Arama

Popüler aramalar

‘’Sevinin doyasıya...‘’

Konuğa bakarsak tam tersi. Fenerbahçe maçına kadar kâh öyle kâh böyle, Türkçe meali şinanay yavrum şinanay. Sonra bir kendine geliş, ‘kafanıza saksı mı düştü beyler’ dedirten. Aslında bizim yaptığımız düpedüz geyik. İşin gerçeği Fatih Hoca’nın ısrarından çabuk vazgeçmesi, duble santrforun devreye girip kanatların içe çekilip merkezle haşır neşir olmasıyla kazanan bir Galatasaray...İlk 45 önce bir bocalama, oynamak isteyen cesur bir Orduspor, sonrası sunulan ikram karşı çıkmayan Baros nihayet. Kaçan goller Kazım, Elmander hangisini sayayım ki, sürüsüne bereket. Ordu’nun temiz oyunu ve cömert misafir kramponlar. Olacak futbolda var bunlar ama sonrası aramakta var. İki haftanın havasını çöpe atmakta. Neyse bu yarı böyle sona erdi...İkinci yarı kontrollü daha Floryalılar aman aman bir tatsızlık çıkmasın edasında. Kontralarla yükleme ve sonuç. Baros’un nefis mektubu, okuyan bu sefer Kazım. Bir suskun adamdan daha gol vuruşu. Ona da nihayet. Golden sonra tamamen hakimiyetin İstanbul takımına geçmesi. 3 puana uzanış derin bir oh! Herhangi kaza yok sıyrıkta. Yükseliş devam ediyor. Yönetimin ilk yarının sonunda planı liderlik değildi, o yüzden bir sürü futbolcuyla transfer adına hâl hatır sordular.. Şimdi ise işler güzel gidiyor. Fatih Terim’in yabancı alımından soğuması, bu nedenle. Yoksa Reyes’e hayır demek zor. Yepyeni bir takım, ligin zirvesinde bir Galatasaray boşuna telaşlanmışız. Devam hep böyle, çok üzüldü bu taraftar artık sevinme vakti...

17 Aralık 2011, Cumartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Cesaretin bedeli...‘’

Bir kere maç günü sokaklarda rahat rahat gezebiliyorsuz sarı-kırmızılı kimliğinizle bile. Avni Aker’de her taraf bordomavi, diger renkler yasaklanmış adeta. İki takımda moralli, biri içten biri dıştan. Kadrolara bakıyoruz maçtan önce, Terim’den cesaret gösterisi devam etmekte iki haftadır. Yine duble santrafor, yine genç Emre ve Semih...

Golle başladı ilk 45. Kazım’ın davetini boş çevirmedi İsveçli krampon. Son haftaların yükselen değeri Elmander’in şık imzası jeneriklikti adeta. Kontrol konuk takımdaydı ama Kazım ve Baros’un atağa kalkarken kaptırdığı toplar gel de bana gol at cinsindendi. Başta Melo ve defans, arkadaşlarının arkalarını toplamaktan canları çıktı desek abartmayız sanırım. Buna rağmen ikinci imza yine aynı takımdan geldi. Bu kez Selçuk yine jenerikvari...

İkinci yarı basan, pres yapan maçı isteyen yine Floryalılar. Zokara’nın kızarması tartışılır. Bana ağır bir karar gibi geldi. Ve bu saatten sonra merkez tamamen Galatasaray’ın eline geçmiş oldu. Özellikle maçın en iyi kramponlarından Hakan Balta ve önünde oynayan Emre Çolak’ın bindirmeleri, ev sahibine zor anlar yaşattı. Tolga farkın daha da açılmasına engel oldu. Finali yine bir eski Trabzonlu Ceyhun süsledi. Fiks menü...

Fenerbahçe maçındaki çıkış devam ediyor. 4 senelik kabus nihayet sona erdi. Göz zevkimiz okşanmaya başladı. Yüksek pas yüzdesi, takıma monte edilen gençlerin ivedi bir şekilde rüştünü ispat etmeleri yüzleri güldürüyor ailecek. Hep söyledik, bu takım sabah akşam çift forvet oynar diye. İşte gördünüz rakip kim olursa olsun cesur oldun mu istediğini elde edebiliyorsun. Kapasiten buna yeterli çünkü. Avni Aker’de 3 puan altın, liderlik havalı. Ara transfer de iki kanat adamı da alındı mı, ekmek kadayıfı desem üstelik kaymaklı...

12 Aralık 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kimliksiz kimlik‘’

Futbolsuz futbolumuzda öyle günler yaşıyoruz ki sonumuz hayrolsun... Bundan sonra ne olacak ya da bugüne kadar oynanan maçlar muhallebiden mi sayılacak hiç bir şey bilmiyorum. Açıkçası çokta umrumda değil, federasyon düşünsün. Biz uzanalım Başkent’e. Konuk takımda cezalıların hürmetine çoktandır forma yüzü göremeyenler sahne aldı, tabi genç Aydın da ( ! )

Önce ilk 45 dakikada İstanbul ekibini ‘ Ölü ozanlar derneği ‘ diye tanımlarsak abartmış olmayız sanırım. Koskoca bir yarı taraftarı heyecanlandıracak tek pozisyonun yok. Gençlerbirliği, iki tane yakalamış sen fıs. Baros ve Sercan çırpınıyor onları topla buluşturacak kanatların fatihi ( ! ) Aydın ve Riera’dan tık yok. Hadi anladık İspanyolu transferin son gününde dostlar alışverişte görsün hesabı aldın, oynatmak durumundasın hele de bu kıtlıkta. Peki ya Aydın’da ne var? Kramponunda boncuk mu diyelim geçelim, bize yakışmaz...
İkinci devre 60 dakika sabreden Terim, nihayet yukarıda söz ettiğimiz ikiliyi dışarı alıyor. Emre ile Ayhan, hareket ve bereket getiriyor adeta. Melo, formasında taşıdığı numaraya geçiyor. O ana kadar geriye hapis olan Eboue’nin bir çıkışı pir çıkışı, nefis bir imza siyahi futbolcudan ve 3 puan. Tedirginlikten cesarete. Sadece bu hamle bile yetiyor skorun değişmesine... 13 hafta geçti günahıyla sevabıyla. Fatih Terim’in şu ana kadar sınıfı geçtiğini söylemek zor. Hâlâ göz zevkimizi okşayacak tek maç izlemedik. Eyvallah yeni futbolcular yepyeni bir kadro, üstelik dün akşam da eksiktiniz. Ama nerdeyse yarı bitiyor, hâlâ takım olma kimliğinden oldukça uzak bir Galatasaray var. Geçen maç 75 dakika Kazım, dün 60 dakika Aydın ve Riera, oyunda olmadan oyunda... Nedir hocam sıkıntı nedir ? Söyleseniz de bilsek üç altın puana rağmen...

04 Aralık 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Zifiri karanlık...‘’

Arena’nın çakıl taşlı yollarına ve geçen haftadaki derbide oynanan kimliksiz futbola rağmen yine de küçümsenmeyecek taraftar topluluğu. 200 küsur dakikadır gol atamayan ev sahibi bu kez şeytanın bacağını kırabilecek miydi Sivas önünde! Atması gerek yoksa dışarıdaki “Şeytan’ların” mezesi oluyor her geçen gün anlamsızca...

Melo’nun yokluğunda Baros tercih edilmiş sistemde duble santrofora geçilmiş. Fatih Hoca’ya genelde sempatik gelmeyecek bir düzen ama el mahkum ne yapsın. İlk 45’e baktığımızda değişen bir şey yok. Eyvallah, baskın gözüken ev sahibi ama ben ne yapayım neticeye gitmeyen, son vuruşları olmayan baskıyı. Bir Kazım var sahada, hayalet krampon adeta. Ayakta duracak hali yok pes, 75 dakika sabredildi ona daha büyük pes.. Neyse ki Engin’in ‘Karate Kid’vari topu alışı ve imzayı atışı...

İkinci yarı Sivas risk alınca Floryalılar’ın karşı kalede daha net pozisyon yakalayışı. Galatasaray takımının kendine gelişi, günün modası da bu sonradan açılmak.. Baros’a yapılan bariz penaltı, sanırım hakemin aklı Engin’in golünde kaldı. Bülent Yıldırım’dan beklenen performans, şaşırmadım. Sonrası kör gözün parmağı bir faul hakemin bu kez utanışı. İmza, yap-işlet cinsi maçın en iyi kramponu Milan Baros’tan...

Erman’ın golü tedirgin etse de fazla paniğe yol açmadı. Ama Engin’in sorumsuzluğu olacak iş değil yazık. Bu nasıl profesyonellik anlamak imkansız. Arkadan Elmander’in kırmızısı bu kez 7 Aralık cinsinden. Anlayan anladı. Her şeye rağmen, Galatasaray uzun süre sonra 3 puanla tanıştı. ‘Tünelin ucundaki ışığı gördün mü’ diye sorarsanız, ‘şimdilik zifiri karanlık’ derim, hele böyle hakemlerle...

27 Kasım 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Ayıp değil...‘’

Dahası, perşembe akşamı oynanacak Barcelona maçının satılmış bilet adedi şimdiden 7 bin küsür. Basketbolda Adnan Polat’ın başlattığı atağa sonuna kadar devam eden bir Ünal Aysal... Başkanlık koltuğuna oturur oturmaz eski yönetimden kalan güzellikleri bozmayan, ‘Ne olursa olsun kendi adamımı getirmeyeceğim’ diyen bir düşünce.

Örnek mi? Son derece başarılı bir Hakan Üstünberk profili. Ne diyelim, ülkemizde görmeye pek alışık olmadığımız bir yönetim şekli. Tebriklerimizi ekleyip başlayalım bombalamaya o zaman...
Sezon başından beri Medical Park ve Acıbadem huzurluğu devam ediyor, tüm saklama çabalarına rağmen. Bana göre Fatih hocanın Acıbadem ekibiyle çalışma ısrarı devam ederse, yukarda söz ettiğim basketbol rüyası yerle bir olacak. Yöneticiler rahatsız, kimse Hoca’nın işine karışmak istemiyor ama Terim’in de bu konuda biraz yumuşaması gerekmiyor mu? Yekta olayını kimse yemedi haberiniz olsun... İkinci problem, GSİYAD mazbata töreninde Ünal Aysal’la Adnan Öztürk polemiği. Başkan’ın törene gitme ısrarı, Öztürk’ün değil gitmek törenin Arena’da bile olmasını engelleme isteği. Sakın yalanlanmasın herkes biliyor, küçük düşersiniz ayıp olur...

Son satırlar, Radyospor’daki programıma bağlanan sayısız taraftarın isteği. Galatasaray TV ne zaman uyduya çıkacak? Yöneticilere sorduğumda bu işin çok maliyetli olacağını, şu anda uydudan yayının imkansız olduğunu dile getirdiler. Gerçi bu yayın akışıyla pek bir şey kaybetmiyorsunuz. Sabahtan akşama kadar unutulmaz maçlar! Bir de Coşkun Sabah’tan ‘Anılar’ şarkısını koysanız hiç fena olmaz. Ya bir bakın rakiplerinizin kanallarına, örnek almak hiç ayıp değil. Kadın baskebolunda ‘Dream Team’ kuruyorsunuz, en önemli rakiplerden Samsun maçı yok. Galatasaray-Adana Demirspor karşılaşmasını defalarca izlemekten baygınlık geldi. Haksız mıyım...

14 Kasım 2011, Pazartesi 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Masal...‘’

Arife olması ve yönetimin de bilet fiyatlarını indireme gitmesiyle Arena’da hatırı sayılı bir kalabalık vardı(33.840). Bu sezon böylesi görüntüye can kurban... Ev sahibinde Sabri dışında şablon doğru, taşlar yerli yerinde ama sadece kağıt üzerinde. Maçın başında ilginç bir uygulayamaya şahit olduk, Riera oyuna iyi başlamadı. Terim, 14. dakikada Ayhan’ı ısındırmaya gönderip tekrar yanına çağırmasıyla İspanyol oyuncunun bir anlamda kulağını çekti. Peki diğerleri için ne yapılacaktı, bir kamyon dolusu oyuncu mu ısındaracaktı Fatih Hoca? Semih-Ujfalusı ikilisi ve Eboue dışında oyuna kendini veren yoktu. Mersin’in savunmayı öne kurması afallattı Floryalılar’ı. Muslera’nın kurtardığı penaltısı ise günah çıkarmayla eş değerdi bir anlamda...
Ayhan ve Sercan takviyesiyle başladı ikinci 45 dakika. Merkezdeki kaos da bitti, Elmander’in yalnızlığı da. Muhtemelen devre arası fırçalar yenmiş, hazmedilmişti. Pres başladı, istek de dolasıyla pozisyonlar da. Tabi Ozokwo’nun mucizesi de var köşeye sıkışmış. Ya meslektaşı Elmander’e ne demeli, tencere dibim kara senin ki mor cinsinden, öyle goller kaçırdı ki anlatması imkan dışı. Olmadı, iki puan daha kaybedildi. Oysa Ayhan’ın öncülüğünde ikinci yarı galibiyeti hak eden bir oyun sergilemişti Galatasaraylı kramponlar. Basiret bağlandı, milli araya keyifsiz girildi. Ama olsun nasılsa Play-Off masalı var, telafi edilir. İyi bayramlar.

06 Kasım 2011, Pazar 11:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kutlu olsun...‘’

Galatasaray Kadın Basketbol Takımı’ndan söz ediyorum. Geçen sezon, elinden el birliğiyle alınan ünvanın daha doğrusu şampiyonluğun ‘Yukarıda Allah var’ dedirten rövanşı. Tek farkı, temiz olması hem de tertemiz... Futbolumuzu bilmem ama salonlarımız artık pırıl pırıl. Neyse, biz işimize bakalım, reytingi her an dibe vuran futbolumuza...
Sezon başlangıcından beri gördük ki topu en olumlu kullanan, göz keyfi veren ve takım olma yolunda at başı giden iki takım Galatasaray ve Bursaspor... Maçın başındaki yoklamalar, özellikle konuk takımdandı. Ujfalusi ve Gökhan Zan’dan yerinde hamleler. Sonra bir kendine geliş, merkezin ele alınışı, çoklu destek ve Engin Baytar’ın leziz sunumu, Elmander’in imzası. Taraftarın geçmişte yaşanan Karşı-Yaka maçlarından yakınen tanıdığı Hüseyin Göçek’in, Eboue’nin ceza alanında katledilmesini görmezden gelen bir karar vermesiyle, ilk 45’e veda ettik...
Maçın ikinci yarısında bu kez yardımsız, tek santrforlu gidiş-geliş ve sağlamcı, emniyeti ilk planda tutan bir planlama. Sıkıntı anlayacağınız. Riera’nın kötü gününde oluşu, Kazım’ın sakatlanmasıyla oyuna giren Eboue’nin idare eder cinsten oynayışı, Melo’nun ön liberoda çakılışı resmen zaruretten. Sıkıntı tek kelimeyle. Takım öne çıkamıyor, basamıyor, ‘1-0 olsun, benim olsun’ derdinde ailecek. Durum böyle olunca, bir an Aziz’liğe mi uğruyoruz diyorduk ki, sahneye çıkan Baros‘un takımı ipten almasıyla 24 saat muhteşem tamamlandı Galatasaraylılar adına. Bizden de son söz, “Kutlu olsun...”

17 Ekim 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Umut...‘’

Her an maç altı olduğumuz serinin son akşamı, en azından iç hatlarda! Ortaçağ futbolumuz kaldıramadı bu trafiği. Sakatlıklar, bolca hakem hataları ve göz saglığımızı bozacak kadar ileri derecede bozuk bir futbol. Neyse biz ne desek boş, cebine milyarları koyan kramponlar düşünsün, vicdanlarının muhasebesini yapacak halimiz yok...

Maçtan önce duygu dolu anlar, futbolumuz da devrim yapan iki isimden biridir Jupp Derwall. Diğeri ise hepinizin bildiği Sepp Piontek. Maskeler hoştu ve layıkıyla suretlerde yerini aldı. Büyük Usta’ya böyle bir akşamı hazırlayan beyinlere saglık, helalinden koskocaman alkış. Yine bir ilklere imza Galatasaray adına oldukça şık durdu. Tabii Alparslan Dikmen’i de unutmayalım satırlarımız da, başka bir adamdı bambaşka nur içinde yatsınlar...

Önce ilk yarı, maça sıkıntılı başlayan Galatasaray üzerine gelen Eskişehir ataklarını eritirken hızlı hücum etmeye çalıştı böylece son haftalarda üzerindeki rehaveti atmış göründü adeta. O ana kadar mevkisinde belli açıklara yol açan, Gökhan Zan’ın golünden sonra derin bir oh çekti ev sahibi. Gerçi yine tek santrafor çıktı Galatasaray ama Elmander’e arkadaşları daha çok katkı sağladılar ama bu futbolcu bir çok pozisyonda ağır kaldı...

İkinci 45 ve maçın tamamını özetlersek, Melo’nun basit imzası geceye noktasını koydu. Başta Selçuk ve her geçen dakika formasına ısınan Rierra’ın performansı ve Melo’nun zekası Galatasaraylılar’ın stattan memnun ayrılmaları için en önemli sebeplerdendi. Bu takım ama öyle ama böyle düzelecek dün akşam bunu gördük. İnanmayanlar mı onlar her vakit sivri olmak zorunda hissederler kendini, akbaba misali takılmayın. Umutla bakın geleceğe, göreceksiniz her şey güzel olacak...

27 Eylül 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI