Arama

Popüler aramalar

‘’Masumiyet...‘’

Ha babam maç, 3 günde bir, tekmili birden alışacağız. Saçma sapan kararların faturasını günahsız şekilde ödeyen Galatasaray, Karabük önünde. İlk 11’ler açıklandığında yüreklere su serpilme, ne de olsa Fatih hoca ilk kez herkesi yerli yerinde oynatıyor, mahalle mi istedi yoksa kendi kararı mı bilinmez. Matematiğe vurursak 4-4-2. Yine olmuyor, dünyanın 7. harikası Muslera’nın akıllara zarar hatası, çıkan haklı kırmızı, planlar altüst, kafalar karmakarışık. Zaten hava yazdan kalma, bir de rakibinin önünde 10 kişi eyvah!
İlk 45’de türlü ekşına rağmen göz zevki olarak eksilerde. Temposuz, tatsız tutsuz bir kör dövüşü. Merkezde boğuşanlar, kimsenin aklına çerçeve gelmiyor. Birazcık Kazım, diğer tarafta Mehmet Çakır. Kanatlardan yine ses yok, Reira’nın Muslera’nın kızarışından sonra garip şekilde kenara çekişi, Serkan’ın tercih edilişi.
İkinci yarıda Sercan’ın çıkarılışı, bu kez Sabri’nin o mevkiye montesi. Biri anlatsın bu denklemi, ben anlayamadım. Hem 10 kişisin, hem de hovardaca krampon değiştiriyorsun. Sizce de garip değil mi? Bir de Floryalılar çok kibardı dün akşam, en ufak bir sertlikten kaçınıyorlar, faul yüzdeleri eksilerde. “Aman aman bir terslik çıkmasın da“ Zügürt Ağa misali...
Ufuk’un ikramı Erdem ile, Baros’a yapılan faulden penaltıya imza atan Melo’dan geldi goller. Futbol adına son derece keyifsiz, son derece vasat bir akşam. Ha bire maç yapılan ligimizde, böyle durumlara başta da söylediğim gibi alışacagız. Masumiyetsizliğin masumiyeti adına...

22 Eylül 2011, Perşembe 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Arena yolunda işkence‘’

Pazar gününden söz etmek istiyorum size, futbol dışından ama futbolun içine giden yoldan. Galatasaray maçı için Arena’ya düştü rotamız, bu sezonun ilk resmi karşılaşmasını izlemek adına. Arkadaşım bıraktı stadın tam karşısına önü kilit olduğu için. Nasılsa metroya inen yol beni Aslantepe sınırlarına daha rahat sokar diye düşündüm. İyi halt etmişim affınıza sığınarak. Metro yazan yerden giriyorsunuz daha sonra önünüze 2 asansör çıkıyor. Ancak binmene imkan yok, tepeleme dolu. Ben de iki insanın zor geçebileceği, in in bitmeyen merdiveni tercih ettim zorunlu olarak. Koyun misali yüzlerce insan yerine konmayan, insan olarak sığınağa, pardon otoparka indik havale geçirmeden çok şükür. O da ne ortalık toz duman, pislik içinde. Su satanları ve çekirdekçileri de aşıp metronun stata açılan aydınlığına varabildik. Tam 17 dakikada, kan ter de cabası. Yine turnike özellikle hanımlar ve çocuklara her türlü eziyeti çektiren... Hele kiloluysanız hiç şansınız yok, oracıkta sıkışıp kalırsınız. Ayıptır ya. Ülkemizin en modern stadının ulaşıma, taşı toprağına bak... Her daim övdüğümüz ve hizmetlerini alkışladığımız Kadir Topbaş’a sesleniyorum. Neden bir senedir yaprak oynamıyor Arena’da, neden bıçak gibi kesildi stat açılışına kadar jet hızıyla yaptığınız hizmet. Bitmedi... Bütün bir hafta klimaları çalışan metrolar neden Aslantepe tarafına giden vagonlarda kapattırılıyor. Orada beygir değil insan taşınıyor Sayın Başkan, kaldı ki beygire de yazık günah değil mi! Bir de otopark rezaleti var. Direk kulübü bağlayan, düzeltileceğine söz verildiği için konuşmuyorum, ama Galatasaray TV uydu da gösterilecek hikayesine dönmesin, bize de gelen gideni aratır dedirtmesin, anlamışınızdır umarım...
Maça gelirsek... Çıplak gözle izleyen az sayıda basın mensubu olarak ahkam kesmeye birazcık da bizim hakkımız var sanırım. Kim ne derse desin ve bazı yanlışlara rağmen Galatasaray iyi yolda. Merkezini biraz hızlandırırsa sonuna kadar şampiyonluğa oynar. Tabi çift santrfor kullanarak, Baros’u ileride yetim bırakarak değil. Sabri’nin ayak dümensizliğine, Kazım’ın durgunluğuna dikkat. Bu performansla o kulvarda ikisinden biri fazla. Hakan Balta eriyor. Gökhan Zan, Servet’siz sıfır. Fatih Hoca ilk maçta fanteziye gitti, belki de Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalıştı. Ta ki 61. dakikaya kadar. Umarım inat etmez, böyle gider. Tabi her hafta yönetimden biri de İngiliz Kemal’liğe soyunmazsa...

20 Eylül 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Yazık...‘’

Ligde takımlarımızın birbirleriyle tokalaştığı maçlar. Siftah zordur ve her türlü sonuçlara gebedir. Haklı olarak avuç dolusu paraların havada uçuştuğu bir Galatasaray, ne yapsınlar 3 senedir futbolun ‘f’si yok. Biraz oradan biraz buradan geldikleri kulüplerin havalı olduğu yepyeni kramponlar. Belediye, her daim aynı bizim, pardon hepimizin vergileriyle maaşları ödenen bir ekip. Neyse konumuz bu değil biz geçelim maça...

Nemalarımızla var olan ev sahibi pasif görünse de akıllı. Oyunu kenarlara çalışan Galatasaray’ı Avcı’ın engellemesi... Ben anlamıyorum sanırım Fatih Hoca 5’e 2 yi çok iyi ezberletmiş idmanlarda ama kaleyi unutmuş sanırım, en azından ilk 45‘de resim böyle. Tabii yine kirlilik. Ünal Aysal doğruları söyledikçe kıyacaklar demiştim radyo programında Ekrem’in manşetini ve Kazım’ın basılan ayağını görünce ‘lanet olsun haklı çıkıyorum’ diye sesli düşüncemi sizle paylaştım, bunların adı penaltı beyler erken başladınız. Sakın yenilen golden sonra Muslera’ya teneke bağlamasın olur iş kazası diyelim kalitesi belli çünkü.

Hakem falan züğürt tesellisi. Takım iyi değil, bu kadar uzun zamanda hala birbirini anlamayan kramponlar. İkinci yarı kamp kur ama sanal, sonra golu bul ama kendi kalende. Umutla gitmişti o ucube stada Galatasaray taraftarı yine hüzünle döndü ve bu yazı çıkana kadar ancak dönebilmişlerdir evlerine. Sabri’nin kaptan çıktığı (ki en başta Metin Oktay’a hakaret) Galatasaray’dan fazla bir şey beklemek aptallık olur sanırım. Ali Dürüst ve yandaşları, Adnan Öztürk’le uğraşın ve yalanlayın bizi, haliniz ortada, Yazık...

12 Eylül 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Takipçiyiz‘’

Yok şikeymiş, yok teşvikmiş, millete gına geldi. Sabah kalkıyoruz Fenerbahçe, akşam yatıyoruz yine aynı isim. Sanki o dosyalar içinde bir tek bu takım var. Neyse o, Karşı Yakalı kalemlerin işi. Ortada bir gün siyah dediğine bir sonraki gün beyaz diyen, kararsızlık içinde kalmış TFF. Lig başlıyor ama kimsede ne heyecan var, ne keyif... Nasıl olsunki? Son kez ben de bir deyineyim dedim ama son kez...
Florya cephesine gidersek futbol bazında işler doğru gidiyor... Taraftarın yıllardır yaşadığı görüntü kirliliği bu sezon bitecek sanırım. Ama rahat bırakırlar mı hem de içten İngiliz Kemal misali... Önce Fatih Terim’e sardılar tutmadı. Yemedi desek daha doğru olur sanırım. Sonrasında Adnan Öztürk ismi dillere dolandı. Öztürk, Başkan’dan sonra yönetimin en önemli ismidir, onu soğutarak bir yere gelemezsiniz. Sergilediği duruş sayesinde Galatasaray’ın çiğnenen onurunu tekrar eski haline getirecek, artık kimse kulübe karşı bir haksızlığa imza atamayacaktır. Geçen seneki maçları hatırlayın, hakemlerin elinde oyuncak olan bir takım vardı. Eyvallah, savunacak bir futbol yoktu ama siyahlı adamlar tarafından karizma kaç 90 dakika çizildi, hesabını siz yapın. Kimseyle kanka olmayan, haklarını da kimseye yedirmeyen Adnan Öztürk’ü bari siz içinizde yemeyin ayıp oluyor.
Başkana gelirsek... Bu tatsız olaylar çıktığından beri uyarı niteliğinde saygı duyulacak açıklamalar yapan Ünal Aysal’a camianın ağabeylerinden benimde çok saygı duyduğum Hayri Kozak’tan kusura bakmasın anlamsızca sloganvari eleştiriler geldi. Hem de hiç gerek yokken, hem de abesle iştigal derecesinde. Biz de Karşı Yakalılar’ın bu durumuna üzülüyoruz. Tabii ki onların bu zor koşullarından prim yapmaya çalışan fırsatçılardan değiliz ama Sayın Kozak’ın konuşmaları kadar da değil. Kimse Cemal Nalga olayını ve bu durum karşısında resmi internet sitelerinden “Takipçiyiz” diye adeta neon ışıkları eksik manşeti hatırlamak istemiyor...
İnanın Galatasaray’ın başına böyle bir şey gelseydi ortalık toz duman olmuş, ilk haftadaki rakibi ise Güngören’di! Her gün alehte methiyeler düzülür, olmayacak hakaretler sıralanırdı. Yalan mı? 1.5 milyonluk kayıpta ki 1.5 gün boyunca atılan manşetleri, yetmedi Aydınlar’ın kupa merakını hatırlayın. Camiayı tanıyan bir kişi olarak iddia bile olsa, tersi olay Galatasaray yaşasa, suçlanan kişilerin kulüple bağlantıları kesilmiş, en azından üyelikleri askıya alınmıştı. Farkı bu mu desek, ne desek, siz karar verin...

06 Eylül 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Etikçi arkadaşlara!‘’

Futbolsuz günlerde konu bulmak zor maalesef. Ama sağolsun Galatasaraylı yöneticiler iyi malzeme veriyorlar, bize de yazmak kalıyor. En sağlam ve sıkıntısız durumda olan kulüp, illaki bir olay yaratacak. Anlaması zor, düşündürücü. Senelerdir Florya dibe vurmuş, futbolcular padişah, digerleri harem ağası. Kısaca ayaklar baş, başlar ayak. Durum böyleyken en doğru işi yapıp Terim’i getirmişsiniz. Kötü mü oldu gördük, bizzat şahidiz. Fatih Hoca’nın karşısında herkes saygılı ve sadece futbol oynayıp işini yapmaya çalışan kramponlar. İnter ve Liverpool maçları bunun en güzel kanıtı. Bu daha jenerik, belli ki uzun vadede keyif vererek başarılara imza atacak bir Galatasaray bekliyor bizi. Tabii izin verirlerse! Birden Terim kompleksi sardı Florya’yı, işine karışmalar, kapalı kapılar ardında yapılan dedikodular, birkaç gazeteciye sloganvari verilen demeçler. Adama gülerler ve “Belanızı mı istiyorsunuz” diye eklerler. Aklınızı başınıza alın, Florya’da bir beyin takımı var ve en az sizin kadar Galatasaraylı. Böyle devam ederseniz, cami duvarı derim gerisini tamamlamayı size bırakırım...
Bir konuda, Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı’nın oyuncusu Birsel Vardarlı’nın transferi. Yahu neymiş bu sene alamazlarmış, etik değilmiş. Bu da yeni çıktı, ‘etik’! Güzelim ahlak kavramını çöpe atarcasına. Yok kardeşim, ben size Türkçe’sini anlatayım masal olmayan. Seneler önce Galatasaray Bayan Basketbol Takımı sıkıntıya girmişti. O zaman ne oldu, kapanın elinde kalan efsane ekibin oyuncuları Karşı Yaka’ya geçtiler üstelik hocalarıyla. Takım küme düştü. Ahlaksızlık mı, asla. Bu profesyonellikse, yapılan olay son derece doğru. Kimsenin gözünün yaşına bakmayacaksın, tabii Euroleague’i hedeflediysen. Birsel, en önemli rakip olan Ros Casares’e transfer olursa büyük bir ihtimalle finalde etikçi arkadaşların takımıyla karşılaşacak. Ya o maçta her zamanki performansıyla, yıkar geçerse. O zaman ne olacak? Ali Dürüst’e soruyorum, “Oyuncu istiyor, neden gelecek seneye bırakıyorsunuz?” diye. “Biz Galatasaray’ız farkımız olsun” diyor. Ben de buradan diyorum ki, Sevgili Ali Ağabey acımayın, acınacak hale düşersiniz bir gün. İnanın karşı taraf su bile vermez...

02 Ağustos 2011, Salı 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Mesaj alınmıştır...‘’

Galatasaray Fatih Terim’in gelişi ile huy değiştiriyor. Bugüne kadar kamp döneminde gazozuna yapılan maçlar artık yok. Gelecek yıl devlerle mücadele edeceksen şimdiden büyük takımlarla oynayacaksın. Twente gibi eli yüzü düzgün bir rakipten sonra şimdi de İnter. Bochum’da ki maça Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın ilgisi büyük, sevgisi de. Temmuz ayında gariptir ama böyle bir soğuğa rağmen takımlarının hasretine dayanamayıp gelip doldurmuşlar stadı...

Terim deniyor, denemeye de devam edecek nasıl olsa vakti bol. Ujfalusi sağ tarafta, Ayhan ön libero kalabalık bir orta alan ve bu alanın tartışmasız tek patronu Selçuk. Elmander tek santrafor Arda ve Kazım’ın
destekli. Nihayet antrenmanda çalışılanlar hayata geçmeye başlıyor. Kanatlara taşınan ataklar, yıllardır kanayan yara duran top basiretsizliğinin kalkması, isabetli pas yüzdesinin artılara dayanması ve oyunun her anında pres... Twente akşamı ile siyahla beyaz kadar farklı bir görüntü. Yenilere gelirsek Ujfalusi’nin
sağ taraf için benim yerim burası dedirtecek performansı... Elmander de güçlü fiziğini merkezden gelen yardımla birleştirmesi. Selçuk için yine söylüyorum en doğru transfer... Biraz da geriye gidelim Gökhan Zan’ı çok beğendim, Hakan Balta varolma savaşı veriyor destek Terim’den. Sabri’nin orta alana çekilmesi mücadele gücünü de ikiye katlıyor. Tribünde oturan bizlerin bile yüzlerinde gülümseme... Öyle ya; kaç senedir hasret kalmışız futbola. Tabii eksikler var ama Melo ve Muslera’nın katılımı ve yeni gelecek iki nokta transfer bazı olumsuzlukları da giderecektir. Son olarak dün akşam oynanan futbol ve verilen mücadeleyle verilen mesaj:

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır böyle biline dedirtircesineydi...

25 Temmuz 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Tüm pisliğe rağmen...‘’

Ortada hatalar var, günahlar var, olumsuzluk adına ne varsa sürüsüne bereket. Bir de Futbol Federasyonu’nun taze başkanı var, başta hepimizin desteklediği tarafsızlığından gram şüphe duymadığımız Aydınlar. Ya şimdi çelişkili açıklamalar, herkese mavi boncuk dağıtmalar. Olmuyor, orası özerk bir merci. En tepede sen varsan biraz yürekli olacaksın.

Karar açıkça ortada, veremiyorsun. Aslında biliyorsun da ‘Ben açıklamam’ pısırıklığı içinde UEFA’nın üzerine atıyorsun, kimse yemez sayın Başkan. Bir de sanki ortalık toz pembeymiş gibi bu konularda en masum kulüp olan Galatasaray’a yükleniyorsun. Keşke Fenerbahçe Acıbadem’de idareci olarak kalsaydınız ya da başkanlık hevesinizi Voleybol Federasyonu’nun başına geçerek giderseydiniz. Neyse söylenecek pek bir şey yok, tablo ortada.

Gelelim asıl konumuza, Galatasaraylı idareciler transfere acı bir fren bastılar. Yukarıda söz ettiğim olaylar ve önümüzün belirsizliği yüzünden. Muslera, Kallström, bir de Volkan transferini yapıp bu işe nokta koyacaklar. Zaten Ünal Aysal, Fatih Terim’i takımın başına getirerek en büyük transferi yapmıştır. Geçtiğimiz seneyi hatırlarsınız, her daim Terim ismini sayıkladım. Biliyorum ki Florya’yı bu halden ancak o kurtarır. Ümit Davala ve Hasan Şaş da hoca ile futbolcular arasında sağlam bir köprü oluşturacaktır. Kimsenin kuşkusu olmasın. Gelecek karanlık değil, tüm pisliğe rağmen. Bugün takımla birlikte kampa gidiyoruz. Fanatik olarak, Almanya’dan en ufak ayrıntıları sizlerle paylaşmak dileğiyle...

18 Temmuz 2011, Pazartesi 12:00
YAZININ DEVAMI

‘’Kayaya çarptınız...‘’

Öncelikle bu koltuğa Adnan Polat’ı yıkarak gelmedi Aysal. Seçimde paça çekerek, kapı arkalarında dolap döndürüp, arkadan bıçaklayanların dersini genel kurul üyeleri layıkıyla verdi. Ünal Başkan hep uzak durdu bu tarzdan. Neyse konumuz bu değil. Ünal Bey’i yeni tanıdım. Radyospor’daki programımda yeni başkanı nasıl tanımlarsınız diye sorular geliyor dinleyicilerden. Tek bir cümleyle ifade edersem “Tam bir şeker ama öyle ağızda dağılanlardan değil, akide hem de ne akide.“ Gereğinde oldukça hoşgörülü, fakat Galatasaray’ın aleyhine herhangi bir olayda kaya gibi sert. Yıllardan beri erozyona uğrayan Galatasaray dokunulmazlığı için bir ilaç adeta Ünal Aysal...

Gelelim Fatih hocaya. Hatırlayan bilir, maç kritiklerinde bile Fatih Terim ismi yazılarımın sürekli başlığı olmuştu. Üzerine ölü toprağı örtülmüş, futbolcuların egemenliğini ilan ettiği, her kafadan seslerin çarpıştığı bir tesis Florya. Terim haricinde kim gelirse gelsin düzeltmek adına yüzüne gözüne bulaştıracağı bir film şeridi. En doğru adres, en doğru seçim. Biliyorum bazılarınız aportta yine, Terim’in tökezlemesi, sınıfta kalması adına. Hiç umutlanmayın hevesiniz kursağınız kalacaktır.

Hele Kurth ve Calzada’nın gelişleri yarınlar adına umut verici...Evet, futbolda başarı olarak yıllardır başı önde olan Galatasaray taraftarı önümüzde sezon çok daha farklı bir görünümde olacaktır. Başta Aysal, Adnan Öztürk ve Fatih Terim isimlerine dikkat edin. Yoksa özellikle ülkemizin kalifiye kramponlarını, Edirne ötesine çıkamayacak bir takıma gelmek için niçin sıraya girsinler? Kısaca bu yönetim başa bela hem de ne bela. Hadi bakalım, şu güne kadar meydanı boş bulan çakma padişahlar, 7 Ağustos’tan sonra da Galatasaray’ın yoluna taş koyabilecek misiniz, gücünüz yeterse...

29 Mayıs 2011, Pazar 12:00
YAZININ DEVAMI