‘’Galatasaray isyan edemeyecek gibi‘’
Tunay Torun’un maç sonrası açıklaması planın deşifresi; Ünal hoca kanatlarının açık vereceğini söylemişti.
Carole dönemindeki defans kurgusu bozukluğu yaşadı Galatasaray. Rize, her fırsatta Saracchi-Ahmet ikilisinin arasına saldırdı.
Bu taarruz genelde pozisyonlarla finalize oldu.
Bu saldırıya karşılık veremediği gibi, topu dahi ileri götüremedi Galatasaray. Fatih hoca 2020’de çok verimli sonuçlar aldığı Lemina, Seri, Ömer merkezine umut bağlamıştı. Burada planı bozan Ömer’in tüm sezondaki standardının altına düşüşü oldu.
Bununla beraber Feghouli ve Onyekuru’nun hayalet oyunları hem savunma hem de hücumda Galatasaray’ı felç etti. İki bekiyle birlikte, iki kanat oyuncusunun dibe vuruşu, Falcao’yu da tamamen sildi.
Hem kanatları hem de merkezi problemli bir ekibin de geriye düştüğü maçı çevirmesi imkansızdı.
Son bölümlerdeki 6, 7’li hücum hattı dahi Galatasaray’a net pozisyonlar getiremedi. Fiziksel olarak belirgin bir çöküş yaşamasa da Galatasaray’ın mental anlamda iyi dönemediği kesin.
Bu psikoloji zafer getirmez. Hakemi konuşmak ise Terim’i de ekibini de hedeften uzaklaştırır.
Galatasaray’ın ayağa kalkması için bir isyana ihtiyacı var.
Seyircisiz maçlarda bu nasıl olur bilinmez.
‘’Mecburen tek adres‘’
Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu önderliğinde önceki gün futbol ailesi ile yapılan toplantının ardından yeni detaylar netleşmeye başladı. Kulüpler Birliği Başkanı Mehmet Sepil toplantı sonrası, “Federasyon maçların tek bir adreste oynanmayacağını bize iletti” dese de TFF’nin çok önemli çalışmalar yaptığı ortaya çıktı. Öyle ki, federasyonun Antalya’da spor turizminin önde gelen firmalarından bazı teklifler aldığı ifade ediliyor.
10 farklı senaryodan biri
Nihat Özdemir’in yakın bir süre önce, “10 farklı senaryo üzerinde çalışıyoruz” açıklamasının da bu faaliyetlerle ilgili olduğu öğrenildi. TFF’nin olası bir planda, hakemler ve gözlemcileri, aynı otelde ancak birer kat ara ile konaklatmayı planladığı detayı bile yüksek sesle konuşuluyor.
Kurul seyahatlere karşı
En kritik nokta, Bilim Kurulu’nun görüşleri. Kurul, kusursuz bir izolasyon şartı arıyor. Bilim Kurulu’nun, hızlandırılmış bir fikstürde bir takımın aynı hafta içerisinde 3 farklı ilde maça çıkma ihtimaline sıcak bakmadığı konuşuluyor. Bir futbol takımı kafilesinin en az 45-50 kişilik bir gruptan oluşması ve üç günde bir uçakla seyahat etme ihtimaline kurul sıcak bakmıyor.
TFF görüş alacak
Kurulun ay sonunda yapılacak toplantıda, TFF’ye maçların seyircisiz ve tek bir lokasyonda oynatılması konusundaki görüşünü altını çizerek aktarması bekleniyor. Bu durumda son 8 haftanın tek bir adreste oynanma ihtimali yine önem kazanacak gibi duruyor.
Mutlaka 26 Temmuz
Hassasiyet gösterilen en önemli konulardan biri sezonun bitiş tarihi. 26 Temmuz çok kritik bir tarih. Zira, UEFA liglerin Ağustos’un ilk haftasında tamamlanmasını ve sonrasında da Şampiyonlar Ligi ile Avrupa Ligi’ni bitirmeyi hedefliyor. TFF, Süper Lig’in 2019-2020 sezonunu, istenen tarihten bir hafta önce tamamlamayı ve 29 Ağustos’ta İstanbul’da oynanması planlanan Şampiyonlar Ligi finali için yeterli zamanın kalmasını hedefliyor. Böylece UEFA’nın organizasyonla ilgili Türkiye’ye duyduğu güven boşa çıkarılmamış olacak. İlerleyen büyük turnuvalar için Türkiye’nin UEFA nezdinde her zaman güvenli bir liman olduğu da ispatlanacak.
İşte Bilim Kurulu'nun çekinceleri
1- Sosyal mesafe günlük yaşamda bir buçuk metre civarı ancak futbol gibi temaslı müsabakalarda bu mesafeye hassasiyet göstermek imkansız.
2- Bazı oyuncuların bir karşılaşmada ortalama 8 kez yere tükürdüğü öngörüsü var. Top 90 dakikanın büyük bölümünde zemine temas ediyor ve taç atışları elle kullanılıyor.
3- Savunma ve hücum oyuncuları arasındaki temaslar vücut vücuda. Çoğu zaman elle rakibin yüzüne temas oluyor.
4- Kaleci topa eliyle müdahale ediyor. Kaleci eldiveni olası bir virüsün muhafaza edilmesi açısından çok uygun bir zemin.
5- Soyunma odalarında da temas çok fazla. Malzemeciler herkesle ilgileniyor. Kulüp doktorları da olası sakatlıklarda fiziksel temasta bulunmak zorunda.
‘’Terim virüsü nasıl kaptı?‘’
O maçlar kesinlikle oynanmamalıydı. İbrahim Kalın konuştuğu anda hayat durmalıydı ülkede. Tam da bugün yaşadığımız gibi yaşamalıydık. Ama o puslu havada, bilgi sahibi olmadan ve sağlıklı öngörüde bulunacak insan sayısı azken konuşulanlar/yazılanlar? Ya Terim pozitif çıktıktan sonra atılan tweetler, koparılan yaygara?
Olmuyor. Bilgi sahibi olmadan adres/zanlı aramaya kalktığınızda tezinizin bir tarafı eksik kalıyor. Galatasaray’da gelinen nokta şu; 3 önemli idarecinin test sonuçları pozitif. Ve hala şüpheli olanlar var. Durum Fenerbahçe basketbol takımınınkine çok benzer. Fenerbahçe’nin zanlısı İspanya deplasmanı. Peki Galatasaray’ın?
İyi düşünün. “Fatih Terim, bu maçlar oynandığı için enfekte oldu” diyebilecek tek bir bilim insanı var mı ülkede? Terim'in doktoru bile, "Spor camiasından hastalığı olan birileriyle teması var. O kişeler de tespit edildi" diyor. Doktorun verdiği adres net.
Neymiş? Beşiktaş derbisi sonrası Galatasaray yönetimi ve Terim durum değerlendirme toplantısı yapmış. Maçlar oynanmasa o toplantı olmazmış.
Bakın yine varsayım. Bilgi yok. O zaman soruyorum? Yurt dışı temaslı Galatasaraylı idareciler kişisel önlemlerini alsa, karantina kurallarına uysa yaşanacak mıydı bunlar?
Bir soru daha; neden Albayrak ailesinin tamamı gözetim altında. Onlar da mı yönetim toplantısına katıldı?
‘’A B, C planınız olmalı‘’
Olağanüstü gündemde federasyonların çok net bir tavır takınmaması spor bakanlığını rahatsız etti. Bakanlar kurulu 100 milyar liralık ekonomik paket hazırlayıp açıklarken, federasyonların bu gündemde tek bir plan bile üretmemesi bu toplantının ana sebebiydi.
Bakan Mehmet Muharrem Kasapoğlu; Nihat Özdemir, Hidayet Türkoğlu ve Akif Üstündağ’a aynen şöyle seslendi: ‘Bir tek sporseverimizin sağlığına zarar vermemek için ligleri seyircisiz oynatma kararı aldık. Bu kararı almadan önce kimse ‘maçları tatil edin, seyircisiz oynatın’ demiyordu! Biz Avrupa’da bu kararı en erken almış ülkeyiz.’
‘10 gündür ne yaptınız?’
‘Biz bu kararı aldığımızda ne UEFA ne Euroleague ne Premier Lig böyle bir karar almıştı. Elbette aynı düşünce ve tedbirle bir tek sporcumuzun da sağlığına zarar gelmemesi için maçları erteleyeceğiz. Ama sizler 10 gündür ne yaptınız! Liglerin tatil olmasından sonra stratejiniz nedir? Sporcu sağlığıyla ilgili, lig ve uluslararası organizasyonlarınızla ilgili ne yaptınız? A B, C planlarınız olmalı. Farklı tarihlerde liglerin başlamasından, kulüplerin sporcusunu nasıl hazır ve de sağlıklı tutacağına kadar ne tür planlarınız var?’
3 başkan sessiz kaldı
Nihat Özdemir, Hidayet Türkoğlu ve Akif Üstündağ soruların hiçbirine somut herhangi bir yanıt veremedi. Bakan Kasapoğlu, ‘Her detayı her ihtimali düşünüyoruz ancak siz federasyonlar olarak kendi özelinizde tek bir alternetif plan üretememiş durumdasınız. Bu haliyle mi erteleme istiyorsunuz!’ diyerek tepkisine devam etti. Üç başkan da sessiz kaldı!
Federasyonlara ev ödevi
Erteleme kararıyla birlikte Bakan Kasapoğlu federasyonlara ev ödevleri verdi. En kısa zamanda somut, ayağı yere basan planlar ve takvimler hazırlanmasını istedi. Yine bu nedenle geri dönüş için net bir tarih verilmedi.
Peki ligler ne zaman başlayacak?
Elbette coronavirüs tehdidinin seyri izlenecek. Federasyonlar sağlıklı, alternatifli ve ülke sporu için en iyi yol haritasını önerebildikleri takdirde, yeni tarihler üzerine görüşmelere başlanacak.
‘’Galatasaray'da ne değişti?‘’
Sadece ara transfer dönemi başarısı değil değişimin sebebi. Fatih Terim'in kriz anlarındaki yönetimi de açıklayamaz bu başarıyı.
7 maçlık galibiyet serisi büyük bir kazanım ama gözle görülmeyen, kağıtta yazmayan başka bir şey var; Galatasaray özgüveni. Fatih Terim komutasında olan bir şey bu genelde. Terim saha dışı kavgalarını yönetirken, oyuncu grubunu da en umutsuz anda hedefe inandırıyor. Bu genel tabloyu iyiye çeviren bir durum.
Elbette Kadıköy'deki galibiyetin çok daha önemli bir teknik sebebi var. Galatasaray'ın artık bir oyun planının varoluşu. En azından Fenerbahçe derbisinde izlediğimiz o. Babel-Onyekuru değişiminin basamak atlatışından bahsediliyor ama en önemli sorunun çözülmesi, beraberindeki iyileşmeleri getirdi.
Galatasaray'ın sezonun ilk döneminde Belhanda'lı planı, merkez orta saha oyuncularının performansını etkiliyordu. 8-10 numara ne derseniz deyin, Belhanda'nın olağan olmayan top kayıpları yıpratıcı seanslara dönüyordu.
Ne zaman ki Emre Akbaba, beklentilerin çok çok üstünde bir geri dönüş yaptı, Seri ve Lemina daha ekstra oynamaya başladı.
Derbi öncesi "Muslera'dan sonra en önemlisi o" dediğimiz Lemina'nın esamesi okunmadı. Emre Akbaba'nın yokluğunda üstelik ve Belhanda ile. Fenerbahçe merkezinin dibe vuruşu da bu olağan sonucu ortaya çıkardı elbette. Ama asıl faktör, Galatasaray orta sahasının belli bir dinamizme kavuşması, belli bir şablona bağlı akalarak oynuyor olması.
Babel derbide sahada olsa Onyekuru gibi rakibinin kalbine hançeri saplayamayacaktı belki ama mutlaka efektif bir oyun olacaktı. Zira artık o koridora gol öncesi pası ya da gol pası atabilen bir orta sahası var Galatasaray'ın.
Aslında derbinin genel özeti de buydu. Orta sahanın sahibi, kuralı da koydu. Fenerbahçe bu yüzden kaybetti, Galatasaray bu yüzden kazandı.
‘’Avcı buldu, Terim arıyor‘’
Kaybedenden başlayalım. Sezonun ilk haftasındaki Denizlispor maçından bu yana bir değişim yok. O dönem henüz Falcao kadroda değildi ve yenilgi sonrası Falcao için imdat çağrısı vardı. Oysa ki, Galatasaray dün akşam da kaybettiği gibi kaybetmişti. Fatih Terim'in ekibinin sürekli tekrarlayabildiği bir hücum planı yok. Rakip sahada adam eksiltip, takımı ileriye taşıyabilecek tek bir oyuncuya (Babel) sahipler. Biraz da süre bulursa Emre Mor.
Galatasaray bir plan bulup, ısrarcı olamadığı takdirde hep bir kısır döngü içerisinde kalacak. İyi oynandığından bahsedilen dakikalara bakın. PSG, Real ve dün akşam Beşiktaş'a karşı hep geriye düştükten sonra. Rakip de skoru koruma güdüsüyle oynadığında, çerçeveye yaklaşabildiler. Organize olunabilmiş, aynı atağın tekrarı yapılabilmiş tek bir tam devre yok. Bu nedenle aslında Diagne, Falcao ya da bir başkası değil Galatasaray'ın problemi. Sorun daha geriden başlıyor.
Beşiktaş'ın, daha doğrusu Abdullah Avcı'nın yapmak istediği ise sezonun geride kalanından farklı. Pas oyununu terk edip, rakip sahada daha hareketli oynama çabası. Bu bakımdan Umut Nayır'ı görevini fazlasıyla yapmış görmeliyiz. 39. saniyede pozisyona girişi bu planın sinyaliydi. Diaby, Lens ve Caner'in süratleri ile Nzonzi-Lemina'yı çabucak geçip, Luyindama-Marcao ile karşı karşıya kalmayı planlamış Avcı. O çok eleştirildiği pas oyununu terk ederek üstelik. 384/540 (Bjk-Gs) pas sayısı da bu planı anlatıyor.
Golü de aslında tam böyle bir geçişte buldular. Ljajiç soldaki Caner'e pası aktardığında Mariano'nun Caner'e uzaklığı 15 metre kadardı.
Avcı belli bir planda bir tek fırsatı değerlendirerek kazandı. Terim'in henüz belirleyebildiği bir plan yok gibi.
Beşiktaş -en azından dün gece- değişmiş gibiydi. Galatasaray'da ise her şey aynı!
‘’Bir dolu soru işareti‘’
Galatasaray'ın bambaşka bir yüzle varolmasının çok nedeni vardı. İlk 7 hafta ve dün gece. Benzeyeni çok az, sebebi çok.
Rakip Sivas cephesinden bakınca en önemli sebep, cesaret. Rıza Çalımbay, iyi oynayan takımını İstanbul'a da puan için getirdi elbette. Asıl belirleyici olan ise muhtemelen Terim'in 11 tercihi oldu. Çalımbay, sahaya çıkacak rakibi gördükten sonra daha da bir cesaretlendirmiş takımını.
Bu cesaret sahaya yansıdı. Sivas hücumcuları, açık alanda yakalanınca defoları ortaya çıkan Marcao ve Luyindama'yı çok çabuk ekarte etti. İki bek Şener ve Emre'nin maç eksiği de Sivas'ın pozisyonlara girmesi için iyi bir fırsattı. Nitekim, Muslera ile çok çabuk karşı karşıya kaldılar. Ama olmuyor işte. Muslera'yı geçmek, hele ki bu tribünler önünde çok zor.
Sonrasında Galatasaray seri paslarla, boyu uzayan Sivasspor'un boşluklarını doldurabileceğini farketti. Bu paslaşmaların ardından Nzonzi'nin oyun aklı, Babel, Emre Mor ve Andone'nin sürati pozisyonları getirdi. Bu pozisyonlardan 1 gol, 1 penaltı çıktı.
Az yıpranmış, enerjisi yüksek oyuncularla oynamak ve Sivas'ın 10 kişi kalması, Galatasaray'ı daha da rahatlattı. Ancak orta sahanın geçildiği hemen hemen her atakta pozisyona girmelerine rağmen çok acemice final vuruşları yaptılar.
Son bölüm Galatasaray'ın bu sezonki aynasıydı. Adeta tüm enerjileri tükendi. Rakiplerini yine cesaretlendirdiler. Kalelerini savunamaz hale geldiler.
Kazanırken bir dolu soru işareti ile son düdüğü duyabildiler.
Öyle çok soru işareti var ki... Üstelik, Real-Beşiktaş haftasında. Sorulardan bir tanesi; Belhanda planıyla devam mı?
‘’Güneş, Burak'ı düşünmeli!‘’
Fransa’nın sahte başlangıcı topu almamızı sağladı. Kendi alanlarında bekledikçe, pas trafikleri oluşturabildik. Paris’te 90 dakikanın böyle gitmeyeceğini 10. dakikadan sonra hatırlattılar.
Orta sahada ikinci, üçüncü paslarda araya girip, topu aldılar.
4-1-4-1 şeklinde dizilmemizin handikapı da ortaya çıktı. Griezmann, Okay’ın (1) sağında ve solunda çok rahat alanlar buldu. Devamında stoperler ile iki bek arasındaki koridorlara hücum etmeye çalıştılar. Böyle bir pozisyonda Mert, maçın en iyisi olacağını ispatlayan kurtarışı yaptı.
Şenol Güneş durumu farkederek ikinci yarıya başladı. Çalhanoğlu girdi, Okay çıktı. Buna karşın topu ikinci ve üçüncü bölgede sağlıklı kullanamadık. Bu kez Çağlar ve Merih’in top almasını bekledikten sonra baskı yaptı Fransa. Orta sahada daha hızlı düşünüp, hareket edemediğimiz için de kendi sahamızda oynamaya mahkum olduk. Tüm bu olumsuzluklara karşın mükemmel bir üçlü ile duvar olduk. Merih, Çağlar ve elbette Mert. Bir dünya şampiyonu nasıl durdurulabilecekse onu yaptılar.
Kronik rahatsızlığımızdan yediğimiz gole yine bir duran topla karşılık verince 1 puanı aldık.
Artık İzlanda maçı için farklı planlar yapabiliriz.
Bu maçın önemli bir mesajı daha var. Burak Yılmaz, nadir gidebildiğimiz rakip ceza alanı dışında çok fazla top ezdi. Hakemle çok uğraştı, faul aradı. Hatta bir pozisyonda Şenol hocadan fırçayı da yedi.
Güneş’in, Lucescu ile başlayan bu mükemmel dönüşümü tamamlaması için son bir hamleye daha ihtiyacı var.
Şenol Güneş, EURO2020’ye Burak Yılmaz’la gidip gitmemeyi düşünmeli.
Zira Burak çok istemiyor gibi.