’de sanki ‘maç bitti rüzgârı’ estirdi. Gereksiz geriye ve yan paslar, durgun Kasımpaşa’yı canlandırdı. Sarı-Lacivertli savunmanın iki fazla güven hatasından ilkini Faruk kullanamazken, Tehoue affetmedi. Üst düzey oyuncuların forma giydiği Fenerbahçe gibi bir takımın böyle basit defans yanlışlığı yapma hakkı yok bana göre.
Farkın bire inmesi, uzun bir aradan sonra ilk 11’de oynayan Tümer ve Appiah’ın maç kondisyonlarının yetersiz olması ikinci bölümde Kasımpaşa’yı öne çıkardı. Fenerbahçe savunmasına kapanırken, kontra çıkışlarla çoğalamadı. Kenar ortalarında Semih, Kasımpaşa defansının içinde yalnız kaldı. Sarı-Lacivertli ekipte Roberto Carlos, Gökhan Gönül, Aurelio ve ağır sakatlıktan çıkmasına rağmen Appiah arkadaşlarına oranla daha istekliydiler. Fenerbahçe, Kasımpaşa karşısında futbol olarak pek tatmin etmese de, aldığı 3 puanla şampiyonluk yarışında varolduğunu gösterdi.
Kasımpaşalı oyuncular, maçı çevirmek için ikinci yarıda fazla çaba harcadı. Ancak nedense bir türlü topu tehlikeli bölgeye indiremediler. Kasımpaşa’nın golünü atan Tehoue, Fenerbahçe savunmasını maç boyunca çok hırpaladı. Attığı nefis golle de, yetenekli bir futbolcu olduğunu gösterdi. Fenerbahçe’de Alex’in yanı sıra Deniz’in de forma giymemesi, Sarı-Lacivertliler’in sıkıntılı bir 90 dakika geçirmesine neden oldu.
‘’Galibiyet kaçtı‘’
Deplasmanda PSV gibi bir takıma ilk yarıda pozisyon vermiyor, buna karşılık rakip kalede gol fırsatı yakalıyorsan, skor avantajını da elde etmen gerekir. Ne yazık ki Fenerbahçe bunu başaramadı. Oysa, orta alanı iyi kontrol ettiler. Savunmada hatasız kapandılar. Sağ tarafta Gökhan, sol tarafta Roberto Carlos defans ve ofansta üst düzey performans sergiledi.
Top daha çok Fenerbahçe’de kaldı. Sarı-Lacivertliler’in ilk bölümde tek eksiği goldü. Şayet Deivid arkada kalmayıp, Semih’e destek verseydi, belki de Fenerbahçe ilk yarıyı önde tamamlardı.
Alex’in çok erken sakatlanması Fenerbahçe’nin şansızlığıydı.
Seyirci baskısı, PSV’li oyuncuların gereksiz itirazlarına rağmen doğru düdükler çalan maçın hakemi, Deivid’e gösterdiği kırmızı kartla yönetimine gölge düşürdü.
Çünkü Deivid, saha ışı kalacak bir hamle de bulunmamıştı. Fenerbahçe, Alex olmadan ve on kişi kalmasına rağmen disiplini elden bırakmadı, geri çekilmeyip rakibini önde karşıladı, zaman zaman golü de düşündü.
Koeman’ın galibiyet için yaptığı Kovermans ve Aissati hamleleri de Fenerbahçe’yi bozamadı. PSV cılız ataklar yaparken, tehlikeli ataklar Fenerbahçe’den geldi. Fenerbahçe Eindhoven’de galibiyeti kaçırdı. 3 puan, İnter ile el ele gruptan çıkmanın garantisi olurdu.
Sarı-Lacivertliler Avrupa arenasındaki yükselişini PSV karşısında da gösterirken, taraftarını da Şampiyonlar Ligi için bir kez daha umutlandırdı.