‘’Beklenen patlama‘’
Haftalardır Fenerbahçe’den patlama bekleniyordu, piyango Konyaspor’a çıktı. Düne kadar Süper Lig’de futbol fakiri olarak eleştirdiğimiz Sarı-Lacivertliler, kadro yapısı ve düşünce olarak farklıydı Konyaspor karşısında.
Deivid’in dışında herkes dikine oynadı. Çabuk ayağa paslarla rakibin toparlanmasına fırsat vermediler. Yasin ile Gökhan yıllardır bu takımda oynamış gibi rahattı. Gökhan sağ çizgide sürekli bal üreten arı gibiydi. İyi ortalar kesti, yerinde hamlelerle defansını da kapattı.
Yasin, Edu ile çok uyumlu gözükürken, kademe hatası yapmadı. Alex adam eksiltti, araya attığı paslarla arkadaşlarını pozisyona soktu. Semih sürekli pres yaparken, top saklamada da ustaydı. İkiye birlerden hep galip çıktı.
Carlos, Fenerbahçe’de ikinci baharını yaşıyor. Özellikle de ikinci yarıda hareketleriyle tribünleri ayağa kaldırdı. Her mücadelede Aurelio’nun ayağı vardı. Savunmaya rakip kalede başlayan Fenerbahçe, kenarları sıkça kullandı. Bilinçli ve göze hoş gelen hücum girişimleriyle farkı açmak için oynadı. Tribünler bu sezon sinir krizi geçirmeden bir lig maçı izlerken, futbola ve gole doydular. Konyaspor erken gol buldu, ama Fenerbahçe’nin baskılı oyunu karşısında fazla tutunamayarak farklı yenilgiye razı oldu.
‘’Şans gecesi‘’
Futbolda hırsın, mücadelenin, kazanma arzusunun yanı sıra şansın da büyük önemi olduğunu bir kez daha gördük. CSKA savunması, 9. dakikada bocalarken seken top Alex’in önüne düştü. Brezilyalı affetmedi ve Fenerbahçe’yi 1-0 öne geçirdi. Aynı şekilde iki defa CSKA pozisyon buldu, ama golü göremedi. Ayrıca Vagner, Dudu ve Jo, net fırsatlar yakaladı. Son vuruşlarda çerçeve yerine dışarıya vurmaları, yine Fenerbahçe’nin şansıydı.
Fenerbahçe disiplinden taviz vermeden sahada iyi yerleşti. Rakibin baskı kurduğu anlarda Alex-Roberto Carlos ikilisi, profesyonelce maçı soğuttular. Kezman’ın fazlaca top ezmesi, Deniz’in ise hatalı paslar kullanması Fenerbahçe’nin zaman zaman dengesini bozdu.
Şanssızlık Fenerbahçe’yi erken yakaladı. İkinci devrenin hemen başında Edu’nun inanılmaz hataları arka arkaya geldi. CSKA biri penaltıdan olmak üzere iki gol bulup avantaj sağladı. Vagner Love’ın penaltı atışında, yardımcı hoca Önder Özen, ‘sağa atacak’ diye yırtındı. Buna rağmen Volkan’ın sola gitmesi teknik kadroyu resmen çıldırttı. Skor dezavantajı Fenerbahçe’nin oyununu da, moralini de bozdu. CSKA’nın kontrayı ön plana aldığı anda Zico’nun oyundan düşen Edu ve Lugano’yu dışarı alması isabetli bir hamleydi. Ardından Kazım’ı sahaya süren Zico’nun bu düşüncesi de tuttu.
Skoru korumayı düşünen CSKA’nın hayalini Deivid’in füzesi yıktı. Fenerbahçe deplasmanda aldığı 1 puanla Şampiyonlar Ligi’nde gruptaki şansını artırarak devam ettirdi.
‘’Alex usta‘’
Alex geçtiğimiz sezon Fenerbahçe’nin en çok gol atan futbolcusuydu. Orta alanda sinsice gol bölgelerine sokulur, rakip fileleri havalandırırdı. Takımı yönlendirmenin yanı sıra, ekstra işi yapardı Alex.
Zico son iki maçtır Alex’i, Kezman’a daha yakın oynatıyor. Böyle olunca oyunu kurmak Deniz ve Aurelio gibi ağır işçilere kalıyor. Bu görüntü, Fenerbahçe’de sorun yaratıyor. Bence Alex’in asli görevi top dağıtmak, gerektiğinde tempoyu yavaşlatıp ya da hızlandırmak olmalı. Brezilyalı bu pozisyonda Fenerbahçe’ye daha faydalı olur. Ancak bir gerçeğin altını çizmek gerekirse Alex, her bölgede usta. Aurelio’ya nefis bir gol attırdı. Yaptığı inanılmaz hareketlerle rakip oyuncuları sürekli oyundan düşürdü. Bir pozisyonda öyle kurnazca davrandı ki, biraz şansı olsa yine çok konuşulacak bir gol atacaktı.
Bu sezon ligde kötü futbolu ve puan kayıplarıyla camiasını üzen Sarı-Lacivertliler, Ankaragücü karşısında geçmiş haftaların aksine istekliydi. Rakibe 90 dakika boyunca hiç pozisyon vermediler. Kezman, Alex ve Deivid’le buldukları mutlak fırsatları da kullanamadılar. Her zaman olduğu gibi Deniz ve Aurelio ikilisi, orta alanı çok iyi kontrol ettiler. Roberto Carlos ilerlemiş yaşına aldırmadan attığı deparlarla, tribünleri ayağa kaldırdı. Deivid sahanın her yerinde gezerek arkadaşlarına yardım elini uzattı. Fenerbahçe, Ankaragücü galibiyeti ile puan kaybetme fobisinden şimdilik kurtuldu.
‘’Avrupa bir başka‘’
Fenerbahçe’yi Türkcell Süper Ligi’nde ayrı, Avrupa’da ayrı yorumlamak daha doğru olacak. Çünkü, lig maçlarında taraftarlarını kahreden Sarı-Lacivertliler, Avrupa’da keyif veriyor. Kimse İnter’in çok eksiği olduğu mazeretine sarılmasın. İtalyan ekibinin kadrosundaki her isim, yıldız ya da yıldız adayı...
Fenerbahçe savunmayı rakip sahaya yakın düşünüp, alanı daraltınca, İnter’in hareket bölgelerini tıkadı. Çabuk ayağa paslarla kanatlardan ve göbekten adeta İnter’i kuşattı. Vederson sol çizgide fırtına gibi esti. Sanırım Zico bugüne kadar ona şans vermediğine pişman olmuştur.
Alex’in Maxwell’e çimleri yoldurup, Deivid’e attırdığı müthiş gol jenerik olacak cinstendi. Fenerbahçe her bölgede iyi oynadı, İnter’e ise göz açtırmadı.
İkinci yarıda Önder de toparlanınca, Fenerbahçe’nin baskısı dinmedi. Alex kaçırdı, Roberto Carlos direğe takıldı. Mancini; Figo, Crespo ve Rimenez’i sahaya sürüp, yorulan Sarı-Lacivertliler’i tecrübeli isimlerle ürkütmeyi düşündü. İtalyan hocanın bu planı da Fenerbahçe’yi bozamadı.
Fenerbahçe, Avrupa’da bir başka oynuyor. Ama ne yazık ki, Zico yorulan oyuncuları sahada tutma hastalığından bir türlü vazgeçmiyor. Deniz ve Aurelio inanılmaz mücadele sonrası normal olarak yoruldular. Zico, Selçuk ve Kazım’ı sahaya sürmeliydi.
Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’ne çok iyi bir başlangıç yaptı. Grubun güçlü takımlarından İnter’i puansız göndererek, gruptan çıkma avantajını ilk maçta yakaladı.
‘’İnter böyle oynar mı?‘’
Zico’nun yeni oyun şablonu, Fenerbahçe’nin az da olsa, pozitif anlamda oyun çehresini değiştirmiş. 3-4-1-2 anlayışındaki Sarı-Lacivertliler zaman zaman Deivid’in desteğiyle orta alanda 6 sayısını bularak inisiyatifi elinde tuttu. Roberto Carlos’un çok önde kalması, Edu’nun ise yeni pozisyonunu yadırgaması, Rize’nin sol çizgiye yığılmasına neden oldu. Konuk takım golü de bu kanattan gelen atakla buldu. Yeni düzende aksayanlar arasında Ali Bilgin de dikkat çekti. Savunma desteğinde eksik kalan genç oyuncu, hücum çıkışlarında da başarılı olamadı. Alex, oyun kurucu görevinde etkiliydi. Aurelio-Selçuk ikilisi top çalmanın yanı sıra savunma ve hücum bölgesi arasında köprü kurmayı da unutmadılar.
İkinci bölümde Fenerbahçe, skoru bozma düşüncesi ile oyunu açık sahaya yıktı. Sol kanat bindirmeleriyle ve göbekten Rize duvarını delmek için çok uğraştılar. Ancak, Sarı-Lacivertliler’in gol girişimleri ya kaleci Gonzales’te kaldı ya da 2’ye 1’lerdeki pas hataları nedeniyle eridi gitti. Fenerbahçe, Rizespor karşısında ligdeki 7. puanını kaybetti. Çarşamba günü İnter ile Şampiyonlar Ligi sınavında karşı karşıya gelecekler. İtalyan devi acaba Rize gibi daha çok savunma düşüncesiyle mi oynar? Ya da Fenerbahçe’nin yeni sistemindeki zaaflarını görüp, kazanmak için mi oynar? Bunu hafta içi göreceğiz.
Zico’nun yeni sisteminde Selçuk ve Aurelio, çizgilere destek vermediği zaman Fenerbahçe sıkıntı yaşıyor. Rize, bu zaafı değerlendiremedi. Acaba İnter ne yapacak?
‘’İpler Zico'da‘’
Artık transfer bitti. Fenerbahçe’de aksayan bölgelerin, mevcut kadroda bulunan futbolculardan yapılacak isabetli tercihlerle tamir zorunluluğu var. Bu bağlamda teknik direktör Zico’ya büyük sorumluluk düşüyor. Sarı-Lacivertliler, lig, kupa, Şampiyonlar Ligi ve ulusal takımlar olmak üzere dört kulvarda mücadele edecek. Sakatlıklar ve kart cezaları gibi handikapları da unutmamak gerekiyor. Fenerbahçe camiasının tek beklentisi var, o da Avrupa’da başarı... Şampiyonlar Ligi kuraları sonunda Fenerbahçe şanslı bir gruba denk geldi. Zico, bu avantajı değerlendirebilirse hem camiayı mutlu eder, hem de Sarı-Lacivertli kulüpte kalıcı olmanın garantisini alır. Brezilyalı hoca, Fenerbahçe’nin temposuna hız vermek zorunda. Savunmadan ağır çıkan, orta sahada gereksiz yan paslarla fren yapan ve kanatları çok az kullanan oyun şablonu Fenerbahçe’nin önünde tek engel olarak kalacaktır. Zico’nun elinde hızlı futbol düşüncesinde olan oyuncular çoğunlukta... Brezilyalı teknik adam, taktik çalışmalarla Fenerbahçe’yi çabuk oynayamama kabusundan kurtarabilir. Alex, Carlos, Aurelio, Deniz, Vederson, Ali Bilgin, Colin Kazım rahatlıkla dikine oynayabilecek özellikler taşıyorlar. Eldeki kaliteli malzemenin doğru kullanılması halinde Fenerbahçe’nin yüzü çağdaş futbola döner. Bölgeler arası yakınlaşma, yardımlaşma çok adamla atağa çıkma gibi takım oyunun vazgeçilmezlerini de unutmamak gerekiyor. Fenerbahçe’de ipler teknik patron Zico’da olduğuna göre, takımı en iyi şekilde hazırlamak da onun görevi. 30 yıl önceki ulusal takımlarımız 1-9-1 sistemiyle oynarlardı. Sarı-Lacivertli ekip Oftaş deplasmanında tribünden ne yazık ki böyle gözüktü.
Bir de Zico’nun 3-5-2 düşüncesi var. Futbolcuların sistem konusunda yeterli seviyede antrene edersen sorun çıkmaz. Parreira, 4-4-2’yi aşılamak için San Paolo’da takımı 20 gün taktik çalıştırmış ve meyvesini şampiyonlukla almıştı. Sarı-Lacivertli ekibin kadro yapısı 3-5-2 için de uygun. Bir dönem Fenerbahçe’de teknik direktörlük yapan rahmetli Yılmaz Yücetürk 3-5-2 oynatmıştı. Arka arkaya alınan farklı yenilgiler Yücetürk’ün sonunu, Fenerbahçe’nin ise çöküşünü getirmişti.
‘’Savaşmadan kazanılmaz‘’
Turkcell Süper Ligi maçları 21.45’te oynandığında Futbol Federasyonu hava sıcaklığını mazeret göstermişti. Pekii, 37 derecelik boğucu bir sıcaklık varken saat 18.00’e maç vermenin gerekçesi ne acaba? Mesele naklen yayın ise bu, ne futbolcuları, ne de kulüpleri bağlar. Biz oturduğumuz yerde terlerken sahadaki 22 futbolcunun vay haline.
Oftaş’ın daha diri, fazlaca faullü oynadığı ilk yarıda Fenerbahçe en iyi iki oyuncudan biri olan Alex’in golüyle soyunma odasına önde gitti. Sarı-Lacivertliler bölgeler arası köprüyü kuramadı. Yoğun pas hatası yaptılar. Pozisyon üretirken kanatları unuttular. Sadece Alex, Selçuk ve Lugano’nun sorumluluk aldığı gözden kaçmadı.
Kazım, Kemal ve Uğur ikinci 45’te de vasatın üstüne çıkamadı. Orta sahadaki bozuk düzeni gören Zico, Uğur’un yerine Aurelio’yu sahaya sürdü. Bu hamle de havayı değiştirmedi. Fenerbahçe kendi sahasına kapanırken daha fazla topla oynayan Oftaş çok adamla yüklenme fırsatı bulurken, pozisyonlar da yakaladı. Ali Bilgin’in hatasından beraberliği sağladılar. Gol Fenerbahçe’yi ateşler diye bekledik ama nafile.
Sarı-Lacivertliler Anderlecht karşısında da alan savunması yaptı ama o maçta müthiş mücadele vermişti. 1-0 öndeyken ligin zayıf takımı Oftaş karşısında kapanmanın ne anlamı vardı, üstelik savaşmadan. Fenerbahçe kötü oynadığı bir 90 dakikayı 3 puanla noktalayabilirdi, şayet futbolcular isteseydi.
‘’Tur çok önemliydi‘’
Kalabalık savunma, her bölgede mücadele, yardımlaşma anlayışı, ilk yarıda Fenerbahçe’nin disiplinli oyununun parçalarıydı. Erken golün ardından gelen baskı sonrası, aşırı telaş ve top kayıpları da olmasa, Fenerbahçe hatasız bir ilk yarı tamamlayacaktı... Sarı-Lacivertliler zaman zaman ayağa paslarla, seyirci destekli gelen tempoyu bozsa da, tamamen kıramadı. Savunma; Ahmed Hassan, Tchite ve Boussoufa karşısında inanılmaz mücadele verdi. Volkan tüm hava toplarında başarılıydı.
Sakatlık Aurelio’yu biraz geriletmiş, ama hırsını alamamış. Anderlecht’in iki topu direkten dönerken, birçok kenar ortası da savunma ve Volkan’da eridi. İlk yarı Fenerbahçe’nin istediği gibi kapandı.
Skorun verdiği avantajla Fenerbahçe, ikinci bölümde de kalabalık savunma yapmayı tercih etti.
Maç sanki tek kale gibiydi. Ama mahkum gibi gözüken Sarı-Lacivertliler, belirli anlarda gelişen bilinçli kontrataklarla, önemli fırsatlar yakaladı. Kezman ve Alex dikkatli olsaydı, fark daha da açılırdı. Eleme maçlarında turu geçmek önemli. iyi ya da kötü futbol, kimsenin umurunda olmaz.
Fenerbahçe, Saracoğlu’nda bulduğu avantajı çok iyi kullandı.
Son çeyrekte rakibine üstünlük de sağladı. Alex’in golü, Anderlecht’in inadını bitirdi, Fenerbahçe’nin de ½ampiyonlar Ligi kapısını tamamen açtı.
Sarı-Lacivertliler uzun bir aradan sonra Avrupa’nın devleriyle oynama şansını yakalayıp, camiasını bir kez daha sevince boğdu...
Önemli olan turdu, bundan sonraki maçlar daha zor geçecek.